Müsabaka ve yarışmalar üç çeşittir:
Birincisi: Şeriata uygun bir gâyesi olanlar. Bunların ödüllü ya da ödülsüz oynanması mübahtır. Deve ve at yarışları, atıcılık müsabakaları gibi. Kuvvetli görüşe göre, buna -Kur’an ezberi gibi- şer’i ilimlerle ilgili müsabakalar da dahildir.
İkincisi: Kendisi mübah olan (fakat üzerine ödül konulması câiz olmayan) müsabakalar.Namazları geçirme ve avret bölgelerini açma gibi haramların işlenmediği futbol maçları ve kros koşuları buna örnektir. Bunların ödülsüz olarak yapılması da câizdir.
Üçüncüsü: Kendisi haram olan ya da harama götüren yarışmalar. Örneğin "Güzellik Yarışması" olarak adlandırılan fesat müsabakaları, yüze vurmayı içeren -ki yüze vurmak haramdır- boks maçları, ya da "Koç dövüşü", "Horoz dövüşü" şeklinde düzenlenen müsabakalar...1
Hırsızlık:
Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
﴿ وَٱلسَّارِقُ وَٱلسَّارِقَةُ فَٱقۡطَعُوٓاْ أَيۡدِيَهُمَا جَزَآءَۢ بِمَا كَسَبَا نَكَٰلٗا مِّنَ ٱللَّهِۗ وَٱللَّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٞ ٣٨ ﴾ [سورة المائدة الآية: ٣٨]
"Yaptıklarına karşılık bir cezâ, Allah tarafından insanlara ibret verici bir cezâ olmak üzere hırsızlık eden erkek ve kadının ellerini kesin. Allah, güçlüdür, hikmet sahibidir."1
Hırsızlık suçlarının en büyüklerinden birisi de,hacıları ve Beytullah’ı ziyâret edenlerin mallarını çalmaktır.Bu tür hırsızlar, yeryüzünün en kıymetli mekânında ve Beytullah’ın çevresinde Allah Teâlâ'nın koymuş olduğu haram sınırlarına hiç değer vermezler.
Nitekim Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- Küsûf namazının2 anlatıldığı hadiste şöyle demiştir:
(( ... لَقَدْ جِيءَ بِالنَّارِ، وَذَلِكُمْ حِينَ رَأَيْتُمُونِي تَأَخَّرْتُ مَخَافَةَ أَنْ يُصِيبَنِي مِنْ لَفْحِهَا، وَحَتَّى رَأَيْتُ فِيهَا صَاحِبَ الْـمِحْجَنِ يَجُرُّ قُصْبَهُ فِي النَّارِ كَانَ يَسْرِقُ الْحَاجَّ بِمِحْجَنِهِ فَإِنْ فُطِنَ لَهُ قَالَ: إِنَّمَا تَعَلَّقَ بِمِحْجَنِي، وَإِنْ غُفِلَ عَنْهُ ذَهَبَ بِهِ.))
[رواه مسلم]
"... Cehennem getirildi.Bu,beni (namazda) gerilerken gördüğünüz anda oldu.Ateşinin bana dokunmasından korkarak geriledim. Orada bastonlu birisini, cehennemde bağırsaklarını sürükleyerek dolaşırken gördüm. O kimse, bastonuyla hacının malını çalardı. Eğer fark edilirse, 'bastonuma takıldı' derdi, fark edilmezse (hacının malını) alır giderdi."3
Yine hırsızlığın en büyüklerinden birisi, umuma âit malları çalmaktır.Bunu yapan bazı kimseler şöyle derler:
"Başkalarının çaldığı gibi biz de çalıyoruz."
Bilmezler ki,bu bütün müslümanların mallarını çalmak gibidir. Çünkü umuma âit mallar,bütün müslümanların mülküdür.Allah’tan korkmayanların, başkalarının çalmalarını taklit ederek çalmaları, onlara gerekçe olacak bir sebep değildir.
Bazı insanlar da,müslüman olmadıklarını öne sürerek kâfirlerin mallarını çalarlar.Bu doğru değildir. Zirâ mallarının gasp edilmesi câiz olan kâfirler, müslümanlarla savaş halinde olanlardır. Kâfirlerin şirketleri değildir. Kâfirlerin kendileri de bu kapsama girerler.
Hırsızlık çeşitlerinden birisi de, gizlice başkalarının cebine el uzatmaktır.
Kimisi, başkalarının evine ziyâretçi olarak girer ve bir şeyler çalar.Kimisi, misâfirlerin çantalarını çalar. Kimisi de işyerlerine girer ve cebine, elbisesinde bir malı gizler.
Kadınlardan bir kısmının elbisesinin altına gizleyerek yaptığı da bu türdendir. Bazı insanlar basit veya ucuz eşyaların çalınmasını önemsiz bir şey olarak görürler.
Oysa Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- bu konuda şöyle buyurmuştur:
(( لَعَنَ اللهُ السَّارِقَ يَسْرِقُ الْبَيْضَةَ فَتُقْطَعُ يَدُهُ، وَيَسْرِقُ الْحَبْلَ فَتُقْطَعُ يَدُهُ.))
[ رواه البخاري ]
"Yumurta çalıp eli kesilen, ip çalıp eli kesilen hırsıza Allah lânet etsin."1
Kim bir şey çalmışsa, tevbe ettikten sonra onu sahibine geri vermesi gerekir. İster açıkça iâde etsin, isterse gizlice iâde etsin. İster bizzat kendisi iâde etsin, isterse bir başkası aracılığıyla iâde etsin...
Mal sahibine veya mal sahibinin ölümünden sonra mirasçılarına uzun aramalardan sonra ulaşamazsa, o malı sahibinin sevabı niyetiyle sadaka olarak vermelidir.
Rüşvet almak ve vermek:
İnsanlar arasında hüküm veren kadı veya hâkime, haklının haksız gösterilmesi veya haksız olana haklıymış gibi muamele edilmesi için rüşvet vermek suçtur. Çünkü bu davranış,hükümde haksızlık yapılmasına,hak sahibinin zulme uğramasına ve fesadın yaygınlaşmasına yol açar.
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
﴿ وَلَا تَأۡكُلُوٓاْ أَمۡوَٰلَكُم بَيۡنَكُم بِٱلۡبَٰطِلِ وَتُدۡلُواْ بِهَآ إِلَى ٱلۡحُكَّامِ لِتَأۡكُلُواْ فَرِيقٗا مِّنۡ أَمۡوَٰلِ ٱلنَّاسِ بِٱلۡإِثۡمِ وَأَنتُمۡ تَعۡلَمُونَ ١٨٨ ﴾ [سورة البقرة الآية: ١٨٨]
"Mallarınızı aranızda haksız sebeplerle yemeyin. Kendiniz bilip dururken, insanların mallarından bir kısmını haram yollardan yemeniz için o malları hâkimlere vermeyin."1
Ebu Hureyre’den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
(( لَعَنَ اللَّهُ الرَّاشِيَ وَالْمُرْتَشِيَ فِي الْحُكْمِ.)) [رواه أحمد وصححه الألباني]
"Yargıda rüşvet alan ve verene Allah lânet etsin."2
Hakka ulaşmak veya zulmü savmak için verilen rüşvet ise, -rüşvetten başka bir yolla mümkün olmuyorsa-, bu tehdidin dışındadır.
Rüşvet, çağımızda geniş bir şekilde yayılmıştır. Öyle ki bazı memurlar için maaştan daha büyük bir gelir kaynağı haline gelmiş,hatta birçok şirketin bütçesinde örtülü ödenek adı altında bir madde haline gelmiştir. İşlemlerin çoğu, ancak rüşvetle başlar ve rüşvetle biter olmuştur. Bu durumdan fakirler çok büyük zarar görmüşlerdir. Rüşvet sebebiyle işçiler iş sahiplerinin işlerinin bozulmasına yol açmıştır. İyi hizmet, ancak rüşvet ödeyen kimseye sunulur, rüşvet ödemeyenin hizmeti ise ya kötü yapılır, ya geciktirilir ya da ihmal edilir, kendisinden sonra geldiği halde rüşvet verenler, ondan çok daha önce işlerini bitirir hale gelmiştir. Rüşvet nedeniyle, iş sahibinin hakkı olan paralar, satış ve alış temsilcilerinin ceplerine girmektedir.
Bu ve bunun gibi nedenlere bakınca, Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-’in bu suça ortak olanlara, rüşvet alan ve veren taraflara, Allah’tan, onları rahmetinden kovmasını dileyerek bedduâ etmesine şaşmamak gerekir.
Nitekim Abdullah b. Amr’dan -Allah ondan ve babasından râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
(( لَعْنَةُ اللهِ عَلَى الرَّاشِي وَالْمُرْتَشِي.)) [ رواه ابن ماجه وصححه الألباني ]
"Allah’ın lâneti, rüşvet alan ve verenin üzerine olsun."1
Dostları ilə paylaş: |