Birinci Bölüm / allah'i tanimak



Yüklə 1,3 Mb.
səhifə11/80
tarix21.08.2018
ölçüsü1,3 Mb.
#73543
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   ...   80

Selbî Sıfatlar


Vacibü'l-vücudun gereklerinden biri de tek olmak ve parçalardan oluşmamaktır. Çünkü her bileşik kendini meydana getiren bileşim parçalarına muhtaçtır, vacibü'l-vücud ise her türlü ihtiyaçtan münezzehtir.

Vacibü'l-vücudun cüzlerinin fiilen var olmadığı, aksine bir çizginin içinde olan iki çizgi parçası gibi olduğu görüşü de batıldır. Çünkü düşüncede dahi parçalanabilen (potansiyel cüzleri olan) bir şey, akıl dışında gerçekleşmese de aklen parçalara ayrılır ve parçalara ayrılmak da yok olmasının mümkün olduğunu göstermektedir. Bir metre uzunluğunda bir çizgiyi düşünün; yarım metreye ayrıldığında artık bir metre uzunluğunda bir çizgiden söz edilmez; oysa vacibü'l-vücudun yok olmasının mümkün olmadığını vurgulamıştık.

Bilfiil ve bilkuvve (potansiyel) parçalara ayrılmak, cisimlere has bir özellik olduğundan hiç bir cismî varlığın vacibü'l-vücud olamayacağı, ancak ve ancak mücerred olan (maddî olmayan), gözle görülmeyen ve hiç bir duyu organıyla da hissedilmeyen birinin vacibü'l-vücud olabileceği ispatlanmış olur. Çünkü duyu organlarıyla hissedilmek cisimlere has bir özelliktir.

Bu açıklamadan, vacibü'l-vücudun mekân ve zamanı olma gibi cismî özelliklerden uzak olduğu da belli olur. Çünkü mekân, hacmi ve uzunluğu olan bir şey için düşünülebilir. Ve yine zamanı olan her şey zaman süresi açısından parçalara bölünme imkânına sahiptir ve bu da potansiyel cüzlerden oluşma sayılmaktadır. Dolayısıyla, Allah Teâla için bir mekân ve zaman düşünülemez ve mekân ve zamanı olan hiç bir varlık vacibü'l-vücud olamaz.

Ve nihayet, vacibü'l-vücuddan zamanı nefyetmekle ondan hareket, değişim ve tekâmül de olumsuzlanmış olur; çünkü zaman olmaksızın hiç bir hareket ve değişim gerçekleşemez.

Dolayısıyla, Allah Teâla’nın (arş gibi) bir mekânı olduğuna inananlar veya gökten inişi O'na nispet verenler, O'nun gözle görülebileceğini sananlar veya O'nun değişim ve tekâmüle erişebileceğine inananlar Allah'ı iyi tanıyamamışlardır.[1]

Genel olarak, her türlü eksiklik, sınırlandırılış ve ihtiyacı gösteren her kavram Allah Teâla’dan nefyedilir ve Allah Teâla’nın selbî sıfatlarının anlamı da budur.

 

[1]- Mekânı olma, arştan inme, gözlere görünme Ehlisünnet'in bir grubundan, Allah'ın değişim ve tekâmüle uğrayabileceği ise Hegel, Bergsun, Wilyam Jaymes ve Waythel gibi bir grup batılı filozoflardan nakledilmiştir. Ancak bilinmesi gerekir ki, Allah Teâla’dan değişim ve hareketi nefyetmek O'nun sükûn ettiği ve yerinde durduğunu ispatlamak anlamında değildir, bilakis O'nun zatının sebatı anlamındadır. Sebat değişime tekabül eder, harekete değil. Bu yüzden vacibü'l-vücud vücutla vasıflandırılabilir, sükûnla değil. Sükûn, hareket melekesine sahip olmamak demektir ve hareket etme yeteneğine sahip olan varlık dışında hiçbir şey hareketle nitelendirilemez.


Varlık Bahşeden Neden


Zikrettiğimiz burhandan elde edilen ikinci sonuç, vacibü'l-vücudun mümkünatın var oluşunun nedeni oluşudur. Şimdi bu sonucun gereklerini inceleyip nedenin kısımları hakkında bir açıklama yaptıktan sonra ilâhî nedenselliğin özelliklerini beyan edeceğiz.

Genel anlamıyla neden, başka bir varlığın kendisine bağımlı olduğu varlığa denir. Bu, hatta bir şeyin oluşumunda etkili şart ve mukaddimeleri de kapsamına alır. Allah Teâla’nın nedeni olmayışı, başka bir varlığa hiç bir türlü bağlılığı olmaması ve hatta O'nun için hiç bir şart ve hazırlayıcının da nazara alınamayacağı anlamındadır.

Allah Teâla’nın, yarattığı varlıklar için neden olması ise yukarıdaki genel anlamda değildir. Burada nedensellik daha özel bir anlam taşır. "Allah Teâla yaratıkların nedenidir." denildiğinde bu söz onlara varlık vermesi anlamındadır; bu da illet-i failînin (failî neden) özel bir kısmıdır. Bunu açıklamak için nedenin kısımlarına kısa olarak değinmek zorundayız, bu konuda daha geniş bilgi için felsefe kitaplarına müracaat edilebilir.

Bir bitkinin yeşermesi için tohum, elverişli bir toprak, su, hava vb. şeylerin gerekli olduğunu, yine tabiî veya insanî bir etkenin tohumu toprağa serpmesi ve ona su ulaştırması gerektiğini biliyoruz. İllet için yapılan genel tanıma göre bütün bunlar bitkinin yeşermesi için gerekli olan nedenler sayılmaktadırlar.

Bu farklı nedenleri çeşitli açıdan bir kaç bölüme ayırabiliriz. Örneğin, varlığı malulün varlığı için her zaman gerekli olan nedenlere "hakikî nedenler", varlığı malulün varlığı için gerekli olmayan nedenlere (ekin için çiftçi misali) ise "hazırlayıcı nedenler" ismi verilmektedir. Yine değişebilen nedenlere "değişken nedenler" ve diğer nedenlere de "değişmeyen nedenler" denir.

Ama bitkinin yeşermesi için yukarıda işaret edilen nedenlerden farklı olan bir neden daha vardır ve onun bir örneğini nefis ve bazı nefsanî olgular hakkında görmek mümkündür. İnsan, zihninde bir şeyi canlandırdığında veya bir işi yapmaya karar verince "zihnî hayal" ve "irade" adında nefsî bir varlık gerçekleşiverir. Bu nefsanî olgunun varlığı, nefsin varlığına bağlıdır ve bu yüzden onun malulü sayılmaktadır. Ancak böyle bir malul nedeninden müstakil değil, ondan ayrı ve müstakil olarak varolamaz. İşte bu tür nedene illet-i failî (failî neden ve tam etken) denir. Gerçi şu husus da unutulmamalıdır ki, zihnî suretin veya iradenin oluşması için nefsin failiyeti, onun eksikliğinden ve mümkinü'l-vücud oluşundan kaynaklanan bir takım şartlarla şartlıdır. Dolayısıyla, bu yönden nefsin nefsanî olgulara neden oluşuyla Allah Teâla’nın mahlûkata neden oluşu birbirinden farklıdır. Vacibü'l-vücudun âlem için fail oluşu, nefsin ruhî varlıklara nispet fail oluşundan daha üstün ve daha kâmil olup, diğer failler arasında bir eşi yoktur. Çünkü O hiç bir ihtiyacı olmaksızın, bütün varlığıyla illetine bağlı olan malulünü var etmektedir.


Varlık Bahşeden İlletin Özellikleri


Yukarıda söylediğimiz şeyleri dikkate alarak varlık bahşeden neden için birkaç özellik sıralayabiliriz:

1- Varlık bahşeden neden, her varlığa kapasitesine göre feyiz verebilmesi için bütün malullerin kemalatına daha mükemmel bir şekilde sahip olmalıdır. Ancak hazırlayıcı ve maddî nedenler sadece malullerin değişimleri için ortam hazırlamaktadırlar ve malullerdeki bütün kemallere sahip olmaları şart değildir. Örneğin, toprağın bitkideki kemallere sahip olması veya anne ve babanın çocuklarındaki kemalata sahip olması gerekli değildir. Fakat varlık bahşeden Allah Teâla, parçaları olmayan bir varlık olmasının yanı sıra varlıksal üstünlük ve kemallere sahip olmalıdır.[1]

2- Varlık bahşeden neden, kendi yaratığını yokken varlığa getirir ve başka bir tabirle "onu yaratır", onu yaratmasıyla kendi varlığından bir şey de eksilmez. Fakat tabiî failler böyle değildir, onların işi sadece varlıkları değiştirmek ve başka bir şekle sokmak, güç ve enerji sarf etmektir. Vacibü'l-vücudun zatından bir şeyin kopup ayrılmasını farz etmek ise onun tecziye edilip değişime uğrayabileceği demektir ve bunun da batıl olduğunu daha önce ispatladık.

3- Varlık bahşeden neden, hakikî bir nedendir. Bu yüzden varlığı malulün varlığı için de zarurîdir. Fakat malulünün varlığı hazırlayıcı nedenin varlığına bağlı değildir.

Dolayısıyla, bazı Ehlisünnet kelamcılarından nakledilen, "Varlığını sürdürmesinde âlemin Allah Teâla’ya ihtiyacı yoktur." sözü ve yine bazı batılı filozoflardan nakledilen, "Tabiat, âlemi bir kere ve her zaman için kurulan bir saatin çalışması gibi olup artık Allah Teâla’ya ihtiyacı yoktur." sözü batıldır. Tam aksine, varlık âlemi her zaman, her durumda Allah Teâla’ya muhtaçtır ve eğer bir an varlık feyzini kesecek olursa hiç bir şey kalmaz.


Yüklə 1,3 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   ...   80




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin