Birinci Bölüm / allah'i tanimak



Yüklə 1,3 Mb.
səhifə12/80
tarix21.08.2018
ölçüsü1,3 Mb.
#73543
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   ...   80

Sorular:


1- Allah'ın sıfatlarını bilmenin ne gereği vardır?

2- Daha önceki burhandan hangi sonuçlar alınmıştı?

3- Yüce Allah'ın "sermedî" olmasını izah ediniz.

4- Yüce Allah'ın varlığının kinetik ve potansiyel olarak parçaları olmayan basit (=terkipsiz ve münferit) bir varlık olduğu nasıl ispatlanabilir?

5- Allah'ın cismani olmayışının delili nedir?

6- Niçin Allah görülemez?

7- Neden Allah'ın mekânı ve zamanı yoktur?

8- Allah'ın hareket ettiği veya durduğu söylenebilir mi? Neden?

9- "Neden veya illet"in türlerini belirtiniz.

10- Varlık bahşeden illet (neden)in özelliklerini açıklayınız.

 

[1]- Bilinmesi gerekir ki, Allah'ın yaratılmışların kemalatına sahip olmasının anlamı, yaratılmışları kapsamına alan (cisim ve insan gibi) mefhumların Allah Teâla’yı kapsamına alması gerektiği demek değildir. Çünkü bu gibi mefhumlar mahdut ve sınırlı varlıklara işaret etmektedir; dolayısıyla, varlık ve sonsuz kemalata sahip olan Allah Teâla hakkında geçerli olmaz.


9- ZATÎ SIFATLAR

Giriş


Âlemi var eden Allah Teâla’nın bütün varlıksal kemalata sahip olduğunu, varlıklarda var olan kemalatın O'ndan olduğunu ve onları var etmekle kemalatından bir şeyin eksilmediğini bilmiş olduk. Konuyu kolayca anlayabilmek için şu örnekten yararlanabiliriz: Öğretmen bilgisini öğrenciye öğretmektedir, oysa bilgisinden hiç bir şey eksilmemektedir. Allah Teâla tarafından varlık ve kemalat verilmesi bu örnekten çok daha ileridir. Ve bu hususta en açık tabir şu olabilir: Varlık âlemi, Allah Teâla’nın mukaddes zatının bir cilvesidir. Bunu şu ayetten de anlamak mümkündür: "Allah göklerin ve yerin nurudur." [1]

Allah'ın sonsuz kemalatını dikkate alarak, kemale delalet eden ve hiç bir noksanlık ve sınırlandırmayı gerektirmeyen her kavram ve sıfatı, Allah Teâla hakkında kullanmak doğrudur. Nitekim Kur'ân-ı Kerim'in ayetlerinde, Ehlibeyt İmamları'ndan nakledilen rivayetlerde, duâ ve münacatlarda nur, kemal, cemal, muhabbet ve benzerleri Allah Teâla’ya isnat edilmiştir.

İslâm akaidi, İslâm kelamı ve felsefe kitaplarında Allah'ın sıfatları olarak söz konusu edilen sıfatlar ise Allah'ın kemalini bildiren sıfatlardan ancak belirli bir kısmını oluşturur. Bu sıfatlar, zatî ve fiilî olmak üzere ikiye ayrılırlar. Bu yüzden, ilk önce bu bölümleme hakkında bir açıklama yapacak ve daha sonra o sıfatların önemlilerini ispatlamaya çalışacağız.

 

[1]- Nur, 35.


Zatî ve Fiilî Sıfatlar


Allah Teâla’ya isnat edilen sıfatlar ya hayat, ilim, kudret gibi bir kemali bildirdiği için Allah'ın zatından kaynaklanan mefhumlardır, ya da yaratıcılık ve rızklandırma gibi Allah Teâla ile yarattığı şeyler arasındaki bir çeşit ilişkiden çıkarılan mefhumlardır. Birinci kısımda yer alanlara "zatî sıfatlar" ve ikinci kısımdakilere de "fiilî sıfatlar" denir.

Bu iki grup sıfat arasındaki temel fark şudur: Birinci grupta Allah Teâla, sıfatlarının aynısı ve kendisidir; ama ikinci gruptaki sıfatlar ise Allah Teâla ile yaratmış olduğu şeyler arasındaki ilişki türünü anlatmakta olup Allah Teâla’nın zatıyla yaratıklarının zatı, bu ilişkinin iki tarafı olarak dikkate alınmaktadır. Örneğin yaratıcılık sıfatı yaratıkların varlığının Allah Teâla’nın zatına bağımlılığından alınmıştır. Allah ve yaratıklar zihin dışında bu ilişkinin iki tarafını oluşturmaktadırlar. Burada Allah Teâla’nın mukaddes zatı ve yaratıkların zatı dışında "yaratmak" diye bir hakikat yoktur. Elbette Allah Teâla’nın kendi zatında yaratmaya kudreti vardır, ancak kudret zatî sıfatlardandır ve yaratmak ise fiilî sıfatlardan algılanan bir mefhumdur ve bundan dolayı "yaratıcı" mefhumu fiilî sıfatlardan sayılmaktadır. Fakat bu da "yaratmaya kadir" mefhumunda dikkate alınacak olursa bu durumda "kudret" sıfatına dönüşür.

Allah Teâla’nın zatî sıfatlarının en önemlisi "hayat, ilim ve kudret"tir. Ama "duyan" ve "işiten" sıfatları eğer işitilir ve görünür şeyleri bilmek veya duymaya ve görmeye gücü yetmek anlamındaysa "âlim" ve "kadir" sıfatlarına rücu eder. Ve eğer bunlardan maksat duyan ve gören zatla duyulabilen ve işitilebilen şeyler arasındaki ilişkiden alınan bilfiil duymak ve görmek ise bu durumda fiilî sıfatlardan sayılmalıdır; nitekim bazen ilim de bu anlamda kullanılıp "fiilî ilim" olarak adlandırılır.

Bazı kelamcılar, kelam (konuşma) ve iradeyi de zatî sıfatlardan saymışlardır. İleride bundan teferruatıyla bahsedeceğiz.


Zatî Sıfatların İspatı


Allah'ın hayatı, kudreti ve ilmini ispatlamanın en kolay yolu şudur: Bu mefhumlar yaratılmışlar hakkında kullanıldığında onların kemalatını anlatmaktadır. O hâlde o sıfatların en kâmil derecesi, varlık bahşeden nedende vardır. Çünkü bütün yaratıklarda bulunan her kemal Allah Teâla’dandır. Kemalleri veren kimsenin kendisinin o kemallere sahip olması gerekir ki onu diğerlerine de verebilsin. Hayatı yaratanın kendisinin hayata sahip olmaması, yaratıklara ilim ve kudret verenin kendisinin cahil ve güçsüz olması imkânsızdır. O hâlde bu kemal sıfatlarının bazı yaratıklarda olması, onların eksiksiz ve sınırlandırmadan uzak bir biçimde yaratanda da olduğunu göstermektedir. Başka bir deyişle, Allah Teâla sonsuz kudret, ilim ve hayat sahibidir. Şimdi bu sıfatların her biri hakkında daha geniş bir açıklamada bulunalım.

Hayat


Hayat mefhumu iki grup yaratıklar hakkında kullanılmaktadır: Biri gelişip olgunlaşan bitkiler hakkında ve diğeri ise şuur ve iradeye sahip olan hayvanlar ve insan hakkında. Birinci anlamda, hayat eksiklik ve muhtaç olmayı gerektirir. Çünkü gelişme ve olgunlaşma, gelişmekte olan varlığın ilk başta bir kemale sahip olmamasını ve dış etkenler sebebiyle onda bir takım değişimlerin olmasını ve tedricî olarak yeni bir kemale ulaşmasını gerektirir. Selbî sıfatlarda değindiğimiz gibi böyle şeyler Allah Teâla’ya isnat edilemez.

İkinci anlamda hayat ise kemali anlatan bir mefhumdur. Mümkünattan hayat sahibi olan örnekler her ne kadar da noksan ve sınırlıysalar da hayat için hiç bir noksanlığı, mahdudiyeti ve ihtiyacı olmayan sonsuz bir derece de düşünebiliriz. Nitekim varlık ve kemal mefhumu da böyledir.

Esasen iradî failliği ve ilmi peşinden getiren anlamda hayat, maddî olmayan bir varlığın gereğidir. Çünkü hayat canlı olan maddî varlıklara isnat edilse de gerçekte bu sıfat canlıların ruhunun sıfatıdır ve bedenleri ruha sahip olduğu için bu sıfatla sıfatlandırılmıştır. Başka bir deyişle: Boyutlu olmak cismî bir varlığın gereği olduğu gibi hayat da mücerret varlığın gereğidir. Buna dikkat ettiğimizde Allah'ın hayatı olduğuna dair başka bir delil de elde etmekteyiz ve o şudur: Önceki derste ispatladığımız gibi Allah Teâla’nın zatı, soyut ve mücerrettir. Soyut olan bir varlık ise zatı gereğince hayata sahiptir. O hâlde Allah Teâla da zatı gereğince hayata sahiptir.


Yüklə 1,3 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   ...   80




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin