Birinci Bölüm / allah'i tanimak



Yüklə 1,3 Mb.
səhifə16/80
tarix21.08.2018
ölçüsü1,3 Mb.
#73543
1   ...   12   13   14   15   16   17   18   19   ...   80

Doğruluk


Allah Teâla’nın buyrukları emir ve nehiy şeklinde olursa kulların vazifelerini belirtir, bu gibi durumlarda "yalan" ve "doğru" sözcükleri anlamsızdır. Fakat var olan hakikatlerden veya geçmişten ve gelecekten haber verme şeklinde olursa doğrulukla sıfatlandırılır. Kur'ân-ı Kerim buyuruyor ki: "Allah'tan daha doğru sözlü kimdir?" [1] Bu durumda, hiç kimsenin onları kabul etmemeye hiç bir mazereti olamaz.

Bu sıfat, dünya görüşü ve akideyle ilgili birçok fer'î konuları ispatlama yönünde ileri sürülen bir kanıt türünün (naklî ve taabbudî kanıt) itibar kaynağını ve kanıtsallık esasını oluşturur.

Bu sıfatı ispatlamak için ileri sürülebilecek delillerden biri şudur: Allah Teâla’nın konuşması O'nun rabliğine ait yönlerden sayılır; dünya ve insanı yönetmesi, ilim ve hikmet esasına dayalı, mahlûkatı hidayet etmek ve muhataplar için doğru tanıma vesileleri oluşturmak amacını taşımaktadır. Ve eğer gerçekle muhalefet etmesi mümkün olursa O'na güvenilmeyeceği gibi maksat ve ilâhî hikmete de ters düşer.

Sorular:


1- İlâhî iradenin hangi anlamda zâti sıfatlar ve hangi anlamda fiilî sıfatlardan sayıldığını belirtiniz.

2- İrade kavramının fiilî sıfat anlamını verebilmesi için Allah'la yaratıklar arasında ne tür bir ilişki öngörülür?

3- İlâhî irade hudus ve kesret vasfına nasıl bürünür?

4- İlâhî hikmet ne demektir?

5- Maslahat kavramı nasıl anlaşılabilir?

6- Mahlûkatın maslahat, hayır ve kemali hangi anlamda yaratılışın gayesi olarak telakki edilebilir?

7- İlâhî kelam nedir?

8- Yüce Allah'ın "Sadık" oluşunun aklî delili nedir?

 

 

[1]- Nisâ, 87.


12- HAKTAN SAPMA NEDENLERİ

Giriş


İlk derste ideolojinin tevhidî görüş ve materyalizm diye ikiye ayrıl-dığına değinmiştik. Bunlar arasındaki en büyük ihtilaf da ilim ve kudret sahibi yaratıcının varlığıdır. Tevhidî görüş bunu asıl ve temel konulardan kabul etmekte, materyalizm ise bunu kökten reddetmektedir.

Geçmiş derslerde, Allah'ın varlığının ispatı, en önemli selbî, subu-tî, zatî ve fiilî sıfatları hakkında özet olarak açıklamalarda bulunmuştuk. Şimdiyse materyalizme kısa bir eleştiri yönelteceğiz. Böylece tevhidî görüşün sağlam, materyalizmin ise ne kadar zayıf ve temelsiz bir düşünce olduğu ortaya çıkacaktır. Öncelikle tevhidî görüşten sapma ve ilhada yönelme nedenlerine, daha sonra da materyalizmin en önemli zaaf noktalarına değinmeğe çalışacağız.


Sapma Nedenleri


İlhad ve materyalizm beşer tarihinde uzun bir geçmişe sahiptir. Toplumlarda sürekli (tarihî ve paleontoloji delillerin gösterdiği kadarıyla) yaratıcıya inanç olmakla birlikte eski zamanlardan beri mulhid ve inkârcı fertler de olmuştur. Dinsizliğin yayılması 18. yüzyıldan itibaren Avrupa'da başladı ve yavaş yavaş dünya genelinde yayıldı.

Bu küfür akımı, her ne kadar kilise ve Hıristiyanlık aleyhine başlatılan bir hareket olsa da bunun dalgaları diğer din ve mezhepleri de etkiledi. Böylece din karşıtı bu akım batının sanat ve teknolojisi ile birlikte diğer bölgelere sokulmuş oldu. 20. yüzyılda toplumsal ve ekonomik düşüncelerle beraber yayılan Marksizm, insanlık için ortaya çıkarılan en büyük tehlikelerden oldu.

Bu sapmanın çıkış, gelişme ve yayılma nedenlerini ayrıntılı bir şekilde incelemek için başlı başına bir kitaba gerek olduğundan[1] burada özetle üç noktaya temas edeceğiz.

 

[1]- Bu illet ve nedenlerin bir bölümünü Merhum Şehit Murtaza Mutahhari "Marksizm'e Eğilim Nedenleri" adlı kitabında incelemiştir.


1- Ruhsal Nedenler


İnsanda bulunan birtakım sebep ve dürtüler farkında olmadan insanı dinsizliğe sürükledi. Bunların başında rahatlık arayışı, başıboşluk ve sorumsuzluk gelmektedir. Bir yandan tahkik ve araştırmanın zorluğu (özellikle de maddî ve duyularla hissedilir bir lezzeti olmayan şeylerde) rahatlık düşkünü, tembel ve azimsiz insanların araştırmaya yönelmesini engellerken, öte yandan hayvan gibi serbest, başıboş ve sorumsuz olma eğilimi de onları tevhidî görüşe katılmaktan alıkoymaktadır. Çünkü tevhidî görüşe inanıp hikmet sahibi yaratıcının varlığını kabul etmek, diğer birtakım inançların temelini teşkil etmektedir. Bu inançlar uyarınca insan, tüm özgür hareketlerinde sorumluluk sahibidir. Böyle bir sorumluluk, insanın birçok yerde kendi istek ve arzularından vazgeçmesi ve birtakım kısıtlamaları kabul etmesini gerektirir. Kısıtlamaları kabullenmek, başıboşluk ile uyuşmaz. Bu yüzden bu hayvanî eğilim, bazen farkına bile varılmadan bu mesuliyetlerin kökünün kazınmasına ve daha da kötüsü, Allah Teâla’nın varlığını inkâra sebep olur.

2- Toplumsal Nedenler


Bazı toplumlarda sosyal çöküntülerin ve bozuklukların başlaması veya yayılmasına sebep olan, diyanet işleri sorumlularıdır. Halkın çoğunluğunun aklî düşünce ve tefekkürü böyle şartlarda zayıf olur, meseleleri iyi ve doğru bir şekilde çözemez ve olayların gerçek sebeplerini teşhis edemezler. Dindarlar, o olaylara karıştıkları için, bunu dine ve inanca mal ederler ve dinî inançların, toplumsal bozukluk ve çöküntülere sebep olduğunu düşünürler. Bu yüzden din ve İslâm'dan hoşlanmazlar. Dinden sapmanın sosyal nedenine açık bir örnek olarak Avrupa'nın Rönesans dönemindeki toplumsal durumunu gösterebiliriz. Çünkü Hıristiyan din adamlarının yanlış davranışları, halkın Hıristiyanlıktan, hatta din ve dindarlıktan bıkmasına neden oldu.

Bu sebepleri dikkate alarak diyoruz ki: Bütün din hizmetkârları kendi konumlarının hassasiyetini ve sorumluluklarının ehemmiyetini idrak etmeli ve bilmelidirler. Aksi hâlde, onların hataları, toplumun sapıklığına ve bedbahtlığına sebep olabilir.


3- Fikrî Nedenler


Fikrî nedenler, insanın zihnine hücum eden kuruntu ve şüphelerdir. Bu kuruntular genellikle başkalarından duyulur; tefekkür (düşünme) gücünün zayıf olması nedeniyle de onları defedecek kudrete sahip olunmaz, az çok onların tesirinde kalınır ve en azından zihnî bir tedirginliğe ve ıstıraba yol açarlar. Böylece insanda güven ve yakinin hasıl olmasına mani olurlar.

Fikrî nedenler de, kendi aralarında birkaç fer'î kısma ayrılabilir: Mesela; inanma duygusuna yönelik şüpheler, hurafe inançlardan kaynaklanan şüpheler, yanlış beyan ve zayıf delil getirmeden kaynaklanan şüpheler, ilâhî hikmet ve adalete aykırı gibi gözüken tatsız olayların doğurduğu şüpheler, dinî inançlarla uyuşmayan ilmî teorilerin doğurduğu şüpheler, dinî ahkâm ve fıkhî meselelere ilişkin şüpheler (özellikle hukukî ve siyasî meselelerde).

Bazen de birkaç neden birlikte şüphe veya ilhada ve inkâra sebebiyet vermektedir. Nitekim bazen de çeşitli ruhsal rahatsızlıklar, kuruntu ve şüpheleri alevlendirecek ortamı hazırlar ve ruhsal bir hastalık olan "fikrî vesvaslık" meydana getirir. Neticede hasta şahıs, amel noktasında vesvas olan şahsın yaptığı amel ve işin doğruluğundan emin olmadığı gibi hiçbir delil ve burhanla ikna olmaz. Mesela; onlarca kez elini suya daldırmasına rağmen, ellerinin temizlendiğine yakîn ede-mez. Hatta temiz olması ve yıkamaya ihtiyaç bulunmaması hallerinde de, böyle vesveseli davranabilir.


Yüklə 1,3 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   12   13   14   15   16   17   18   19   ...   80




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin