BAŞKAN – Hükümet önergeye katılıyor mu?
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılıyoruz.
BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Yapılan değişiklikle birlikte maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
158 inci maddeyi okutuyorum:
(158 inci madde okundu)
BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi?..
Sayın Tamaylıgil, buyurun.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, burada, gerçek mahiyetlerine uygun düşmeyen şekilde muhasebeleştirilmesinden, işte, yardımcı defter kayıtları deniyor. Şimdi, biz, bir örnek yaşadık. İmar Bankasıyla ilgili olarak ve orada uygulanılan muhasebe sistemi veya işte çifte kayıtlar, çifte kayıtın riskleri ki, bankacılık sisteminde, birçok sermayeye dayalı döviz pozisyonlu riskler var ve kayıt riski olayını İmar Bankası örneğinde yaşadık. Şimdi, burada imza ola ki, önümüzdeki dönemde yine böyle organize bir muhasebeleştirme ve kayıt sisteminin ortaya çıktığı bir örnek söz konusu olduğunda, bu belgeleri, yani, girişini yapan veya bu dekont bazında veya belge bazında imza atan kişiler, bunun gerçeğe aykırı nitelikte olup olmadığını, olduğunu bilerek deniliyor, bilip bilmediğini neye göre ayıracağız veya böyle bir durum olduğunda buradaki yükümlülük altında olan kişiler kimler olacaktır? Sayın Başkandan veya Sayın Bakandan açıklamasını rica ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, buyurun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Aslında, bankaların batmalarının temelinde, devletin izlediği yanlış politikalar yatıyor. 1980’lerden sonra bankalar bilanço düzenliyordu. Bilançoların bir kısmı Hazine için hazırlanırdı, Hazineye giderdi. Bilançoların bir örneği kamuoyuna açıklanmak için hazırlanırdı, gazetelerde ilan edilirdi. Bir başka tür bilanço da, Maliye Bakanlığına verilirdi. Her üç bilanço da birbirinden farklıydı. Maliye verilen de, zararlı, kamuoyuna açıklanan da kârlı, Hazineye verilenin de nasıl olduğunu bilmiyorum doğrusunu isterseniz. Dolayısıyla, bankaların gerçek yüzü hiçbir zaman ortaya çıkmadı. Politikacılar bunu yıllar yılı seyretti, bürokratlar da yıllar yılı seyrettiler. Batış süreci yaşandı, sonra müdahale edildi, Türkiye çok önemli faturalar ödedi. Şimdi, bugün bu noktaya geldik. Hâlâ bağımsız dış denetim şirketlerinin bu konuda çok etkili ve gerçekten de BDDK’nın istediği düzeyde çalışıp çalışmadıklarını kişisel olarak ben bilmiyorum. Gerçekten bu tür bir çalışma, bu tür bir raporlara sistemi bugün var mı, yok mu; bu konuda bilgi verilirse sevinirim.
Bir başka önemli nokta, biz, her ne kadar yolsuzluklar, hortum bitti falan filan diyorsak da, bu işin yolunu buluyorlar, size söyleyeyim. Buradan parayı New York’taki şubeye gönderiyorlar. New York’taki şube, istediği adama kredi açıyor. Merak eden, iktidar kanadından merak eden milletvekili arkadaşım varsa, Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulunun yazdığı ve Meclise gönderdiği, şu anda da Genel Sekreterin bulunduğu kattaki Kanunlar ve Kararlarda örnek bir rapor var. Paraların bir şirkete nasıl açıldığını, bu paraların Dubai’ye nasıl gönderildiğini, oradan bu kredilerin nasıl açıldığını, bütün ayrıntılarıyla görebilirler. Özelleştirmeleri, büyük bir şirketin özelleştirilmesiyle ilgili olarak paraların nerelerden, nasıl aktarıldığını, bunların hepsini görebilirler. Bu süreç hâlâ yaşanıyor mu, yaşanmıyor mu, bilmiyorum. Şunun için bilmiyorum: Yanlış hatırlamıyorsam, şu anda tarihini bilemiyorum, bir gazetede, Sayın BDDK Başkanımızın bir açıklaması vardı. Diyor ki, bizde yurt dışındaki şubelerin bilgilerine yeteri kadar nüfuz edemiyoruz, yeteri kadar o şubelerden bilgi alamıyoruz. Nedenini sorduğumda, yine, sanıyorum, burada bir sunuşta sormuştum, yabancı bankaların, daha doğrusu, o bankaların yabancı ülkelerde bulundukları için şubeler, oraların yasalarına ait olduklarını ve denetimin sağlıklı gerçekleşemediğini ifade etmişlerdi. Şimdi, bu süreç hâlâ var mı, yok mu; en azından, buradan oralara giden kredilerin ben miktarını öğrenmek istiyorum, banka şubeleri önemli değil. Türkiye’den yurt dışındaki şubelere giden kredilerin miktarı nedir? Bunu öğrenmek istiyorum.
Sözlerimi bitirirken, yine, tabiî, Sayın Bakanın yanıt vereceğini sanmıyorum; ama, Sayın Uzunkaya, bir din adamısınız, sizin vicdanınıza teslim ediyorum. Burada bir itham yapıyorum, Dubai’de anlaşma imzalandı diyorum, Sayın Bakan yanıt vermiyor. Bunu da sizin vicdanınıza havale ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz.
Buyurun Sayın Özyürek.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) – Sayın Başkan, şimdi, burada, gerçeğe aykırı belgelerin imzalanmasından doğan sorumlulukları tespit ve cezalandıran bir düzenlemeyle karşı karşıyayız. Şimdi, bazı bankalarımızın yurt dışında şubeleri var. O şubedeki yabancı uyruklu görevliler herhangi bir belgeyi imzalayarak bir soru üzerine veya çeşitli talep üzerine BDDK’ya gönderirlerse, bu şahıslarla ilgili olarak, yabancı uyruklu olan bu şahıslarla ilgili olarak nasıl bir cezalandırma yöntemi uygulayacaksınız? Uluslararası hukuk buna müsait mi; yoksa, onlar açısından buradaki düzenleme buraya yazıldığı haliyle mi kalacak; yani, bir anlam ifade etmeyecek mi? Bunu öğrenmek istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) – Müsaadenizle, teknik açıklamayı BDDK Başkanımız açıklayacak.
BAŞKAN – Tabiî.
Buyurun Sayın Başkan.
BDDK BAŞKANI TEVFİK BİLGİN – Sayın Başkan, değerli vekillerimiz; bilerek imza ifadesi 158 inci maddede, bu üzerinde durduğumuz maddeler adlî ceza maddeleri olduğu için, şu andaki kanundaki ifade de öyledir. Kasıt aramaktayız bunlarda. Dolayısıyla, böyle bir ifade kullanılmakta.
Sayın Kılıçdaroğlu, üç bilanço demişti. Aslında ona bir bilanço daha eklemek lazım; Hazine, Maliye, kamuoyuna ve ona bir bilanço eklemek lazım, patronun bildiği bilanço, esas olan odur malumunuz.
Şu anda bu bilançolar arasındaki uyum, hiç olmadığı kadar birbirine yakındır rakamlar, buna emin olabilirsiniz. Tabiî, gerçek bilançoyu izleyen veya bilen kurum BDDK olduğunu iddia ediyoruz; çünkü, orada bir duru bilanço yaklaşımı vardır. Her bir kalem tek t ek analiz edilir, ona göre rasyolarla ve sonuçlara göre tedbirler alınır; ama, şu anda, o üç ya da dört bilanço hiçbir dönemde olmadığı kadar birbirine daha yakındır.
Bağımsız denetimin kalitesiyle ilgili bir sorunuz vardı sayın vekilim. Bağımsız denetim şirketleri bir süreçten geçmiştir. Özellikle 2001 krizinde oldukça önemli bir ders veya tecrübe edinmişlerdir kendi içlerindeki bazı şirketlerden dolayı. Bunun örneklerini sizler de biliyorsunuz. O bilgi notumuzda da sizlere bahsetmeye çalışacağız, arz etmeye çalışacağız. Ama, bizim bu kanunun bütününde bağımsız denetim şirketleriyle ilgili getirdiğimiz yenilikler var. Bunlardan en önemlisi sorumluluk sigortasıdır. Şimdi gelecek bir önergeyle bağımsız denetim şirketlerinde çalışıp, bunu kasti olarak, gördüğü şeyi kasti olarak yazan yanlış bir şeyi, bunlara getirilen cezalar vardır. Bu anlamda bu kanun biraz daha bunu önlemeyi amaçlamaktadır.
Türkiye’deki bankaların, özellikle son yıllarda yurtdışıyla ilgili irtibatları çok fazla sayıda arttı. Avrupa Birliği süreciyle de bağlantılı olarak, örneğin, şu anda Hollanda’da olsun, Almanya’da olsun, hem ayrı tüzelkişilik olarak bankalarımız var hem de şubelerimiz var ve çok ilginçtir, bazı bankalarımızın müşterilerinin ağırlığı da oralarda yaşayan yabancılardır, Türk işçiler değildir. Yani, kârlı bir şekilde faaliyetlerini götürebilmekte, oradan fon toplamakta ve bunu kullandırabilmekte ve üzerlerindeki regülasyon da ilgili otoriteler tarafından o ülke bankalarına olduğundan çok daha fazla olmasına rağmen. Bu anlamda, bu teamüller dahilinde, tabiî ki, buradaki bankadan oralara fon aktarımı olabilmekte veya buradaki bankalardan gerekli bankacılık teamülleri dahilinde yurtdışı firmalarına kredi verilmekte. Bunlara ilişkin ben notumu aldım, size bilgi arz ederiz. Şu anda kafamızda net bir rakam yok.
Yurtdışı şubelerle ilgili benim açıklamam yaklaşık bir, birbuçuk sene önceydi. Nedeni şuydu: Bankalarımızın, artık, yurtdışında hem şubeleri var hem ayrı tüzelkişilikte bankaları var dedim; ama, şubelerle ilgili olarak, biz, periyodik incelemeler yapıyoruz. Tüzelkişiliklere de gidebiliyoruz. Bunları yaparken, mütekabiliyet esas olduğu için, ilgili otoritelerden izin almamız lazım. Yani, bizim bir denetçimiz, bir arkadaşımız uçağa binip, oraya, direkt şubeye giremiyor; oradan izin aldıktan sonra şubeye gidebiliyor. Onlar için de aynı şey burada geçerli. Dolayısıyla, bazı otoriteler, özellikle birkaç otorite, birkaç Avrupa ülkesindeki otorite -ki, oralarda şubelerimizde bankacılık faaliyetlerimiz yoğun- bize izin vermedi. Nedeni de çok basitti; iki taraflı memorandum of understanding dediğimiz o mutabakat zaptının imzalanamaması nedeniyle. Biz, bu kanuna bir hüküm koyduk. Dün tartışıldı o hüküm. O hüküm gereğince, bundan sonra, bankacılık sırları anlamında ilgili muadil kurumlar bilgileri paylaşabilecek, imzalamama nedenleri buydu, onu da önlemiş olacağız ve bundan sonra da o yolun açılacağına inanıyoruz. Sırf onun için getirdiğimiz bir hükümdür.
Yabancı uyruklularla ilgili bir soru vardı Sayın Özyürek’in. Yabancı uyruklularla ilgili soruya şöyle tersten düşünerek belki çıkış yolu bulunabilir. Örneğin, yurt dışında kurulu bir bankanın Türkiye’deki şubesinde x ülkesinin vatandaşı çalışırken, yaptığı usulsüz bir işlemle ilgili nasıl Türk mevzuatını uygulayacaksak, bizim yurt dışındaki şubelerimizde o ülke vatandaşının çalışırken yaptığı işlemlerde de o ülke mevzuatı uygulanacaktır; ama, ilgili kurumlarla o yazışmalar veya bilgilendirmeler yapılacaktır diye düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi okutuyorum:
Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığına
Bankacılık Kanunu Tasarısının 158 inci maddesinin birinci fıkrasında geçen “binbeşyüz güne kadar” ifadesinin “binbeşyüz günden az olmamak üzere” şeklinde değiştirilmesi, fıkranın sonuna “gerçeğe aykırı olarak düzenlendiğini bildiği halde bu belgeleri onaylayan bağımsız denetim kuruluşu görevlileri de aynı şekilde cezalandırılır” ifadesinin eklenmesi, ikinci ve üçüncü fıkralarının metinden çıkarılması hususunu arz ederiz.
Halil Aydoğan
Afyonkarahisar
|
Mustafa Elitaş
Kayseri
|
Hasan Fehmi Kinay
Kütahya
|
Fazıl Karaman
İzmir
|
BAŞKAN – Hükümet önergeye katılıyor mu?
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) – Evet, katılıyoruz.
BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Yapılan değişiklik çerçevesinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
159 uncu maddeyi okutuyorum:
(159 uncu madde okundu)
BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi?..
Sayın Kılıçdaroğlu, buyurun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Bir sorum olacak Sayın Başkan.
159 uncu madde kapsamında gerekli bilgi ve belgeyi göndermediği için hakkında dava açılan banka var mı, banka veya özel finans kurumu var mı ve bunlar hangi aşamada şu anda?
BAŞKAN – Buyurun Sayın Başkan.
BDDK BAŞKANI TEVFİK BİLGİN – Sayın vekilim, 159 uncu madde, aslında, önceki maddelerle bir mükerrerlik arz etmiş bizim hazırladığımız taslakta; üzerinde tartışıldı. Şimdi, gelecek bir önergeyle, sanıyorum, kaldırılması öngörülüyor. Bu anlamda, bildiğim kadarıyla, böyle bir dava yok; ama, teyit ederim.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Dava yok; o zaman, istenen bütün bilgi ve belgeler zamanında kuruma intikal etmiş oluyor.
BDDK BAŞKANI TEVFİK BİLGİN – Şu ana kadar, bildiğim kadarıyla, bir sorun yok sayın vekilim; ama, notuma alıyorum.
BAŞKAN – Önergeyi okutuyorum:
Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığına
Bankacılık Kanunu Tasarısının 159 uncu maddesinin tasarı metninden çıkarılması ve devam eden maddelerin buna göre teselsül ettirilmesi hususunu arz ederiz.
Halil Aydoğan
Afyonkarahisar
|
Mustafa Elitaş
Kayseri
|
Hasan Fehmi Kinay
Kütahya
|
Fazıl Karaman
İzmir
|
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkanım, bu, değişim maddelerinin içerisine dağılmış biçimde mi mükerrer oluyordu; yoksa, bir maddeyle, herhangi bir…
BDDK BAŞKANI TEVFİK BİLGİN – 158’le mükerrer olduğunu söyledi arkadaşlarımız.
BAŞKAN – Hükümet önergeye katılıyor mu?
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılıyoruz.
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir; madde, metninden çıkarılmıştır.
160 ncı maddeyi okutuyorum:
(160 ncı madde okundu)
BAŞKAN – 160 ıncı maddeyle ilgili?..
Sayın Kumkumoğlu, buyurun.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Aslında 160 ıncı maddeyle ilgili değil, 159 da mükerrer olduğu için 158 de çıkarıldığına göre.
Sayın Başkanın ifadesinde, ben, çok vahim bir durum olduğunu düşünüyorum. Sayın Uzunkaya da ona bir şekilde değinmeye çalıştı sanıyorum. Şimdi, burada Sayın Başkanın açıklamasından sonra iki şey söz konusu olabilir: Bir, 158 inci maddedeki söz konusu edilen suçlarla ilgili hiçbir şekilde bir cezalandırma yapılamıyor veya daha vahimi, BDDK’ya bugüne kadar, BDDK’nın bankalardan talep etmiş olduğu bütün bilgiler doğru biçimde gelmiştir; ama, buna rağmen, çok sayıda banka bu doğru bilgiler olmasına rağmen, doğru bilgilerin BDDK’ya ulaşmış olmasına rağmen, bu bankaların batma sürecine müdahale edilememiştir. Bu konuda gerekli önlemler alınamamıştır. Bunun içerisine, işte, en son yaşadığımız İmar Bankası da dahildi. Şimdi, bu iki şeyden birinin, Sayın Başkanın açıklamasından sonra doğru olması gerekir. Doğrusu hangisi için Sayın Başkan doğru diyecek; merak ediyorum. Yani, bu, uygulanamıyor mu; uygulanamıyorsa, niye uygulanamıyor? Yok, Sayın Başkanın söylediği gibi, uygulanıyor; ama, bu sebeple açılmış bir dava yoksa, o zaman, diğer saydığın vahim sonuçların açıklaması nedir; merak ediyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Tamaylıgil, buyurun.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) – Teşekkürler.
Sayın Başkan, şimdi, ben bir şey sormak istiyorum. Burada bilgi işlem sisteminin işleyişini engelleyen veya bozan kişiye bir ceza tanımlaması yapılıyor. Yalnız, artık, dünyada, bilgisayar teknolojisi o kadar ilerledi ki, bugün, e-mail yoluyla gelen bir virüsle büyük sistemlerin, hackerler vasıtasıyla çökertildiği ortada. Daha önceki bir maddede Sayın Başkan dedi ki, bilerek, Ceza Yasasında böyle gerekiyor dedi. Burada, bu bilerek ibaresinin kullanılması kullanılması gerekmiyor mu; yani, kişinin orada bir sistemi kırmak adına yaptığı bir şey yoktur; ama, dışarıdan bu hacker dediğimiz sistemle gelip, orada bankanın kendi sistemini kıracak bir teknolojik imkân söz konusu bugünkü şartlarda. Bunu bilerek eklemek doğru olmaz mı?
BAŞKAN – Sayın Uzunkaya, buyurun.
MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Efendim, ben de, tabiî, Tamaylıgil’in sorusuna aynen katılıyorum.
Burada, tabiî, kastı aramak lazım diye düşünüyorum. Bu ikinci fıkradaki tadat edilen, yok eden, değiştiren, erişilmez kıran, sisteme veri yerleştiren, var olan verileri başka bir yere gönderen kişi, vesaire, sekiz aydan beş yıla… Şimdi, yasa koyucu, sekiz ay ile beş yıl; yani, yasa koyucu, altı katı bir ilaveyi, mesafeyi neye göre koyuyor? Yani, sekiz ayı neye göre hesap etti? Yani, eğer beş yıla kadar verecekse, muhtemeldir ki, hâkim, bunu sekiz ay takdir edebilir, sekiz ayı cezadan da düşer. Kanaatimce, niye sekiz ay beş yıl dedik? Yani, sekiz ay değil, daha yukarılarda, iki yıl, üç yıl gibi olması gerekmez mi yukarıdaki iki ile yedi yıl gibi?
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) – Önergeyle bu maddenin bayağı bir değiştirilmesi öngörülüyor. Eğer müsaade ederseniz, belki önergeyi okuyup sonra tartışırsak vakit de kazanırız.
BAŞKAN – Bu arada ben önergeyi de okutayım; zaten, önerge okuma aşamasına geldik.
Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığına
Bankacılık Kanunu Tasarısının 160 ıncı maddesini aşağıdaki şekilde değiştirilmesi hususunu arz ederiz.
“Bu Kanuna tabi kuruluşlar 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 244 üncü maddesinde tanımlanan sistemi engelleme, bozma, verileri yok etme veya değiştirme suçu açısından banka veya kredi kurumu olarak kabul edilir.”
Halil Aydoğan
Afyonkarahisar
|
Fazıl Karaman
İzmir
|
Mustafa Elitaş
Kayseri
|
Hasan Fehmi Kinay Kütahya
|
BAŞKAN – Açıklamayı alalım Sayın Başkan; sorular vardı.
BDDK BAŞKANI TEVFİK BİLGİN – Sayın Başkan, sayın vekillerimizin, iki vekilimizin sorusuyla ilgili olarak -bilerek mi olmalı şeklinde- şu anda görmekte olan taslak okunan şekle dönüştürülüyor, mevcut yeni TCK ile uyumlu hale getiriliyor. Yeni TCK’nın 244 üncü maddesinde, bu nevi suçlarla ilgili bir standart tanım yapılmış; sistemi engelleme, bozma, verileri yok etme gibi. Dolayısıyla, atfımızı da oraya yaptığımız için, orada da kasıt aranacağı için, bu anlamda bir sorun olmadığını düşünüyoruz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Ceza ne kadar Ceza Kanunu maddesinde?
BDDK BAŞKANI TEVFİK BİLGİN – Bir yıldan beş yıla kadar sanırım.
Birinci konuyla ilgili olarak, Sayın Kumkumoğlu Vekilimizin sorusuyla ilgili olarak, ben, ihtiyatlı bir cevap vermeye çalıştım, çok kesin ifade kullanmamaya çalıştım. O konuda, müsaade ederseniz, arkadaşımız daha ayrıntılı bilgi arz etmeye çalışacak.
BAŞKAN – Buyurun.
BDDK UZMANI ÖNDER PERÇİN – Efendim, şimdi, sanırım, 157, 158, 159 ve 160 ıncı maddelerle ilgili birtakım tereddütler oluştu. Özellikle gerçeğe aykırı beyanda bulunmanın müeyyidelendirilmediği, bu maddelerden önce açılan davaların olmadığı gibi ifadeler oldu.
Öncelikle şunu söylemek istiyorum: Şimdi, 157 nci madde, 158 inci madde, zaten, 489 sayılı Kanunda mevcut maddeler; ama, bunlar tek madde halindeydi. Burada, ikisi nitelik itibariyle birbirinden farklı olduğu için, iki ayrı madde halinde düzenlenmişti. 157 nci maddeye bakacak olursak, bu kanun kapsamındaki kuruluşların bu kanunda gösterilen mercilerle -ki, bu kanun kapsamında gösterilen merciler arasında kurumumuzun da olduğu şüphesizdir- denetim görevlilerine -denetim görevlilerinin arasında bankalar yeminli murakıplarının olduğu da şüphesizdir- ve mahkemelere verdikleri gerçeğe aykırı beyanlardan dolayı… Gerçeğe aykırı beyan, içeriği olarak, gerçek durumu yansıtmayan; yani, efendim, sizin de ifade ettiğiniz gibi, ileriye yönelik bir şey değil, mevcut olan bir duruma ilişkin görüş sorulduğunda, mevcut olan durumun aksine bir durumun belirtilmesi kavramını ifade ediyor hukuken. Bu şekilde bir beyanda bulunan. Örnek olarak, mesela, mahkemede bir tahliye davası açılmış olabilir, bu tahliye davasında da bir banka aracılığıyla kiralar ödenmiştir ve bu kiranın gerçekten ödenip ödenmediği mahkemeye sorulduğunda, bu kayıtların, bu fiillerin; yani, kiraların ödendiği yolundaki iddianın gerçeğe uygun olup olmadığı konusunda bankanın mahkemeye doğru bilgi vermesini sağlamaktadır bu madde. Aynı şekilde, kurumun istediği bilgi ve belgelerin verilmesi açısından da bu madde bu şekilde uygulanmaktadır.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul) – İşte, bu kurumun istediği bilgi, belge olarak gerçek ne?
BDDK UZMANI ÖNDER PERÇİN – Efendim, yani, hangi konuya ilişkin bilgi istiyorsanız, o konuya ilişkin bir bilgi; yani, mevcut bir duruma ilişkin.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul) – Neyse, bu ayrı bir tartışma konusu. Burada öyle bir gerçek yok ki, adam hangi gerçeği söylüyor?
BDDK BAŞKANI TEVFİK BİLGİN – Sayın Vekilim, gerçek şöyle: İlk gerçeğimiz 1986’da uygulanmaya başlanan tekdüzen hesap planı; her şeyiyle. Hesap kodları oradan türevsel olarak üretilen bilanço, gelir tablosu, kâr-zarar tablosu, fon akım tablosu vesaire. İlk gerçeğimiz bu, buna bütünüyle uyması lazım ve ikinci gerçeğimiz, son iki üç sene önce ortaya gelen, “MUY” dediğimiz muhasebe uygulama yönetmelikleri; yani, uluslararası muhasebe ilkeleriyle uyumlu hale getirdiğimiz ilkeler. Bu gerçeklere yaptığınız işlem uygun olsun, bize de yolladığın belgeler bu anlamda uygunluk sağlasın… Standartları başta koyduğumuz için, onlara uymak zorundalar.
Arz ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi okutmuştuk.
Sayın Bakan?..
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılıyoruz.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, bir açıklama alabilir miyim. Bu önergede ne yapılmış? İfade eksikliği var gibi burada.
“Bankacılık Kanun Tasarısının 160 ıncı maddesini aşağıdaki şekilde değiştirilmesi hususunu arz ederiz.” Yani, maddeyi tamamen değiştiriyoruz.
Maddeyi okuyorum: “Bu Kanuna tabi kuruluşlar 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 244 üncü maddesinde tanımlanan sistemi engelleme, bozma, verileri yok etme veya değiştirme suçu açısından banka veya kredi kurumu olarak kabul edilir” deniliyor.
BAŞKAN – İlgili maddeyi okutacağız herhalde, değil mi?
BDDK UZMANI ÖNDER PERÇİN – Adalet Bakanlığından bir arkadaşımız var.
BAŞKAN – Buyurun.
ADALET BAKANLIĞI TEMSİLCİSİ – Bu maddedeki düzenleme 5237 sayılı yeni Türk Ceza Kanunundaki bu hususa ilişkin özel bir düzenleme olduğu için, atıfla, bu madde hükmü ilga olmasın Bankalar Kanunuyla diye bu şekilde düzenlenmiştir.
BDDK UZMANI ÖNDER PERÇİN – Bir açıklama daha yapacağım efendim.
BAŞKAN – Peki, bir açıklama daha alalım.
BDDK UZMANI ÖNDER PERÇİN – Efendim, şimdi, bu madde 4389 sayılı Kanunda yok, 5237 sayılı Kanunla gelen bir madde; yalnız, 5237 sayılı Kanunda sadece banka ve kredi kurumları aleyhine işlenmesi ağırlaştırıcı neden olarak öngörülüyor. Bilindiği üzere, bu tasarıyla, kanun kapsamında banka ve kredi kuruluşları dışında birtakım kuruluşlar da var -destek hizmeti kuruluşları gibi- bunlar da bankaların bilişim hizmetlerini verebilecekler. Şimdi, bunların aleyhine işlenmesi ağırlaştırıcı neden olmayıp da doğrudan banka aleyhine işlenmesinin ağırlaştırıcı neden olması bu kanun açısından bir eksiklik. Biz, bunu tamamlamak için, Ceza Kanunundaki maddenin aynısını, burada, bu kanuna tabi kuruluşların hepsini; yani, banka ve kredi kurumu dışında kalan kuruluşları da kapsayacak şekilde düzenlemiştik; fakat, Adalet Bakanlığının önerisi üzerine, bu önerideki şekilde bu kanuna tabi kuruluşların hepsini de Türk Ceza Kanunundaki ağırlaştırılmış halini kapsayacak şekilde ifade ettik. Bu önerinin de gerekçesi budur efendim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.
Biraz önce oylamıştım.
Yapılan değişiklik çerçevesinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
161 inci maddeyi okutuyorum:
(Madde 161 okundu)
BAŞKAN – İsterseniz, öncelikle önergeyi de okutayım.
Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığına
Bankacılık Kanunu Tasarısının 161 inci maddesinde geçen “üç aydan iki yıla kadar hapis ve bin güne kadar” ifadesinin “bir yıldan üç yıla kadar hapis ve bin günden ikibin güne kadar” şeklinde değiştirilmesi hususunu arz ederiz.
Halil Aydoğan
Afyonkarahisar
|
Mustafa Elitaş
Kütahya
|
Hasan Fehmi Kinay
Kayseri
|
Fazıl Karaman
İzmir
|
BAŞKAN – Maddeyle ilgili, Sayın Kılıçdaroğlu; buyurun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sanıyorum, buradaki “itibarın zedelenmesi” bankanın itibarının zedelenmesi, Fonun zedelenmemesi, itibarının, güveninin korunmasını sağlamaya yönelik bir düzenleme. Bir kamu bankasının başına, gerçekten de, itibarı pek makbul olmayan birisini getirirseniz, o bankanın itibarını zedeler misiniz zedelemez misiniz? Onu yapan hükümet aleyhine de bu dava açılabilir mi açılamaz mı? Bu soruyu soruyorum.
Dostları ilə paylaş: |