BiRİNCİ oturum açılma Saati: 10. 48 Başkan : Sait AÇBA BaşkanvekiLİ : Mehmet Atlan karapaşAOĞlu (Bursa)



Yüklə 2,83 Mb.
səhifə32/38
tarix30.12.2018
ölçüsü2,83 Mb.
#87960
1   ...   28   29   30   31   32   33   34   35   ...   38

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Takdir bize ait, biz takdir edeceğiz; onlar ne derse desin.

BAŞKAN – Sayın Bakanı bekleyebiliriz arzu ederseniz.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Neyse, devam edelim biz; şart değil.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, karar verme yetkisi bize ait, bize soracaksınız.

BAŞKAN – Tabiî; muhakkak.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) – Ne oldu; sabah kabul ediyordunuz arkadaşlar?!

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Bravo!

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) – Neredeydiniz sabahtan bu yana?! Konuştuk burada, Bakan da kabul etmişti; Sayın Şener kabul etmişti.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Onun için gitti değil mi, bu önerge kabul edilmesin diye?!

BAŞKAN – Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 172 nci maddesine aşağıdaki (i) bendinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

10.2.1954 tarihli ve 6245 sayılı Harcırah Kanununun 33 üncü maddesinin (b) bendinde yer alan “bankalar yeminli murakıp ve murakıp yardımcıları” ibaresinden sonra gelmek üzere “Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunda görevli bankacılık uzmanı, hukuk uzmanı ve bilişim uzmanı ile bunların yardımcıları” ibaresinin eklenmiştir.

Halil Aydoğan

Afyonkarahisar
BAŞKAN – Hükümet katılıyor mu Sayın Bakan?

DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) – Evet, katılıyoruz.

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Yapılan değişikliklerle birlikte, redaksiyon yetkisiyle birlikte maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

173 üncü maddeyi okutuyorum:

(Madde 173 okundu)

BAŞKAN –Sayın Kılıçdaroğlu, buyurun.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Az önce bir konuyu görüştük. BDDK Başkanımız, çok önemli bir konu olduğunu ve bürokrat olarak bu konuda karar veremeyeceğini söylemişti, bunun siyasî bir karar olduğunu ifade etmişti; ama, bu komisyonda muhatabımız hükümet yoktu. Görüşmelerde, bir hortumcuyu TMSF kapsamına alalım, binlerce kişiyi sömüren bir kişinin TMSF üzerine yürüsün, 5020’de neyse aynısını yapalım dedik; ama, sizler, benim hırsızım iyidir mantığıyla, bunu reddettiniz; sizleri kutluyorum!

HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Sayın Başkanım, cevap verebilir miyim?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Hamzaçebi.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; TMSF Başkanımızın burada dün yaptığı açıklamada, evvelki gün yaptığı açıklamada -yanlış hatırlamıyorsam, basına da geçti- “burada bir hortumlama vardır” dedi. Yanlış duyduğumu sanmıyorum.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Bugünkü gazetelerde var.

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) – Tutanaklarda da var.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Tutanaklarda da var.

TMSF Başkanının “hortumlama vardır” dediği konuda, siz, biraz önce, oylarınızla, o önergeyi reddettiniz; ben de hayırlı olsun diyorum!

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Kumkumoğlu, buyurun.

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, doğrusu, insan ne söyleyeceğini şaşırıyor. Bu kadar uzun süre birlikte olduğu arkadaşlarını bu kadar az tanıyabilmiş olmak da çok farklı, çok garip bir şey yani; gerçekten çok garip bir şey.

Şimdi, bu komisyondaki herkes biliyor ki, bürokratlar, bu konudaki yetkililer, Bakanlık ve buradaki arkadaşlarımın tamamına yakını, bu kurumun 100 000’in üzerinde insanı mağdur ettiği, 2001 yılında tasfiyeye girmiş olmasına rağmen, kendi kendini tasfiye etmeye başlamış olmasına rağmen, Sayın Bakanın dünkü açıklamalarıyla, 1 milyar 200 milyon dolarlık bir borcun 300 milyon dolar civarındaki bir kısmını ödediği, 900 milyon doları aşkın borcunun hâlâ durduğu, bu kurumu batıranların, kurumu tasfiye etmek üzere hâlâ görevde oldukları bir pozisyondayız ve bunu herkes biliyor. Ama, bir gerçek daha var; bu hükümetin bir bakanı -düşünün, bu hükümetin bir bakanı- bu hortumcu kuruluşun kurucularındandır. Elbette, haklı olabilirsiniz, bu konuda mücadele etmek çok zor bir iş; ama, hani, belki milletvekili bağımsızlığının, milletvekilinin özgür iradesini kullanabilmesinin sınanacağı noktalardan birisi burası. Burası hortumcu bir kurum değil mi arkadaşlar? Bu kurum hortumcu değildir, bu kurum kendisine para yatıranların paralarını kendi şirketleri adına kullanmamıştır, bu kurum, bu kuruma inanarak, güvenerek bu kuruma para yatıran kişileri istismar etmemiştir diyebilen bir tek milletvekili, bir tek bürokrat, Sayın Bakan, bir tek gazeteci, 70 milyon yurttaş içinde bir tek insan var mı? Ne yapıyorsunuz siz şimdi?! Nasıl bir anlayış bu?! O zaman, çalın götürün memleketi!..

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Hop hop…

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul) – Ne demek hop hop?!. Ne demek hop hop?!. Hop hop diye bir şey yok!

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Hayır… Hayır…

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul) – Hop hop diye bir şey yok kardeşim.

BAŞKAN – Sayın Kumkumoğlu…

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Hakaret ederek konuşamazsın.

BAŞKAN – Sayın Kumkumoğlu…

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul) – Hop hop diye bir şey yok.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Özgür irademizi kullanırız; sen karışamazsın ona. Benim irademe karışamazsın.

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul) – Olabilir…

BAŞKAN – Sayın Kumkumoğlu, lütfen…

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Benim irademe karışamazsın! Niye hakaret ediyorsun?!

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul) – Niye hakaret ediyorum!

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Hakaret ediyorsun tabiî…

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul) – Hiçbir şeye hakaret etmiyorum.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Çalıp götürün diyorsun.

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul) – Kullandığım ifadenin hakaretle bir ilgisi yoktur.

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Hakaret ediyorsun, hakaret…

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Hakaret ediyorsun!

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Freniniz yok, freniniz…

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul) – Söylediğim şey…

BAŞKAN – Sayın Kumkumoğlu, lütfen…

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul) – Müsaade eder misiniz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Kumkumoğlu, lütfen üslubunuza devam edin.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Hayır, bağırmaya devam ederse kapatın, konuşturmayın canım. Ne münasebet! Burası…

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul) – Ne?.. Ne burası?.. Burası ne?..

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Bağırma!.. Bağırarak konuşamazsın!..

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul) – 70 milyonun hırsızı olan kişileri korumadınız mı?

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Onu sana iade ediyoruz.

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul) – Şerefine söyle bakayım; bu hırsız mıdır, çalmış mıdır çalmamış mıdır?

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Sana iade ediyoruz.

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul) – Hayır, söyler misin…

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Sana iade ediyoruz.

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul) – Bir söyle vicdanen; de ki, hayır, bu kurum çalmamıştır!

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Benim irademe ipotek koyamazsın sen!

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul) – Söyle!... Söyle, bir görelim!..

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Ne söyleyecek?

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul) – Söyle, bu kurum çalmış mıdır çalmamış mıdır?

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Senin demenle mi söyleyecek?!

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul) – Söyler misin, çalmış mıdır çalmamış mıdır kardeşim!

BAŞKAN – Sayın Kumkumoğlu…

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul) – Olur mu?!. Bu ne demek; bizim sayımız var, istediğimiz hırsızı koruruz; bizim sayımız var, memleketi istediğimize soydururuz, istediğimizin malına mülküne el koyarız… Böyle bir çifte standart olur mu?!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Kumkumoğlu “istediğimiz hırsızı koruruz” kelimesi yanlış oluyor.

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul) – Arkadaşlar, yanlış olan şey şudur: Sizin iradenize rağmen, sizin beyanlarınıza rağmen, konuştuklarımıza rağmen, size gelip “hayır, bunu böyle yapmayacaksınız” deyip, size bunu böyle yaptırmayanların davranışıdır. Birbirimizi kandırmayalım.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Bir dakika müsaade eder misiniz… Şuradaki arkadaşların içinde hangisi sana bunu söyledi? Hangisi burada söyledi sana?

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul) – Herkes kendisini biliyor. Bana söyleyecek diye bir şey yok; herkes kendisini biliyor. Bana söyleyecek diye bir şey yok; herkes kendisini biliyor.

Ben bir soru soruyorum: İktidar Partisine mensup milletvekilleri içerisinde, Başkanlık Grubunda, Bakanlıkta, bürokratlar içerisinde, bu kurum, kendisine inanarak bu birime, bu kuruma para yatırmış olan kişileri mağdur etmemiştir, istismar etmemiştir, bu kurum kendi şirketlerine, kuruluşlarına bu kaynakların fon olarak aktarılmasını diğer kurumlardan farklı bir biçimde yapmamıştır diyebilecek bir tek kişi var mı?!

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Her zamanki üslubuyla konuşuyor işte. Üslubu zaten böyle; her zamanki üslubu bu.

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul) – Nasıl her zamanki üslubum kardeşim?!

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Tabiî; her zamanki üslubun bu.

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul) – Arkadaşlar…

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Bağıra bağıra konuşma. Meramını anlat; bağıra bağıra anlatma. Karşında insan var.

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul) – Anlatıyorum.

Şimdi, bu gergin üslubu sert bulup veyahut da hakaretamiz bulup, burada herkesin bildiği bir gerçeği, göz göre göre, Sayın Kılıçdaroğlu’nun söylediği gibi, “benim hırsızım iyidir” diyen bir anlayışla sahiplenerek…

ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Muğla) – Böyle bir şey mi var?

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul) – Ne olduğunu siz söyleyin.

BAŞKAN – Sayın Kumkumoğlu…

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul) – Ne olduğunu siz söyleyin, biz utanalım ve söylediklerimizi geri alalım.

BAŞKAN – Sayın Kumkumoğlu, tamamlar mısınız lütfen.

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Maddeyle ilgili olarak konuş, maddeyle…

BAŞKAN – Sayın Kumkumoğlu, tamamlar mısınız lütfen.

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul) – Tamamladım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özyürek.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) – Değerli arkadaşlarım, şimdi, gerçekten, bugünkü çalışmalarda -ben çok fazla olmadı bu komisyona katılalı ama- büyük hayalkırıklığına uğradım ve güven açısından da ciddî bir sorun yaşıyorum.

Şimdi, burada bu konu gündeme getirildiğinde, Sayın Bakanın yerinde Abdüllatif Şener oturuyordu, bu konuyu ortaya getirdiğimizde “evet, getirip düzenleyelim” dedi.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – “Değerlendirelim” dedi.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) – Sayın Altan Bey de oradaydı, o da “getirin” dedi ve sizin hepinizin havası da, bunun böyle bir düzenlemeye ihtiyaç olduğu şeklindeydi.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Şimdi efendim, burada tashihini yapmak lazım. Laflar geçmesin…

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) – Bir dakika, bir dakika efendim…

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Hayır, laflar geçmesin. Sıcağı sıcağına… “Değerlendirelim” dedi dedim.

BAŞKAN – Bir dakika müsaade edin…

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) – Şimdi, Sayın Kumkumoğlu’na yüksek sesle diye itiraz ediyorsunuz, benim söylediğim hoşunuza gitmedi.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Hayır, hoşuma gitmedi değil; yanlış ifade ediyorsunuz, o yanlışı düzeltiyoruz.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) – Lütfedin, ne söylememiz gerektiğini söyleyin, biz de tekrarlayalım.

BAŞKAN – Tamam, konuşsun, tamamlasın sözünü.

Buyurun Sayın Özyürek, devam edin.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Buyurun, konuşun…

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) – Nedir yani Sayın Başkan?! Bir kere, siz mi idare ediyorsunuz, Sayın Başkan mı idare ediyor; bunu bir ayırt edelim. Bir saygı gösterin. Burada sokak çocukları yok.

BAŞKAN – Sayın Özyürek, siz devam edin.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Saygıdan bahsediyorsunuz; ama, bakın, hakaret eden arkadaşınıza, dönüp de, hakaret etme arkadaş, usulü dairesinde konuş demiyorsunuz.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) – Başkan size müdahale etmiyor da yetkili olduğu halde, ben arkadaşıma mı müdahale edeceğim?

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Tamam; o zaman müdahale etmeyeceğiz birbirimize.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Siz arkadaşımıza müdahale ediyorsunuz.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) – Etmiyoruz kardeşim! Ben bir fikir beyan ediyorum; söz alır, cevap verir!

BAŞKAN – Sayın Özyürek, sakin olun; lütfen…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Lütfen yüksek sesle konuşmayın.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) – Sesimi de mi siz ayarlayacaksınız? Elbette, istediğimiz tonda biz konuşuruz burada; ama, insanları da enayi yerine koymayın lütfen.

BAŞKAN – Sayın Özyürek…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hayır, enayi yerine koymuyoruz; sizin verdiğiniz önergeyi kabul etmiyoruz.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) – Dün, burada, bunu kabul edeceğinizi açıkça gösterdiniz; ondan sonra, bir yerden talimatı aldınız, şimdi görüş değiştirdiniz, bir de üst perdeden bize şey yapıyorsunuz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Kabul etmek zorunda mıyız?!

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) – Bırakın Allahınızı severseniz! Bu inandırıcı değil! Bu inandırıcı değil değerli arkadaşlar! Bu inandırıcı değil!

BAŞKAN – Sayın Özyürek…

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) – Ne emrediyorsunuz Sayın Başkan?! Ne söylememi emrediyorsunuz?!

BAŞKAN – Bir şey emretmiyorum; yani, sözünüzü tamamlayın.

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Hakaret etmeden konuşun.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) – Kimseye hakaret filan ettiğim yok.

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Ediyorsunuz Üstat.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) – Ama, bir olayı tespit ediyorum.

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Hayır… Neyi tespit ediyorsunuz?

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) – Çağırın Abdüllatif Şener Beyi…

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Neyi tespit edeceksiniz Üstat?

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) – Sayın Abdüllatif Şener’i çağırın. Ondan sonra, sizin tavrınız… Açıkça deyin ki…

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Niye hakaret ediyorsunuz?

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) – Açıkça deyin ki, arkadaşlar, biz özgür irademizle böyle düşünüyorduk; ama, öğleden sonra rüzgar esti, telkin geldi, onun için, biz şimdi geri dönüyoruz; bu bir.

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Biz kendi hür irademizle karar veriyoruz.

BAŞKAN – Sayın Aydoğan…

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) – Evet, hür iradelerinizi biliyoruz da…

İki; Sayın TMSF Başkanı söyledi, Sayın Bakan söyledi, burada çok ciddî bir hortumlama, yolsuzluk olduğunu hepimiz biliyoruz, siz de biliyorsunuz. Bir önlem alalım diyorsunuz. Peki, bizim önlemimiz doğru değil; sizin önleminiz nedir? Soymaya devam mı etsin bu insanlar? Binlerce insan soyulsun mu? Yani, böylesine önemli bir konuda suskun durmanın bir izahı olabilir mi değerli arkadaşlarım?! Elinizi vicdanınıza koyun. Bırakın, üslup tartışmaları kolaydır; yüksek sesle söyledi, alçak sesle söyledi falan filan; bunlar hikâyedir, bunlar hikâyedir… Elinizi vicdanınıza koyun, burada bir soygun var mı yok mu; bir. Bu soyguna karşı bir önlem alınması ihtiyacı var mı yok mu; iki.

Şimdi, peki, Sayın Bakan, burada bir soygun var mı yok mu? Bu soyguna dönük bir önlem almayı düşünüyor musunuz? Arkadaşlarımız bir şey söylemiyorlar. Siz sabahki müzakerede yoktunuz, şu anda belki muttali oluyorsunuz. Ne düşünüyorsunuz? Hükümetiniz ne düşünüyor? Bu kadar, olaylara seyirci kalarak, susarak bir ülke idare edilebilir mi? Yani, hırsızlardan, hortumculardan bu ülkeyi korumak sizin göreviniz değil mi? Nedir bu vurdumduymazlık, nedir bu duyarsızlık?! Hayret ediyorum! Şaşıyorum!

BAŞKAN – Sayın Tütüncü, buyurun.

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanımız, değerli arkadaşlar; aslında, benim dile getirmeye çalıştığım ya da düşündüğüm konuları arkadaşlar dile getirdiler. Yinelememe ve uzatmama düşüncesiyle üç konuya dikkatlerinizi çekmek istiyorum.

Şimdi, konu dün burada dile getirildiğinde Sayın Bakanımız Şener’in bir tavrı vardı ve bir ifadesi vardı. Yetkili bürokrat arkadaşımızın bir ifadesi vardı ve bu ifade üzerine burada bir konsensüs havası oluşmuştu. Bazı arkadaşlarımızla da konuştuk bu arada.

Şimdi, burada bizi düşkırıklığına uğratan konu budur; ne değişti? Yani, aynı hükümetin bir bakanının bir ifadesi var, bir gün sonra ya da 12 saat sonra tamamen farklı bir ifade. Yani, böyle bir hükümet etme anlayışı güven açısından ne kadar doğrudur ve ülkeye, insanımıza ne getirir, ne sağlar? Bu düşkırıklığı içindeyiz; bir.

İkincisi; bu olay, bu uygulama, bu reddetme, şu anda -irade ortaya koydunuz- bir çifte standart değil mi? Yani, ne özelliği var; şu anda söz konusu olan kurumun ne özelliği var? Şimdiye kadar birtakım uygulamalar yapıldı ve şu andaki söz konusu kurumun da birtakım uygulamaları var. Hiç kimse, hayır, bu sütten çıkmış ak kaşıktır diyemez. Böyle bir durum var. Bu çifte standart niye? Yani, yazık günah değil mi, bu Parlamento, gerçekten, hiç hak etmediği şekilde bir güven bunalımı yaratıyor. Yani, bu müessese hepimizin; hepimizin müessesesi. Yani, siz güven bunalımı yaratıyorsunuz, biz değil… Bizler, bu çatı altında, karşılıklı sorumluluklarla birbirimize bağlıyız. Netice itibariyle, Türkiye Büyük Millet Meclisinin birer bireyiyiz, biz bir bütünüz. Bu çiftçe standart niye? Bu bizi çok üzüyor, tedirgin ediyor.

Ve son olarak, Adalet ve Kalkınma Partisi adalet partisi; yani, bu çifte standart Adalet ve Kalkınma Partisinin adalet anlayışına uyar mı?

HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Ne diyorsunuz?

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Ben, hiçbir şekilde fazla… Bu çifte standart, onu söylemek istiyorum.

HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Yargısız infaz ediyorsunuz.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) – Siz de konuşun.

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Efendim, konuşunuz.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) – Siz de konuşun, görüşünüzü açıklayın.

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Sayın Kinay, bu çerçevede… Lütfen, sözlerimi de çok dikkatli kullanmaya özen gösteriyorum, haksızlık etmemeye, incitmemeye özen gösteriyorum. Bir sürçülisan eyliyorsam -yani, şahsım adına konuşuyorum- o konuda da affola; ama, bütün gerçekler bu çerçevede.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Seyfi, buyurun.

OSMAN SEYFİ (Nevşehir) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlarım, şimdi muhalefetin içerisine düştüğü çelişkiyi de ben anlayamadım. Hep, siz, iktidarın içerisine düştüğü çelişkiyi anlamadık diyorsunuz; ama, sabahleyin, oturumun başında, başladığımızda en fazla tenkit ettiğiniz konu neydi; IMF dayatması dediğiniz fona devirdi. “Bu IMF’nin dayatması” diyordunuz ve yarın muhalefet şerhinizde de bunun üzerinde özellikle duracağınızı ben biliyorum; ama, şimdi de, ısrarla “fona niye devir almıyorsunuz” diyorsunuz. Bu bir çelişki değil midir?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Öyle bir şey demedik.

OSMAN SEYFİ (Nevşehir) – Fona alın diyorsunuz; netice itibariyle, önergeniz onu gösteriyor.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Önergeyi oku…

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) – Önergeyi oku, önergeyi…

OSMAN SEYFİ (Nevşehir) – Ben okudum, dinledim ben önergeyi. Netice itibariyle, fona alıp, gerekli şeyleri başlatın diyorsunuz.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Seyfi, hayır…

OSMAN SEYFİ (Nevşehir) – Bu bir çelişkidir arkadaşlar… Bu bir çelişkidir arkadaşlar… Kaldı ki…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hayır, arkadaşımız fikri bu; niye itiraz ediyorsunuz?

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) – Okusun kardeşim…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Siz, konuşmadan niyetimizi okuyorsunuz.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) – Metni okusun. Hukukçusunuz; yazdığımız metni okuyun.

OSMAN SEYFİ (Nevşehir) – Ben niyet okuyucusu filan değilim, niyet filan da okumuyorum; ama, söylediğiniz, netice itibariyle ona varıyor.

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul) – Sanki keramet var bu işte.

OSMAN SEYFİ (Nevşehir) – Şimdi, bu kanuna başlarken, yine “IMF dayatması” dediniz; ben biraz önce konuşmama başlarken “bunlarla hortumları önleyeceğiz” dedim, şiddetle karşı çıktınız; şimdi de başladınız yine -hortumcu edebiyatı demeyeyim, gerçek de var; gerçek de var, onu da kabul ediyorum- bu sefer, illâ bunu uygulayın diyorsunuz ve kendi içinizde bir çelişkiye düşüyorsunuz. Çelişkiye düşüyorsunuz…

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) – Hiç çelişki yok.

BAŞKAN – Sayın Kinay, buyurun.

HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisine mensup milletvekillerimizi, biz, gerçekten, bugüne kadar -ben, özellikle, belki de davranışlarımla hissettirmiş olmam lazım diye düşünüyorum- saygı ve ilgiyle takip ediyoruz. Komisyona vermiş olduğunuz katkılardan, ben şahsen, kendimi yetiştirmek adına da çok yararlandım bugüne kadar; bunu da itiraf edeyim; ancak, bu tür bir üslubu belki de -sabaha karşı saat 04.30’da cereyan etmesi nedeniyle, yorgunuz, neredeyse 24 saattir çalışıyoruz- buna yormak lazım; ancak, açıkçası, buradan sizi seyrettiğimde… Biraz evvel Sayın Bakana karşı yöneltilen çok sert eleştiriler vardı, ölçüsüzdü belki; ama, şimdi top bize doğru döndü ve yine ölçüsüz eleştiriler, âdeta bir saldırı şeklinde devam ediyor. Ve yadırgıyorum; yani, buradan hiç de hoş gözükmüyorsunuz, onu itiraf edeyim.

Diğer taraftan, İhlas konusunda ve diğer, hatırlayacaksınız, işte, Konya orijinli holdinglerle ilgili, izinsiz halka arz konusunda Sayın Tamaylıgil’in… Birlikte çalıştığımız araştırma komisyonu da var, ayrıca bizim böyle bir mazimiz de var geçen sene, bankacılık araştırma komisyonunda. O süreç içerisinde, bu tür, izinsiz, yasadışı, kamuoyunu, insanımızı istismara yönelmiş hiçbir sermaye hareketinin, hiçbir organizasyonun, AK Partili milletvekilleri olarak taraftarı olmadığımızı her vesileyle ispat ettik. Bunlardan en önemlisi de, bırakın İhlası, belki de sizin zihinlerinizde bir kaygı olarak varlığını hâlâ sürdürüyordur; ama, izinsiz halka arzla ilgili holdingler hadisesidir ve bununla ilgili olarak, her iki parti, müştereken, araştırma önergesi vermiştir. Dolayısıyla, bizim, parti olarak, herhangi bir, şu orijinde, bu orijinde, kendinize yakın değil, bu noktada en ufak bir kaygımız yok. Bunu, Sayın Başbakanımızdan milletvekillerimize kadar hepimiz, her fırsatta ifade ediyoruz. Bizim, yapılan bir yanlış varsa, bunun üstünü örtbas gibi asla bir kaygımız yok.

Şimdi, verilmiş olan önergeyle ilgili, ben, açıkçası, neyi hedeflediğinizi, kurgusunun ne olduğunu anlamakta zorluk çekiyorum. Biz daha hiç bununla ilgili bir sorgulama yapmadan, bir bakıyoruz ki oradan muazzam bir saldırı var.

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Ama, kabul ettiniz.

HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Milletvekili olarak, çelişkili olduğumuzu -en hafifinden, çelişkili olduğumuzu- Bakanımıza ülkeyi pazarlamaya kalktığına kadar her türlü şeyi, burada, sırf ülkenin şu anda ihtiyaç duyduğu yasaları geçirme noktasında… Tabiî ki sizler de haklısınız; yani, şu anda, belki de, sinir sisteminin en zayıf olduğu bir nokta.

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Rica ederim…

HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Bugüne kadar, vermiş olduğunuz bir önergenin derinlemesine tartışılmadığı bir hadise yaşanmamıştır, mutlaka konuşmuşuzdur; yani, biz, şu ana kadar, özellikle Plan ve Bütçe Komisyonunda, belli bir seviyede, her iki partinin de katkılarıyla, ülke için bir şeyler yapmaya çalışıyoruz.

İhlas Holdingle ilgili olarak, bu topluma vermiş olduğu bir zarar ortadadır. Bunu, dün, Sayın Bakanımız da ifade etti. Bunu bilmeyen de yok zaten, bunu görmezlikten gelen de yok; ancak, hatırlayacaksınız 2001 yılıdır İhlas Holdingin iflas noktasına gelmesi, İhlas Finansın daha doğrusu. Bununla ilgili süreçte, çok iyi hatırlıyoruz, yüzbinler, o bahsettiğiniz istismar edilmiş insanlar BDDK’nın kapısına -o zamanlar TMSF ile birlikteydi- zorlandılar. Herhalde, hepinizin saygı duyduğu Zekeriya Temizel, o dönemde basına yansıyan bire bir izlediğimiz bir hadiseydi, yapabileceğimiz bir şey yok demiştir; çünkü, TMSF kapsamı içerisinde değil. Şimdi, fona devredilmemiş ve bir taraftan da iflasıyla ilgili işlemleri yürüyen bir finansal kuruluştan bahsediyoruz ve bununla ilgili olarak, bizden; yani, henüz daha sizi ne yapmak istediğinizi bile algılamakta imkân bulamadığımız bir konuyla ilgili olarak…


Yüklə 2,83 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   28   29   30   31   32   33   34   35   ...   38




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin