BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Bu arada hemen gelen telgrafları okuyorum:
“Konut Sektöründe Yeni Arayışlar ve Finansman Modelleri konulu toplantıya davetiniz için teşekkür ederim.
Toplantının başarılı geçmesini diler, size ve tüm konuklara sevgiler, saygılar sunarım.
Bülent Ecevit
Başbakan”
Sayın Başbakan Yardımcımız Doktor Devlet Bahçeli, sağ olsunlar uzunca bir telgraf geçmişler. Kendilerine teşekkür ediyoruz. İzin verirseniz, onu da okumak istiyorum:
“Konut Sektöründe Yeni Arayışlar ve Finansman Modelleri konulu toplantıya, yoğun programım sebebiyle katılamıyorum. Nazik davetiniz için teşekkür ediyor, böylesi önemli bir konudaki toplantının başarılı geçmesini diliyor, şahsınızda delegeleri, katılımcıları ve bütün konukları en iyi dileklerimle selamlıyorum.
Devlet Bahçeli”
Şimdi, telgrafların mahiyetini değil, sadece sahiplerini okuyorum:
Bayındırlık ve İskân Bakanı Prof. Dr. Abdülkadir Akcan, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan, İçişleri Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan, Adalet Bakanı Prof. Dr. Hikmet Sami Türk, Devlet Bakanı Prof. Dr. Şuayip Üşenmez, Sanayi ve Ticaret Bakanı Kenan Tanrıkulu, Devlet Bakanı Hasan Gemici, Turizm Bakanı Mustafa Taşar, DYP Genel Başkanı Prof. Dr. Tansu Çiller, Karayolları Genel Müdürü Dinçer Yiğit, Rekabet Kurulu Başkanı Prof. Dr. Tamer Müftüoğlu, Gümrükler Müsteşarı Doç. Dr. Nevzat Saygılıoğlu, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu, Hatay Milletvekili Mehmet Şandır.
Şimdi, soru-cevap kısmına devam ediyoruz.
Buyurun efendim.
HÜSEYİN HÜSNÜ GÜREL - Ben iki nokta üzerinde duracağım. Efendim, ben 49 sene evvel Teknik Üniversite, İnşaat Fakültesi’nden mezun oldum. Eski Başkanımız Kadir Sever’in de sınıf arkadaşıyım.
İlk olarak, Türkiye'de çok kıymetli ovalarımız vardır. Bize bahşedilen bu ovalardan bir kısmı, Erzincan Ovası, Bursa Ovası v.b. mahvoldu. Oysa ki, Türkiye, dağları bol olan bir ülkedir. Eğer yerleşimlerimizi ovalar haricinde, dağlarda, boş yerlerde yaparsak arsalarımız daha kıymetli olur. Ovalarda görüş imkânımız yok ama, dağlık bölgelerde fevkalade görüş imkânlarımız vardır. Sayın Bakanım bunu kanunlaştırınız efendim. Ovaları mahvetmeyelim artık, çünkü ovaları kazanmamız mümkün değildir.
Boş yerlere, taşlık alanlara yerleşim yapalım. Türkiye'nin yüzde 54’ü devletin olan, bu çok kıymetli yerler kalsın diye düşünüyorum. Benim birinci istirhamım bu.
İkinci olarak bahsetmek istediğim konu ise, yalıtımdır. Ülkemizde ısı, enerji çok kıymetli bir duruma geçmiştir. Kapı ve pencerelerde ısıcamlar ile gayet güzel ısı yalıtımı yapmayı öğrendik ama, bütün duvarlarımız, bütün döşemelerimiz, bütün tavanlarımız ısıya karşı yalıtımlı değildir. Bir dairede oturan vatandaşlarımızın alt katlarında, yanlarında veya üst katlarında ısınma yoksa, korkunç miktarda masraf yapmaktadırlar. Türkiye'de çok büyük miktarda doğal yalıtım malzemeleri vardır. Perlit, ponza, alçı madenlerimiz çok bol miktarda vardır. Eğer ısı yalıtımına önem verirsek, Türkiye enerjiden çok büyük tasarruf yapacaktır.
Saygılarımla arz ediyorum.
DEVLET BAKANI FARUK BAL – Hüseyin Bey’e teşekkür ediyoruz.
Değerli arkadaşlar, Hüseyin Bey, Bursa’dan örnek verdi. Bursa’da 7 yıl hakimlik yapmış bir kişi olarak, o ovanın nasıl heder edildiğini yaşayarak görmüş durumdayım. Tabii ovalar bizim millî değerimizdir ve tarımsal üretim için önemli bir kaynaktır. Bunları korumamız gerekir. Bursa için ne yapabiliriz sorusunu araştırmaktayız. Bunun yanında da -Erzincan değil de- Elazığ için bir çalışmamız var. Oraya uçakla giden arkadaşlarımız varsa teyit edeceklerdir; baraj gölünün oluşturmuş olduğu çok güzel bir görüntü vardır. Dalmaçya sahilleri gibi fiyonklar oluşmuştur. ‘O güzellikleri konut sektörüyle, inşaat sektörüyle birleştirmek gerekir’ fikrinden hareketle, Elazığ için ovayı korumak ve tepeliklere yeni konut alanları açmak için bir projemiz var. Sanıyorum Konut Yüksek Kurulu da önümüzdeki günlerde bu husus kararlaştırılacaktır.
BİR KATILIMCI – Peki Afyon’la ilgili bir projeniz var mı?
DEVLET BAKANI FARUK BAL –Tabiî, zaten genel olarak bizim ve inşaat sektörünün arsa olarak değerlendirdiğimiz kısım, tarımsal alanla ilişiği olmayan yerlerdir. O bakımdan, tekrar konuyu gündeme getirdiğiniz için teşekkür ediyorum.
Yalıtım malzemeleriyle ilgili husus da, sizlerin artık özel sektör anlayışı içerisinde bulacağınız yeni tekniklerle ilgilidir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Tabiî, bu yalıtımla ilgili konuları bizler yaparız ama, dediğim gibi, 200 bin müteahhitin hepsine hakim olamayız. Sanayici müteahhitlerin dışındaki müteahhitlerden kaynaklanabilen sorunlar da var. Bu konuda belediye başkanlarının, belediyelerin bu ısı yönetmeliklerinde daha duyarlı, daha dikkatli olmaları gerekmektedir.
Buyurun Sayın Yardımcı.
NAZİF YARDIMCI – Sayın Bakanımın ve Müsteşarımın aydınlatıcı konuşmaları gerçekten çok yararlı oldu.
Sayın Bakan, konuşmasında konut sorununda üç ayağın çok önemli olduğunu vurguladılar. Bunları teknoloji, arsa, finansman olarak sıraladılar. Bana göre en önemlisi finansmandır. Çünkü diğer konularda, mesela teknolojide İNTES'in sayın üyeleri dünyadaki en son teknolojiyi takip edip hiç aksatmadan da memleketimize getirmektedirler. Arsa konusu özel sektörde de, kamuda da var. Bununla beraber, çok duyarlı bir şekilde kamudaki arsaların kullanıma açılması çabaları sürmektedir. Bu yüzden, bu üç olgudan en önemlisinin finansman olduğunu düşünüyorum.
Ben şimdi Sayın Bakan’a şunu sormak istiyorum: ‘Mevcut finansman kaynaklarının yanında, leasing sistemi belli düzenlemelerle getirilebilir mi?’ Makine alırken kulandığımız leasing sistemi, konutta yurtdışında kullanılabilir. Fakat, bu düzenlemenin içinde konutta leasingi kullanmamız mümkün değil. Sizce de düzenlemenin ıslahıyla leasing sistemini konut sistemine katabilir miyiz?
Diğer bir soru, Toplu Konut ve Emlak Konut’un elinde ileriye dönük vadeli alacakların kıymetli evrakları var. Bu kıymetli evrakları dünya piyasasında rehin göstererek kaynak yaratmak mümkün olabilir mi? Ben şahsen bu kaynağın yeni bir düzenleme ile yaratılacağına inanıyorum. Bu kaynağı yine finansman havuzunda kullandığımız takdirde yeni konutlarla yeni kaynaklar yaratmak mümkün. Yani, dört sene, beş sene sonra alacağımız Toplu Konut elindeki kıymetli evrakları bugün paraya tahvil etmemiz ancak bu yolla olabilir.
Efendim, benzer sistemler ve gayet tabiî teknoloji çok önemli. Benzer kaynaklar da var ama, ben şimdi burada bu iki kaynağın ciddî olarak ele alınmasını, düzenleme yapılmak koşuluyla, konut sektörüne aktarılmasını talep ediyorum. Daha az tesirli olacağını düşündüğüm ikinci bir kaynak oluşturma fikrimi, bir rapor halinde de sunabilirim. Bu iki olayın çok ciddî olarak ele alınmasını talep ediyorum.
Teşekkür ederim.
DEVLET BAKANI FARUK BAL – Ben teşekkür ediyorum.
İtiraf etmek gerekirse, bu iki ayrı soru da bizim üzerinde çalıştığımız konular değildir. Ancak, Toplu Konut İdaresi Başkanı Tuna Bey, aynı zamanda iyi bir finansmancıdır. Şu anda ifade edebileceğimiz bir şey var mı Tuna Bey?
TUNA TURAGAY – (Toplu Konut İdaresi Başkanı) – Çok teşekkür ediyorum.
Şimdi, bir leasing sistemini gündeme getirdiniz. Leasing sistemiyle ilgili mevcut düzenlemede maalesef bizim bunu konut sektörüne uyarlamamız imkân dahilinde değidir. Gerçi ben Amerika'da da bulundum, İngiltere'de de bulundum, orada uzun dönemli leasing sistemiyle konutların satışının gerçekleştirildiğini biliyorum. Özellikle Oxford Street’te, devletin elinde olan birtakım konutların satışı böyle gerçekleştirilmektedir. Bunun üzerinde mevzuat çalışmasında bulunabiliriz. Tabiî, sizin önerileriniz de bizler için çok önemli. Biz sizin önerilerinizi alalım, onun üzerinde mevzuatta nasıl bir değişiklik yapabiliriz, onun üzerinde çalışalım.
Tabiî, burada yasal olarak büyük boşlukların olacağına inanıyorum ama, bunun detayları üzerinde çalışıp, bunu Türkiye'ye uyarlayabilirsek, finansman bulma açısından da önemli bir adım atacağımız konusunda ben de sizinle aynı görüşleri paylaşıyorum.
Şimdi ikinci konuya gelelim. Emlak Konut AŞ’nin elindeki key hesapları dolayısıyla sahip olduğu hisseleri rehin göstermek suretiyle, yurtdışından kaynak aktarılabileceğini gündeme getirdiniz. Şimdi biliyorsunuz, Türkiye'nin yurtdışından kaynak bulması çok kolay değil. Özellikle son yaşanılan krizden sonra, ancak IMF’nin onayı ile yurtdışında kaynak bulabilmekteyiz. Kriz sonrası dönemde bugün, bankalarımız yavaş yavaş yurtdışından borçlanma imkânını bulmaya başlamışlardır. Ama, bu konuda da, kısa dönemde uluslararası finansman kaynaklarına rahat ulaşabileceğimiz konusunda tereddütlere sahibim. Ama bunları da araştırırız. Sayın Bakan’ımızın da belirttiği gibi, biz orada finansman konusunda uzmanlaşmış bir ekip olarak çalışıyoruz. Dolayısıyla, bunları araştırmak da bizim görevimiz. Bu konuda da siz önerilerinizi getirip, bizlerle paylaşırsanız üzerinde çalışabiliriz. Bunlardan bir tanesi, mevduatla konut finansman sistemidir. Bu sisteme de geçerken sizin görüşlerinizi paylaşmak istiyoruz.
Sayın Bakan’ın da belirttiği gibi, gelişmiş ülkelerde, konut edinme gerçekten hayatın bir parçası haline gelmiş durumdadır. İnsanlar belirli bir peşin ödeme yaparak 20-30 sene vadelerle kira ödermiş gibi aylık taksitlerle konut sahibi olabilmektedirler. Bizim de temel amacımız bununla ilgili yasal altyapıyı oluşturmaktır. Çünkü, er ya da geç Türkiye makro ekonomik istikrarını sağlayacak, enflasyon oranları düşecektir. 2000 yılında yaşadık, Hazine itfasından az borçlanır hale gelince, bir anda kaynak bolluğu oldu. Dolayısıyla bankalar, tüketici kredilerine yüklendiler. Bizim amacımız, toplam bankaların aktifleri içerisindeki konut kredilerinin payının artmasıdır. Konut kredilerinin payı artınca da daha fazla konut yapılması imkân dahilinde olacaktır. Sonuçta müteahhitlik sektörümüz, inşaat sanayimiz de bundan olumlu yönde etkilenecektir.
Biz bu kurumsal altyapıları kurmaya çalışıyoruz. Ama sizin önerilerinizi de her zaman değerlendirmeye hazırız. Sizlerden istirhamımız, her konudaki önerilerinizi bizimle paylaşmanızdır. Fakat, bu öneriler lütfen objektif olsun. Yapılabilecekleri, dışarıdan baktığımız zaman Türkiye için olması gerekenleri tartışalım, yapıcı önerilerle gelelim. Sonuçta çok şeyi başaracağımıza inanıyorum.
Bugün itibariyle, Türkiye'nin karşılanması gereken bir konut açığı olduğu gerçektir. Bugünkü ortamda dar ve orta gelirli vatandaşlarımızın konut edinmeleri gerçekten çok zor. Dolayısıyla, alternatif finansman modellerini de yapabilmeliyiz.
Bunu sağlayabilirsek, istihdam artacak, bu işle ilgili olan diğer sektörler gelişecektir. Bugün baktığımız zaman, inşaat sektörümüzün toplam gayri safi millî hasılaya katkısı, dolaylı sektörlerle birlikte yüzde 33’ü bulmaktadır. Yani, biz eğer bu sektörü canlandırabilirsek, Türkiye'nin ekonomisine de çok büyük bir hizmet etmiş olacağız. Ve ben bunu hep beraber, sizlerin önerileri ve bizlerin elimizdeki kıt imkânlarla yapabileceklerimizi de ortaya koymak suretiyle kısa zamanda olmasa bile, orta vadede gerçekleştirebileceğimize inanıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Buyurun Sayın Barut.
HAYRETTİN BARUT (Afyon Belediye Başkanı) – Sayın Bakanım, Belediye Başkanı ve Türk Belediyeler Birliği Genel Başkanvekili sıfatıyla, önce bir açıklamam olacak. Ondan sonra müsaadenizle şahsınıza bir soru tevcih etmek istiyorum.
Türkiye, bugünlerde hep emlak vergisini konuşuyor. Bu konuda da birtakım açıklamalar yapıldı. Açıklamaya cevap vermek konumundayım. Emlak vergileri ve arsa bedelleri belediyeler tarafından tayin edilmemektedir. Valinin başkanlığında defterdarlıktan oluşan bir komisyonun, belediye sadece teknik olarak sekreteryasını yürütmektedir.
Bir de şu var, herkes buradan belediyelere kaynak aktarıldığını sanıyor. Durum öyle değil; depremden sonra çıkarılan özel işlem vergisi, geçen yıl 2 milyon lira idi, yıl eğitime katkı pay ile birlikte 5 milyon lira oldu. Dolayısıyla, tabela vergisi 250 bin lira. Siz belediye olarak 250 bin lirayı alacaksınız, ama yanına da merkezi hükümete gönderilmek üzere, Maliye Bakanlığının açtığı hesaba yatırılmak kaydıyla 5 milyon lira toplayacaksınız. Yani, Afyon Belediyesi geçen yıl 1,5 milyar reklam, ilan vergisi alımış, merkezi hükümete de 65 milyar lira toplamıştır.
Toplanan bu emlak vergilerinin de yüzde 20’si yine Maliye Bakanlığı’nın açmış olduğu hesaba yatırılacaktır. Dolayısıyla, ben, 164 bin nüfuslu bir şehirden 750 milyar lira toplamış olacağım ama, bunun yüzde 20’sini Maliye Bakanlığı’nın açmış olduğu hesaba göndereceğim. Kısacası, buradan belediyelere çok büyük bir kaynak aktarımı yok.
Sayın Bakan, Afyon’u tercih ettiğinizden dolayı ben teşekkürlerimi ve şükranlarımı Afyon Halkı adına arz ediyorum. Tespit ettiğiniz arsa, gerçekten Türkiye'nin en namütenahi arazisidir. Sıcak su merkezindedir. Biraz önce endişe edilen, dile getirilen yerler de şehircilik açısından Bakanlığınız gerçekten örnek bir çalışma yapmıştır. Orada bulunan 384 adet mermer fabrikası, çevreyi kirletmektedir. Bir bölgenin sanayini ıslah etmek amacıyla Bakanlığınız tarafından organize edilmesi, diğer taraftan da sıcak suyu olan, merkezi bir yerde yumuşak tepelerde şehirciliğin yapılması örnek bir davranıştır. Bakanlığınıza hem şükranlarımı arz ediyorum hem alkışlıyorum. Ancak, 2002 yılında Toplu Konut Müsteşarlığı bu bahsettiğiniz arazilerin üzerinde konut yapılması hususunda herhangi bir finansman çalışması yapıyor mu? Bunu öğrenmek istedim.
Teşekkür ediyorum, tekrar Afyon Halkı adına şükranlarımı arz ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Buyurun Sayın Bakanım.
DEVLET BAKANI FARUK BAL –2002 yılında bir finansman hazırlığımız yoktur, olmayacaktır. Çünkü, bu tür çalışmaların hepsi, arsa bedelini finansman aracı olarak kullanmaya yönelik çalışmalardır. Toplu Konut İdaresi’nin bu sene millî bütçeden almış olduğu pay 80 trilyon lira civarındadır. Bu 80 trilyon lira ile Türkiye'de Kara Gedik, Paşaköy, Afyon, daha sonra Elazığ, Erzurum, Urfa, Konya, Trabzon gibi pek çok ilde de benzer çalışmalar yapılacaktır. Dolayısıyla, bizim buraya bir finansman aktarmamız, yani devletin parasıyla bir inşaat yapmamız söz konusu değil. Böyle bir beklenti varsa, o yanlış bir beklenti olur. Ancak buradaki arazilerin, biraz önce anlatmaya çalıştığımız, başlıklarını verdiğimiz finansman modelleri kullanılmak suretiyle konutlaşmasına önderlik edeceğiz.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Buyurun Sayın Varlıer.
OKTAY VARLIER – Sayın Bakanım, az önce Türkiye'nin, konut yapımlarıyla ilgili konularda temel sorunlarından bir tanesinin finansman olduğu dile getirildi, çok doğrudur. Bu konuya ışık tutması açısından bir şey söylemek istiyorum.
Biliyorsunuz, Türkiye geçen sene Avrupa Birliği’ne aday ülke statüsünü kazandı. Avrupa Birliği’ne aday statüsünü kazanan tüm ülkeler için, Avrupa Birliği fonlarından çeşitli kaynaklar aktarılmaktadır. Bunlar için de Karts, Far, İspa adlarıyla anılan programlar var. Bu programlarla özellikle Güneydoğu Avrupa ülkeleri dediğimiz Balkan ülkelerine ve Yugoslavya’yı kapsayan ülkelere özellikle altyapı konusunda büyük kaynaklar aktarmaya başladılar. Türkiye ise, bizim, aşağı yukarı 1,5 seneden beri yaptığımız çabaların da katkısıyla, bu programlar içine alındı. Dolayısıyla, Türkiye bu programlardan yararlanma imkânına sahiptir. Gerek Avrupa Yatırım Bankası, gerek Avrupa İskân Fonu gibi fonları da dikkate alarak, Konut Müsteşarlığı’nın yapabileceği mastır planı çerçevesi içerisinde, elinizdeki büyük kamu arazilerini belli projelerle, özel sektörle işbirliği halinde, bu yetkili finansman kuruluşlarına götürürsek, zannediyorum buranın altyapısının yapılması konusunda en azından fon sağlanabilir. Ciddî projelerle uzun dönemli konut kredileri dahi alma imkânı olabilir. Bu ilk olarak üzerinde durulması gereken bir noktadır diye düşünüyorum.
İkinci nokta, Türkiye nüfusunun yüzde 40’tan fazlası kırsal kesimde yaşamaktadır. Bununla birlikte, millî gelirimizin yüzde 15’i tarımdan elde edilmektedir. Dolayısıyla, nüfusun yüzde 40’ı yüzde 15’ini elde etmektedir. Bu demek oluyor ki, Türkiye hâlâ iç göç olayını yaşamaktadır. Nüfus sayımına da baktığımızda, belli kentlerde büyük göç olayları ile karşılaşıyoruz. Şimdi, bu göçlerin haritası elimizde mevcut. Acaba diyorum, Konut Müsteşarlığı, işte bu göç haritasını dikkate alarak da, önümüzdeki 10 yıl için bir mastır planı yapıp, bu kamu arazilerini bugünden planlayarak hangi araziyi ne zaman satışa çıkaracağını ya da hizmete sunacağını ve bunun altyapısını nasıl yapacağını bugünden planlanmalıdır diye düşünüyorum.
Ankara, İstanbul, İzmir gibi büyük kentlerde Hazine arazileri üzerine kurulmuş olan gecekondulara oy kaygısıyla hiçbir şey yapılmamaktadır. Bu gecekondulaşma, İstanbul'un ve Ankara'nın en güzel yerlerinde kurulmuştur. Gecekondu mafyası bunlardan büyük rantlar sağlamaktadır. Bu bir işgaldir, resmen bir hak gaspıdır. Benim önerim: Bu arazilerde oturan vatandaşlarımıza, yine Hazine’den daha uygun başka bir yer gösterip, bu arazileri ihaleyle, değerli, düzgün şehircilik anlayışına uygun konutlar yapılmasına imkân verecek bir yapılanmaya açıp, müteahhitlere de bu gecekondu sahiplerine, şehirciliğe ve medenî tekniklere uygun konutlar yaptırmasını sağlayarak, bu gecekondu faciasından da Türkiye'yi kurtarmamız mümkün olabileceğidir. Bunun çok zor olduğunu biliyorum ama, bu düşünceyi yavaş yavaş benimsemeliyiz.
Son olarak da, ikinci konutlar ve turizm alanlarına değinmek istiyorum. Türkiye'de bugün, çoğumuzun bir yazlık konutu vardır. Bu yazlık konutlar genellikle senenin 15-20 günü kullanılmaktadır. Bu da Türkiye'de müthiş bir atıl kapasite ve boşa sarf edilmiş kaynak var demektir. İkinci konut tabii ki herkesin hakkıdır ama, burada büyük bir stokun boş yere yattığını görüyoruz. ‘Türkiye'de belediye sınırları dışında, yani köylük arazilerde yabancılar mülk edinemez’ diye bir kanun var. Acaba bunun mütekabiliyet esasına dayanarak yeniden değerlendirilmesi, bu şekilde yeni bir pazar yaratılması ve buraların turizme açılması mümkün olamaz mı?
Turizm alanlarıyla ilgili değinmek istediğim bir başka konu da şu, bugün Akdeniz’de Türkiye, turizm sektörü açısından çok iyi tesislere sahip bir ülkedir. Ama bir tek iyi otelin olması, bir tek iyi tatil köyünün olması yeterli değildir. Turizm bir kalite meselesidir. Oteliniz ne kadar iyi olursa olsun yan tarafta son derece çirkin bir yapılaşma varsa, atık sular denize dökülüyorsa, siz kaliteli turisti buraya getiremezsiniz. Dolayısıyla, turizm alan ve merkezlerindeki imar planlamalarında sadece yerel belediyelerin oy kaygısıyla, orada kış nüfusunu dikkate alacak şekilde yapılanmalara izin vermelerine engel olmamız lazım. Bugün Alanya, Side, Kuşadası gibi pek çok yöre, çarpık yapılaşma ve betonlaşmayla bitmiştir. İşte, bu yörelerde imar planlamasını mutlak surette yalnız kış nüfusunu dikkate alan bir belediyenin eline bırakmayıp, bunu daha kapsamlı, Bayındırlık Bakanlığı, Toplu Konut ve Turizm Bakanlığı’nın ve turizmcilerin ortaklaşa oluşturacağı bir yönetimle birlikte planlanmasının sağlanması lazımdır. Yoksa, elimizdeki bu altın yumurtlayan tavuğu üç beş sene sonra kaybedebiliriz.
Dinlediğiniz için teşekkür ederim Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI FARUK BAL – Sayın Varlıer’e çok teşekkür ediyoruz.
Avrupa Yatırım Bankası ile ilgili değerli görüşlerinden istifade etmek isteriz. Biraz sonra imzalayacağımız belgeyle artık ücretsiz danışmanımız olduğunuza göre görüşlerinizi almakta zorlanmayacağız. Size daha önceki katkılarınızdan dolayı da teşekkür ediyorum. Fikirleriniz finansman temininde bize ciddî kaynak teşkil edebilir.
Mastır plan yapımıyla ilgili daha önce başlamış bir çalışmamız var. 81 vilayete Konut Müsteşarlığı’mızın çalışmalarıyla ilgili bir yazı yazılmıştır. Bu vilayetlerde kamu arazilerinin değerlendirilebilmesi için kriterler belirlenmiştir. 81 vilayetten 50 civarında cevap gelmiştir. Bu cevaplar değerlendirilip, bir plan oluşturmak için alt veri elde edilmektedir. Dolayısıyla, o yönde müşterek düşünmekteyiz.
Teşekkür ediyorum.
Diğer taraftan, gecekondu ve ikinci konutlarla ilgili, Türkiye'nin genel bir sorunu vardır. Kalite yönetimi, kriz yönetimi gibi, bir de beklenti yönetimi dediğimiz bir kavram vardır. Türkiye, beklenti yönetimiyle tüm kamuoyu itibariyle tanışabilmiş bir ülke değildir. Beklenti yönetimiyle tanışamadığı için, gecekondu sahibi olan herkes, “Bir gün müteahhitler buraya gelecek, ben bu arsayı vereceğim. Eğer 10 daireli bir apartman yapılacaksa, 5 dairesi benim olacak” demektedir. Bu beklenti içerisinde olan insanları yönlendiremezsiniz. Bunu yönlendirebilmek için, böyle bir beklentinin kırılmış olması lazım. Bu beklentinin kırılabilmesi için de ucuz ve bol arsa üretmek gerekmektedir. Yani, arsa rantının artık ortadan kalktığını kamuoyuna kabullendirmeniz lazım. O takdirde gecekonduların yenilenmesi mümkün olabilecektir. Bizim de Ankara için ilk etapta 30 milyon metrekare, İstanbul'un bir bölümü için 5 milyon metrekare, Afyon için 7 milyon metrekare gibi büyük alanları alıp sektöre sunmamız bundan ileri gelmektedir.
Gecekondularla ilgili olarak bir diğer konu, yetki ve sorumlulukların bizim mevzuatımıza göre, farklı birimlere verilmiş olmasıdır. Gecekondular daha ziyade mahallî idarelerin, yani belediyelerin üstlendiği çözümlenmesi gereken bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak, bu yöndeki çalışmalarını bizimle paylaşmak isteyen mahallî idarelerle işbirliği yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz.
İkinci konut dediğimiz hadise de bir beklenti yönetimidir. Böyle bir beklentiyi yaratabilecek birtakım verileri elimizde bulundurmamız lazım. Yani, turistin geliş nedeni, sadece otelde konaklamak değildir. Aynı zamanda ikinci konutlardan da daha ucuz bir şekilde konaklayabilme imkânının ve fırsatının operatörlere kabul ettirilmesi lazım. Malum, Türkiye'ye gelen 10 milyon turisti 4 veya 5 tane operatör yönlendirmektedir. O bizim görev alanımız dışındadır; Turizm Bakanlığı’nın bu işi yönlendirmesinde fayda vardır. Bizdeki Kat Mülkiyeti Kanunu ikinci konut sitelerine de uygulanmaktadır. Kat Mülkiyeti Kanunu’nda da ortak karar verebilmek için, kat maliklerinin oybirliğiyle alınmış bir kararının olması gerekmektedir. Tabiî ki ikinci konut sahibi olup da, tatile ne zaman gideceğini şahsen ailevi sebeplerle kendisi belirleyecek olan kişileri, ‘Sen şu tarihte tatile git, bu tarihte gitme’ şeklinde yönlendirmek mümkün olmayacaktır. Bunun yönlendirilebilmesi, eşyanın tabiatına uygun bir mekanizmanın gelişmesiyle mümkündür. Eğer 11 ay burayı verimli bir şekilde, kârlı bir şekilde kiraya verebileceği ortamı yaratırsak, tabiî ki bu ikinci konut problemi de ekonomik bir değer olarak kullanılabilir diye değerlendiriyorum.
Sayın Varlıer’e teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Biz de teşekkür ediyoruz.
Efendim, üç meslektaşımız daha söz istedi. Eğer başka söz isteyen yoksa, izninizle bu soru-cevap kısmını kapatacağım.
Buyurun Sayın Erokman.
METİN EROKMAN (Enerji AŞ.) – Sayın Bakanım, saygılar sunarım.
Bu kaynak meselesinin gayrimenkul yatırım ortaklığından başka çaresi yoktur. Bugün Türkiye'de 8 tane gayrimenkul yatırım ortaklığı vardır. Bankalarımız da bu işin içindedir. İnceletirseniz, İş Bankası, İstanbul'daki iki tane kulesini o portföyün içine atıp, dolar bazında üç defa parasını geri almıştır. Yani, şimdi finansman aramanın bir anlamı yok. Halka arz edersiniz, bütün finansman oradan gelir. Ancak benim öğrenmek istediğim, ‘muhatap kimdir?’. Yani, biz bir şeyler yapmaya karar verdiğimiz zaman, kiminle sözleşme yapacağız? Muhatap olacağımız kurumun bizimle böyle bir gayrimenkul yatırım ortaklığı kurma statüsü var mıdır? Toplu Konut veya Müsteşarlığını muhatap alabildiğimiz takdirde, Mesa, Koray gibi kuruluşlarla devletin gayrimenkul yatırım ortaklığı kurduğu ve halka açıldığı anda hiçbir finansman meselesi kalmaz.
Ben bunu arz etmek istedim efendim. Teşekkür ediyorum.
Dostları ilə paylaş: |