BiRİNCİ perde



Yüklə 259,09 Kb.
səhifə3/3
tarix26.10.2017
ölçüsü259,09 Kb.
#13102
1   2   3

Dokuzuncu Meclis
(Binbaşı, I. Er,II.Er,Sonra I. Kadın, II. Kadın)

(Sahne aynı, İçeri Binbaşı Enis,I.ve II. Askerler,rolü olmayan birkaç köylü erkekle, birkaç asker girer. Perde sonunda koro oluşturulacağından, sahne-dekilerin sayısı on ile on iki arasında olmalıdır. Binbaşı şehitleri o halde görünce fenalık geçirir Ellerini yüzüne kapatarak arkaya döner ve sendeler. Askerin birisi koluna girerek yardım eder. Sonra kendini toplayarak çok sert konuşur.)
BİNBAŞI - Vah vah! Alçaklar, hainler, nedir bu vahşet,bu rezillik?Bunun hesabını soracağım onlardan. Bu yaptıklarını yanlarına koymayacağım. Kaçsınlar, ama nereye kadar? Dünyanın öbür ucuna da gitseler yine de bu kanların hesabını verecekler. Bu vahşi cinayetin cezasını ağır ödeyeceklerdir.
II:ER -Parça parça etmişler.Bakın alınlarına da birer haç yapmışlar.

BİNBAŞI -Şehitleri toplayın. Şuraya yan yana koyun.


(Şehitler dalların altından çıkarılır. İkisi alçak bir masa üzerine yatırılır. Üzerlerine Türk Bayrağı örtülür.Binbaşı ve askerler şehitlere saygı selamına duru. Sonra binbaşı tekrar konuşur.)
BİNBAŞI -Hepimiz bu yolun yolcusuyuz aziz kardeşlerim.Sizler şanla, şerefle öldünüz ve en yüksek mertebeye ulaştınız.Geride kalan bizler sevginizi ve acı hatıranızı kalplerimizin derinliklerinde saklayacağız. Sizlere Tanrıdan rahmet yüce milletimize baş sağlığı dilerken, ruhlarınızın önünde and içiyorum. İntikamınızı alacağım.
(Sahneye köylü kıyafetli iki kadın girer. Yas, feryat ederek şehitlerin üzerine atılırlar)
I.KADIN - Oğlum! Şehidim. Oğlumun yüzünü görmek istiyon.
(Binbaşı ve askerler kadınlara engel olmaya çalışarak şehitlerin yüzünü açtırmak istemezler)
I.KADIN -Bırakın beni. Onu bi daha görüyün. Oğlum, yiğidim, keşke öleydim de bu günü görmeyeydim. Buna hangi yürek dayanır? Yavrum hangi gırılası eller gıydı sana. Ah nerelere gidiyim, nasıl ediyim. Allahım benim de canımı al. Gaylı yaşamak istemiyon.

Geçen hafta eve geldi. Giderken çentesine çörek koydum. “Anacığım belki bu son ekmeğim olacak”didi. O nasıl söz ağzından yel alsın didi. “Ana ben ya şehit olacağım, ya gazi”didiydi. (Ellerini dua eder gibi açar başını kaldırarak konuşmasını sürdürür.)

İşte şehit oldun. Emeline gavuşdun. Yüreğime daş basıp acına dayanacağım. Vatan millet sağ olsun.

BİNBAŞI -Yüreğimi biraz da sen yaktın bacım. Ağlama. Sil gözlerinin yaşını. Er geç vatanımızı kurtaracağız ve Milli Egemenliğimize kavuşacağız. Bunun için de daha nice şehitler vereceğiz.

Biz milletçe asker ve şehit çocuklarıyız. Böyle acılara alışkınız. Cennet vatanımızın her karış toprağı şehit kanlarıyla yoğrulmuştur. Bir miktar kanımız da burada akmış ne çıkar? Daha dün Yunanlılar İnönü’de ikinci kez yedikleri dayağı unutmuş olmalılar ki Afyon dağlarında manevra yapıyor, Ilgaz Dağlarında cinayet işliyorlar. Pontuslar yanlarına bir miktar Ermeni sığıntılarını almış akıl almaz hayaller peşinde kan döküyorlar. Ama şunu bilmiş olsunlar ki şehitlerimizin ahı yerde kalmayacak. Bu topraklar onlara mezar olacaktır.
(Kadınlar şehitlerin yakınında yere çöker ve ellerini dizlerine vurarak ağlaşırlar. Sahnenin ışıkları söndürülür.Kadınların ağıtları azalırken sahnenin önünde binbaşı ve iki er esas duruşa geçmişlerdir. Sahnenin arkasından
“VURULUP TER TEMİZ ALNINDAN UZANMIŞ YATIYOR,

BİR HİLAL UĞRUNA YARAB, NE GÜNEŞLER BATIYOR,

EY, BU TOPRAKLAR İÇİN TOPRAĞA DÜŞMÜŞ ASKER

GÖKTEN ECDAT İNEREK ÖPSE O PAK ALNI DEĞER,

NE BÜYÜKSÜN Kİ KANIN KURTARIYOR TEVHİDİ

BEDRİN ASLANLARI ANCAK, BU KADAR ŞANLI İDİ.
Şiiri okunur. Sahnenin ışıkları yanar Kadınlar ağır ağır ayağa kalkar.Sahnedekiler seyirciye dönerek bir koro oluştururlar. Koro gür sesle (Cahit Külebi’nin şiirini okur.)


BU TOPRAKLAR BİZİM YURDUMUZDUR

DELİ GÖNÜL YÜCESİNE ÇIKAR

BİR ÜVEYİK OLUR UÇAR GİDER

ARDAHAN’DAN EDİRNE’YE

EDİRNE’DEN ARDAHAN’A KADAR

GÖKYÜZÜNDE KARA KARA BULUTLAR

BAŞIMIZA NEREDEN GELDİNİZ?

BİZLER KONUK SEVERİZ AMA

DÜŞMANLARI SEVMEYİZ.

GÖKYÜZÜNDE KARA KARA BULUTLAR

HAYIN MI HAYIN

BİR GÜN GELİR HESABINI SORARIZ

BURALARDA DURMAYIN.
BİZ YOKSUL BİR MİLLETİZ

GÖZLERİMİZDE SOLGUN IŞIKLAR YANAR

NASILSA YENİLMİŞİZ BİR KERE

AMA UZUN SÜRMEZ O KADAR.
BU TOPRAKLAR BİZİK YURDUMUZDUR

DELİ GÖNÜL YÜCESİNE ÇIKAR

BİR ÜVEYİK OLUR UÇAR GİDER

ARDAHAN’DAN EDİRNA’YE

EDİRNE’DEN ARDAHAN’A KADAR.

PERDE KAPANIR

ÜÇÜNCÜ PERDE
Onuncu Meclis
Alby, Teğmen ve Nöbetçi Er.
Sahne;

Sahnenin seyirciye bakan duvarında “BOLU VİLAYETİ MINTIKA KUMANDANLIĞI” yazılı büyükçe bir levha, kapı, pencere, bir adet küçük masa, iki sandalye görülür. Kapıda silahlı bir asker, duvarda bir adet Türkiye Haritası, haritanın üze-rinde kalpaklı bir Atatürk resmi asılıdır. Masada Mıntıka Komutanı Albay Osman bir şeyler yaz-maktadır.
NÖBETÇİ -Teğmenim geliyor komutanım.

ALBAY -Hangi teğmen? (Heyecanla ayağa kalkar)

NÖBETÇİ -İbrahim Teğmen

ALBAY -Hayırdır inşallah. Gelsin gelsin. (Teğmen içeri girer selamlaşırlar)

ALBAY -Gel teğmenim. Ben de sizi merak ediyordum. Ne zaman geldin?

TEĞMEN -Şimdi geldim Albayım.

ALBAY -Ne oldu, ne yaptınız anlat bakayım.

TEĞMEN -Pontus Çetesi artık elimizden kurtulamaz albayım.

ALBAY -Çatışma oldu mu?

TEĞMEN -Ufak çatışmalar oldu ama önemi yok. Şimdi çevirme hareketine geçtik.

ALBAY -Çete dağınık mı, yoksa toplu olarak mı hareket ediyor?

TEĞMEN -Gündüzleri silahlı müfrezeler ayrı istikametten yürüyor. Bir birleriyle devamlı irtibat kuruyorlar. Hatta bulundukları çevredeki hakim tepelere gözcü dikerek ellerindeki dürbünlerle gözlüyorlar.

ALBAY -Çetenin mevcudu hakkında bir fikriniz var mı?

TEĞMEN -80 ile 100 civarında oldukları anlaşılıyor.

ALBAY -Şimdiye kadar aldığımız raporlar da bu miktarı teyit ediyor. Peki diğer birliklerle de muhabere edebiliyor musunuz?

TEĞMEN -Evet komutanım sürekli irtibat kuruyoruz. Yalnız bir iki seyyar telefona o kadar ihtiyacımız var ki.

ALBAY -Elimizde yeterli malzeme yok. Hatta onlar silahça bizden üstün. Mevcutları da bizden fazla olduğuna göre daha dikkatli olmalıyız. Kastamonu ve Çankırı birlikleri dokuz tanesini temizlemişler. Fakat Gerede’den dönmüşler. Kardeşim bu ne biçim iştir. Gerede’ye kadar gelmiş birlikler neden geri çevriliyor?

TEĞMEN -Onlara gerek yoktur komutanım. Zaten benim buraya gelmekteki maksadım size durumu anlatıp fazla gecikmeden taarruza geçmektir. Bu arada bir gece baskını yapmayı düşündüm, fakat arazi müsait değildi. Aynı zamanda geceleri birkaç gruba ayrılıyorlar, Nöbetçi dikerek tedbir alıyorlar.

ALBAY -Teğmenim bu hususta çok dikkatli olmamız gerekir. Her an Ilgaz faciasının bir benzeri başımızda kopabilir.
TEĞMEN -(İç cebinden bir plan çıkararak haritanın yanına iğneler ve Albaya bilgi vermeye başlar)
Pontus çetesi şu mıntıkada. Daima dağ sırtlarını ve ormanlık sahaları takip ediyorlar. Bizim planımız ise şöyle; Düzce birliği şu bölgeyi, Gerede müfrezesi de çeteyi arkadan kuşatmış durumda. Biz de şu bölgeyi kontrolümüzde tutuyoruz Böylece çeteyi çember içine almış durumdayız.

ALBAY -Planınızı beğendim teğmenim. Ama yine de dikkatli olun. Düşmanı asla küçümsemeyin. Biliyorsun ki savaşta ilk amaç ölmemektir.

TEĞMEN -Çete daha çok geceleri harekete geçiyor. Dün gece batıya doğru harekete geçme teşebbüsünde bulundular, ama teşebbüsleri Düzce Jandarma müfrezesi tarafından önlendi. Şimdi ise fundalıkların içinde gizlenmeye çalışıyorlar. Bölgedeki köylere haber saldık. Her köyde devriye geziliyor, nöbet tutuluyor.

ALBAY -Çok güzel. Şimdi derhal bölgeye hareket edip,hazırlıklarınızı en kısa zamanda tamamlayarak taarruza geçeceksiniz. Pontus çetesinin bu bölgede olduğunu, hatta gittikçe daha da tehlike arz ettiğini Erkanı Harbiye de biliyor. Şayet çetenin hareketini biz durduramazsak Garp Cephesine bağlı Koca Ali Grubuna emir verilmiş. Derhal yardıma geleceklerdir. Anladın mı teğmenim?

TEĞMEN - Anladım komutanım. Emirlerinizi derhal yerine getireceğim. Yalnız şunu arz etmek isterim ki komutanım bunlar talimli, terbiyeli bir birlik değildir. Ancak arazinin engebeli olması işimizi zorlaştırıyor. Onlara son bir teslim ol çağrısı yapacağım. Olmazlarsa sonucuna katlansınlar.

ALBAY - Güle güle teğmenim. Allah yardımcınız olsun.


(Teğmen albayı selamlar ve çıkar. Albay endişeli bir şekilde masaya oturur)

On Birinci Meclis
Vali, Albay ve Nöbetçi Er
NÖBETÇİ -Vali Bey geliyor Komutanım.

ALBAY -Öyle mi? Zaten ben de Vali Beyle görüşmek istiyordum.


(Albay ayağa kalkarak Valiyi karşılamaya hazırlanırken Vali içeriye girer Albay asker selamı verirken vali tokalaşmak için elini uzatır. Tokalaşırlar)
VALİ -Merhaba Albayım.

ALBAY -Merhaba Vali Bey şöyle buyurun.


(Valiye karşısındaki sandalyeyi gösterir. Önce Vali, sonra da Albay otururlar)
ALBAY -Sayın valim karşımızda ne bir asker, ne de bir general vardır. Bunlar şuradan buradan toplanmış, ne idüğü belirsiz çapulculardır. Bunlara müsamaha gösterirsek daha kötü tehlikelere maruz kalabiliriz.

VALİ -Albayım bu Pontusların amacı nedir? Ne istiyor bunlar? Bu kadar hain nasıl bir araya gelmişte ortalığı kasıp kavuruyorlar?

ALBAY -Yunanlılar bir taraftan yurdumuzu işgal ederken diğer taraftan da Samsun ve Trabzon dolaylarında Rum-Pontus krallığını yeniden diriltmek istiyorlar. Bu amaçla Anadolu’ya giren subayları yerli Rum ve Ermenileri ayaklandırarak isyan çıkartıyorlar. Şimdiye kadar yurdumuza girerek faaliyet gösteren Yunanlı gerillaların sayısı yirmi beş binin üzerindedir. İşte Pontus çetesi de bunlardan biridir.

VALİ -Albayım Pontuslar en büyük cinayeti Ilgaz’da işlediler. Acaba daha önce buna benzer hadise yaptılar mı?

ALBAY -Vali bey Pontus Çetesi Samsun ve Trabzon havalisinden doğmuştur. Bunların sayısı dört binin üzerindedir. Bir kolu Trabzon –Ordu taraflarına, bir kolu da Sivas –Yozgat istikametinden Ege Bölgesine geçmiştir. Bir diğer kol ise Havza, Merzifon, Tosya; Ilgaz, Gerede yoluyla bu tarafa gelmişlerdir. Bunların amacı Adapazarı’ndaki Yunan birliklerine katılmaktır.

VALİ -Diğerleri de halen faaliyetlerini sürdürüyorlar mı?

ALBAY -Vali Bey düşman gerillaları memlekette çok büyük zararlar açtı. Rumlarla Ermeniler birlik olup bizi arkadan vurmak istiyorlar. Bunlar yalnız gasp ve cinayet yapmakla da kalmayıp halkı sindirmek için işkence ve her türlü melaneti yapıyorlar. Hatta milletin nazarında padişah yanlısı görünüyorlar. Amaçları Türk Milletini parçalamak, Kuvayi Milliyenin gücünü kırıp Kurtuluş Savaşını önlemektir.

VALİ -Albayım bu kadar tehlikeli oyunlar oynanıyor da şimdiye kadar niçin tedbir alınmadı. Bu güçler bu dereceye gelene kadar hiç mi gören olmadı? Bırakın düşmanı bizim vatan haini eşkiyalar dağlarda kol geziyor, yol kesiyor.

ALBAY -Efendim düşman Yurdumuza barış vaadiyle girdi.Akabinde istilaya başladı. Çünkü Mondros Mütarekesinin 7. maddesi bunu gerektiriyordu. Bunu hem devlet, hem de millet olarak çok geç kavradık. Herkes barış beklerken Yunanlılar İzmir’e asker çıkardı. İşte o zaman Yurdumuzun işgal edileceği anlaşıldı. Ama ne yazık ki iş işten geçmişti. İşte bu karışıklık içinde vazife yapmak, tedbir almakta güçtü.

VALİ -Çetelerin bazıları zararsızdır. Mesela Demirci Efe, Yörük Ali Efe, Antep’li Şahin ve bizim köyle-rimizdeki Koca ali gibi Kuvayyi Milliyeci kah-ramanları takdir ediyoruz. Ama şu kendi başına buy-ruk haydutların gayesi nedir, bunlar kime ve neye hizmet ediyorlar bilinmiyor.

ALBAY -Sayın Valim şimdiye kadar memlekette yirmi yedi büyük isyan çıkmıştır. Bunlar memlekette onulmaz yaralar açtı ve halen de açmaktadır. Çünkü bunlar düşmanla iş birliği yapıyorlar. Rum ve Ermeni çe-teleri bunlara silah ve para yardımı yapıyor. “Sizi bey, paşa gibi yaşatacağız” diye kandırıp Kema-listlere düşman ediyorlar. Bu tehlikeyi sezen Mustafa Kemal Paşa Millet Meclisinin bir kararıyla Nurettin Paşa kumandasındaki Merkez Ordusunu teşkil etti. Bu birlik yirmi bin kişilik mevcuduyla yurt sathına dağılarak düşman çetelerinin bir çoğunu yok etti.

VALİ -Teşekkür ederim albayım. Beni memleketin umumi ahvali hakkında daha da aydınlattınız. Aynı zamanda moralimi de yükselttiniz. Bütün umutlarımızı Ankara’ya bağladık. Siz askerlerimize sonsuz güvenimiz vardır. Çünkü bunu İnönü’de gösterdiniz. Allah’a şükür ordumuz gittikçe güçleniyor. Çok yakında düşmana son darbeyi vurarak istiklalimizi kazanacağız. İzmir ufuklarındaki zafer ışıklarının parıltısı şimdiden gözümün önüne geliyor. Hür vatanımızın göklerinde ecdat kanıyla sulanmış şanlı Al Bayrağımızın dalgalandığını hissediyorum.

ALBAY -Tabi tabi Vali Bey.Zafer bizimdir bundan şüpheniz olmasın.

VALİ -hayırlısı ile şu Pontus eşkiyasını da bir halletseydik. Albayım çok endişeliyim. Seksen yüz kişilik silahlı bir çeteyi bu imkanlarla imha etmek pek kolay olmaz sanırım.

ALBAY -Bekliyoruz. Hayırlısı (Bu sırada elinde kahve tepsisi ile bir er girer. Vali ile Albay ikram edilen kahveleri içerken nöbetçi er bir zarf getirir.Albaya verir. Albay zarfı açar yazılanları süzdükten sonra yüksek sesle okumaya başlar.)

Bolu Vilayeti Mıntıka Komutanlığına :

22 Nisan 1922 tarihinde vukua gelen Ilgaz hadisesinden sonra Kastamonu ve Çankırı Jandarma Müfrezeleri Pontus çetesini takibe geçmiş, yapılan birkaç müsademeden sonra çete mıntıkanıza girmiştir.

Bolu, Gerede ve Düzce silahlı kuvvetleri tahtı emrinizde olduğundan, alınan tedbirler, meydana gelen yeni olayları acele bir raporla bildiriniz.
Miralay Osman

Kastamonu ve Bolu Havalisi

Kumandanı
VALİ -Bu yazıya acele cevap verecek misiniz?

ALBAY -Hayır efendim. Durum bu gün belli olur. Zaten işin sonuna gelmiş bulunuyoruz. İnşallah neticeyi yarın bildiririz.

NÖBETÇİ -Kumandanım bir adam geldi Vali Beyle görüşmek istiyor.
Kumandan Valiye bakar. Vali başıyla gelmesini işaret eder)
ALBAY -Gelsin oğlum. Al içeri.

(Nöbetçi köylüyü içeri alır. Köylü valinin elini öper)


I. KÖYLÜ -Vali Bey ben Çayırcık köyündenim. Dün akşam eşki-yalar koyunlarımı götürdüler.

VALİ -Nasıl eşkiyaymış onlar?

I. KÖYLÜ -Pontus gavuru diyorlar.Köyü basıp dene bulgur ne varsa aldılar.

VALİ -Biz de onların peşindeyiz. Takip ediyoruz. Yakalayınca elbet koyunların da hesabını sorarız. Sen şimdi karakola git. Şikayetini zapta geçsinler. Bir iki gün içerisinde biz seni çağırırız.

ALBAY -Koyunları dün mü götürmüşler?

I. KÖYLÜ -Evet gumandanım. Dün akşamüzeri bizim çocuk goyun güderken öteden üç dört silahlı eşkıya gelmiş. Onları görünce çocuk gorkup gaçmış. Sona köye glüp haber vidi emme silahımız olmadığından üzerlerine gidemedük.

ALBAY -Köyünüzde devriye yok muydu?

I. KÖYLÜ -Vardı gumandanım. Sırayla devriye geziyo, nöbet dutuyoz emme elimizde silah yok ki. Bi dene köy tüfeği va onun da fişeği yok.

ALBAY -Sen hiç merak etme kardeşim. Onlar koyunları yemeğe vakit bulamayacaklar.Vali beyin dediğini yap. Bir iki gün bekle biz sana neticeyi bildiririz.

I. KÖYLÜ -Biz devletimiz yıkıldı, başıboş galdık deyi gan ağlıyoduk. Emme burda sizleri görünce göğsüm gabardı. Artık köyüme mutlu dönecem. Otuz beş goyunum getmiş hiç bişiğ değil. Dövletim, milletim sağ olsun. Allah’a ısmarladık Vali bey, allaha ısmarladık Albayım. Allah sizlere uzun ömürler visin. Başımızdan evsük itmesin. (Vali ve albay güle güle kabilinden başlarını sallar. Köylü de sahneden çıkar. Bu sırada sahnede bir sessizlik olur.Vali albaya bir şey söylemeye hazırlanırken kapıdan sert ve oldukça heyecanlı bir er girer.Albaya selam verir. Kısa cümlelerle künyesini okur)


Onüçüncü Meclis
Vali, Albay, Nöbetçi ve Er Seyfettin
ER -Bolu Jandarma Komutanlığı ikinci Takip Müfrezesi erlerinden Seyfettin

ALBAY -.(Heyecanlı bir sesle) Ne oldu ne yaptınız?

ER -Düşmanın işi bitmiştir komutanım.

ALBAY -Nasıl oldu. Çabuk anlat.

ER -Teğmenim taarruz emrini verince bütün birlikler Pontusların üzerine yıldırım hızıyla saldırdı. Müsademe uzun sürmedi. Düşman imha edildi.

ALBAY -Aferin oğlum. İyi haberler getirdin. Yakalanan olmadı mı?

ER -Oldu komutanın. Birkaç silah artığı kalmıştı. Onları da Çamlıdere Köyü’nden temin edilen arabalarla getiriyorlar. Birazdan burada olurlar.

VALİ -Oğlum bizden ölü, yaralı var mı?

ER -Bir şehit, birkaç da gazimiz var efendim.

ALBAY -Şehidin kimliği belli mi?

ER -Evet Komutanım.Merkez Jandarma Birliği ikinci Takip Müfrezesi erlerinden Mengenli İlyas şehit oldu.

VALİ -Yaralıların durumları nasıl?

ER -Yalnız ikisinin durumu ağır, diğerleri hafif yaralı.

ALBAY -Vali bey işin en kötü tarafı birliklerimizde bir tek doktorun olmayışıdır. Yaralıları araba ile getiriyorlar. Bunların içinde müdahele edilemediği için ölenler de olacaktır.

VALİ -Yazık. Çok yazık. Evet fazla kan kaybından ölenler olabilir.

(Albay askere döner)
ALBAY -Çetecilerden yakalanmayan kaldı mı acaba?

ER -Evet komutanım. Kaçanlar da olmuş. Fakat altı kişilik bir müfreze takibe gitti.


(Sahnedekiler son derece heyecanlıdırlar. Albay düşünceli gezinir. Bu sırada nöbetçinin sesi duyulur)
NÖBETÇİ -Geliyorlar.


On dördüncü Meclis
Vali, Albay, Er Seyfettin, I.Asker, II. Asker, Şıhat, Lefter, Papaz, Buvan, Pontus kadını, Teğmen, Sonra I. Köylü, II: Köylü Eris ve Yani

(sahnede belirgin bir heyecan ve kaynaşma olur. Önde silahlı bir asker, onun arkasında elleri bağlı olarak Şıhat, Lefter, Papa, Buvan ve bir kadın getirilerek sıra yapılır. En son giren teğmen vali ile karşılaşır. Albay sahnenin biraz gerilerende çetecilerle meşguldür. Teğmen valiye selam verdikten sonra eliyle Lefter ve Papaz’ı göstererek)
TEĞMEN -Sayın valim. İşte Pontus çetesinin hain komutanları.

VALİ -Bunların hüviyetini tespit ettiniz mi?

TEĞMEN -Evet efendim. Bu Merzifon Rum Kilisesi’nden Papaz Hristos. Bu da Havza’nın Kösrüf Köyü’nden Muallim Lefter. Şu ise Havza’nın Çayırözü Köyü’nden Buvan. Bu ise pek çok suçtan aranan Ermeni Şıhat.

VALİ -(Papaza dönerek) Vah hainler vah.


(Tam bu sırada dışarıdan sesler gelir. Vali kapıya döner)
VALİ -Ne oluyor, nedir o gürültü?
(Kapıdan elleri bağlı olarak Yani ile Eres içeri iteklenir. Hemen onların arkasından birinin elinde iki tüfek, diğerinin elinde kocaman bir sopa bulunan iki köylü içeri girer.elinde sopa olan köylü getirdiği esirleri göstererek.)
I. KÖYLÜ -Vali Bey bu gavurlar gaçıyormuş. Yakaladık. Aha silahları.

VALİ -Kimmiş bunlar?

I. KÖYLÜ -Pontus gavuruymuş.

VALİ -Bunları nerede yakaladınız?

I. KÖYLÜ -Efendi bunlar jendermenin önünden gaçıyormuş. Bizim köye geldile. Yiyecek istedile. Biz de vaziyetlerinden şüphelenip yakaladık. Sonra gafa kağıtlarına baktık. Garışık mı garışık. Bişiy anlayamadık. Şunun adı Yamuk, şunu kide Erük mü neymiş.

VALİ -(Yakalananlara bakarak sertçe) Adın ne senin?

YANİ -Yani

VALİ -(Eris’e dönerek) Ya senin adın ne?

ERİS -Eris.

VALİ -Çözün bunların ellerini.


(Bağlı olanların elleri çözülerek diğerlerinin yanına, seyirciye yüzleri dönük bir şekilde sıraya geçirilirler. Bu arada vali köylülere dönerek)
VALİ -Efendiler. Sizlere çok teşekkür ederim. İşte böyle her zaman asayiş kuvvetlerine yardımcı olunuz.

I. KÖYLÜ -siz de sağ olun Vali Bey.

VALİ -(Papaza yaklaşarak) Sen rahip Hristos, üstelik bir de din adamısın. Bu memlekette doğdun, bu memlekette büyüdün. Bu haydutları peşine takıp durmadan kan döküyor, cinayet işletiyorsun. Allah böyle yapın, eli silahsız masumları öldürün mü diyor? Sen nasıl bir din adamısın?

PAPAZ -Ben masumum Vali Bey, ben kimseyi öldürmedim.

VALİ -Peki bunların içinde ne işin vardı? Neden katıldın bunlara? Bu hainler masum kişileri öldürürken sen bir din adamı olarak bu vahşet hiçbir dinde yoktur. Bu yaptığınıza Allah razı olmaz diyemez miydin?(Lefter’e dönerek)

Çetenin reisi sen misin? Kalemi bırakıp silaha sarıldın ve elini kana buladın. Şimdi gönlün rahat mı? Seni bu devlet bunun için mi okuttu? Muallim yaptı?

LEFTER -Cinayeti Ermeniler işledi. Onlara mani olamadık. Biz masumuz.

ŞIHAT -Hayır efendi yalan söylüyor. Cinayetlerin tümünü Rumlar işledi. Asıl biz masumuz.

VALİ -(Şıhat’a dönerek sert) Ermeni Şıhat sen nerelisin?

ŞIHAT -Erivan’ın Kerez Köyündenim.

VALİ -Burada işin nedir?

ŞIHAT -Türkiye’deki akrabalarımı ziyarete gelmiştim.

VALİ -Dolayısıyla savaşmaya, kan dökmeye geldin. Şimdi sizleri Ilgaz’a göndereceğim.

(Çetecilerin hepsi birden “Bizi Ilgaz’a göndermeyin!, Bizi Ilgaz’a göndermeyin! Burada öldürün diye bir ağızdan bağırırlar.”)

VALİ -Hayır cezanızı orada çekeceksiniz. Bunları bağlayın. Bir arabayla Kastamonu’ya götürün. Ilgaz’dan geçerken dikkatli olun. Halk duyarsa hepsini linç eder. Kastamonu’da İstiklal Mahkemesinde yargılanacaklar. İşledikleri cinayetlerin, döktükleri bunca kanın hesabını orada versinler. (Sanıkların ellere bağlanarak dışarı çıkartılırlar. Sahnede kalanlar sahnenin önünde düzenli sıra olup “İstiklal Savaşı” adlı şiiri (Asker Koşmasını) yüksek sesle okurlar)


PERDE KAPANIR

ASKER KOŞMASI
İstiklal Savaşı gençleriyiz biz

Tarihe Koç Türkler diye şan verdik.

Yurdumuz azizdir çiğnetmeyiz biz

Uğruna bu kadar kahraman verdik.


Aç çıplak savaştık tipide karda

Kartallar avladık sarp kayalarda

Sakarya önündü, Dumlupınar’da

Ulu Gazi’mize imtihan verdik.


Soğuklar zalimdir, kışlar amansız

Kuşlar yuvalardan düşerdi cansız.

Vuruştuk yaralı, hasta, dermansız,

Ne aman istedik, ne aman verdik.


Yıllarca ufukta yedi renk bayrak,

Sallandı bizimdir diye bu toprak.

Hepsini allara boyadı şafak,

Yerlerin içtiği kadar kan verdik.


Kılıç kınlarından süzüldü kanlar,

Al döndü akınlar, kır küheylanlar.

Açtı baharımız, hep erguvanlar,

Dağlara, çiçeklere armağan verdik.


Murat Dağı’ndan indik aşağı,

Göründü uzaktan Gediz ırmağı.

Kuruldu İzmir’e Türkün otağı,

Vatana yeniden bir vatan verdik.


Semih RIFAT

KAYNAKLAR


  1. Açıksöz Gazetesi. (1921-1922 baskıları)

  2. İskiklâl Savaşında Kastamonu. (Nurettin Peker)

  3. Tarihte Ermeni Mezalimi (Mehmet Hocaoğlu)

  4. Milli Savunma Bakanlığı Ludumlu arşivi.(64323-10 nolu dosya)

  5. Ilgaz Nüfus Dairesi kütük ve Aş. İcra defterleri.

BEYANDA BULUNAN ŞAHISLAR


  1. Nurettin Peker.(Olay tarihinde görevli subay)

  2. Semiha Tanrıöver. (Şehit Hamit Çavuş’un kız kardeşi)

  3. Servet Yılmaz. (Ilgaz Başdibek Köyünden çiftçi)

  4. H. İsmail Çelik. (Ilgaz’ın Çomar Köyü’nden, olay günü şehitlerin başında bulunan nöbetçi.)

  5. Zeliha Çiğdem. (Şehit Hakkı’nın karısı.)


İsyancı Pontus çetesi de bölgemize doğru ilerliyor

Samsun ve Trabzon havalisi halkından oldukları anlaşılan Seksen, yüz civarındaki Rum ve Ermenilerden mürekkep bir Pontus çetesi önce Tavşan Dağı’nda belirmiş, sonra da batıya doğru harekete geçmiştir. Uğradıkları bölgelerdeki yerli Rum ve Ermenileri de silahlandırarak, büyük bir kafile halinde Vezirköprü, Merzifon ve Kızılırmak’ın Kargı köprüsünü geçerek bölgemize doğru ilerlemektedir.

Geldikleri yerlerde bir çok gasp ve cinayet işledikleri gibi, devlete bağlı masum soydaşlarını dahi katlettikleri öğrenilmiştir. Her uğradıkları yerlerden yiyecek, giyecek, para ve ziynet eşyası gasp eden bu hainler çetesinin de hesabı görüle-cektir.

12 Nisan 1922

Kastamonu AÇIKSÖZ Gazetesi
HADİSE

DERBENT ŞEHİTLERİNE7

Dokuz yüz yirmi yılı, Nisan ayı içinde

Samsun’dan gelen çete, iki papaz peşinde.

Seksen beş erkek ile bir kadın, bir de katır,

Kiminde tüfek, bıçak, bazısında satır.

Pontusçulara ait bir ermeni çetesi

Melânet için gelmiş belli hain çehresi.

Ilgaz Dağının Derbent karakol mıntıkası,

Esasen karakolla fazla değil arası.

Çayırlıkta yerleşmiş gözcü koyarak önce,

Bin macera karıştı, bahardaki bu güne.

Çetenin tutulması için emir alınmış,

Beş kişilik müfreze peşlerine salınmış.

Bunu gören çetenin gözcüleri o anda,

Erlerimiz geçerken ağaçlıktan ileri,

Atlamışlar üstüne kan götürmüş o yeri.

Parça parça ederek her birini kaçmışlar,

Korkunç vakadan sonra dere tepe aşmışlar.

Arkadan çıkarılan vilayet müfrezesi,

Takip etmiş bunları, merak sarmış herkesi.

Bolu, Düzce arası peşlerine düşülmüş,

Yakalandıkları an hesapları görülmüş.

Hak tecelli eylemiş uzun zaman geçmeden

Kara topraklar olmuş onlara soğuk kefen.

Ey mübarek (şehitler) rahat uyuyun şimdi.

Gökten adlarınıza büyük mertebe indi.

Bu sonsuz gecelerde, kabrinize (nur)dolsun.

Semada pervaz eden ruhlarınız şad olsun.



ÖNSÖZ

İstiklal Yolu’nda Ilgaz Derbent Şehitleri piyesi belgesel milli bir eserdir. Ilgaz Dağında şehitlerin anıtı ile, Ilgaz Mezarlığında da aynı şehitlere ait bir anıt mezar vardır.

1922 yılında Samsun ve Trabzon yörelerinden toplanarak, batıya doğru harekete geçen 80 - 100 kişilik Rum ve Ermenilerden oluşan bir Pontus çetesinin Ilgaz Dağı’na geldiği öğrenilir.

Bu isyancı çetenin, Ilgaz’daki cephaneliği basacağı endişesiyle dağa yedi kişilik bir jandarma müfrezesi gönderilir. Fakat müfreze Pontuslar tarafından pusuya düşürülerek altı erimiz şehit edilir.

Olaydan sonra kaçmaya çalışan çete, Bolu Dağlarında imha edilir. Yakalanan çetenin bir kısmı 1922 yılında Kastamonu II. İstiklal Mahkemesi’nde yargılanır.

İşte bu acı olayı, özünden saptırmadan ve gerçeklere uygun bir şekilde üç perdelik bir piyesle ifade etmeye çalıştım.

Aziz şehitlerimizin ruhları şad olsun.

Not: Bu piyes Ilgaz’da hem İlköğretim, hem de Ortaöğretim öğrencileriyle peş peşe üç yıl başarıyla sahnelendirilmiştir.

Oyunun süresi yaklaşık 100-110 dakikadır.

Saygılarımla.
İhsan YILMAZ


1 Çakırsipahi Sadık

2 Ilgaz Dağı Derbent mevkiindeki şehitlik ve Ilgaz Mezarlığındaki Anıt Mezar

3 Ilgaz Dağı derbent mevkiindeki şehitlik.

4 Ilgaz’ın Köyü

5 Eski Çankırı Ilgaz yolu üzerinde karakol bulunan bir mevkii

6 Ilgaz’ın Köyü

7



Yüklə 259,09 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin