İmam (a.s) en parlak Kur'an müfessirlerinden biriydi. Tefsir alimleri, çok kere onun göz kamaştırıcı tefsirlerine tanıklık etmişlerdir. Tarihçiler, onun (a.s) bağımsız bir Kur'an tefsiri ekolüne sahip olduğunu belirtirler. Şehid oğlu Zeyd, tefsir ilmini ondan almıştır.1 Diğer oğlu İmam Ebu Cafer Muhammed el-Bakır (a.s) da ondan öğrenmiştir. Ki Carudiye fırkasının ruhani lideri Ziyad b. Münzir ondan rivayet etmiştir.2 Aşağıda İmam'ın (a.s), Allah'ın aziz kitabına ilişkin tefsirinden bazı örneklere yer veriyoruz:
1- İmam Muhammed el-Bakır (a.s), babasının (a.s) "O, yeri sizin için bir döşek yaptı."3 ayetini şöyle tefsir ettiğini rivayet etmiştir: yüce Allah, yeryüzünü sizin tabiatınızla uyumlu, bedenlerinizin özelliklerine uygun kılmıştır. Sizi yakacak kadar kızgın ve sıcak yapmadığı gibi, sizi donduracak kadar soğuk da yapmamıştır. Ne başınızı döndürecek kadar hoş kokuludur rüzgarı, ne de sizi öldürecek, helak edecek kadar pis kokuludur. Ne su gibi sizi boğacak kadar yumuşak, ne de evlerinizi, binalarınızı yapmanızı ve ölülerinizin kabirlerini kazmanızı engelleyecek kadar sert yapmıştır. Aksine yüce Allah, yeryüzünü belli bir katılık ve sağlamlığa sahip kılmıştır ki, ondan yararlanabilesiniz, üzerinde dik ve dengede durabilesiniz, binalarınızı ayakta tutabilesiniz. Onda evlerinizi, kabirlerinizi yapabileceğiniz maddeler, daha bir çok işinize yarayan şeyler var etmiştir. İşte bu yüzden yeryüzünü sizin için döşek yapmıştır. Ardından yüce Allah şöyle buyuruyor: "Göğü de bir tavan yaptı." Üstünüzde bir tavan gibi yarattı. Bu çökmeye karşı korunan bir tavandır ki, güneşi, ayı ve yıldızları sizin yararınıza olacak şekilde dönerler. Sonra şöyle buyurmuştur: "Gökten su indirmiştir." Yukarıdan yağmur yağdırmıştır ki, su, dağlarınızın ve tepelerinizin zirvelerine, kuytu yerlerinizin en diplerine ulaşsın. Bu yağmuru da, topraklarınız tarafından kolaylıkla emilsin diye çisinti, sağanak ve zayıf yağış gibi kısımlara ayırmıştır. Topraklarınız, ağaçlarınız, tarlalarınız ve ürünleriniz mahvolmasın diye bu yağmuru bir kerede indirmemektedir. Ardından şöyle buyurmuştur: "Onunla, size besin olsun diye çeşitli ürünler çıkardı." Yağdırdığı yağmur aracılığıyla yerden çıkardığı ürünlerde sizin için rızık olan şeyler vardır. "Allah'a şirk koşmayın…" Allah'a benzerler, misiller yakıştırmayın, düşünemeyen, işitemeyen, göremeyen ve hiçbir şeye güçleri yetmeyen putları Ona eş koşmayın. "Bunu bildiğiniz halde…" siz onların, yüce rabbinizin size bahşettiği bunca değerli, yüce nimeti vermeye güç yetiremeyeceklerini biliyorsunuz.1
İmam Zeynülabidin'in (a.s) sözlerinden aktardığımız bu altın değerindeki pasaj, tevhide ilişkin kanıtların en parlaklarından, en sağlamlarından biridir. Burada İmam (a.s), yüce Allah'ın yeryüzünü yaratmasına ilişkin eksiksiz ve parlak bir tablo sunuyor. Allah, yeryüzünü gerçekten göz kamaştırıcı, akıllara durgunluk veren bir mükemmellikte yaratmıştır. Bir kere yeryüzü sert ve şiddetli değildir; bu yüzden insanın, üzerinde yaşaması, hayırlarından ve sayısız ürünlerinden yararlanması kolaydır. Dolayısıyla yeryüzü dağlar, vadiler, madenler, denizler ve nehirler gibi akıl almaz, olağan üstü şeyleri içermesi bakımından büyük ve hikmet sahibi bir yaratıcının varlığının en büyük kanıtıdır.
Bunun yanında İmam (a.s), yüce Allah'ın büyüklüğünü, gökleri ve göklerde bulunan güneşi, ayı ve ışıklarıyla yeryüzünü aydınlatan, donatan, besleyen diğer yıldızları yaratmasıyla da kanıtlıyor.
Kuşkusuz güneş ışıklarının, bitkisel hayatın oluşmasında büyük bir etkisi vardır. Ayın ışıkları ise, denizler üzerinde, denizlerde meydana gelen med-cezir (gel-git) hadisesi üzerinde etkilidir. Diğer yıldızların ışıkları için de aynı etkinlik söz konusudur. Çünkü genel hayat olgusunun bahşedilmesine ilişkin bu etkinlikler, hayvanı ve bitkisiyle yeryüzündeki bütün varlıkları kapsar. Bu evrensel fenomenler ancak modern çağlarda keşfedilebilmişlerdir. Ancak İmam'ın (a.s) sözlerinin kapsamında bunlara işaret ettiğini görüyoruz. Bu da ona (a.s) yaraşır; çünkü o ve masum ataları ve evlatları, ilim sancağını yükselten ilk önderlerdir ve insanlık uygarlığının oluşmasında büyük pay sahipleridir.
İmam (a.s), eşsiz bir yağmur manzarası çiziyor. Düzenli bir şekilde ve özel vakitlerde yağdığına dikkatleri çekiyor. Böyle olması, toprağın canlanması ve ürünlerini verebilmesi içindir. Eğer yağmur devamlı yağsaydı ya da bir kerede inseydi, kuşkusuz ekin ve nesil helak olurdu.
İmam (a.s), hikmet sahibi yaratıcının varlığına dair somut kanıtları ortaya koyduktan sonra, Allah'a ibadet etmeye ve Onun birliğini kabul etmeye çağırıyor. Düşüncenin çökmesine ve bilincin taşlaşmasına sebep olan putları ve Allah'a ortak koşulan düzmece ilahları terk etmeye davet ediyor. Çünkü bu putlar ve bu düzmece ilahlar, zarar ve yarar gücüne sahip değildirler. Evrenin idaresi ve evrenin işlerinin yürütülmesi hususunda hiçbir şeye güç yetiremezler.
2- İmam (a.s) "Hep birden barışa girin."1ayetini şöyle tefsir ediyor: "Ayette geçen es-Silm=barış, Emirü’l-mümininin (a.s) velayetidir.2 Hiç kuşkusuz, Hz. İmam, Emirü'l-müminin, Peygamberin ilim şehrinin kapısı Ali'nin (a.s) velayeti gerçek barıştır. Onun velayetinin gölgesi altında yüce Allah insanlara güven, bolluk ve istikrar bahşeder. Eğer Müslümanlar, Hz. Peygamberin (s.a.a) vefatından sonra bu velayete boyun eğselerdi, siyasal ve sosyal hayatlarında bunca krizle yüz yüze gelmezlerdi.
3- İmam Sadık (a.s) "Kullarının tevbesini kabul eder ve sadakaları alır."3 Ayetiyle ilgili olarak dedesi İmam Zeynülabidin'den (a.s) şöyle rivayet eder: "Ben garanti ediyorum ki:, Sadaka kulun eline geçmeden Rabbin eline geçer." Ve şöyle derdi: "Hiçbir şey yoktur ki, Allah ona bir meleği vekil kılmış olmasın. Sadak hariç. Sadaka doğrudan Allah'ın eline geçer."4
4- Adamın biri, İmam'a (a.s): "Mallarında, isteyene ve mahrum kalmışa belli bir hak tanıyanlar."5 ayetinde geçen "belli hak"kın ne olduğunu sordu. Buyurdu ki: "Belli hak, kişinin, farz olan zekat ve sadaka dışında malından çıkarıp ayırdığı kısım anlamındadır." Adam ona şöyle dedi: "Peki bu ayırdığı kısımla ne yapar? Şöyle dedi: "Bununla akrabalık bağlarını gözetir, zayıfa destek olur, onun yükünü taşır, din kardeşiyle bağlarını sürdürür. Veya başına gelen bir felakette kullanır." Adam İmam'ın (a.s) ilmi karşısında şaşkına döndü ve şöyle demeye başladı: Allah, risaletini kime vereceğini herkesten daha iyi bilir.6
5- İmam (a.s) "Şimdilik onlara güzel muamele et."7 ayetini, bundan maksat, azarlamadan bağışlamaktır, şeklinde tefsir etmiştir.
Dostları ilə paylaş: |