Kelam ilmi, dinin usulü ve itikada dair konuları uhdesine almaktadır. Dindeki ilk anlaşmazlık imamet meselesi olarak kendini göstermiş ve Peygamber Efendimiz (s.a.a)’in vefatından hemen sonra Sakife’nin teşkiliyle ortaya çıkmıştır. Ama temel inançlardaki diğer ihtilaflar hicri birinci yılın sonlarına aittir. Kelamla ilgili bahisler Mutezile mezhebinin temelinin atılmasıyla hararetlenmiştir. Şia’nın kelamı, Müslümanlar arasında en eski geçmişe sahip olan kelam mektebidir. Çünkü imamet hakkındaki kelamla ilgili bahisler, Hz. Peygamber (s.a.a)’in vefatından hemen sonra Hz. Ali (a.s)’nin hakkaniyetini savunmak için başlamıştır. Şia arasında ilk kelam kitabını İsa bin Ravza yazmış ve şu ana kadar ulaşan en eski kelam kitabı da Fazl bin Şazan’ın yazdığı El-İzah’tır. Şia kelamı daha çok İmam Sadık (a.s) döneminde gelişmiş ve bazıları bu alanda uzmanlaşmıştır.
Yirmi Altıncı Ders Soruları
1-Müslümanlar arasındaki ilk ihtilaf hangi inanç temelinde olmuştur?
2-Şia arasında kelam bahisleri hangi zamandan itibaren başlamıştır?
3-Şia’nın ilk kelam kitabı kim tarafından yazılmıştır?
SEKİZİNCİ BÖLÜM
Şia Şairlerin Şiiliğin Yayılmasındaki Önemi YİRMİ YEDİNCİ DERS Şii Şairleri ve Şiirin Yeri
Eski zamanlarda şiir önemli bir yere sahipti. Edebi ve estetik yönünün yanında en önemli tebliğ aracı sayılmaktaydı. Bu günkü basın, radyo ve televizyon gibi kitle iletişim araçlarının işini yapıyordu. Cahiliye dönemindeki Araplar da bu konu göz alıcı bir şekilde kendini göstermektedir. Zira onlar sözlerde fesahat, belagat ve güzelliğe çok önem veriyorlardı. Bu yüzden Kur’an’ın en önemli mucizevî yönlerinden biri de (Arapları aciz ve şaşkın bırakacak şekilde) fasih ve beliğ oluşudur. Bu yüzden Araplar arasında şiirin önemli bir yeri vardı. Yakubi bu konuda şöyle der:
“Araplar şiiri ilim ve hikmet derecesinde sayarlardı. Bir kabilde nüktedan, güzel konuşan bir şaire sahipse yıl içinde kurulan panayırlarda, hac ve toplantı merasimlerinde ona yer hazırlarlardı. Böylece o şiirini okur, diğer kabileler ve aşiretler onu dinler, kavmi de şiiriyle iftihar ederdi.
Arap kavimleri bütün işlerinde şiire müracaat ederlerdi. Şiirle düşmanlıklarını açıklar, şiirle örnek verir, şiirle birbirlerine karşı gururlanırlardı. Şiirle birbirlerinin ayıbını yüzüne vurur, şiirle birbirlerini över, methederlerdi.”1
Sakife’nin teşkili ve Şia saflarının kendini göstermesinden sonra da şiir yerini korumuştur. Şiiler, imamet ve velayet hakkındaki görüşlerini yayma konusunda şiirden yararlanmışlardır. Velayeti savunan şairler, esas temeli Emire’l-Müminin Ali (a.s)’nin, hilafet konusunda gerçek hak sahibi olması itibariyle Şiilik ekolünün gerçekliğini anlatmak için şiir okumuşlar, böylece Şiiliğin rüştünde ve yayılmasında önemli bir rol üstlenmişlerdir. Zübeyir b. Bekkar Şii karşıtı olmasına rağmen bu şiirlerden bir bölümünü zikretmiştir. Utbe b. Ebi Leheb’in şiiri bu cümledendir:
Hilafeti Benî Haşim’den,
Onların arasından da Ebu’l-Hasan’dan (Ali) alacaklarını zannetmezdim.
Acaba o sizin kıblenize ilk namaz kılan kimse değil mi?
İnsanların Kur’an ve sünnet hususunda en bilgesi değil mi?
Acaba Peygambe’ri en son gören kişi değil mi?
Acaba o, Peygamber (s.a.a)’in gusül ve kefen işlerinde Cebrail’in yardımcısı olduğu kimse değil mi?
Neden Ali’yle aranızdaki farkı düşünmezsiniz?
Halkın içinde onun kadar iyi olan kimse yok ki.
Ondan vazgeçmelerinin sebebi neydi?
Onu bu meseleden haberdar edin. Bizim ettiğimiz zarar zararların en büyüğüdür.1
Masum İmamlar (a.s) da şiirin önemi ve etkisinden haberdardı. Şia şairlere izzet ikram etmişlerdir. Bir gün Kumeyt el-Esedi İmam Bâkır (a.s)’ın huzuruna geldi ve Müyemmiyye kasidesini okudu.
“Onlardan Taf topraklarında katledilenler,
Aşağılık ve zelil insanların içinde terk edildi”
Beytine geldiğinde İmam Bâkır (a.s) ağladı ve şöyle buyurdu:
“Ey Kumeyt! Eğer servetimiz olsaydı sana bağışlardık. Ancak Allah Resulü (s.a.a)’nün Hassan b. Sabit’e buyurduğunu senin için söylüyorum. Biz Ehl-i Beyt’i savunduğun sürece Ruhü’l-Kudüs tarafından korunacaksın.”1
İmam Sadık (a.s)’ta şöyle buyurmaktadır:
“Ey Şialar! Çocuklarınıza Abdî’nin2 şiirlerini öğretin; zira o Allah’ın dini üzeredir.”3
Hakikatleri söyleyen Şii şairlerin Peygamber hanedanı Şiilerinin ve sevenlerinin yanında saygınlıkları vardı. İbnü’l-Mutezz şöyle naklediyor:
“Kum halkı, Şii şair Dibil Huzai’ye her yıl 50.000 dirhem maaş veriyordu.”4
Şii şairler sürekli düşman Emevi ve Abbasi hâkimlerinin işkence ve zulümlerine maruz kalmaktaydı. Kumeyt b. Zeyd el-Esedi, Benî Haşim’i öven ve Peygamber hanedanının dertlerini anlatan şiirler okumasından dolayı fanatik Emeviler tarafından zindana atılmıştır.5 Sudeyf b. Meymun,6 Muhammed Nefs-i Zekiyye’yi1 onaylayıcı şiirler okumasından dolayı Mansur Abbasi’nin öfkelenmesine sebep oldu ve onun emriyle Medine valisi Abdüssamed b. Ali tarafından canlı bir halde toprağa gömüldü.2 İbrahim b. Herme de beyanı güzel Şii şairlerindendi.
Ehl-i Beyt’i öven çok güzel şiirler okumuştur. Mansur Abbasi’nin sarayına gittiğinde Mansur ona sert muamelede bulunmuş ve “Eğer bundan sonra bizim beğenmediğimiz şiirler okursan seni öldürürüm” demiştir.3
Gerçi Dibil gibi canından geçmiş şairler bu tehlikelere çok az önem vermişlerdir. Dibil şöyle demiştir: 50 yıldır darağacımı yanımda taşımaktayım ve beni asacak kimseyi göremiyorum.”4
Gaybet-i Suğra’nın Sonuna kadar Şii Şairler
Önceden değindiğimiz gibi Sakife’nin teşkil olduğu ilk günlerden beri hakikatleri dile getiren şairler arasında keskin dilleriyle Şiilik ekolünü savunan kimseler vardı. Hz. Ali (a.s)’nin hükümeti döneminde, Cemel ve Sıffin savaşlarında, Hz. Ali (a.s)’nin takipçileri olan Iraklı şairlerin yanında Ammar Yasir, Huzeyme b. Sabit, Ebu Eyup Ensari, ve İbn-i Abbas gibi sahabeler de Hz. Ali (a.s)’nin hakkını savunmak için şiir okumuşlardır. Beni Ümeyye döneminde de bir grup şair Peygamber hanedanına bağlılıklarını korumuşlardır. Ancak bu dönemde meydanda olanların sayısı Beni Abbas dönemine nazaran daha azdır. Zira Beni Ümeyye döneminde Şia toplumunun üzerinde büyük bir baskı vardı. Ebu’l-Ferac İsfahani’nin dediğine göre “Beni Ümeyye döneminin ilk şairleri İmam Hüseyin (a.s)’e ağıt niteliğinde çok az şiir okumuşlardır.”1 Kumeyt Esedi, Haşimiyyat’ı okuduğunda Abdullah b. Muaviye -Cafer Tayyar’ın çocuklarından- Beni Haşim’e hitaben “Ey Beni Haşim! İnsanlar sizin üstünlüğünüzü açıklayamazken Kumeyt sizin hakkınızda şiir okumakta, Beni Ümeyye’ye karşı durarak canını ortaya koymaktadır.” Bu şiirler Kumeyt’in tutuklanmasına sebep olmuştur.2
Ondan öncede Ferezdak İmam Seccad (a.s)’ı övdüğünden dolayı Beni Ümeyye tarafından tutuklanarak zindana gönderilmişti.3
Beni Abbas döneminde de hakikati söyleyen şairlere karşı oldukça hassas olan rejim, Şia toplumunun Abbasiler döneminde genişlemesinden dolayı Emeviler döneminde olduğundan daha az kontrol altında tutabiliyorlardı. Gitgide Abbasiler zayıflamaya başladı, Şia ekolünü savunmak için daha çok şair meydana çıktı. Dr. Şevki Dayf şöyle diyor:
“Abbasiler’in ikinci döneminde Şiiler daha çok şiir okumaya başladılar ve bu dönemde Şii şairler aşağı yukarı iki gruptu: Alevi şairler, Alevi olmayan şairler.”4
Şii şairlerinin sayısı hakkında Şehraşub, Ali Han Şirazi ve Merhum Allame Emini gibi büyük bilim adamları araştırmalar yapmışlardır. Ancak bu konuda en kapsamlı çalışmayı Seyyit Muhsin Emin yapmıştır. O bu çalışmasında Şii şairlerin isimlerini vefat yıllarına göre, hicri 329 yılına, yani gaybet-i suğranın sonuna kadar zikretmiştir.5
Dostları ilə paylaş: |