FASIL
Geçmişte ve şimdi insanların kabirleri başında ölülerine telkin vermeleri bunun cevazına delildir. Ölü telkini duymamış olsun hiçbir mana ifade etmeyeceğinden abes 45 olmuş olur. Ahmed b. Hanbel'e telkin sorulduğunda insanların uygulamalarını delil göstererek onu güzel görmüştür.
Taberânî'nin el-Mu'cem'inde, Ebû Ümâme'den naklettiği zayıf bir hadise göre Ebû Ümâme der ki: Rasûlullah buyuruyor ki: "İçinizden biri ölür onu kabre koyunca biri kabri basma varsın ve: "Ey fülanca kadının oğlu fü-lan!" Bu seslenişte çağrıyı duyduğu halde karşılığını veremez. Sonra ikinci defa: "Ey fülanca kadının oğlu fülan!" desin. Bunu duyunca belini biraz doğrultur. Üçüncüsünde: "Ey fülanca kadının oğlu fülan!" diye seslenince o, "Allah sizi doğru yola iletsin" der, ama siz onu duyamazsınız. Ona deyin ki: "Dünyadan ahirete götürdüğün kelime-i şehadeti yani, şahidim ki Allah'tan başka ilah yoktur; Muhammed de O'nun Rasûlü'dür. Allah'ı rab, İslâmı din, Muhammed'i peygamber, Kur'ân'ı da imam olarak kabul ettiğini hatırla!" Bil ki Münker ve Nekir sana gelir ve: "Şurada oturanın yanına varalım bakalım hücceti telkin edilmiş mi?" derler. Allah ve Rasûlü bu esnada o kişinin hüccetidir. Ashab: "Peki ya Rasûlullah, annesinin ismi bilinmiyorsa neyle telkin verelim?" diye sorunca: "Annesi Havva'ya nisbetle" buyurdu. 46
Bu hadis 47 doğru olmasa da çeşitli milletlerde ve devirlerde kesintisiz uygulanması bir delildir. Allah'ın koyduğu prensip de delildir. Şöyle ki doğuda ve batıda akılları oldukça gelişmiş çeşitli bilgileri öğrenmiş milletlerin duymayan, düşünmeyen ölülerle ilişki kurup hiçbirinin de buna karşı çıkmadığı bilinmektedir. Belki de bu öncekilerin bıraktığı, sonrakilerin de devam ettirdiği bir sünnettir, gelenektir,
Mezarda yatan kişinin söylenenleri duymadığı düşünülürse ölünün topraktan, odundan, taştan ve yokluktan farkı kalmaz. Alimlerin çoğu bunu kötü gördükten sonra yalnızca bir âlimin güzel görmesi bir şey ifade etmez.
Ebû Davud 48 güvenilir bir senetle es-Sünen'inde rivayet ettiğine göre Rasûlullah bir adamın cenazesine iştirak etti. Defin işi bitince Rasûlullah:
Kardeşinize sebat dileyin; çünkü o şimdi sorgudadır" buyurur. Sorgusu şim- hvorsa, bundan Ölünün telkini duymuş olacağı çıkmaktadır. 49 cü yapı y ha'diste: "Ölü, kendisini defnedenlerin ayak seslerini mezardan
hadiste: Ölü,keti duyar" denmektedir.50 Abdülhak, salihlerden birinin şu vakasını. «Erkek kardeşim ölünce onu rüyamda gördüm. Dedim ki: "Karde-3 eni kabre koyduğumuzda ne durumdaydın?" Dedi ki: "Elinde ateşten arcayla birisi yanıma geldi. Bana duâ eden biri olmasaydı helak olacaktım.’
" Sebîb b. Şeybe anlatıyor:51 Ölüm döşeğinde annem bana şöyle vasiyyet tti* Oğlum, beni mezara koyunca kabrimin başında ey Şebîb'in annesi! Allah'tan başka ilah yokturde." Nihayet annem ölünce onu mezara koydum ve: "Ey Şebîb'in annesi! Allah'tan başka ilah yoktur" dedim ve evime döndüm. Gece rüyamda annemi gördüm. Diyordu ki: "Ey oğlum, kelimeyi ha-tırlatm as aydın mahvolacaktım. İyi ki vasiyyetimi tuttun."
İbni Ebî Dünya anlatıyor: Eyyûb b. Uyeyne'nin hanımı, Şehl'in kızı Temâzur diyor ki: "Rüyamda Süfyan b. Uyeyni'yi gördüm: "Kardeşim Eyyûb'a Allah hayırla karşılık versin. Çünkü o beni çok ziyaret ederdi. Bugün de beraberdik. Bugün kabristana gittim, onun mezarına uğradım" demektedir."
Hammad b. Seleme'den 52,o da Sabit'ten, o da Şehr b. Hûşeb'den rivayet etmekte. Sa'b b. Cüsame ile Avf b. Malik kardeştirler. 53 Sa'b Avf a dedi ki: "Kim önce ölürse, rüyasında onu görsün." Avf: "Bu olabilir mi Sa'b?" deyince, "Evet" dedi Sa'b. Sa'b önce ölmüştü. Avf rüyasında Sa'b'm kendine doğru geldiğini görür. Avf: "Ey kardeşim" der. Sa'b: "Evet" der. "Nasıl muamele gördün?" Sa'b: "Birçok felaketlerden sonra afvolunduk." Avf (boynunda siyah bir parlaklık gördüm): "Ey kardeşim boynundaki nedir?" Sa'b: "Fülanca yahûdiden ödünç aldığım on dinar. Şimdi dinarlar dolabımdadır, onları yahûdiye verin. İnanır mısın kardeşim, ölümümden sonra evimizde meydana gelen herşeyi biliyorum, bize ulaştırılıyor. Meselâ bizim kedi şu kadar gün önce öldü. Kızımda altı ay içerisinde ölecek. Ona güzel davramn. Avf (sabah ıhınca): "Ona muhakkak bir öğreten vardır" dedi. Hemen evlerine vardım.
"Hoşgeldin Avf, böyle mi kardeşlerini memnun ediyorsun? Sa'b öleli hiç uğramıyorsun bize" dediler. Avf: "İnsanların tutulduğu bir hastalığa ben de tutuldum. Çaresini Kur'ân'da aradım. Mushaf'ın içersinde dinarların bulunduğu cüzdanı buldum. Hemen onları yahudiye götürdüm. Yahudiye: "SaVın sana borcu var mı? diye sordum. Dedi ki: 54 "Allah Sa'b'a acısın. O, Rasûlul-lah'm seçkin ashabmdandı. Borcu o kadar Önemli değil." "Söyle ne kadar?" Yahudi: "Madem söyleyeyim. On dinar borç vermiştim." "Vallahi bu aynen dediği gibi oldu." Birincisi bu.Avf, Sa'b'ın ailesine sorar. "Sa'b'm ölümünden sonra başınızdan birşey geçti mi? Evet derler. "Şu anda olay oldu." Anlatmalarını istedim. Dediler ki: "Şu kadar gün önce bir kedimiz öldü." İşte bu da ikincisi.
Avf anlatıyor: "Kız yeğenim nerede?" "Şu anda oynuyor." Çocuğun yanına vardım, başım okşadım, ateşi yüksekti. "Çocuğa iyi davranın" dedim ve çocuk altı ay içinde öldü.
İşte bu Avf in ince zekasındandir. Sahabe Avf, Sa'b b. Cüsâme'nin ölümünden sonra vasiyyetini yerine getirmiştir. Paranın on dinar olarak dolapta olduğuna güvenerek, Sa'b'ın sözünün doğruluğuna hükmetti. Sonra yahudiye sordu. Aldığı cevapla rüyasını destekliyordu. Durumun ciddiliğini anlayan Avf dinarları yahudiye verdi. Bu tavır insanların en fakihi ve en bilgilisi olan kişiye yaraşır bir tavırdır. Bunlar Rasülullah'ın sahâbileridir. Belki biri çıkar da Sa'b'ın bıraktığı yetim ve veresesine ait malı Avf in terekesinden alıp yahudiye vermeyi nasıl uygun gördüğünü yadırgayabilir. 55
Buna benzer bir olay da Allah Rasûlü'nün seçkin ashabından Sabit b. Kays b. Şemmas'a ait olan olaydır. Ebû Ömer b Abdülber anlatıyor. Abdulva-ris b. Süfyan, o da Kasım b. Esbağ'dan, o da Ebû Zenba' Ravh b. el-Ferec'den, o da Said b. Afir ve Abdulaziz b. Yahya el-Medenî'den, o da Malik b. Enes'ten, o da İbni Şihâb'dan, o da İsmail b. Muhammed b. Sabit el-Ensarî'den, o da Sabit k. Kays b. Şemmâs'dan rivayet ettiğine göre Rasûlullah ona der ki: "Ey Sabit, hoş bir hayat yaşayıp şehid olarak Ölüp cennete girmek ister misin?" Mâlik derki: "Sabit b. Kays Yemâme savaşında şehid oldu." 56
Ebû Amr der ki: Hişam b. Ammar Sadaka b. Halid'den, o da Abdurrah-man b. Yezîd b. Câbir'den, o da Atâ Horasanî'den, o da Sabit b. Kays b. Şemmâs'ın 57 kızından şunu nakleder: "Ey iman edenler! Sesinizi Rasülullah'ın sesinden daha yüksek çıkarmayın" 58 âyeti inince babası evine geldi ama o kapıyı kapadı. Rasûlullah onu göremeyince durumu hakkında bilgi almak için bir adam gönderdi. Sabit dedi ki: "Ben kart sesli bir adamım. Amelimin mahvolmasından korkuyorum". Rasûlullah da: "Sen onlardan değilsin. Yaşamın da güzel olacak ölümün de" buyurdu. Sonra: "Allah böbürlenen, bü-vüklenen kimseleri sevmez" 59 âyeti inince kapıyı kapadı, ağlamaya başladı. Rasûlullah onu göremeyince haber saldı. "Ey Allah'ın Rasûlü, ben büyüklüğü ve kavmimin başı olmayı severim" dedi. Kays'ın sözlerini duyan Rasûlullah: "Sen onlardan değilsin. Yaşamın güzel olacak. Şehid olarak öleceksin ve de cennete gireceksin" buyurdu. Kays'ın kızı anlatıyor: "Yemâme günü Hâlid b. Velid'le, Müseyleme'yle savaşa gitti. Ordular birbirine girince bunlar beİirdLEbû Huzeyfe'nin mevlâsı Sabit ve Kays: "Rasûlullah'la beraber savaşırken böyle değildik" dediler, herbiri birer çukur kazdı. Sebat ettiler, savaştılar; nihayet ikisi de şehid düştü. O gün Sabit'in üzerinde kıymetli bir zırh vardı. Sabit ölünce müslümanlardan biri onu aldı. Bir müslüman Sabit'in rüyasında kendine şöyle dediğini anlatır: "Sana bir vasiyyetim var. Ama bunun unutulması gereken bir düş olduğunu bilmelisin. Dün, ben öldürülünce bir müslüman geldi ve zırhımı aldı. Evi yüksek bir yerdedir. Gizlice onu alırken at boyuna kişneyip şahlanıyordu. Zırhımın üzerine şimdi taş çömleği ters olarak kapamış çömleğin üzerinde de bir adam var. Halid'e git, zırhımı alması için bir adam göndermesini söyle." Adam anlatıyor. Rasû-lullah'm halifesi Ebû Bekir'e geldiğinde Ebû Bekir'e şu kadar borcum var; kölelerimden fülanca, falanca hürdür diyordu. Adam Halid'e vardı, olayı ona anlattı. Halid de bir adam göndererek zırhı getirtti. Ebû Bekir'e (Ra) rüyasını anlatınca, Ebû Bekir vasiyyetini yerine getirdi ve: "Allah'ın rahmeti üzerine olsun! Sabit b. Kays'tan başka ölümünden sonra vasiyyeti yerine getirilen bir adam tanımıyoruz" dedi. Ebû Amr'ın anlattıkları bu kadar.
Hâlid b Velid, Ebû Bekir ve diğer sahâbiler rüyaya uyarak Sabit'in vasiyyetini yerine getirmekte ve Kays'ın zırhını adamdan almak hususunda ittifak etmişlerdir. İşte bu mahza fıkıhtır.
Ebû Hanife, Ahmed ve Malik birine uygun olduğu halde diğerine uygun olmayan bir hususta karı-kocadan davacı olanın sözünü kabul ediyorlarsa, bunu derhal kabul etmeliler.
Kocanın yemini ve kadında bulunan bir karineye bakarak: "Yüce Allah kadına had vurulmasını meşru' kılmıştır. Çünkü bu kocanın doğruluğuna delalet eden en açık delillerdendir."
Bundan da daha açığı, kasâmede kuvvetli zahir delillere bakarak davacıların yeminleriyle yemine konu olan kişinin öldürülmesidir.
Yüce Allah, yolda ölüp gayri müslim iki kişiye vasiyyet eden birinin terekesi hususunda davacıların sözünün kabulünü emretmiştir. Eğer vârisler bu iki vâsinin yeminlerinde hiyanet ettiğini anlarlarsa bunları yeminleri iki vâsinin yeminlerine tercih edilir. Bu, Yüce Allah'ın işin sonunda Kur'ân'da son inen, neshedilmeyen ve de sahabelerin amel ettiği Mâide süresidir.
Malla ilgili konularda şüpheyle hükmedilebileceğine bu delildir. Kasâmede şüpheyle kan akıtmak mubah olunca malla ilgili konularda zahir delillerden olan şüpheli delil daha evlâdır, geçerlidir.
Adaletin temsilcisi valiler hırsızlardan çalıntıları almıştır. Buna bile karşı çıkanların çoğu malları çalındığında her nedense bura başvurmuşlardır.
Yüce Allah Hz. Yusufla, kralın karısı arasında geçen olaya şâhid olan kişinin şehâdetini ve Hz. Yusuf un haklı, kadının da yalancı olduğuna dair verdiği hükmü hikâye etmekte ve hem de bunu takrir etmektedir.
Hz. Peygamber de iki kadın araslnda meydana gelen çocuk davasında Hz. Süleyman b. Davud'un verdiği hükmü anlatmaktadır. Olay şu: Bir çocuğu iki kadın sahiplenmektedir. Tartışma sürerken Hz. Süleyman der ki: "Bana bir bıçak verin de çocuğu keserek aranızda paylaştırayım." Büyük kadın: "Tamam, diğer kadın tek çocuğu almasında teselli için buna razıyım" der. Genç kadınsa: "Hayır, onu kesme. Çocuk tek onun olsun" der. Bunun üzerine Hz. Süleyman kalbindeki şefkat ve merhametle çocuğunu başkasına vermeye bile razı olan, Ölmemesine çalışan genç kadına çocuğu verir. 60
Hükümlerin en güzeli, en âdili budur. İslâm şeriatı bunu onaylamakta ve de doğruluğunu göstermektedir. Ayrıca kıyafet ilmiyle 61neseb tayininde çoğu kez birbirine benzer ve gizli karineleri incelemek mümkün değil miydi?
Avf b. Malik'le, Sabit b. Kays'ın rüyada ileri sürdükleri deliler sözkonusu delillerle de kalmamakta, salt ücretin varlığı, çocuğu kundaklamak, karıkoca meselesinde davacının mal üzerindeki selahiyeti konularındaki delillerden daha da güçlüdür. Bunda bir gizlilik yok. İnsan aklı ve düşüncesi bunun doğruluğunu göstermektedir. Başarı Allah'tandır. Bütün bunları anlatmaktan maksat; ölü, bu gibi basit olayları ve tafsilatlarını bilebiliyorsa, hayatta bulunan birinin ziyaretini, selamını ve yaptığı davayı daha rahat bilebileceğim açıklamaktır. 62
Dostları ilə paylaş: |