BiyografiM



Yüklə 153,44 Kb.
səhifə4/4
tarix07.08.2018
ölçüsü153,44 Kb.
#67889
1   2   3   4

ŞANSIMIZI BİR DENEYELİM
Sevgili okurlarım ve benim can dostlarım biri bitiyor ve bir diğeri başlıyordu. Bu defada bir sorunumuz vardiki hanımı eve taburcu edeceklerdi. Klinikte bize yardımcı olan 2 bayan vardı. Birinin görevi sosyal danışman bir diğerinin görevi ise hastalara uygun ev verdirtme işi idi. Ben onlara diyordum evet artık hanımım yürüyor bu çok sevindirici ancak bizim emanet kaldığımız ev 2. kat hanım oraya inip çıkmakta zorlanacak. Onu ne yaparız dediğimde ev işleri ile alakalı olan bayan ben hanımının ayağının kesildiğine dair bir rapor alayım git ev bürosuna bir başvur olur diyordum ve alınan doktor raporu ile lisan bilen bir ahbabımla ev bürosuna giderek raporu gösterip ev talebinde bulunduğumda orada ki görevli bana beyefendi siz amsterdamda 2 yıl oturmanız lazımki biz size ve hastanıza uygun bir ev verelim. Şu durumda veremeyeceğiz. Yasalar böyle bende diyordum ki memur hanım iyi güzel kanunlara saygım varda şu an emanet kaldığım 2. kattan hanımım inip çıkarken öbür ayağınıda kaybederse bunun sorumlusu kim olacak orasını ben bilmem diyordu. Bende memur bayana diyordum onuda ben bilirim deyip oradan ayrılıyordum. Sevgili okurlarım bu işte bana kalıyordu. Sevgili okurlarım bu ev işi ile alakalı olayları yazmaya yazımın ilerleyen bölümlerinde devam edeceğim. Öte yandan klinikteki bayanlarada anlatıyordum. Onlarda çok üzülüyorlardı. Ve şimdilik dikkatli olun evinizde idare edin sonra bir çaresine bakarız. Onlara teşekkür ediyordum. Sevgili okurlarım bakalım bundan sonra olaylar hangi yönde olacaktı onlarıda sizlere yazmaya devam edeceğim.
GARİP VE HÜZÜNLÜ DE OLSA ÇOK GÜZEL BİR AKŞAMDI
Evet sevgili okurlarım artık hanımım sıkıntısız bir şekilde yürüyordu. Tabii eski durumu gibi olmasa da ona da şükrediyorduk. Ve taburcu olma günü gelmişti görevliler hanımı taburcu ederek eve getiriyorlardı. Ve diyorlardıki her hafta uzun müddet bizler görevliler evinize gelerek hanımınızı kliniğimize götürerek yürüyüşlerini yaptırıp sonra tekrar eve bırakacağız. Tamam çok sağolun size ve diğer görevlilere teşekkür ederim.ayrıca bu düzenli devlet sisteminizden dolayı tebrik ederim. Bende gün olup ülkeme gidince inşallah halkımın arasına girip bunları yapacağım. Diye az biraz gülüyorduk. Sevgili okurlarım ülkemizi düşündüğüm zaman güzelim insanlarımıza üzülüyor vede ağlamaklı oluyordum. Haksızmıyım sevgili okurlarım sizler halkımız bu hükümetleri oy verip niçin hükümet olmalarını sağlamıştınız. O hükümetler ne sözler vermişlerdi şu satırları yazdığım 2004 yılının haziran aylarında değişen belki ülkemizde çok şeyler olmuştu. Ama ne yapayım öyle değişiklikleri halkımız vitrinlere çoğunlukla uzaktan bakarak seyrettikten sonra. Açlık yoksulluk sınırları var açta açıkta olan insanlarımız var daha neler var sevgili okurlarım bende bu manada soyunmuş durumdayım. Halkımı köle ve hizmetkar yapmışlar kendileride devletin ve halkın parası ile hovardalık yapıp saltanat sürüyorlar. Akıllarını başlarına alacaklarıda yok buradan onlara halkım ve ülkem için sesleniyorum iyi bilinizki bu böyle gitmeyecek. O zaman zamanı gelincede yaptığınız ve yapılan sorumsuzluk ve olumsuzluklarında sorumlusu sizler olacaksınız ve sakın unutmayın diyorum. Neyse sevgili okurlarım zamanı gelince olabilecekler muhakkak olacaktır. Sizlerde biraz dostunuzu düşmanınızı iyi tanıyın. Sevgili okurlarım makale başlığındada yazdığım gibi ilk defa oğlum kazım ve damadım hanımı evden çıkıncada buna da şükür diye birbirimize sarılarak mutlu olmaya çalışıyorduk.

Yine bir durumumuz vardıki gerçek oturma iznimizin olmayışı nedeni ile devletin her türlü imkanlarından yararlanamıyorduk. Hanımım eve çıkmıştı ama ona 3-4 ay gibi bir bakıcı gerekti. Artık bu durumda en iyi bakıcı bendim. Ama onun içinde kahveyi satmam gerekiyordu sonra yine bir kahve açardım diye kahvemi satıyordum. İşin ilginç tarafı kahvemi o kadar çok satın almak isteyen vardıki ancak yine kahvenin eski sahibi olan Sivaslı Süleyman amcaya satıyordum. Sanki işlerimin buraya kadar olan bölümünde kahveyi ondan ödünç almıştım.bir şansımız vardıki sevgili okurlarım yazdığım gibi özel sigortamızı yapabilmiş olmamızdı. Hanımım toplam 6 ay hastanelerde yatmıştı. Sigortanın ödeme bilançoları bize bildiriliyorduki 750 bin gulden olmuştu ve artı kontrolleride devam ediyordu.


ÖYLE YA KISMET NEREDE İSE ADRESTE ORADA İDİ
Evet sevgili okurlarım dramatik ve acı geçen öykümden sizlere kesitleri yazmaya devam edelim. Kahvemi satalı 2 ayı aşkın bir süre olmuştu. Giderlerimizi eldeki hazır olan paradan karşılıyorduk. Hanımında durumu biraz düzelmiş artık ev işleri ve yemekleri yapabiliyordu. Ayrıca klinik görevlileri kontrollerede götürüp getiriyorlardı. Şimdi artık tekrar yine mecburen sattığım kahvenin devamını oluşturmak lazım gerekiyorduki nedeni bakanlığa yapmış olduğum işveren oturma iznimin devamını sağlamış olsun ve ayrıca avukatım kanalıylada kahvemi hastamın durumundan sonra satmak zorunda olup sonra tekrar başka bir kahve açacağımın bildirisinide yapmış oluyorduk. Ve artık oğlumla gece gündüz kahve aramaya devam ediyorduk. 1,5 ay olmuştu aramaya başlayalı bir türlü bulamıyorduk. Bulabildiklerimizde bize uygun olmuyordu velhasıl sevgili okurlarım bu defada onun sıkıntısına giriyorduk. Tam o sıra kendi köylüm olan bir komşu oğluna rastlıyordum. O bana Mehmet amca satılacak olan bir kahve biliyorum diyordu ve hemen oraya gidiyorduk. Orayı çalıştıranlarda bizim komşu köyümüzden olan ali ve ilhan isimli 2 kardeş çalıştırırlarmış. Onlarla tanışıyor ve bak hemşeriyiz ben çok sıkıntılı ve problemli bir adamım bana yardımcı olun herşeyide doğrusu doğrusuna yapalım.

Tamam hemşerim sen merak etme diyorlardı kahve çok büyüktü içinde bilardo masa topu ve oyun makinalarıda var idi. Oranında pazarlığını yaparak biraz pahalı olmasına karşın 3-5 gün içinde işlemlerini yapıyorduk. İlk etapta garson tutmadan oğlumla çalıştırmaya başlıyorduk. Sıkıntımız o yönde gitmiş yüzümüz gülüyordu. Birazda olsa moral gelmiş rahat bir nefes almıştık. Sevgili okurlarım zor olan bir yanı vardıki kahve evime uzak hanımımla gece geç saatlere kadar görüşme imkanımız olmuyor ancak birbirimizle sık sık telefonda konuşuyorduk. Kahveyi devralmış olduğum ali ve ilhan kardeşlerede bakın işlemlere başlayacağım araştırma yapacak vaktim yok herhangi bir sorun varmı diyordum onlarda hayır yok herhangi bir durum yok biz her yıl gidip belediyeden çalıştırma iznimizi alıyoruz. Sevgili okurlarım bu konuyla alakalı bölümleri yazımın devamında yazacağım. Kahvenin uzak olması ve hanımın evde yalnız kalması onu zaman zaman bunalıma sokuyordu. Şimdide bir diğer sıkıntımız kahvenin yakınından bir ev bulabilmekti. Bakalım yüce mevlam ona nasıl bir çözüm getirecekti. Kahveyi açalı 3 ay kadar olmuştu yeni muhit yeni yeni insanlarla tanışma imkanı buluyor ülkemiz ve halkımız sorunlarından ötürü sohbetlerim oluyordu onlarlada kısa sürede dostluklarım oluşuyordu ve eski kahvemin müşterileride yerimin uzak olmasına karşın onlarda geliyorlardı. Dur bakalım sevgili okurlarım bundan sonraki hayatımızda neler olacaktı. Onlarıda ve tamamını sizlere yazarak kısmet oldu paylaşmak istedim.


İKİ MUTLULUK BİR ARADA VE SEVİNÇ GÖZYAŞLARI
Evet sevgili okurlarım zaman bazen sevinçli bazende hüzünlü olarak akıp geçiyordu. Ve bu arada yüce mevlamında yardımları bize ulaşmaya devam ediyordu. Bir gün hanımıma diyordum ben ilgililere bir mektup yazayım ev konusunu dile getireyim bakarsın faydalı olur. Hanımımda yaz bakarsın olur diyordu. Ve ben hem ev bürosu ve hemde o bir ev bürosu mahkemesi sayılırdı hatırlayacaksınız sevgili okurlarım hanımım klinikten eve taburcu olacağı sırada doktor raporu ile ev bürosuna bir başvurum olmuştu. Ve bana demişlerdi 2 yıl amsterdamda ikamet etmediğiniz için ev veremeyeceğiz bende demiştim emanet kaldığımız 2. kattaki evden hanımım merdivenlerden inip çıkarken düşerse o bir ayağınıda kaybederse o zaman bunun sorumlusu kim olacak. Ve aynı sözleri işyerimin uzakta oluşu ile hastam dahada hasta oluyor o kuruluşa bir mektup yazarak başvuru talebimi yapıyordum. Aradan geçen zaman içinde eve bir doktor gelir ve ben o zaman kahvede olduğumdan bulunamıyordum ve hanımıma derki biz size işyerinizin yakınından bir ev ve birde sana akülü sakat arabası vereceğiz. Ve azda oturup kalkar gider hanımıma diyordum gelen adam ismini cismini adres ve telefon bırakmadımı hayır sadece bu kadar söyledi ve gitti hem seviniyor üzülüyordukki bu nasıl bir iş aradan çok geçmiştiki evimize bir zarf ve içinde bir formül ve az ve öz yazılı bir mektup çıkıyordu. Formülü okuduğumda bize bir ev çıktığını adresini ve birde akülü sakatlar arabasını vereceğini söylüyordu mektupta ise benim onlara göndermiş olduğum mektubun kabül gördüğü yazılı idi. O zaman anlıyorduk ki mektup işe yaramıştı ve eve gelen görevlide o manada gelmiş oluyordu. Hanımım oğlum ve ben birbirimize sarılıyorduk. Eve bakmaya ve almaya 1 hafta kadar bir zaman vardı ve biz hanımımla her akşam arabamla gidip eve camdan pencereden bakıyorduk. Ev kahveme çok yakındı nihayet heyecan içinde beklerken evin günü gelmişti sanki o günü iple çekiyorduk eve vardığımızda evin sahibi bizi bekliyordu hoş beş ettikten sonra eve bakıyorduk ev yerdendi sadece alçakta olsa 3-4 tane merdiveni vardı verecekleri araba evin içine girmeyecekti onada bir çare bulunur elbet şimdilik olsun yeter diyor ve hemen ev sahibi ile evin yakınında bulunan ev bürosuna giderek evin kontratını adımıza yaptırıyor orada ilk kiramızı ödeyerek evin anahtarlarını alıyorduk. Sevincimizden kuş gibi hafif olmuş ve sevinç gözyaşları akıtıyorduk. Ve mevlaya şükürler ediyorduk. Burada işin sırrı sevgili okurlarım tabiiki mevlam yardım etmemiş olsaydı işlerimiz rast gelmezdi. Bunuda böyle inanıp böyle kabul etmek gerekir. Ve sonra 1-2 gün içinde eski evimizdeki işe yarayan eşyalarımızı yeni evimize taşıyarak birazda 2. elden alarak evimize yerleşmiş oluyorduk. Sonrası olan eve taşınalı 10 gün geçmemiştiki 2 görevli sakatlar arabasını getiriyorlardı ve hanımıma ve bana nasıl sürüleceğini öğretiyorlardı. Ve evimize 100 metre kadar uzaktaki bir bisiklet garajını kiralıyorduk ve görevlilere teşekkür ediyorduk. Hiç unutmuyorum sevgili okurlarım ilk iş olarak hanımı sakat arabasına bindirerek kahveme gidiyorduk ve birlikte kahve içiyorduk ve orada arkadaşlarım hanımıma anne ,banada emmi abi diye hitap ediyorlardı. Ve sevgili okurlarım bu sıkıntımızıda böylece çözmüş oluyorduk. Ve buradanda diyorumki Allah iyi insanları aramızdan eksik etmesin iyiler ve allahın yardımları olmamış olsa kötülere yem oluruz. Ve sevgili okurlarım her milletin iyisinede iyi dememizde esastır. Sevgili okurlarım mevlamın bir bildiği vardı bu sancılı sıkıntılı ve bir okadarda çileleri vermişti. Hastalığı ayağının kesilmeside mevlanın kader olayı dediğimiz bir alın yazısı idi. Ve bende bumada hanıma hizmeti Allah görev atfediyordum. Hemde sevgili okurlarım evlenirkende dememişmiydik iyi günde kötü günde birbirimize yardımcı olacağız diye bu durum aynı zamanda Allah’a verilen bir sözdü. Sevgili okurlarım ben derimki karı kocalar olarak birbirinizin kıymetini iyi biliniz. Birbirinizi üzmeyiniz. Böyle olunca yüce mevlam bizlerden de razı olacaktır. Sevgili okurlarım hepinizde allaha emanet olunuz diyorum ve sevgi ve selamlarım sizlerle olsun olmayada inşallah devam edecektir.
NOT: sevgili okurlarım değerli dostlarım buraya kadar yazmış olduklarımı sizler için kiraladığım halkın sesi ve kalbi adlı siteme veriyorum. Sonrası olan yazılarımı da vermeye devam edeceğim. Huzur içerisinde olmanızı dilerim. Sevgiler saygılar şimdilik esen kalın mutlu kalın görüşmek ümidi ve dileğiyle.
Sevgili okurlarım ve benim can dostlarım ve yüce halkımız hazırlayıp sunmak istediğim yazılarım akabinde hepimizde uçurumun kenarındayız ve kim haklı yazımı yazmış durumdayım. Ve buna müteakip sonrasında da inşallah çeşitli konularda yazılarımı her 10 gün içinde yazarak internet siteme vermeye devam edeceğim. Sevgili okurlarım ve benim can dostlarım öz geçmişimi ve çileli geçen hayatımdan kesitleri yazmaya devam edeceğim. Buraya kadar olanları keyifle okumanızı bütün kalbi duygularımla arz ederim.
HEPİMİZDE UÇURUMUN KENARINDAYIZ VE KİM HAKLI…
Sevgili okurlar değerli dostlar ben Mehmet YILDIRIM sizler ve ülkem için hazırladığım gazete,makale, köşe yazıma başlamadan önce sizlere ve yüce halkımıza yazım aracılığı ile gönülden sıcak bir merhaba derken bütün kalbi duygularımla selamlarımı sunarım.
Sevgili okurlarım ,ben şimdi bu kısa olan yazımı yazarken sizleri memnun etmek için yalanları mı yazayım yoksa doğruları mı yazarak üzeyim mi? Tabi ki söyleşi bir yana işin doğrusu da bu olup doğru ve gerçekleri yazıp yapabildiğimiz sürece bundan fayda ve yararlar göreceğimiz muhakkaktır. Bir de bu arada halkımızın ve ülkemizin her alanda bugün içine düşmüş olduğu çıkmazları ve sıkıntıları da en başından az az da olsa görüntüleyerek önünüze koymanın doğru olacağı kanısındayım. Bakınız sevgili okurlarım, T.C’nin ilanından sonra önce tek partili sonra çift partili ve ilerleyen yıllarda çok partili olarak halkımızın oyları ile sayısı belirsiz birçok hükümetler kurulmuş gelmiş geçmiş ve bugün ki AKP hükümeti de onlardan biri olarak zincirin son halkasını ve lokmasını oluşturmaktadır ve geçmişten günümüze kadar da gelip geçen hükümetlerin hiçbirisi de verimli ve faydalı işler yapamayarak halkın ve ülkemizin maddi ve manevi bir şekilde sorunlarını çözemeyerek işleri kilitleme noktasına getirmişlerdir. Bu kötü gidişat 1960-65 yıllarındaki hükümetler döneminde başlayarak işe yaramayan karma ekonomisi ile taki Turgut ÖZAL’ın 1983 yılında iş başına gelerek ve serbest pazar ekonomisini getirmesine kadar devam etmiştir. O dönemlerdeki hükümetin başında bulunanları isim isim yazmaya gerek yok sanırım vatandaşlarımız ve herkes bilmektedir diye düşünüyorum. Bunların dediğim 1960-65 yıllarındaki Turgut ÖZAL’ın dönemine kadar ve sonrasında eskisi ve yenisi de iyi olanları elbette ki vardı ama onlara da destek olmayıp köstek olarak engelleyerek fırsatlar verilmeyerek onlarda bir şey yapmama durumuna düşürmüşlerdir. Tabi ki şu kısa yazımda hepsinin ayrıntılarına giremeyeceğim inşallah fırsatlar verilerek yazılarımın devam etmesi durumunda onlara ve daha birçok konu ve konulara değinerek yazacaklarım olacaktır. Şimdi gelelim o gün bugün yapılmış olan tahribatlara.
Sevgili okurlar , bir defa şunun altını çizerek yazalım ki oda şudur, 70 milyon insanımız her alanda kim vurduya ve gümbürtüye gitmişiz ve ortada suçlu da yoktur. Oda ayrı bir meseledir ve onu takiben şimdide topluca toplum olarak acısını sıkıntısını çekip görerek ibret verici olanlara ve olaylara bakarak ancak çaresiz bir şekilde seyretmekle yetinmek durumunda kalmışız şimdide bu acı negatif olanların önemli olanların bazılarını yazmaya çalışalım. İşsizlik, önlemler alınmaya alınmaya ayyuka çıkarak kangren haline gelmiştir. Gelir dağılımı uçurumu ve dengesizliği hat safhaya gelmiş durumdadır. İç ve dış borç stoku 300 milyar doların sınırına gelmiştir. Köylümüz ,çiftçimiz ekip biçiyor ama maalesef pahalılıktan dolayı emeğinin karşılığını alamayarak işsiz kalmış durumdadırlar. Onunla da kalmayıp haklı olarak çaresiz bir şekilde zaten vardı iyice çoğalarak şehirlere akın akın göç etmişlerdir. Oralarda da aradıklarını bulup bulamadıkları da ayrı bir sorundur ve ayrıca böyle olunca da devletimizin milli geliri çürümeye yüz tutmuştur keza hayvancılık öyle ve bir diğer durumda köy okullarının çoğunun kapısına kilitler vurulmuştur adını da güzel koymuşlar kap kaç terörü oluşmuştur. Tinerci ve kimsesiz çocuklarımız gün geçtikçe katlanarak artmaktadır. Bunlara sahip çıkılmış olunsaydı böyle mi olurdu, tabi ki hayır. Ahlaki değerlerimiz ve ekonomimiz iflasın eşiğine gelerek evliliklerin ayrılıklara dönüşü hızla artmaktadır. Saygı ve sevgi azalarak büyük küçük belli olmamaya gelinilmiştir. Vurguncular, talancılar, hortumcular, soyguncular, rüşvetçiler devletin içinde ve dışında yer alarak katlanarak gün geçtikçe de artmaktadır. Önlemler alınmış olsaydı böyle mi olurdu elbette ki hayır.
Sevgili okurlar, bütün bunları eli öpülecek olan halkımız yapmamıştır onlar ne yapmışlardır. Hak ve haklarına razı olarak zor şartlarda kendi başının çaresine kendileri bakarak devletinden ve seçmiş bulundukları hükümetlerden de hiçbir yardım talebinde bulunmadan ailelerini ve çocuklarını ancak geçindirebilmişlerdir ve bir diğer yönü ile de hükümetlere de yük olmadan onlara da yardımcı olmuşlardır. İşte sevgili dostlar makale başlığında da yazdığım gibi kim haklı sorusunun cevabı da burada olarak halkımız yerden göğe kadar haklıdır. Devlet ise hepimizin ortak mirasıdır. O hepten haklıdır başta hükümetler olmak üzere onu hep birlikte korumak durumundayız ya kim haksız denildiğinde de olay ve olanlar ortadadır. O zaman halkımızın seçmiş oldukları hükümetlerin haklılıklarının olmadığı ortaya çıkmaktadır. Ayrıca şu önemli hususu da kısaca belirtmek gerekir ki oda siyasi arenada siyasiler ve hükümet edenler laikçi , şeriatçı kutuplaşmasını oluşturarak halkımız arasında gerginlik ayrımcılıklara da sebep olmuş olmalarıdır. Oysa ki bütün bunlara hiçbir gerek yoktu ne yazık ki bu şansı kullanamamışlardır değerlendirmesini sizlere ve hepinize bırakıyorum. Öyle olunca ne yapmak lazım geliyor ben diyorum ki bir ölüme ve bir de yaşlılığa çare yoktur. Ondan öte her bir şeylere düşünen beyinler için çare ve çareler vardır. Ben burada şöyle düşünerek bir çağrı yapmak istiyorum evet artık taraf tutma zamanı değil ülkeyi ve halkımızı kurtarma zamanıdır diyerek işe dört elle sarılarak işe böyle başlamak gerekirken de bunu başta hükümet ve hükümet olmak isteyenlere siyasilere muhalefette olanlara parti ve parti liderlerine odalara kuruluşlara ,medyamıza sivil toplum örgütlerine TV kanallarına ve sahiplerine çalışanlarına ordumuza generallerimize adeta bu yönde bir seferberlik misali gibi değil ciddi anlamda öyle olarak harekete geçmelerini ve çok ihtiyacımız da olan toplu uzlaşmayı da sağlayarak olmalarını bir vatandaş olarak ve bir yeni yazar olabilme gayreti içinde olarak istirham ve ricada yaparak çağrımı yenileyerek elbirliğine , işbirliğine , güç birliğine ve devletimizin bölünmez bekasına ve halkımızın da birlik ve beraberlik içinde olabilmelerine yardımcı olarak yapmalarını davet ediyorum ve ayrıca da teşekkürde ederek yazıma da böylece son vermek istiyorum ve yine çok önemli olan bir olguyu da yazmak istiyorum ki çok önemlidir oda evet geçmişle uğraşarak gelecek hazırlanamaz ancak geçmişten ders ve tecrübeler alınmadan da gelecek hazırlanamaz derken de seçici olan biz vatandaşlar seçimlerde çok dikkatli oy kullanarak hizmet vereni-vermeyeni iyi ayırt ederek seçmemiz gerekiyor. Seçilen yöneticiler de artık o anlamda gereği gibi hareket ederek vatan millet çıkarını ön plana alarak hareket etmeleri gerekiyor yoksa bu kör dövüş devam eder ki başımıza çok daha işin içinden çıkamayacağımız müsibet ve olaylar gelebilir zaten de gelmeye devam ediyor.

Sevgili okurlarım ve değerli dostlarım , kısmet oldukça gazeteciler de bana yardımcı oldukça Allah(cc)’ın ve sizlerin de yardımlarıyla bir başka konuda ve bir başka yazımda buluşmak umut ve dileğiyle hoşçakalın esen ve mutlu kalın diyorum. Ve sizleri de çok sevdiğimi de ifade etmek istiyorum,şimdilik allahaısmarladık.



Not: Sevgili okurlar ve değerli dostlar yazımı okuduktan sonra benimle buluşmak isteyeniniz olur düşüncesi ile cep telefonumu yazıyorum arzu eden olursa telefon edin ve randevulaşıp buluşabiliriz. Cep Tel: 0 533 318 23 75.
Yüklə 153,44 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin