GÖZLERİMİZ ETRAFA BAKINIRKEN Sevgili okurlarım havaalanına inmiştik inmesine fakat kısa bir süre dayı oğlunu göremiyorduk. Nerede kaldı niye gelmedi diye etrafa bakınırken birde onu görüyorduk. Ve çok sevinerek hoş beş birbirimize sarılıyorduk. Ve arabaya binerek hollandaya hareket ediyorduk. Yolda konuşarak yola devam ediyorduk. Çok uzak sayılmazdı 2 saat gibi kısa bir yolculuktan sonra dayı oğlunun şehrine ve evine varıyorduk. Orada birkaç gün ailesi ile birlikte konuşarak dinlenip neler yapacağımızdan bahsediyorduk. Birkaç gün sonrası idi dayı oğlunun kaldığı şehir amsterdama 100 km idi. İşi amsterdam dan bulmam gerekliydi. Çünkü amsterdamda Türkler çoktu ve çoğunluğu oluşturuyorlardı.Amsterdamda dayı oğlunun kardeşi Harun ve amcasını oğlu Mahmut var idi. İş aramadan önce onların tanıdıkları avukat Mantiri beyle görüşüyorduk. Ve ne gibi bir iş yeri açacağımızı soruyorduk avukat bey diyorduki yalnız diplomasız türk kahvesi açabilirsiniz. Diğer iş dallarının hepsi diploma istemektedir. Çünkü kanunlar öyle bize diyordu siz işinizi bulun açın dosyalayın bana gelin sonra birlikte gider tilburg polisinden geçici oturma müsadenizi alırız. Ne kadar paraya yapacağımızıda konuşuyorduk. Ben avukat beye diyordum çok az para veririm önde daha sonra işlerimizin olurluluğuna ve durumlara karşın ödemeleri yaparım diyordum avukat beyde kabul ediyordu. Bana sıcak güven verici ve güler yüzlü davranıyordu. Buda benim cesaretimi arttırıyordu. Sevgili okurlarım ve bir türk kahvehanesi aramaya başlamıştım.ailem dayı oğlunun evinde kalıyordu. Bende amsterdamda Mahmut ve harunun evinde kalıyordum. Harun ve mahmutun video tekleri işleride vardı. Sevgili okurlarım bakınız mevlanın işlerine ben hayatta kahve alayım olmamış ve hiçbir oyunuda bilmiyordum. Bu işi nasıl yapacağımı bilmeyerek kahve aramaya devam ediyordum. Aradan 2 ay gibi uzun bir zaman geçiyordu bir türlü denk gelmiyordu. Gelenlerde uygun olmuyordu. Hanımımla telefonlaştığımızda ne olacak bu durumumuz usandık bizi türkiyeye gönder sen işleri ayarlayınca bizi tekrar getirirsin bende olmaz öyle şey ciddi bir işe soyunmuş durumdayım sabırlı ol mevlam bizim işlerimizi rast getirecektir diye sabırlı olmasını tavsiye ederek bir yandanda moral vermeye çalışırdım. Sevgili okurlarım dur bakalım neler olacaktı olanları ve olayları yazmaya devam edelim.
DEMEK KISMET BURAYMIŞ VE ÇOK SEVİNİRİZ Sevgili okurlarım Harun ve mahmutun işyerleri olan video teklerinin hemen karşısında yente isminde bir türk kahvesi var idi ama iflas etmiş durumda idi. Bazı bazı orada otururduk. Yine bir gün orada oturuyorduk. Süleyman amcanın oğlu Mehmet alırsanız burayı size satayım der ve orada hemen pazarlık yaparak kahvesini satın alma konuşmasını yaparız büyük riskti mesleğim değildi ama dönüşü olmayan bir yola girmiştim. Sevgili okurlarım benim hayatta olan en büyük sermayem kendime olan güvenimdi. Daha sonra işlemlerini yaparak kahvenin devrini ticaret odasına giderek devrini üstüme alıyordum ve alışverişini yaparak geçici olarak onların garsonlarınıda yanıma alarak işe başlarım daha sonrada bir dosya hazırlayarak avukatım Mantiri beye götürürüm. Mantiri beyin birde Erdoğan isminde birde tercümanı vardı o yıllarda geri kalan devlet işlerimizi tamamlayarak dayı oğlunun şehrindeki yabancılar polisine ailece gideriz.ve orada bize ailece pasaportlarımıza geçici oturma iznimizi veririler. Ve çok şükür diyerek ailece çok seviniriz.
İKİ MUTLULUK BİR ARADA BU KADAR OLDU YA Sevgili okurlarım ve değerli dostlarım kahveyi açalı 2 ay olmuştu. Birde yanıma garson tutmuştum ve ben akşamları kahvemde bir kanepede yatardım. Bu 2 ay arasında kahvemin yakın arasında 5 türk kahvesi daha vardı ama her ne hikmetse iflas etmiş olarak aldığım kahvem müşterilerle dolup taşıyordu. Müşterilerle her türlü sohbetler yaparak kalite ve hizmet sunarak onlarla ilişkilerim dostluklara dönüşüyordu. Sanırım burada işin sırrı sevgi olsa gerekti. Kahvemde müşteri olmuştu. Öte yandan bir sorunumuz var idiki ev sorunu idi bir ev bulup ailemi yanıma almalıydım. Uçan kuşa ve herkese ev sorup arıyorduk bir türlü bulamıyorduk. Sevgili okurlarım Türkiye gibi değildiki hemen bir emlakçıya gitsende ev bulsan hollandada her şeyler bir sisteme bağlanmıştı. Daha sonra hollandada bulunan kendi köyümden arkadaşım olan Yakup tetiğin hanımı bir tanıdık türkün elinde boş bir ev olduğunu diyor ve o bana haber veriyorduki böyle bir ev var tutarmısın ve ben ne olur Hatice hanım hemen o bayanı al ve gel gelirler ev kahveme sadece 5 dakika kadardı. Evin sahibi elif hanımla anlaşırız. Onların adına oturacaktık kirayıda onlara verecektik ve evin anahtarlarını alıyordum. Birazda elif hanım benden hava parası alıyordu. Ve sonra elif hanıma Hatice hanıma teşekkür ederek memnuniyetimi ifade ediyordum. Sonra hanımıma telefon ederek evi haber verdiğimde hem ağlıyor hemde çocuklar gibi seviniyordu. Daha sonra dayı oğlu hanımı ile beraber ailemi getiriyordu 2 gün içerisinde 2. elden eşyalarımızı alıp evi düzene koyarak evimizde oturmaya başlıyorduk. Şükranlarımı mevlama teşekkürlerimide dayı oğluna sunarak yardımlarına teşekkür ediyordum. Her şeyimizi o anki durumlarımıza göre yoluna koymuş oluyordum ama geride daha yapılacak bir çok iş olacaktı. Yazmaya devam edelim.
ALLAH YAZDI İSE NEDEN OLMASIN Sevgili okurlarım burada işlerim düzenli olarak devam ediyordu. Evin kirasını bazen ben götürüp veriyordum bazende elif hanım eşi mustafa ile bize hem kirayı almaya geliyorlardı ve bu vesile ile dostluklarımız oluyordu. Onlarında yanlarında bulunan amcasının oğulları varmış hacı isminde kızım ferdayı ona istiyorlardı. Sanki sevgili okurlarım kızımızı türkiyeden onlara ve damadım hacıya vermek için gelmiştik. Sevgili okurlarım bu allahın yazısı ve kısmetinden başka bir şey değildi. Sonraları elif hanım ve eşi sık sık kızımızı istemeye geliyorlardı. Kızımda zaman zaman eşi olacak olan oğlanı görüyorduki ve kızıma bak kızım türkiyede iken isteyen çok oldu ama sen istemedin şimdi bu çocuğu istiyormusun diye sorduğumda süküt ediyordu ve bu istiyor anlamına geliyordu. Bunun üzerine bir akşam elif hanımlara oğlunuzu alın ve bize gelin olur mehmet abi diyordu. Geliyorlardı ve içimden kendi kendime allahım beni yanlışa düşürme hayırlısı ise olsun diye mesveret ediyordum. Ve o akşam kızıma ve damadıma diyordum siz geçin biraz içeride görüşün ve gelin. Sonra geldiklerinde hem kızıma hemde hacıya soruyordumki siz ikinizde gerçekten birbirinizi istiyormusunuz evet baba istiyoruz diyorlardı. Ve bende allahın emri üzerine evlenmenize müsaade ediyorum ve orada bir söz keserek tatlılık yiyerek olayı sonuca bağlıyorduk ve daha sonra kendi kahvemde onlar kendi taraflarını bende köylülerimi davet ediyordum ve küçük bir şölen yapıyorduk. Daha sonra hemen düğün yapmak istiyorlardı. Ancak biraz para vererek türkiyeden altın alınacak ve kızımında türkiyede evimizde olan bazı hanımımın kızım için hazırlamış olduğu çeyizlerini de beraberinde alıp geleceklerdi. Neler olacaktı onlarıda yazmaya devam edelim.
O BAHANE ALLAHIN TAKDİRİ İLAHİSİ BÖYLEYMİŞ Evet sevgili okurlarım kızımın sözünü kesip artık nişanlandırmıştık. Ve sonra hanımı ve kızımı türkiyeye uçakla gönderiyordum. Bir hafta sonra türkiyeye dönüşlerinde havaalanına almaya gittiğimde hanımım aksıyor yani az biraz topallıyor görüyordum. Ne oldu diye sorduğumda ayağını ayakkabının vurduğunu söylüyordu. Ben de başka bol ve iyi bir ayakkabı alsaydın dediğimde önemsemedim onun içinde almadım diyordu. Türkiyeden altın takı ve evdeki çeyizlerin birazınıda getirmişlerdi. Sonra düğün arası az bir zaman var idi sağa sola ben hanımın koşuşturmaları oluyordu. Ayakkabı vuruğu diye de aldırmıyorduk. Sıkışıklıklarımızdan dolayı henüz kendimizi özel sigorta yaptırmamız lazım gerekiyordu. Onu da yaptırmamıştık bu arada ayağı gün geçtikçe kötüye gidiyordu yavaş yavaş bazı morarmalarda oluyordu. Sigortamızın olmayışı nedeniylede doktora götüremiyordum. Bir defa hısımlarımızın sağlık karnesi ile ancak bir defa götürebiliyorduk. Dr bey diyordu olay bayağı ciddi ve ayağı kötü ben yine ilaç yazayım fayda sağlar mı bilmem düğünün yapılmasına 2-3 gün kalmıştı. Yürümesi iyice zorlaşıyordu ve hemen öncesinde yakınımda bulunan özel bir sigortaya giderek kendimizi ailece sigortalı yapmak istiyordum. Hemen olmaz önce müracaat formu doldurup dosyanız oluşmuş olacak birisini de biz merkeze göndereceğiz. Daha sonra biz size olup olmadığına dair bir mektup göndereceğiz. Tamam diyor sigorta müracaat formunu cebime koyarak evime geliyordum ve orada hanımımın ayağını ister istemezde kabul etmezler diye söylemiyordum. Ve sevgili okurlarım düğün günüde gelmiş oluyordu hanımın ayağı hem şişiyor hemde morarmalar çoğalıyordu. Ve artık düğün akşamı hanımımın elinde bir bastonla koluna girerek arabaya zorlanarak bindiriyor ve düğün salonuna ancak götürebiliyorduk. Ve o arada düğün evinde oynanır cenaze evinde ağlanır misali oluyorduk. Gözlerimiz yaş dolu dolu akıyordu ve biricik güzel kızımında göz yaşları akıyorduki annemin durumu ne olacak babam diye bana sarılıyordu. Güzel kızım sakin ol 1, 2 güne hastaneye götüreceğim allahın dediği olur sonra yarı acı yarı acısız hüzünlü olarak düğün bitiyordu ve gözyaşları arasında kızımızı gelin ediyor ve oradan gelenlerimizle vedalaşarak evimize geliyorduk. Sevgili okurlarım olanları yazmaya devam edelim.
AMAN ALLAHIM BU NE HALDİR
Sevgili okurlarım kızımızı gelin ettikten sonra hemen hanımımı hastaneye götürmüyordum ki acaba sigortadan gerçek kabul etmişlerini bizi sigortaya diye onu bekliyordum.elimde bulunan sigorta müracaat kağıdının pek bir anlamı ve geçerliliği yoktu. Ve onu bekliyorduk ama ne olursa olsun yarın seni hastaneye götürürüm diyordum. Ve o akşam yine kahvemde idim ve akşam 11 sularında eve gitmek için kahveden ayrılıyordum. Oğlumda garsonla yine her zaman olduğu gibi kahveyi kapatacaklar oğlumda eve gelecekti. Ben eve girdiğimde hanımım yerde yatıyor ayağının bilek kısmı patlamış ortalık kan gölüne dönmüştü. Aman allahım diye hanımıma sarılıyor ve hemen onu bırakarakta kahvemde bulunan iyi hollandacası olan ismaili çağırıyordumki acele arabada al bizim eve gel o tamam Mehmet abi diyordu ve bende hanımı hazırlayıp sırtıma alarak kapıyı kilitleyip inerken merdivenlerde İsmail ve oğlumda gelmişlerdi. Aşağı indirerek arabanın arka koltuğuna koyarak yakınımızda bulunan bir hastaneye ulaştırıyorduk. Hemen orada hanımımı acil bölümüne alarak doktorlar müdahale ederek önce bir ağrı kesici iğne yapıyorlardı. Sonra bana niçin geç kaldığımızı soruyorlardı bende olanı biteni anlatıyordum. İsmailde doktorlara anlatıyordu. Sigortamızı yeni yapmış olduğum müracaat poliçesinide gösteriyordumki bu bir işe yararmı hayır yaramaz deniliyordu. Diyordum işte doktor beyler gördüğünüz gibi şimdi esas kabulü gördüğü sigortamızın esasını bekleyeceğim. Ve soruyordumki doktarlara hanımımın ayağının durumu nedir ve ne olacak. Doktorlar şu an bir şey diyemeyeceğiz. Sonra bakıp incelemeler yapacağız. Ve sonra bakıp tedavisi neyi gerektiriyorsa onu uygulayacağız. Daha sonra hanımımın dosyasını çıkartıyorduk ve odasına çıkartıyorlardı. Ayağını temizleyip sarmışlardı ve ağrı kesici iğne yapıldığından ağrısı yoktu ve hanımımı gözyaşları arasında teselliye çalışıyor ve sakinleşmesine uğraşıyordum. Hanımım diyorduki biz bu hollandaya niye geldikki bende biz kendimiz gibi gelmiş olsakta her şey allahın emri üzerine başlar. Artık yapılacak bir şey yoktu. Daha sonraki günlerde hanımımın ziyaretine günde 2-3 kez gidiyor ve hastanenin kahveme çok yakın olması şans olmuştu. Almancam vardı ve doktorlarla az buçuk anlaşabiliyordum. Ve doktorlara kötü bir şey olsun istemiyorum ve korkularım var lütfen ne gerekiyorsa yapınız doktorlar bizde öyle yaparız ama ayağı kötü kangren olmasından biraz korkuyoruz. Sevgili okurlarım acılı ve üzüntülü günlerimiz bu defada böyle başlıyordu. Vardı yüce mevlamın bir bildiği şifa onda doktorlar vesile ancak olabilirlerdi çünkü sevgili okurlarım allahın dediği olurdu. Ve insanların dediği olmazdı bu hususları böyle göremesekte bu böyle idi. İnancımızda bunu böyle gerektirirdi. Sevgili okurlarım ilk gün ismailin oluşu hollandacamın olmayışı nedeni ile onun yardımları çok olmuştu ve ona çok çok teşekkür ediyorum. Sevgili okurlarım yardımlarımızı esirgemeyelim bu gurbette dahada bir başka oluyor. Hepinizden Allah razı olsun olanları yazmaya devam edelim.
OLANLAR OLMUŞTU VE ACI GERÇEKLER Sevgili okurlarım ibret dolu hayatımı yazmaya devam ediyorum. Bunları yazmamın tek nedeni siz sevgili okurlarıma faydalı olabilmek ve birazda sizleri güncelleşmiş olan meseleleri yazarak her konuda aydınlatarak içinize huzur ve gelecekten görüntüler vermektir. Bunları sizin en iyi şekilde anlayabileceğinizi tahmin ediyorum. Sevgili okurlarım hanımımı sık sık ziyarete gidiyordum bunu dışında avukat bakanlık yazışmaları muhasebeci maliye olaylarımda bir koşuşturma devam ediyordu. Bir gün yine bir akşam üstü idi. Hastaneye hanımımı ziyarete gittiğimde hanımım odasında yoktu. Orada görevlilere sorduğumda yoğun bakımda diyorlardı ne oldu ne var niçin yoğun bakımda dediğimde bir şey söylemiyorlardı.hemen asansörede binmeden koşar adımlarla yoğun bakıma varıyordum. Beni içeri almıyorlardı ancak bekleme odasına alıyorlardı ve doktorun bana geleceğini söylüyorlardı. Ben bir sıkıntı içerisinde bir aşağı bir yukarı gezinti yaparken doktor geliyordu. Hemen doktorun iki yakasından tutarak ne oldu ne yaptınız hanımıma dediğimde yıldırım sakin ol sana anlatacağım ve anlatıyordu biz sana haber vermedikki senin için daha zor olurdu diye son araştırmamızda ayak kangren olmuş vücuda dağılmasın diye kestik diyordu. Ve onu duyar duymaz doktorun kucağına yıkılıyordum. Sonra kolonya soğuk su ile kendime geldiğimde götürün beni yanına diye feryat ediyordum ve hanımımın yanına vardığımda baygın yatıyordu. Kesilen ayağını korumaya almışlardı üzerine kapanıp acıların kadını oldun yavrum diye bir yandan ağlıyor bir yandan da kesilen ayağını istiyordum vermiyorlardı beni sakinleştirmeye çalışıyorlardı sonra ağlamalarım devam ediyordu sonra oğluma telefon ediyor hastaneye gelmesini söylüyordum. Oğlumda geldiğinde saklanacak bir şey yoktu bir şekilde ona da anlatıyordum ve oda anasını üzerine kapanıp ağlıyordu.ve ikimiz sabaha kadar baş ucunda ağlıyorduk ve hanımım henüz baygındı doktor ve hemşirelerde ağlıyorlardı ve sonradanda kızım ve damadım geliyordu onlarda ağlıyordu. Ve ilerleyen saatlerde hanımım uyanıyordu bu defada hepimiz ona sarılarak ağlıyorduk. Ayağının kesileceğini bildiğini söylüyor ve oda ağlıyordu. Ama nafile ağıtlarımız onun ayağını tekrar yerine getirmeyecekti acılar hemen tatlıya dönüşmüyordu ve hanımıma diyordum ben senin elin ayağın olacağım. Ve ayrıca protez takılınca yine yürüyeceksin.ve sevindirici iyi bir yanı vardıki ayağı diz kapak altından kesilmiş olmasıydı. Acılı günde olsa günler geçip gidiyordu ve sonradan amsterdamda bulunan bütün köylülerimizde geliyordu gurbette köylülerimizin olmaları ve onların bizi teselli etmeleri az bir şey değildi. Ve sevgili okurlarım henüz sigortadan beklediğim sigorta poliçemiz henüz gelmemişti. Hastane yöneticileri bir an önce yaptırmamız gerektiğini söylüyordu. Sigortaya gidip geliyordum bugün yarın gelir biraz uzunda olabilir her anda gelebilir oda ayrı bir sıkıntı oluyordu. Sevgili okurlarım mevlama gece gündüz dualar ediyordum. Sigortamızın olmasında herhangi bir pürüz olmasın. İşte böyle sevgili okurlarım sağlığınızın kıymetini ve birbirinizinde kıymetini iyi biliniz. Birbirinizin kalbini kırıp incitmeyiniz. Biz insanların görevi her alanda dikkatli olmak ve tedbirler almaktır. Gerisi allaha kalmıştır. Alın yazısı dediğimiz olayı hiç kimse değiştiremez. Ve şurasıda çok önemlidirki biz kullar olarak Allahtan gelenlerede sabredip şükretmemiz gerekir ve kazancımızda ancak oradadır. Sevgili okurlarım evet dünya haliydi hastalıklar biz insanlar içindi. Ama ne varki insanlar birbirlerine kötülük ve haksızlık etmemiş olsalar ve birde sevgili okurlarım insanlar her şeye hazırlıklı olmalılar diyorum. Sağlık dolu günler dilerken çileli geçen hayatımı yazmaya devam edeceğim.
POSTA KUTUSU VE TANRIM SANA ŞÜKÜRLER OLSUN Sevgili okurlarım ve değerli dostlarım hanımımın ayağı kesileli 2 ay kadar olmuştu ve her geçen günde iyiye doğru gidiyordu. Ve ayrıcada hastane görevlileri tarafından baston değneğin yardımı ile ve bacağına balonda takılarak azda olsa yürütmeye çalışıyorlardı. Ve sonrada protez takımı için başka bir kliniğe göndereceklerdi. Ve ancak yazdığım gibi bizi sıkıştıran ve korkutan bir durum vardıki gerçek sigortamızın henüz hala gelmemiş olması idi. Ve bir sabah kalktığımda evimin posta kutusuna baktığımda büyükçe bir zarf vardı onu alıp kahveme varıyordum ve orada hollandacası olan birine okuttuğumda sigortamızın kabul gördüğünü ve gelip sigortamızı yaptırabileceğimizi söylüyorlardı. Sanki duyduklarıma inanamıyordum. Sigorta kahveme yakındı ve hemen mektubu okuyan arkadaşla sigortaya gidiyorduk ve görevlinin yanına varıyorduk ve bana gelen kağıdı veriyordum. Oda tamam kabul görmüş diyordu ancak görevli normal mi yapalım yoksa özel mi o an içimde hanımın hastanedeki durumunu düşünerek ne olur ne olmaz diye özel yapınız lütfen diyordum. Ve görevli o biraz pahalı olur bende olsun diyordum. Ve aylık 650 gulden görevli bizi ailece 4 kişilik sigortamızı yapıp veriyordu. Ve banada teşekkür ediyor ve ilavede yapıyorduki ilk müracaatımızda türkiyede iken hanımın şeker hastası olduğunu kendinde ameliyatlar geçirdiğini söylemen doğruları söylemen bizim içinde sizin içinde önem arzediyorduki sonradan öğrenmiş olsaydık sigortanızın iptali yoluna giderdik. Çünkü çoklarını iptal ettik dediğinde bana niçin teşekkür ettiğini anlamış oluyordum. Ve 2. kez sevindirici olayıda müracaat tarihimizden sigortamızın geçerli oluşu idi ve öyle oluncada hanımın ilk hastaneye yatışı ilede bir sorun kalmamış oluyordu. Bende orada görevliye sistematik düzenlerine ve bize yardımlarından dolayı teşekkür ederek oradan ayrılıyordum. İçim dolu heyecandı. Arkadaşada teşekkür ederek kahveye bırakıyor ve bir taksiye binerek hastaneye ulaşıyor hızlı koşar adımlarla hanımımın odasına yanına vararak müjde sigortamızı yaptırdım diyordum ve ikimizde gözyaşları arsında birbirimize sarılıyorduk. Sevgili okurlarım az sevinme değildi sigortamızı yaptırmamış olsaydık gurbet ellerde halimiz nice olurdu ve sonra aşağı görevlilere iniyor ve sigortamızı yaptırdığımı söylediğimde onlarda çok seviniyor ve işlemlerimizi tekrar ona göre düzenliyorlardı. Ve sonra sevgili okurlarım yukarıda hanımımı elle sürülür sakatlar arabasına bindirerek hastanenin kafeteryasına iniyor orada elhamdüllillah bu tehlikeyi de atlattık diye bir nefes alarak orada birer kahve içerek sohbet yapıyorduk. İnsanlar yaşadıkça başlarına iyisi ve kötüsü ile işler gelecekti. Mevlanın sevgisini de kazanmış olanları da yüce mevlam bir yerde ağlatacak bir yerde ise güldürecekti. Ne mutlu hakkına razı olarak isyan etmeden mevlasına bağlı olarak yaşayan insanlara diyorum.
BU KADAR OLDU YA Evet sevgili okurlarım yazmaya devam edelim. Hanımımın ayağı iyileşme durumlarına gelmişti ve 4 ay sonrası ofurtam denilen protez takma yeri olan bir kliniğe sevk ediliyordu. Şansımızda olsa gerek orası da kahveme yürüyerek gidecek kadar yakın sayılırdı ve orası tüm imkanlarla donanımlı ve her şeyi ile güzel bir yerdi. Sevgili okurlarım yine yeri gelmişken yazalım oralardaki insanlar için yapılmış olan imkanları memleketimizdekilerle karşılaştırdığımızda vay bizim sahipsiz ve sanki kimsesizlermiş gibi perişan bırakılmışlığın acısı üzüntüsü yüreğime oturuyordu ve güzelim halkımız diyede içimden hayıflanıyordum. Sevgili okurlarım bellimi olur bu işler bakarsınız yarın yine içimizden birisi çıka gelerek aradığımızı bulabiliriz. Yer yarılır adam çıkar ummadığın taş baş yarar misali gibi Allah var her şeylerde var oldukça devamlı var olacaktır. Ve böylece sevgili okurlarım günler ayları aylar yılları kovalıyordu. Ve ben hem kahvemi çalıştırıyor beraberinde de diğer işlerime koşuşturuyordum. Günde 2 3 kez hanımımı ziyarete gidiyordum. Hanımımın yürüyebilmesi içinde bütün imkan ve olanakları kullanıyorlardı. Arada bir geçici takılan protez ile hanımımı yürütüyorlardı. İşte sevgili okurlarım buradan şunu çıkartmamız gerekir yüce mevlam teknolojisini vererek insanlara onu buldurmayı sağlayarak tekrar insanları hayata yaşama döndürüyordu. Sevgili okurlarım yine çok önemli olduğu için yazma ihtiyacı duydum. Şunu demek istiyorum insanlar mevlanın maalesef böyle yaptığını üzülerek söylerimki farkında değiller. Ve ondan dolayı gerektiği gibi şükredip sabretmiyorlar. Sevgili okurlarım bu olguyu sadece hatırlatmak istedim. Hanımımın ayağı 1991 yılının şubat ayında kesilmişti ve aradan 6 ay gibi uzunca bir zaman geçmişti. Protezini taktıktan sonrada taburcu edilip evimize çıkartacaklardı. En çok çektiğimiz ve aradığımız husus ise klinikte bizden başka türkün olmayışıydı. Allah kimseyi oraya düşürmesin ve canımız kanımız Türklerimizi de her yerde arıyor oluyorduk. Sevgili okurlarım kahvemde de dolu dolu müşterilerim olmuştu. Onlarla ilişkilerim hep dostluğa dönüşüyordu. Ve hepsinden de ayrı ayrı yadımlar görüyordum. Hatırlayanlar olursa buradan yazım aracılığı ile buradan hepsine teşekkür ediyorum. Ve ayrıca insanımızın sevgisi de bana moral oluyor ve ayakta kalmamı sağlıyordu. Bu vesile ilede sevgili okurlarım Allah kimseyi insan sevgisinden mahrum etmesin diyorum. Zaten dünyanın kuruluşu ve insanlığın yaradılış sebebi de dava insanlık davası değilmiydi yine demek istiyorum ki ne mutlu bunları da böyle idrak ve şuuru içersinde olarak yaşayabilen insanlara allaha emanet olunuz sevgili okurlarım.
UMUT KORKU BİR ARADA VE BİR DAVETİYE KARTI Evet sevgili okurlarım olayları ve olanları yazmaya devam edelim. Hanımımın protezi yapılıp ayağına takılmıştı. Artık bastonsuzda yürüyebiliyordu. Ve eve taburcu olmasınada 2 hafta kalmıştı. Ve biz buna çok seviniyorduk. Tam osıra dayı oğlunun şehrinde geçici oturma izini aldığımız yabancılar polisinden bize bir davetiye kartı geliyordu. Ama niçin çağrıldığımızda belli değildi. Acaba gerçek oturma izinimizi mi verecekler diye merak ediyorduk ve olaydan avukatımında haberi var idi oda bilmiyordu ve biz niçin çağrılıyorduk. Bir gün klinikten müsaade alarak avukatım hanımım tecümanım ve ailece tilburg şehrinin yabancılar polisine gidiyorduk. Oraya vardığımızda polis pasapotlarımızı alıyordu ve bakanlığımızdan gelen haber dolayısıyla geçici olarak verdiğimiz oturma müsadenizi iptal etmek durumundayız diyorlardı. Ve ben müdahale ederek niçin verildi niçin iptal ediliyor suçumuz nedir bunu öğrenmek isterim ve ayrıca diyordumki bakınız beyler gördüğünüz gibi hanımımın ayağını kaybetmiş durumdayız sonra biz kendi kendimizi geçindiriyoruz devletinizden de herhangi bir yardım talep etmedik. Ayrıcada yabancı sermayeye dayalı bize ümit verilerek sermayemi iş yerine bağlamış oldum. Bu doğrumudur ve adaletlimidir. Polisler beni dinledikten sonra beyefendi çok haklısınız biz ancak görevimizi yaptık hanımının ayağının kesildiğini bilmiyorduk. Bize 3 gün bir zaman verin telefon açarak bakanlıkla bir görüşelim. Tamam diyorduk ve çok sıkıcı geçen o 3 günü bekleriz ve sonra yine avukatım tercümanım ve ailece biz polise geliyorduk. Polis beyler bakanlıkla görüştük hanımının ayağının kesilmesinden dolayı geçici oturma izininizi vereceğiz ve ben yine müdahale ederek yani polis bey bu şu demek mi oluyor hanımımın ayağı kesilmemiş olsaydı şu an bize geçici oturma iznini vermeyip haydi türkiyeye gidinizmi denilecekti. Polis susup kalıyordu. Tamam biz bakanlığa yazışma ile derdimizi anlatarak başvuruda bulunuruz. Ayrıca ben aklanmak istiyor ve her ne ise öğrenmek istiyorum. Bu geçici oturma izni niçin verildi ve niye geri alındı. Onuda bakanlığa soracaksınız diyordum. Tamam sorarım olumlu bir cevap alamazsam suçlu veya suçsuz olduğuma dair o zaman bende bakanlığı mahkemeye veririm. Polisler burada avukatınız var onun yerine siz avukatlığınızı yaptınız siz avukat olmalıymışsınız diye espri yapıyorlardı. Ve biz oradan ayrılıyorduk. Ve avukatıma diyordum acele bakanlığa bu doğrultuda gereken yazışmayı yap ve gönder diyordum oda tamam hemen yapar gönderirim diyordu. Ve sevgili okurlarım yinede seviniyordukki geçici oturma iznini almıştık ve sonra avukatım yazışmayı yapıp gönderir ve cevabı kısa zamanda gelir. Bir yanlışlık olduğunu yabancı sermayeye dayalı kahve açarak biz o yönde kanun kalktı biliyorduk hiçbir suçunuz yoktur kısa zamanda gerçek oturma izni başvurunuz değerlendirilecektir. Kanun o yönde de devam ediyor başarılar dileriz. Sevgili okurlarım bakanlığın bu açık ve net yanıtını aldıktan sonra rahatlıyordum. Sevgili okurlarım ve değerli dostlarım burada size şunu söylerimki hak verilmez alınırdı ancak insanlar doğru yerde ve doğru zamanda gerçek mücadelelerini verebildikleri zaman muhakkak haklarını alacaklardır. Ve tabii diyorumki başınıza ne iş gelsin nede siz uğraşmış olun gelincede inşallah siz dediğim gibi hepinize her konuda başarılar temennisinde bulunurum. Şimdide sevgili okurlarım yine bir başka konuyu yazmaya devam edelim.