37-Karanlığa Gömülmüş Sağır ve dilsizler
“Ayetlerimizi yalanlayanlar karanlıklar içinde kalmış sağır ve dilsizlerdir. Allah kimi dilerse onu şaşırtır, dilediği kimseyi de doğru yola iletir”. (Enam:6/39)
Ayet, Allah’ın ayetlerini yalanlayanların,karanlıklar içinde bocalayan,sağır ve dilsizler gibi, Allah’ın dilediğini saptırıp dilediğini doğru yola ileteceğin bildiriyor. Karanlıklar içinde kalan sağır ve dilsiz nasıl doğru yolu bulabilir? İşitmez ki iletilen çağrıya kulak versin, Konuşamaz ki imdat dilesin. İşte Allah’ın ayetlerini yalanlayanlar da inkarlarının karanlığında kalmışlar, gerçeği anlama yetenekleri körelmiştir. Bir türlü o bilgisizlik ve küfürlerini karanlığımdan kurtulamazlar.255
38-Gaybın Anahtarları
“Gaybın anahtarları Allah'ın yanındadır; onları O'ndan başkası bilmez. O, karada ve denizde ne varsa bilir; O'nun ilmi dışında bir yaprak bile düşmez. O yerin karanlıkları içindeki tek bir taneyi dahi bilir. Yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır.”(En’am,6/59)
Ayet ilm-i İlahinin şümulünü anlatmaktadır. Elmalılının ifadesiyle “bu ayetin evvela gaybtan şuhuda makulden mahsusa, sonra derece derece mahsustan makule, şuhuddan gaybe giden öyle bedii bir terkibi vardır ki bunun izahı ne biter ne de acaibi tükenir.”256
Ayette gecen “gaybın anahtarları” gayba bir isteare olarak değerlendirilmiştir. Çünkü kapalı hazinelere anahtarlarla ulaşılır. Gaybın anahtarının O’nun yanında olduğu ifade edilerek gaybı Allah’tan başka kimsenin bilmeyeceğine ve anahtarlarda yüce yaratıcının katında olduğu için izin verdiği peygamberler hariç kimsenin bu bilgilere ulaşılamayacağına bir delalet vardır. Yine ayette geçen “düşen bir yaprak ve yerin derinliklerinde bir dane yoktur ki Allah onu bilmesin” ifadeleri Allah’ın cüziyyatı bildiğine delalet eder. 257
Göklerde ve yerde insan ilminin keşfedip insanlığın istifadesine sunamadığı nice hazineler vardır ki Allah bunları bilir, zamanı geldiğinde, dilediğini insanlığın istifadesine sunar, dilediğini de kendi ilminde saklı tutar.kanaatimizce işte gaybın anahtarlarından maksat bunlar olmalıdır.
39-Şaşkın Bir Halde Çöle Düşenler
“De ki: Allah'ı bırakıp da bize fayda veya zarar veremeyecek olan şeylere mi tapalım? Allah bizi doğru yola ilettikten sonra şeytanların saptırıp şaşkın olarak çöle düşürmek istedikleri, arkadaşlarının ise: "Bize gel! " diye doğru yola çağırdıkları şaşkın kimse gibi gerisin geri (inkârcılığa) mı döndürüleceğiz? De ki: Allah'ın hidayeti doğru yolun ta kendisidir. Bize âlemlerin Rabbine teslim olmamız emredilmiştir”. (Enam:6/71)
Bu ayet, tevhidi kabul ettikten sonra şirke dönen, tek bir ilaha kulluk ile çeşitli ilahlara kulluk arasında tereddüt eden kimsenin şaşkınlığını, hayretini canlı ve müşahhas bir şekilde sanki insan eliyle dokunup hissedecekmiş gibi tasvir ediyor258. Şeytanlar onu aldatıp Allah’ın yolundan saptırmışlar, küfre itmişlerdi. Bu halde şaşkın dolaşırken, Peygamber ve müminler “Bize gel” diye doğru yola çağırmaktadırlar. İşte akıllı ve basiretli insana düşen, tereddüdden sıyrılarak, peygamber ve müminlerin çağrısına uymak ve imanın sağladığı huzur ve emniyete kavuşmaktır.
Bir insan düşünün Şeytanın şaşırtıp çöle düşürdüğü bir insan. Yolunu ve yönünü bulmada kararsızlık,şaşkınlık içinde çaresiz.Tevhitten sonra şirk çölünün karanlığında,ürkütücü yalnızlığın ortasında aç, susuz...Ne olurdu bu şaşkınlığın sonunda tevhide götüren doğru bir yöneliş gelebilseydi. Ama öbür tarafta hidayeti seçmiş güven içinde doğru yolda ilerleyen arkadaşları yer alıyor. Onu hidayete çağırıyorlar. “Bize gel” diyorlar. O ise şaşkınlıkla davet arasında bocalıyor. Nereye gideceğini bilmiyor ve hangi yöne koşacağına karar veremiyor.
40-Bataklıkta Oynayanlar
“ (Yahudiler) Allah'ı gereği gibi tanımadılar. Çünkü "Allah hiçbir beşere bir şey indirmedi" dediler. De ki: Öyle ise Musa'nın insanlara bir nûr ve hidayet olarak getirdiği Kitab'ı kim indirdi? Siz onu kâğıtlara yazıp (istediğinizi) açıklıyor, çoğunu da gizliyorsunuz. Sizin de atalarınızın da bilemediği şeyler (Kur'an'da) size öğretilmiştir. (Resûlüm) sen "Allah" de, sonra onları bırak, daldıkları bataklıkta oynaya dursunlar!”(En’am,6/91)
Ayette geçen “ğamre” kelimesi boyu aşan su anlamındadır259. Dolayısıyla ayette kafirler , çamur ve su ile dolu bir bataklık içinde oynayan ve zemini de sağlam olmadığı için geddikçe dibe doğru batan ve ölüme kayan kimselere benzetilmiştir. Burada kafirlerin cehalet ve cehalet ve körlüklerine mesel olarak zikredilmiştir. Veya suya girip, çocukça oynayanlara benzetilmiştir. Çünkü kafirler bu dünya hayatını oyun ve eğlenceyle geçirip, vakitlerin boşa harcamaktadırlar. “Bırak onları gafletleri içinde” ifadesi “ bırak ne halleri varsa görsünler” tarzın da bir teselli cümlesidir. 260
41-Işıklı Yolda Yürüyenler İle Karanlıkta Kalanlar
“Ölü iken dirilttiğimiz ve kendisine insanlar arasında yürüyebileceği bir ışık verdiğimiz kimse, karanlıklar içinde kalıp ondan hiç çıkamayacak durumdaki kimse gibi olur mu! İşte kâfirlere yaptıkları böyle süslü gösterilmiştir.” (Enam:6/122)
Bu ayette ki temsilde Yüce Allah, Hidayet dip sapkınlıktan kurtardığı ve ışığında yürüyeceği bir nur verdiği mümin kimseyi, diriye; kafiri de karanlıklar içinde kalıp bir yol bulup ta çıkamayan etrafında dönüp dolaşan bir ölüye benzetmiştir. Bu ayetin Hz. Hamza ile Ebu Cehil hakkında; yahut Ammar ile Ebu Cehil hakkında nazil olduğu rivayet edilir.261
İbni abasa göre ise, ölü halde olan kimse kafir kişidir. Buna hayat verilmesi hidayettir. Ona verilen nur Kur’an’dır. Zulümat ise küfür ve dalalettir. 262Bazılarına göre ise ayete geçen ölüm bir yönüyle cehalet, ölüye hayat verilmesi ise ilimdir.Cehalet karanlığında adeta bir ölü gibi bulunan kimse, ilim nuruyla hayat bulur, insanlar içinde temayüz eder.işte böyle bir nur ile insanlar arasında gezen mümin, elbette küfrün karanlıkları içinde yüzen kafir gibi değildir. 263
Dostları ilə paylaş: |