Biz bu araştırmamızda kutsal kitabımız olan Kur’an-ı Kerimde yer alan temsilleri çeşitli yönleriyle ele alıp, bu konuda bilgi vermeye çalışacağız


II.BÖLÜM : KUN’AN’DA MESELLERİN YERİ



Yüklə 0,74 Mb.
səhifə3/41
tarix02.11.2017
ölçüsü0,74 Mb.
#27821
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   41

II.BÖLÜM : KUN’AN’DA MESELLERİN YERİ

A- KUR’AN’IN BELAGATINA GENEL BİR BAKIŞ


Kur’an’ın belagatına geçmeden önce ilk olarak belagatın tanımı ve kısımlarına değinmek yerinde olacağı kanaatindeyiz. Çünkü genel belagat kurallarına değinmeden, Kun’an’daki belagattan bahsetmek havada kalacaktır.

1- Belagat


Kur’an-ı Kerim’in mucize oluşu çeşitli yönlerde olmakla beraber, i’cazının en yüksek veçhi, nazmındaki belagattan doğan lisan-i İ’cazındandır. Bunun için Kur’an’ın temsilinden önce belagatına değinmek istedik.

Belagat; sözlükte varmak ve hedefe ulaşmak manalarına gelir. Bir terim olarak ise “Belagat”: doğru bir manayı kendisine uygun olan üstün ifadelerle anlatmaktır.50 Fesahat ise sözlükte açıklık, duruluk,anlamlarına gelir51.Tanım olarak ise Fesahat; sözün güzel olması anlamına gelir52.

2- Belagatın Kısımları


Belagat başlıca şu üç bölüme ayrılır:

a- Meâni


Bu ilim sözün yerinde kullanılmasını, muhatabın haline uygun söylenmesini sağlar.53 Durumun değişmesiyle sözün şekilleri de değişir. Belagatı terzilik sanatına benzetirsek, Meâni, terzinin muhatabına uygun elbise dikmesidir. Çocuğa büyük elbisesi dikilemeyeceği gibi , büyüğe de bir çocuk elbisesi dikilmesi uygun olmaz. Beliğ kişide tam muhatabına uygun söz söyler, onun seviyesinden hitap eder.54

b- Bedî


lafız ve mananın süslenmesidir. Muktezâyı hale uygun sözlerin lafız bakımından kusursuz, mana yönünden makul ve aynı zamanda bir âhenge sahip olmasının usûl ve kaidelerini inceleyen ilme”Bedî İlmi” denilir. 55 Terzinin müşterisinin endamına göre diktiği elbiseyi daha güzel göstermek için yer yer süslemesi gibi.

c- Beyan


Bir terim olarak “beyan” bir manayı farklı söz ve usullerle anlatmayı öğreten belirli usul ve kuralları olan bir ilimdir. Başka bir deyişle beyan mananın farklı üsluplarla, çeşitli yollarla ifade edilmesidir. Belagat ilmini meydana getiren üç ilim dalından birisidir. İfadelerdeki açıklık derecesi ; o ifadenin hakikat, mecaz, teşbih, istiare ve kinaye olmasına göre değişir. İşte beyan ilmi bu ifade tarzlarından hangisinin daha beliğ olduğunu inceler.56Bir terzi elbiseyi farklı tarzlarda, modellerde dikebildiği gibi beliğ bir kişide aynı manayı çeşitli şekillerde anlatabilir.Mesela; “Yakup’un çok uykusu var” yerine “Yakup’un gözünden uyku akıyor” gibi.57

Bizim bu tezimizde ele alacağımız temsiller , beyan ilminin sahasına girmektedir.


3- KUR’AN’IN BELAGATI VE İ‘CAZI

a. Kur’an’ın Belagatı


Bütün Peygamberler, yaşadıkları toplumlarda hem maddi, hem de manevi yükseliş için önderlik etmişlerdir. Peygamberlere verilen ayrı ayrı mucizeler maddi yükselişi için insanları taklitlerini yapmaya teşvik mesajı taşımıştır. Bu sır gereği gemicilerin Hz. Nuh’u, terzilerin Hz. İdris’i ve doktorların Hz. İsa’yı kendilerine örnek almaları anlamlıdır. Cenab-ı Hakk tarafından peygamberlerin ellerine verilen mucizeler de tesadüfi olmamıştır. Aksine, onların yaşadıkları dönemde en fazla ilgi duyulan ve ihtiyaç hissedilen alanlarda mucizelerin gösterildiği görülmüştür. Peygamber Efendimizin (a.s.v.) yaşadığı dönemde en çok rağbet gören beliğ söz söylemek olduğu için en büyük mucizesi Kur’an olmuştur. O zamanda belagat o kadar önemlidir ki, bir şairin sözü için iki kavim savaşırdı ya da barışırdı. Hatta yedi şairin yedi kasidesinden oluşan “muallakat-ı seb’ayı” altın harflerle yazarak Kabe’nin duvarına asan Araplar, bunu en büyük iftihar kaynağı olarak görmekteydiler.58 İşte, böyle bir ortamda inen Kur’an, bütün insanlığa belagat noktasında benzerinin getirilmesi için meydan okuduğu halde, değil bir suresine, bir harfine bile nazire getirilememesiyle eşsizliğini tüm aleme ilan etmiştir. Bu konudaki açık ayetlerden üçü şöyledir: "De ki:'Andolsun, eğer insan(lar) ve cin(ler) şu Kur'an'ın bir benzerini getirmek üzere toplansalar, yine onun benzerini getiremezler. Birbirlerine arka olup yardım etseler de (bunu yapamazlar) "59. "Yoksa onu uydurdu mu diyorlar? De ki: Öyleyse siz de onun benzeri on uydurulmuş sure getirin; eğer doğru iseniz Allah'tan başka, çağırabildiklerinizi de (yardıma) çağırın (da bunu yapın)!".60 "Yoksa 'onu uydurdu' mu diyorlar? Deki: "Eğer doğru iseniz haydi onun benzeri bir sure getirin ve Allah'tan başka çağırabildiklerinizi de çağırın!".61

Peygamberimizin (a.s.m.) en büyük bir mucizesi olan Kur’anda belagat, en üstün şekli ile mevcuttur. Bu anlatılanlarla ilgili çok sayıda örnek verilip, Kur'an'ın bu edebî yönü delillendirilebilir.Ancak biz bir tane ile yetineceğiz. Allah(cc)Kur'an-ı Kerimde

َعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ َلَكُمْ فِي الْقِصَاصِ حَيَاةيَاْ أُولِيْ الأَلْبَابِ

(Ve bu kısasta sizin için hayat vardır.) 62 buyuruyor. Bu veciz ifade, belagatın en üst derecesine ulaşmış bir i'câz örneğidir. Bu ayet-i kerime ile, Arapların bu konuda Kur'an inzal olmadan önce en mu'ciz söz olarak kabul ettikleri  "El-katlü enfâ li'l-katli (Öldürmeyi en çok yok eden yine öldürmedir)"  sözü arasında, belâgat ve i'caz açısından çok farklı ve çok daha beliğdir.63

b- Kur’an’ın İ’cazı


Kur’an’ın i’cazına geçmeden önce mucizenin tarifini yapmak yerinde olacaktır.

Mucize: Benzerini getirmek isteyenleri aciz bırakması Peygamberliğin ilanı ile birlikte muhataplara meydana okunarak ortaya konan ve insanları acze düşüren olağanüstü şeye mucize denir.64

Kur’an’ın i’cazı’nın esası nazmıyla alakalıdır. Yani harflerin, kelimelerin ve surelerin birbirleriyle bütünlük arz etmesi, onda yer alan her şeyin bulunduğu yere tam uygunluk arz etmesidir. Kur’an’da her kelime binanın tuğlaları gibi yerli yerine oturtulmuştur.65

Kur'an, Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s)'in mucizesidir ve mucize yönü kıyamete kadar kalıcıdır. Diğer peygamberlere verilen mucizelerin kalıcılık yönü yoktur.66 Onların mucizeleri, dönemlerinin tamamlanmasıyla son bulmaktadır. Aslında son peygamberin mucizesinin kalıcı ve sürekli olması, gereklidir.67 Hz. Peygamber (s.a.s)’de bu hususta şöyle buyurmaktadır: "Hiç bir peygamber yoktur ki, zamanındaki insanların inandıkları mucize(ler) kendisine verilmiş olmasın. Mucize olarak bana verilen ise, bana vah yettiği Kur'an'dır. Dilerim ki kıyamet günü peşinden gideni en çok olan, ben olunum"68

Kur’an’ın hangi yönlerden mu’ciz olduğu konusunda tefsirlerde ve usul kitaplarında bir çok açıklamalar yapılmıştır. Bunların en önemlileri ise şu yönlerdir:


  • Lafzındaki fesahat

  • Manasındaki belagat

  • Nazmındaki cezalet

  • Gaybi bilgilerden haber vermesi

  • Hükümlerinde ki isabet

  • İşaret etmiş olduğu ilmi gerçekler

c- Kur’an’da İ’caz Varmı-Yokmu?(Kur’an’da Mecaz Tartışması)


Bu husus İslam tarihinin en eski tartışma konularından biridir. Ekseriyet Kur’an’da mecazın varlığını kabul etmiş ve bu hususta ciltlerce kitaplar yazılmıştır. Hatta İslâmi ilimlerde “Kur’an’ın İ’cazı” diye bir edebiyat kolu oluşmuştur. Bir grup ta bunun aksini savunarak Kur’an’da mecazın olmadığını iddia etmişlerdir.Ebu İshak el-İsfehani (Ö.418/1027)gibi bazı alimler daha da ileri giderek Arap dilinde dahi mecazın olmadığını savunmuşlardır.69

Bu hususta İ. Cerrahoğlu’nun “Tefsir Usulü” kitabında ki şu bilgilere yer vermekle yetineceğiz:

“Kur’an-ı Kerim’de kelimeler hakiki manalarında kullanıldıkları gibi, bazen de mecazi manalarda kullanılırlar. Kelimelerin hakiki manalarında kullanılmış olmasında bir ihtilaf yoktur. Kelimelerin mecazi kullanılışına gelince bu hususta görüş ayrılıkları belirmiştir. İslam alimlerinin çoğunluğu, kur’an’da mecazın varlığını kabul etmişlerdir. Fakat bir Şafii alimi olan Ebu’l-Abbas Ahmed b. Ahmed et-Taberi (335/946), bir Maliki fakihi olan Huveyzimendad (400) Zahiri mezhebinin kurusu olan Davud b. Ali b. Halef el-İsbahani (270/883) ile oğlu Muhammed (297/910) ve Mutezile fukarasından olan Ebu Müslim Muhammed b. Bahr el-İsbahani (370/980) gibi zevat, mecazın Kur’an’da olamayacağını söylemişlerdir. Onlara göre mecaz, yalanın kardeşidir. Kur’an ise bu gibi şeylerden münezzehtir. Konuşan kimse, bir hakikatı ifade etmek için sıkıntıya düşerse ariyet olarak mecazı kullanır. Böyle bir durum Allah için bahis konusu olamaz. Böyle bir şey onun için muhaldir. Eğer böyle bir şey kabul edilirse Allah için noksanlık teşkil eder, derler.Yukarıda da söylediğimiz gibi pek çok kimse bu görüşü kabul etmez ve onun batıl olduğunu söylerler. Muhaliflerin söylediği gibi Kur’an’dan mecazı kaldıracak olursak, onun güzellik yönü de ortadan kalkmış olur. Belagat sahipleri, mecazın hakikatten daha beliğ olduğunda ittifak etmişlerdir. Kur’an’ın ibaresinin tatlılığı ve çekici güzelliği, biraz da kendisinde mevcut olan mecazlardan ileri gelir.70


Yüklə 0,74 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   41




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin