98-Prangalı Mahkumlar
“Biz, onların boyunlarına halkalar (boyunduruklar- bukağılar) geçirdik. O halkalar çenelere kadar dayanmaktadır. Bu yüzden kafaları yukarı kalkıktır. Önlerinden bir set ve arkalarından bir set çektik de onları kapattık, artık göremezler.” (Yasin:36/8,9)
Ayetler kafirlerin küfür de ısrarı, Hakk’a iltifat etmemeleri ve boyun eğmemelerini temsili bir üslupla anlatmaktadır. Veya, iman etmedikleri için ceza görecek olan kafirlerin durumunun temsili bir ifadesidir. Ayetlerde iki ayrı temsil getirilmiştir.Birinci temsilde elleri bukağılarla boyunlarına bağlanmış insanlar temsil edilmiştir. Bununla küfürde inatları, Hakk’a yönelmemeleri ve boyunlarını o tarafa çevirmemeleri anlatılmıştır. İkinci temsil de ise önlerinden ve arkalarından set çekilip önlerini ve arkalarını göremeyen insanların hali temsil edilmiştir. Bununla da basiretleri olmadığı ve Allah’ın ayetlerine nazar etmekten kör oldukları beyan edilmiştir.348
99-Ashab-ı Karye
“İman yolları, kendilerine kapalı olduğu için hakkı göremezler. Onlara, şu şehir halkını misal getir: Hani onlara elçiler gelmişti.İşte o zaman biz, onlara iki elçi göndermiştik. Onları yalanladılar. Bunun üzerine üçüncü bir elçi gönderdik. Onlar: Biz size gönderilmiş Allah elçileriyiz! dediler.Elçilere dediler ki: Siz de ancak bizim gibi birer insansınız. Rahmân, herhangi bir şey indirmedi. Siz ancak yalan söylüyorsunuz. (Elçiler) dediler ki: Rabbimiz biliyor; biz gerçekten size gönderilmiş elçileriz. "Bizim vazifemiz, açık bir kilde Allah'ın buyruklarını size tebliğ etmekten başka bir şey değildir" dediler.(Bunun üzerine onlar:) Doğrusu siz bize uğursuz geldiniz. Eğer bu işten vazgeçmezseniz, andolsun sizi taşlarız. Ve bizden size mutlaka fena bir kötülük dokunur, dediler.Elçiler şöyle cevap verdi: Sizin uğursuzluğunuz sizinle beraberdir. Size nasihat ediliyorsa bu uğursuzluk mudur? Bilakis, siz aşırı giden bir milletsiniz. Derken şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi. "Ey kavmim! dedi, bu elçilere uyunuz!". "Sizden herhangi bir ücret istemeyen bu kimselere tâbi olun, çünkü onlar hidayete ermiş kimselerdir."Bu tavsiyeden ötürü adama dönerek “Vay, sen de mi onların dinindensin” dediler. Bunun üzerine adam şöyle dedi: "Bana ne olmuş ki, beni yaratana ibadet etmeyecekmişim! Halbuki, hepiniz O'na döndürüleceksiniz.". "O'ndan başka tanrılar mı edineyim? O çok esirgeyici Allah, eğer bana bir zarar dilerse onların (putların) şefâati bana hiçbir fayda vermez, beni kurtaramazlar.". "İşte o zaman ben apaçık bir sapıklığın içine gömülmüş olurum."."Şüphesiz ben, Rabbinize inandım, beni dinleyin." Azgınlar bu sözleri dinlemeyip, o zatı taş yağmuruna tuttular. Tam öleceği esnada ona. Ona: Cennete gir" denilince. "Keşke, dedi, kavmim bilseydi!". "Rabbimin beni bağışladığını ve beni ikrama mazhar olanlardan kıldığını !". Biz ondan sonra, onun milletini helâk etmek için üzerlerine gökten herhangi bir ordu indirmedik ve indirecek de değildik. (Onları helâk eden) korkunç sesten başka bir şey değildi. Birdenbire sönüverdiler.” (Yasin:36/12-29)
Ashab-ı karye kıssası, Hz. Peygamberi tanımayan ve Müslümanlara her türlü eza ve cefayı reva gören Mekke müşriklerine karşı getirilen bir temsildir. Ekser müfessire bu şehrin Antakya olduğu; elçilerin ise Hz. İsa’nın iki havarisi ve üçüncüsü ise Şem’un isimli, daha hikmetli hareket eden birisidir. 349
Elmalılı ya göre ise iki elçi, Hz. Musa ve Hz. İsa’dır. Bunların davasını teyid eden üçüncü elçi Hz. Muhammed’dir.350
100-Eğri Hurma Dalı
“Ay için de birtakım menziller (yörüngeler) tayin ettik. Nihayet o, eğri hurma dalı gibi (hilâl) olur da geri döner.(Yasin, 36/39)
Ayeti kerime, Ay’ın menzillerinden bahisle, onun ay sonundaki durumunu,hurmanın eskimiş beyaz bir dalına benzetmektedir.Zemahşeri’ye göre, hilal halindeki ay, üç cihetle yaşlı eski hurma dalına benzer: Hurmanın eski dalı incelir, kıvrılır ve sararır. Hilal halindeki ayın durumu da böyledir.351
101-Dirilişi İnkar Eden Kimse
“İnsan görmez mi ki, biz onu meniden yarattık. Bir de bakıyorsun ki, apaçık düşman kesilmiş.Kendi yaratılışını unutarak bize karşı misal getirmeye kalkışıyor ve: "Şu çürümüş kemikleri kim diriltecek?" diyor. De ki: Onları ilk defa yaratmış olan diriltecek. Çünkü O, her türlü yaratmayı gayet iyi bilir. Yeşil ağaçtan sizin için ateş çıkaran O'dur. İşte siz ateşi ondan yakıyorsunuz. Gökleri ve yeri yaratan, onların benzerlerini aratmaya kadir değil midir? Evet! Elbette kadirdir. O, her şeyi hakkıyla bilen yaratıcıdır. Bir şey yaratmak istediği zaman Onun yaptığı "Ol" demekten ibarettir. Hemen oluverir. Her şeyin mülkü kendi elinde olan Allah'ın şanı ne kadar yücedir! Siz de O'na döneceksiniz.” (Yasin:36/77-83)
Öldükten sonra dirilmeyi inkar eden Übey b. Halef çürümüş bir kemik alıp elinde ufaladıktan sonra Resulullah’a dönerek: “Allah’ın, bu çürümüş kemikleri tekrar dirilteceğine mi inanıyorsun?” dedi. Resulullah(s.a.), “Evet, seni diriltecek ve cehenneme sokacak” diye cevap verdi. Bunun üzerine 77. ve 78. ayetler nazil oldu.352 Bu Müşrik güya kendince bir misal getirir. Oysa kendisi pis bir meniden yaratılmıştır. O Allah kemikleri hiç yok iken ilk defa yaratan, her çeşit mahlukatı en iyi şekilde yaratan, yeşil ağaçtan ki bir birlerine zıt olmalarına rağmen ateşi çıkaran, muazzam yerleri ve gökleri yaratan dâima yaratıcı olan göklerin ve yerin mülkü ve meleküt elinde olan, bir “ol” demesiyle her şeyi anında yaratan o Allah elbette bu kemiklerden yaratmaya kadirdir.
102-Gün Yüzü Görmemiş Bembeyaz Yumurta
“ Onlar, gün yüzü görmemiş yumurta gibi bembeyazdır.(Saffat,37/49)
Cennet kadınlarını anlatan bu ayette, kadınların son derece parlak ve temiz oldukları teşbih üslubuyla anlatılmıştır.bu ise güzelliğin zirvesine bir işarettir.353
“Şimdi ziyafet olarak, cennet ehli için anılan bu nimetler mi daha hayırlı, yoksa zakkum ağacı mı?Biz onu (zakkumu) zalimler için bir fitne (imtihan) kıldık. Zira o, cehennemin dibinde bitip yetişen bir ağaçtır.Tomurcukları sanki şeytanların başları gibidir. (Cehennemdekiler) ondan yerler ve karınlarını ondan doldururlar.”(Saffat, 37/62-66)
Ayette zakkumun tomurcukları, şeytanların başlarına benzetilerek bir temsil yapılmıştır. Bu genelde “Muhayyel “bir teşbih olarak yorumlanır. Nitekim son derece iyi olana “melek gibi”; son derece çirkin olana da “şeytan gibi” denir. Halbuki ne melek, nede şeytan insanlar tarafından görülmemiştir.354
Dünyada kafirler bunu inkar ettiler. Ateşin içinde ağaç olur mu? dediler. Cehennemde biten ağaç sözü geçince: Ateş, ağacı yakarken cehennemde nasıl ağaç olur? diye alay etmişlerdi. Bu bakımdan bu söz onlar için bir imtihan oldu. Bu sözden kastedilen manayı anlamadıklarından iyice küfre düştüler. Allah’ın, isterse, cehennemin yakmayacağı bir ağaç yaratabileceğini düşünemediler. 355
Dostları ilə paylaş: |