“Kitabı sağ tarafından verilen:" Alın, kitabımı okuyun" der. " Doğrusu ben, hesabımla karşılaşacağımı zaten biliyordum."Artık o, hoşnut kalacağı bir hayat içindedir, Yüce bir cennette,Meyveleri sarkmış halde.(Onlara denir ki:) Geçmiş günlerde işlediklerinize (iyi amellerinize) karşılık, âfiyetle yeyin, için.Kitabı sol tarafından verilene gelince,der ki:" Keşke, bana kitabım verilmeseydi!". "Şu hesabımın ne olduğunu bilmeseydim!". Keşke onunla (ölümümle) her iş olup bitseydi! Malım bana hiç fayda sağlamadı; Saltanatım da benden (koptu), yok olup gitti.” (Hakka,69/18-29)
Bu ayetlerde bir tablo halinde muhasebenin neticesi bildirilmiştir. Ayetin çizdiği tablonun pek çok numunelerini şu dünyada çocukların karne günlerinde veya imtihan sonuçlarında görmek mümkündür. O günlerde notları veya sınav neticeleri iyi olan öğrenciler sevinçten adeta uçarken, notları zayıf olanlara ise dünya dar gelmektedir. çoğunu bu dünyada görmek mümkündür.
143-Dünya Evini Aydınlatan Güneş Lambası
“Onların içinde ayı bir nûr kılmış, güneşi de bir lamba yapmıştır. Allah, sizi de yerden ot (bitirir) gibi bitirmiştir. Sonra sizi yine oraya döndürecek ve sizi yeniden çıkaracaktır.” (Nuh, 71/16-19)
Ayet beliğ bir teşbih ile Ay’ı bir nur, Güneşi de bir lamba olarak temsil etmiştir. Arzın bir sergi yapılması da yine beliğ bir teşbihtir. Bu teşbih ile Ay bir eve, gök yüzü bu evin tavanına, Ay ve Güneş bu eve asılı lambalara, yer yüzünü rengarenk bir halıya benzetilerek şahane bir teşbih yapılarak insanların ufukları açılmıştır.405 Yine ayeti kerime de ikinci bir benzetme ile , kıyamet günü,insanların kabirlerinden dirilmeleri, yerden otların bitmesine benzetilerek bir teşbih-i temsil yapılmıştır.
144-Ak Saçlı İhtiyarlar Gibi Çocuklar
“Peki inkâr ederseniz, çocukları ak saçlı ihtiyarlara çevirecek o günden kendinizi nasıl koruyabileceksiniz?” (Müzzemmil, 73/17)
Ayet, dehşetin şiddetini ifade eden bir teşbih-i temsildir.Zira şiddetli gam ve keder insana galip geldiğinde onu çökertir, ve ihtiyarlatır.406 Hatta bu süreç çok hızlı yaşandığında bakarsın insan bir anda ihtiyarlayıverir. Zemahşerinin rivayetine göre adamın biri rüyasında kıyameti, cennet ve cehennemi görür. Uyandığında sim siyah saçları bembeyaz olmuştur. 407
145-Cehennemin Bekçileri
“Üzerinde on dokuz (muhafız melek) vardır.31. Biz cehennemin işlerine bakmakla ancak melekleri görevlendirmişizdir. Onların sayısını da inkârcılar için sadece bir imtihan (vesilesi) yaptık ki, böylelikle, kendilerine kitap verilenler iyiden iyiye öğrensin, iman edenlerin imanını arttırsın; hem kendilerine kitap verilenler hem müminler şüpheye düşmesinler, kalplerinde hastalık bulunanlar ve kâfirler de: "Allah bu misalle ne demek istemiştir ki?" desinler. İşte Allah böylece, dilediğini sapıklıkta bırakır, dilediğini doğru yola eriştirir. Rabbinin ordularını, kendisinden başkası bilmez. Bu ise, insanlık için ancak bir öğüttür.” (Müddessir:74/30,31)
Yüce Allah insanları, böyle mahiyetini bilemeyecekleri garip ve acaib sayılarla, misallerle, mesellerle de imtihan edip, imanlarını denemiştir.Cenab-ı Allah anlaşılan ve herkesin kavrayabileceği misaller verdiği gibi böyle anlaşılamayacak misallerle de insanları imtihan etmiştir. Bu ayetlerde, Cehennemin bekçilerinin melekler,yani Zebaniler olduğu ve sayılarının da on dokuz olduğu bildirilir. Bu bir iman konusudur akılla bilinmez.İman edeled tereddütsüz diğer hususlar gibi hemen iman etmişler, kalplerinde hastalık ve maraz olanlar ise “Allah bununla neyi kastetmek istedi” derler408
“Bu "on dokuz"un ne olduğunu açıklayan kelime zikredilmiyor. Ancak bundan sonraki âyetten bunun, o cehennemin korucuları olan melekler yani zebaniler olduğu anlaşılıyor. Yüce Allah'ın şimdi sizin tam olarak bilip anlayamayacağınız ve ilerde ortaya çıkacak öyle kuvvet ve güçleri vardır ki onların hakikatini ancak kendisi bilir ve sizin ona mutlak surette inanmanız gerekir. İşte size onlardan bir örnek haber veriyor.”409Rivayetlere göre ayet inmeden önce kitap ehli Cehennemin meleklerinin sayısının on dokuz olduğunu biliyorlardı ve bu onların kitaplarında yazılıydı. Mekke’de bulunan Kitap ehli kimseler ve müminler bu ayeti duyunca Hz. Muhammed’in gerçekten bir Peygamber olduğuna daha kesin bir imanla inandılar.410
146-Aslandan Ürkmüş Yaban Eşekleri
“Böyle iken onlara ne oluyor ki, öğütten yüz çeviriyorlar. Sanki onlar aslandan ürküp Kaçan yaban eşekleri gibidirler.”(Müddessir:74/49-51)
Kur’an’dan, öğütten ve Nebi(sav)’den kaçan ve onun davetine icabet etmeyenler, aslandan ürkmüş yaban eşeklerine benzetilerek müthiş bir temsil yapınmıştır. Araplar özellikle avcılık işinden iyi anlıyorlardı geçim kaynaklarından biri de avcılıktı. Bu örnekle çok iyi bildikleri bir hususta kendilerine temsil getirilmiştir.
Bu ayetteki “Kasvere” kelimesi, bir lügate göre “avcı alayı” manasına gelmektedir. Bu hususla ilgili Elmalılı şu açıklamaları yapar: “KASVERE, "kasr" kökünden türetilmiş bir kelime olarak zorlu, zorba demek gibi olup "zorlu avcı alayı" veya "aslan" mânâlarına geldiği açıklanıyor. Lügatçıların çoğu kasvere'nin aslan mânâsına olduğunu söylemişlerdir. Bunun Habeş lügati olduğu da rivayet edilmiştir. İşte Kur'ân ile verilen Allah öğüdünden kaçan, onu dinlemek istemeyen budalalar öyle ürküp kaçıyorlar. Oysa o zavallı vahşi eşeklerin kaçmaları bir çaresizli k olmakla beraber yine de tehlikeden kaçmaktır. Onda belki bir kurtuluş, bir fayda düşünülebilir. Öğütten kaçan bu budalalar ise tehlikeden değil, kurtuluştan, kurtarıcıdan kaçıyor, faydalarını bırakıp yok oluşa koşuyorlar”411.
“Yüzler de vardır ki, o gün buruşacaktır; Kendilerinin, bel kemiklerini kıran bir felâkete uğratılacağını sezeceklerdir.Artık gözünüzü açın! Ne zaman ki can köprücük kemiğine dayanır,"Tedavi edebilecek kimdir?" denir. (Can çekişen) bunun gerçek bir ayrılış olduğunu anlar. Ve bacak bacağa dolaşır. İşte o gün sevk edilecek yer, sadece Rabbinin huzurudur.”(Kıyame:75/24-30)
Bu ayeti kerimelerde, İnsanların can verme hali ve ruhun bedenden ayrılıp Allah’ın huzuruna götürülüşü temsili bir yolla ve akıllara durgunluk veren bir üslupla anlatılmaktadır. Ayette geçen “Terâki” kelimesi köprücük kemikleri demektir.412Bu ifadeyle anlatılmak istenen ruhun bedenden ayrılıp köprücük kemiğine ulaşmasıyla artık ölüm hali başlamıştır. Yani can boğaza çıkmış, son nefesi vermek üzere iken, işte bu anda her şey bitmiş gözleri yuvalarından kaydıran büyük sıkıntı gelip çatmıştır.Ölüm sarhoşluğu ve sıkıntılarının şiddeti sebebiyle ölmek üzere olan bir kimsenin bacakları birbirine dolaşır. Bir rivayete göre bunlar ölünün kefene bürünen bacaklarıdır. İbn Abbas’tan gelen başka bir rivayete göre ise : “Bundan maksat; Dünyadan ayrılma sıkıntısı, ölümün şiddeti ve sıkıntılarıyla birleştiğinde demektir” O zaman bu ifade o büyük ve korkunç olayı temsili olarak anlatır. O şahısta dünya sıkıntılarının şiddeti, ahiret sıkıntılarının şiddetiyle birleşir. 413
Dostları ilə paylaş: |