Biz bu araştırmamızda kutsal kitabımız olan Kur’an-ı Kerimde yer alan temsilleri çeşitli yönleriyle ele alıp, bu konuda bilgi vermeye çalışacağız



Yüklə 0,74 Mb.
səhifə38/41
tarix02.11.2017
ölçüsü0,74 Mb.
#27821
1   ...   33   34   35   36   37   38   39   40   41

148-Saray Gibi Kocaman Kıvılcımlar


(İnkârcılara o gün şöyle denilir:) yalan saya geldiğiniz azaba doğru gidin! Üç kola ayrılmış,bir gölgeye gidin. Ki ne gölgelendiren ne de alevden koruyandır. O, saray gibi kocaman kıvılcım saçar.Her bir kıvılcım, sanki birer sarı deve gibidir.O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline!” (Mürselat: 77/29-34)

Ayet, cehennem azabının gayet hareketli ve renkli bir tasviri ve temsilidir. “Haydi gidin o üç çatallı gölgeye” ifadesinde tehekkümi bir istiare vardır. Çünkü bu gölge, bir başka ayette sarih olarak ifade edildiği gibi,cehennem dumanının gölgesidir.414 Keza üç çatallı gölge, alttan, üstten ve her yandan olmak üzere azabın ihatasını anlatır.415


149-Arz Döşeğine Dikilen Kazıklar


Biz yeryüzünü bir döşek, yapmadık mı? Dağları da birer kazık, Sizi çifter çifter yarattık. Uykunuzu bir dinlenme kıldık. Geceyi bir örtü yaptık. (Nebe, 78/6-10)

Dağların birer kazık , birer direk yapılması, çadır yapılırken direkler dikilip , örtünün anlarla denge de durup düşmemesine veya kolonlar üzerine kurulu bir binaya benzetilmiştir.O direkler veya o kolonlar olmadan çadırın veya binanın çökecek olması gibi yer yüzü de dengesini kaybeder ve yörüngesinden kayardı.

Dağların birer direk yapılması yeryüzünün bunlarla sebat bulduğunu, eğer dağlar kaldırıvermiş olsa o döşekte ikamet ve huzurun ortadan kalkacağına işaret eder.416Ayrıca burada dikkat çeken bir diğer hususta bu temsilde, yeryüzünden bir döşek olarak bahsedilmesidir. Nasıl insan döşekte huzurlu ise bu dağlar sayesinde de insan yatakta yatan bir insanın huzuru gibi huzurlu bir yaşam sürmektedir. Eğer bunlar olmasaydı taşları üzerinde yatan insan gibi, insanlar huzursuz olacak ve rahat yerine eziyet çekilecektir. 417

150-Dürülen Güneş ve Yürütülen Dağlar


Güneş katlanıp dürüldüğünde, Yıldızlar (kararıp) döküldüğünde, Dağlar (sallanıp) yürütüldüğünde” (Nebe, 81/1-2)

Güneşin dürülmesi ve bir bohça gibi dürülüp sarılması, ışığının sönmesi anlamında ola bileceği gibi, dürülüp atılması, gözden kayp olması,kendisinin yok edilmesi anlamı kullanılan birer temsildirler.418

Ayette yıldızların saçılıp dökülmesi olayında da bir istiare-i temsiliyye mevcuttur. Burada dağılan yıldızlar, ipi kopmuş mücevherlere benzetilmiştir. 419

151-Nefes Alan Sabah


O akıp akıp yuvasına gidenlere, Kararmaya yüz tuttuğunda geceye andolsun,

nefes aldığı dem o sabaha andolsun” (Nebe, 81/16-18),

Yüce Allah bitmeye yönelen geceye ve rahat bir nefes alan sabaha yemin ederek, Kur’an’ın değerli bir elçinin getirdiği kelam olduğunu haşmetli bir üslupla, betan etmektedir. Teneffüs peş peşe nefes almaktır. Tan yeri ağarırken, ışığın ardından sabahın gelişi nefes alan bir insana benzetilmiştir. Başka bir deyişle sabah sıkıntıdan kurtulan bir insan misali, gecenin koyu karanlığından kurtulmuş ve rahat nefes almaktadır. 420 Veya gündüzü bürüyen gece, sanki onu öldürmüş, defnetmiş, sabahın ilk ışıkları ile hayat emaresi olan nefes almaya başlamıştır. Veya sabah uzun bir yoldan gelmiş, yorulmuş, uzanmış ve nefes alıyor.421


152-Pas Bağlayan Kalpler


Böyle birine âyetlerimiz okununca "Eskilerin masalları" derdi.Hayır! Bilakis onların işlemekte oldukları (kötülükler) kalplerinin üzerine pas bağlamıştır.kirletmiştir. Hayır! Onlar şüphesiz o gün Rablerinden (O'nu görmekten) mahrum kalmışlardır.”(Mutaffifin, 83/13-15)

Ayette geçen “Râne” kelimesinin mastarı “Rayn”dır. Rayn ise kılıç ve aynanın üzerindeki pası ifade eder. Demek ki kalpler bir ayna gibidir. İşlenen her bir günah bu şeffaf kalp aynasında siyah bir nokta oluşturur. Kişi tevbe ve istiğfarla bu kirleri temizlemese o kalp artık kararır ve şeffafiyetini kaybeder. Ancak pas tutmuş ayna gib olan bu kalpler, tevbe ve istiğfarla cilalanmış ayna halini alırlar.bazılarına göre ise “ray” kalp kararıncaya kadar onu örten günahtır.422


153-Ateşi Saran Kelebekler ve Savrulan Yün Gibi Dağlar


İnsanların, ateşin etrafını sarmış pervaneler gibi olur.Dağların da atılmış renkli yüne dönüştüğü gündür (o Kâria!)”(Karia,101/4-5)

Bu ayeti kerimeler de ilk olarak kıyametin kopuşu anındaki sarsıntının etkisiyle insanların havada uçuşmaları, ateş etrafında dolaşan ve ateşi cebe çevre saran ve adım adım ateşe ve dolayısıyla ölüme yaklaşan kelebeklere benzetilmiştir. Kıyametin kopuşuyla da insanlardan imansız olanlar da aynı şekilde cehennem ateşine yaklaşmaktadır.

Ayetlerdeki ikinci temsilde ise kıyametin kopuşu anında Allah’ın gücü kuvveti yanında dağların durumu ve kopuşu; örmeye hazır hale gelip ip olmaları için savrulan yünlere benzetilerek bir teşbih-i temsil yapılmıştır. 423

154-Yenilip Çiğnenmiş Ekin


Rabbin fil sahiplerine neler etti, görmedin mi?Onların kötü planlarını boşa çıkarmadı mı? Onların üstüne ebâbil kuşlarını gönderdi. O kuşlar, onların üzerlerine pişkin tuğladan yapılmış taşlar atıyordu.Böylece Allah onları yenilip çiğnenmiş ekine çevirdi.”(Fil ,105/1-5)

Ayeti kerimede fil ashabının yenilgiden sonraki halleri, yenilmek için çiğnenmiş bitki veya yemeklere benzetilmiştir. “Yenilmiş ekin” benzetmesi değişik şekilde yorumlanmıştır. Bazılarına göre “hayvanların yediği eki yaprağı haline getirdi” yani mafsalları birbirinden ayrındı, vücutları parça parça oldu demektir.bazılarına göre ise “habbesi çıkmış sadece kabuğu kalmış ekin haline geldiler” yani ruhları çıktı geriye sırf cesetleri kaldı demektir.424Ayette geçen “Me’kul” kelimesiyle aynı kökten türeyen “Ükal” kelimesi, “kurt yemiş, böcek yeniği olmuş ekin yaprağı” demektir. Ashab-ı fil de böyle delik deşik olmuş ekin yaprağı gibi, hedefine ulaşmadan, maksatlarına ulaşmadan bedenleri delik deşik olmuştur.425


DEĞERLENDİRME VE SONUÇ


Muteber tefsir kaynakları ve konuyla ilgili kaynaklardan istifade ederek Kur’an’da irâd edilen meselleri kısaca ifade etmeye çalıştık. Görüldüğü üzere Kur’an, soyut kavramların kolayca algılanabilmesinde çok etkili olan temsil metoduna genişçe yer vermiştir. Temsili anlatım, en önemli Kur’an ilimleri arasında olmasına rağmen usul kitaplarında gereği gibi yer alamamıştır. Kur’an’ın sunduğu meseleler Arap dilindeki yaygın olan meselelerden üslup ve özellik bakımından farklılık arz etmektedir. Bundan dolayı müşrik Arapların itirazıyla karşılaşmış fakat yine temsili örneklerle kendilerine gerekli cevaplar verilerek susturulmuşlardır. Kur’an’daki ayetlerden esinlenerek daha sonraları Araplar ve acemler sayısız temsiller üretmişlerdir. Fakat bunlar hiçbir zaman Kur’an’ın, temsili anlatımdaki mecaz değerine ulaşamamışlardır. Kur’an’daki temsillerin büyük çoğunluğu teşbihi temsil şeklinde gelmiştir. Bir kısmı ise istiare-i Temsiliyye şeklinde, çok az bir kısmı da Teşbih-i Zımni şeklinde kullanılmıştır.

Kur’an’ın İ’cazının ve fesâhatının bir yönünü oluşturan temsiller ve teşbihler, sade ve soyut anlatına nispetle daha etkili ve daha kalıcıdır. Bu anlatımla herkesimden insan, bu bitmek tükenmek bilmeyen hazineden kendi kalitesi ve kendi değeri ölçüsünde istifade eder. Nazilinden günümüze kadar hemen hemen her kesimden insanın Kur’an’ın mesajından bu denli istifade etmesinin mühim sırlarından biri de, bu tür anlatıma yer vermesidir. Böyleyken Kur’an’da İ’cazın ve Temsilin olmadığını iddia etmek bilmem ne derece doğru olur. Bunu kabul etmek, Kur’an-ı Kerimi yapraksız ve kuru bir ağaç misali cılız ve anlaşılmaz kılmaktır ki bu Kur’an’ın ruhuna ne derece oyar bilinmez.

Öte yandan meselleri Kur’an’da ki meselleri özelliklede tarihi şahsiyetleri konu alan meselleri vukuu mümkün olmayan veya hayal mahsulü sayan ve müşrik Arapların kullanmasından dolayı Kur’an’ın bunları kullandığını iddia etmek doğru deyildir. Bilim ve teknik ilerledikçe Ankebut (örümcek) örneğinde ifade ettiğimiz gibi bütün temsillerdeki sırlar birer birer ortaya çıkmakta ve Yüce Allah’ın bunları kullanmasındaki hikmetleri insanları dehşete düşürürcesine sergilenmektedir.

Günümüz şartlarının da gerekli kıldığı temsiller, başkalarına verilecek mesajı iletmede vazgeçilmez birer kaynak ve malzemedirler. Sözgelimi bir vaiz, bir öğretmen, bir mürşit, bir siyasetçi vb. gibiler yeri geldiğinde teşbih ve temsillere müracaat ederlerse, hedef kitleye daha iyi ulaşır ve mesajından daha güzel verim alırlar.

İnsanlığa yol göstermek için gönderilen Kur’an; İmanın gerekliliği, küfrün ve şirkin zararları, Cennet-Cehennem tasvirleri vb. gibi ana temalar etrafında dönen en güzel mesellerle doludur. Bundan dolayı temsillerdeki maddi teşbihlere, vukuu mümkün hakikatler diye bakarak, onların zımnında saklı olan gerçekleri sezmeye çalışıp, gereğince amel etmek gerekmektedir.


Yüklə 0,74 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   33   34   35   36   37   38   39   40   41




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin