Biz her daim bir araya gelip bir olur, biz oluruz, Biz olmazsak siz yoksunuz, Biz olmazsak siz her şeyden yoksunsunuz. Ama sizler hiçbir zaman bir araya gelip biz gibi siz olamazsınız, Her an omuz verecek birileri bulunur bizde, Bir dağılırsanız eser kalmaz sizden, uzanan el bulamazsınız isteseniz de…
….
Yoksun uzun zamandır, Kimbilir nerelerdesin, Yoksa küstün darıldın da, Bir daha gelmeyecekmisin. Biliyorum en sık uğradığın, yaşatıldığın meyhaneleri kapattılar artık, Çocukca koşup yuvarlandığın yeşilliklere beton döktüler, Adının geçtiği yürekleri yerinden söktüler. Kitapçı Mehmet Efendi sana dair onca roman satardı, Gazeteci Siyami bey, her yazısında senden söz eder, Kasap Rahmi onca kan arasında yine seni severdi, Doktor Osman, eczacı Turan dilinden düşürmezdi. Deli dedikleri Ziya, İsmet, medet umardı senden, Şimdi mahallemizin Ayşe teyzesi bile bekler oldu pencerede, Laf arasında konuşulsan da öyle ya da böyle, Varlığın olmayınca, yokluğuna dair ister ağıt yakılsın, ister şarkılar söyle. Kimine göre sevdaydı adın, Kimine göre sevgi veya aşk, Olsan da ha erkek için ha kadın, Bir ses ver, bir el uzat nerelerdesin, Anlaşılan o ki, dönsen de eskisi kadar saf, temiz ve yürekten gelmeyeceksin.
….
Öyle bir Cumhuriyet ki, Eşine raslanmamış, Öyle bir kurtuluş, öyle bir kuruluş ki, Benzeri yaşanmamış, İdrakine hâlâ varamamış olsak da, Mağlup olanlarca bile alkışlanmış. NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE, NE MUTLU TÜRKİYE CUMHURİYETİNE. En değerli Milli Bayramımızı kutlarım.
…..
Para dediğin nedir ki evlat, Çokluğu adam olmayanı azdırır, Yokluğunu sorma mezar kazdırır. Eskiden denirdi, silah at avrat, Ya şimdi, Şimdilerde üç kuruşu birarada görünce en yakın dostunu sat. Para elinin kiri evlat, Seni yaşatıyor sanırsın, Bakmışsın alemde yapayalnız kalmışsın. Görmemiş olan önce hanımı değiştirir, Araba, yat, kat derken hovardalıkta kendini geliştirir, Garibe beş kuruşunu kıyamaz, Dekolteliyi görünce cüzdanı yerinde durmaz. Sanki haramı hiç bitmeyecektir, Sanki ellerle aynı musallaya gitmeyecektir. Sen boşver be evlat, Helaliyle yaşamana bak. Alınterindir en güzel sermayen, Yaşamın zorluklarını azminle yen. Bu bir öğüt değil hayatın gerçekleri, Artık kasaba minnet eden yok, Görüyorsun minilerin altında satılık etleri. Bir de derler ki dünyanın en eski mesleği. İşte evlat hayat denilen şey bunlardan ibaret, Sen adam gibi adam ol, gerisi ne bok yerse yesin siktiret.
….
Çok sevdim be hepinizi, Lazı, Türkü, kürdü, alevisi, çerkezi, Beyazınızı, esmeri, Çirkin denileni ve de güzeli, Çok sevmiştim, Lakin ağır ağır gitmeli, Önceden gidenleri de bekletmemeli. Zaten yaşarken de unutulurken insan, Ha var imişsin, ha da yoksan, Ha bir kişi fazla ha ben noksan. Yedik içtik sevdik sevildik, Övüldük bazen, bazen de dövüldük, Kimbilir belki de ardımızdan sövüldük, Olsun varsın,, çok sevdim be her birinizi, Malum, mecburi istikamet, Zaman yaklaşıyor emaneti geri vermeli. Benden yanı bin kat olsun helal, Görmeyin bir zerre kadar zeval. Usul usul fazla meşgul etmeden gitmeli, Günahıyla sevabıyla hesabı vermeli. Elbet bir gün buluşacağız, Sanalda zaman durunca gerçeği hep birlikte yaşayacağız.
…..
Yazdım, Evet yazdım. Yazıyorum, yazacağım da, Kiminin işine gelmedi beğenmedi, Kiminin eli beğen tuşuna gitmedi, Kimi sıkıldı, yazdıklarım uzun geldi. Her neyse, Ben, Süveydamın baş köşesindeki Yaradanımı yazdım, Bildiğim doğruları, Olmaması gereken yanlışları, Tüm geçmişteki Atalarımı, Ve Anıttepedeki güvencem ATA'mı yazdım. Canlı gömülen maden işçilerini, Öksüzün yetimin hazin sesini, Faili meçhulu, Küçük yaşta asılan çocuğu, Kardeşin kardeşi vurduğunu, Hani nerde kimin sözünde durduğunu yazdım, Körolası bombaları, Evlatsız kalmış ana babaları, Ardlarından lafola diye söylenen başsağlıklarını yazdım. Sevgiyi, saygıyı aşkı da yazdım, İhanetin hıyanetin gaflet ve dalaletin adiliğini de yazdım, Kendimi, isteklerimi, arzularımı değil, Hepimiz için yazdım, Çoğu zaman bu yüzden yapayalnız kaldım. Ben yüreğimi, İnsana olan sevgimi, Yaradanın yarattığı tüm canları can bellediğimi, Yeter artık dönelim sıfatımıza demeyi, YAZDIM. Allah aşkına yazdım, Peygamber sabrına yazdım. Mevsim olsaydım eğer mevsimlerden yazdım. İster ucu dokuna, İster okuna. Yine de sizlerden affola. Hiç bir eğri beni kendine benzetemez, Her doğru sonsuza dek sol yanımdan eksilmez.
….
BİR TÜRK DÜNYAYA BEDELDİR. Biz Türk'üz, İstersek ulaşırız, Orta Asya'dan Viyana kapılarına, Mezopotamya 'dan Fas' a kadar, Biz heryerdeyiz, Dünya durana kadar, Sarsa da dörtbir yanımızı dost kılıklı düşmanlar, Alemin her bir köşesinde, Bizden kan, Bizden can, İzimizi bıraktığımız medeniyet ve kültür var. Sessiz kaldığımız zamanlar, gördüğümüz terbiyeden, Ve farkındalar ki silemediler silemeyecekler, Ne tarihten, ne bugünden, ne de gelecekten ebediyen, İçin için düşmanlıkları bizi çekemediklerinden, Korkuları Türk'ün gücünü bildiklerinden. Boşa oynadıkları oyunlar, Sanmasınlar ki bizleri, kuzular koyunlar, Hepsi biraraya gelip ordu kursalar, Biz TÜRK'ÜZ, Eksilmeyiz, bölünmeyiz, artarız, Durgun sular dev dalgalar olur, Ne bendimize, ne enginlere sığmaz, Hep bir olup şamar olur çarparız. Yeter artık sınamasınlar sabrımızı, Boşyere dökmedik şehit kanlarımızı. Unutmayın biz TÜRK 'üz, Adımız yeter size, varlığımızla ürkütürüz.
…..
Gülme, Ağlatırlar, gülmeyi bilmeyenler, Çok sevme, Harcarlar sevgini, sevdadan anlamayanlar, İnsan gibi yaşamaya çalışma, Öldürürler, ayırırlar beynini, yüreğini, ruhunu bedeninden, Gel, etme, Gitme peşlerinden, İçinde yaşa ve yaşat, Tattırma onlara bu şeytanca zevkleri, Vakti gelince bir melek gelecek, Ona teslim ol, öyle git kendiliğinden. Benliğinden, onurundan, insanlığından ödün vermeden.
……
Bir cumartesi, Ne herhangi, Ne de uzaklarda bir cumartesi. Sıradışı bir gün olacak. Yepyeni, olağanüstü bir mekan, Hani özlediğimiz, İşte budur diyeceğiniz, Alışılagelmişin dışında, Kastamonuda lakin bambaşka bir dünyayı yaşayacağınız elit bir ortam, Hiçbir yerde şahit olmadığınız iç dizayn, Ve güleryüzlü tatlı dilli, sevecen dostlarımın yeni adresi. Evet yakında bir cumartesi, Kuzeykent iş merkezinde, Harika konseptiyle, CAFE DELAMON. Vazgeçmeyeceğiniz yeni buluşma, sohbet, dostluk mekanı. Bekliyoruz, Çok yakında bir cumartesi
…..
Paylaşacak ne kaldı ki elde, Maddeler çıkarlara dönüşmüş, Manalar anlamını yitirmiş, İnsanoğlu insanlığı kendi bitirmiş, Yaradanın cennet gibi sunduğu yeryüzünde. Acılar tek kişilik, Sevdalar bir yudumluk içimlik, Mutluluğu sorma, ekilmiyorki yetişsin biçimlik, Yalnızlıklardan gayrı ne kaldı elde. Öyle bir dünya ki, nefeslerden ibaret, Bedenler bomboş, şeytan etmiş sirayet, Akıllar hep şerde edilse de ibadet, Bırakın kardeşliği dostluğu, Bu resmen Tanrı'ya ihanet. Tek kişilik bencilce yaşanan bir hayatın ortasındayız, İyiler İyilikler çoktan gömülmüş, kötülerin oltasındayız.
…..
Para asla mutluluk getirmesin size, Gün gelir tüm sahip olduklarınızı harcasanız bile, Ne yitirdiğiniz sevdikleriniz, ne de sağlığınız geri gelmeyecektir, isteseniz de.
……
Bomboş bir cennet ve tıkabasa dolu bir cehenneme doğru yelken açmış gidiyoruz. Mesele camilerin dolup taşması değil, Mesele yüreklerin insan olmanın erdemiyle yoğrulması, Mesele fitne fesat gıybetten arınıp, eline diline beline hakim olabilmek, Komşusu açken huzurlu uyuyamamaktır mesele, Siftah etmeyen esnaf arkadaşına müşterisini gönderebilmektir mesele. Kula kulluk ettirmemek, Kullara acı çektirmemek, Yaradanın bahşettiği canı kuldan almamak, Kul yetim hakkı yiyip haramla doymamak, haramda gözü olmamaktır mesele, Allah korkutmak için değil, emrettiği biçimde yaşamaları için, Her an O'na sığınabilmeleri ve O'nun yolunda kalben, ruhen, bedenen bir ömür sürmeleri için can vermiştir, yol gösterici, bağışlayıcı ya da cezalandırıcı O'dur. Mesele bilmediğimiz duaya amin demek değil, Tüm benliğinle Allah yolunda yürümektir mesele, Yoksa camiler dolmuş taşmış nafile.
……
Sen hiç öldünmü, Sabahın köründe, Öğlenin kavuran güneşinde, Akşamın ayazında, Ya da herkes uykuda, düşünürken birbaşına. Hiç ölmedin ki, nereden bileceksin. Hep onlar öldü, Açlıktan ölen çocuklar, Aş ekmek uğruna yaşarken toprak altına mahkum olanlar, Güpegündüz yol ortasında vurulanlar, Düşündükleri için suçlu sayılanlar, Kışın ayazında soğuktan donanlar, Birilerinin hırsı adına parçalananlar, Aslında insan gibi yaşamak için insanca varolanlar,. Hep onlar öldü, Onlar dediklerin, Sen ölüm nedir, nerden bileceksin, Dünya senin, alem senin, han-ı iştaha senin, Belli ki sen hiç mi hiç ölmeyeceksin. Öyle san, öyle yaşa, Merak içindeyim, günün gelip Azrail kapını çaldığında, acep ne diyeceksin, Paşalar gibi yaşadın lakin, Bilmiyorum nasıl gideceksin, Hani senin zevk-i safan için ölmüşler var ya "onlar" dediklerin, Aynı kıyafetletlerle karşılayacaklar seni, Hangi yüzle, hangi kişilikle hangi şerefle Kelime-i Şahadet getireceksin.
…..
Nasıl yazar ki insan, Şiirmiş romanmış anılarmış. Kalemden kan damlıyor artık, Hem neyi nasıl paylaşacaksın, Parçalanmış bedenlerlemi, Barış uğruna ölenlerlemi. Ne düşünecek beyin bıraktılar, Ne de hissedebilen yürek, Onların tek yolu öldürmek, Bize düşen taşı çatlatan sabır gerek. Kalem ağlıyor, Kağıt kan kırmızısı, Umurunda mı kansızların sol yanımızın dağlanması, Ne yazabilirim ki, Düşündükçe kalbimden kan damlıyor, O beyaz kağıt ölmüşe, kefen olup sarmalıyor. Yazacaklar bitti, Son kez yüreğim mühürlendi.
…..
BEN: ATATÜRK 'ten başka lider, Hiç uğruna öldürülenlere duyulan keder, Allah’ın yazdığından başka kader, TANIMAM.
…..
Bu memlekette maden işçisi olunmaz, Mimar mühendis olunmaz, Yazar olunmaz, şair olunmaz, Öğrenci olsan da adam yerine konulmaz, Sesli düşünemezsin bu memlekette, En ağırı özgür olunmaz. Can güvenliğin Allah'a emanet, Polis, asker olunmaz, hain pusularda şehit edilirsin, Bu memlekette insanca yaşanılmaz. Bu memleket her yeni gün paramparça bölünür, Ve ne acı ki bu güzelim memlekette pisipisine ölünür.
…..
Şeytanın cellatları, Yetmedimi çoluk, çocuk, genç, yaşlı, Şehit ettiniz, öksüz bırakıp, Gazi oldular kolsuz bacaksız kalıp, Yetmedimi Yaradanın lanetledikleri, Bugün gencecik beyinleri yokettiniz, Onlar suyunuzdu, Onlar sıcaklığınızdı evlerinizde sizi ısıtan, Onlardı mimarınız, mühendisiniz, Aldınız canları, Akıttınız kanları, Olmadı örümcek beyinliler olmadı, SİZ ve sizin gibiler birkez değil binkez kendi kanlarında boğulmalı.
…..
Hani yürekte batmayan bir güneş vardır, Yalnızlığın hüznüyle acırken içim, uzanan bir el, Yağmurlarda ruhuma işleyen tatlı bir huzur, Adını, SİZ koydum. Çiçeğin kokusu, Yaprağın yeşili, Sevginin çeşit çeşidi, Adını, SİZ koydum. Yazdığım her şiirde, Aldığım her nefeste, Yaşam sürerken hızlı ya da aheste, Bir neden, niçin vardır ya, Adını, SİZ koydum. Bir tatlı gülümseme, Bazen bir dilek dileme, Gönüllerde biraraya gelme, Adını, SİZ koydum. Hiç tükenmeyen sevgiler, sevgililer, Elden birşey gelmese de aramızdan ayrılıp ebediyete gidenler, İnsan olmayı en iyi becerenler, kadir kıymet bilenler, Adını, SİZ koydum. Siz, dost, arkadaş,kardeş, yoldaş, sevgili, Her biriniz ayrı ayrı değerlimsiniz , SİZ, Yaradanın bana lütfettiği paha biçilmez servetimsiniz.
……
Suya yazı yazabilmek, Mutluluğun resmini çizebilmek, Geçmiş güzel hatıraları yeniden yaşayabilmek, Biliyorum hayal. Lakin insan olabilmek o kadar zormu? Tek yolu, vicdanen ve gönülden isteyebilmek, Elele, omuz omuza huzur içinde sonsuzluğa varabilmek. Yaradanın lütfunu sol yanında hissedebilmek.
…..
Sana ellerimle sunuyorum, Avuçlarına sığmayacak yüreğimi, Doğadaki tüm çiçekler sana, Bir tutam değil dünyalar kadar sevgimi, Ruhumu, yalansız benliğimi, Rastlamanın imkansız olduğu kişiliğimi, Dalgalar sevda yüklü gelecek, Bulutlar aramıza giremeyecek, Ve tüm bunlar toprakta bile bitmeyecek. Bundan böylesi sol yanına kalmış, Ya diyeceksin ki evet, evet, evet, Ya da inanmayıp mırıldanacaksın "maşalmış" İster gel katıl süveydama, İstersen kon diğerleri gibi daldan dala, Ne olursa olsun, bil ki eşsiz benzersiz aşığım sana. Tüm yazdıklarım kalben ve benden bu kadar, Fazlası zaten ya palavradır ya da insan olanı bozar.
….
Meteliğe değil, Güvene sadakate kurşun atılıyorken, Sömürmek uğruna verilmiş sözlerin ne önemi var ki, Sorarım size yalanın ücreti ne kadar ki. Kelepir fiyata kapanın elinde kalıyorsa kişilikler, Kayıpsa adamlık ya da dişilikler, Benim sade garip ve temiz yüreklilerim, Bilmem ki hangi hayalle, umutla daha ne kadar bekler.
…..
Yağmurlar ıslatmıyor artık, Acılar desen hissedilmiyor, Beden zaten sırılsıklam, Yürek çoktan iflasta. Körelmiş duyguları işlediler ruhuma, Gerek mi var, insanlık ölümün kıyısındayken, bende onura, gurura. Önce sandaldaki küçük sevdalar su aldı, Ardından aşk yüklü gemiler battı. Peki ya elde ne kaldı, Koskoca bir hiç, İyilikler anasız babasız piç, Hani kimlerde mutluluk, sevinç. Hepsi çoktan satıldı üzgünüm, Ben ise parasızlıktan sürgünüm. Bu düzen böyle gider, Pireler filleri yutar, Eller balığı oturarak tutsun, Birgün gelir elbet, ahımız mutlak tutar.
……
Ne hoşçakalım oldu, Ne de güle gülem, Sevenlerime, sevdiklerime, Ya da gönlünde bana yer vermeyenlere. Kırıldım, kırmalara kıyamadım, Bırakın düşmanlığı bir yana, Ben insanı sevmelere doyamadım. Yaradanın selamıyla başladım hayata, Bir kez diyeceğim, o da son nefesten önce ELVEDA.
……
Noktam ol isterim, Hemen alınma, Düşmesin yüzün, Ne biten bir aşkın, Ne de elvedanın son noktası. Yanlış anlama, Küçücük bir noktayla bir tuttu sanma, Bir ömür nice virgüller girdi düz ve sade yazı yaşantıma, Kimi engel oldu attığım adımlara, Kimi sürükledi yalnız kaldırımlara, Hep önüme çıktılar, ulaştırmamak için aradığım kadına, Ne varsa yüreğimde, girdiler arasına, Aşk sevgi adına. Şimdi diyorum ki sana, Gel noktam ol, Yaşamın kıyısında, Sevdaya dair manzarasında, Yalnızca ikimizin arasında, Aşk için yazdığım tüm şiirlerimin kadını, Sol yanıma ince oya gibi yazılacak adını, Gel ve al artık sonsuza dek beni benden, Sil süpür virgülleri, koy gönlüme noktanı. Doldur ne olur, kalbimdeki sensizliğin verdiği noksanı.
…..
Gel beni dinle, Gidelim bizim diyarlara seninle, Gülümün dikeni, Sevdalının terkedeni, Yalnızca gördüğünde seveni, Bağrına bastığını ezeni, Yok bu diyarda, Herşey gönlünce, Pişmanlık yok asla bir kez sevince, Orada tüm çiçekler açacak sen gelince, Mevsimler senin istediğince, Ölümsüz aşk var, Sadakat sonsuza kadar, Yağmurlarda yıkanır, Orada şeytan bile kifayetsiz kalır, Melekler sevgiyle kanatlanır, Gel be güzel gözlüm, Gel ol yüreğime sözlüm, Ver elini, götüreyim seni sol yanıma, Kal sonsuz, tat aşkı , canım ol kanım ol gir yaşam damarlarıma. Uzat elini gidelim ölümsüz sevdamıza.
…..
Bülbül ötüyorsa, Gül kokuyorsa, Güneş bıkıp usanmadan her sabah yeniden doğuyorsa, Toprak ana tüm verimliliğini cömertçe sunuyorsa, Bizim için, Bu kargaşa, Bu doyumsuzluk, Kin, nefret, intikam, Ve Rabbena hep bana, Demek niçin. Geç aynanın karşısına ve taşla değil düşüncelerle önce içindeki şeytanı öldür, Hem sen gülmeyi öğren hem de seni insan bilenlerin yüzünü güldür. Lakin senin de yaşayacağın bir ömürdür. Son bir iyilik yap kendine, Ruhunu şeytandan kurtar, benliğine döndür, Aman sende deme, bugün belki bu dünyada yaşayacağın son gündür.
…..
Herkes herşey olabilir, Ama TC vatandaşı olabilmek bir ayrıcalıktır. İçine sindiremeyen yunan kökenli TC yi kaldırmaya çalışır, Kimi aklı sıra bu toprakları bölmeye çalışır. Hitler istedi diye dünya cehenneme dönmedi, Köpekler istedi diye atlar ölmedi, İtler istedi diye yurdumda tüten ocaklar sönmedi, Ya Türk'ü ve Atatürk'ü kabul et, Yani anlayacağın: Ya sev ya da terket.
…..
Sözü, özü, yüzü bir ya da yüzsüz insanlar vardı bir zamanlar, Ya şimdi: İki yüzlü, üç yüzlü, beş yüzlü, anlayacağınız bukalemunlar arasında ömür törpülüyoruz. Şansımıza hangi gün hangi yüzle karşımıza çıkacakları, O nedenledir, Yüzyüze geldiğinizde, her yüze aldanmayın, Yarın ne olacağı meçhul safça kanmayın.
……
Kalıcı olmayan sevdalarla, Birbirlerini daha tanımadan tutuldum diyenler, Göreceli sevgileri aşk zannedenler, Üç beş gün birlikte olup sonra ters istikametlere gidenler, Sözde sevginizi ispat etmek adına, Boşyere birbirinize göstermelik hediyelere, Bu yolla gönül almalara, Gün gelip değerini yitirecek armağanlara, Kaptırmayın dar ya da bol kesenizi, Bittiğinde zor olur be karşılıklı iadeleri, Gerçek sevdalara küfür eder gibi. Biri kabul eder atar çöpe, Diğeri pişmandır verdiğine vereceğine Bir de kargo ücreti vermeyin sönmüş balonların gitmesine. Biz mi? Bizi sormayın, Hâlâ ilk mektuplarımızı saklarız, Anılarımıza saygı göstererek yüreklerimizi aklarız.
…..
Ölesiye yaşamak, Evet yanlış duymadınız, Yaşamak ölesiye. Sakın ola kin, nefret, savaş, kan gelmesin aklınıza, Uzak onlar bize, Yabancı kişiliğimize. Ölümüne aşkları yitireli çok oldu, Ölesiye dostluklar karaya vurdu, Kardeşlik desen nifak sokuldu, Sonsuz sevgiler, yalnız kutlamalarda yer buldu. Hepsi bitmişken, Elde kalan bir tek nefesken, Kaçar olmuşsa insan herkesten, Geriye bırakılan mecburi neden. Ölesiye yaşamak, Herşeye rağmen ömürden tad almak, Ufacık sebeplerden mutluluk yaratmak, Ve sonunda bize can verene kavuşmak, Bitmek tükenmek bilmeyen inanç ile, Çalım atarak çemberli feleğe, Gönülden kabullenmek alın yazısı kadere, Ölesiye kadar yaşamak, Ardından Allah’ın meleğine emanet ruhla teslim olmak. Yaşamak ölesiye, Bir gün mutlak ölümü tadacağımızı bile bile.
……
Harcamak, Bir hiç uğruna her geçen gün değerini yitiren insanlığı harcamak, Dünya malı için sevgilerden uzaklaşıp kişiliğini harcamak, Saygıyı siper edip sanki arşa çıkacakmış gibi basamak yaptığın kulları harcamak, Zevkler uğruna sevgiliyi, Doyumsuzluk uğruna aşkı, Şeytan uğruna sevapları harcamak, Ve diğer yanda harcanmak. Aklına geldiğinde hatırlayan dostça, Yarı yolda birbaşına bırakan arkadaşça, Yoluna kendini feda edebileceğin aşkca, Gözüne, sözüne, özüne kandığın sevgilice, Harcanmak. Birileri gökyüzüne tırmanıyorum zannederken, Sen, ayakların yere basarken, Süveydanı sevdaya adamışken, Yalnız kalmak. Harcayanlar arasında, Harcanmışlığın yükü sırtında, Acısı sol yanında, Hâlâ bir umut insanlığın geri dönüşü hayaliyle yaşamak. Ayaktaysam, Hayattaysam, Nefes alıp veriyorsam, Harcayanlara inat, Aşk, sevgi, saygı her iki yanımdaki kanat, Ey hayat ister güldür, ister ağlat. Bitmedim tükenmedim, Harcanmayla ölmedim, Baka baka onlara dönmedim, Çıkarlar için kendimi kaybetmedim. Unutmayın insan tacirleri, Gün gelecek bu sarhoşluktan uyanacaksınız, Hangi yüzle kimlere bakabilip utanacaksınız, Doğmak bir kişilik, ölmek de öyle, Vakit tamam dendiğinde toprakla başbaşa yapayalnız kalacaksınız.
…..
Yaradan koç indirmişken gökyüzünden, evlat kurban olmasın diye, Can verdiği kulun kanı akmasın niyetine, Sonrası binlerce yıldır süren savaşlar, Allah’ın verdiği canı bir O alır, Onca insan kanı niye, Neyi paylaşamıyorsunuz, gözünüzü doyurmayan ne? Kanuniye kalmadıki dünya, Size mi kalacak kulları öldüre öldüre. Kurban kanından bir parmak kan sürerdik alınlarımıza, Öyle öğretmişlerdi "her derde deva" Artık kurbanlarda kurban kanı değil, Şehit kanları damlıyor yüreğimize, Sorarım ne geçiyor elinize. Yarın kurban, Bayramını sorma, Binlerce vatan evladı olmuşken kurban, Neyimize bayram, neyimize seyran.
…..
Hatıralar yetiyor bana, Linç edilmiş hayallere muhtaç değilim artık. Bir daha yaşanması imkânsız anılarla, Avutmuyorum kendimi, Kendimce yine yeniden onlarla yaşıyorum artık. Gaspedilmiş umutlar umurumda değil, Hırsızlar onları neyleyecekse, Boşver meçhul geleceği, Atalardan yadigar mazinin önünde saygıyla eğil. Hatıralarım hayallerimden çok, Anılarım yetiyor bana, Gelecek karanlık ne olur anlasana, Bundan böyle sol yanımda olmayacak dualara yer yok.
…..
Mevsimleri çoktan tükettik, Elde kalan, Meçhule giden bir zaman. Eylüllerde yapraklar dökülmüyor artık, Dökülen sadece insanlık, Sonbaharlar ruhlarda yaşanır oldu, İlkbaharda aşklar değil hüzünler var, Yaz, Yalnızca adı yaz, Ona dair ne yazarsan yaz, Siyaha dönmüşken yüreklerdeki beyaz. Kış karları azmı az, Yağarsa da gariplerin üstüne, Ezenlere sivrisinek saz. Kalan mevsimler mi? İnsanlığı hasat mevsimi, Sevgide hazan mevsimi, Yaşamda hüzün mevsimi, Yoksa bu bizlere son fasılda hayat dersimi?
……
Neye sevinelim, Nasıl sevinebilir ki insan, Ne kaldı ki elimizde sevinecek. Zaten bıraktım aşkı sevdayı bir kenara, Onlar da olmuşken yarı ciddi, yarı laçka. Taraftarı olduğun takım galip, Nasıl mutlu olacaksın sabahında almışken haberi yine birkaç şehit. Ulusal takımın başarılı ya da başarısız, Milletçe çoktan sınıfta kalmışız. İki kişi çıkmış olsan bile yola, Bakıyorsun sonunda kalıyoruz yalnız. Ne sevineyimki, İnsanlığın yokoluşunamı, Kardeşliğin kanalizasyona karışmasınamı, Ve cümle alemin buna alışmasınamı, Söyle nasıl sevineyim. Olmayacakmı bir sabah herkesin mutlu uyandığı, Düşmanlığın kinin nefretin geride kaldığı, Çocukların neşeyle nefes aldığı, Doğmayacakmı güneş herkese eşit, Çiçekler hepimiz için açmayacakmı çeşit çeşit, Öldürülmediği günü görecekmiyiz gençlerin daha olmadan reşit. Banknotların iktidarının son bulduğu, İnsanın cüzdandan değerli olduğu, Herkesin birbirine saygı sevgi sunduğu, O güzelim günler gelecekmi bir daha. Ya şimdi, şu an neye nasıl sevineyim, Ecel yerine, kahrımdanmı öleyim.
…..
Vefasız olanı kim arar, Tabi bizim gibi aptallar, Hayırsızı kim sorar, İyi kalpli avanaklar, Dost diye düşmana kim sevgiyle bakar, Enayi yerine konmuş biz salaklar. Bu kadar mütevazilik yeter, Uzak dursun asalaklar. Onlar da kendi bacaklarından asılacaklar.
…..
Bana Aşk derlerdi, Aslında üç harfli, Keşke harfi kadar az acıtsaydı, Keşke tek hece gibi bitmeseydi yaşananlar. Kanayan yara bırakmasaydı sol yanda, Gözgöze gelindiğinde çarpılmasaydı insan bir anda. Aşk derlerdi bana, İster Allah'ın Şaşkın Kulu diye bil, İstersen Aşkın Şapşal Kölesi. Hala Aşkım ben, Varmı bundan ötesi, Silebiliyorsan O üç harfi silebil. Aşk diye birşey yok diyebil.
…..
Bana ne demek gelmedi hiç içimden, Yaşananlara, Üzmekle kalmıyor ki, Gün oluyor yürekten alıp götürüyorlar can parçamı, Gün geliyor insan olmamın kalmıyor anlamı, Öylesine anlar yaşanıyor ki, Kan süzülüyor gözlerimden, Güzelim dünya, Şu cennet doğa, Böylemi olacaktı, Kansıza, imansıza, acımasıza, Tertemiz yüreklerin cellatlarınamı kalacaktı. Birileri sana ne diyor gibi duydum, Yoksa yanlışmı anlıyorum, Doğruysa şayet, Onlar tüyü bitmemiş yetimin ahını alan, Güzel insanımın arasına yılan gibi dalan, Dostların arasına dahi nifak tohumları salan, Şeytanın evlatları, İkiyüzlülerin utanmaz suratlarıdır. Şimdi diyorum ki size ne, Bakın dünyalık işlerinize, Düşürmeyin bizi birbirimize. Gelmiyorsa işinize, Uzak durun, bir gün biz şahit olacağız o kepaze gidişinize.
…..
Ne korkarsın ki be gülüm, Nedir ki ölüm, Bir melektir AZRAİL, İrkilme sakın, Sen asıl yaşarken dost görünenlerden sakın. Ölüm bir kez be gülüm, Oysa ben her gün ölürüm. Kıyıya vuran bebelerle, Hain tuzaklardaki şehitlerle, Vatan için yazıp katledilmiş gazetecilerle, Suçsuz yere sehpaları tekmelenmiş fidan gençlerle, Keyfi işkencelerle, Ve vurdumduymaz halkımın bananeleriyle, Ben hergün ölmekteyim be gülüm, Korkutmasın seni ölüm, Yaşarken ölmektense, Bir kez ölmeli insan, Ama nafile, Bu kadar çok ihanet ve delalet varken, Ha geç gitmişsin, ha erken. Birkaç damla gözyaşı dökecekler sen giderken, Ya şimdi, içine siniyormu tutabiliyormusun gözpınarlarını onca acılar göz göre göre yaşanırken.
……
Ne diye öfkelenir, Ne diye kızarsın bilmemki, Sevdim işte, Ne vakittir ağır cezayla yargılanır ki sevda, Ne vakittir idam verilir karşılıksız aşka. Ben sevdim, Paşa gönlün bilir, İster sev, ister öldür, İster ağlat, ister yüzümü güldür. Lakin girme triplere, Adam gibi sevdik diye. Azrail bile başucuma gelirken, Sendeki havalar niye. Olmazsa olmaz, Yoksun diye kalmamki birbaşıma dünyada, Yürek bu, durmuyor yerinde, Ota da konuyor, boka da.
…..
Aşk en büyük bağımlılılıktır şu fâni dünyada, Sigara, alkol, varsa keyif verir, yoksa aratır olmadığında, Oysa aşk acı verir, yaralar, kanatır, Kimi zaman ağlatır, Olsa da, olmasa da.
….
Öylesine düşünüyorum kendimce, Mesela bir çiçek olsaydın, Kendi ellerimle büyütseydim seni, Tohum oluşundan, açıp bana mis kokunu hissettirene, Ve hiç solmamacasına sonsuza dek. Ya da minik kedim olaydın, Ellerimle doyursaydım, Güzelim tüylerini özenle tarasaydım her sabah, Uyuduğumda başucumda, Uyandığımda gözlerimin ucunda olabilseydin. Veya bahçemdeki çınar ağacı, Vasiyetim olurdu, Gölgene gömerlerdi beni. Toprağım olsaydın, Gün gelip beni sımsıkı sarmalayacak, Bir daha asla koynundan bırakmaycak. Oysa sen yâr diye geldin, Ne çiçekler kadar güzellikler verdin, Ne minik bir kedi kadar sevgi gösterdin, Bahçemdeki çınarı yokettin, Ne sarıldın, ne kucakladın toprak kadar, Verdiğin yalnızca ızdıraptı, beni yokeden azar azar. Sahi sen neden insan olarak çıktın karşıma, Soğutma beni insanlıktan, git Allahaşkına.
…..
Sen benim şiirlerimi okuyamazsın. Her şiir yaşanmış ve yaşanacaklarla dolu upuzundur, Yarı yolda bıkarsın, Yorar seni. Şiirlerimde ihanet yoktur meselâ, Ne vatana, ne de sevdalıya. Ayrılık da yoktur, Çünkü biz terketmedik ki, terkedilsek de. Vefayı meslek edindik, Cefalar yıldırmadı, Yalan hiç dolanmadı dilimize, Küfür desen yakışmaz ki benliğimize, Ruhlara yazdım, Zira bedenler fâni. Görselikler kandıramadı beni, İnsanın insan olanına yazdım. Ne kadındaki cafcaflı dekolte, Ne de erkeğin dekoltesi olan cüzdan, Olmadı umurumda. Yoksulu sevdim, garibi kucakladım, Ben yüreğimi herkese dağıtayım diye her daim avuçlarımda taşıdım. Sırtımdan vuruldum, Dönüp bakmadım kim diye, Huyum olmadı düşmana kin diye. Yalnızlıklarımın dostları oldu, Penceremdeki güvercin, Benden yiyecek bekleyen kedim, İnanmazsın lakin onlar dahi sonunda dostluğu buldu. Ben kendimi değil, Seni, onu, diğerlerini yazdım, Yine de anlaşılmazım. Çivisi çıkmışken aşkların. Sevgi ile ilişki karışmışsa, Aşktan sözedenler her kötülüğe alışmışsa, Kalpler melek yerine şeytanla barışmışsa, Okuma yazdıklarımı, Sana masal gelir, Takma anlattıklarımı, Anlamayana yalan gelir. Senin hayatında nasıl olsa, Biri gider, biri gelir.
……
Bu kadar kolaymı, Yaradanın verdiği canı almak, Bir hiç uğruna ocakları karartmak, Kimbilir kaç canı öksüz yetim bırakmak, Bu kadar kolaymı, İnsan canına kıymak, Hayvanlar hayretle izliyor vahşeti, İnsan olmadıklarına belki de şükrediyorlar, Ulan neyin uğruna, kimin için savaşırsınız, Ulan siz ölmeyekmisiniz, Canların hesabını vermeyecekmisiniz, Hani Allah’ın verdiği canı Allah'tan başkası alamazdı, Bırakın insan olmayı, siz müslüman olamazsınız, Ne bu dünyada ne de ahirette yanmadan duramazsınız. Kanla beslenen vampirler, Gün gelir bir damla su bulamazsınız. Nice koçyiğitler hain pusularda can vermiş yatıyor, Ar damarı çatlamış birilerinde bilmem kalp denen şey ne diye atıyor, Evlat bu, kardeş bu, can bu, Bir koltuk uğruna, saltanat sevdasına Yarab, ne güneşler batıyor.
……
Söz bitti, Şiirler tükendi, İnsan, insan olabilmek dışında herşeye özendi. Ressamın tabloları bir hiç artık, Okunmuyor yazılanlar, Görülmüyor bakılanlar. Sevda bitti, Aşkın sonuncusunu yıllar önce film yaptık. Saygı karaya vurdu, Söz bitti, Yazı bitti, Şiir bitti. Anlayanlar, Hissedenler, Duygulanan ağlayanlar, Elele, omuz omuza savaşanlar, Barışı mutluluğu arayanlar, Çoktan gitti.
…..
Ben mutluluğu Kuytu köşelerde, muhtaç gönüllerde, ara sokaklarda, olur ya kıymeti bilinmeyip atılmıştır diye çöplüklerde aradım, Nereden bilebilirdim ki Mutluluğun ceplerde, cüzdanda banknotlarda olduğunu, Böyle mutluluğu iyi ki bulamamışım, Hepsine bedel mecbur olsam da yalnız kalışım.
….
Hayat: Ziyaretine gelmiş misafiri ağırlalamaktır bedeninde, Güleryüz, tatlı dil ve gönülden ikramlarda bulunacaksın, Hoşgörü, iyi niyet olacak ona sunduğun, O da belki hediyelerle gelmiştir sana, ya da elleri bomboş, Yine de iyi ağırla, bir kerelik konuktur sana gelen. Ve o Allahaısmarladık demez, sen yolcu etmeyeceksin onu, Giderken o, zamanı geldiğinde, Sen de uğurlanacaksın eller üstünde.
….
Genceciktin, çocuklukla büyümek arasında biryerdeydin tanıdığımda, Pamuk bakışlı, Bir o kadar yumuşak yürekliydin, İnsan gibi insanın olması gerektiği gibi. O yaşta yaşam mücadelesine özveriyle çalışarak başlamıştın, Yılmadın çalıştın, çalıştın, Bazen kader başka yollara götürdü seni, İşyerleri değişti, İnsanlar değişti, Sen değişmedin. Aksine her geçen yıl, daha da olgunlaştırdı, Zaten erdemli olan kişiliğini, Evliliği düşündün, Belki doğru, belki yanlış karar, Olsun, şimdi dünyalar tatlısı bir evladın var. Birbaşına kalmadın aslında, Çocuğunla mutluluğun biliyorum ki sonsuza kadar. Daha yolun yarısında bile değilken, Birkaç ak düşmüş saçlarına, Hiç üzülme, Onlar alınterinin izleri, Parmakla gösterilecek başarılarının incileri. Unutma ruhunun güzelliği yüzüne vurmuşken, İnançla başladığın mücadelede hakettiğin yere gelmişken, Bırak birkaç tel saç ağarmış olsun, Sen tanıdım tanıyalı dürüstlükle, insan gibi çalışıyor, İnsan gibi yaşıyorsun.
….
Sövmek çok ayıp derdim çocukluğumdan beri, Kınardım hep kötü söz söyleyeni, Oysa şimdi, Sevmeyi sevilmeyi bilmeyeni, Sevmek bir yana sövesim geliyor, Cümle alem ot gelmiş çimen gidiyor.
…..
Gün gelecek ben de gideceğim, Mecburi istikamete, Ebediyete. Her ölümün bir nedeni, bir hastalığı vardır, Benim sebebimi sorarlarsa size, İnanıyorum doğruyu söylersiniz, Aşk yetmezliğinden öldü dersiniz.
…..
Bir beden, bir yüz sanırdım insanı, Oysa boş bedenler içinde beş para etmeyen ruhlar taşıyan, Ve de ne yüzsüz insanlar varmış, Bir ömür onlara aldanarak yaşanmış. Çok ama çok geç kaldın be güzelim, Bende sana verecek birşey kalmadı, Son bakışlarımı bir hayırsızda, Son elimi bir vefasızda, Son gönlümü sevdadan anlamayanda bıraktım, Yok artık bende bana dair güzel şeyler, Yine de istiyorsan beni, Uğruna verebilirim son nefesimi,
….
Ağlayarak gelirsin şu garip dünyaya, Sanki doğarken tüm yaşanacakları bilircesine, Sesin çıkmasa da vururlar kıçına, Ağlatana dek. Çocukluğunda ağlayarak sahip olmak istersin, canının çektiklerine, Büyüdükçe gözyaşların azalır, Lakin içine akar kimi zaman,
Kaybeder ağlarsın, Terkedilir ağlarsın, Olur ya mutluluk gözyaşları da döktüğün olur, Nadir de olsa, Hep ağlarsın, Ve gün gelir, Sanki intikam saatidir, Son yolculuğundur senin, Ne mendil sallarsın, Ne de bir veda, Toplanmıştır tüm seni ağlatanlar, Sen sessiz, Sen susmuş, Bir ömür sana gözyaşı döktürenleri ağlatırsın.