Cihan Haber Ajansı - 22.05.2013 - Dilipak: Çözüm sürecine herkes etkin bir şekilde katılmalı
Akil İnsanlar Doğu Anadolu Bölgesi Heyeti Üyesi Yazar Abdurrahman Dilipak, çözüm sürecine herkesin etkin bir şekilde katılması gerektiğini söyledi. Dilipak, "Bunların hepsi uzun ve yorucu bir yolu gerektiriyor. Onun için sadece istemek ve eleştirmek değil, sivil toplumun, üniversitelerin ve sorumluluk duyan herkesin sürece etkin bir şekilde katılmaları gerektiğini düşünüyorum." dedi.
Çözüm sürecine destek vermek için bir araya gelen bazı sivil toplum kuruluşları, Çözüme Evet Koalisyonu çatısı altında yürütülen çalışmalara destek verdi. İnsani Yardım Hareketi (İHH) Genel Merkezi'nde yapılan toplantıda bir aya gelen koalisyon temsilcileri sürecin aksamadan sürmesi için atılması gereken adımları sıralayarak yeni bir anayasa yapılmasının gerekliliğini ifade etti. Toplantıda; İHH'dan Avukat Gülden Sönmez, Yazar Abdurrahman Dilipak, Yazar Roni Margulez, Mor ve Ötesi Grubu'ndan Kerem Kabadayı, Şair Yazar Ahmet Mercan, Sivil Dayanışma Platformu'ndan Hasan Avşar, Hak İş Genel Sekreter Yardımcısı Mustafa Paçal, Beyaz Hareket Derneği'nden Aydın İnci ve Kafkasya Platformu'ndan Kuban Kural yer aldı.
Yazar Abdurrahman Dilipak, çatışmanın bitmesi için barışın yeterli olmadığını, kalıcı barışın tesisi için dağdan inenlerin istihdamından diğer faktörlere kadar uzun bir yol bulunduğunu söyledi. Sivil toplum, üniversiteler ve diğer kuruluşların bu işin içinde bulunması gerektiğini anlatan Dilipak, "Onun için sadece istemek ve eleştirmek değil, sivil toplumun, üniversitelerin ve sorumluluk duyan herkesin sürece etkin bir şekilde katılmaları gerektiğini düşünüyorum." dedi.
'MUHALEFET DİL KONUSUNDA YARALAYICI'
Sürecinin sağlıklı yürütülmesi için atılması gereken adımlara da değinin Dilipak, muhalefetin de dil konusunda yaralayıcı olduğunu söyledi. Bugünkü sorunun çözümünde gelecekte olabileceklerin de hesaplanması gerektiğinin altını çizen Dilipak, "Muhalefetin agresif tavrı ve tamamen politik polemiğe dönük demagojik zeminde tartışmalar barışın dilini yaralıyor. Barışın dilinin daha estetik ve daha felsefi olması gerekir. Bu dilin ideolojik ve politik talepler değil bilimsel gerçeklerle örtüşmesi gerekir." ifadesini kullandı.
Dilipak, çözüm sürecinde gelişmelerin doğru yönde ve ileri istikamette ilerlediğini belirterek toplumun artık yapılan çalışmaları daha iyi anlayabildiğini kaydetti. Dilipak ayrıca, süreçle ilgili bölgeler arasında birliktelik sağlayacak çalışmalar yapılması gereğine işaret etti.
İHH adına toplantıya katılan Avukat Gülden Sönmez de, bu topraklarda yaşayan insanların kimliklerinin sorun olmaktan çıkmasını istediklerini belirtti. Bu nedenle koalisyona destek verdiklerini belirten Sönmez, "Herkesin, nerede yaşarsa yaşasın onurlu bir şekilde adalet üzerinde kendi kimliği ile bu topraklarda yaşamalarını arzu ediyoruz." dedi.
Şair Yazar Roni Margulis'in ise, barıştan yana olmayı izah etmenin anlamsız olduğunu, işleyen süreç sayesinde ne Kürtlerin ne de Türklerin öldüğünü, daha önce tanınmayan Kürt halkının haklarının artık tanındığını söyledi. Margulez, "Bu süreç, yeni anayasa çıksın ya da çıkmasın içinden geçtiğimiz süreç ile Kürt halkının kimliğinin devlet tarafından tanınmış olması anlamına geliyor." şeklinde konuştu.
YENİ ANAYASA VURGUSU
Toplantıda konuşan Sivil Dayanışma Platformu Üyesi Hasan Avşar da, yürütülen çalışmaların başarısı için ülkenin doğu ve batısı arasındaki hassasiyetleri de gözetecek bir anayasanın gerekliğine işaret etti. Avşar, halkın mevcut iktidara ve partilere yeni anayasa ile ilgili vekalet verdiğini belirterek, "İktidar partisi AK Parti'nin bu sorumluluktan kaçmaksızın kendi hazırlayacağı demokratik ve sivil bir anayasa, revize edilen bir anaya değil, sıfırdan, bütün kesimlere eşit mesafede, bireyin hak ve özgürlerini genişleten bir anayasa hazırlayıp milletin önüne götürmesi gerekir." değerlendirmesinde bulundu.
Toplantıya Hak-İş adına katılan Genel Sekreter Yardımcısı Mustafa Paçal ise, sendika olarak yürütülen hem anayasa hem de çözüm sürecine ilişkin desteklerinin süreceğini dile getirdi. Toplantının sonunda Abdurrahman Dilipak'ın yazdığı ve çözüm süreci içerikli şiir, Şair Yazar Ahmet Mercan tarafından okundu.
BİA Haber Merkezi – 22.05.2013 - Çözüme, Barışa Evet! Şenol KARAKAŞ
2012’nin 21 Mart akşamı Taksim Meydanı’ndaydık. Newroz’un yasaklanmasını protesto ettik. Newroz kutlamalar her yerde yasaklanmıştı. Bir kişi yasaklamayı protesto ederken polisin attığı gaz bombasının da etkisiyle yaşamını yitirmişti.
Kürt illerinde Newroz kutlamasını yapmakta kararlı olan kitlelere sayısız gaz bombası atılmıştı ama yine de Kürt halkı alanlara girip kutlamasını yapmayı başarmıştı.
2012 yılında KCK tutuklamaları son hızla devam etmişti.
2012 yılında İdris Naim Şahin, terör faaliyetinin sanatla da yapılabileceğini keşfetmişti. Karikatür çizen, resim yapan, tiyatrocu, oyuncu, senarist, köşe yazarı, set işçisi kim varsa, neredeyse bir kaç AKP’li yönetici dışında herkes terörist ilan edilmişti.
2012 yılı boyunca özellikle Kürt halkının haklarını savunan eylemlerde gaz bombası solumaktan trake solunumu yapan canlılara dönüşmüştük.
2012’nin sonuna yaklaşırken, kasvet tüm ağırlığıyla siyasal yaşamın üzerine çökmüştü, herkes açlık grevi yapan KCK tutuklularının kaderini merak ediyordu. İstanbul’dan Van’a kadar açlık grevleriyle dayanışma eylemleri, devletin hoyratlığıyla karşılanıyordu. Ama aslolan içerdekilerin kaderiydi. Tek bir ölüm bile sık sık altı çizildiği gibi, geri dönüşü olmayan daha yoğun çatışmalı bir ortama sürüklenmemize neden olacaktı.
Sonra bir şey oldu... Kürt halkının lider olarak gördüğü Abdullah Öcalan açlık grevlerinin bir kişi dahi ölmeden sona ermesi gerektiğini açıkladı. Ve açlık grevleri bitti. Şimdi üzerinden aylar geçen çözüm ve barış süreci, 2012 yılının tüm kasvetli ağırlığının tam ortasından başladı. Abdullah Öcalan’ın üzerindeki tecrit kalktı ve Öcalan arka arkaya çağrılarını yapmaya başladı.
21 Mart ise yepyeni bir Türkiye’nin kapılarını aralayan bir gün oldu. Daha önceki Kürt isyanlarına liderlik edenler ya öldürülür, ya sürülük ya da faili meçhul cinayetlere kurban giderken, Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir Kürt lider, hem de tüm dünya halklarının canlı tanıklığında halkına seslenme olanağı buldu.
Şimdi çok hızlı bir değişim sürecinin içindeyiz. Aylardır savaş yok. Aylardır kan dökülmüyor, aylardır gençler öldürülmüyor, köyler boşaltılmıyor, KCK tutuklamaları yapılmıyor.
İşte, bu sürecin değerini bilenler ve gelişmelerin her şeyden önce bir halkın mücadelesinin ürünü olduğunu bilenler, 26 Mayıs’ta, İstanbul’da “Çözüme evet, barışa evet” diyerek, gelişmelerin yanında olduklarını gösterecekler.
Yola çıkarken, “herkesin ve tüm kimliklerin ortak geleceğinin eşitlik içinde inşası açısından bu can alıcı meselenin çözümüne katkı sağlamanın insanlık borcu olduğuna inanıyoruz” diyen Çözüme Evet Koalisyonu çağrılıcıları, herkesi, 26 Mayıs’ta yapılacak barış yürüyüşüne çağırıyor. Evet, kardeşlik ama eşit koşullarda kardeşlik diyen insanlar Kürt halkının uzattığı barış elini tutacaklar.
Zaman - 22 Mayıs 2013 - Yeniden İslamcılık rüzgârı -YILDIZ RAMAZANOĞLU
Zeytinburnu Belediyesi'nin düzenlediği ve Timetürk haber sitesiyle işbirliği yaparak canlı yayınla geniş kitlelere ulaştırdığı Türkiye'de İslamcılık Düşüncesi Sempozyumu üç gün sürdü ve verimli tebliğler sunuldu.
Çoğu konuşmacı ister istemez İslamcılığa yüklediği anlamla başladı sunumuna. Bu yazıda geniş bir değerlendirme mümkün olamayacağından ancak birkaç noktaya dikkat çekeceğim. İletişim Yayınları'nın Modern Türkiye'de Siyasi Düşünce serisinin İslamcılık cildi (2004) için yazdığı sunuşta Yasin Aktay çok az insanın kendine İslamcı etiketini uygun gördüğünü söyler. Hangi tanımı yapılırsa yapılsın bu kavram yakın geçmişimizde uygun görülmemiş, hatta İslamcı nitelemesinin yaygınlaşmasına neden olan en radikal değişimleri savunanların bazıları bile kabul etmemiştir.
Aradan geçen on yılda kavramın artık daha çok kabul gördüğünü bu sempozyumda görmüş olduk. Zamanla diğer insanların Müslümanlığını sorgulayan bir kategori olmaktan çıktı. Tanıl Bora'nın vurgusuyla içine doğulan değil, seçilen, tercih edilen, sağcılığa karşı reddiye barındıran bir kimlik olarak Müslümanlığın yeniden inşasına işaret eden yanı ağır basmaya başladı. Yirmi yıl önce Nilüfer Göle, Alain Touraine'den mülhem bir yaklaşımla Türkiye'deki Müslümanları siyasal ve kültürel İslam kategorilerine yerleştirdiğinde, kültürel kutuya konan bazı kimselerin rahat bir nefes aldığını hatırlıyorum. Bu durumda İslamcı kavramsallaştırması daha çok Batı'nın kuşkularına, korkularına ve direnişe, siyasal olana tekabül ettiğinden açıkçası kolay giyilecek bir gömlek değildi. Aslında hayat, siyasal olanın doğal akışı içinde yüzmekten kaçınamaz. Aidiyet duygusu varsa taraflar olacaktır. Uzlaşmadan, barıştan, diyalogdan, müzakereden, bir arada yaşamaktan söz ederken kelimelerin doğası gereği en az iki taraf, biz ve onlar vardır.
Sempozyuma öncülük eden İslamcılık uzmanı İsmail Kara'nın İslamcılığı İslam'ın modern zamanlardaki yorumu ve kriz dönemlerinden sonra gelen bir hareket olarak tanımlaması genel olarak ittifak edilen bir husus. Hatta Bedri Gencer modernleşmeye bağlı sekülerliğin ürünü olduğunu söylerken buna itiraz eden olmadı çünkü gerçekliğin bir parçasıydı bu yaklaşım da. Elbette tek bir İslamcılıktan söz etmek mümkün değil. Fakat Boby S. Sayyid'in dediği gibi İslam'ın ismine isnat edilen çok sayıda kültürler, tarihler, ağlar olması çok sayıda İslam'ın var olduğuna değil, aksine bütün Müslümanların kendilerini tek bir İslam'a dayandırdıklarına dalalet eder.
Suat Mertoğlu'na göre İslamcılık kaynaklara dönme ihtiyacının bir karşılığıydı. Bununla çağın problemlerini anladıktan sonra İslam'dan ve Kur'an'dan hareketle çözümler üretmek hedefleniyordu. Fakat burada usul meselesi önemli bir kördüğüm. Kaynağa dönmekle problem bitmiyor ve Kur'an'a dönen herkes aynı şeyi görmez ve söylemez. Kaynaklara dönüşü sadece selefi bir hareket olarak görüp sınırlandıramayız, aynı kaynaklardan modern sonuçlara ulaşarak çıkanlar da var Mertoğlu'nun deyişiyle.
Kur'an okumalarına sünnetin rehberliği, geleneğin yol göstericiliği eşlik etmeli ve ilmi bir çerçeveye itibar edilmezse işin içinden çıkılmasının zor olacağı bilinmeli. Fakat Kur'an lafızlarında mümkün, muhtemel, muhkem manalar var diye de eskisi gibi korkutulup, yanlış anlama mahzuru gerekçe gösterilerek meal okumaktan men edilmemeli genç kuşaklar.
Konuşmalar ufuk açıcı olduğu kadar da kafa karıştırıcıydı. Mertoğlu'na göre İslamcılıkta hukuk en önde gelir ve İslami değerlerin topluma yansıdığı yer fıkıh olurken, Harun Anay'a göre İslam dünyasının başına gelen her şeyin, bütün kötülüklerin müsebbibi yine fıkıhtı. Çünkü her yeri kaplıyor ve başka alanlarda düşünmek için hiçbir alan bırakmıyor. Fıkıh bütün kapıları kapattığı için İslam dünyasında sekülerleşmeye kapı aralanmış. Aslında bütün bu iddiaların ele alındığı yeni çalışmalar yapmak gerekiyor. Neden ahlak değil de fıkıh medeniyetiyiz sorusu önemli geldi bana. Ahlak hukuk ayırımı ne kadar sahihtir ve geçerli olabilir. Ahlakı sadece cinsel ahlaka indirgemenin tezahürlerini ise yakından görüyoruz ne yazık ki.
Fazlurrahman, Seyyid Kutub, Şeriati, Rene Guenon, Seyyid Hüseyin Nasr, Bediüzzaman gibi önemli isimlerin tebliğlerle ele alınması çok kıymetliydi. Tebliğci tarafından Ali Şeriati'ye yapılan çoğu haksız ağır eleştirilerle şehidin ruhu incitilmeseydi keşke. Sempozyumun şehirleşmeye, müziğe ve görsel sanatlara yeterince alan açmaması eksiklik olarak görülebilir. Beyin fırtınası yaşamamızı sağlayan emeği geçen herkese teşekkür borcumuz var. İslam'dan (kendimizden) yola çıkışımız bazen solarak bazen güçlenerek yeni sorularla ve cevaplarla sürüp gidecek. Bu bizi insan yapan ütopyaların büyüsüne kapılmamızla alakalı.
Farklı eğilimlerden barış gönüllüsü kıymetli insanlar bir araya gelerek “Çözüme Evet Koalisyonu”nu kurdular. Bugüne kadar ülke çapında birçok eylem, toplantı ve oturum gerçekleşti. Hep birlikte dinle, anlat, duy, konuş derken, çatışmaların sona ermesi ve diyalog sürecinin gelişmesi ‘politik açıdan kimin işine yarar' diye bir soru sormuyoruz. Kardeşlik ve eşitlik için 26 Mayıs'ta Saraçhane Parkı'ndan Beyazıt Meydanı'na yürümek üzere pazar günü saat 14.00'te Saraçhane Parkı’nda buluşalım, ölüme karşı yaşam için güçlü bir ses verelim.
23 Mayıs 2013 – Marksist.org - Küresel BAK: Çözüme evet, barışa evet demek için yürüyoruz
Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu (BAK), yayımladığı bir açıklamayla 26 Mayıs'ta Çözüme Evet Koalisyonu'nun İstanbul'da Saraçhane Parkı'ndan Beyazıt Meydanı'na yapacağı yürüyüşü desteklediklerini duyurdu.
BAK tarafından yapılan açıklama şöyleydi: "Kurucuları arasında yer aldığımız ÇÖZÜME EVET KOALİSYONU, 26 Mayıs Pazar saat 14'te Saraçhane'den Beyazıt Meydanı'na kitlesel bir barış yürüyüşü gerçekleştiriyor.
"Çözüme Evet - Barışa Evet" diyerek yapılacak renkli ve şenlikli yürüyüşte, 'ama'sız, 'fakat'sız barış isteyenler buluşacak. Küresel BAK olarak biz de barış bayraklarımızla aralarında olacağız. Barış için atılan her adımın biz de yanındayız!
Yüreği insan sevgisi, demokrasi ve özgürlük için atan herkesin barış umuduna coşku ile sahip çıkması gerektiğine inanıyoruz.
TARİH: 26 MAYIS PAZAR
SAAT: 14.00
TOPLANMA YERİ: SARAÇHANE PARKI
Faruk Sevim
Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu Yürütme Kurulu Üyesi"
24 Mayıs 2013 – ÇÖZÜME EVET balonlu eylem haberleri – İstanbul / Eminönü
Marksist.org- 24.05.2013 - Eminönü'nde balonlar barışa uçuruldu
Dün Eminönü'ndeki Kadıköy iskelesi önünde bir araya gelen Çözüme Evet Koalisyonu aktivistleri, 26 Mayıs'ta İstanbul'da Saraçhane'den Beyazıt Meydanı'na yapılacak yürüyüşün bildirilerini dağıttıktan sonra, barış için ellerindeki balonları gökyüzüne bıraktılar.
Toplumun farklı kesimlerinden çok sayıda insanı bir araya getiren Çözüme Evet Koalisyonu'nun aktivistleri, dün Eminönü'nde buluştular. 26 Mayıs yürüyüşüne çağrı yapan binlerce bildiri dağıtan barış yanlıları, Kürt sorununda atılan tarihi adımlara dikkat çekerek diyalog sürecinin gelişmesinin önemini vurguladılar.
Çözüme Evet diyenler daha sonra ellerindeki balonları barış için gökyüzüne bıraktılar.
26 Mayıs'ta yapılacak olan barış gösterisi, saat 14:00'te Saraçhane Parkı önünde başlayacak, Beyazıt Meydanı'nda sonlanacak.
26 Mayıs 2013 – ÇÖZÜME EVET yürüyüşü Haberleri - İstanbul
Samanyolu Haber - 26 Mayıs 2013 - Fatih’te ‘çözüme evet’ yürüyüşü
Fatih'te, çözüm sürecine destek vermek isteyen yaklaşık 500 kişi Beyazıt Meydanı'na kadar yürüdü.
Çeşitli sivil toplum kuruluşu, siyasi parti ve sendika temsilcilerinin oluşturduğu 'Çözüme Evet Koalisyonu' üyesi yaklaşık 500 kişi saat 14.00’da Saraçhane Parkı’nda toplandı. ‘Dinle, anlat, duy, konuş’ yazılı pankart açan grup, çözüm süreci ne destek vermek amacıyla Beyazıt Meydanı’na kadar yürüdü. Sık sık ‘Şimdi barış zamanı’, ‘Çözüme evet, barışa evet’ ve ‘Çözüm, barış, bize yeter’ şeklinde slogan atan grup sıcak havaya aldırmadan yürüyüşünü tamamladı. Beyazıt Meydanı’nda grup adına ortak basın açıklamasını Avukat Gülden Sönmez ile Yıldız Önen okudu. Açıklamada, barış sürecinin başlamasıyla birlikte can kayıplarının durduğuna dikkat çekildi. Açıklamada çözüm sürecine destek olmanın insanlık borcu olduğu vurgulandı. Ortak açıklamada, sorunun çözümü için ilk defa bu kadar ciddi bir kapı açıldığının altı çizildi. Eyleme, Akil İnsanlar Grubu’ndan Ali Bayramoğlu ile Levent Korkut da destek verdi. Yürüyüş ve basın açıklaması sırasında çevik kuvvet polisleri de geniş güvenlik önlemi aldı. Grup, Beyazıt Meydanı’ndaki açıklamanın ardından olaysız dağıldı.
Sabah - 27.05.2013 - Saraçhane'de barışa ve çözüme destek mitingi
İHH, Mazlumder, Küresel BAK, DSİP, HAK-İŞ, Memur-Sen, SDP gibi örgütlerin oluşturduğu "Çözüme Evet Koalisyonu" dün İstanbul'da yürüyüş yaptı. Saat 14.00'te Saraçhane Parkı'nda toplanan vatandaşlar, "Şimdi barış zamanı, barış için omuz omuza, İşte barış işte kardeşlik" sloganları eşliğinde Beyazıt Meydanı'na yürüyüşe geçti. KYol boyunca esnaf ve vatandaşlar da alkış ve ıslıklarla yürüyüşe destek verdi.
Yeni Şafak - 27.05.2013 - Barış yürüyüşü
İHH, Mazlumder, Küresel BAK, DSİP, HAK-İŞ, Memur-Sen, SDP'nin biraraya gelerek oluşturduğu Çözüme Evet Koalisyonu çözüm sürecine destek için 'barış yürüyüşü' yaptı. Koalisyon temsilcilerinin ortaklaşa okuduğu bildiride 'Aylardır bir insan ölmedi. Bu çözüm sürecine gözümüz gibi bakmamız gerektiğini kanıtlıyor' denildi.
Çözüme Evet Koalisyonu'nun 'Barış Yürüyüşü' dün gerçekleştirildi. Fatih Saraçhane Parkı'ndan başlayarak Bayezıt Meydanı'nda son bulan yürüyüşte çözüm sürecine destek vardı. Dün saat 14.00'de Saraçhane Parkı'nda toplanan vatandaşlar, 'Şimdi barış zamanı, barış için omuz omuza, İşte barış işte kardeşlik, barışın sesini yükselt' sloganları eşliğinde Bayezıt Meydanı'na doğru yürüyüşe geçti. Çevik Kuvvet Polisinin geniş güvenlik önlemi aldığı yürüyüşte çözümü destekleyen Kürtçe sloganlar da atıldı. Yol boyunca esnaf ve vatandaşlar da alkış ve ıslıklarla barış yürüyüşüne destek verdi.
AYLARDIR KİMSE ÖLMEDİ
Yürüyüşün son bulduğu Bayezıt Meydanı'nda Çözüme Evet Koalisyonu'nun bildirisi okundu. Bildiriyi İHH'dan Gülden Sönmez ile Küresel BAK'tan Yıldız Önen okudu. Bildiride, 30 yıldır devam eden sorunun toplumun her yanını sardığı ve tüm demokratik nefes alma kanallarını kapattığı ifade edildi. Şimdi Kürt sorununda tarihi adımların atıldığının belirtildiği Çözüme Evet bildirisinde şu ifadeler yer aldı: 'Şimdi ilk kez çözüm kapısının net bir şekilde aralandığına tanık oluyoruz. Kapı her geçen gün biraz daha aralanıyor. Aylardır çatışma yok. Ne mutlu bize ki aylardır tek bir insan ölmedi. Sadece bu neden bile, bizlere çözüm sürecine gözümüz gibi bakmamız gerektiğini kanıtlıyor. Savaş isteyenler, savaşı kışkırtanlar, savaştan beslenenler hep küçük bir azınlık oldu. Tüm haksızlıkların ortasında hep beraber, her zaman barışı savunmasını bildik. Barış için uğraştık. Bu yüzden çözüm süreci bizim de sürecimiz. Şimdi barış zamanı.'
Ortaklaşa bir temaşa
Dün gerçekleşen yürüyüşe Akil İnsanlar Heyeti'nde bulunan Yeni Şafak yazarı Ali Bayramoğlu da katıldı. İspanya örneğinde olduğu gibi bir barış yürüyüşü yapmak için çok önceden karar verildiğini anlatan Bayramoğlu, yürüyüşün çözüm süreciyle kesiştiği için oldukça anlamlı olduğunu ifade etti. İspanya örneğinde olduğu gibi barış yürüyüşüne ihtiyaç olduğunu söyleyen Bayramoğlu, 'İslamcılar ile sosyalistlerin ortaklaşa yaptığı bu 'Barış temaşasını' oldukça önemsiyorum. Genel olarak baktığınız zaman, güvensizlikler endişe ve talepleri ifade ediyor. Barışın daha çok benimsendiğini düşünüyorum bu süreçte' dedi.
Koalisyona destek devam edecek
Yüzlerce vatandaşın katıldığı barış yürüyüşü bildirinin okunmasının ardından olaysız bir şekilde son buldu. Bir çok sivil toplum kuruluşunun destek verdiği Çözüme Evet Koalisyonu'nun bundan sonra çeşitli programlarla çözüm sürecine destek vermeye devam edeceği açıklandı.
Cihan Haber Ajansı - 26.05.2013 - Fatih’te ‘çözüme evet’ yürüyüşü
Fatih'te, çözüm sürecine destek vermek isteyen yaklaşık 500 kişi Saraçhane'den Beyazıt Meydanı'na kadar yürüdü. Yapılan basın açıklamasında, herkesin çözüm süresine destek vermesi istendi.
Çeşitli sivil toplum kuruluşu, siyasi parti ve sendika temsilcilerinin oluşturduğu 'Çözüme Evet Koalisyonu' üyesi yaklaşık 500 kişi saat 14.00’da Saraçhane Parkı’nda toplandı. ‘Dinle, anlat, duy, konuş’ yazılı pankart açan grup, çözüm sürecine destek vermek amacıyla Beyazıt Meydanı’na kadar yürüdü. Sık sık ‘Şimdi barış zamanı’, ‘Çözüme evet, barışa evet’ ve ‘Çözüm, barış, bize yeter’ şeklinde slogan atan grup sıcak havaya aldırmadan yürüyüşünü tamamladı.
Beyazıt Meydanı’nda grup adına ortak basın açıklamasını Avukat Gülden Sönmez ile Yıldız Önen okudu. Açıklamada, barış sürecinin başlamasıyla birlikte can kayıplarının durduğuna dikkat çekildi. Açıklamada çözüm sürecine destek olmanın insanlık borcu olduğu vurgulandı. Ortak açıklamada, sorunun çözümü için ilk defa bu kadar ciddi bir kapı açıldığının altı çizildi. Eyleme, Akil İnsanlar Grubu’ndan Ali Bayramoğlu ile Levent Korkut da destek verdi.
Yürüyüş ve basın açıklaması sırasında çevik kuvvet polisleri de geniş güvenlik önlemi aldı. Grup, Beyazıt Meydanı’ndaki açıklamanın ardından olaysız dağıldı.
Agos - 27.05.2013 - İstanbul’da ‘Çözüme evet’ yürüyüşü yapıldı
İlk olarak 11 Mayıs’ta İzmir’de yapılan ‘Çözüme evet’ yürüyüşü, 18 Mayıs’ta da Ankara’da yapılmıştı. Çeşitli sivil toplum kuruluşu, siyasi parti ve sendika temsilcilerinin katılımıyla oluşan ‘Çözüme Evet Koalisyonu’ tarafından organize edilen bu yürüyüşlerin sonuncusu ise dün İstanbul’da yapıldı.
İlk olarak 11 Mayıs’ta İzmir’de yapılan ‘Çözüme evet’ yürüyüşü, 18 Mayıs’ta da Ankara’da yapılmıştı. Çeşitli sivil toplum kuruluşu, siyasi parti ve sendika temsilcilerinin katılımıyla oluşan ‘Çözüme Evet Koalisyonu’ tarafından organize edilen bu yürüyüşlerin sonuncu ise dün İstanbul’da yapıldı.
Hükümetin başlattığı çözüm sürecine destek veren yaklaşık 500 kişilik grup, Fatih’te Saraçhane Parkı’nda 14.00 sularında toplandı. ‘Dinle, anlat, duy, konuş’ yazılı pankart açan grup, ‘Şimdi barış zamanı’, ‘Çözüm, barış, bize yeter’, ‘Çözüme evet, barışa evet’ gibi sloganlar atarak Beyazıt Meydanı’na kadar yürüdü.
Beyazıt Meydanı’nda grup adına basın açıklamasını, İHH İnsani Yardım Vakfı’ndan Avukat Gülden Sönmez ile Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu’ndan Yıldız Önen yaptı. Yapılan basın açıklamasında, 30 yıldır ülkenin boğazını tıkayan Kürt sorunun çözümü konusunda bugünlerde tarihi adımlar atıldığı, aylardır Türk ve Kürt gençlerinden ölüm haberi gelmediği, ölümlerin durmasıyla ülkenin nihayet Kürt sorununda diyalog, konuşma, tartışma devrine girdiği belirtildi.
‘Çözüm süreci politik açıdan kime yarar diye sormuyoruz’
Açıklamada, çatışmaların sona ermesi ve diyalog sürecinin gelişmesinin siyasi hesapların önünde olduğu vurgulanırken, çözüm sürecine ilişkin olarak “Politik açıdan kimin işine yarar?” diye bir soru sormadıklarını dile getirdiler.
DİHA - 26.05.2013 - Çözüme evet koalisyonu'ndan barış yürüyüşü
Kürt halk önderi Abdullah Öcalan tarafından başlatılan Demokratik çözüm sürecine destek eylemleri devam ediyor.
Çözüme Evet Koalisyonu, Kürt sorununda yaşanan çözüm sürecine destek vermek amacıyla Saraçhane Meydanı'ndan Beyazıt Meydanı'na yürüyüş gerçekleştirdi.
Önce halaylar çekildi ardından "Dinle, anlat, duy, konuş, çözüme evet" pankartı eşliğinde yürüyüşe geçti.
Beyazıt Meydanı'nda sonlandırılan yürüyüşün ardından açıklamayı Yıldız Önen ve Gülden Dönmez birlikte okudu.
Açıklamada Barış için daha fazla mücadele edilmesi gerektiği dile getirildi.
Etkin Haber Ajansı – 26.05.2013 - 'Dinle, anlat, konuş çözüme evet'
Çözüme Evet Koalisyonu, Kürt sorununda yaşanan çözüm sürecine destek vermek amacıyla Saraçhane’den Beyazıt Meydanı'na yürüdü.
Saraçhane Meydanı'nda toplanan kitle önce davul zurna eşliğinde halaylar çekti. Daha sonra "Dinle anlat duy konuş, çözüme evet" pankartı arakasında yürüyüş yapıldı. Yürüyüş sırasında ellerinde "Barışa evet" , "Çözüme evet" yazılı dövizler taşıyan kitle "Biji bratiya gelan", "Öz öz özgürlük Kürt ulusuna özgürlük", "Be zıman jiyan nabe", "Yükselt yükselt, barışın sesini yükselt" sloganlarını attı.
Beyazıt Meydanı'nda Çözüme Evet Koalisyonu adına Yıldız Önen ve Gülden Dönmez açıklama yaptı. Kürt sorunun çözümü konusunda tarihi adımlar atıldığını belirten Yıldız Önen, "çözüm kapısının ilk defa net olarak aralandığını" söyledi. Çözüm süreci ile birlikte aylardır hiçbir çatışmanın ve can kaybının yaşanmadığını kaydeden Önen, "Ne mutlu ki bize bir tek insan bile ölmedi. Sadece bu bile bize çözüm sürecine gözümüz gibi bakmamız gerektiğini kanıtlıyor" dedi. Savaş isteyenlerin hep küçük bir azınlık olduğunu dile getiren Gülden Dönmez de"Artık yollarda şehirlerde, sokaklarda, camilerde, kiliselerde, işyerlerinde okullarda barışı örgütlemeye, barışı konuşmaya, başlıyoruz. Şimdi barış zamanı" dedi.
Marksist.org- 26.05.2013 - İstanbul'da Çözüme Evet: Barış için omuz omuza verdiler
Çözüme Evet Koalisyonu'nun çağrısıyla bir araya gelen aydınlar, akademisyenler, gazeteciler, akil insanlar, Kürtler, sosyalistler, demokratlar, müslümanlar ve toplumun farklı kesimlerinden 3 bini aşkın aktivist, bugün İstanbul'da Saraçhane Parkı'nda buluşarak barış için Beyazıt Meydanı'na yürüdü.
Kürt halkının Newroz'da Diyarbakır'dan gönderdiği barış mesajına Batı'dan karşılık vermek, toplumda çözüm isteyen çoğunluğun sesi olan bir barış hareketini inşa etmek için kurulan Çözüme Evet Koalisyonu, bugün İstanbul'da bir barış gösterisi yaptı.
Saat 14:00'te Saraçhane Parkı'nda toplanan barış aktivistleri, "Dinle, anlat, duy, konuş -Çözüme Evet" ana pankartının arkasında sloganlarla, şarkılarla yürüyüşe başladı.
"Çözüme Evet" ve "Barışa evet" yazılı bayraklar ve dövizler taşıyan barış yanlıları, "Öz-öz-özgürlük, Kürt halkına özgürlük", "Şimdi barış zamanı", "Yaşasın halkların kardeşliği", "Savaşın sesini sustur, barışın sesini yükselt", "Barışalım yeter", "Bijî bratiya gelan", "Bijî aşitî", "Barış için omuz omuza", "Barış, çözüm, özgürlük", "Kürtler Kürtçe konuşur" sloganları attı.
Çözüme Evet diyenlerin eylemine Devrimci Sosyalist İşçi Partisi (DSİP), Barış ve Demokrasi Partisi (BDP), Sivil Dayanışma Platformu, Mazlum-Der, İHH, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi, Memur-Sen, Hak-İş, Demokrasi ve Özgürlük Hareketi (DÖH), Küresel BAK, Anadolu Platformu, Irkçılığa ve Milliyetçiliğe Dur De girişimi, Küresel Eylem Grubu (KEG) ve Antikapitalist Öğrenciler destek vererek katılım sağladı. Çözüm yürüyüşünde ayrıca Akil İnsanlar'dan Ali Bayramoğlu ve Levent Korkut da yer aldı.
Sıcak havaya rağmen oldukça coşkulu geçen ve İstanbul sokaklarının barış sloganlarıyla doldurulduğu yürüyüşün sonunda Beyazıt Meydanı'nda eyleme destek veren tüm kurumların adı okunduktan sonra Çözüme Evet Koalisyonu bir basın açıklaması yaptı.
Turnusol.org - 26.05.2013 - Dinle, anlat, konuş çözüme evet'
Çözüme Evet Koalisyonu, Kürt sorununda yaşanan çözüm sürecine destek vermek amacıyla Saraçhane’den Beyazıt Meydanı'na yürüdü.
Saraçhane Meydanı'nda toplanan kitle önce davul zurna eşliğinde halaylar çekti. Daha sonra "Dinle anlat duy konuş, çözüme evet" pankartı arakasında yürüyüş yapıldı. Yürüyüş sırasında ellerinde "Barışa evet" , "Çözüme evet" yazılı dövizler taşıyan kitle "Biji bratiya gelan", "Öz öz özgürlük Kürt ulusuna özgürlük", "Be zıman jiyan nabe", "Yükselt yükselt, barışın sesini yükselt" sloganlarını attı.
Beyazıt Meydanı'nda Çözüme Evet Koalisyonu adına Yıldız Önen ve Gülden Dönmez açıklama yaptı. Kürt sorunun çözümü konusunda tarihi adımlar atıldığını belirten Yıldız Önen, "çözüm kapısının ilk defa net olarak aralandığını" söyledi. Çözüm süreci ile birlikte aylardır hiçbir çatışmanın ve can kaybının yaşanmadığını kaydeden Önen, "Ne mutlu ki bize bir tek insan bile ölmedi. Sadece bu bile bize çözüm sürecine gözümüz gibi bakmamız gerektiğini kanıtlıyor" dedi.
Savaş isteyenlerin hep küçük bir azınlık olduğunu dile getiren Gülden Dönmez de"Artık yollarda şehirlerde, sokaklarda, camilerde, kiliselerde, işyerlerinde okullarda barışı örgütlemeye, barışı konuşmaya, başlıyoruz. Şimdi barış zamanı" dedi.
Özgür Gündem - 27.05.2013 - Çözüm sürecine gözümüz gibi bakmalıyız
Çözüme Evet Koalisyonu, Kürt sorununda yaşanan çözüm sürecine destek vermek amacıyla Saraçhane Meydanı’ndan Beyazıt Meydanı’na yürüyüş gerçekleştirdi. Yürüyüşün ardından grup adına açıklama yapan Yıldız Önen, “Çözüm kapısının ilk defa net olarak aralandığını” söyledi. Çözüm süreci ile birlikte aylardır hiçbir çatışmanın ve can kaybının yaşanmadığını belirten Önen, “Ne mutlu ki bir tek insan bile ölmedi. Sadece bu bile bize çözüm sürecine gözümüz gibi bakmamız gerektiğini kanıtlıyor” dedi. Eylem açıklamaların ardından alkışlar ve “Barışa evet” sloganları ile son buldu.
Sesonline.org - 27.05.2013 - Batının 'barış sesi' İstanbul'dan yükseldi: 'Artık barış kazanacak!'
Çözüm ve barış sürecine Türkiye'nin batısından katkı ve destek sunmak üzere, farklı siyasi görüş ve inanç sahibi bireylerin ve çeşitli sivil toplum örgütlerinin bir araya gelmesi ile geçtiğimiz aylarda oluşturulan 'Çözüme Evet' Koalisyonu' Pazar günü İstanbul'da Saraçhane Parkı'ndan başlayarak, Beyazıt Meydanı'na dek süren bir yürüyüş gerçekleştirdi. Saat 14:00'te Saraçhane Parkı'nda toplanan yürüyüşçüler, aşırı sıcak altında, üzerinde "Dinle, anlat, duy, konuş /Çözüme Evet" yazılı büyük pankartın arkasında toplanarak, şarkılarla yürüyüşe geçti. Yürüyüş boyunca, "Öz-öz-özgürlük, Kürt halkına özgürlük", "Şimdi barış zamanı", "Savaşın sesini sustur, barışın sesini yükselt", "Bijî bratiya gelan", "Bijî aşitî", "Barış için omuz omuza", "Barış, çözüm, özgürlük" şeklinde sloganlar atan göstericiler, yol boyunca İstanbullulardan alkışlı destek aldı. Yürüyüşe, 'Âkıl İnsanlar'dan Ali Bayramoğlu ve Levent Korkut da katıldı. Beyazıt Meydanı'nda "Çözüm ve barış için ileriye dönük her hamle, yüzlerimizde daha çok gülümsemeye neden olacak. Barışın sakinliği, barışın coşkusu, barışın yarattığı kardeşlik ama eşit koşullarda kardeşlik iklimi, demokrasinin, insanca yaşam hakkının herkesin hakkı olduğu duygumuzu güçlendirecek. Diyarbakır'da da güçlendirecek, İstanbul ve İzmir'de de güçlendirecek" denilen ve Yıldız Önen ile Gülden Sönmez tarafından ortaklaşa okuna metinde şu görüşlere yer verildi.
TimeTürk – 29 Ağustos 2013 - Küresel BAK: Suriye'de savaşa hayır
Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu, Suriye'ye askeri müdahalenin meşru olmadığını ve kesinlikle karşı çıkılması gerektiğini belirterek herkesi 1 Eylül'deki barış mitingine çağırıyor.
Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu (Küresel BAK), Suriye'ye askeri müdahaleye karşı olduklarını belirterek "Şiddetsiz çözümlere ve barışa ihtiyaç var" diyor.
Küresel BAK, herkesi 1 Eylül'de Kadıköy'deki barış mitingine çağırıyor.
Bianet'in haberine göre, açıklamada, Suriye'de 2.5 yılda 100 binden fazla kişinin öldürüldüğü, 5 milyon Suriyelinin evlerini terk etmek zorunda kaldığı hatırlatılarak "Çatışmalar iç savaş boyutuna sıçradı ve bu kaosun ne zaman sona ereceği ile ilgili en ufak bir belirti yok" dendi.
Şam’ın dış mahallelerinden Guta’da kimyasal silah saldırısını gerçekleştirenlerin ve arkasında duranların lanetlendiği açıklamada, kimyasal silahların topyekûn imha edilmesi, kullananların, üretenlerin ve stoklayanların Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanması gerektiği belirtildi.
Batının hemen bir askeri müdahale seçeneğini tartışmaya başladığı oysa Suriye’de ve bölgede silahlı güç gösterilerine değil, şiddetsiz çözümlere ve barışa ihtiyaç olduğu ifade edildi.
"Askeri müdahale, Suriye’de halkın özgürlük ve demokrasi taleplerine yarar sağlamayacaktır, aksine rejime moral güç verecektir. Gerekçesi ne olursa olsun, son 10 yılda Afganistan ve Irak’ı kan gölüne çevirenlerin, şimdi Suriye’ye askeri müdahalesine kesinlikle karşı çıkılmalı.
"Suriye’deki bu iç savaş bir an önce durdurulmalıdır. Türkiye ve diğer ülkeler, çatışmayı derinleştiren silah desteğinden, politik ve lojistik müdahalelerden derhal vazgeçmeli.
"Suriye’de, halkın kendi temsilcilerini özgürce ve demokratik yollarla seçeceği bir ortam oluşturulmalı. Ortadoğu’daki ABD, Rusya, NATO vb. kaynaklı tüm askeri üs ve tesisler başta İncirlik olmak üzere kapatılmalıdır! Ortadoğu, silahsız, nükleersiz, kimyasalsız, barış içinde kardeşçe bir arada yaşadığımız bir bölge olmalı.
"Savaş insanlık suçudur. Ahlaki olan savaş karşıtlığıdır."
29 Ağustos 2013 – Turnusol.org - Küresel BAK: Askeri müdahaleye hayır!
Suriye'ye müdahale hazırlıklarını ve hükümetin tutumunu kınayan Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu, "Suriye’ye yapılacak askeri müdahale meşru değildir, karşı çıkılmalıdır. Özellikle Türkiye’nin Suriye veya başka bir ülkeye yönelik operasyona katılması veya lojistik destek vermesine kesinlikle karşı çıkılmalıdır" dedi...
"Suriye’deki ve Ortadoğu’daki diktatörlükler yıkılmalı, yerlerine halkın demokratik yönetimleri kurulmalıdır, ama bu dönüşüm o ülkelerdeki halkların kendi inisiyatifiyle olacaktır. Dış müdahaleler bu süreci olsa olsa geciktirir" diyen Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu (Küresel BAK) Yürütme Kurulu tarafından yapılan açıklamanın tam metni şöyle:
ORTADOĞU’DA YENİ SİLAHLI GÜÇ GÖSTERİSİNE DEĞİL, ŞİDDETSİZ ÇÖZÜMLERE ve BARIŞA İHTİYAÇ VAR; SURİYE’YE ASKERİ MÜDAHALEYE HAYIR!
Suriye’de bir insanlık trajedisi yaşanıyor. 30 yıldır ülkeyi yönetenler, 2011 Nisan ayında başlayan halk ayaklanmasına yıkım ve katliamla yanıt verdiler. 2.5 yılda 100 binden fazla kişi öldürüldü, ülke nüfusunun dörtte birini oluşturan 5 milyon Suriyeli evlerini terk etti. Bunların 2 milyonu mülteci oldu. 3 yıldır Suriye’nin birçok kentinde hayat durdu. Çocuklar okula gidemiyor, işyerleri çalışmıyor. Çatışmalar iç savaş boyutuna sıçradı ve bu kaosun ne zaman sona ereceği ile ilgili en ufak bir belirti yok.
Son olarak, geçtiğimiz günlerde Şam’ın dış mahallelerinden Guta’da kimyasal silah kullanımı sonucu, 2 saat gibi kısa bir sürede en az 1500 kişi hayatını kaybetti. Hayatını kaybedenlerin büyük kısmı yataklarında uyuyan çocuklardı. Bütün dünyada infial uyandıran bu saldırıyı gerçekleştirenleri ve arkasında duranları lanetliyoruz.
Kimyasal silahların geliştirilmesi, üretilmesi ve stoklanması, en az kullanılması kadar insanlık suçudur. Suriye’de kullanılan silahları kimin üretip Suriye’ye verdiği ve orada stoklanmasına göz yumduğu açıklanmalıdır. Tüm ülkelerdeki kimyasal silahların topyekûn imha edilmesi, kullananların, üretenlerin ve stoklayanların Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanması gerekir.
BM heyeti tarafından araştırılan kimyasal saldırı sonrası, şimdiye kadar yaşananlara kılını bile kıpırdatmayan Batı, hemen bir askeri müdahale seçeneğini tartışmaya başladı. Oysa Suriye’de ve bölgede silahlı güç gösterilerine değil, şiddetsiz çözümlere ve barışa ihtiyaç var.
Suriye, Esat diktatörlüğünün yanı sıra uluslararası güçlerin poltik çıkarları uğruna giriştikleri müdahalelerle, içinden çıkılmaz bir çözümsüzlüğe ve iç savaşa sürüklendi. Askeri müdahale bu durumu daha da derinleştirecektir.
İşlerin bu noktaya gelmesinde bugün müdahaleye hazırlanan devletlerin olduğu kadar, başta Türkiye olmak üzere, Suriye’deki iç savaşa insani yardımı aşan müdahalelerde bulunan komşu ve bölge ülkelerinin de payı var.
Elbette kimyasal silah kullanımı insanlık suçudur, cezalandırılmalıdır. Ancak bunun yöntemi bir askeri harekat, savaş ve işgal değil, uluslararası yargılamalardır. Dünya halkları, katliamcıların suçlarının açığa çıkarıldığını görmeli ve ikna olmalıdır, bu zahmetli bir süreçtir, ama kalıcı olarak daha adil bir sonuç doğurur. Muhtemel bir Batı müdahalesi Suriyedeki durumu çok daha ağır hale sokabilir. Daha çok kan dökülür. Böyle bir müdahalenin bölgede gerilimi artıracağı açıktır. Çatışmalar çevre ülkelere ve bu arada Türkiye’ye de sıçrayabilir.
Askeri müdahale, Suriye’de halkın özgürlük ve demokrasi taleplerine yarar sağlamayacaktır, aksine rejime moral güç verecektir. Gerekçesi ne olursa olsun, son 10 yılda Afganistan ve Irak’ı kan gölüne çevirenlerin, şimdi Suriye’ye askeri müdahalesine kesinlikle karşı çıkılmalıdır.
Suriye’deki bu iç savaş bir an önce durdurulmalıdır. Türkiye ve diğer ülkeler, çatışmayı derinleştiren silah desteğinden, politik ve lojistik müdahalelerden derhal vazgeçmelidir.
Suriye’de, halkın kendi temsilcilerini özgürce ve demokratik yollarla seçeceği bir ortam oluşturulmalıdır. Suriye toplumundaki farklı kültürleri, inançları, halkları ve dilleri kapsayan demokratik bir düzen mutlaka ve zaman geçirilmeden inşa edilmelidir. Ama bunun yolu başka devletlerin müdahalesi ve savaş değil, şiddetsiz çözüm süreçlerini devreye sokmaktır.
Suriye’ye yapılacak askeri müdahale meşru değildir, karşı çıkılmalıdır. Özellikle Türkiye’nin Suriye veya başka bir ülkeye yönelik operasyona katılması veya lojistik destek vermesine kesinlikle karşı çıkılmalıdır.
Suriye’deki ve Ortadoğu’daki diktatörlükler yıkılmalı, yerlerine halkın demokratik yönetimleri kurulmalıdır, ama bu dönüşüm o ülkelerdeki halkların kendi inisiyatifiyle olacaktır. Dış müdahaleler bu süreci olsa olsa geciktirir.
Ortadoğu’daki ABD, Rusya, NATO vb. kaynaklı tüm askeri üs ve tesisler başta İncirlik olmak üzere kapatılmalıdır! Ortadoğu, silahsız, nükleersiz, kimyasalsız, barış içinde kardeşçe bir arada yaşadığımız bir bölge olmalıdır.
Savaş insanlık suçudur. Ahlaki olan savaş karşıtlığıdır. Bütün dünyanın savaş karşıtlarıyla birlikte haykırıyoruz: Suriye’ye askeri müdahaleye ve SAVAŞA HAYIR!
Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu Yürütme Kurulu
29 Ağustos 20103, İstanbul
30 Ağustos 2013 – Turnusoş.org - Küresel BAK: 1 Eylülde barışa sahip çıkalım!
Barış Günü bildirisinde Ortadoğu’da yeni savaşlara yol açacak askeri müdahalelere hayır diyen Küresel BAK Yürütme Kurulu, çözüm sürecinin her koşulda mutlaka devam ettirilmesi gerektiğine vurgu yaptı.
Küresel BAK, barışa güçlü bir şekilde sahip çıkmak için tüm savaş karşıtlarını 1 Eylül Pazar, saat 13.00’de BARIŞ ZİNCİRLERİNDE, saat 15.00'de Kadıköy'de yapılacak BARIŞ MİTİNGİNDE buluşmaya davet ediyor.
10 yıldır savaş karşıtı kampanyalar yapan Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu (Küresel BAK) Yürütme Kurulu tarafından bugün yapılan 1 Eylül Barış Günü açıklaması şöyle:
1 EYLÜL’DE BARIŞA SAHİP ÇIKALIM!
1 Eylül Barış gününe ne yazık ki yine savaş tamtamlarının gürültüsüyle giriyoruz. Filistin ve Afganistan’daki işgal devam ediyor. NATO küresel savaş aygıtını yaymak için yeni adımlar atıyor. Barış halkların özlemi ama Mısır’dan Irak ve İran’a, Ortadoğu’da bölgesel savaş tehlikesi var.
Batılı ülkelerin Suriye’ye yönelik askeri müdahalesinin arefesinde 1 Eylül'e giriyoruz. ABD etrafında kurulan ve Türkiye'nin de aktif bir şekilde içinde yer almaya heveslendiği yeni bir savaş koalisyonu çoktan kuruldu. Suriye yönetiminin gerçekleştirdiği öne sürülen kimyasal silah katliamı bahane edilerek Ortadoğu’da yeni bir askeri müdahaleye hazırlanılıyor.
Bu gelişmeler Türkiye'yi de yakından ilgilendiriyor ve yaklaşık dokuz aydır süren Kürt sorununda çözüm sürecini olumsuz etkileme potansiyeli taşıyor. Esad rejiminin katliamlarını bahane ederek Suriye'ye yönelik bir askeri müdahalenin Türkiye’deki barış sürecini de zora sokacağı açıktır. Komşusu bir ülkeyle savaş durumuna gelen Türkiye hükümeti, aynı anda içerde barış adımları atmak konusunda daha da kararsız hale gelecektir.
Çözüm süreci, Türkiye’nin en önemli sorununun demokratik bir temelde ilk kez tartışılmaya başlandığı, diyalog ve müzakere yöntemlerinin devreye girdiği tarihsel öneme sahip bir süreçtir. Bu süreç, ne seçim hesaplarına, ne milliyetçi oyların baskısına ne de siyasi ikbal güdülerine ne de bölgesel çıkarlara heba edilebilir.
Çözüm süreci, binlerce insanın hayatına malolan silahlı çatışmaların ve düşük yoğunluklu savaş koşullarının sona ermesi ve kalıcı bir barış sürecinin ilk adımı olması açısından, tüm savaş karşıtlarının gözümüzün bebeği gibi sakınması gereken bir süreçtir.
Hükümet, başta Suriye olmak üzere bölgedeki çatışma ve savaş girişimlerinin parçası olmaya heveslenmek yerine, çözüm sürecinin toplumda başlangıcında yarattığı umut dolu atmosferi pekiştirecek adımlar atmalıdır.
Yıllardır küresel, bölgesel ve Türkiye'deki savaşa karşı çıkan savaş karşıtları olarak bir kez daha haykırıyoruz:
- Savaşsız bir dünya mümkündür. 1 Eylül’de barışın sesini yükseltelim.
- Ortadoğu’da yeni savaşlara yol açacak askeri müdahalelere hayır!
- Türkiye, Suriye’ye yönelik savaş koalisyonunda kesinlikle yer almamalıdır.
- Çözüm süreci her koşulda mutlaka devam ettirilmelidir. Yaşasın halkların eşit koşullarda kardeşliği!
- Hükümet, çözüm sürecinde kendisinden beklenen demokratikleşme adımlarını atmalıdır.
- Kürt sorununun kalıcı bir şekilde çözülmesi için, Kürt halkının haklarını her düzeyde garanti altına alan yeni demokratik bir anayasa hazırlanmalıdır.
Barışa güçlü bir şekilde sahip çıkmak için tüm savaş karşıtlarını 1 Eylül Pazar, saat 13.00’de BARIŞ ZİNCİRLERİNDE, saat 15.00'de Kadıköy'de yapılacak BARIŞ MİTİNGİNDE buluşmaya davet ediyoruz.
SAVAŞA HAYIR!
Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu Yürütme Kurulu
30 Ağustos 2013, İstanbul
9 Eylül 2013 – “Suriye’de Savaşa Hayır” Basında Çıkan Haberler
Bianet.org – “Suriye’ye Müdahalenin Gönüllüsü Değil, Barışın Öncüsü Olalım”
Küresel BAK, Suriye’ye yönelik olası askeri operasyona karşı yaptıkları eylemde hükümete seslendi: “Suriye’ye silahla müdahale etmekte ilk sırayı alan değil, silahsız bir dünya kurmanın adımlarını atan ülke olalım.” Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu (Küresel BAK) Suriye’ye yönelik olası askeri müdahaleye karşı Galatasaray’da basın açıklaması yaptı. Müdahalenin “Suriye’de daha fazla kan dökülmesine ve bölgede savaşın yayılmasına neden olabileceğini” vurgulayan Küresel BAK “Suriye’ye askeri müdahaleye, Türkiye’nin savaşın parçası olmasına ve Esad diktatörlüğüne hayır” dedi. “Savaşa Değil Barışa Hazırız, Saldırı Değil Silahsız Çözüm” pankartıyla yapılan eylemde konuşan Bülent Aydın, Suriye’ye askeri müdahalenin gündemde olduğu bu günlerde tüm dünyada savaş karşıtlarının tepkilerini gösterdiğini belirtti: “Hükümetler tepkilere kulak vermeli”.
“Müdahale, savaşın yayılmasına yol açar”
Küresel BAK adına açıklamayı okuyan sanatçı Kerem Kabadayı ” Savaşın gönüllüsü olan bir ülkenin değil, barışın öncülüğü üstlenen bir ülkenin yurttaşları olmak istiyoruz” dedi.
“ABD ve müttefikleri, kimyasal silah kullanımını bahane ederek Suriye’ye askeri müdahaleye hazırlanıyor. Türkiye buna katılma hevesini gizlemiyor. Rusya Suriye’deki askeri üssünü kaybetmemek için Esad diktatörlüğünün her türlü caniliğine göz yumuyor.”
Kabadayı, “Suriye’de tüm halkların ve inanç grupları kendi kaderini özgürce belirlemesinin ve demokratik temellerde yaşamasının mümkün olduğunu” vurguladı. Suriye’ye olası bir müdahalenin Rojova’daki Kürt halkının da durumunu zorlaştıracağını belirten Kabadayı Türkiye hükümetine seslendi: Suriye’ye silahla müdahale etmekte ilk sırayı alan değil, silahsız bir dünya kurmanın adımlarını atan ülke olalım.”
Özgür Gelecek – Küresel BAK: “AKP elini Suriye’den çek – 09 Eylül 2013
Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu Galatasaray Meydanı’nda yaptığı basın açıklamasıyla Suriye’ye yönelik savaş politikalarını protesto ederek, “Suriye’deki vahşet ve kıyım gerçektir ama müdahale daha büyük felakettir” dedi.
“Savaşa değil, barışa hazırız. Saldırı değil, silahsız çözüm. Suriye’ye askeri müdahaleye hayır!” yazılı pankart açılan eylemde, “AKP elini Suriye’den çek”, “Savaşa hayır” sloganları atıldı.
Eylemde basın açıklamasını koalisyon adına Kerem Kabadayı okudu. Kabadayı açıklamada, ABD’nin ve Türkiye’nin Suriye’ye karşı savaş politikalarını açıkça ilan ettiklerini öte yandan Rusya’nın da Suriye’deki askeri üssünü kaybetmemek için Esad’ı desteklediğini belirterek, “Ortadoğu bir kez daha emperyalist ülkelerin çıkar çatışmasının alanı haline geliyor” dedi. Kabadayı konuşmasının devamında, Suriye’ye dönük askeri müdahalenin Rojava’da kendi iktidarını kuran Kürt halkını da zor durumda bırakacağını belirterek, “Savaşın gönüllüsü olan bir ülkenin değil, barışın öncülüğünü üstlenen bir ülkenin yurttaşları olmak istediğimizi haykırmak için buradayız” dedi.
Cizre Postası – Küresel BAK: Silahsız bir dünya kuralım – 9 Eylül 2013
Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu (Küresel BAK) üyeleri, Suriye’ye yönelik olası askeri müdahaleye karşı Galatasaray Lisesi önünde bir araya geldi.
Küresel BAK üyeleri, Suriye’ye yönelik olası askeri müdahalenin Rojava’da özgürlüğü için adım atan Kürt halkının durumunu da zorlaştıracağını belirterek, “Gelin Suriye’ye silahla müdahale etmekte ilk sırayı alan değil, silahsız bir dünya kurmanın adımlarını atan ülke olalım” dedi.
Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu (Küresel BAK) üyeleri, Suriye’ye yönelik olası askeri müdahaleye karşı Galatasaray Lisesi önünde bir araya geldi. “Savaşa değil barışa hazırız. Saldırı değil silahsız çözüm” pankartı açan savaş karşıtları, “Savaşa hayır” sloganları attı. Eylemde grup adına sanatçı Kerem Kabadayı basın açıklamasında bulundu. Açıklamada ABD ve müttefiklerinin kimyasal silah kullanımını bahane ederek Suriye’ye askeri müdahaleye hazırlandığına işaret eden Kabadayı, “Türkiye, başından beri taraf olduğu Suriye iç savaşında yeni ve daha da kanlı bir sayfa açacak olan ABD müdahalesinden yana açıkça tavır almakla kalmayıp, askeri müdahaleye katılma hevesini gizlemiyor” dedi.
Açıklamanın devamında Ortadoğu’nun bir kez daha emperyalist ülkelerin çıkar çatışmasının alanı haline getirildiğini belirten Kabadayı, “Suriye’ye bir askeri müdahale, Rojava’da özgürlüğü için adım atan Kürt halkının da durumunu zorlaştıracaktır. Gelin Suriye’ye silahla müdahale etmekte ilk sırayı alan değil, silahsız bir dünya kurmanın adımlarını atan ülke olalım” diyerek, Suriye’ye askeri müdahalenin karşısında olduklarını söyledi.
Yapılan açıklamanın ardından eylem sona erdi.
Marksist.org – AKP Elini Suriye’den Çek – 9 Eylül 2013
Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu (BAK) bugün İstanbul’da yaptığı bir basın açıklamasıyla Batı emperyalizminin Suriye’ye yönelik askeri müdahalesine ve Türkiye’nin savaşın parçası olmasına karşı çıktı.
Galatasaray Meydanı’nda yapılan basın açıklamasına Küresel BAK’tan Yıldız Önen, Bülent Aydın ve Tayfun Mater’in yanı sıra Mor ve Ötesi grubunun davulcusu Kerem Kabadayı, DSİP Eşsözcüsü Şenol Karakaş, sanatçı Zeynep Tanbay, YSGP’den Ufuk Uras ve Aleattin Dinçer da katıldı.
Açıklamada, bir yandan “ulusal çıkarları” gereği Suriye’ye müdahale etmek isteyen Batı ve bir yandan da halkını katleden Esad’ı desteğiyle ayakta tutan Rusya ile birlikte Ortadoğu’nun bir kez daha emperyalist ülkelerin çıkar çatışmasının alanı hâline geldiği vurgulandı.
Küresel BAK, Suriye’de daha fazla kan dökülmesine ve bölgede şavaşın yayılmasına neden olabilecek gelişmelere karşı herkesi ses çıkarmaya çağırdı.
Barış aktivistleri “Savaş değil, silahsız çözüm”, “AKP elini Suriye’den çek”, “Savaşa hayır” sloganları attı.
Evrensel - ‘Silahsız bir dünya kuralım’ – 9 Eylül 2013
Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu (Küresel BAK) üyeleri, Suriye’ye yönelik olası askeri müdahaleye karşı Galatasaray Lisesi önünde bir araya geldi. “Savaşa değil barışa hazırız. Saldırı değil silahsız çözüm” pankartı açan savaş karşıtları, “Savaşa hayır” sloganları attı. Eylemde grup adına sanatçı Kerem Kabadayı basın açıklamasında bulundu. Açıklamada ABD ve müttefiklerinin kimyasal silah kullanımını bahane ederek Suriye’ye askeri müdahaleye hazırlandığına işaret eden Kabadayı, “Türkiye, başından beri taraf olduğu Suriye iç savaşında yeni ve daha da kanlı bir sayfa açacak olan ABD müdahalesinden yana açıkça tavır almakla kalmayıp, askeri müdahaleye katılma hevesini gizlemiyor” dedi.
Açıklamanın devamında Ortadoğu’nun bir kez daha emperyalist ülkelerin çıkar çatışmasının alanı haline getirildiğini belirten Kabadayı, “Suriye’ye bir askeri müdahale, Rojava’da özgürlüğü için adım atan Kürt halkının da durumunu zorlaştıracaktır. Gelin Suriye’ye silahla müdahale etmekte ilk sırayı alan değil, silahsız bir dünya kurmanın adımlarını atan ülke olalım” diyerek, Suriye’ye askeri müdahalenin karşısında olduklarını söyledi
Dostları ilə paylaş: |