Yeni Şafak – 17 Eylül 2013 - Hrant Dink davası yeniden başladı
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin davada verilen kararın Yargıtay tarafından kısmen bozulmasının ardından, 18 sanığın yeniden yargılanmasına başlandı.
stanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesince, Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayının büyük salonunda yapılan duruşmada, sanıklardan Yasin Hayal ve Hacı Salihoğlu ile Dink ailesinin avukatları hazır bulundu.
Dink ailesinden katılan kimsenin olmadığı duruşmaya, CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, BDP milletvekilleri Ertuğrul Kürkçü, Sabahat Tuncel ve Van Bağımsız Milletvekili Aysel Tuğluk da katıldı.
Duruşma, Yargıtay'ın bozma ilamına karşı sanıkların ifade vermesiyle devam ediyor.
Duruşma öncesi "Hrant'ın Arkadaşları"ndan açıklama
Duruşma öncesi adliye önünde, "Müsamereyi bırakın asıl sorumluları yargılayın" yazılı pankart açan "Hrant'ın Arkadaşları" isimli bir grup, çeşitli sloganlar attı.
Grup adına basın açıklamasını ise şarkıcı Ahmet Kaya'nın eşi Gülten Kaya yaptı.
Hrant Dink'i öldüren gerçek sorumluların hala yargı önüne çıkmadığını söyleyen Kaya, sanıkların örgüt kurmaktan ceza almadıklarına dikkati çekerek, Yargıtay'ın kararı bozarak, mahkemeye geri gönderdiğini belirttti.
Bugünkü görülecek davada mahkemenin "belki" örgüt bulabileceğini aktaran Kaya, "Bundan önceki yargı süreci boyunca, biz Hrant'ın Arkadaşları diyorduk ki, bu dava böyle bitmez. Şimdi de diyoruz ki, bu dava böyle başlamaz" dedi.
Cinayetin işlendiği zaman görev başında olan kamu görevlilerinin devlet tarafından korunmaya devam edildiğini anlatan Kaya, şunları kaydetti:
"Tablo çok açıktır. Bu tekrar görülmeye başlanan dava ile tetiğin arkasındaki ellerin hüküm giymesi mümkün değildir. Bir ihtimal tetikçinin yol arkadaşlarına örgüt kurmaktan hüküm verilecek, ancak o 'milli' ve tarihsel yapılanma yargı önüne çıkmayacak, perde arkasında kalmaya devam edecek, kim bilir belki de yeni terfiler alacaktır."
"Müsamerenin" artık sona ermesini isteyen Kaya, "Gerçek sorumlular hesap vermeli, yargı önüne çıkmalıdır. Bu yapılmadığı sürece, biraz sonra başlayacak olan yeni mahkeme sürecinden adalet çıkmayacaktır" ifadelerini kullandı.
Açıklamaya CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, BDP milletvekilleri Ertuğrul Kürkçü, Sabahat Tuncel ve Van Bağımsız Milletvekili Aysel Tuğluk da katıldı.
Davanın geçmişi
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, 17 Ocak 2012'de verdiği kararla, 19 sanığın yargılandığı davada tutuklu yargılanan Yasin Hayal'in, "Hrant Dink'i tasarlayarak öldürmeye azmettirmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet, "yazar Orhan Pamuk'u tehdit etmek" suçundan 3 ay ve "ruhsatsız silah bulundurmak" suçundan da 1 yıl hapisle cezalandırılmasını, "silahlı terör örgütü yöneticisi olmak" suçundan ise beraatini kararlaştırmıştı.
Tutuklu sanıklardan Erhan Tuncel'in de toplam 10 yıl 6 ay hapisle cezalandırılmasına hükmederek tahliyesine karar veren heyet, sanıklardan Ersin Yolçu'yu 12 yıl 6 ay, Ahmet İskender'i 13 yıl 4 ay ve Salih Hacısalihoğlu'nu 2 ay 15 gün hapisle cezalandırırken, bütün sanıkların "silahlı terör örgütü üyeliği" suçundan beraatine hükmetmişti.
İstanbul Cumhuriyet Savcısı Hikmet Usta, yerel mahkemenin kararına itiraz etti. Savcı Usta'nın, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdiği dilekçede, Erhan Tuncel ve Yasin Hayal'in örgüt liderliği ve yöneticiliğini yaptığı sanıkların, Ergenekon soruşturmalarında yakalanan ve haklarında dava açılan sanıklarla amaç birliği içinde bulunduğunun, ana yapı Ergenekon ile Trabzon'daki hücresel yapının aynı suç işleme DNA ve gen özelliklerine sahip olduğunun anlaşıldığı kaydedilmişti.
"Karar 'örgüt yok' anlamına gelmez" demişti
Kararı veren İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Rüstem Eryılmaz ise davanın sanıklarıyla ilgili örgüt yöneticiliği veya üyeliği konusunda yeterli delil bulunamadığından, beraat kararı verdiklerini söylemişti.
Eryılmaz, "Verdiğimiz karar, 'örgüt yoktur' anlamına gelmez. Verdiğimiz karardan rahatsız değiliz. Sadece tatmin edici olmadığını belirttim. Elbette bu cinayeti basite indirgeyemeyiz" açıklamasını yapmıştı.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Hrant Dink cinayeti davasında, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin kararının, "sanıkların atılı suçları örgütün faaliyeti çerçevesinde işlediği" gerekçesiyle bozulmasını istemişti.
Tebliğnamede, "Sanıkların mensubu bulundukları silahlı terör örgütünün yöneldiği ve gerçekleştirmek istediği amaç açısından elverişli fiili gerçekleştirdikleri tarih itibarıyla, ülke genelindeki toplumsal etkinliğinin olup olmadığını aramaya gerek yoktur. Zira, devletin birliğini bozma suçu bir tehlike suçudur ve gerçekleştirilen eylemlerin sonuncusu ile de bu tehlike gerçekleşmiştir" ifadesine yer verilmişti.
Yargıtay'ın bozma kararı
Yargıtay 9. Ceza Dairesi örgüt yönünden verilen beraat kararını bozmuştu. Daire, sanıkların silahlı terör örgütü değil, suç işlemek amacıyla oluşturulan örgüt üyesi oldukları gerekçesiyle yargılanmalarına hükmetmişti.
"Kasten öldürmeye azmettirme' ve Orhan Pamuk'u 'tehdit' suçlarından sanık Yasin Hayal'e verilen mahkumiyet kararı ise onanmıştı. Hayal hakkında 'Silahlı terör örgütü kurma, yöneticisi olma' suçundan beraat kararı ise, 'suç örgütü kurma ve yönetme' suçundan mahkumiyet gerektiği için bozulmuştu.
Sanıklardan Ersin Yolcu'nun 'kasten öldürmeye yardım suçundan' mahkumiyet hükmü onanırken, 'silahlı terör örgütü üyesi olmak' suçundan beraati ise "suç örgütü üyesi olma" suçundan mahkumiyet gerektirdiği için bozulmasına karar verilmişti.
Sanıklardan Erhan Tuncel'in ise 'patlayıcı madde imal etme' suçundan mahkumiyet kararını onayan Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 'Kasten öldürmeye azmettirme' suçundan beraat hükmünü ise, sanığın Dink'in öldürülmesi suçuna yardım suretiyle iştirak etmesi sebebiyle mahkumiyeti gerektiği için bozmuştu. Tuncel hakkında 'silahlı terör örgütü yöneticisi olma' suçundan beraat kararı da 'suç örgütü üyesi olma' suçundan mahkumiyeti gerektiği gerekçesiyle bozulmuştu.
Tuncel'in, Trabzon'da 24 Ekim 2004 tarihinde McDonalds'ın bombalanması olayında, 'genel güvenliği kasten tehlikeye sokma, mala zarar verme ve 6 ayrı kasten yaralama' suçlarından verilen mahkumiyet kararını bozan Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Tuncel'in bu eyleminin '6 ayrı kasten öldürmeye teşebbüs' suçunu oluşturacağına karar vermişti.
Sanıklardan Ahmet İskender hakkındaki 'kasten öldürmeye yardım' suçundan verilen mahkumiyet kararı onanırken, İskender'in 'silahlı terör örgütü üyesi olmak' suçundan beraatı ise "suç örgütü üyesi olma" suçundan mahkumiyeti gerektiği gerekçesiyle bozulmuştu.
Sanıklardan Salih Hacısalihoğlu'nun 'Silahlı terör örgütüne yardım' suçundan beraat kararı onandı. 6136 Sayılı Kanuna aykırılık suçundan mahkumiyet kararı, sanığın cezalandırılmasına yeterli delil bulunmadığı için, "beraat" kararı verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuştu.
Sanıklardan Zeynel Abidin Yavuz ile Tuncay Uzundal'ın "silahlı terör örgütü üyesi olmak" suçundan beraatlarına ilişkin kararlar da "suç örgütü üyesi oldukları" gerekçesiyle bozuldu. Sanıklar Yavuz ve Uzundal hakkında 'kasten öldürmeye yardım' suçundan beraat hükümleri de, sanıkların Dink'in öldürülmesi suçuna yardım suretiyle iştirak etmeleri sebebiyle mahkumiyetleri gerektiği gerekçesiyle bozulmasına karar verildi.
Sanıklardan Mustafa Öztürk'ün de 'silahlı terör örgütü üyesi olma', 'kasten öldürmeye yardım' suçlarından beraat kararlarını onayan Yargıtay, sanıklar Halis Egemen ile Yaşar Cihan hakkında da 'silahlı terör örgütüne yardım' suçundan kurulan beraat hükümleri de onamıştı.
Sanıklardan Yasin Hayal'in ağabeyi Osman Hayal hakkında da 'kasten öldürmeye yardım' suçundan kurulan beraat hükmü, eksik soruşturma sebebiyle bozulmuştu. Sanıklardan Veysel Toprak, Alper Esirgemez, Osman Alpay, Erbil Susaman, Şenol Akduman, İrfan Özkan ve Numan Şişman'ın 'silahlı terör örgütüne yardım yataklık', 'suç işleyeni saklama' suçlarından verilen beraat kararları, suç tarihi ile inceleme tarihi arasında dava zaman aşımının dolduğu gerekçesiyle bozulmasına karar verilmişti.
BİA Haber Merkezi / TimeTürk – 27 Eylül 2013 - “Demokrasi Paketi Kritik Öneme Sahip”
Çözüme Evet Koalisyonu, demokrasi paketine ilişkin görüşlerinin yer aldığı 104 imzalı metni açıkladı. Katılımcılar, paketin herkesi tatmin etmemesi halinde de sürecin devamı için çabanın sürmesi gerektiğini söyledi. Çözüme Evet Koalisyonu, pazartesi günü açıklanması beklenen demokrasi paketine ve çözüm sürecine dair görüşlerin yer aldığı ve aktivist, gazeteci, aydın, yazar, sanatçı ve kurum temsilcileriden 104 kişinin imzaladığı metni açıkladı. Cezayir toplantı salonunda bugün yapılan basın toplantısında Avukat Gülden Sönmez, Akademisyenler Bekir Berat Özbek, Ferhat Kentel, Eski İstanbul Milletvekili Ufuk Uras, Gazeteci Nevzat Çiçek, Kafkasya Forumu aktivisti Kuban Kural, Sanatçı Kerem Kabadayı’nın konuşma yaptı. Çözüme Evet Koalisyonu, süreçte sıkıntıların yaşabileceğini ve aşılmasında esas görevin siyasi iradede olduğunu vurgularken kritik bir önemi olduğunu söylediği demokrasi paketinin “demokrasi taleplerine sahip çıkan toplumsal kesimlerin istekleri doğrultusunda” oluşması gerektiğini belirtti.
“Savaşsız yaşam için kalıcı adımlar”
Küresel BAK’tan Kerem Kabadayı’nın okuduğu imza metninde sürecin devamının ve çatışmasızlık koşullarının sürmesinin önemli olduğu vurgulandı.
“Görüşme kanallarının açık tutulması, can kaybı yaşanmamasının sağlaması ve sürecin tüm sıkıntılarına rağmen siyasal alanda tartışılmaya devam etmesi için tarafların gösterdikleri ısrarı olumlu buluyoruz.
“Tarihsel ve güncel sayısız dinamiğin üst üste gelmesiyle biriken bir sorunun çözülmesine yönelik adımların hiçbir sıkıntı yaşanmadan ilerlemeyeceğini biliyoruz. Bugün yaşanan sıkışmışlığın aşılmasında ise esas görevin siyasi iradeye düştüğünü vurgulamak istiyoruz.”
Demokrasi paketinin kritik bir öneme sahip olduğunun vurgulandığı metinde “paketin içeriğinin demokrasi taleplerine sahip çıkan toplumsal kesimlerin istekleri doğrultusunda oluşturulması” gerektiği belirtildi.
“Taleplerin en başında, on yılların devlet politikası tarafından kimliği inkâr edilen halkların anadilinde eğitim, dışlanan, yok sayılan ve baskı altında tutulananların siyasal ve toplumsal yaşama katılma yollarının açılması ve yerel yönetimlerde demokratikleşme gibi düzenlemeler var.
“Yok sayılan, temel hakları gasp edilen halkların varlığı tanındığında ve hakları her düzeyde garanti altın alındığında kalıcı bir barış, gelişkin bir demokrasi ve savaşsız bir yaşam yönünde kalıcı adımlar da atılmış olacak.”
Özipek: Barış bir atmosfer işi
“ Tarihi bir dönemdeyiz ve bunun ruhuna uygun bir yaklaşım tarzı ve dil geliştirmek hepimizin görevi. Bu, siyasi olmaktan çok ahlaki bir sorumluluk.
“Hükümete ve Kandile, sürecin sahiplerine, temel siyasi aktörlerine daha özel bir görev ve ciddi bir sorumluluk düşüyor.
“Barış sadece hukuki ve siyasi çerçeveyle ilgili reformların yapılması değil aynı zamanda atmosferin tesis edilmesi sürecidir. Sürecin zarar görmesine yol açacak herhangi bir dilin kullanılmasından kaçınılmalı.
“Türkiye’nin Kürt sorununda talep edilen haklara itirazın ahlaki meşruiyeti kalmamış, bu hakların ahlaki üstünlüğü kabul edilmiştir. Geriye kalan siyasi süreçleri işletmek ve bu hakların iade edilmesiyle birlikte barış sürecini sonuca ulaştırılmaktır. Siyasal aktörlerin de ötesinde sivil toplum ve bireyler olarak sürece sahip çıkmalıyız.”
Uras: Demokrasi paketlenemez
“Türkiye’nin aydınlık yüzünün ortaya koyduğu perspektifin pakette cisimlenmiş olması ülkenin geleceği açısından önemli. Ben iyimserim, 2014’ün barış yılı olacağı konusunda tereddütüm yok.
“Bu kesintisiz bir süreç. Demokrasi paketlenemez ama demokrasinin alanının genişletecek her alanın desteklenmesi gerekir.
“Sorunları, sorunların mağdurları çözer. Paketlerin kendisinin demokratik süreçlerle işletilmesi paket kadar önemli.”
Kentel: Kürt meselesi bizi olgunlaştırdı
“Sürecin en önemli özelliklerinden biri aylardır çatışma nedeniyle insan hayatının kaybetmemesi çok önemli. İnsanların ölümü iki taraftan da insanları yıpratıp sosyal psikolojiyi bozan ve kutuplaştırmayı arttıran bir süreç.
“Bizi olgunlaştıran en önemli meselelerden biri olan Kürt meselesinin çözülmesi gerekiyor. Kendimizle barışmamız için bu gerekli. Kan akmayan bu sürecin sürekliliği o zaman mümkün olacak.”
“Bu zor bir süreç. Hakların iade edilmesi bazılarını sinirlendiriyor. Bu kesimin iyileşmesi de barışla, Kürt meselesinin iyileşmesiyle mümkün.”
Çiçek: Paket herkesi tatmin etmeyecek
“Paketle ilgili görüşleri alınan sekiz on kişiden biri olarak diyebilirim ki anadil tartışması kapımızda. Anadil meselesi özel okullara sıkıştırılacağı görülüyor, yanılmış olmayı dilerim.
“Başörtüsü ile ilgili yumuşama geleceğini, köy isimlerinin değiştirileceği, KCK tutukluları ve terör mağdurların, ceza yasası ile benzer suçtan yargılananları tek suçta toplama, azınlıklarla ilgili gelişmelerin geleceğini biliyoruz.”
“Esas mesele bundan sonra başlıyor. Bu paketin tamamıyla hepimizi tahmin etmeyeceği gerçeği karşımıza çıkacak. Yeni bir eylem birlikteliğimizin orada başlaması ve sürecin devam etmesi gerekiyor.
“Paketin açıklanmasından sonra yapılacak tartışmalar güven ve normalleşme sürecini sağlayacak.”
Kural: Temel haklar olmadan barış olmaz
“Çözüm ve barış süreci sadece Kürt siyasi hareketi ve Kürt halkını değil, Çerkezleri, Ermenileri de umutlandırdı. Savaşın ve silahın olmadığı ortamda hem kendi sorunlarımızı hem de devletle olan problemlerimizi konuşmaya başlayacağız. ‘Aldığınız hakları iade edin’ diyeceğiz.
“Ne kadar vahimdir ki iktidar ile temel hakları verip vermeyeceğini konuşuyoruz.
“Çerkes, Türk, Ermeni hepimizin konuşması gereken şey barış ve aynı zamanda barışın sürekliliği. Bu temel haklar verilmeden mümkün değil. Temel haklar verilmezse silahlar olmasa da çatışacağız.”
Sönmez: Sorumluluk büyüdü
“Süreçle ilgili sorumluluk büyüdü. Bundan sonra bu meseleden dolayı hayatını kaybeden her bir kişi için, başta siyasi iktidar olmak üzere herkes kendini sorumlu hissetmeli.
“Sivil anayasa sürecine gelmeden, bazı tasarruflarla düzeltebileceğimiz çok şey var. Okullarda andımızla ilgili kampanya gibi çalışmalar sonuç verebilirdi, bunlar ümit verici.
“İnsanlarda çözüm süreciyle oluşan büyük umutlar var. Umutlarla oynamanın en kadar tehlikeli olduğuna dikkat çekilmeli. Paketin herkes için sevindirici olmasını umut ediyoruz ancak aksi halde de çabanın sürmesi gerekir.”
2 Ekim 2013 - Turnusol.org - Küresel BAK: Suriye tezkeresine hayır!
Hükümet tarafından meclise sevk edilen Suriye tezkeresinin "savaşı kışkırtan bir girişim" olduğunu vurgulayan savaş karşıtları, "Türkiye’nin Irak savaşına girmesini sağlayacak tezkereyi nasıl engellediysek aynı şekilde Suriye tezkeresine de karşı çıkmaya çağırıyoruz" dedi.
Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu (Küresel BAK) yürütme kurulu adına Faruk Sevim tarafından yapılan açıklama şöyle:
Hükümet tarafından Suriye konusunda çıkarılmak istenen tezkere, savaşı kışkırtan bir girişimdir ve vazgeçilmelidir. Türkiye, başından beri Suriye iç savaşında daha kanlı bir sayfa açacak olan dış müdahaleleri teşvik eden bir tutum takınmıştır. Çıkarılmak istenen tezkere de bu dış müdahalenin koşullarını yaratmak amacıyla kullanılmaya elverişli bir araçtır.
Suriye’ye bir dış müdahale, şimdilik de olsa engellenmiştir. Bu durum, dünyadaki savaş karşıtı hareketin Afganistan ve Irak’ta emperyalist müdahalelere karşı ortaya koyduğu kararlı tutumun bir sonucudur. Tüm dünya, geçtiğimiz yıllar boyunca Irak ve Afganistan’daki dış müdahalelerin yarattığı korkunç yıkımları gördü. Afganistan’da halen devam eden işgalden dolayı 300 bin kişi öldü, 2 milyon kişi ülke içinde ve dışında göçmen konumunda çok zor koşullarda yaşamaya çalışıyor. Irak’ta savaş ve işgal döneminde 1 milyon kişi öldü. Ülkenin sosyal dokusu parçalandı, halen her gün onlarca kişi bombalı saldırılarda hayatını kaybediyor.
Savaş karşıtı hareket, yapılan dış müdahalelerin kan ve gözyaşından başka bir şey getirmediğini sürekli anlatarak dünya kamuoyunda müdahale karşıtı bir bilinç oluşmasını sağladı. Artık dünyadaki emperyalist güçlerin herhangi bir ülkeye askeri müdahalesi daha da zorlaştı, bu iyi bir durumdur. Suriye’ye müdahale konusunda önce İngiltere parlamentosu halkın tepkisini göze alamayarak hükümetinin savaş yetkisi talebini reddetti. Sonrasında ABD yönetimi savaş kararını Kongreye sunmak zorunda kaldı, oylama sonuçlarına güvenemediğinden bulduğu ilk bahaneyle savaştan vazgeçti.
Suriye’ye müdahalenin engellenmesinde savaş karşıtlarının ve küresel barış hareketlerinin büyük katkısı olmuştur. Elbette bundan sonra da Suriye’ye dış müdahale konusu tekrar gündeme gelebilir. Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu olarak daima savaşa, dış müdahalelere karşı çabalarımızı sürdüreceğiz.
Suriye’de ise Esad diktatörlüğü yakıp yıkmaya ve can almaya devam ediyor. Ülkede insanlık suçları işleniyor. Mart 2011’de başlayan katliamlarda 120 bin kişi öldürüldü ve bu sayıya her ay 5 bin kişi ekleniyor. 7 milyon Suriyeli bulunduğu yerleri terk ederek göçmen hayatı yaşamaya başladı. En son kimyasal silah kullanımı sonucu 1500 kişi hayatını kaybetti. Kimyasal silah kullanımı insanlık suçudur ve cezalandırılmalıdır.
Suriye’deki bu kanlı iç savaş bir an önce durdurulmalıdır. Türkiye ve diğer ülkeler, çatışmayı derinleştiren silah desteğinden, politik ve lojistik müdahalelerden derhal vazgeçmelidir. Suriye’de, halkın kendi temsilcilerini özgürce ve demokratik yollarla seçeceği bir ortam oluşturulmalıdır. Suriye toplumundaki farklı kültürleri, inançları, halkları ve dilleri kapsayan demokratik bir düzen mutlaka ve zaman geçirilmeden inşa edilmelidir. Ama bunun yolu başka devletlerin müdahalesi ve savaş değil, şiddetsiz çözüm süreçlerini devreye sokmaktır.
Diktatörlüğe karşı mücadele eden Suriye halkları, bütün dünyanın demokrasiden, özgürlükten ve barıştan yana olan güçlerinin desteğini hak ediyor. Ancak Suriye halkının özgürlük mücadelesi; onu kendi stratejik çıkarları, ulusal projeleri veya egemenlik hesapları için kullanmaya kalkan ikiyüzlü devletlerin çıkar hesaplarının oyuncağı olmayı hak etmiyor.
Esad diktatörlüğünün döktüğü kanı, Ortadoğu’ya yönelik yeni bir askeri müdahalenin ve savaşın gerekçesi yapmak isteyen bütün güçler, ister ABD, ister NATO, ister Türkiye olsun, karşılarında yine biz savaş karşıtlarını bulacaklar. Bütün savaş karşıtlarını Suriye’ye karşı her türlü askeri müdahaleye karşı çıkmaya çağırıyoruz. Türkiye’nin Irak savaşına girmesini sağlayacak tezkereyi nasıl engellediysek aynı şekilde Suriye tezkeresine de karşı çıkmaya çağırıyoruz.
ESAD DİKTATÖRLÜĞÜNE HAYIR!
SURİYE TEZKERESİNE HAYIR!
SAVAŞA HAYIR!
Marksist.org – 3 Ekim 2013 - Küresel BAK: Suriye tezkeresine hayır!
Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu (BAK) tarafından yapılan açıklamada, tüm savaş karşıtları, hükümet tarafından çıkartılmak istenen Suriye tezkeresine karşı çıkmaya çağrıldı. Açıklamada, "Esad diktatörlüğünün döktüğü kanı, Ortadoğu'ya yönelik yeni bir askeri müdahalenin ve savaşın gerekçesi yapmak isteyen bütün güçler, ister ABD, ister NATO, ister Türkiye olsun, karşılarında yine biz savaş karşıtlarını bulacaklar" denildi.
Bianet - 3 Aralık 2013 - Avukat Çetin: Bu Davada Toplumun Yargıya Güveni Yara Aldı
Agos Gazeteshrantdinki Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin yeniden görülen davanın ikinci duruşması Çağlayan’da bulunan İstanbul Adalet Sarayı’ndaki 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Duruşmaya tutuklu sanıklar Erhan Tuncel, Yasin Hayal ve Ersin Yolcu ile tutuksuz sanıklar Osman Hayal, Zeynel Abidin Yavuz ve Tuncay Uzundal katıldı. Sanıklardan sadece Tuncel’in avukatı Erdoğan Soruklu ile Dink ailesi avukatları duruşmada bulundu.
Savunması alınan Tuncel, Dink cinayetini işleyen organizasyon tarafından yönlendirildiği şüphesi taşıdığını belirterek, “Bu organizasyonun adı ne bilmiyorum. Bu yapı kendilerini yargılatmamak için mahkemenizi figüran olarak kullanmaktadır” dedi.
Tuncel, dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’ın Dink’in katili Ogün Samast’ı konuşturduğunu ancak dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Ramazan Akyürek’in kayıtları sildiğini söyledi.
“Ramazan Akyürek soruşturmanın genişlemesini engelledi. Dönemin İstanbul Valisi Muammer Güler ise delillerin karartıldığı sırada milletvekiliydi. Bir milletvekili bu organizasyonu karartamaz.”
Tuncel, Dink cinayetinin “Ramazan Akyürek’in çetesi ve Trabzon Jandarması’nın yaptığı bir operasyon” olduğunu ifade etti.
“Polis toplumun güvenliğini sağlaması gereken bir yapı olmasına rağmen bir cinayet şebekesi gibi çalışmaktadır. Ben hepsine iyilik ettim ama bana kaypaklık etti.
“Ramazan Akyürek’in tek başına bu organizasyonu kurup yönetecek yeteneği bulunmaktadır. İstanbul Emniyeti yanıltılmıştır. Cinayeti engelleyebilecek ve aydınlatabilecek durumdadır. Ali Fuat Yılmazer ise kayıtları silerek kendisine ulaşılmamasını engellemiştir.
“Bu iki kişi cemaatin üstündedir. Bunların AKP’li oldukları söylenmektedir. Ancak, Dink cinayetinin ortaya çıkması için başbakanın gayreti ortadadır. Başbakanlık teftiş kurulu raporunu hazırlanmıştır. Oslo görüşmelerini açığa çıkaran, şike, Redhack, Ergenekon ve Balyoz gibi davalarda da bu iki şahsın imzası vardır. KCK operasyonlarını yaparak on binlerce kişiyi tutuklamışlardır.”
Tuncel “Ben cinayetin engellenmesi için elimden geleni yaptım. Yasin’e yapmaması gerektiğini söyledim” dedi.
Çetin: Trabzon Emniyeti suça doğrudan iştirak etti
Dink ailesi avukatlarından Fethiye Çetin, Tuncel’in ifadelerini hatırlatarak şöyle konuştu:
“Trabzon Emniyet’i 2004’ten bu yana doğrudan suça iştirak ettiler, cinayette doğrudan rol aldılar. Bu durum yargı boyutu da vardır. Mahkemeniz dönemin Trabzon il jandarma komutanı emekli albay Ali Öz’ün davasının birleştirilmesini reddetmiştir. Bu davada asıl zarar gören yargı sistemi ve toplumun adalete olan güvenidir.”
“Cinayetten önce cinayetin haberi yayınlandı”
Çetin, Dink öldürülmeden birkaç saat önce acikistihbarat.com adresinde cinayet ile ilgili bir haber yer aldığını, Dink öldürüldükten sonra bu haberin kaldırıldığını belirterek bu habere ilişkin soruşturma başlatılmasını, ayrıca Milli İstihbarat Teşkilatı’ndan Dink ve Dink cinayeti ile ilgili tüm belgelerin ve Jandarma Genel Komutanlığı’ndan davada adı geçen tüm kişilere dair ellerindeki tüm bilgilerin istenmesini talep etti.
İskender hakkında yakalama kararı
Dink ailesi avukatlarından Hakan Bakırcıoğlu ise Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü ve Jandarma Komutanlığı’nın cinayetin nasıl işleneceğini bildiğini, cinayetin işlenmesinde sorumluluğu olduğunu söyledi.
Mahkeme tutuklu sanıkların tümünün tutukluluğunun devamına, sanık Ahmet İskender hakkında yakalama kararı çıkarılmasına karar verdi. Davaya 7 Ocak’ta devam edilecek.
Dostları ilə paylaş: |