Bozok Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi



Yüklə 17,58 Kb.
tarix06.09.2018
ölçüsü17,58 Kb.
#78249

Bozok Üniversitesi

İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi

Dekan

Dekan Yardımcısı



Dekan Yardımcısı

İşletme Bölümü

Bölüm Başkanı

Bölüm Başkan Yardımcısı

Bölüm Sekreteri

Muhasebe ve Finansman Anabilim Dalı

Üretim Yönetimi ve Pazarlama Anabilim Dalı

Yönetim ve Organizasyon Anabilim Dalı

Sayısal Yöntemler Anabilim Dalı

İktisat Bölümü

Bölüm Başkanı

Bölüm Başkan Yardımcısı

Bölüm Sekreteri

Fakültemizde bilgisayar destekli derslerin yapılabileceği 40'ar öğrenci kapasiteli iki bilgisayar laboratuvarı ve 20 öğrenci kapasiteli yabancı dil laboratuvarı kurulmuştur.

Mühendislik Mimarlık Fakültesi

ANTUR’DA BAYRAM

CİHANGİR D.

Gün sona ererken kasaba merkezine doğru yürüyen Aktekin’in ağzı açık kalmıştı. Her yer meşalelerle derli toplu aydınlatılmış, çeşitli büyüklüklerdeki ahşap evlerin önleri küçük bohçalarla süslenmişti. Görüntü harikulâdeydi. Siyah-sarı gelgitli bir atmosferde bir şeylerle uğraşan renkli bir kalabalık… Genel yapı itibariyle birbirinin benzeri evlerin arasından geçerken, ısmarlama bir av için bu kasabaya geleli iki gün bile olmadığını fark etti. Kellesine ödül konan haydudu -meşhur Gök Yağız idi- bu sabah haklayabilmişti ama kaldığı handa her ne kadar ahalinin dilinden zerre bir şey anlamasa da, ortada dönen koşuşturmacadan bir şeyin hazırlığında olduklarını anlamıştı.  Bu kadar batıya ilk defa geliyordu. Buralar hakkında bütün bildikleri sınırlı söylentilerden ibaretti. Gök Yağız’ın başı için konan ödül yeterince fazla olmasaydı, türlü türlü tuhaf gelenekleri anlatıladuran yalepifallerin ön kasabalarından birine -Antur- hayatta gelmezdi. Asla. Merakını geçirene kadar burada bir gece daha geçirip sabaha doğru yola çıkmaya karar vermişti. Atının kenarında, eyerinden sallanan Gök Yağız’ın kanlı kellesine bakıp sırıttı. Buna değer, değil mi?!

Bir cigara tüttürümlük mesafede dolanıyordu Aktekin. Dün gözüne oldukça orta halli ve sıradan gelen kasaba, şimdi resmen seviye atlamıştı. Her şey daha parlak, daha renkli ve daha çokmuş gibi görünüyordu. Yapılı insanlar evlerini şarkılar söyleyerek boyalı sarımsağa benzettiği şeylerle süslüyor, kahkahalar eşliğinde tuz ya da karbonat olduğunu düşündüğü şeylerle kutsuyor ve evlerinin ön tarafı dışındaki yerleri demir çitlerle çevirip sevinçten parlayan gözlerle etrafında ateş yakıyorlardı. Lanet bir kutlamaya değil de, neden olduğu belirsiz bir savunmaya hazırlanır gibi… Sevinçleri ile yaptıkları fazlasıyla tezattı ya da bir yabancının bunu sadece gördüklerinden yola çıkarak anlaması olanaksızdı. Aktekin, her derin düşünceye daldığı zaman yaptığı gibi parmaklarıyla sakalını tarar gibi yaptı. Bu kadar çok uzun ve iri insanı bir arada görmek, hem de bu kadar mutlularken, onu fena halde şaşırtıyordu. Yaşlısından çocuğuna, kadınından kızına hepsi birer küçük devdi bu karasına yandığının kasabasında. Ve hep siyah saçlılar diye düşündü, istisnasız.

“Hey baksana!”

Aktekin hemen sesin geldiği yöne baktı. Şapkasından çizmesine siyahlar içindeki bir delikanlı kendisine bakıyordu. Küçük lacivert gözlerle… Daha doğrusu lacivert olduğunu düşündüğü gözleri meşale aydınlığında fazla seçilemiyordu.

“Buyur?” diye karşılık verdi, daha önce görmüş olduğunu hiç sanmadığı bu siyahlı delikanlıya.

“Ateşin var mı?” Ortak dili aksansız konuşabildiğine göre bir yalepifal olmadığı kesindi. Aktekin kötü niyetli birine benzemeyen bu gence denk geldiğine birazcık sevindi. Bu gece yapılacak olan -kutlama olduğunu düşündüğü- şey hakkında az da olsa bir bilgi edinebilirdi.

“Evet. Bir saniye.” Ceketinin cebinden kibrit kutusunu çıkardı ve elemanın cigarasını yaktı.

“Sağ ol.” dedi delikanlı tütünü hemen içine çekerken. “Bu kalabalıkta meşaleler dışında, ki onlar da bu koyduğumun kasabasında bayağı yüksekteler, bir ateş sahibi bulamamak çok kötü.” Ortalama iki insan boyu yukarıdaki dev meşaleleri gözüyle işaret etti. “İyi ki sana denk geldim. Bu lanet yalepifaller kendilerinden başka kimseyle konuşmuyor. Alayının burnu havada. İnsan görünümlü ilkel avcı sürüsü işte.”

“Sahiden öylelermiş. Ben anlatılanlara hep abartılmış söylentiler gözüyle bakıyordum, ta ki dün sabah kendi gözlerimle görene kadar.”

“Senin de buralı olmadığını ilk bakışta anladım.” Delikanlı hınzır hınzır sırıttı. “Üstündeki tavşan derisi olmadığını umduğum o şeyi görünce, aha dedim, bir yabancı daha. İntihara meyilli isen baştan söyle, başkan. Buralarda hayatta kalmak istiyorsan, bir ara hafif zırhları gözden geçirmende fayda var. Özellikle o karınca pestilinden yapılmış çizmelerden bir an önce kurtulmalısın, ildek!” Cümlesini tamamlar tamamlamaz kahkahalarla güldü. “Ben Atasagun bu arada. Albakarım.”

Anlayışla tebessüm etti Aktekin. “Evet, belli oluyor. İldek ne demekti? Hemşerim?”

“Vay dilimizi bilen biri, ha?”

“Birkaç kelime sadece.” Aktekin bir cigara daha yaktı. “Bu gece ne oluyor, bir fikrin var mı?”

“Şuradakini görüyor musun?” Eliyle az uzaklarında yolda duran kafası koparılmış kargayı gösterdi Atasagun. Kan izleri kurumuştu ama karga kopuk kafası ve karanlıkta bile seçilebilen zifir gözleriyle canlı gibi duruyordu. “Komşu kasabadakilerin. Macoların. Biz güvercinleri ne amaçla kullanıyorsak, macolar da o amaçla kargaları kullanıyor. Biri iletişimlerini kesmiş. Biz albakarlara göre sadece amatör birer büyücüler ama buradakiler cadı olduklarını düşünüyor. İki eski hasım topluluk. Duymuşsundur. Eski zamanlarda sarı macolar ve kara yalepifaller, Anturlular anlaşmaya varmışlar. Çünkü içlerinden biri başka yerlere göç etmeyi düşünmediği ya da soyları bütünüyle kırılmadığı sürece, aralarındaki kanlı savaşın uzun vadede kimseye bir faydasının dokunmadığını fark etmişler.” Atasagun yutkundu. Yarısı boşa giden tütününden bir nefes aldı. Aklına yeni bir şey gelmiş gibi ekledi: “Bu geceye ne diyorlar, biliyor musun?”

Aktekin anlatılanın devamını merak etmiş, Atasagun’un dibine kadar yaklaşmıştı. “Bilmiyorum. Sonra ne olmuş onu anlatsana.”

“Anlatacağım ama öncelikle bu gecenin adını bilmenin daha doğru olacağını düşünüyorum. Cadılar bayramı!” Atasagun keyifle güldü. “Lanet tek bir geceye bayram diyorlar. Aklın alıyor mu?”

Aktekin’in aklına takılan kısım, belli bir süre yerine sadece tek bir gecenin bayram olarak adlandırılması değil de, bu bayramlı geceye neden “cadılar” adını verdikleriydi. “Ateşkes kutlamasına kadim düşmanlarının adını mı vermişler? Barış gecesi falan deselermiş ya!”

Atasagun bir kahkaha daha patlattı. “Yılın geri kalanında barış içerisinde takılsalar da, bu gece damarlarında biriken kadim öfkeye teslim olup bin yıllık kozlarını paylaşıyorlar. Her sene, sadece bu gece. Hem düşünsene, kurban bayramlarını kurbanlara saygıdan yapmıyoruz değil mi?”

KİTAP ADI YAZAR

Adı:Soyadı:

Bölümü:Fakülte Numarası:

Birim FiyatMiktarTutar

122


3515

4832


DekanDekan Yrd. Dekan.Yrd.

Mustafa SaçmacıTansel HacıhasanoğluSümeyra Gazel

3,45

2,34


5,678

123,123


KİTAP ADI YAZAR BÖLÜM ADI





Sağ Sekme

Metin, sekmenin soluna hizalanır.



Sol Sekme

Metin, sekmenin sağına hizalanır.



Orta Sekme

Metin, sekmenin ortasına hizalanır.



Ondalık Sekme

Ondalık kısımlar sekmeye göre hizalanır.



Çubuk Sekme

Düz çizgi eklemek için kullanılır.

Yüklə 17,58 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin