Bu dosya, Ethem Aydın isimli eserin web üzerinden izinli yayınlanan resimsiz hazırlanmış bölümüdür. Değiştirilemez. Serbestçe kopyalanıp dağıtılabilir. Bu dosyanın orjinali



Yüklə 2,29 Mb.
səhifə20/97
tarix29.10.2017
ölçüsü2,29 Mb.
#19746
1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   ...   97

SEVGİLİ ÖĞRETMENİM


Size yazarken, bin kez de temize çeksem gereğince, gerektiği yoğunlukta sözcükler bulamıyor, tümceler kuramıyorum. Bağışlayacağınızı umarım.

Nikos Kazancaksi ideal öğretmeni şöyle tanımlıyor: Öğrencisinin geçmesini istediği bir köprü olma işlevini üstlenen ve öğrencisinin geçmesine yardımcı olduktan sonra sevinç ve çoskuyla söküp aradan çekilerek öğrencisini kendi köprüsünü kurmak için yüreklendiren “öğretmen”dir der.

Toplumumuzda olaylar yaşanırken ÖVGÜ, nedense unutulmuş bir değer yargısıdır. Geçen zamanlar içinde, cömertce, açıklıkla, her fırsatta, hafife alınması olasılığına karşın, övgülerimi çocuksu bir tema içinde sundum. Yukardaki içerikli söylence beni destekliyor.

1994 lerde başlayan 1996 lara uzanan “sevmek dokunmaktır” konulu tek ders! yoğunluğu, parentezi, paragrafı, incecik ayrıntıları ile T E K D E R S !. Ama yaşam sürecinde alınan bütün derslerin üzerine kurulmuş, kurgulanmış, hepsini kapsayan ! yaşanacakların değeri ve sonsuzluğunu çağrıştıran.!

Tek ders... ama dersler boyutunu aşan, pırıltılar ülkesinin kapısını açan....!

Öğretmen konuşmadı, hep dinledi, deneyselliği bilinçle seçti. Yukardaki özlü tümcenin gereğini yaptı. Onun da bilincindeydi.

Tam da gerçeklik yansımasına, yanılgısına kendimi kaptırmışken...!

Bir sunuda dediğiniz gibi:

Hiçbirşey söylemeden, hiçbirşeyi açığa vurmadan! düşmek.... göktaşı gibi...! Gecenin nasıl yırtıldığını unutacak tek insan olmak..... istiyorum...... dostum..!

Gökyüzündeki yıldızlardan birinin, bir garip rastlantıyla yanıbaşımda ateş böcekleri fısıltısında “mum” şiirini, tansığın bir başka ayrıntısında duyumsuyorum. Sevgiler, saygılar, teşekkürler.

E. Aydın, 19Haziran1996

SEVGİLİ ÖĞRETMENİM


(20Haziran1997, İsa’dan sonra)

Kendini yetkin duyumsayanlar (aileler için çocuk, öğretmenler için öğrenci, toplumlar için birey), önce yakın çevresini sorgulayarak, yargılayarak, eleştirerek, kişiliğini kanıtlayabileceğini umar. Hep böyle başladığı için eğitim, bilimlerce yüreklendirilerek baş tacı edilir. Toplumsal hiyerarşi böyle başlar. Zamanla demokrasi dediğimiz düzen ortaya çıkar, “yoklukta bal da katık” özdeyişiyle yerini korur.

Bilge dostumuzun mektubu ülkemden uzaktayım herşey düşündüğüm gibi!. Ülke’nin sözlük anlamını araştırdım. Bir erkenin egemenliği altında bulunan toprakların tümü. Daha da açıldığında, tümcenin anlam alanı pek değişmiyor.

Burçlardan yıldızlardan geldiğinizi düşlediğim için, acaba satır aralarında bir ayrı mesaj mı verilmek isteniyor diye düşündüm. Öyleyse eğer, Mersin’in seçilmişliğini ülke ve kozmos genelinde düşünmenizi ve de ona soyunmak istediğinizi ummak isterdim.

İsa’dan önce, İsa’dan sonra ünlü bilgelerin vurguladıklarına göre: aşk gelirken yıldırımlar, seller gibi, görkemli, alkımlı, görkemli, seçicidir. L’amour est l’enfant de boheme, il n’a jamais connu de loi. Zamanla gücünü yitirerek yerini sürekli olan eğitimle verilebilen”sevgi”ye bırakarak yok olur. Gel git olayı olamayacağını düşünüyorum.

İmzanız anonime koştuğunuzu ele veriyor.

Saygılar sevgiler sunar o yaratkan ellerinizden öperim

E. Aydın, öğrenciniz, 20Haziran1997



MUHTEREM HOCAM

Bindokuzyüzyirmiyedilerden buyana yaşanmışlığın görkemini, hızını, halkla bütünleşmenin, asırlar boyu yoksunluğu, çekilen bu duygular girdabının içinden geliyorum.

Atatürk ummanının tansığ dalgalarıyla, tıpkı deniz kıyısınaki, uyumlu, oylumlu çakıl taşları gibi, sürtüne sürtüne Cumhuriyet'i yaşadım. Ona candan inandım. Yine bundan neden, görüntüde Atatürk'çülere savaşım vardır.

Bu duyguların ışığında size yazıyorum.

Onuncu yıl marşı, inananların dilinde, ezeli mutluluk türküsüdür. Ağlatan, coşturan, insanı insana götüren...

E. Aydın, 10Kasım1997


MUT’A ÖZLEM


(Editörün Notu: Ethem Aydın bazen karşısındaki insana kuvvetle empati yapardı, karşısındaki insanın düşündüklerini onun ağzından kağıda dökerdi. Oğlu Cumhur’un ağzından yazılmış, burada verilmeyen buna benzer mektupları da vardır. Bu yazı Ethem Aydın tarafından Hidayet Uysal’ın ağzı ile kaleme alınmıştır.)

Şu günlerde özlemini duyduğum şeylerden biri de Mut.

Neden diye sorarsanız aslında özlediklerim çok ama hangisinden başlayacağımı bilemiyorum. Çünkü bütün sevdiğim insanlar Mut’ta. Kaldıki benim için bu ayrılık iyi oldu.

Neden derseniz: Adana benim için hayata açılan yeni bir kapı. Bu kapının içerisinde o kadar güzel şeyler varki.... Bunların başında, yeni başlayan güzel dostluklar, kitaplar, resim, bilgisayar, daktilo bunlar bana sunulmuş imkanlar. Bu imkanların büyüğü de dershane. Ben bu imkanların hepsine elimden geldiği kadar cevap veriyorum. Ama bu olaylar içerisinde en önemlisi dershane. Sebebi ise gelecek için bir güvence. Çünkü bu sınavın sonucunda benim idealim var. Resim öğretmenliği.

Bu arada resimden bahsetmedim. Şu anda başlayabilmiş değilim ama en kısa sürede resme de başlayacağım. Şu sıralar defter köşeleri ile idare ediyorum. Resim nede olsa bir yetenek işi ama bir süreçten geçmesi gerekiyor.

Genelde herşey öyle değil mi?

29Ocak1999

SAYIN ADANA VALİSİ


(Editörün Notu: Bu mektup çöp toplayan bir çocuğun adına Ethem Aydın tarafından kaleme alınmıştır)

Benim, başımdan, yaşımdan kat kat büyük bir derdim var.

Ben ondört yaşındayım. Ortaokula gidiyorum, sonsuza dek okumak istiyorum. Sekiz kardeşim var, biri lisede okuyor, babam okuryazarlığı yok, gerçi imamlık yapar. Anam babam öz, ama hemen hergün beni döver, sokağa atarlar, eve para getireceksin diye.

Derslerden arta kalan zamanlarda ayakkabı boyamaya çıkarım, 150 ile 200 lira kadar kazanırım, bir kısmını biriktireyim, ilerde lazım olur diye saklarım. Şu tatilde gazete kağıdı toplamaya başladım, daha çok kazanıyorum ama hepsini bize ver diyorlar, yoksa evi terk et diyorlar. Diğer kardeşler ve babamın eve bir katkıları yok gibi, hiç birisi de kötü muamele görmüyor. Ondört yaşında bir erkek çocuğuyum, ailem evden kovabilir mi? Ben kendi isteğimle mi dünyaya geldim? bana neden böyle yapıyorlar? Bu ters gidişe bir çare ararken, konuştuğum amcalar, ağabeyler durumu size yazmamı söylediler. Hakikaten Vali evlerin içinde dayak yiyen, falakaya yatırılan çocuklarla da ilgilenebir mi? Ama durumum bu, kazanıyorum, iki kuruşunu yarın için biriktirmek hakkım yok.

Yarın lise, üniversite yıllarında çok paraya gereksinim olacak, bunu düşünebiliyorum. Onun için az az biriktirmek istiyorum.

Günde yüz kilo kadar gazete ve kitap toplayabiliyorum, bu iş faydalı bir iş gibi geliyor bana, seviyorum ama sen kazançlı çalışıyorsun, bizden gizliyorsun diye dövüyorlar. Evi terk edeceğim ama bu yaşta ben nereye sığınırım, ben bir çocuğum, aklım ve gücüm yetmiyor. Bana sadaka değil bir yol gösterebilir misiniz? Yardımcı olabilir misiniz?

Bir derdimi dinleyen amca bana bu mektubu yazıverdi, ben de son umut olarak size ulaştırıyorum. Ya yırtar atarsınız, ya da bir çıkar yol gösterirsiniz, o artık sizlere kalmıştır. Ellerinizden öperim.

Ramazan REÇBER



Yüklə 2,29 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   ...   97




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin