SEVGİLİ SELAHATTİN ASLAN
Akşam Adana'ya geldim, ilk işim size yazdığım mektubu aramak ve okumak oldu. İnanır mısın, bazı tümcelerin ne demeye geldiğini ben de anlayamadım, taslak yazıları aradım, çoktan çöp sepetine gitmiş. Uzun uzun düşündüm, bazı düzenli işler gibi gözüken, motor güçler, acaba iletişimi nasıl sağlıyor, yapıdaki bütünlüğü nasıl koruyorlar?!
Haftada en azından yirmi yazı kaleme alırım; İnceleme, eleştiri, betimleme, mektup, şiir, bilimsel içerikli, kısacası bütün gün elimde kalem var. Yazacaklarımın vazgeçilmez ana temalarını belirler, çoğunluğu üniversiteli genç gönüllerin önüne korum, daktilo ederler. Bir bir okumaya hiç zamanım olmaz imzalar postaya hazırlarım.Bu tutumdan idarecilikte de başım sık sık ağrırdı ama yukarda onu bir okuyan, zaman zaman geriye gönderen olurdu.
Bürokrasi de bu değil midir? Ama ben beceremiyorum. Onbeş gün önce size yolladığım mektubun, benim bile anlayamadığım yerleri var, (ne manaya geliyorsa, sizden çok çok özür diliyorum). Başınızı karıştırdım.
Müderris hoca Mut'ta yaşadı, aydın bir din adamıydı, bilime saygılı ve tutkuluydu. Kadın kimliğine evrensel bakardı, kendi kızlarını taaaa o günlerde dükkanda çalıştırırdı, okumak isteyen köylülere daracık ve kalabalık olan evini yatılı barınmalı açardı. (Oyladınlı doktor Mehmet bunlardan biridir). İlk türkçe ezanı 1928'de ilk okuyan hocadır. Tabii Mut'ta.
İstiyorum ki olayların, raslantıların darmadağın ettiği yuvadan arda kalan bir avuç mekanı, anılarıyla bağdaşık, örtüşen bir çizgide Mut'luya Mut'lunun mutluluğu için, bir çekirdek kuruluş haline getireyim. Yapılacak iş anonim olsun istiyorum, isimler silinir, edimler yaşar.
Vakıf kafamda bir idedir, düzenli ve özveriyle başlatılabilirse çığ gibi büyüyebilir. Nasıl uygulanacağına gelince, benim kafam ve gücüm yetersiz kalıyor. Evet ben hayal bahçelerinde dolaşırım ama fikir utopik değil sanıyorum. Mut'u insanıyla, kültürüyle çok sevdiğini biliyorum, Büyük Millet Meclisine çekilip gitmeye öykünmediğinden de bu belli. Lütfen iki satır yazarsan sevinirim. Öperim.
E. Aydın, 2Aralık1995
SELAHATTİN BEY DOSTUM
Adana'dan ablamı Ermeneğe götürmek için yola çıkmıştım. Ermenek minübüslerinin hareketine biraz zaman vardı, sizin ortaya koyduğunuz bir soylu işi daha kısmen izlemek olanağı buldum.
Seranominin kotarılışı, iyi bir sosyal demokratın, aynı zamanda ne olup ne olacağını da vurguluyordu. Sizi sade bir Mut'lu olarak kutlar,kucaklarım.
Demek ki varlık, aynı zamanda soydan gelen özellikleri artı idenin oluşumuyla ne övülesi çizgiler yakalıyor!
Sizi gören herkes, geçmişten tortulaşmış inançları olsa da Mut'a katkıda bulunmak istiyor. Ata nal çakıldığını görmüş kurbağa ayağını uzatmış örneği bende, hanın bitişiğindeki 200 metre civarındaki baba arsasını Mut'luya kalıcı, yararlı bir hale getirmek istiyorum. İlk aklıma gelen sizin de yardımınız ve katkınızla (yani önce belediye sonra kişi olarak) bir vakıf geliştirmeyi kafama koydum, arsa küçük ama bir işe yarar sanıyorum. Karınca kararınca, altta iş yerleri bir kitaplık, üste onbeş öğrenciyi barındıracak yurt acaba kendi yağıyla kavrulabilir mi? Lütfen sağlam bir kafayla düşün, eğer lütfedersen vakfın içinde sen de olmak üzere, bir başvuru geliştirmeme sıcak bakar mısın?
Eğer olumlu yanıt verirsen tapuyu hemen üstüme alıyorum ve düşünceye açıyorum. Yanıtınızı bekleyeceğim, ama lütfen gri renk kullanmayınız. Siyah, beyaz veya alternatif fikirler.
Öperim, işlerinizde başarılar dilerim.
E. Aydın, 6Kasım1995
SELAHATTİN BEY DOSTUM
Meğer sevgi ne güçlü bir yapıştırıcı, ne güçlü bir itici güç kaynağıymış. İnsanlarımız çoğunlukla sevgiden yoksun yaşadıkları için kişiliklerini ortaya koyamadan ölüyorlar.
Şu, başkanlığa geldiğinizden bu tarafa sizi yakından tanıma fırsatı buldum. Eğitimden çok, muhterem atalarınızdan getirdiğiniz yüksek hisler Mut 'un ve Mut'lunun gönlünü fethetmiş, bu zükreden olmak üzere bizlere de ulaşmıştır. Köhnelmiş, kül tutmaya yüz tutmuş yoksunlaşmış ruhlara dinamizm kazandırıyorsunuz, memleket yurt sevgisini ne güzel de insanlara empoze ediyorsunuz!?? Bir Nail beyi şu seranomiyle onore etmenin ne ulaşılmaz bir kadirbilirlilik olduğunu bilmem duyumsayabiliyor musunuz?? Bugüne değin bana yaptığınız iltifatlar, hele hele adıma bir sokak ismi verme fikriniz, kendi kendime biçtiğim değer yargılarını alt üst etti, zihni dengemi bozdu, uçar gibi vede yollarda bunu düşünerek, zaman zaman da yüksek sesle konuşarak Adana'ya geldim, bu geceyi de Mut'ta geçirmeyi düşünüyordum ama, kendimi havasız kalmış gibi hissettim. Sevgi havuzunda ve selinde boğulur gibi oldum, umarı kaçmakta buldum.
Ben Mut'ta o kadar övülmeye layık olmuş kişiler tanıyorum ki, sıranın bana gelmesi olanaksız diye düşünürüm. Sizden dileğim listenizi bir defa daha gözden geçiriniz. Hakiki kristalleşmiş değerlere ödün vermeden haklarını verelim. Ben bir Atatürk çocuğuyum, görevimiz onun izinde olanları kullanmak, yapabildiğimiz çapta yardımcı olmaktır. Bundan büyük zevk mi, şeref mi olur?!.. Bence nefer olmak bu ideo'nun en iyi anlamı olacaktır. Saygılar sevgiler sunar öperim.Benim gönüller fatihi dostum
E. Aydın, 10Mart1995
SELAHATTİN BEY DOST
Zaman ilerledikçe galiba yaşamışlığın bilincine daha çok varılıyor. İnanın uygarlığa o kadar çok borcu varki, hangisi öncül, seçke olduğuna karar vermek zor oluyor. Bu yüzden karar verilen işler daha çok güne ait, belkide ikincil oluyor.
Teknoloji daima bilgiden çok önce gelir, sonra, bilgi, bu olgunun nedenlerini araştırırken kalıcı ve kullanımlı çizgiyi yakalar, insanlığa sunar. Bundan neden hep Amerika’yı tekrar tekrar keşfetmekten kurtuluruz.
Düşüncenin ürünü de böyledir. Yaşayanlar geçmişin belleğini kullanarak ateşi, ışığı, makineyi buldurlar.
Düşünce çabuk ürün vermez. Onun için bunlar toplumda pek etkili, aktif değildirler. Sanatçılar, şairler, bilgeler bir toplumda asalak gibidirler. Ellerinden iş gelmez, siyasi olamazlar, tüccar olamazlar. Yunus, Karacaoğlan örneği..!
Yasak koyucular, siyasiler, uzgörü veya öngörü sahibidirler, veya öyle olmak durumundadırlar. Onlar toplumun dününü, yarınını, yarınlarını da hesaplamakla sorumludurlar. Bir proje ortaya konursa, gelecekte onu da sıraya koyan bulunacaktır.
İyi, yumuşak tabiatlı, ileri görüşlü, seçkin bir yapınız var. Sayınız çok değildir. Onun için sizin havacılığı başlatmanızı candan istedim. Yarın geç olabilir. Bir Selahattin Aslan bulunmayabilir. Başlanırsa sürdürenler olur. Mut da, Mut’lu da buna layıktır.
E. Aydın
Dostları ilə paylaş: |