Bu dosya, Ethem Aydın isimli eserin web üzerinden izinli yayınlanan resimsiz hazırlanmış bölümüdür. Değiştirilemez. Serbestçe kopyalanıp dağıtılabilir. Bu dosyanın orjinali


RAHŞAN TEYZEM ve ÖZAL AMCAM ELİYLE



Yüklə 2,29 Mb.
səhifə6/97
tarix29.10.2017
ölçüsü2,29 Mb.
#19746
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   97

RAHŞAN TEYZEM ve ÖZAL AMCAM ELİYLE

ANNE BABAMA


Anneciğim, sevimli mi sevimli bir amca, kafesimizin önüne geldi, sessizce olanları izledik, görücüye çıkmıştık besbelli.

Bir dizi konuşmadan sonra biz beğenildik, bir eve getirildik.

Görünüşe göre, aile bireyleri bizi beğenmişti. İki gün sonra, kafesimizin kapağı açıldı, dışarı çıkmamız istendi, ben çıktım, yanımdaki arkadaş çok beceriksiz bir şey. Yiyemiyor, uçamıyor, korkağın teki. Onu da zorla çıkardılar, uçma denemeleri yapıyoruz, kafesten çıkıyoruz ama, geri dönmek bir mesele. Ben, zor da olsa yapabiliyorum ama bizim erkek bozuntusu, alanı tutturamıyor, ya pas geçiyor ya da alanı tutturamayıp düşüyor. Evdekiler bizim civciv olduğumuzu unuttular galiba. Bizi muhabbet kuşu sanıyorlar. Hepsi de bizden mutlu. Daha yakından sevmek istiyorlar.

Halbuki sen, bize böyle bir şey öğretmemiştin. Yaklaştık, ellerine aldılar, okşadılar, önce korkmuştuk ama, olanları biz de sevmeye başladık, çok samimi olmuştuk. Bir gün, bir yabancı da geldi, o da birimizi yakalamak istedi. Benim kuyruğumun en güzeli ve henüz tek olanı, onun elinde kaldı. Şimdi bir tavuk civcivine döndüm, uçuyorum ama yön değiştiremiyorum. Anneciğim, bizim durumumuz ne olacak acaba, kuyruğum çıkacak mı? Amcayla, abla büyük doktormuş ama, ben onlara bunu soramıyorum, dilimi anlamıyorlar, su istediğimizde yem veriyorlar, bol bol yeşillik ikram ediliyor, yiyoruz seviniyorlar, zararı olur mu acaba? Ara sıra, yakında bir ressamda, bizim akrabalar yaşıyormuş, onlardan duyduk. Rahatları da iyi imiş. Keşke bizi de alsalar oraya, burada işler ters gibi geliyor bana.

Bize aynı adresle acele bir yanıt ulaştır. Öperiz.

Kuyruksuz Civciv

E. Aydın.

KARIŞIK VE AYDINLIK BİR RÜYA

Sokrates’i okuduğum bir gecede, O bana geldi.

Boşlukta seçilebilen görüntünün dışında dalgalanan bir lekeydi fuluğ. Sonra seçikleşti, yaklaştı, anlamsız ve derin boşluğa bakıyordu. Göz göze geldik. Belirsiz ve çağırgan bir gülücük geçti, heyecanımı cesarete dönüştürdü. Yaklaştım selam verdim yerlere kadar eğilerek. Bir baş işaretiyle karşılık verdi.

Sizin tanrı Zeüs’le konuşmanızı okudum, çok etkileyici buldum dedim.

Ben hiç yazıt bırakmadım, bütün zamanlarda insanlar, ürettikleri tezleri bana dayandırarak beni büyüttüler. Tanrıyı da öyle bulmadık mı? Ben, filozof Eflatun’un ürettiği bir kişiliğim, devlet teorilerini yazarken sık sık beni devreye sokması inandırıcı olmak istencesinden kaynaklanır.

Yani siz siz değil misiniz, Zeüs’le konuşmadınız, ona “şans, kader ne demektir, bunun dağıtımını en büyük tanrı olan sen yapmıyor musun?” demediniz mi?

Hayır onun ayrı bir tanrısı, ilgisi var.

Öyleyse “sizin büyüklüğünüz nerede kaldı?” deyince Zeüs size kızmadı mı? sonra sizi kovmadı mı?..

Çağlar boyu beni eflatun kullandı, şimdileri kullanıldığım gibi. Kendisi güçlü bir sofistti, benimle büyüdü, yani ben doğdu dedi.

Fuluğlaştı, yüzü güzelleşti, saçları bukle bukle, Boticelli ve Venüs oldu, dalgalandı, Leonardo, Monaliza olurken asimetrik bıyıklarıyla zamana kaydı. Meriç oldu, Tütüner oldu, Akbulut oldu. Eyvah görüntü yitiyor derken Anamur oldu, durakladı. Filmin, termodinamiğin ikinci yasası gereği geriye kaymakta olduğunu gördüm, uyandım sizleri gördüm.

E. Aydın

BAŞLIKSIZ

Hep merak ederim, rüyalar olmasaydı, şu zavallı bizler, hem dünde, hem günde, hem de yarınlarda yaşama duyumsamasının görkemini yaşayabilir miydik?! Bellidir ki, rüyalar da, dayanıklı olmasa bile verelerden hareket ederler. Eğer aklımız, eteğimize doğru boy veriyorsa, huri melekler görür, bastırılmış bin bir hoşluğu gerçekte yaşarız. Mal mülk konusu da öyle, İspanya'da şatolarımız olur.

İnsanlığa, gelecek kuşaklara dönük bilgi istencemiz varsa, varsıl da değilsek, geceler ne güzeldir, ay, yıldızlar, kaos uzaklıklarını yitirirler, yahut da biz onlara kadar büyürüz. Eşkere bir dost, geçmiş güzel günlerden bahsederken, Müderris Oğul Kitaplığı'ndan kitap okuduğundan dem vurmuşsa ve siz de böyle bir şeyi zaman zaman kurmuşsanız kafanızda, olmayan, olmayacak olasılıklar çocuksu bir çizgide sarar da sarar!

İşte tam da böyle bir rüyanın fuluğ derinliklerinde kolan vurup, zevkler içinde uçar ve nihayet tatlı bir iç rahatlığıyla uyanınca, gerçeklerle burun buruna gelince, hayalleri geri getirmek için tekrar umarsız çabalar vermeye başlar, elinizde bulunan basit olanaklarla, uzun ve zor günlerde ve gecelerde size beşiklik etmiş kendi coğrafyanızda, doğduğunuz yerde, bir karış toprağınızla, Ata nal çakılmış, kurbağa ayağını uzatmış örneği, yekinirsiniz umutlara. Umutlar ki, sizlerden dağlar kadar yüksek. Ama olsun, hayal yiğidin katığı, ye Hamit ye.... Yine de kitaplık, on on beş öğrenci barındıran yurt kurulur. Vakfın başına, araştırmayı seven, alçak gönüllü, özveri sahibi, kitap kurdu birilerini düşünür. Kendine açarsınız, beklenti gocamaz. Yıllar sonra bir daha agşıtırsınız, yarı sitem yarı ciddi tekrar yazarsınız. Artık o yörenin ekşilerine, geçmişin bıraktıklarının peşine düşmüş, Karacaoğlan'ın şiirlerinin namusunu nasıl koruruz düşüncesinde, özneyi yitirmiş, kalıcı sandığım bir öneriyi düşünmeye zaman bulamaz. İşte bu çizgide, işte yüksek duyguları, yol yöntem değil, yolsuzluk öldürür. Rüya ve hayal ürünü burada biter. Havaya bakıyorum, yağış yok ama puslu, ilerisi gözükmüyor. Cumhuriyet gibi, devlet gibi, partiler gibi, gelecek gibi..... Ama Ethem Aydın olarak seni sevmekle ışıklı, ısılı ve yazma gücündeyim.

Daha şimdiden taa uzaklarda bir dostun beni okuduğunu umarak, rahat, yeni rüyalara dalacağım. Seni, yeni yıl için öper, sağlıklı günler dilerim.

E. Aydın

KELEBEĞİN RÜYASI


Gerçek olsa, siyaset krizalit dönemini bitirse.

1923 kuruluş

1924 eğitim birliği

1927 yeni yazı

1940 Köy enstitülerinin kuruluşu

73 yıl okuduğumuz yetsin artık!!

Kozamızı delip, mavilere özgürce kanat açsak

Benek benek kanatlarımızla

Onuncu yıl marşını,hep bir ağızdan tekrar söylesek

Çoşkuyla gülsek ağlasak

ÇIKTIK AÇIK ALINLA, O YILDA HER SAVAŞTAN

ON YILDA ONBEŞ MİLYON GENÇ YARATIK HER YAŞTAN

BAŞTA BÜTÜN DÜNYANIN SAYDIĞI BAŞKOMUTAN

DEMİR ĞLARLA ÖRDÜK ANAYURDU DÖRT BAŞTAN

TÜRKÜZ, CUMHURİYETİN GÖKSÜMÜZ TUNÇ SİPERİ

TÜRKE DURMAK YARAŞMAZ, TÜRK ÖNDE TÜRK İLERİ

BİR HIZLA KÖTÜLÜĞÜ GERİLİĞİ BOĞARIZ

KARANLIĞIN ÜSTÜNE GÜNEŞ GİBİ DOĞARIZ

TÜRKÜZ, BÜTÜN BAŞLARDAN ÜSTÜN OLAN BAŞLARIZ

TARİHTEN ÖNCE VARDIK, TARİHTEN SONRA VARIZ.

ÇİZEREK KANIMIZLA ÖZ YURDUN HARİTASINI

DİNDİRDİK MEMLEKETİN YILLAR SÜREN YASINI

BÜTÜNLEDİK HER YÖNDEN İSTİKLAL KAVGASINI

BÜTÜN DÜNYA ÖĞRENDİ TÜRKLÜĞÜ SAYMASINI

ÖRNEKTİR MİLLETLERE AÇTIĞIMIZ YENİ İZ

İMTİYAZSIZ SIZ SINIFSIZ KAYNAŞMIŞ BİR ÜLKEYİZ

UYDUK,GÖRÜŞTE,BİLGİYE GİDİŞTE ÜLKÜYE BİZ

TERSİNE DÖNSE DÜNYA YOLUMUZDAN DÖNMEYiZ

Kelebeğin rüyası......

E. Aydın, 25Nisan1996



BENDEN SİZE

Bir rüya gördüm, hayırdır inşallah. Evet evet, yanlış değil bir rüya görülen. Rüya gördüm diyen kim biliyor musunuz? Ethem Aydın.

Demek ki oda şu yıllar boyu renkli bir rüyaya hasret gitmiş. Bu mektubu teşekkür babından ele almıştım, görüyorsun ne kadar derinden taramaya başladım. Ne yaparsın, içimden doğruyu söylemek geçti.

Doğruların bu denli tehlikeli çevre kirliliği yaptığı bir ortamda, zavallı insancıklar yaşamın özünde olan ama toplumların hep zorladıkları, öz bene inmek suçunu işledik. İnsan sevgisi olmasa yaşamın ne tadı kalırdı?

Geveleyip duruyorum görüyorsun, nedeni ise bizler sevmeye, sevilmeye hasretiz. Yoklukta çokluk bir garip geliyor. Mutluluğu uzakta anlatırlar isteyince, özden isteyince ondan yakın ne var acaba.!

Çevrenin kem bakışlarına karşın katılaşmış tabulara karşın, hakim çizgileri yıpratmadan balonlu hoş bir zaman geçirdim. Bunu sana senin orada olmana, inceliğine ve özverine borçluyum. Binlerce teşekkürler. Bu kadar içten sevgiyle dolu mektuplar yazarken, düşünmeden edemiyorum. Acaba bu mektubu üçüncü göz okusa durumu nasıl değerlendirirdi? Görüyorsun ben ve biz demeden ne kadar korkuluyor.

Zaman büyüyor, günler oluyor, otobüs yürüyor, aralık büyüyor, kilometreler oluyor ve sen büyüyor büyüyor sevgi oluyor, özlem oluyorsun, artık seni içimde duyuyorum.

E. Aydın, 9Ekim1990



BİR YAKIN RÜYA

Galiba Mersin’de kardeşim Kemal'in evindeyiz. Bol ışık var, yüzler seçik ve gülücüklü.

Ben salonda şimdiki gardrobun yerinde pencereye yakın iki veya üçüncü sandalyede oturuyorum, yanımda Kemal’le konuşuyoruz, bir başka akraba da olabilir. Kapı yanında bir sandalye sıkışması olduğunu kardeşimin işaretiyle anladım. Baktım Doğan Atlay’ın başını saçından tanıdım. İlgilenmek için kımıldadım. Kendisiyle galiba konuşamadan mekan değişti. Bir takım ilgilenmem gereken kişiler oluştu. Çok kalabalık olduğundan oturacak yer bulunup bulunamayacağı tedirginliği içindeyken, görüntüde kopukluk oldu. Bir loş odada bir arkadaşla veya daha önceden tanıdığım bir erkekle beraberiz. O bir şey arıyor, ya sigara ya da ona benzer bir şey. Bir gardrobu açıyor, araştırıyor, gizli bölümlere başlıyor. Gizlilik akorduyon gibi körüklü bölümler içinde dokundukça yeni şekiller alıyor. İşte o sırada loşluğun içine kapıdan daha önce tanıdığım bir hanım giriyor. Galiba evin o bölümüyle ilgili, ben karşıda pencereye yakın kapıyı gören pozisyondayım ama diğer kişi göremiyor, bakışma, gülüşme dekor değişiyor. Biz dış mekandayız, yokuşu olan bir yol, bir kalabalık ve Hüseyin Gezer'le görüşüyoruz, esinleşiyoruz. Bana gelmesini söylüyorum, galiba Akademi gibi bir yere gideceğini, ama muhhakkak geleceğini söylüyor. Ayrılırken, eğer istersen gel ama eğer işlerin yoğun olursa gelmeyebilirsin diyorum. Ben bir yerlerde takılıyorum, beklenti yerinden uzak, kalabalıklarlayım. İçimde verilen randevular nedeniyle bir sıkıntı, ama koşulumu hatırlıyorum, rahatlıyorum. Hayırdır inşallah.

E. Aydın, 21Ekim1994



Yüklə 2,29 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   97




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin