CANBULAT
Senden daha küçükken ben gurbetlere çıktım.
Yalan da söyledim. Belki çaldım da. Ama her şeyi yarınları düşünerek yaptım. Böylece okudum. Bu günlere ulaştım.
Sen ise, nerden geldiğini, nerelere ulaşmak istediğini düşünmüyor, bilmiyorsun. O senin aldığın maaşı, hala alamayan ev geçindiren amele, memur, işçi var. Anlattığına göre, seni çöplükten koparmak, insanlar arasına karıştırmak bir sorun olmuşki, hala dönderip dönderip o günlerdeki halinden dem vurup, suçluluk duyuyorsun.
Önemli olan bundan sonrasıdır. Şu halinle eline milyarlar geçse neye yarar. Ama bugünki, senin yerine gelmek isteyen çok insan var. Cumhur gibi bir iş sahibin, benim gibi bir koruyucun var. Eğer sen vefakar, kanaatkar olabilir geleceği görmeğe çalışırsan, rahatça okumuş, üniversite bitirmiş, ev kirası, yiyecek parası ödeyen kişilerden daha iyisin ve sonraları daha iyi olmağa namzetsin.
Vicdanınla başbaşa kalıp, benim gibi düşünebilirsen; bu gün başlamış olduğun okulun değerini bilirsin.
Yok daha çok kazanabilseydim, memlekete bir gidip bir gelebilseydim deye deye çöpçü ile olunmaz.
Hem bana, “köyümüz yandıktan sonraevimiz dağıldı, bir kısmı Istanbul’da” dememiş miydin? Bakıyorumda, arka iz’in, ön izini tutmuyor.
Bu kadar zahmetli günler geçirmişsin. Ama hala çocuk gibisin. Kişilik kazanmağa çalış. Yanardöner olma. Şimdi güvencedesin. Koruma altındasın. Hala sokaklarda sabahın köründe sürten gencecik insanları düşün. Bir de kendini.
Cumhur bey’den okuyacak kitap, yazacak kağıt kalem iste. O’nun çocuklarında vardır. Azarazar oku ve yazmağa çalış. Yazın güzel. Anlatımın hala oluşmamış. Sen bir gün büyük adam olacaksın. Büyük düşünürsen seni gören olur.
Cumhur ağabeyinle herşeyi konuş. Ama akılcı ol. O’ndan korkma. O doğru lafları da dinler, sever.
İşlerinde başarılar diler, öperim
Öğretmen E. Aydın, 15Eylül2000
MUHTEREM KARDEŞİM CANBULAT
Ben ilk göreve Kars lisesinde başlamıştım. Kars 'lılar için iyi izlenimlerim olmuştu. Candan, mert, cömert insanlardı.
Bizim gibi gurbetçilere, yemez yedirirlerdi. Giderken de arkasından gözyaşı dökerlerdi. Benim Kars'tan ayrılışımda, Vilayet, öğrenciler ve esnafların ilgisini hala anlata anlata bitiremem.
Geçen yıllarda, gazetede Kars Satılık diye bir yazı okumuştum, çok üzüldüm, hükümette üzülmüş olacak ki, cümbür cemaat Kars'a gitmişlerdi, ben de gittim, çok güzel konuşmalar oldu. Başbakanından, bakanından, sanayicisine kadar hepsi, karşı kalkındırma için söz vermişlerdi. Bilmiyorum faydası oldu mu?.
(*)'yle Adana da tanıştık. Seni okutayım dedim, yaşının büyük olduğunu söyledi. Görünüşe göre iyi bir çocuk. Neden gurbete düştü, bilemedim. Askerliğini yapmamış olduğu için, oturuşkun bir işe yerleştiremedim. Şimdilik İstanbul'da. Çalıştığı yer, sigorta yaptıramıyor, askerlik için. Askere gitsin dönsün sonra konuyu bir daha beraberce düşünelim. Ne iş yapıyorsun, kaç çocuğun var, onlar okuyorlar mı, geçim durumun nasıl, yazarsan sevinirim.
Kars'tan buraya postayla kaşar peyniri yollamak zahmetine katlanmışsın. Çok teşekkür ederim ama büyük külfet olmuş size.
Mektup yazarsan sevinirim, selamlar, selamlar Kars'a.
E. Aydın, 5Ekim2000
SEVGİLİ CANBULAT
Mektubunu dikkatle okudum. Ezilmişlik iliğine işlemiş. Aklın fikrin bol parada. Hesaplarını hep para üstüne kuruyorsun. Bense, seni, olman gereken çizgiye çekmek için yanındayım. Üstelik düşüncelerin, hayalin hepten tutarsız. Tutarsız bulduğum olaylar:
1. Kış günü araba yıkamağa soyunmak, bana göre, ölüme, hastalığa soyunmak olur.
2. Askerliğini yapmadan tutarlı hiçbir iş kurulamaz. Eğer düşüncelerinde içtensen hemen askerliğe başvur.
3. Şimdiye kadar kimlerle beraber oldun çalıştınsa hep hakkını yediklerini, paranı çaldıklarını, kimliğini çaldıklarını söylüyorsun. Bunların hepsi uydurma. Ben seni tanıyorum. Aklın başında. Aptal değilsin. Bön değilsin, şaşkın değilsin. Neden hep başına bu tür işler gelsin? Üzülüyorum, ama inanmıyorum.
4. 22 yaş az değil. Bu, senin başına geldiğini konuştuğun olaylar on yaşındaki çocuğun bile başına gelemez.
Ben sana yol gösterebilirim, ama para, sermaye veremem. Emekli bir öğretmenim. Demekki ata sözünün anlattığı gibi: akılsız başın cezasını hep ayaklar çekermiş.
Seni sevdim. Başarmanı istedim ama yararlı olamadım.
E. Aydın, 17Aralık2000
SEVGİLİ (*) CANBULAT
Benim yazdıklarımı yanlış diyorsun. Ben yanlış ve yalanı hiç kullanmam. Gereği de yok.
Ben, düşmeğe meğilli olan bir uçağı nasıl kurtarırız diye düşünüyorum. Sen ise haktan haksızlıktan bahsediyor, haklılığını kanıtlamağa çalışıyorsun. Haklı olsan ne yazar? Ne kazanırsın?
Yazılarımda hep seni düşünüyorum, senin sorunlarına dil döküyorum. Sence yazılanlar hepten boş muydu?
Askere git diyordum. İş başlamak için askerlik şart. Kış günü araba yıkamak senin sağlığına zararlıdır.
Fakirkimsesiz adama önce sağlık gerekir.
Kusurun çok. Henüz çocuksun. Olabilir... zamanla düzelir..
Sende bir cevher gördüm, yardımcı olmak istedim. Şimdi suçlu arıyorsun. Bu da hata. Yaşlıların görevi budur.
Aklını kullanır dediklerimin birincisini yapar, askere gidersen beni anlamış olursun. Yoksa her şey bağlar gazeli... Eylül’de, Aralık’ta, Ocak’ta yazdığım mektupları oku ve sakla.
Sen Adana’dan akşam trene binmek için benden ayrıldın. On gün Adana’da kaldın. Güya bana gözükmemeğe çalıştın. İstanbul’a bir ay sonra vardın.
Demekki ben bunları uydurdum. Hepsi yalanyanlış dersem için rahat mı olacak. Sana neyi kazandıracak.
İşlerinde başarılar dilerim. Öperim.
E. Aydın, 22Ocak200I
(*) CANBULAT’ CİĞİM
Her insan kusurlu doğar. Sonraları yaşamın gerçekleriyle karşılaşınca, yavaş yavaş topluma uyum sağlar. Sen de zamanla beyefendi olacaksın.
Etrafında o kadar büyük tehlikeler dolaşıyor, sen de o kadar gözükara gidiyorsunki... deme...
Fakirlik suç değil ama fakirsin, fakire suç yüklemek herkesin kolayına gelir. Örnek: bir arabada çanta çalınsa, ilk hatıra gelen çalışanlardan birisini karakola çağırırlar. O da sen olabilirsin.
Ölüm, kime yakındır? Hastaya yani kimsesize.
İstanbul kanunsuz adamlarla dolu. Hep aranıyorlar. Hırsızı var, teröristi var, kürdü var, İran’lısı var, Ermenisi var, araba hırsızı var, katili var, binlerce suç işlemiş insanı var, esrar kaçakçısı var, adam kaçıranı var, kapkaçcılar var, hepsi işsiz, avare. Kars’tan, Van’dan, Şırnak’tan gelmiş, hepsi de kolay kazanç arar. Çok olan bir aramada, Ali’yi karakola götürseler güme gitmen an meselesi. Çünkü, yaşın genç, belli bir işin yok. Asker kaçağısın. Gurbetçisin. Seni kim kurtarır? Hayatın söner, ellerin yerinde hapislerde çürürsün. Örneği o kadar çokki...
İşte ben seni böyle rastlantılardan kurtarmak için çöpçülükten ayırdım.
Dahası, seni okutmağı da ben teklif ettim. Sen yanaşmadın.
Ben sözümü tutardım. Okutmağı göze alabilirdim. Çünki seni sevdim. Geleceğini kurmak istedim.
Benimle laf yarıştırma, yalancı, doğrucu gibi....
Gençsin, çocuksun beni anlayamıyorsun. Olabilir.
Yapabileceğin ilk ve en iyi iş orduya sığınman, askere yazılmandır. Sonrasını da sonra düşünelim.
Kafanı kullan. Ben senin dostunum. Bunu unutma. İyi olmanı isterim. Ya askere ya köyüne katıl. Öperim.
(Editörün Notu: Bu eseri matbaaya teslim etmezden birkaç gün önce Canbulat’tan Ethem Aydın’a yazılmış bir mektup elime geçti. Canbulat, HataySerinyol’da 121.inci Jandarma alayında askermiş)
E. Aydın
Dostları ilə paylaş: |