Bu dosya, Ethem Aydın isimli eserin web üzerinden izinli yayınlanan resimsiz hazırlanmış bölümüdür. Değiştirilemez. Serbestçe kopyalanıp dağıtılabilir. Bu dosyanın orjinali



Yüklə 2,29 Mb.
səhifə11/97
tarix29.10.2017
ölçüsü2,29 Mb.
#19746
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   ...   97

BAŞLIKSIZ


Dün akşam oğlum diş doktoru Murat Aydın’a yemeğe çağrılıydım. Sofrada torunum Oğuz Aydın’ın okuldan kaçtığı ve gerek sınıf öğretmenigerekse müdürün telefonla durumu bildirdikleri karakola da haber vermeyi düşündüklerini onun için eve telefon ettikleri ve suçlunun evinde bulunması nedeniyle olayın açıklığa kavuştuğunu konu ettiler.

Dondum kaldım. Durumu irdelemeye yılların deneyimi yeterli olmamıştı. Kendimi sokakların dinginliğine bıraktım.

Bütün gece ilkokul yıllarından başlayarak öğretmen okulu, Gazi terbiye, otuz sene öğretmenlik, muavinlik, müdürlük günlerimi sayfa sayfa, satır satır gözden geçirdim. Bu davranışın bir benzerini duruma ışık tutacak bir anımı bulamadım.

İlkokulda çocuk okuldan kaçmaz. O, kaçmak sözcüğünü algılayamaz. Hırsız dense (*), veya (*) dense yine algılayamaz çocuk..!

Ama şimdi kendisine yüklenen bu tür bir sözcük O’nun iç karteksine yerleşir. Zamanla sözcüğün yüklemi bazen yergi, bazen de sevgi, tutku durumuna geçer. Bu olay, daha çok sessiz, sakin, içe dönük çocuklarda; yüze çıkmak, var sayılmak için yenilenir.

Çocuklar uzun yol yolcularıdır. Onları korur kollarken eğitir; öğretirken geleceği için leke olabilecek her türlü varsayım ve kişisel duygusallıktan korumamız gerekir.

Yılların deneyimi ve düşüncemin ışığında, bu durum, size gelmeden, sınıf öğretmeni tarafından, yumşak bir dille çocuğa anlatılmalıydı. Size iletildiğine göre, siz, rasyonel, akılcı metotla öğretmeni uyarabilirdiniz: “Hocam, toplumda suçlu hep vardır. Biz eğitimcilerin asli görevi suçu ve suçluyu azaltmaya çalışmak olmalıdır.”

E. Aydın, 10Haziran1997



SÜNNET

Yine bir yeni yıla daha giriyoruz, ne kadar da çabuk akıyor, kumarcı parası gibi! Ama can dostlar bu nedenle de olsa hatırlanıyorsa, işin içinde bir gereklilik de var sayılır. İçilen bir bardak çay veya kahve ve bazen de tavlada bir parti, hepsi demek ki, şimdi dün oldu! Ama can dostlar hep hatırlanacak, anılacak.

Aslında tabular görenek, geleneklerin sünnet düğününden farkı yoktur. Birilerinin bir yerlerinden bir şeyler kesilecektir, işte bu gerçektir. Bin yaş daha yaşlanmak da böylece bir karambol çizgisinde yutturulmuş oluyor. Nice nice sünnet düğünlerine aile boyu sağlık, afiyetlerle koşalım.

E. Aydın


BU, DÜNDEN BUGÜNE BİR TINIDIR

Şu insan olgusu ne garip, ne şaşılasıdır. Sokakta burnu sümüklü, üstü başı toz toprak içinde bi çocuk görüyorsunuz, kız erkek ayrımı gereksiz, ismi de önemsiz, Sezar, Neron, Nabakadonasır, Ramses, Napolyon, Mustafa Kemal, Edison, Markoni, Mikelaj, Rafael, Vangogh, Sinan, Hüseyin, Gezer, Tunalı, Ethem Aydın olmuş farketmez. Bunlar görkemli yapının, giz dolu olgunun ilkel malzemeleridir. Yaratmayı veya yaratılmayı beklerler. Niceleride yaratılmadan ölürler.

İnsan olgusu nükleer bir yapı için planlanmıştır, doğuş bu olgunun sıradan bir nedenidir. Önce ana baba, okullar ve çevre oluşumun potalarıdır, deney tüpleridir. Yönsemeler burada belirginleşir. Cinsellik iksiriyle bütünleşerek evrensel insana, ilahi kurgunun amaçladığı yüksek platformlara doğru uçulur. Artık insan felsefe olur, bilim olur, ilim olur, sanay olur, şiir olur, müzik olur, sonsuz kaosta öz benini aramaya koyulur. Napolyon olur, Sezar olur, Edison olur, Markoni olur, Mustafa Kemal olur ve öteleri. Ölümsüzlüğe doğru yol alır.

Medeniyet tarihi, sanat tarihi, bilim tarihi bizlere bu türden binlerce örnek sunar.

E. Aydın, 4Kasım1992

1997 DEN 1998 E


Perşembe akşam...

Unutmadım... yarın da Cuma

Zaman akarken, sanki biz oturuyor muyuz!?

Dünyayı, insanla ilişkin her şeyi; şöyle veya böyle kemirmeye devam ediyoruz.

Sonuçta, yaralı bereli bir sürü anı kalıyor ortada.

Demek oluyor ki, insanı koşturmak için önce coşturmak gerekiyor. Bir filizi, hep budar durursanız, meyveye ulaştırmak sorun olur. Çoğunlukla kozaya ulaşırken, kozasının yeri değiştirilmiş ipek böceği gibi.

Yirmi yıl önce yapılmış bir resmi, bir nedenle karşıma aldım, yeni bir yorum için. Geriye gidiyor da, ileriye bir çizgi olsun değişmiyor. Demek ki anlıklarla yaşıyoruz. Anlara saygı..!!

Dostlukları da aynı şekilde kocatmıyor muyuz?

Elhasılı bu insanoğlunu, öldürmeli değil dövmeli...

Irmak boyunda üç kişi gördüm. Biri galiba kızın kardeşi, öbürü de nişanlısıydı. Gergindiler, bir süre sonra nişanlı kızı tokatlıyordu. Bu çizgide bu olay bitmeli değil mi, hayır bitmez.! Neye bitmezyanıtı çok karmaşık.

Radikallerin ramazanıyla, entelin yılbaşı bir tenhada karşılaşmışlar. Ne olacağını veya ne olduğunu kestirebiliyor muyuz? yaşadığımız halde...

Tozu dumana katarak mehter adımlarıyla yürüyoruz. İnsanlar insana dost değil, düşman da değilmiş.

Kadın kadındır, erkek de erkek. Türün sıradan varlıkları.

Gel gör ki, ikisi de "sakıncalı piyade", daima mesafeli olunur. Seversin, öpersin, ama daima bir yasak bölge ilan edilir.

Hayvan atalarımızda bu böyle değil. Doğal..

Özgür her kadın, bir erkek cinsi arar, erkek de kadını arar, bulur; şöyle veya böyle bir zaman kesitinde, beraberlik konudur, bu beraberliği kullanmakta iki tarafta aynı duygularda, neden samimi olmazlar da, karşı tarafı zor durumda bırakırlar.?

İlk davranışlar, "zor yaptırım" çizgisinde; erkekden beklenir!! (*)

Deyeceğim şu ki, samimiyet degörecelişartlar ne olursa olsun. Bu ne biçim samimiyetse......

Sizin yılbaşını, nasıl geçirdiğinizi bilmiyorum, ama ben Namrun yaylasındaydım. Öperim, sağlık esenlikler dilerim.

E. Aydın


KARABULUTLAR

Her şeyin kolayı ülkemizde. Başta para kazanmak, köşeyi dönmek. Elektrik bütün iller ve kasabalarda çalınıyor. Diyarbakır(% 54), Van(%50), İstanbul‘da sayılamıyor, Ankara'da sayılamıyor, doğuda en yüksek, batıya doğru azalıyor. %15' ler gibi. Su için bir inceleme henüz yok. Onun için bizler çok bedel ödüyoruz, görünüşe göre ödeyeceğiz de.

Türkiye’mizde, aslında zenginlerimiz, kurnaz. Altı minareli Merkez Camii'ni Sayın Sabancı yaptırıyor. İmamlarını devlet atayacak. Nerede cami yapılmışsa imamlarını devlet atar. Plan program hak getire. Yurt yapar, vergiden düşer. Devlet başkanının açışıyla, Adana'da süper market (Karfur) açılır. Fransız malı mutfağı orada, çevre düzenlemesi bulvarlar devletten....

İtibar dost kazanmak,

Diploma almak,

İmalat yapmak,

Sanayici olmak,

Paradan para kazanmak,

İş bitirmek, iş bitirici olmak,

Tamir etmek,

Kariyer yapmak,

İşi yokuşa sürmek, veya inişe getirmek,

Adamını aramak,

Adam soymak, devleti soymak, banka soymak,

Kargayı bülbül diye satmak,

Vitrine etiket koymamak, %50 indirim yapmak,

Elektrik çalmak, su çalmak,

Eksik tartı aracı kullanmak, ölçü aracı kullanmak,

Trafiğe bilhassa uymamak,

Ülkeyi tüketime özendirmek,

Üretmemek, üretilene yabancı marka uydurmak,

Yerli üretimi durdurmak için, şekeri, buğdayı dış ülkelerden almak, milli sanayii hiçe indirmek,

Zengini daha zengin etmek, fakiri daha fakir etmek, memuru, öğretmeni süründürmek, acı acına çalıştırmak,

Öğrenciyi başarısız kılma çabalarıyla ilgilenmek,

Üniversiteleri kendi dallarında halka hizmetten uzak tutmak, ilkokuldan başlaması gereken inceleme, araştırma, derleme yapmayı yük saymak,

Dilde, kültürde özlü ve sürekli, sicilli çalışmaların başlatılmaması,

Vergi kaçırmak, yanlış beyanda bulunmak, sahte fatura vermek sanat haline gelmesi,

Resmi kuruluşların, gergin, uyuşmaz politikaları,

Özal'ın mirası: “benim memurum işini bilir” özdeyişi, v.s.....

E. Aydın


DEVLET BABA VE SANAYİCİ.

Sanayici ulusun doğal kaynaklarını emek gücüyle, akılla besleterek, yine ülkesine yararlı iş sahaları yaratan, kendi çıkarlarını, ulusun çıkarları üzerinde tutarak büyür. Devletine gözle görülür vergiler ödeyerek, kalkınmada motor görevi üslenen, yüksek yetenekli kişi ve kişilerdir.

Ulusal çıkarları devletin çizdiği, planladığı doğrultuda yapmak sorumluluğunu taşımaları ön koşuluyla ulusca ve devletce hep saygı görürler.

Sayın Sabancı Adanalıdır. Kendisiyle, yaptıklarıyla hep övünürüz. Adana’mıza SA rumzuyla damgasını vurmuştur. Sabancı Kültür Merkezi, Sabancı Öğrenci Yurtları, Sabancı Merkez Camii, tekstil fabrikaları, Kabasakal köyü civarında Fransa ürünleri satan büyük süper market, Karfur, sayamadığım diğerleri...

Devletin planlama kurulunun ulusal çıkarların doğrultusunda mı olmuştur yoksa bir türlü dayatma mıdır?

Cemaati uzaklardan gelecek Merkez Camii; şehirden bugün için 15 km uzaklıktaki sadece arabası olanların ulaşabildiği süper market (*)

E. Aydın, 23Ocak1999


Yüklə 2,29 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   ...   97




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin