Şüphesiz bilirim bildiririm tanrıdan başka yoktur tapacak <üç kez>
Şüphesiz bilirim bildiririm tanrının elçisidir Muhammed
Haydin namaza
Haydin felaha
Namaz uykudan hayırlıdır (sadece sabah ezanında) <7 kez>
Tanrı uludur
Tanrıdan başka yoktur tapacak
Türkçe ezanı düzenleyenler, arapça ezanın okunuşunda olduğu gibi, türkçesinin de usulsüz olarak sabarast, hicazevcıraknevasegah İsfahanHüseyni makamında okunabileceğinin notasını yapmışlardı.
8Kasım1997 Cumartesi sabah
GELİP GİDENLERE GÖNDERİ
Gelenler giderler. Bu bir birleriyle sarmaş dolaş iki sözcük arasına bir ömür bile sığar. Günü, saati, ayı, yılı bir yana bırakarak geldi ve gitti. Geldi, gönüllerde yerleşti ve gitti de olumsuz.
Güney Batıdan bir yerlerden geldi, resim öğretmeniydi, hanımdı, insandı, ak bir bulut gibi sevgi doluydu. Yeşilin dostu bir mavi yumağıydı, bilgileri gülücüklerle daha bir sağlam ulaştırıyordu çevresine. Bu belki bir yetiydi asil soyundan getirdiği. Gitti, Güneydoğuya gitti, şimdi güneşe daha yakındı. Yansıdı, yansıttı, bizleri unutmadı,uzun uzun mektuplarla özlü, tilciklerle uzakları yakın etti, içli ve içtenlikli, içerikli mektuplar ulaştırmaya, gecelerden artı zamanlardan zaman ayırdı.
Bir gün yine geldi, daha ışıklı daha sevecen, mavi mavi girdi iç boşluklara. Sevgi ekiyor, sevgi biçiyordu, çiçekçi kızdı o. Bir dosta gereksinimi olan herkesin yanındaydı, ogmaz yaralara merhem olmak ister, zamanından zaman ayırırdı. Metin kişiydi vesselam, ama yine gitti....
Kapı boşluklarında, sımsıcak izlenimi, gönüllerde doldurulmaz yeri kaldı bizlere. Öğrencileri soruyor nerede, ben soruyorum, Ey bülbül, güzel kuş, şimdi sen nerdesin?.
E. Aydın, 5Ocak1993
SUYA ÖZLEM İLETİSİ
Akşam üzerleri olunca, dağarcığımı yollarım biriken önemli önemsiz neler var? İyi fikir ve düşünceleri ertelerseniz bayat ekmek gibi değişikliğe uğruyor. Kötü ideler ise çökeltiye bırakılmalı, onlarda aktivite vardır, zaman içinde kristal değerlerine ulaşabilirler. Hiç olmazsa yönüne göre sarkıt dikit gibi görüntü yalınlığına ulaşırlar. Para da bayatlamaya gelmez, onları da ertesi güne veya zamana bırakmak akılcı değil. Hiç olmazsa benim için. Daktiloyu bulan adam, başlangıçta sanırım çok eleştiri almıştır. Kaligrafiyi dışladı, kişinin yaratma gücünü, ideotizm’ini yok etti diye. Ama bir büyük iyiliği var ki, hiç unutulamaz, kenara itilemez. Yazma kolaylığını, fikir akışını yıldırım hızına ulaştırdı.
Ondan neden, benim elimin altında daktilo, vazgeçilmez bir gereksinim ve araç. İyi kadirbilir bir arkadaş. Önüme çektiğimde bir de hedef belirledim mi, basıyorum tuşlara, dum dum...
Hedefe isabet önemli değil. Dum dum dum tetikle gitsin. Bazen, hedefi vurduğun da olur, ses gelir, dum..dum... Evci işi (kırk gün taban eti, bir gün av eti), genelde hedefleri büyük seçerim, serde miyopluk var. Sevgi gibi, Cumhur reisi gibi, bakan gibi.. Geçen gün öğretmenler günü nedeniyle Mersin'li resim öğretmenleri bir sergi düzenlemişti, içlerinde ben de vardım. Vali onur vermişti, işin daha enteresanı benim resimlerle de çok ilgilendi, kamera karşısında uzun uzun konuştuk, iyi kokteyl tüketti, ama görüldü ki, sergiden bir tek resim almadan ayrıldı. Bende sanat evine geldim, silahımı aldım, dum dudum, dum... Kendine bir mektup yazdım, sergilerden resim almanın asaleti, anlamı, vali olarak gerekliliği bağlamında. Bu ayın onunda yine Mersin'de bir başka sergide karşılaşacağız bakalım, isabetli bir vuruş yapmış mıyım?
Biz insancıklar, tavuskuşuna benzeriz, yalbırtımız vardır, ama içimizde boşluklar tümen tümendir. Onun için bizi tanıyanların gerçeklerini ve hayallerini besleriz ve saygılı oluruz, işimizede geldiği için. Biliyorsun, sanat ve kişilik duygulardan yola çıkar, onlarla yaşar ve yücelir. Duygular ise büyük bir karmaşadır.
Çocuk annesinin memesini emerken, cinsel bir doyuma da varır. Ama biz ona anne şevkati, çocuk muhabbeti der geçeriz.
Zira kültür ve tabularımızda öze yakın düşünmek bile yasaklanmıştır. Seni seviyorum demek, hala kuşkuyla beraber yaşar içimizde.
E. Aydın, 6Ocak1993
SUNU1
Güzel insanlar
Hepinize Merhaba
8.inci Altınkoza festivalinin en iyiye ulaşması için gece gündüz demeden özveriyle çalışan isimsiz kahramanlara merhaba.
Bu akşam burada kadirbilir Altınkoza organizasyonunun lütfettiği bu onur belgesini günümüze değin resim sanatına gönül vermiş amatör ve profesyonel olarak katkıda bulunmuş sanat eğitimine soyunmuş öğretim üyeleri adına Ethem Aydın olarak alıyorum.
Sevgi ve saygılarımın kabulünü sunuyorum.
Kutluyorum.
E. Aydın
SUNU2
(Editörün Notu: 3 numaralı kaynakta bu konuşma sesli olarak şu şekildedir:)
Güzel insanlar merhaba.
Hepinizi kucaklarım.
Altınkoza çok iyi düşünülmüş, Adana için ilgi emekle ortaya konulmuş bir olaydır. Bu olayı yaratanlara saygım sevgim sonsuzdur.
Sayın Adanalılar, bu onur belgesini Ethem Aydın’ın şahsında bütün Adana’da yaşayan sanatçılara verilmiş kabul ediyorum.
Güzel insanlar hepinize merhaba. Candan kucaklarım sizleri.
Adana’mızda Altınkoza 8.inci çalışmalarını yoğun bir şekilde ortaya koydu. Bin bir müşkülatla bu olayı ortaya koymaya çalışan isimsiz kahramanlara merhaba.
Bu gün Ethem Aydın adına burada vereceğiniz plaketi, Adana’da başlangıçtan bu güne, sanatta iz bırakmış ve emek vermiş amatör profesyonel ve fakülteler seviyesinde öğretim yapan bütün arkadaşlarımla paylaşıyorum ve onların adına kabul ediyorum bunu.
Sizlerin adına, sanatçılar adına, bu incelikli, güzel olayı ortaya koyan kişilere sonsuz sevgi saygı..
Unutmayınız, hatırlayınız bizleri. Hatırlanmaktan mutluluk duyarız bütün sanatçılar.
E. Aydın
BAŞLIKSIZ
(Editörün Notu: 3 numaralı kaynak bir ses kasetidir, Ethem Aydın ve Feyyaz bey arasında geçen konuşma şu şekildedir:)
Ethem Aydın Şimdi... şeyin.. Feyyaz’cım.. birer kahve içelim mi?
Feyyaz bey İçelim.
Ethem Aydın Başıma bir iş geldi benim...
Feyyaz bey Söyle abicim.
Ethem Aydın onun etkisi altındayım... Bu kız beni ağlarken görmüştü..
Feyyaz bey Allahallah ?
Ethem Aydın Ondan sonra.. ilgilendiler sağ olsunlar.. Beni altınkoza yılın sanatçısı seçmiş
Feyyaz bey Yaaa. Gayet güzel hocam haberim var
(Sigara yakmak için çakmak sesleri)
Ethem Aydın Bu benim zoruma gitti. Bu kadar genç insan... buna layık insan varken neye beni seçtiler diye bir haylı..... o sırada bunlardan bir doçent arkadaşımız gelmişti.. ve bu da O’nun yanındaydı... geldiklerinde ben bardakla burda baş başa vermişim gözlerimden de yaş akıyordu. Ne yapacağım ben bu kadar insanın karşısına ne yüzle çıkacağım filan diye kendi kendime ağlarken bunlar geldiler. Anlattım. Çok mutlu oldular, yanındayız dediler, bundan daha isabetli bir şey olamaz dediler, üniversite olarak orada olacağız dediler, filan sağ olsunlar... işte böyle bişey.. şimdi kahvemize geçiyoruz..
Feyyaz bey Kutlarım hocam...
Ethem Aydın Ne yiyeceğiz.? (sohbet devam ediyor)
BAŞLIKSIZ
Anday derkiBen yazdığım her şiiri yeniden yazar cebime korum, sonra yayımlanmak için şiir isteyene cebimden herhangi birini çıkarıp veririm der.
Zamanlar üstüne zamanlar örtüşmüş, yine zamanlar içinde, ne olmuşsa olmuş, insan (var) olmuş.
Varlık, kendi evrensel nedenini, öz’de bulmuş.
Varlık, özyargı kategorisiyle, seçilebilen zaman boyutlarında, değişmeyerek türleri, onun farklılıklarını, cinslerin çeşitliliğini koruyarak, kollayarak elle tutulabilir, gözle görülebilir gerçeğimize ulaşmış. Sonlu olarak.
Öz ise, bu radikal, sonsuza sınırlı kabuk içinde, ve de dışında, özgür, ışık, hava kadar akışkan, göreceli! Özlemin coşkusu ve hoyratlığıyla, düşüncenin kendisi olmuş.
Bu çelişkili sarmal oluşum, yine zamanlar içinde, (dil ile kuşatılarak), geleceğin insancıklarına, sevgi adına sunulmuş.
İnsancıkların dille başı derttedir.
Saatler boyu daktilo başında geniş kapsamlı sözcükler arıyorum. Sevgi ve sevgili bağlamında.
Meğer, yaşam ne kadar anlamlı, güzel, dayanılmaz çekicilikte imiş!...Özbenin hamuruna, yüce bir im, sevgiyi fısıldamışsaa........
Yüklüce bir yaşam şeridinde, uyuşmuş, uyuşturulmuş, dinginleştirilmiş, öze ilişkin duyu ve duyumlar, barajlardan kurtulan seller gibi, varlığı siliyor, süpürüyor...
Gerçek bilinmiş, emek verilmiş, akıl, irade, karar, kararlılık, onur, konfeti gibi serpilmiş, anlamsız pırıltılardır, sevgi esintisinde....
Zaman zaman kendimi sorguluyorum, Sevgi karşılıksız vermekse, ereği niçin sel kapsamına alıyor, yansımayı umuyorsun?
Bu edim coşkusu, bencillik olmuyor mu??
Ethem özbenin labirentlerinde yiten, çırpınan, klasik romantizmden medet uman, eziyeti bunaltıyı seçerken ,sevgiyi topluma, bütün insanlığa yaymak için, açık denizlerde pupa yelken, bilinçli, soluk soluğa koşarken; bu senin öznel sevgin, çelişik, ayak bağı olmuyor mu??!..İkincil hatta üçüncül olman gerekmiyor mu?
Bunun da bilincindeyim, şüphesiz!
Ama seviyorum işte, yazıyorum işte, yansıma bekliyorum işte var mı diyeceğin. Böylece çoğaldığımı anlıyorum.
E. Aydın, 24Şubat1996
7>