Bu dosya, Ethem Aydın isimli eserin web üzerinden izinli yayınlanan resimsiz hazırlanmış bölümüdür. Değiştirilemez. Serbestçe kopyalanıp dağıtılabilir. Bu dosyanın orjinali



Yüklə 2,29 Mb.
səhifə31/97
tarix29.10.2017
ölçüsü2,29 Mb.
#19746
1   ...   27   28   29   30   31   32   33   34   ...   97

CEMAL TURAN'A


Hiç anlamadığım şeylerden biri de, Ethem neden bu kadar çok mektup yazar?Hem de dostlarını garip önerileriyle huzursuz eder, yanıt alamadığı halde yazar.????

Tutarsız, dayanıksız, kendini birşey sanan, sanki kendi dörtdörtlük bir düzen içindeymiş gibi konuşan bir ukala!!!

Olgunun bir de öbür yüzü var. Sevgi çokluğu ve yoğunluğu; hep beni itiyor. Kendi olamadığımı dostlar, sevdiklerim olsun istiyorum. Gözün kendisini göremediğin bildiğim için, gören göz olmak istiyorum. Akşamleyin, diyalog şöleninde, sizden size ait konuşmanız ve çevrenizde daha önce konuştuklarınız ama benim bilgim dışında olan duygu mesajlarınızı, genel konuşmalarınızda hep de vurguladığınız bir ezikliği kendime göre değerlendirdim. Yazıyorum.

Resim yapıyorum, soylu resim yapıyorum,ama az satıyorum. Beni neden anlamıyorlar, neden "en" olduğumu görmüyorlar, sıradan resimlere değer veriyorlar, sanat ürünü edinenler, eleştirmenler beni hemen keşfetmiyorlar demek istiyorsun.

Bana göre özgün sanat, tek yönlü bir denkleme benzer, sanat sadece yapılır, tekrar tekrar yapılır. İçimizdeki itici gücün etkisiyle hep yapılır. Satış ve beğenilmek kaygısı, sanat yapanın dışındadır. Kadim sanat tarihine bir bakınız, bu hep böyle olmuştur. Sanatçı ızdırap bulutlarının altında hep yaratır, aralık vermeden duygu ve duyumlarının eşliğinde kozasını örer. Yumurtanın tırtıldan, tırtılın kelebekten hiç haberi yoktur. Yani sanat hep yapılır. Eğer içimizde, o adı büyük sanat varsa; zaman içinde koşulsuz ortaya çıkar. İzleyici, satın alıcı, eleştirmen onu ilgilendirmez. İşte buna salt, pür sanat denir.

Yine akşam yemekte anladığıma göre, çok satmak için çare aradığını sezinledim. Adana gibi içe dönük, verimsiz bir ırmakta balık tutmayı düşünüyorsun, bana göre tepeden tırnağa yanlış.

Peygamberler, bir ırmağın kıyısında balık avlıyorlarmış, hepsi de çok balık tutmuşlar, bir de bakmışlar ki yukarda ırmağın akıntılı bir dönemecinde Tanrı da balık tutuyor, ama hiç çekemiyor; üzülmüş ve utanmışlar, kendisine bir öneride bulunmak istemişler, birisi giderek Ey Tanrım, burası akıntılı, biraz yukarı veya aşağıya yer değiştirseniz derler, Tanrı da yer değiştirir, oltayı daha atar atmaz bir büyük balık yakalar ve bağırır, Allah, Allah der.

Ankara, istanbul, İzmir, Avrupa'ya gitmenin, sergiler açmanın yollarını araştır. Eğer sanatına hakikaten içtenlikli güveniyorsan!

Kesin kez bilmem gerek; çok satanlar, kolay anlaşılan, güncel, harcıalem eserler ortaya koyanlardır. Genelde bu böyledir, ama bazen içlerinde hakikaten sanat ağırlıklı olanlar da çıkabilir, ama ara sıra.

Tarihler boyu böyle olmuştur. Bilimsel çizgi iyi ve sağlam yoldur, yalnız adamların yoludur, zordur meşakkatlıdır. Bir yapıtın tek inananı varsa, o da siz olmalısınız, zaman sizleri çoğaltır.

Eğer dayanamıyorsanız, bakkal dükkanı açın, zanaat yapın, siyasete soyunun, terör yaratın, provaj yapın, banka soyun köşeyi dönersiniz.

Sözün özü : gabak çekirdeği yerken doğum yapılmaz.

İşte yine onbeşbin liram gitti, o kıymetli zamanım, saatlerim gitti, daktilo başında seninle konuşurken. Yaşam bu olsa gerek.

Sizleri seviyorum, beraberlikten tat alıyorum. Öperim.

E. Aydın, 30Ekim1996

SANAT ELEŞTİRMENİNİN EVRENSEL KİMLİĞİ


Eleştirmenler, sanatın kıraç topraklarında ekim yapan zoru denemiş kişilerden olmalı. Sanata soyunanlar, doğayla hesaplaşır onu değiştirirken, eleştirmenin, bakışına gereksinim duyar. Halk dilinde yerleşik bir söz vardır “gurk tavuğun bastığı cülük ölmez” denir. Bana göre eleştirmen, çağdaş düşüncede olduğu kadar, gelmiş geçmiş sanatların, yaşam buluş nedenlerini de iyice incelemiş özümsemiş olmalıdır. Bir toplumun veya toplumların sanat potansiyelini doğru değerlendirmek, izleyicileri de eğitmek, insan üstü ve ötesini de kapsayan devasa bir sorumluluktur.

İlimde, bilimde, sanatta insanlığın evrimi sürmektedir, bunun bilinciyle bakıldığı zaman; sanat adına ortaya konan her ürünün, titizce irdelenerek, “düzensizlikteki düzen” sentezine uyulmalı, geçmişin kuramsallığının esiri olunmamalıdır.

Sanat tarihini eleştirmenler yönlendirmişlerdir, sanatın öyküsü onlarla başlamıştır..

Türkiye’mizde, sanat dünya ölçülerine göre, iyi yerdedir; sanat üzerine konuşanımız, yazanımız çok ama donanımlı, eleştirmen sayısı azdır.. Olanlar da, eleştirilerinin anlaşılmaması üzerinde sanki anlaşmış gibidirler. Ağdalı tümceler, biri birlerini iten sözcükler, tarafsız, yüklemsiz, ecnebi terimlerle bezenmiş ve gerek sanatcıya gerek izleyiciye ışık tutmaktan yoksun....

Orta öğretimde, plastik sanatların eğitimini Resimiş öğretmenleri verir. Orta öğretim programları, 1935 de, geniş kapsamlı, çok da güzel hazırlanmış. Öğrenciye verdiğimiz bilgiler geçmişi ve dünü kapsıyor. İstense de, güncel olunamıyor, çağdaş çizgi verilemiyor. Yine bundan neden; yarının sergi izleyicileri sanatta son gelişmelere, çağdaş tasarımlara ilgisiz kalıyor...

Sanat eleştirmenlerinin büyük sorumlulukları ve gereklilikleri beni bu yazıyı yazmaya itti. Eleştiri açık ve sade bir dille, tantanalı, sözcüklerden arınmış, tümcellerle yazılırsa ,sanırım yararı büyük olacaktır.

Hele hele, sergi çağrıları üzerini eleştirmenlerin yazdıklar düşünceler var ki, anlayan beri gelsin! Saygılar...

E. Aydın, 22Nisan1997






MUT SEVGİSİ – RÖLYEF ÜZERİNE


EVRENSEL OLUŞUMDAN GÜNCELE

PANORAMİK BİR GEZİNTİ

Olaylar, raslantının dingin ceninde sürüp giderken nasıl olduysa oldu! Düşünce belirdi. Adına insan dediğimiz canlının diğerlerinden tek farkı ve özelliği; aynı zamanda anlamı, direnci, tutunduğu dalı düşünce idi.

Güneşi gördü, karanlığı duyumsadı, sonsuz boşluklarından korktu ürperdi, şimşekler, yıldırımlar, yağmurlar, seller; arkasından tekrar doğan güneş, gökkuşağı sarmalında ve tansık duyumlar, onu kamçılarken, binlerce anlaşılmazın labirentlerinde, ama cesur ve dirençli yalnızlığını sorgulamaya başladı.

Belirsiz süregenlik içinde, milyonlarca yılların deneyimi ve belleğini de kullanarak, günümüze değin, ayakta kalmayı başardı..

Evrim sürüyordu......

Küçücük bir çocukken, Ermenek Mut arasında, bazen beygir sırtında, bazen yayan, geceli gündüzlü gidiş gelişimde; toprakla, iklimlerle, gecegündüzle yakınlığımız uzun sürdü, tanıdık biz bizi, mutluluğu, mutsuzluğu yaşadık iç içe. Onlara sırlarımı verdim, onlar bana konuştular zamanlar içinde akıp giden zamanları...

Göksu neden aşağılarda akar? Başlangıçta hangi yükseklikteydi? Daha ne kadar derinlerden akacak? Sonra sonra derken, zamanı biraz olsun geri döndüremez miyiz; az da olsa yatağını yükseltemez miyiz? Yükselirse neler olabilir, neler kazanılır, neler yiter?

Belirli yerlerde betonla şutlar yaratılıp, sular kademeli akıtalabilse, görüntü tansığ olurdu ama, acaba faydalı olur muydu? Zor bir iş miydi? Geleceği nasıl etkilerdi?

Bana göre Ermenek'ten Mut'a kadar doyulmaz bir peyzaj kazanılırdı. Mut'tan sonrası, tam bana göre bir beyin egzersizi, düşün düşünebildiğin kadar!!!

Kösreli'li köyü geçilinceye kadar kısa sayılan bir ovanın libert sınırları sabitlense, yıllardır yapılan ve yapılacak olan yol onarımı karşılığı; neler kazanırdı..!!!

Biliyorum, beni kınayacak, belki de gülüp geçeceksin. Ama bileceksin düşünce, milyarlarca yıllar öncesinden bizlere kalmış tek mirastır.

Düşünüyorum. Düşünebileceksiniz. Düşündürebileceksiniz...

Geçen yazımda, Mut yöresinde türbülans, suiaceryanlar, termik kaldırma güçleri, yamaç paraşütcülüğü, planör uçuşları küçük bir havaalanı konusunu açmıştım. Sanırım siz de hayali sevmiş, telefonla da olsa, yanıt verme gereksinimini duymuştunuz.

Biliyordum; siz de en az benim kadar Mut'u seviyordunuz, belde için gençliğinizi, kişisel değerlerinizi koymuştunuz. Ölümlü olduğumuzu, edimlerin kalıcı olduğunun da bilincindeydiniz.

İşe, tabandan başlamamız gerekiyor:

1 Lisede bir havacılık kolu oluşturmak gerekiyor. Zaten kol olarak yönetmelikte vardır. Model uçak kursları, resim öğretmeni gözetiminde sürdürülebilir. Lisede, böyle böyle olayı üstlenebilecek birisi varsa çok iyi; yoksa, ben haftada bir veya iki kere, Mut'a gelir, sorumlu öğretmene yardımcı olmayı şeref sayarım.

2 Mut'ta Havacılık Kulübü kurmamız gerekiyor. Yerlilerden, emekli pilot, içtenlikli, aktif, meraklı, sporun her dalına yatkın kişilerden kulüp oluşabilir. Formaliteyi ben tamamlarım.

3 İlk defa yaza kadar hazırlığını yapacağız. Ankara'ya ve çevre ilgililerine bildireceğiz. Çadır kurma veya barınma olanağını duyuracağız. Kulüp, rezarvasyonu organize edecek.

4 Önce Ulusal, sonra Artıulusal turizmi amaçlayacağız. Tesisler içinde hazırlıklı olmalıyız.

5 Türk Hava Kurumuna, Turizm Baknlığına ana projeyi projeyi, belediye olarak duyuracağız. Turizm olanaklarından, ne dereceye kadar yardım edebileceklerini soracağız. Yine de biz yolumuza devam edeceğiz, sivil olarak.

6 İkinci etapta, planör uçuşları için, izin ve araçgereç isteyeceğiz. Alan düzenleyeceğiz, kabaca. Sartavul, kozlar da olabilir.

7 Bu küçük alanlara, sporatif küçük uçaklar da inip kalkabilmeli. Kabaca.

8 Hemen faaliyete geçebilirsek; 1998 turizm sezonu açabiliriz.

9 Almanya'da çalışan Mutlu'lardan adres'te toplayalım, yamaç paraşütü için gereksinim duyacağız.

Beni okudunuz, onaylayacak kadar yüreklendiyseniz, hodri meydan..!!!

Şıvgarlar ölmez. Korkaklar erken ölür. Deliler ölümsüzdür.

Lütfen bana izlenim ve duygularınızı yazarsanız sevinirim.

Yeni Yılınızı Kutlar, Öperim

E. Aydın

PLAN

1 Mut ovasının sulanması

2 Olabildiğince yeşile gidilmesi, asırlar boyu kader olmuş kıraç arazilerin boz renginin değiştirilmesi.

3 Halen Mut ovasında yapılmakta tarım, bahçecilik, hayvancılık alanlarında başarı ve başarısızlığın irdelenmesi, bağlayıcı çareler, öneriler istenmesi.

4 Mümkünse Mut'ta fakültenin denetiminde bir seracılık çalışması başlatılması.

5Günün bir bölümünde profesörler halkın sorularına açılmalı. Bu bir salonda veya pınar başında olabilir.

5 Mut'ta bulunan tarım kurumları bugüne kadar yapılmış ve yapılması kararlaştırılmış programları misafir uzmanlara sunulmalı. Çok dolu bir program hazırlanmalı. Onların vereceği ön kayıtlar üst kademelerce de makbul tutulacağı göz ardı edilmemeli.

E. Aydın


Yüklə 2,29 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   27   28   29   30   31   32   33   34   ...   97




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin