Bu dosya, Ethem Aydın isimli eserin web üzerinden izinli yayınlanan resimsiz hazırlanmış bölümüdür. Değiştirilemez. Serbestçe kopyalanıp dağıtılabilir. Bu dosyanın orjinali



Yüklə 2,29 Mb.
səhifə91/97
tarix29.10.2017
ölçüsü2,29 Mb.
#19746
1   ...   87   88   89   90   91   92   93   94   ...   97

SAYIN BAŞKAN


Önce anlam bilimde “demokrasi” sözcüğünün kapsamına, çağlar boyu ne anlamda kullanıldığına, doğuşuna, uygulamadaki ideoya, mantığa bakıyorum. Çoğunluğun katılımını sağlayan erke.

CHP nin çağdışı anlayış ve uygulama programına bakıyor, ağlamaklı oluyorum.

Uzaklara giden gemi,

Sürükler düşüncemi

Vehim sarar her gecemi

Deli olmak içten değil


Karanlık maal oldu bana

gerçek hayal oldu bana

Dostlar bir hal oldu bana

Deli olmak işten değil

Gazete sayfalarında heyecanla aradığım, çağdaş, güncel için olumlu, edime yatkın, dinamik , şartlı olmayan bir tek ömerinizi okuyamadım.

Hani bizim politika okullarımız çalışıyordu, Karayalçın öve öve bitiremiyordu?

CHP doğuştan büyük partidir. Geleceğin yapılanmasında yine partinin kendisi öğretmenimiz olmalıdır.

1920 doğumluyum, Ankara hapşırsa bizler nezle oluyorduk. Böylesine bütünlüğe inanmıştık. Latin ABCsinin kabulünde bütün insanlarımızın okuma seferberliğinde anlatılamaz çabalarını uzun uzun yazmak isterim.Ama okumaya zamanınız yok

Okul müsamerelerinde kaymakam, belediye reisi, komutan, hakim, imam, müftü, berber, sucu, nalbant, köşker, kolkola sahnede halka karşı oynuyorlardı. O zaman, biz imtiyazsız sınıf, kaynaşmış bir kütleydik. Arı kovanındaki, karınca yuvasındaki gizem gibi.

Sevgi, dostluk, sosyal yakınlık, çıkardan arınmış görev duygusu, fakirliği yenmişti. Fakirler ev bile yapabiliyor, düğünleri imece içinde eksiksiz yapılıyordu. Daha anlatamadığım nice iç kabartıcı olayların tanığıyım.

Özelliğimiz hepimizin birbirimizi saymamız sevmemiz.

Bürokratların ve seçilmişlerin, halkla birlikte ağlayıp onunla birlikte gülmeleriydi.

E. Aydın, 4Eylül1999

Sevgili Ahmet Yeşil


Ne arar da bulamaz, yeşilde insan oğlu....

Cumhuriyet gazetesİ pazar ekinde “kuantum kuramı ve Einstein, rölativite” konusunu okurken: sicimlerden, sicim sarmallarından oluşan gerçekliğin, anlaşılmasında yeni bir buluşun belirgin imleri saklı deniliyordu.

Yıllar önce, sicimi, sanat bağlamında ortaya koyan, Ahmet Yeşil, meğer Eintein’ın, çıkmazını biliyormuş.

Varlığınla övünüyor, kutluyorum seni

E. Aydın, 16Ocak2000

SU GİBİ AZİZ OLASIN


Diye bir anektod vardır. Niye kullanıldığını ve nerede kullanıldığını bilemem ama galiba iyi yerlerde geçerli.

Sergi davetiyeniz beni çoşturdu. Ben kendimi kelaynak kuşları gibi nesli tükenmiş bulurdum ki ben okuduğumuz dönemin en parlak öğrencisi değildim. Hatta hiç değildim. Buna karşın o kadar özlü, eğitsel, pedagojik manada eğitim öğretim sistemleri almışız, yitirmeden yaşatmış, uygulatmağa çalışmış olmama karşın, başaramadığım konuda ne kadarda güzel ve anudane direniyor, ve estetik ve gerçek iş prensiplerinin eğiticiliğini yeni nesillere aktarıyorsun. Ama emin ol, ibadet eden, haca giden sizin kadar büyük dua toplamamıştır. Seçtiğiniz kaba kağıt, üzerindeki renk, çalışmanızdaki, serginizdeki felsefi temayı yakalamanız, kaba kağıda uygun renkte seçilmiş keten ip, tarihin kullana kullana bitiremediği, açılıp kapanmaktan yıpranmış rule, öğrenci isimlerindeki dizgi, herşey, ama her şeye o kadar düşünce sinmişki, hangi birinden söz edeyim...

Kritik: 1. Rulodaki yazı okunmak için mi yoksa süs için mi karar vermek ona göre alfabe seçmek gerekirdi. 2. Davetiyenin daha erken elime eçmesini isterdim. 3. Yıllar sevgi hocayı o kadar biledi akıllandırdıki, çok çok güzel, beklemediğim kadar güzel, bir sergi davetiyesiyle, eski mektup borçlarını ödediği gibi, kurban bayramı tebrikini de kapsayan, yerine geçen ve beni borçlu kılan duruma geçtin. Tebrikler. Verdiğin özdeyiş güzeldi ama ben onu şöyle değiştirdim: “Doğa, doğa olurken Sevgi vardı”. İlk çorba sayılamayacak asırlar boyu kendi içinde çalkalanırken, ilk elementler arasındaki yaratıcı sevgiyi korudu kolladı. Bütün yaratılarda fonetik ve plastik, örgensel sanatların değişmez öğeleri ilk oluşun vazgeçilmez prensipleriydi.

Simetri, geometri, oran ilgileri, yapraktan yaprağa vurarak zenginleşen binbir ses tınılarını duydu, yaratılışın , güzelliğin evingen ve devingenliğini gözledi. Onu gördüğü, artı duyumsadığını düşüncesini de kattı. Böylece insan sanıldığı kadar doğaya çok birşeyler katmış değil.

Bayramınızı kutlar öperim.

E. Aydın

SEVGİLİ MERİÇ


Ne güzel bir diliniz var. Güvercinler kadar masum, yılanlar kadar akıcı, pınarlar kadar katışıksız, içten, dokunaklı, dumdum kurşunu gibi patlama içinde patlama gücünde.

Göz nuru, gönül süzgecinden imbiğinden geçmiş sözcüklerle bezenmiş çiçeklenmiş mektubunu okurken, sizin de çıkaracağınız gibi ağladım. Doyasıya mutluluk gözyaşları döktüm. Siz, kesin kez bir yazı üstadısınız. Yeni denemeler yaparsanız beni anlayacaksınız.

Betimleme yok, gönderme yok, yalın deyintilerle bulutlardasın. İçtenlik, bir hanım dilinde, meğer ne daha ne çarpıcı oluyor!

Benim anımsadığım kadarıyla, canlı cansız nesnelerle konuşmağı severim. Sanki bana yanıt verirler.

Dostlarla da yazışırım, yanıt almam önemli değil. Yani sizin anlayacağınız yazmak için her zaman bir nedenim olur.

Ukalayım, eksiklerimi gidermek, bilgisizliği yenmek için çok okurum. Hemen hemen her konuda okurum. Bundan olacak, bana “iyi” derler, sizcileyin. Yüreğim iyidir. Barışıklık için özverilerim sonsuzdur.

İnsanları sevmek için nedenlerim vardır. Çünki ben bir öğretmenim. Tuncay’lar, Doğan’lar, Rafet ’ler, Necmi’ler, Kip’ler, Fazlı’lar, Türke’ler, Türkyılmaz’lar, Zihni’ler, daha onlarcası bu yönümü bilirler.

Sizi uzun süreden beri uzaktan izlerim. Toplum deyince kendinizi unutur özveride önde olmağı ödenmesi gerekli bir borç bilirsiniz.

Bu mektubu sabahlara kadar uzatabilirim. de yine bitiremem. Beni öylesine onurlandırdınızki anlatılamaz. Sizlerle övünüyor, içten kutluyorum. Öperim.

E. Aydın, 2OKasım2OOO



MERİÇ DOST.

İşte gene yazıyorum. Şair derki: “Ey fırtınaların sürüklediği bulutlar, nereye gidiyorsunuz? Amannn sen de.. nereye olursa.. (Parça, fransızcadır. Başlık “gezgin, her yerde yalnızdır”)

Mektubumu aldınız okudunuz. Kendinizi bir övgü yağmuruna tutulmuş gibi duyumsadınız. Bilirim, siz de bencileyin övgülere dayanıksızsınız. Ethem Aydın deyesi ki: “gerçekleri nasıl anlatacağız?”.

Ama yavaşyavaş yağan yağmurlardan ürün bereketi umulur. Ethem Aydın, sizlerden o kadar çok övgü aldıki, özben’le, sözde ben’i ayıramıyor.!!! Beni öyle uyandırdınızki, yeniden doğmanın yalnızlığını, çoşkusunu yaşıyorum.

16/Aralık/2OOO de Adana’da bir sergi daha açıyorum.

Bilgisayarın ağzında metreler metrolar var. Birkaç kitaba ne dersin?

Bir ön düş bile kurdum

Çocukluğum

Ortaokul

Öğretmenokulu

havacılığım

Gümüşhane’de ilk öğretmenliğim

Gazi terbiye

Kars lisesi

Askerlik

Düziçi İvriz

Mersin ünüversitesi

Osmaniye, Adana emeklilik ve sonrası

(Editörün Notu: Elinizde tuttuğunuz bu eserin, Ethem Aydın tarafından yukardaki sırada yayınlanması planlanıyormuş. Mümkün olduğu kadar bu sıraya riayet edilmiştir.)

Ethem kendine gel. Gabak çekirdeği yerken doğum yapılmaz. Ukala çocuk ne olacak. Birkaç övgü alınca, kendini ebrulu ibrişim sandı. Zaten ata nal çakıldığını gören kurbağa ayağını uzatırmış. Bana da dercesine...

Hızlandım bir kere... durmak olmaz. Yağma Hasan ’ın böreği, ye Hamit ye.... tutabilrisen tut.

Meriç deyesi: hoca dellenmiş. Ama bileceksinki, deliler çok yaşar. Şimdilik bu kadar.... öperim.

E. Aydın, 26Kasım2OOO


Yüklə 2,29 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   87   88   89   90   91   92   93   94   ...   97




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin