Bu dosya, Ethem Aydın isimli eserin web üzerinden izinli yayınlanan resimsiz hazırlanmış bölümüdür. Değiştirilemez. Serbestçe kopyalanıp dağıtılabilir. Bu dosyanın orjinali



Yüklə 2,29 Mb.
səhifə94/97
tarix29.10.2017
ölçüsü2,29 Mb.
#19746
1   ...   89   90   91   92   93   94   95   96   97

Sayın dost


Gönül okşayıcı iletinizi aldım, dünyalar kadar sevindim.

Uzun süredir aradığım, özlediğim bir dostu bulmanın binlerce sıcacık anılarla buluşmasını, zaman zaman siz de tadmış, keyfine varmışsınızdır.

Fransızların bir özdeyişi vardır: arkadaşlık dostluğun başlangıcıdır.

Aranışınız, özlenişiniz bundandır.

Sizin iletiniz de keza.

Alo diyerek, bir kahve içimi uğrarsanız sevinirim.

Saygılar, sevgiler. Öperim.

E. Aydın, 8Ocak2001



BERİN HOCAHANIM

Öğrenciniz Hüseyin'le ilgilenirim. Ayakkabı boyacılığı yapar. Baba ölmüş, geçim durumlarının iyi olmadığını sanıyorum. Kendi çocukluğuma dönüp baktığımda; Hüseyin'den pek farkım yoktu. Fakirdim, devlet okuttu öğretmen oldum, şimdi emekliyim. Bu yüzden olsa gerek; çöpçü çocuklarla, ayakkabı boyacısı çocuklara yakın dururum. Karınca kararınca yardım etmek isterim.

23000 öğrenciyle yakın ilişkim olmuş, şimdi en yakın dostlarım, arayan, özleyenlerim onlardır. Okuldan yardım alamamış olmasına üzülüyor. İlgilenirseniz sevinirim.

Bir kahve içimi de olsa, uğrarsanız onur verirsiniz. Selamlar saygılar.

E. Aydın, 8Kasım2001

SAYIN İSTEMİHAN TALAY

KÜLTÜR BAKANI

İçelMut doğumluyum. Mersin lisesinde on yıl işresimyazı öğretmenliği yaptım. 28Ekim Mersin liselileri buluşma gününde bir sergim oldu, sizlere ulaştığını sanırım.

Eski halkevi girişinde, sizin önerinizle yapılmış, alçıdan bir Atatürk maskı vardı. Düşmüş kırılmış, raslantı olarak gördüm. Adana Eğitim Fakültesi Heykel Biliminde okumasına katkıda bulunduğum Mut'lu bir öğrenciye, yine benim gözetimim altında, polyester bir Atatürk maskı yaptırmıştım. 180 X 75 ölçülerinde ve iyi bir kreasyondur. Bu resim bölümü başkanı, heykel bilimi şefi, Doçent Suat Karaaslan, bölümün öğretim üyesi Birnur Erdemir'in de beğenisini kazanan bu yapıtı; sizin izninizle, (yalnız gereç giderleri ödenerek) opera girişine astırabilirim.

Saygılarımla, işlerinizde başarılar dilerim.

E. Aydın, 18Aralık2000

ÇALIŞKAN DOST

Acaba raslantılarda da, bilmediğimiz bir seçme ve seçilme gücü mü var? Taşeli gibi, uygarlıkların dinlek yeri olmuş, bölgeye; Mehmet Çalışkan gibi bir gizilgüç atanabilir miydi?.!

Gelmenize sevindim. Yazdıklarımı lütfen övgü olarak algılamayın, duygularımdır. Ben sergiyi açtıktan sonra Adana'ya döndüm. Galiba ormancı arkadaşınız, Ermenek resmi sormuştu daha önce, Ermenek'ten de çalışmalarım vardı, İstanbul sergimde, Hollanda'ya gelin ettik.

Size ayak izleri bir dileğimi sunmuştum; Mut girişinde, deveci köyü sırtlarında bir tepe var, deveci tepesi, Mut çöplüğü arkasında. Oraya bir yeşil bürüncek yakışır diye düşündüm. Yolu yordamı hakkında bir bilgiye ulaşabilirsem, tam mevsimi diye düşünüyorum. Telefonla veya yazıyla güvenilir bir bilgiye ulaşabilir ki, bu sizin yardımınızla olacak; hemen gerekli gideri, gerekli yere yatırmaya öncü olmuş olacaksınız. Bunu sizden bekliyorum.

Öperim, başarılar dilerim.

E. Aydın, 1Kasım2000



SAYIN CUMHURBAŞKANI

AHMET NEJDET SEZER

Türk ulusu, soy kütüğünde hep büyüktü. Onuncu yıl marşı, bizim gerçeğimizdi.

Demokrasiye, din özgürlüğüne, asırlar boyu yaşadık, dünya uluslarına yaşattık. Yüce Atatürk 'ün, önsezisi, öngörüsü, Cumhuriyet'in kuruluş mantığını, tarihimizin has gerçeklerinden yola çıkarak yaşama getirmiştir. Korumak, kollamak görevini gençliğe emanet etmiştir. Kuralları ve kuramları yasalarla belirtilmişti.

Bütün herşey iyiydi, dev adımlarla yürüyorduk. Ülkeyi sevenler çoğunluktaydı. Garip şeyler oluyor.

E. Aydın, 4Aralık2001

SAYIN ERHAN ÇELİKER

Mersin Liselileri Derneği'nin, İçel Sanat Kulübü Teoman Ünüsan salonunda adıma düzenlediği resim sergisine onur verdiniz. Geç olsa bile, sizi tanımaktan mutlu oldum.

Ayak üzeri, sanat ve sanatçı için övgülü konuşmanız beni yüreklendirdi. Tekrar buluşmak umusuyla teşekkürlerimi sunarım. Saygılarımla.

E. Aydın, 21Kasım2000



GÖZDE BİLGE

İnanıyorum ki, insan; şartlar nasıl olursa olsun, gerçek doğayı içsel doğanın ışığında, yeniden yaratabiliyor.

Yağmur, kar, geçim sorunları, sağlık, politika çıkmazları kara bulutlar gibi, sarıp sarmaladığı, geleceği seçilmez ettiği zamanlar da bile, birileri yüksek duygularla, beklenmedik anlarda ortaya çıkıp, “dağ başını duman almış, gümüş dere durmaz akar, güneş ufuktan şimdi doğar, yürüyelim arkadaşlar” tınısını, bir güçlü koro özgürlüğünde, kapı aralığından, karanlığıma ışık, renk fotonlarıyla ulaşıyor.

Bir düze bayram yaşamının melankolik atmosferini yaran dost oluyor, dostlar oluyor.! İsimsiz kahraman, seni kutlarım.

E. Aydın, 8Ocak2000 ve ötesi

SAYIN GÜLFİDAN TECE

Sizi uzun süreden beri yazılarınızdan izliyorum.

Güzel, çok güzel yazıyorsunuz. Ayrıcalığınız, yazın alanında, ince ayrıntılardan, duygu ve duyumların sınırlarını imge ve betimleme ustalığınızı kanıtlıyor.

Öyle olunca sormak gerekiyor, neden İçel Sanat Kulübü okurları sınırında kalıyorsunuz? Daha genç toplumlara ulaşmayı düşünmüyor sunuz?

E. Aydın

MUT ÖĞRETMEN EVİ MÜDÜRLÜĞÜNE

Efendim, ben Mut doğumlu, emekli resim öğretmeni Ethem Aydın'ım. Mut'ta doğduğum ev harabe halinde olduğu için, bir kaç gün anılarımla baş başa kalabilmek için, sizden bir kişilik oda verilip verilmeyeceğini öğrenmek için rahatsız ediyorum.

Yazmak lütfunda bulunursanız sevinirim. Saygılar, sevgilerimle.

E. Aydın, 15Ağustos2001


Değerlİ dost


Gazetedeki yazınızı, içimde çoğalarak okudum.

Bilirsiniz; arkadaşlık, dostluğun başlangıcıdır

1980'lerden, 2000'e az zaman geçmedi. Öyleyse bu yazılan öz eleştiri, sanal olamaz.

Edimlerin değerlendirilmesinde sıcak, ılıman, besleyici bir dost soluğunun güçlü esimi var.

Deneyimli bir öğretmen olarak, yaşanılmış gerçekleri yaşanan olumsuzlukların da tanığı olarak eğitim, bilimsel bir tablo çizmişsiniz.

Benim kişiliğimde, ideal öğretmeni de yaşatmış yaratmış olmanız, ayrıca bir gözlem gücü ve gözlemin diregenliği, sizin yoğun emek verdiğiniz meslek başarınızın da bir göstergesidir.

Geçmişi özümseyerek, geleceğe iletide bulunan yorulmaz, özverili kalemler bitmeyen umut ışığıdır.

İzninizle, ilk paragraftaki özdeyiş üzerinde de birkaç tümce oluşturacağım:

Arkadaşlık ve dostluk nasıl oluşur, anatomisi nedir? Arkadaşlık sıradan, gelip geçici birlikteliktir. sınıfta, lokantada, trende, otobüste, kışlada, sinemada v.s.

Hepsi ayrı ayrı tellerden çalarlar, antenlerimize gelen seslerden naturamıza bilgi, kültür eğilimimize yakın olanlardan bazılarını severiz. Her bireyin bir doğrusunun olduğunu düşünerek, dereden tepeden konuşmaya başlar, doğru ve yanlışlarımızı buluşturmaya, bilgi ve deneyimlerin, hoşgörünün de ışığında örtüştürmeye çalışırız. Bu zor iştir, emek ister, bazılarını seçeriz.

Her bireyin, bir doğrusunun olduğunu düşünerek, dereden tepeden konuşmaya, başlar, doğru ve yanlışlarımızı, buluşturmağa, bilgi ve deneyimlerin, hoşgörünün de ışığında,örtüştürmeğe çalışırız. Bu zor iştir, emek ister, sabır ister. Ebrulu dolaşık yumaktır, bıktırır, bezdirir. Ama o, sevgi var ya, o, sevgi,!

Dostluk başlıyor demektir. Dostluk bir gerilim hattıdır. Öyle olması da yararlı hatta gereklidir. Barikayi hakikat, müsademe'yi efkardan çıkar

İnsan, insanda çoğalır. Bu yazıda olduğu gibi.

Yazdığın için, bana da yazdırdığın için, binlerce teşekkürler Mehmet’ciğim. Öperim.

E. Aydın, 8Ocak2001

SEVGİLİ NİHAL

Cumartesi buluşmamız, ister istemez beni geçmişin girinti çıkıntılarına götürdü. Geçmişte gezinmek insana, biraz hüzün verir ama çok mutlu eder.

1920 Ethem, şimdi bir yıkıntı olan han sokakta Müderris hoca'nın evinde doğmuş. Merkez ilk okulunda sınıf kala kala, dayak yiye yiye 1935'te okulu bitirmiş.

Babam, yavan okuduğum için beni Siifke'ye ortaokula yollamak istemiyor, saat tezgahına oturtmakta kararlıydı.

Naciye ablam güzel, endamlı, uysal, elinden iyi nakış gelen, sayıl, saygın bir genç kızdı, albeniliydi.

İlkokulu, parmağındaki ogmaz yaraya karşın, birincilikle bitirdi. Okulda yaptığı işler resimleri kopya etmemiz bile olanak dışıydı. Anadan babadan her herhangi bir öneri, eleştiri almadan, biz küçüklerin koruyucusu, hem de sevgilisiydi.

Dikiş diker, dikiş nakış öğretir, bildiğini paylaşır, 65 metrekare alanda, 10 öksüz akraba çocuklarıyla dirliği düzeni, sessizce, barışık olarak sürdürür, iş bölümünü sağlar, babamın damga pulu bordurosunu eksiksiz yapar, dükkanda oturan ilk Cumhuriyet çocuğuydu. Onu anlatmak çok zordu. Anlamak da.!

İnsan değil, insan üstüydü. Bu deyim, eniştenin ağzından, tekrar evlendikten sonra, bir konuşmada gelmiştir.

Mut'lu onu tanırdı. Uyumsuzluğu, geçimsizliği yoktu. Kin tutmaz, ağır söz söylemez, kimseye sesini yükseltmez, cesur becerili bir genç kızdı.

Anamur'dan, Ermenek'ten, İstanbul'dan, Konya'dan isteyenleri oldu. Bu arada, belirli bir işi olmayan, geçici köy tahsildarı Rıza Özcan seçimimiz oldu.

Aslında, ablam akrabalardan Sadulah tıp fakültesi üçüncü sınıfından sözlüydü. Sağlıksız ve süresinin uzun olması nedeniyle, babam Özcan'ı seçti.

Evlendiler. Enişte, benim de ortaokula gönderilmem için direndi. Çünkü ablamla tanışmalarında epey emeğim geçmiş,mektuplar götürüp getirmiştim

1937'de dünyalar tatlısı ve güzeli bir kızları oldu

Ablama o kadar çok benziyordu ki, ben de hemence O’na aşık oldum. İki aylıktan sonra o da sanki beni tanıyordu, benimle uzun saatler kırlarda gezmeyi seviyor, hep gülücükler atıyor, ağlamıyordu. Ortaokul, öğretmen okulu ara tatillerinde hep beraber oluyor, sevgimizi güçlendiriyorduk. Dünyamız yeniden zenginleşmişti.

Uzam geriye, zaman ileriye doğru aktı, aktı..

Görücüler sıraya geçmişlerdi. Zaten ailede yoksulluktan bıkmıştı.

Enişte işsiz, çocuklar okuyordu. Kız meslek lisesinde başarıyla okuyan Nihal'ciğin kafasına seçkinin yansıması da girince, okumuşluğun gururu da yara aldı. Evlendi.

Ham meyveyi kopardılar dalından.

Yine uzam geriye, zaman ieriye aktı..

Ablam öldü.. Benim sanki dünyam yıkıldı. Uzun süre inanamadım, merasimlere katılmadım. Gerçekler yadsınabilir mi?

Ham meyvecik ne yapsın, ablam gibi doldurabilir miydi?

Artık hamlıklara alışmak gerek.

O sıcacık aile sovudu sovudu, kimse kendinden başkasını düşünmez oldu. Kardeşlik, akrabalık rafa kalktı. (*)

Bu yazıya iki yıl önce başlamıştım, şimdi yollayabildim.

Senin annenin kardeşiyim, Rıza Özcan'ı seven birisiyim.

Dahası seni seviyorum. Bir yanılgıyı düzeltmene yardımcı olmak istiyorum. İşin zor, aynı kanı taşıdığımıza göre, düşünürsen yapabileceğini biliyorum. Öperim.

E. Aydın, 28Ocak2001

SAYIN MEHMET ÖZEL

GÜZEL SANATLAR GENEL MÜDÜRÜ

Anadolu'nun ulusal kimliği; kıraç topraklarında, doğanın her türlü olumsuzluklarıyla beslenip bölünerek, zamanlar içinde evrensel, "sanat kimliği" onuruna ulaşır. "Mehmet Özel onlardan birisidir".

Sizinle, ana babalar övünsün.

Öğrenimine katkıda bulunanlar övünsün

Yüce Türk ulusu övünsün

İnsanlık övünsün.

Sizi kutlar, öperim.

Resim öğretmeni, Ethem Aydın



Türk Hava Kurumu Genel Başkanı

Tümgeneral İbrahim Yumukoğlu

Ankara

1924 lerde,gelecek göklerdedİr deyen Atatük, ne kadar İlerİ görüşlü bİr lİderdİr. Bugün daha iyi anlaşılıyor.

Bu özdeyişi söyledİiği zanamda, atom henüz silah değİidi, aya gidilmemişti. Uluslar havacılığın başlangıclarındaydılar. (*)

E. Aydın


Yüklə 2,29 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   89   90   91   92   93   94   95   96   97




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin