Amele Beach
Bu yaz bu kaçinci mektup. Bu sefer de bir ögrencimiz yaziyor:
“... Bir yandan da yaz bitiyor ve henüz hiç Bodrum/yemek/salata/olanbiten yazisi yazmamis oldugunuzun da fazlasiyla farkindayiz ki, Ankara’da yaz geçiren birisi olarak her cuma bir Bodrum yazisi görme umuduyla Birgün aldigimi belirtmeliyim. Oscar Wilde için deniyordu sanirim; yazilari ancak yeteneginin ürünüymüs, asil dehasini ise yasama sanatina (art of living) yansitirmis. Sizin de en güzel yazilarinizin Bodrum yazilari oldugunu söylemem ancak lüzumsuz bir tekrar olacaktir...”
Halki isyan ettirmemeli; hele ögrenciyi, hiç!
***
Ankara’dayken duymustuk. Aritma tesisine giden künkleri kirmis ve tam bir ay müddetle lagimi bizim Pasatarlasi plajindan denize akitmisti. Meseleyi burada ögrendik: vaktiyle kanalizasyon geçirmek için belediyenin kamulastirdigi alana tecavüz edip orada da insaat yapmis da, boruyu o yüzden patlatmis!
Yine Ankara’dan duymustuk: kaymakam gelmis, kaymakami kovmus! Gelince kaymakama sordum, “Öyle bir sey olmadi” dedi...
Buradaki herkese “Kim var ulan bunun arkasinda?” dedirten ve levazimdan emekli subay oldugu söylenen Abidin Ferhatoglu adli kisinin Bodrum’un göbeginde projesiz ve izinsiz baslattigi, sürdürdügü, iki yana ve yukariya dogru yasal limitleri bilmemne ettigi, vurulan mührü söküp devam ettigi, tamami kaçak otel: “Diamond of Bodrum”!
Milliyet (19 Agustos) birinci sayfadan verdi, açilmaya artik hazir; memlekete hayirli olsun. Kurdeleyi ya basbakanin, yada turizm bakaninin kesecegi söylentisi dolasiyor. Dur, bu iki devlet büyügümüzün (veya, digerlerinin) onur durumlarini yakinda anlariz.
Devlete posta atmak sadece uyusturucu konusunda ve Van’da olmuyor; cennet ülkemizin her yeri bir oldugu için Bodrum’da da oluyor. “Ruhsat falan bilmem, açilisi yapacagiz!” diye demeç veren Abidin’e helal olsun; delikanli adammis. Tabii, asil devlete helal-i hos olsun...
***
Bu “elmas”in yan ürünlerinden biri de, isçiler. Ilk geldigimizde kaba insaat henüz sürüyordu. Paydostan sonra gelip denize giriyorlar. Iyi de, çorapla ve beyaz donla (islagini düsünün) giriyorlar. Sonra, el örmesi bezle kiyida birbirlerini sabunluyorlar. Tabii ki Munzur’un suyuna alisik olduklari için, köpürmeyince sasiriyorlar ve bezi birakip (iste burasina inanmayacaksiniz) birbirlerinin saçlarini karistiriyorlar sirayla. Isveren efendi bir tane dus yaptirsa, bunlar olmaz.
Bir de, bu mevsimde insaat yasagi oldugu halde, Abidin geçen gün sahili kazip denize kepçe soktu, yüzme havuzlarina su çekmek için denize boru dösetti. Masmavi su kahverengi oldu, o kadar insan iki gün denize giremedi. Devletimiz, tiss...
***
Geçen gün bir sisko, motorlarin ve jet skilerin girip de yüzenleri katletmemesi için konmus bariyeri göbegiyle kistirmis, karaya dogru sürüklüyor. En tatli sesimle:
“Kardesim, bariyeri sürüklüyorsun!” Cevap:
“Burasi derin, biliyon mu, bogulmasinlar diye yapiyom”
“Kardesim, motorlarin alanini genisletiyorsun!”
“Burasi motorlarin alani mi?”
“Yok, ...” diye baslayip, kiminin neresi oldugunu söylememeli miydim acaba?
***
Donla giren sadece erkekler degil, sükür. Bir de hamfendimiz (biliyoruz kardesim nasil yazildigini; adamina göre yaziyoruz!) var, külot ve sutyenle giriyor; az biraz Galata’dan. Bir tane beyfendimiz (biliyoruz dogrusu nasil yazilir!) var, incecik mayosunu iyice iki taraftan kiviriyor ortaya dogru, günese öyle veriyor.
Iki gündür baska bir hamfendi geliyor, özelligini asagidan yukariya dogru anlatmaliyim: ayak bileklerinden lastikli olarak basliyor, yukariya dogru çikiyor, çikiyor, saçlarinin tepesinde bitiyor. Tepesinde bitiyor, çünkü kukuletasi da var. Hanimin “deniz giysisi”nden bahsediyorum. Hem de, leopar desenli. Ama asil önemli olan su ki, hamfendi denizden çiktiktan sonra bir buçuk saat kadar güneste yaniyor...
***
Hadi, son bir tane daha yazip bitireyim, gelecek hafta sirf Dalavera’ya kalsin. Ama bu iyi, ha!
Geçen gün eve içkiye birileri gelecek, Feyhan denizden erken çikti. Ben de elimdeki yaziyi geç bitirip geç gittim, bana sezlongu ve havlulari birakti, eve döndü. Ben girdim, bir tur attim, çikiyorum, ayagim yere degmis; bir baktim kiyida bir delikanli yüzü denize dönük oturuyor kumda, bir kiz da onun önünde arkasi denize dönük ayakta. Kiz bluzunu yukari bir siyirdi, içinde bisey yok. Sonra egildi azizim, blucini de asagi siyirdi, orada da bisey yok! Kizim, bari bikinini geçir. Hiç acelesi yok. Oglanin yüzüne dogru bir o yana bir bu yana sallayip nagme yapiyor. Neyse, sonunda himmet edip geçirdi de, yazariniz size hâlâ yazabilmektedir efendim.
Gelecek hafta, eger güzel ülkemizde yine bir biseyler çikmazsa, konumuz: “Afto ine Petrum!”
Dostları ilə paylaş: |