Bülent Sönmez Doç. Dr



Yüklə 356,35 Kb.
səhifə6/6
tarix29.10.2017
ölçüsü356,35 Kb.
#19562
1   2   3   4   5   6

SONUÇ

Bu çalışmada ahlakla ilgili genel bir bakışaçısı yakalamayı denedik. Bilindiği gibi ahlak meselesi felsefenin en önemli meselelerinin başında gelmektedir. İlkçağlardan bugüne "iyi yaşama", "en yüksek iyiyi gerçekleştirme" insanın en temel arzusu olmuştur. Bu arzu ahlak ile somutlaşmış ve ortaya çıkmıştır.

Ahlâk meselesini ele alırken bütüncül bakmaya ve objektif olmaya özen gösterdik. Bu çalışma şimdilik bir derleme olarak değerlendirilmelidir. Katkılarınızla daha özgün bir çalışmayı gerçekleştirmeyi umuyor;başarılar diliyorum.
*Okuma Parçası

Spinoza'dan

"Us doğaya aykırı hiçbirşey konutlamadığı için, bu yüzden herkesin kendini sevmesini, kendi yararını, ona gerçekten yararlı olanı aramasını, insanı daha büyük eksiksizliğe gerçekten götüren herşeyi istemesini, ve saltık olarak herkesin elinden geldiğince varlığını korumaya çabalamasını konutlar. Bu tıpkı bütünün parçasından büyük olması gibi zorunlu olarak doğrudur. Yine, erdem kendi öz doğamızın yasalarına göre davranmaktan başka birşey olmadığı için, ve hiç kimse kendi öz doğasının yasalarına göre olmanın dışında varlığını korumaya çabalamadığı için, bundan ilk olarak şu çıkar ki, erdemin temeli kendi varlığını koruma çabasıdır, ve mutluluk insanın kendi varlığını sakınabilmesinden oluşur. İkinci olarak şu çıkar ki, erdem kendi uğruna istenmelidir, ve uğruna çabalanması gereken daha eşsiz ya da bize daha yararlı başka hiçbir şey yoktur... Öyleyse hiçbirşey insana insandan daha yararlı değildir; yineliyorum: insanların varlıklarının sakınımı için daha eşsizini isteyemeyecekleri biricik şey herkesin herkesle tüm anlık ve tüm bedenlerin bir bakıma tek bir anlık ve tek bir beden oluşturacağı bir yolda anlaşması, herkesin aynı zamanda elinden geldiğince varlığının sakınımı için çabalaması, ve herkesin aynı zamanda herkesin ortak yararını aramasıdır; bundan şu çıkar ki, Us tarafından yönetilen insanlar, başka bir deyişle, Usun kılavuzluğu altında kendilerine yararlı olanı arayan insanlar kendileri için geri kalan insanlar için istemedikleri hiçbirşeyi istemezler, ve dolayısıyla doğrudurlar, bağlılık gösterirler, ve onurludurlar." (Törebilim.Ç.Aziz Yardımlı,idea y.)



1 Friedrich Engels Anti-Dühring Bay Eugen Dühring Bilimi Altüst Ediyor



*


* Tasavvuf: İslam dünyasında insanın içsel temizliğini öne çıkaran ve toplumsal yaşama müdahale etmeyi sakıncalı gören bir eğilim ve ekole verilen ad.

**Nefs-i Emmare:İslam inancına göre insandaki içsel bir derecedir. Nefsi emmare Nefsi Levvame;,Nefsi mütmainne olarak sıralanan bu içsel derecelendirmede en aşağı basamakta nefs-i emmare yer almaktadır.Nefs-i ammare kişinin tamamen arzularının kontrolü altında bulunma durumudur. Nefs-i Levvame yanlışlıklar karşısında bilincin kısmen uyanık olup yaptığı yanlışlıklardan dolayı kendini kontrol etme ve kendini kınama aşamasıdır.Nefs-i mutmainne ise kişinin hataları hata olarak bilip yapmadığı bir üst mertebedir. Bu mertebede insan artık kemale ermiştir..

*** Kuşeyri Abdulkerim, hazırlayan ve çeviren; Süleyman Uludağ, Kuşeyri Risalesi, İst.1991

1 -Kitab-ı Mukaddes(Eski ve Yeni Ahit)Krallar,14/24,15/12; II.Krallar,23/7,İst.1969

2 -Kur'ânda da İsrailoğullarının kendi dönemlerinde diğer milletlere üstün kılındığından sözedilmektedir.Bkz.Bakara(2)47,122; Casiye(45),16

3 -bkz.Yoel, 3/2-21

4 -bkz.Yoel, 2/28

5 -Yoel,3/3; 6-7

6 -Yoel 3/9-13

7 -Cum'a(62),5-6;A'raf(7),162; Al-i İmran(3),21,112,181

8 -Al-i İmran(3), 23

9 -Maide(5),13,26;Bakara(2),75,95,174

10 -Maide(5)13,43

11 -Casiye(45),27;Maide(5)64;Yunus(10)93; Bakar(2),60.

12 -Maide(5) 64

13 -Maide(5),62

14 -Al-i İmran(3),112

15 -Maide(5),26

16 -Maide(5) 64


17 -Tesniye,6/4-5; Matta,22/37; Markos,12/30

18 -Bilgi için bkz. I. Korintoslulara Mektup, 13/2,13

19 -Matta, 22/37-40; Markos,12/29-31; Lûka,10/27

20-Markos, 12/32

21 -Yuhanna, 13/34-35

22 -Matta, 23/8

23 -Matta, 23/9

24 -Yuhanna,15/12-14; Lûka,6/36

25 -Lûka, 6/29-30; Matta 5/43-47

26 -Lûka,6/27-28

27 Lûka,6/31

28 -Matta,6/14-15

1 -Hutcheson,System of Moral Philosophy,c.I,Bölüm.VI.

2 “Tabiat” kelimesinin 52 manada kullanıldığı iddia edilmiştir. Bu araştırmamızda “tabiat” insanın özünün dışında cümle hakikatı, dolayısıyla insanı da, dünyaya ait tarafıyla, yani bedenini, arzularını, içgüdülerini, zekasını ifade etmekledir.

3 -Mandeville, Research on The Essence of Societhy. İngiliz düşünürü T. Buckle, ahlâk kaidelerinin statik olmasından hareket ederek, ahlâkın beşeriyetin ilerlemesini yavaşlattığını iddia etmiştir. İlerleme; hareket ve değişimdir; ahlâk ise, statiktir (Henry Thmas Buckle, History of Civilisation in England). Bununla “Şer, dünyanın gelişmesini hareket ettiren kuvvetin tecelli ettiği şekildir” diye Hegel’in fikrini kşl.

3a -Eğer Nietzsche Darwinizmin felsefi devamı ise, o zaman Hitler ve onun nasyonalizmi her iki doktrinin siyasi türevleridirler.


4 -Büyük İslam düşünürü İbn Rüşd (Averroes) bu mesele ile doğrudan doğruya ilgilenmiştir. Evrensel Dînîn esas muhtevasının ahlâk olduğu kanaati bilinmektedir.

5 -Pierre Abelard (XI.-XII. asır) Platon’u Hıristiyan saymıştır.

* –Kur'ân-ı Kerimde farklı bir şekilde ele alınmaktadır. Kur'ânda sık, sık tekrarlanan (en az elli defa ) bu talep, insanların tatbikatta birbirinden ayırmak istedikleri şeylerin beraber olması gerektiğini vurguluyor. Bu ayet, din (iman edin) ile ahlâk (iyi amellerde bulunun) arasını ayırmakla birlikte aynı zamanda bunların beraber olmasını istemektedir. Fakat Kur'ân-ı Kerim ters taraftan da bir bağ kurarak Dînîn ahlâkta kuvvetli yönlendirme bulabileceğine de vurgu yapıyor. Örneğin “Sevdiğiniz şeylerden infak etmeden(karşılıksız vermeden) iman etmiş olmazsınız.” Yani imana gel ki iyi insan olasın denmiyor. Tam tersine; iyi insan ol ki iman etmiş olasın. "Nasıl imana geleyim, imanımı nasıl kuvvetlendireyim" sorusuna cevap şudur; "iyilik yap; Allah’ı düşünerek bulmaktansa, iyilik yapmakla bulmak daha kolaydır." İşte kutsal kitaplar dan Kur'ânı Kerim de mesele bu şekilde yaklaşıyor.-

6 -Bu durum halkın dilinde herkesçe bilinen şu ibarede ifadesini bulmuştur: “dürüst ve deli iki kardeştir.” Ahlâkı yararlılık dışı bir şey olarak telakki ettiği halde, halkın hikmeti dünyanın hiçbir yerinde şerefsizlik ve namussuzluğu telkin etmez. Bu gerçek çok anlamlıdır


7 - Bu meşhur formül İngiliz materyalist yazarı J.Bentham’a aittir.

8 -Ahlâk üzerine her incelemede Leibniz’in ünlü formülü vazgeçilmez bir unsurdur: “İnsanın tekâmülüne yönelen bir faaliyet ahlâken iyidir.” Tekamüle doğru bir çabanın yararlılıkla bir alakası yoktur insan ruhunun özüne istinat etmektedir.Tolstoy, Hıristiyan öğretisi, S.61

9 - Tolstoy, Hıristiyan öğretisi, S.61



9 -Sovyet vatandaşları için yazılan bir elkitabında işçi sınıfına sadakat’ın en yüksek vazife olduğunu okuyoruz. Bu “en yüksek vazife” buna göre ahlâken değil, siyasetten tayin edilmiş bulunuyor. Fakat bir iktidar kendi kendini işçi sınıfının menfaatlerinin temsilcisi veya ifadesi ilan ederse, o zaman bu iktidara sadakatın her vatandaşın en yüksek vazifesi olduğu kolayca anlaşılır. Stalin’in suistimalleri işte böyle başlamış ve böyle devam etmişti. Veya, yakın zamanlardan buna benzer bir misal: Macaristan’da orta okullar için marksist ahlâkı diye bir ders kitabında (1978 için), çocuk herhangi bir bahaneyle annesini öldüremez, “meğer ki annesi sınıfın haini olsun” denilmekteydi. Ders kitabının ortaya çıkması şiddetli tartışmalara yol açmış ve sonuçde resmi makamlar kitabın geri çekileceğini açıklamağa mecbur olmuşlardır.



10 -Dil bile, insanlar arası münasebetlerin sadece fonksiyona indirgenmesiyle şimdiki lugatın yüzde birine indirgenebilirdi. Lisanın böyle fakirleştirilmesine daha şimdiden teknik ve sosyal ilimler sahalarında kullanılmakta olan sözde ihtisaslaşmış (veya fonksiyonel) dilde müşahede edilmektedir. Lisanın fikirleşmesi şehirleşme ile veya lisanın devamlı yenilenme ve zenginleşme kaynağı olan köyün yok edilmesiyle de ilgilidir. Ne var ki bunların hepsi karşılıklı olarak birbirine bağlı tezahürlerdir.

11 - Bilindiği gibi bu ihtilalin yasakladığı eserler arasında Tolstoy, Shakespeare ve Beethoven’in eserleri de bulunmaktadır ve bu tamamen mantıki bir şeydir.

12 -Marks’ın kendisi Aeschylos, Shakespeare ve Goethe’nin en sevdiği şairler olduklarını söylüyordu. Aeschylos’u her sene Yunanca olarak, Homer ve Ovid’i de ezberden okumuş. Marksizmin Rousseau’cu kaynakları (mesela, sosyal eşitsizlik ve mülkiyetin menşei hakkındaki fikirler) bu öğretide keza keşf edilebilir.


13 -“Kendi şuur ve vicdanını içine bakmak esasına dayanan” bir ahlâk hakkında Engeks de daha iyi düşünmüyor: “Esasen her sınıf ve hatta her mesleğin kendi ahlâkı vardır, ve o da , mümkün olunca, cezalandırılmadan ihlal edilir; bütün insanları birleştirmesi icap eden sevgi ise harp, çatışma, aile ihtilafları, boşanmalar ve bazılarının başkaları tarafından mümkün olduğu kadar fazla istismar edilmesinde tecelli etmektedir.” (Engels, “Ludwig Feuerbach ve Alman klasik felsefesinin sonu”).



Yüklə 356,35 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin