Buluşlarin serüveni
Yüklə
500 b.
tarix
26.07.2018
ölçüsü
500 b.
#58740
BULUŞLARIN SERÜVENİ
BULUŞLARIN SERÜVENİ
Teknolojiyi hayatlarını kolaylaştırmak ve iyileştirmek için insanların kullandığı araç ve sistemleri geliştirebilmenin bilgisi olarak tanımlayabiliriz. İnsanlığın ortak ürünü olan bilim ve teknoloji insanlıkla yaşıttır. Aşağıda da görüldüğü gibi İlkçağ uygarlıkları da bilimsel ve teknolojik gelişmelere katkıda bulunmuşlar
hatta taş devrinde bile silah
, araç ve gereçler yapılmıştır. Bu nedenle teknolojiyi günümüze yakın bir zamanda çıkıvermiş bir gelişme olarak kabul edemeyiz.
Tekerlek:Bütün çağların en önemli mekanik icadı kabul edilir. Kesilen ağaç kütüklerinin yuvarlandığının görülmesi tekerleğin yapılması fikrini doğurmuştur. En eski tekerlek günümüzden 5 bin yıl önce Mezopotamya’da yapılmıştır. Çömleklerin toprağı şekillendirmede yardımcı bir araç olarak kullandıkları tekerleğin arabalara takılması ulaşımda köklü bir dönüşüme neden oldu. İlk tekerlek kalın kalasların yan yana getirilip tutturulduktan sonra yuvarlak biçimde kesilmesiyle elde edilen disklerdir.
Tekerlek:Bütün çağların en önemli mekanik icadı kabul edilir. Kesilen ağaç kütüklerinin yuvarlandığının görülmesi tekerleğin yapılması fikrini doğurmuştur. En eski tekerlek günümüzden 5 bin yıl önce Mezopotamya’da yapılmıştır. Çömleklerin toprağı şekillendirmede yardımcı bir araç olarak kullandıkları tekerleğin arabalara takılması ulaşımda köklü bir dönüşüme neden oldu. İlk tekerlek kalın kalasların yan yana getirilip tutturulduktan sonra yuvarlak biçimde kesilmesiyle elde edilen disklerdir.
BARUT:
BARUT:
Çok eski bir tarihi vardır. M.Ö. 1000 yıllarında, Çinliler, ateşi bir savaş silahı olarak kullanırlardı. Avrupa’da, ateşli silahlarla barut, ilk kez XIII. yüzyılda kullanılmaya başlanmıştır. XIV. yüzyılda da, barutun topçuluk alanında kullanılması geliştirilmiştir. Topun bugünkü anlamıyla ilk olarak İngilizlerle Fransızlar arasındaki Yüzyıl Savaşı’nda kullanılmıştır. Barut silahlardan başka yol yapımında ve maden çıkarmada da kullanılmaktadır.
CAM:Suni camın ilk olarak nasıl
CAM:Suni camın ilk olarak nasıl
üretildiğine dair hiçbir kanıt
olmamasına rağmen, Romalı
bir tarihçi olan Pliny, camı ilk
olarak Fenikeli denizcilerin
bulduğuna işaret eder.
Hikayeye göre denizciler,
Suriye'nin Prolemais
bölgesindeki sahilde bir kamp
kurarlar ve ateş yakarak
kaplarını, aynı zamanda yükleri
olan soda blokları üzerine
koyarlar. Ertesi gün
uyandıklarında, ateşin
sıcaklığından dolayı kum ve
sodanın camı oluşturduğunu
görürler.
Camın ilk olarak Mısırlılar ve Finikeliler tarafından M.Ö. 2.
Camın ilk olarak Mısırlılar ve Finikeliler tarafından M.Ö. 2.
yüzyılda üretildiği söylense de, Mezopotamya'da bulunan
ilk cam örneklerinin tarihi, M.Ö. 3. yüzyıla
dayanmaktadır. Cam eski zamanlarda çoğu kez kralların
himayesinde ve krala bağlı olarak faaliyet gösteren
atölyelerde veya zengin müşterilerin gereksinimlerini
karşılamak amacıyla üretilmiştir.
Bununla beraber, ilk günden beri değerli taşlara ve
insan eliyle yapılmış madeni
eşyalara alternatif olarak
üretilmiş ve kullanılmıştır. Roma Dönemi'nden itibaren,
hemen hemen tüm cam eşyaların üretiminde taş,maden
ve seramik eşyalar taklit edilmiştir
Türklerde cam sanatı Selçuklularla beraber başlıyor ve İstanbul'un alınışından sonra Osmanlı döneminde gelişiyor. İstanbul ve çevresinde birçok cam atölyesi kuruluyor. 14. yüzyılın başlarında Çubuklu yakınlarında kurulan Kristal Cam imalathanesinde Çeşm-i Bülbül adı verilen bir cam çeşidi yapılmaya başlanıyor. 20. yüzyıla gelinceye kadar cam yapımında seri üretime geçilemiyor. Türkiye'de çağdaş anlamda ilk cam fabrikası 1934 yılında Paşabahçe'de kuruluyor.
Türklerde cam sanatı Selçuklularla beraber başlıyor ve İstanbul'un alınışından sonra Osmanlı döneminde gelişiyor. İstanbul ve çevresinde birçok cam atölyesi kuruluyor. 14. yüzyılın başlarında Çubuklu yakınlarında kurulan Kristal Cam imalathanesinde Çeşm-i Bülbül adı verilen bir cam çeşidi yapılmaya başlanıyor. 20. yüzyıla gelinceye kadar cam yapımında seri üretime geçilemiyor. Türkiye'de çağdaş anlamda ilk cam fabrikası 1934 yılında Paşabahçe'de kuruluyor.
Cam, bardak, vazo, tabak, sürahi, çanak, kase, süs eşyası, akvaryum, dolap kapağı gibi alanlarda kullanılmasından başka ilkçağlarda başarılı olanlara bazı hükümdarlar tarafından madalya olarak verilmiş özellikle İbn-i Heysem’in optik alanındaki çalışmalarından bir süre sonra gözlük olarak da kullanılmaya başlanmıştır.Günümüzde modern binaların bir çoğunun dışı camla yapılmaktadır.
Cam, bardak, vazo, tabak, sürahi, çanak, kase, süs eşyası, akvaryum, dolap kapağı gibi alanlarda kullanılmasından başka ilkçağlarda başarılı olanlara bazı hükümdarlar tarafından madalya olarak verilmiş özellikle İbn-i Heysem’in optik alanındaki çalışmalarından bir süre sonra gözlük olarak da kullanılmaya başlanmıştır.Günümüzde modern binaların bir çoğunun dışı camla yapılmaktadır.
Günümüzden yaklaşık 2 bin yıl önce yapılmıştır. Mum, çevresi balmumu ya da donyağı sarılmış bir fitilden oluşur, yakılan fitilin alevi balmumunun bir bölümünü eritir; böylece fitil sürekli yanarak ışık saçar. Mumlar gazyağıyla aydınlatmanın yaygınlaştığı 19. yüzyıla kadar başlıca yapay ışık kaynaklarındandır.
Günümüzden yaklaşık 2 bin yıl önce yapılmıştır. Mum, çevresi balmumu ya da donyağı sarılmış bir fitilden oluşur, yakılan fitilin alevi balmumunun bir bölümünü eritir; böylece fitil sürekli yanarak ışık saçar. Mumlar gazyağıyla aydınlatmanın yaygınlaştığı 19. yüzyıla kadar başlıca yapay ışık kaynaklarındandır.
Tarih, insanın yazıyı bulmasıyla başladı. Yazıyı bulan ilk uygarlık Sümerlerdir. Kil tablet üzerine yazdıkları harflerin biçimi çiviye benzediği için bu yazıya “Çivi Yazısı” denmiştir.
Tarih, insanın yazıyı bulmasıyla başladı. Yazıyı bulan ilk uygarlık Sümerlerdir. Kil tablet üzerine yazdıkları harflerin biçimi çiviye benzediği için bu yazıya “Çivi Yazısı” denmiştir.
Eski mısırlıların kullandığı resimli yazıya “Hiyeroglif” denir.bu yazıda harfler resimlerle ifade edilir.duvara ve anıtlara yazılırdı.
Arapça güzel yazı anlamına gelen “hat” yazımı bir meslek haline gelmiştir. Hat ile uğraşan kişilere “Hattat” denir.
Atatürk’ün 1 Kasım 1928 yılında yaptığı harf devriminden sonra ülkemizde Latin alfabesi kullanılmaktadır. 1 Ocak 1929’da yeni Türk Alfabesinin öğretimi için Millet Mektepleri açılmıştır. Atatürk 1931’de Türk tarih Kurumu’nu kurarak eğitim alanında adımlar atmıştır.
Yazının ilk olarak Sümer rahipleri tarafından kullanıldığı bilinmektedir. Yumuşak kil üzerine sivriltilmiş uçlu kamış parçaları ile şekiller çizilerek gerçekleştirilmiştir. Kullanılan kil tabletin kızgın fırınlarda pişirilmesi ile ise kalıcı yazı elde edilmiştir Sümer rahipleri yazıyı, tapınak ve depolarda bulunan malları ve bunları tapınaklara veren kişileri kaydetmek amacı ile kullanmışlardır. Yazı bu kayıtları tutarken bu işlemleri gerçekleştirenlerin isimlerini belirtme sorunu doğmuştur..
Yazının ilk olarak Sümer rahipleri tarafından kullanıldığı bilinmektedir. Yumuşak kil üzerine sivriltilmiş uçlu kamış parçaları ile şekiller çizilerek gerçekleştirilmiştir. Kullanılan kil tabletin kızgın fırınlarda pişirilmesi ile ise kalıcı yazı elde edilmiştir Sümer rahipleri yazıyı, tapınak ve depolarda bulunan malları ve bunları tapınaklara veren kişileri kaydetmek amacı ile kullanmışlardır. Yazı bu kayıtları tutarken bu işlemleri gerçekleştirenlerin isimlerini belirtme sorunu doğmuştur..
Sümer yazısının ilk yaygın örneklerinde; zirai ürünleri temsil eden tahıl, koyun, dana, balık, dağ, çocuk vb. yazılar onlara benzeyen şekillerle ifade edilmiştir. Zamanla böyle nesneye benzetilmeye çalışılan şekiller çizme yerine daha basit yazılı şekiller kullanılmaya başlanmıştır. Heceleme sisteminin geliştirilmesi ve kelimelere takılar eklenmesi, konuşma dili ile yazıyı giderek birbirine yaklaştırmış ve bütünsel bir iletişim aracı meydana gelmiştir. Alfabenin evrimi ve bugün kullandığımız Latin alfabesine ulaşılması ise, Semitik bir ırk olan Fenikeliler’in, Sümerler’in yazı sistemi üzerine geliştirdiği sembollere dayanmaktadır. Mezopotamya’nın kuzey batısında ve bugünkü Lübnan çevresinde yaşayan deniz ticaret ile ünlü Fenike’liler İ.Ö. 2. millenyumda Fenike (Semitik) alfabesini icat etmişlerdir
Sümer yazısının ilk yaygın örneklerinde; zirai ürünleri temsil eden tahıl, koyun, dana, balık, dağ, çocuk vb. yazılar onlara benzeyen şekillerle ifade edilmiştir. Zamanla böyle nesneye benzetilmeye çalışılan şekiller çizme yerine daha basit yazılı şekiller kullanılmaya başlanmıştır. Heceleme sisteminin geliştirilmesi ve kelimelere takılar eklenmesi, konuşma dili ile yazıyı giderek birbirine yaklaştırmış ve bütünsel bir iletişim aracı meydana gelmiştir. Alfabenin evrimi ve bugün kullandığımız Latin alfabesine ulaşılması ise, Semitik bir ırk olan Fenikeliler’in, Sümerler’in yazı sistemi üzerine geliştirdiği sembollere dayanmaktadır. Mezopotamya’nın kuzey batısında ve bugünkü Lübnan çevresinde yaşayan deniz ticaret ile ünlü Fenike’liler İ.Ö. 2. millenyumda Fenike (Semitik) alfabesini icat etmişlerdir
Eskiden, her kitap tek tek elle yazılarak çoğaltılabiliyordu. Kitap basımına 6. yüzyılda Çinliler ve Japonlar öncülük ettiler. Bu iş için, resim ya da işaretlerin oyma kabartma halinde işlendiği kalıplar kullanılıyordu; bir kağıt tabakası mürekkep sürülmüş kalıba bastırıldığında kalıptaki resim, işaret ya da şekiller kağıda geçiyordu. Uygur Türklerinin de ağaçtan yapılmış bir baskı tekniği kullandıkları bilinmektedir.
Eskiden, her kitap tek tek elle yazılarak çoğaltılabiliyordu. Kitap basımına 6. yüzyılda Çinliler ve Japonlar öncülük ettiler. Bu iş için, resim ya da işaretlerin oyma kabartma halinde işlendiği kalıplar kullanılıyordu; bir kağıt tabakası mürekkep sürülmüş kalıba bastırıldığında kalıptaki resim, işaret ya da şekiller kağıda geçiyordu. Uygur Türklerinin de ağaçtan yapılmış bir baskı tekniği kullandıkları bilinmektedir.
Çinlilerin 11.yüzyılda buldukları harf dizgisi, Avrupa’da 15.yüzyılda Johannes Gutenberg’in geliştirdiği baskı tekniğine önemli katkıda bulunmuştur. Gutenberg’in geliştirdiği tipo baskı tekniği, ucuz ve çabuk uygulama sağlanıyordu.
Bugünün matbaasında harflerden kitaba yolculuk şu aşamalardan geçmektedir.
Osmanlı döneminde Sultan 2. Beyazıt'ın 1492 yılında topraklarına kabul ettiği
engizisyondan kaçan yahudiler
, matbaa tekniğini beraberlerinde getirmişlerdi. Osmanlı'ya gelişlerinden hemen bir yıl sonra, David ve Samuel ibn Nahmias kardeşler 1493 yılında İstanbul'da ilk basımevini (matbaayı) kurdular. Kendilerine Tevrat ve dini kitaplar basma izni verilmişti. Bu sebepten sadece Tevrat, dua ve din tarihi kitapları basılmıştır.
Osmanlı döneminde Sultan 2. Beyazıt'ın 1492 yılında topraklarına kabul ettiği engizisyondan kaçan yahudiler, matbaa tekniğini beraberlerinde getirmişlerdi. Osmanlı'ya gelişlerinden hemen bir yıl sonra, David ve Samuel ibn Nahmias kardeşler 1493 yılında İstanbul'da ilk basımevini (matbaayı) kurdular. Kendilerine Tevrat ve dini kitaplar basma izni verilmişti. Bu sebepten sadece Tevrat, dua ve din tarihi kitapları basılmıştır.
Osmanlı topraklarında çalışan ilk matbaadan 234 yıl sonra İbrahim Müteferrika, Lale Devri olarak bilinen dönemde padişah III. Ahmet ve sadrazamı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın da yoğun çabalarıyla 1727 yılında matbaasını kurmuştur.16 Aralık 1727 günü çalışmaya başlayan Matbaada basılan ilk kitap Kitab-ı Lügat-ı Vankulu (Vankulu sözlüğü)’dür. Mütefferika yaşamı boyunca 23 cilt halinde 17 eser basmıştır. Ancak kitapların maliyetlerinin ve buna bağlı olarak fiyatlarının çok yüksek olması matbaacılığın yaygınlaşmasını engellemiştir.
Osmanlı topraklarında çalışan ilk matbaadan 234 yıl sonra İbrahim Müteferrika, Lale Devri olarak bilinen dönemde padişah III. Ahmet ve sadrazamı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın da yoğun çabalarıyla 1727 yılında matbaasını kurmuştur.16 Aralık 1727 günü çalışmaya başlayan Matbaada basılan ilk kitap Kitab-ı Lügat-ı Vankulu (Vankulu sözlüğü)’dür. Mütefferika yaşamı boyunca 23 cilt halinde 17 eser basmıştır. Ancak kitapların maliyetlerinin ve buna bağlı olarak fiyatlarının çok yüksek olması matbaacılığın yaygınlaşmasını engellemiştir.
BİLİM MİRASI
Bilim, dünya ve dünyanın işleyişi hakkında bilgi toplama ve bunlarla ilgili sorulara cevap verme sürecidir. Bilim insanı ise bilgi toplayan, soru soran, gözlem ve deneylerle sorunlarına cevaplar arayan kişidir. Bu tür sorulara cevap verme sürecinin başlangıcı, insanların yaşamlarını sürdürme ihtiyacının ortaya çıkardığı bilgi anlayışına kadar dayanır.
9 ve 12. yüzyıllar arasında Türk İslam dünyasında bilim yükselme devrini yaşamıştır. Endülüs, Buhara, Türkistan ve Bağdat başta olmak üzere birçok yerde hükümdarlar ünlü bilgin ve şairleri saraylarına çekerek onlardan yararlanmışlardır.
BİLİM MİRASI
BİLİM MİRASI
Yüzyıllardır insanoğlunun dünyadaki yaşama ortamına duyduğu
merak,
yaşama standartlarını yükseltecek bir etkinliğe bürünmeye başladı. Olağan gibi görünen olayları anlama çabası, aslında dünyanın gizemlerle dolu bir yer olduğunu ve bunları çözümlemek gerektiği gerçeğini doğurmuştur. Geleneksel bilim sadece anlamaya ve çözmeye gereksinim hissetse de, ileri safhalara bölünen bilim türleri sadece çözmeyi değil çözümden öte ilerlemeyi de kapsar. Geçmişe bakıldığında en önemli sayılan bilim dalları matematik, geometri, astronomi ve tıptır. Çok çeşitli matematiksel çözümleme sistemlerinin geliştirildiği ilk zamanlardan bu yana hala yeni formüller, sistemler, teoriler geliştirilmektedir, bu bilimin sürekliliğine bir örnektir.
Türk-İslam bilimi kendinden önce gelen Yunan, Hint bilim geleneklerini devraldı, özümsedi, yeni sentezlerle evrensel buluşlara ulaştı.
Trigonometri
, cebir ve astronomiyi geliştirdi. Bu birikim latince ve ibraniceye çevrilip Avrupa’ya taşındı, bilim mirası önemli ölçüde zenginleşti.
Türk-İslam bilimi kendinden önce gelen Yunan, Hint bilim geleneklerini devraldı, özümsedi, yeni sentezlerle evrensel buluşlara ulaştı. Trigonometri, cebir ve astronomiyi geliştirdi. Bu birikim latince ve ibraniceye çevrilip Avrupa’ya taşındı, bilim mirası önemli ölçüde zenginleşti.
Avrupalılar 12. yüzyıldan itibaren özellikle İspanya ve Sicilyadaki islam medeniyetinde yararlandılar. Medreseleri örnek alarak üniversiteler kurdular. Haçlı Seferleri ile birçok buluş ve teknik bilgiyi ülkelerine taşıdılar.
15.yüzyılda Coğrafi Keşifler ve Rönesans ile başlayan yaklaşık 200 yıllık keşif süreci Reform ile hız kazanmış Aydınlanma Çağı ve Sanayi İnkılabı ile yükselmiştir.
BİRUNİ:
Eylül 973'te Harezm'de doğdu. Birûnî, Harezm sarayında astronomi ve matematik öğrendi. Harezm’deki kargaşalıklar yüzünden bir süre İran'da kaldı. Harezm'e döndükten sonra, Sultan Memun bin el-Memun'un sarayında İbni Sina, İbn Miskeveyh, Ebu Nasr gibi bilginlerle birlikte çalıştı. El Biruni, o zamanın bilginleriyle Buhara'da tanışmış, evrenin yapısı, serbest düşme ve diğer fizik yasalarını ve bölünmez parçacıklar üzerinde mektupla yaptığı bazı tartışmalar vardır. 1010 yılında El-Memun Akademisi'ne kabul edildi. Gazneli Mahmut Harezm'i işgal edince, El Biruni ile birlikte binlerce kişiyi tutsak aldı. Bunu izleyen on yıl içinde astronomi ve matematik çalışmalarının doruğuna erişti. Bu tutsaklığı sırasında, anayurtlarından sürülmüş ve tutsak olan Hint'li bilginlerle tanıştı. Birçok dilde ilmi çeviriler yaptı.Gazneli Mahmut kendisi için “Sarayımın en değerli hazinesi.” demiştir.
BİRUNİ:
Eylül 973'te Harezm'de doğdu. Birûnî, Harezm sarayında astronomi ve matematik öğrendi. Harezm’deki kargaşalıklar yüzünden bir süre İran'da kaldı. Harezm'e döndükten sonra, Sultan Memun bin el-Memun'un sarayında İbni Sina, İbn Miskeveyh, Ebu Nasr gibi bilginlerle birlikte çalıştı. El Biruni, o zamanın bilginleriyle Buhara'da tanışmış, evrenin yapısı, serbest düşme ve diğer fizik yasalarını ve bölünmez parçacıklar üzerinde mektupla yaptığı bazı tartışmalar vardır. 1010 yılında El-Memun Akademisi'ne kabul edildi. Gazneli Mahmut Harezm'i işgal edince, El Biruni ile birlikte binlerce kişiyi tutsak aldı. Bunu izleyen on yıl içinde astronomi ve matematik çalışmalarının doruğuna erişti. Bu tutsaklığı sırasında, anayurtlarından sürülmüş ve tutsak olan Hint'li bilginlerle tanıştı. Birçok dilde ilmi çeviriler yaptı.Gazneli Mahmut kendisi için “Sarayımın en değerli hazinesi.” demiştir.
ALİ KUŞÇU:
Asıl adı Ali Bin Muhammet'tir. Türk-İslam dünyasının büyük astronomi ve kelam alimi olan Ali Kuşçu, 15. yüzyıl başlarında Semerkant'ta doğdu. Babası Muhammed, ünlü Türk Sultanı ve astronomu Uluğ Bey'in kuşçusu olduğu için, ailesi "Kuşçu" lakabıyla meşhur oldu. Küçük yaştan itibaren matematik ve astronomiye ilgi duyan Ali Kuşçu, devrin en büyük alimleri olan Bursalı Kadızâde Rumî, Gıyâseddin Cemşîd ve Muînuddîn Kâşî’den matematik ve astronomi dersi aldı. Daha sonra bilgisini artırmak için Kirman'a gitti. Burada Hall-ü Eşkâl-i Kamer (Ay Safhalarının Açıklanması) adlı risale ile Şerh-i Tecrîd adlı eserini yazdı. Ali Kuşçu, Semerkant ve Kirman'da eğitimini tamamladıktan sonra Uluğ Bey'e yardımcı ve rasathanesine müdür oldu. 1449'da hacca gitmek istedi. Tebriz'de Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan kendisine büyük saygı gösterdi ve Fatih'le barış görüşmelerinde yardımını istedi.
ALİ KUŞÇU:
Asıl adı Ali Bin Muhammet'tir. Türk-İslam dünyasının büyük astronomi ve kelam alimi olan Ali Kuşçu, 15. yüzyıl başlarında Semerkant'ta doğdu. Babası Muhammed, ünlü Türk Sultanı ve astronomu Uluğ Bey'in kuşçusu olduğu için, ailesi "Kuşçu" lakabıyla meşhur oldu. Küçük yaştan itibaren matematik ve astronomiye ilgi duyan Ali Kuşçu, devrin en büyük alimleri olan Bursalı Kadızâde Rumî, Gıyâseddin Cemşîd ve Muînuddîn Kâşî’den matematik ve astronomi dersi aldı. Daha sonra bilgisini artırmak için Kirman'a gitti. Burada Hall-ü Eşkâl-i Kamer (Ay Safhalarının Açıklanması) adlı risale ile Şerh-i Tecrîd adlı eserini yazdı. Ali Kuşçu, Semerkant ve Kirman'da eğitimini tamamladıktan sonra Uluğ Bey'e yardımcı ve rasathanesine müdür oldu. 1449'da hacca gitmek istedi. Tebriz'de Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan kendisine büyük saygı gösterdi ve Fatih'le barış görüşmelerinde yardımını istedi.
TAKİYÜDDİN,
1570 yılında İstanbul'a gelir gelmez gözlemevi kurma arzusunu gerçekleştirmek üzere dönemin önemli
bilginleriyle temasa geçmiş
, bu ilgi ve isteği Vezir Sokullu Mehmet Paşa ve Hoca Saadettin tarafından desteklenmiştir. Bu ikisi, III. Murat'ı Takiyüddin'in yönetimi altında bir gözlemevi kurulması konusunda ikna etmeyi başarmışlar, konu sonunda Divân'a götürülerek onaylanmış ve böylece Takiyüddin, padişahın adıyla anılacak bir zîc hazırlamakla görevlendirilmiştir (1575).İnşası 1577'de tamamlanan ve bir süre gözlemlere ev sahipliği yapan İstanbul Gözlemevi'nin ömrü ne yazık ki uzun olmamış; bina 1580'de yıktırılmıştır.
TAKİYÜDDİN,
1570 yılında İstanbul'a gelir gelmez gözlemevi kurma arzusunu gerçekleştirmek üzere dönemin önemli bilginleriyle temasa geçmiş, bu ilgi ve isteği Vezir Sokullu Mehmet Paşa ve Hoca Saadettin tarafından desteklenmiştir. Bu ikisi, III. Murat'ı Takiyüddin'in yönetimi altında bir gözlemevi kurulması konusunda ikna etmeyi başarmışlar, konu sonunda Divân'a götürülerek onaylanmış ve böylece Takiyüddin, padişahın adıyla anılacak bir zîc hazırlamakla görevlendirilmiştir (1575).İnşası 1577'de tamamlanan ve bir süre gözlemlere ev sahipliği yapan İstanbul Gözlemevi'nin ömrü ne yazık ki uzun olmamış; bina 1580'de yıktırılmıştır.
DEĞİŞİM VE GELİŞİM
DEĞİŞİM VE GELİŞİM
İnsanoğlu var olduğundan beri evreni ve çevresinde olup biten olayları öğrenme, araştırma merakı içerisinde olmuştur.Ancak ne yazık ki bilim adamları her zaman özgürce araştırmalar yapamamış, düşüncelerini açıklama ve yayma konusunda bazen değişik engellerle karşılaşmışlardır.Örneğin Skolastik düşünce böyle bir engeldir.
Skolastik Düşünce Ortaçağ Avrupa'sında görülmüştür. Fertlerin her türlü gelişiminden bu bozuk düzenin devam etmesi için Kilise-Derebeylik rejimi bilim, kültür ve sanata ait her şeye yasaklama getirmiş ve Kilisenin her söylediğinin doğru olduğu fikri topluma benimsetilmiştir. Nerdeyse din adamlarından başka hiç kimse okuma ve yazma bilmiyordu. Bu yüzden Latinceye çevrilecek kitapların birçoğunu din adamları çeviriyordu. Kilisenin söylediklerinin tersini söyleyenlere çok büyük cezalar verilmiştir. Dünyanın döndüğünü iddia eden Galileo (1564-1642) gibi bir bilim adamı yanmaktan bu iddiasını ancak yalanlayarak kurtulabilmiştir.(1616) 1633'te yazdığı bir kitap yasaklandı ve Kutsal Engizisyon'ca müebbet hapse mahkum edildi. Cezası kendi evinde göz hapsine çevrildi. Yetmiş yaşında olmasına rağmen hapsedilen Galileo kör oldu ve 1642 yılında öldü.
Avrupa Skolastik Düşünceden ilk kez Haçlı Seferleri sırasında İslam toplumları ile tanıştığında kurtulma fırsatını yakalayacaktır. Çünkü Ortaçağda Avrupa’da bunlar yaşanırken İslam dünyasındaki bilim adamları düşüncelerini özgürce ifade edebiliyordu. Biruni, Farabi, İbn-i Sina, Harezmi, Ömer Hayyam, Ali Kuşçu gibi bir çok bilim adamı önemli eserler yazmışlardır. Yazılan eserlerin bir çoğu Avrupalılara ilham kaynağı olmuş ve bilim gelişmiştir. İslam dünyasındaki bilimsel gelişmeler yavaşlamış Avrupa ise Rönesans ve Aydınlanma Çağı ile birlikte bilimsel alanda oldukça ilerleme göstermiştir.
Avrupa Skolastik Düşünceden ilk kez Haçlı Seferleri sırasında İslam toplumları ile tanıştığında kurtulma fırsatını yakalayacaktır. Çünkü Ortaçağda Avrupa’da bunlar yaşanırken İslam dünyasındaki bilim adamları düşüncelerini özgürce ifade edebiliyordu. Biruni, Farabi, İbn-i Sina, Harezmi, Ömer Hayyam, Ali Kuşçu gibi bir çok bilim adamı önemli eserler yazmışlardır. Yazılan eserlerin bir çoğu Avrupalılara ilham kaynağı olmuş ve bilim gelişmiştir. İslam dünyasındaki bilimsel gelişmeler yavaşlamış Avrupa ise Rönesans ve Aydınlanma Çağı ile birlikte bilimsel alanda oldukça ilerleme göstermiştir.
Coğrafi Keşiflerden sonra Kilisenin söylediklerinin yalan olduğu anlaşılınca kiliseye ve din adamlarına duyulan güven azaldı. Matbaanın kullanılması ve kitapların bollaşması, ucuzlaması, Coğrafi keşiflerle zenginleşen tüccarların sanatçıları, bilim adamlarını koruması gibi bir çok değişik sebeplerle ortaya çıkan Rönesans ile Avrupa toplumunun kültürel alanda yaptığı atılım ve Reform Hareketleri sayesinde Kilisenin düşünce ve fikir alanındaki egemenliğine son vermiştir. Bilimsel gelişmelerin önündeki engellerin ortadan kalkması ile Batı dünyasındaki bilim adamları Doğu dünyasının bilimsel birikimlerinden faydalanmaya ve onları geliştirmeye başladılar.
Coğrafi Keşiflerden sonra Kilisenin söylediklerinin yalan olduğu anlaşılınca kiliseye ve din adamlarına duyulan güven azaldı. Matbaanın kullanılması ve kitapların bollaşması, ucuzlaması, Coğrafi keşiflerle zenginleşen tüccarların sanatçıları, bilim adamlarını koruması gibi bir çok değişik sebeplerle ortaya çıkan Rönesans ile Avrupa toplumunun kültürel alanda yaptığı atılım ve Reform Hareketleri sayesinde Kilisenin düşünce ve fikir alanındaki egemenliğine son vermiştir. Bilimsel gelişmelerin önündeki engellerin ortadan kalkması ile Batı dünyasındaki bilim adamları Doğu dünyasının bilimsel birikimlerinden faydalanmaya ve onları geliştirmeye başladılar.
Anayasamızda 25, 26 ve 27. maddelerle bilim ve sanat alanında çalışma yapanların her türlü hakları güvence altına alınmıştır.
Anayasamızda 25, 26 ve 27. maddelerle bilim ve sanat alanında çalışma yapanların her türlü hakları güvence altına alınmıştır.
DÜŞÜNCE VE KANAAT HÜRRİYETİ
ANAYASAMIZIN 25. MADDESİ – Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir.
Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.
DÜŞÜNCEYİ AÇIKLAMA VE YAYMA HÜRRİYETİ
DÜŞÜNCEYİ AÇIKLAMA VE YAYMA HÜRRİYETİ
MADDE 26. – Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir.
BİLİM VE SANAT HÜRRİYETİ
BİLİM VE SANAT HÜRRİYETİ
MADDE 27. – Herkes, bilim ve sanatı serbestçe öğrenme ve öğretme, açıklama, yayma ve bu alanlarda her türlü araştırma hakkına sahiptir.
Yayma hakkı, Anayasanın 1 inci, 2 nci ve 3 üncü maddeleri hükümlerinin değiştirilmesini sağlamak amacıyla kullanılamaz.
Bu madde hükmü yabancı yayınların ülkeye girmesi ve dağıtımının kanunla düzenlenmesine engel değildir.
COĞRAFİ KEŞİFLER
COĞRAFİ KEŞİFLER
Orta Çağın sonuna kadar Avrupalılar, dünyanın pek az yerini tanıyorlardı. Coğrafya bilgisinin artması ve gemicilikteki gelişmeler sonucu açık denizlere çıkan Avrupalılar, yeni kıtalar ve ülkeler keşfetmeye başladılar.İşte Avrupalıların 15.yüzyılın sonunda başlatıp 16.yüzyıl boyunca da devam ettirdikleri yeni yerler bulma girişimlerine Coğrafi Keşifler denir.
Keşiflerin Nedenleri:
Keşiflerin Nedenleri:
*Doğu ülkeleriyle doğrudan ticaret yapmak için yeni yolların aranması başta gelir. Orta Çağda Doğudan gelen ipek, baharat, altın, elmas, inci gibi değerli mallar, Avrupa’ya iki önemli yoldan ulaşıyordu. Bu yollardan birincisi, Çin’den başlayıp Karadeniz kıyılarına ulaşan İpek Yoluydu.Bu yol Türklerin elindeydi.İkinci yol olan Baharat Yolu ise Hindistan’dan başlıyor, bir kolu Basra Körfezi ne ulaşıyor, diğer kolu ise Mısır ve Suriye limanlarında sona eriyordu.Türk ve Müslüman tüccarların bu yolları izleyerek Hindistan ve Çin’den getirdiği mallar,Venedik ve Cenevizliler tarafından Avrupa’ya ulaştırılıyordu.Bu ticaret sayesinde doğu ülkeleri oldukça zenginleşmişti.Ancak bu mallar birkaç defa el değiştirdiği için Avrupa’da çok pahalıya satılıyordu.
*Avrupalılar, doğu ülkelerinin içinde bulunduğu zenginlik ve bolluk hakkında abartılı bilgiler edinmiştir. Özellikle, Venedikli gezgin Marko Polo’nun ( 1254-1324) 1271 yılında başlayıp 24 yıl sürmüş olan Asya Seyahatini yazdığı eserinde doğunun zenginliklerini okudukları
hikayeler
, Avrupalılarda doğu ülkelerine karşı büyük ilgi ve merak uyandırmıştır. *Ortaçağda Avrupalıların dünya hakkındaki bilgileri çok azdı. Avrupalılar, Haçlı seferleri sırasında Müslümanların coğrafya bilgisinden yararlandılar ve dünyanın yuvarlak olduğunu öğrendiler. Bunu sonucunda var olan haritaları geliştirip daha doğru haritalar yaptılar.
*Avrupalılar, doğu ülkelerinin içinde bulunduğu zenginlik ve bolluk hakkında abartılı bilgiler edinmiştir. Özellikle, Venedikli gezgin Marko Polo’nun ( 1254-1324) 1271 yılında başlayıp 24 yıl sürmüş olan Asya Seyahatini yazdığı eserinde doğunun zenginliklerini okudukları hikayeler, Avrupalılarda doğu ülkelerine karşı büyük ilgi ve merak uyandırmıştır. *Ortaçağda Avrupalıların dünya hakkındaki bilgileri çok azdı. Avrupalılar, Haçlı seferleri sırasında Müslümanların coğrafya bilgisinden yararlandılar ve dünyanın yuvarlak olduğunu öğrendiler. Bunu sonucunda var olan haritaları geliştirip daha doğru haritalar yaptılar.
*Pusula kullanımının yaygınlaşması, gemicilerin deniz ve okyanuslara güvenle açılmalarını sağladı. *Gemicilik tekniğinin ilerlemesi ile 15. yüzyıldan itibaren açık denizlere dayanıklı ve büyük gemiler yapıldı. Bu da keşiflerin başlamasında önemli bir etken oldu.
* Hristiyanlık dinini ve Avrupa Kültürünü geniş alanlara yaymak istediler.
KEŞİFLERİN SONUÇLARI:
KEŞİFLERİN SONUÇLARI:
Coğrafi keşiflerin dünya tarihinde çok önemi, sosyal, siyasi ve ekonomik sonuçları oldu.
*Bulunan yeni ticaret yolları nedeniyle Akdeniz limanları, İpek ve Baharat yolları eski önemini kaybetti.( 1869’da Süveyş Kanalının açılması ile eskisinden daha önemli hale gelmiştir.)
*Atlas Okyanusu kıyısındaki bazı limanlar hızla gelişti ve büyük birer ticaret merkezi haline geldi.
* Amerika’da birçok eski uygarlığın olduğu öğrenildi. Keşfedilen yerlerden bol miktarda altın ve gümüş gibi değerli madenler ile çeşitli ham maddeler Avrupa’ya taşındı.
*Ticaretle uğraşan burjuva sınıfı zenginleşti ve güç kazandı. Burjuvalar, soyluların topraklarını satın almaya başladılar. Böylece, soylular eski güçlerini ve ayrıcalıklarını kaybettiler.
*Avrupalı devletler keşfettikleri yerleri egemenliklerine alarak sömürge imparatorluklarını kurdular. Keşif seferleri düzenlenen ülkelerin kaynaklarından yararlanan Avrupa’nın denizci ülkeleri kısa sürede zenginleşti. Zenginleşen ailelerin, kültür ve sanat hareketlerini desteklemeleri Rönesans’ın başlamasında etkili oldu.
*Avrupalı devletler keşfettikleri yerleri egemenliklerine alarak sömürge imparatorluklarını kurdular. Keşif seferleri düzenlenen ülkelerin kaynaklarından yararlanan Avrupa’nın denizci ülkeleri kısa sürede zenginleşti. Zenginleşen ailelerin, kültür ve sanat hareketlerini desteklemeleri Rönesans’ın başlamasında etkili oldu.
*Yeni dünyaya özgü bazı ürünler (tütün, patates, domates, şeker kamışı, vanilya, kakao vb.) Avrupa’ya ve oradan da dünyanın diğer bölgelerine yayıldı. Keşfedilen ülkelerde Hristiyanlık dini yayıldı. Ancak Avrupa’da da kiliseye ve din adamlarına olan güven azaldı. Çünkü kilise ve din adamları, dünyanın düz olduğu vb. birçok yanlış bilgiyi savunmuşlardı.
*Başta Amerika’ya olmak üzere, keşfedilen yerlere Avrupa’dan yoğun göçler oldu. Bu göçler sonucunda Avrupa kültür ve uygarlığı daha geniş bir alana yayıldı.
15. ve 16. yüzyılda Avrupa’da meydana gelen edebiyat, kültür, güzel sanatlar, bilim ve fikir alanındaki yenilik ve gelişmelere Rönesans denir. “Yeniden doğuş” anlamına gelen Rönesans İtalya’da başlamıştır.
15. ve 16. yüzyılda Avrupa’da meydana gelen edebiyat, kültür, güzel sanatlar, bilim ve fikir alanındaki yenilik ve gelişmelere Rönesans denir. “Yeniden doğuş” anlamına gelen Rönesans İtalya’da başlamıştır.
Matbaanın icadı, kağıdın bol ve ucuza elde edilmesi sonucunda okuma-yazma oranının artması, düşünce ve sanatın yayılması
Matbaanın icadı, kağıdın bol ve ucuza elde edilmesi sonucunda okuma-yazma oranının artması, düşünce ve sanatın yayılması
Coğrafi Keşiflerden sonra Avrupa’da sanatı seven ve sanatçıları koruyan zengin bir sınıfın oluşması
Bizans ve Roma dönemine ait eserlerin tanınması ve benzerlerinin yapılmaya çalışılması
Avrupa’nın ekonomik alanda güçlenmesi
İtalya’nın Haçlı Seferlerinden sonra Akdeniz ticareti ile zenginleşmesi
İtalya’nın Haçlı Seferlerinden sonra Akdeniz ticareti ile zenginleşmesi
İtalya’da Roma ve Yunan kültürlerinin izlerinin bulunması
İtalya’nın İslam ülkeleri ile sürekli ilişki içinde olması
İtalyan’ın (Vatikan) dini merkez olması
Avrupa’da skolastik düşünce yıkıldı. Fen bilimleri ve pozitif düşünce gelişti.
Avrupa’da skolastik düşünce yıkıldı. Fen bilimleri ve pozitif düşünce gelişti.
İncil çeşitli dillere çevrildi. Reform hareketinin başlamasına neden oldu.
Felsefe, sanat ve edebiyatta yeni akımlar ortaya çıktı.
Akıl, bilim, deney ve gözlem ön plana çıktı.
Evren hakkında yeni bilgilere ulaşıldı.
Çağdaş Avrupa’nın temelleri atıldı.
Günümüz bilim ve sanat dünyası Rönesans sanat ve biliminin mirasına sahiptir.
16. yüzyılda Hristiyanlığın Katolik mezhebizde yapılan değişikliklere ve yeni düzenlemelere Reform denmiştir.
16. yüzyılda Hristiyanlığın Katolik mezhebizde yapılan değişikliklere ve yeni düzenlemelere Reform denmiştir.
Reform’un Nedenleri:
Katolik Kilisesi’nin amacından uzaklaşması
Papa ve Kiliselerin zenginleşmesi karşısında halkın fakirleşmesi, halkın kilisenin mallarına el koymak istemesi
Rönesans ile yayılmaya aşlayan özgür düşünce sayesinde din adamlarının ve kilise uygulamalarının eleştirilmesi
Matbaa sayesinde İncil’in çoğaltılması ve din adamlarının anlattıkları ile dini metinlerdeki ifadelerin farklılığını görmeleri
Lüks ve israf içinde yaşayan din adamlarının dini kendi çıkarları için kullanmaları
Lüks ve israf içinde yaşayan din adamlarının dini kendi çıkarları için kullanmaları
Haçlı seferlerinin başarısız olması, Coğrafi Keşifler ile Hıristiyanlıktaki bazı inançların yanlışlığının anlaşılması, akıl ve bilimin ön plana çıkması sonucu din adamlarına duyulan güvenin sarsılması
Katolik Kilisesi’ne karşı ilk isyan Almanya’da Martin Luther başlatmıştır. Luther yayınladığı
bildiri ile
; “Tanrı ile kul arasına kimsenin giremeyeceğini, günahları ancak Tanrı’nın affedebileceğini” açıklamıştır. Papa’nın Luther’i afaroz etmesi üzerine Protestanlık hareketi başlamış ve Avrupa’da şiddetli mezhep savaşları yaşanmıştır.
Katolik Kilisesi’ne karşı ilk isyan Almanya’da Martin Luther başlatmıştır. Luther yayınladığı bildiri ile; “Tanrı ile kul arasına kimsenin giremeyeceğini, günahları ancak Tanrı’nın affedebileceğini” açıklamıştır. Papa’nın Luther’i afaroz etmesi üzerine Protestanlık hareketi başlamış ve Avrupa’da şiddetli mezhep savaşları yaşanmıştır.
Katolik Kilisesi’ne karşı ilk isyan Almanya’da Martin Luther başlatmıştır. Luther yayınladığı bildiri ile; “Tanrı ile kul arasına kimsenin giremeyeceğini, günahları ancak Tanrı’nın affedebileceğini” açıklamıştır. Papa’nın Luther’i afaroz etmesi üzerine Protestanlık hareketi başlamış ve Avrupa’da şiddetli mezhep savaşları yaşanmıştır.
Katolik mezhebi parçalandı. Protestanlık , Kalvenizm ve Anglikanizm gibi mezhepler ortaya çıktı.
Katolik mezhebi parçalandı. Protestanlık , Kalvenizm ve Anglikanizm gibi mezhepler ortaya çıktı.
Protestanlığın yayıldığı yerlerde kiliselerin mallarına el konuldu.
Eğitim ve öğretim kilisenin elinden alınarak laikleştirildi.
Avrupa’da düşünceyi ve gelişmeyi engelleyen dini faktörler ortadan kalktı.
Kilise ve din adamları saygınlığını kaybetti. Katolik Kilisesi kendini düzeltmek zorunda kaldı.
18.yüzyılda Avrupa’da ortaya çıkan ve her konuda akla öncülük tanıyan düşünce sitemidir. Bu düşünce sisteminin etkisiyle bilim alanında büyük gelişmeler olmuştur. Bu dönemde deney ve gözlem önem kazanmıştır. Bu dönemin önemli bilim insanları Newton, Kopernik, Galie ve Dekart’tır.
18.yüzyılda Avrupa’da ortaya çıkan ve her konuda akla öncülük tanıyan düşünce sitemidir. Bu düşünce sisteminin etkisiyle bilim alanında büyük gelişmeler olmuştur. Bu dönemde deney ve gözlem önem kazanmıştır. Bu dönemin önemli bilim insanları Newton, Kopernik, Galie ve Dekart’tır.
Ayrıca sosyal bilimler alanında J.J. Russo ve müzik alanında Mozart ünlü kişilerdir.
Bilim, sanat, edebiyat, siyaset ve sosyal alanlarda önemli eserler verilmiştir.
Bilim, sanat, edebiyat, siyaset ve sosyal alanlarda önemli eserler verilmiştir.
Avrupa’da pek çok düşünce sistemi değişmiş, yerini akılcı düşünce almıştır.
Bilimsel ve teknolojik gelişmeler sanayi inkılabının temllerini oluşturmuştur.
Siyasi ve sosyal gelişmeler Amerika Birleşik Devletleri’nin kurulmasında ve Fransız İhtilali’nin çıkmasında etkili olmuştur.
BUHARIN GÜCÜ VE SANAYİ İNKILÂBI
BUHARIN GÜCÜ VE SANAYİ İNKILÂBI
18. yy.da İngiltere’de başlayıp dünya’ya yayılan el tezgâhlarının yerine fabrikaların kurulduğu, insan gücünün yerine makinelerin kullanıldığı ve seri üretimin yapıldığı teknolojik gelişmelere “Sanayi İnkılâbı” denir.1765 yılında “James Watt” buhar gücünden yararlanılacağını göstermiştir. Sanayi İnkılâbı İngiltere’de insan gücü ile çalışan dokuma fabrikalarının yerine buhar ile çalışan fabrikanın kurulmasıyla başlanmıştır. Sanayi inkılâbı, İngiltere`den sonra Avrupa’nın diğer ülkelerine de yayıldı. Fransa’da sanayi inkılâbının ilk belirtileri yine dokuma sanayinde görüldü.
SANAYİ İNKILÂBININ SONUÇLARI:
SANAYİ İNKILÂBININ SONUÇLARI:
*İnsan gücünün yerini makine gücü, imalathanelerin yerini büyük fabrikalar aldı.
*Fabrikalar çoğaldıkça iş alanları arttı. Sanayi merkezleri oluştu.
* 1825’de İngiltere’de ilk buharlı tren yolu yapıldı. 1885’de ilk petrollü araba, 1890’da ise elektrikli tramvay icat edildi. Okyanusları aşabilecek yüksek kapasiteli gemiler inşa edildi. 1790’da ilk demir gemi suya indirildi. Demir yollarının yapımına da hız verildi. Posta sistemi kuruldu, iletişim hızlandı. Bu sayede uzak ülkelerden mal getirilmesi kolaylaştı. İç ve dış ticaret daha da canlandı.
*Teknolojik gelişmeler sayesinde yeni yollar ve kanallar (Süveyş, Panama) açılmış bu durum uluslararası ticareti de canlandırmıştır.
* Tekniğin tarıma uygulanması ile çok sayıda çiftçi işsiz kaldı. Köylerden sanayi kentlerine yoğun göçler olmuştur. Bunlar sanayi kesiminde çalışmaya başladılar. Ücretler düşük seviyelerde kaldı. Kadınların ve küçük çocukların, çok ucuza ve uzun süreli çalıştırılmaları, genel bir hoşnutsuzluğa yol açtı.İşçi sınıfı ortaya çıkmış ve sendikacılık hareketleri yaygınlaşmıştır.
* Tekniğin tarıma uygulanması ile çok sayıda çiftçi işsiz kaldı. Köylerden sanayi kentlerine yoğun göçler olmuştur. Bunlar sanayi kesiminde çalışmaya başladılar. Ücretler düşük seviyelerde kaldı. Kadınların ve küçük çocukların, çok ucuza ve uzun süreli çalıştırılmaları, genel bir hoşnutsuzluğa yol açtı.İşçi sınıfı ortaya çıkmış ve sendikacılık hareketleri yaygınlaşmıştır.
* Üretimin artması, elde edilen malların pazarlanması meselesini ortaya çıkardı. Bu da, Avrupa devletleri arasında kıyasıya bir rekabet ortamı yarattı. Bu sorun Avrupa devletleri arasında sömürge yarışını başlatmış ve 1.Dünya Savaşı’nın en önemli nedeni olmuştur.
*Kapitalizm, liberalizm ve sosyalizm gibi yeni düşünce ve akımları ortaya çıkmıştır.
Aşağıdaki Türk devletlerinden hangisi ilk kez ağaçtan yapılmış baskı tekniğini kullanmıştır?
Aşağıdaki Türk devletlerinden hangisi ilk kez ağaçtan yapılmış baskı tekniğini kullanmıştır?
A.Hunlar
B. Köktürkler
C. Uygurlar
D. Selçuklular
3.Aşağıdaki bilim insanlarından hangisi diğerlerinden önce yaşamıştır?
3.Aşağıdaki bilim insanlarından hangisi diğerlerinden önce yaşamıştır?
A.Harezmi
B.Biruni
C.Galileo
D.Aristo
5.Eski Mısırlıların kullandığı resimli yazı aşağıdakilerden hangisidir?
5.Eski Mısırlıların kullandığı resimli yazı aşağıdakilerden hangisidir?
A.Hiyeroglif
B.Hat
C.Khipu
D.Çivi Yazısı
Kağıt ve matbaanın kullanılmasıyla, okumak bir ayrıcalık olmaktan çıkmıştır.
Bu durum
, kitapların ucuzlamasına ve insanların doğru bilgiyi öğrenmelerine neden olmuştur.
Kağıt ve matbaanın kullanılmasıyla, okumak bir ayrıcalık olmaktan çıkmıştır. Bu durum, kitapların ucuzlamasına ve insanların doğru bilgiyi öğrenmelerine neden olmuştur.
Bu durum aşağıdakilerden hangisinin oluşumuna katkıda bulunmuştur?
A-Merkezi krallıkların güçlenmesine
B-Derebeyliklerin etkili olmaktan çıkmasına
C-Rönesans Hareketleri'nin başlamasına
D-Ticaret faaliyetlerinin hız kazanmasına
1519 yılında Almanya’da Martin Luther'in kiliseye karşı başlattığı ve kısa sürede diğer Avrupa ülkelerine de yayılan başlattığı hareketine genel anlamda ne ad verilir?
1519 yılında Almanya’da Martin Luther'in kiliseye karşı başlattığı ve kısa sürede diğer Avrupa ülkelerine de yayılan başlattığı hareketine genel anlamda ne ad verilir?
A)Reform hareketleri
B)Rönesans hareketleri
C)Aydınlanma hareketleri
D)Coğrafi Keşif hareketleri
Yazıyı ilk kullanan uygarlık aşağıdakilerden hangisidir?
A- Mısırlılar
B- Sümerler
C- Bizanslılar
D-Uygurlar
Reform Hareketleri ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi
yanlıştır?
Reform Hareketleri ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi
yanlıştır?
A)16.Yüzyıl’da Avrupa’da meydana gelen dinsel hareketlerdir,
B)Bu hareketler sonucunda, Kalvenizm, Anglikanizm ve Protestanlık gibi yeni mezhepler ortaya çıkmıştır,
C)Bu hareketler Alman Martin Luther tarafından başlatılmıştır,
D)Bu hareketler sonucunda Haçlı Seferleri başlamıştır,
Aşağıdakilerden hangisi Rönesans’ın sebeplerinden
değildir?
Aşağıdakilerden hangisi Rönesans’ın sebeplerinden
değildir?
A)Avrupa’da bilim adamları koruyan grupların oluşması
B)Edebiyat ve sanat adamlarının bulunması
C)Avrupa’da okur yazar oranının artması
D) Halkın iyice yoksul düşmesi
“Bütün dünya bir sahnedir”, “Olmak ya da olmamak işte bütün mesele bu” denilince akla gelen Hamlet, Othello, Hırçın Kız, Batı Yakasının Hikayesi, Romeo ve Juliet, Kral Lear ve Macbet gibi bütün dünyada tanınan tiyatroların yazarı olan Rönesans dönemi sanatçılarından William Shakespeare
( Vilyım Şekspir)
hangi ülkede eserler vermiştir?
A)
Almanya
B) İtalya
C) İngiltere
D) İspanya
Leonardo da Vinci’ye ait olan Mona Lisa isimli ünlü tablo hangi dönemde yapılmıştır?
Leonardo da Vinci’ye ait olan Mona Lisa isimli ünlü tablo hangi dönemde yapılmıştır?
A)Rönesans
B) Reform
C) Aydınlanma Çağı
D) Sanayi İnkılabı
I- Protestanlık
II- Ortodoksluk
III- Kalvenizm
Yukarıdakilerden hangisi Reform Hareketleri sonrasında ortaya
çıkmamıştır?
A- Yalnız I
B- Yalnız II
C-Yalnız III
D- I ve II
Aşağıdakilerden hangisi İlk Çağ uygarlıklarının bilime yaptığı katkılarla ilgili olarak verilen bilgilerden hangisi
yanlıştır?
Aşağıdakilerden hangisi İlk Çağ uygarlıklarının bilime yaptığı katkılarla ilgili olarak verilen bilgilerden hangisi
yanlıştır?
A-MÖ 1300; Suriye Ugarit’de ilk alfabe kullanıldı.
B- MÖ 700; Hititliler tarafından ilk para kullanıldı.
C-MÖ 450; Heredot dünya haritası çizdi
D-MÖ 200; Yunan Arşimet kaldıraç kanunlarını keşfetti
Gazneli Mahmut ile birlikte Hindistana giderek, Hintlilerin dillerini, örf ve adetlerini, ilim ve sanat eserlerini inceleyip “el-Hind” adlı eserini yazdı. Bu Kültürü Yunan kültürü ile karşılaştırdı.Dünya medeniyetlerini batı ve doğu olmak üzere ikiye ayırdı.Aristo ve Batlamyus’un teorilerinde yanlış bulduğu tarafları gösterip düzeltmiştir.Matematik, astronomi, eczacılık, felsefe, tarih, coğrafya gibi bilimlerle uğraşan ve 100’den fazla eser veren Gazneli Mahmut’un
“Sarayımın en değerli hazinesi”
dediği Türk-İslam düşünürü aşağıdakilerden hangisidir?
Gazneli Mahmut ile birlikte Hindistana giderek, Hintlilerin dillerini, örf ve adetlerini, ilim ve sanat eserlerini inceleyip “el-Hind” adlı eserini yazdı. Bu Kültürü Yunan kültürü ile karşılaştırdı.Dünya medeniyetlerini batı ve doğu olmak üzere ikiye ayırdı.Aristo ve Batlamyus’un teorilerinde yanlış bulduğu tarafları gösterip düzeltmiştir.Matematik, astronomi, eczacılık, felsefe, tarih, coğrafya gibi bilimlerle uğraşan ve 100’den fazla eser veren Gazneli Mahmut’un
“Sarayımın en değerli hazinesi”
dediği Türk-İslam düşünürü aşağıdakilerden hangisidir?
A-Nasreddin Tusi
B- İbn-i Haldun
C- Ömer Hayam
D- Biruni
Aşağıdaki bilgilerden hangisi
yanlıştır?
Aşağıdaki bilgilerden hangisi
yanlıştır?
A-Barutun icadı Coğrafi Keşiflerin başlamasını sağlamıştır.
B- Tekerleğin icadı ulaşımın gelişmesini sağlamıştır
C- Kağıt ve matbaanın icadı okuma yazma oranını artırmıştır.
D- Teleskop astronominin gelişmesini sağlamıştır
I. İlkçağdan beri bilinen önemli ticaret yollarının değişmesi
I. İlkçağdan beri bilinen önemli ticaret yollarının değişmesi
II. Türk ve Müslümanların ekonomik yönden
olumsuz yönde etkilenmesi
III. Avrupa'da Atlas Okyanusu kıyısındaki limanların önem kazanması
Yukarıda sıralanan gelişmeler aşağıdakilerden hangisinin sonucudur?
A)Rönesans
B) Haçlı Seferleri
C) Reform
D) Coğrafî Keşifler
Aşağıdakilerden hangisi Sanayi Devrimi'nin yol açtığı sonuçlarından biri
değildir?
Aşağıdakilerden hangisi Sanayi Devrimi'nin yol açtığı sonuçlarından biri
değildir?
A-Üretim maliyetlerinin düşmesi
B- Papalık ve kilisenin güç kazanması
C-Üretim miktarının artması
D-Ulaşım sisteminin gelişmesi
Avrupa'da Sanayi İnkılâbıyla birlikte küçük atölyeler yerlerini büyük fabrikalara bırakmış, bu durum üretimin artmasına neden olmuştur. Sanayi İnkılâbı'yla birlikte fabrikalar için gerekli olan hammadde ihtiyacının artması, aşağıdaki gelişmelerden hangisine
neden
olmuştur?
A)İpek ve Baharat yolları önem kazanmıştır.
B) Soylular güç kazanmıştır.
C) Sömürgecilik rekabeti hızlanmıştır.
D) Osmanlı Devleti'nin ihracatında artma meydana gelmiştir.
Hindistan'dan başlayarak İran Körfezi ve Irak üzerinden Suriye Limanlarına veya Kızıldeniz yoluyla Süveyş ve Akabe'ye, oradan da kara yoluyla İskenderiye'ye ulaşan yola ne ad verilir?
Hindistan'dan başlayarak İran Körfezi ve Irak üzerinden Suriye Limanlarına veya Kızıldeniz yoluyla Süveyş ve Akabe'ye, oradan da kara yoluyla İskenderiye'ye ulaşan yola ne ad verilir?
A- İpek Yolu
B- Kral Yolu
C-Baharat Yolu
D- Kürk Yolu
Coğrafi Keşiflerin aşağıda verilen sonuçlarından hangisi Osmanlı Devleti’nin ekonomisini
olumsuz
yönde etkilemiştir?
Coğrafi Keşiflerin aşağıda verilen sonuçlarından hangisi Osmanlı Devleti’nin ekonomisini
olumsuz
yönde etkilemiştir?
A) Kiliseye ve din adamlarına duyulan güvenin azalması
B) Akdeniz limanları, Baharat ve İpek yollarının önemini kaybetmesi
C) Avrupa kültür ve uygarlığını yeni keşfedilen yerlere yayılması
D) Yeni bitki ve hayvan türlerinin keşfedilmesi
HAZIRLAYAN
HAZIRLAYAN
……
Yüklə
500 b.
Dostları ilə paylaş:
Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət
gir
|
qeydiyyatdan keç
Ana səhifə
Dərs
Dərslik
Guide
Kompozisiya
Mücərrəd
Mühazirə
Qaydalar
Referat
Report
Request
Review
yükləyin