Ayol çingene çoğaldıkça çeribaşı if
tihar eder!
* Zarurî ihtiyaçlar durur iken lüks
ve fantazi arama: «Çingene evinde musan
dıra» misâl:
-
Cennet gibi bir köy, ama bir gazi
nosu yok!
-
Çingene evinde musandıra! ' Yolu
var mı, suyu var mı, sen ona bak azizim!
İki arkadaş konuşur:
-
Bir ses makinası al... pek eğlence
li!..
-
Tamam!.. Çingene evinde musan
dıra! Boğaz derdinden çocukların ayakla
rına pabuç alamıyorum be., sen ne söylü
yorsun!..
* Kira evlerinde, binalarında sık sık
yapılan göç zaruretinin perişanlığını be
lirtmek için: «Çingene çergesinden beter»,
misâl:
— Evin içinde tek sağlam eşya kal
madı, çingene çergesinden ıbeter.. yedi sene
içinde üç göç!
* Türlü bakımdan ehliyetsiz adam
dan hayır gelmiyeceği yolunda: «Çingene
den çoban olmaz», misâl:
-
Senin Mustafa nerde?
-
Sorma, bankaya yatırması için dört
bin lira vermiştim, parayı aldı, kaçdı, polis
ile aratıyorum.
—• Ben sana bidayette söyledim, çingeneden çoban olmaz dedim, yüzü nurlu zeki oğlan diye kaldırım itini yanına aldın, kabahat kimde?
* Bir işin, bir idarenin, bir müessese
nin ne yapdıklarını bilmeyen, birinin yap-
clığını öbürü bozan kimseler elindeki peri
şan hâlini anlatmak için: «Çingene çalar,
kürd oynar.»
Halk ağzı deyimler — Bir cemiyet, düğün, dernek, şenlikde başsızlık, nizamsızlık, karışıklık, hercümerc, çalanın, söyleyenin dilinden belli olmaması için «Çingene düğünü»; misâl:
—' Nasıl oldu sizin kongre?
— Çingene düğünü!
-
Bed dua yerinde:. «Çingene mezarı
gibi yok olsun».
-
Şerefsiz, haysiyetsiz hezele gürhu-
nun birbirlerine en ağır hitablarda bulun
ması için «Çingene kavgası» denilir, zira,
az sonra hiç bir şey olmamış gibi öpüşüp,
koklaşub konuşurlar; bu deyim danışıklı
hiddet, şiddet gösterileri için de kullanı
lır; misâl:
Patron aldattığı, yalan söylediği adanı-larm karşısında bütün kabahati kâtibine yükler ve onu bağırarak azarlar, hattâ derhal kovduğunu söyler; aldatılanlar bu yalancının yanından ayrılınca konuşurlar:
-
Ne dersin?
-
Çingene kavgası!
* Karma karışık işler için: «Çingene
çorbası»:
-
Ahvâli âleme ne dersin?
-
Çingene çorbası!
* Toplammca büyük yekûn tutan
küçük borçlar için: ((Çingene borcu» mi
sâl:
— Şu çingene borçlarından kurtuldu
ğum günü görsem kurban keseceğim.
«ÇİNGENE» — Ahmed Midhat Efendinin «Letâifi Rivâyat» adındaki hikâye -roman serisinin onbeşinci cüz'ünü bu isimdeki uzun hikâye teşkil eder; 1304 (milâdî 1888-1887) de neşredilmiştir. Midhad Efendinin çingeneler hakkında bilgisinin tamamen kitabı, ansiklopedik olduğu istanbul içinde oturan, ve istanbul civarında konup göçen şehir ve oba çingeneleri hakkında en küçük bir tedkik yapmadığı eserde aydın olarak görülür; bu kavmin hakkında gayet kısa ansiklopedik ibir nakil yapdıktan sonra Ahmed Midhad Efendi için çingene, bu ismin türk lûgatındaki mecazi mânaları olmuşdur, yani çingene «yüzsüz, arsız, sırnaşık, edebsiz, hayasız» dır.
Romanın kahramanı çok zengin dul bir hanımın iyi tahsil ve terbiye görmüş
oğlu Şemsi Hikmet Bey adında bir delikanlıdır. Anası, kız kardeşi ve eniştesi ile beraber Salacakdaki mükellef yalılarında oturmaktadır. Bir Kâğıdhane âlenıijnde gördüğü Zâbâ adında Alibeyköylü çok güzel ve sesi de hârika denilecek letafetde bir çingene kızını terbiye etmek hevesine kapılır. Zîbâ kız kardeşi ile eniştesi Sülüş'ün yanında oturmaktadır; büyük nakdî fedakârlıklarla Zîbayı alır ve Boğaziçinin bir köyünde oturan kadınlardan Dürriye Kanınım yal'sına yerleşdirir. Güzel çingene kızı gerek musikiye gerekse muaşeret âdabına fevkalâde bir istidat gösterir ve kısa zamanda hanım olur; bu arada Şemsi Hikmet Bey de Zîbâya aşk ile bağlanır, hattâ onunla izdivacı düşünmeye başlar. Fakat delikanlının bir çingene kızı ile bu şekilde meşguliyeti ailesi içinde şiddetli tepki uyandırır; anası, kız kardeşi ve eniştesi, Şemsi Hikmet Beyi aile namus ve şerefini lekelemekle itham ederler. Buna muhitin çirkin dedikoduları da karışır. Bir gün çok ağır bir münakaşadan sonra genç adam kendisini kuyuya atarak intihar eder, ölmez, kurtarılır fakat şuurunu kaybeder. . Şifâ bulması için Zîbasma kavuşturulması düşünülür, güzel çingene kızı Salacakdaki yalıya getirilir ise de delikanlı maşukasını tanımaz. Zibânm terbiyesi ve güzelliği, aile halkını da kendisi hakkında kötü düşündüklerine nadim eder. Hikmet Bey çok yaşamaz ölür ve Zibâ. âşı-kının evine, onun yadigârı olarak kalır, evin kızı olur.
Bu hikâyenin Osman Cemal Kaygulu'-ya «Çingeneler» romanını yazmak için bir ışık tutmuşdur denilebilir.
Hüsnü KINAYLI
ÇİNGENE BOECU — Halk ağzı deyim; aslında her biri önemsiz, ayrı ayrı ödenmesi kolay küçük mikdarda, fakat dallı budaklı, pek yere, kimseye takılmış borçların tümüne verilen isim; misâl :
Dar gelirli biri derd yanar:
— Elime toplu olarak bin lira geçse de su menhus çingene borcundan kurtul-sam, adağım ve andım var, yıl orucu tutacağım ve veresiye bir habbe bile almayacağım, vallah billâh, esnafın merhaba diye hatır sorması bile yüreğime şiş gibi batıyor!
ÇİNGENE CIVANI — Kalender meş-reb şâirler tarafından «Şehrengiz» adı ve-
rilen manzum risalelerle nıednedilen delikanlılar arasında Çingene civanlarına da rastlanır; şehrengiz yollu yazılmış ve «Hu-bannâmei Nevedâ» adını taşıyan manzum mecmuada çingene civanı şu beyitlerle övülmüştür:
Çingâne civanı Keşmir Şahıdır Gurebâ kalender hayırhahıdır.
Cümlesi tığ g-ibi gazâîi eâlâk Ger gör kim eümîesi dilberi nâpâk Saz bilir söz bilir oynaş1 köçekdir. Koklayanın burnu düşer çiçekdir. Çirki kıbtiliği ne diyem buyur Pak idem'ez a.m deîlâki gayyıır.
ÇİNGENE DONSUZ — Evliya Çelebinin kaydma göre onyedinci asrın -namlı usulbend sazendelerinden; şehir, çingenelerinden olduğu muhakkak olan bu sanatkârın adını. yine o devrin meşhur usul-bendlerin Ahmed Garîbânî, Baba Acemi, Parbuloğlu, Diyarbakırlı Karaoğlu, Baba-oğlu, Kapucuoğlu, Baba Nazlı, Mülâzimzâ-de, Rum Angeli ve Yahudi Patakoğlu ile beraber yazan Evliya Çelebi bunların pâdişâh huzuruna çıkmış kimseler olduklarını söylüyor. Hayatı hakkında başka kayda rastlanamadı.
ÇİNGENE FIRINI MESCÎDÎ — Üskü-darda Atlamataşı civarında, Selâmsız Caddesi ile Kassam Çeşmesi Sokağı kavuşağı yanında, Selâmsız Caddesi üzerinde idi; Üsküdarlı Vâsıf Hoca merhumun mahfû-zâ,tına göre 1936-1938 arasında yıkılmış-dır; ahşab bir yapı imiş, minaresi de ah-şab olup bu mescid yıkılınca bir yük arabasına yüklenip Yeni Valide Camii civarında Geredeli Mescidine naklolunmuş. Bu satırların yazıldığı sırada 1947, Çingene Fırını Mescidin'naziresi, ve bu hazîrede us-tûvânî bir mermerden ibaret banisinin kabir tası duruyordu, üç satır üzerine sülüs hat ile kitabesi şu idi: «Karakadı Âlüyid-din (Alâeddin) ruhuna elfâtiha, sene 1000.»
Bu hazîrede nazarı dikkatimizi bilhassa celbeden hicrî 1260 (milâdî 1844) da vefat etmiş Ali Cenabı Bey isminde bir delikanlının mezar taşı olmuşdur. Bu taşın üstünde bir Sultan Mahmud devri fesi vardır, fakat fesin iki yanında üçerden altı küçük püskül, arkasında da bir büyük püskül sallanmaktadır ki böyle yedi püsküllü fesi kıyafetnâmelerin hiç birinde görmedik. Bir kırılıp yok olmaya mahkûm
— 4003 —
ANSİKLOPEDİSİ
4002 —
Erkekleri karılan
Fal bakıp gelincik satıp
Raks etmekdir kârlan.
5. Küçük Virjini'nin kantosu:
Çergemizde çıkdı çıngar Toplandı hep çingeneler Sandık sepet sokaklarda Çıngar sürdü tam bir hafta A be ben böyle çingeneyim. Sizi de böyle marizlerim. İM yana kıvırırım Şaralop kandınm. Çergemden ben ayrılmam. Bu sefayı bırakmam On paraya fal bakarım.
6. Küçük Eleni'nin Kantosu:
Çergemiz çayıra karcı
S ç-«
rte yiı JiL__^—^ 3±i-
nr
y,ı t il v« kâ gtz ^ ju_okg
Üstde Eleninin «Çingene», aîtda eruz'un «Karakaşiı Penbe» kantoları
ÇİNGENE KANTOLARI
bu orijinal taşın yeri artık Türk İslâm eserleri Müzesi olsa gerekdir, bu kıymetli taşın kitabesi de sudur:
Elbâki
Nevcivâııım uçta Cennet bağına Vâlideyni yandı firkat nârına
Su Nâzın Nuri Beyefendinin mahdumu Ali Cenâbî Bey ruhu için Fatiha, .sene 1260.
Mescid arsasının önüne alçak bir duvar çekilmiş bulunuyordu. Hadikâtül Ce-vâmi şu malûmatı vermektedir : «Banisi Kadı Alâeddindir, kabri dahi andadır, 1000
(milâdî 1591 - 1592) tarihinde vefat etmiştir. Minberini î-mamzade denmekle mâruf Mustafa E-f endi nam kimse vaz eylemişdir, badehu Arpacılar kethüdası Elhac ismail Ağa kurbinde bir mektep bina eylemişdir, bâ dehu Diyarbekirli Seyyid Feyzullah E-fendi mescidi mez-buru zaviye eylemiştir, bu dahi anda medfundur, 1050 (milâdî 1640 - 1641) tarihinde vefat et-mişdir, bu zâtin bâzı eş'ar ve ilahiyatı vardır. Bu mescidin mahallesi vardır.»
(Resim : Hüsnü)
Ali beyin kabir taşı
Mescid adım civarındaki bir fırından almışdır, 1947 de fırın duruyordu, fakat Çingene Fırını ismini, ne münâsebetle aldığı tesbit edilemedi. Mescid halk ağzında «Karakadı», bu isimden bozma olarak «Kara Gazi» isimlerini taşır idi.
Bibi.: R. E. Koçu, Muzaffer Esen, Vâsıf Hiç gezi notu; Hadikâtül Cevâmi, II.
ÇİNGENE -KANTOLARI — Tiyatromuzun tuluat devrinde temsil programlarının kantolar faslında, sahnelerin Peruz, Şamram, Büyük Amalya, Küçük Amalya, Virjini, Eleni ve emsali meşhur oyuncu kızları türlü konuda tanzim edilen kantolar arasında «çingene kantoları» da söylemişler ve sahneye oba çingenesi kıyafetin-
İSTANBUL
de çıkarak çerge hayatını temsil eden bir dekor önünde oynamışlardır ki, en kıvrak oyun havalan ile bestelenmiş bu kantoların çoğu, Ayvansaray ve Sulukule çingenelerinin keriz denilen curcunalı fasıllarının repertuvarında da yer almışdır.
Tekrar edelim ki, çingene kantolarında dâima îstanbulun oba çingeneleri temsil edilmişdir; mutlak hürriyet içinde neş'-eli, gamsız hayat, demirciler, hasırcılar, falcılar, lavanta çiçekçileri, labadacılar, ayıcılar, çayırlar, dereler, davul, zurna, çergeler ve nihayet sevişme, oynaş, yavuklular, çapkın beyler... Bu kantoların çoğunda çingene kızı, karısı, «Penbe» «Na-yile (Naile)» adım taşımışdır; erkek de ba-zaıı bir «çolak» olmuşdur; ve çoğunda çingene karşılığı «Todi» ismi 'kullanılmışıdır. Bir tiyatro sahnesinde ilk defa söyleyib oynamış kantocu kızların isimlerine atfederek bazılarını bu şehir kütüğünde tesfoit ediyoruz:
1. Mari'nin hicaz kantosu:
Beiî?m kocam kesme demirci Ben de' karşısında abe körükçü Benî bugün alakoydu Kara suratlı kömürcü Iskara masa ateş küreği Hindiba ebegümeci Haysiyetli gelincik çiçeği Çamaşır kafesi!...
2. Virjini'nin beyatî kantosu:
Cilveli Penbe işte ben Edalı Pen.be işte ben Aldamnaz beni seven Saz çalib1 da raks ederek Yârimi meftun ederim. Beyleri meftun ederim Gerdan kmb gözler süzerek Cilveli Penbe işten ben.
3. Küçük Virjini-nin rast kantosu:
Bahar geldi alı oldu yaz
Bülbül öter eyler niyaz.
Haydi kızlar etmeyin naz ' • "
Eğlenelim simdi biraz
Al kayıkçı yavaş yavaş
Çek küreği etme telâş
Basa siinbü! gülleri takmca
O gözle bize bakınca
Can alırız can veririz
Bir kerecik sarılınca.
4. Küçük Virjini'nin Suzinak kantosu:
Çalınşandır çingeneler
ÇİNGENE KANTOLARI
Gezeriz sokak çarşı Maymuncumm oğlu Zobi Kuruyor bana turşu Bir yandan keriz atarız Şöylece göbek atarız Evirip çevirip yan yatarız Mangizi çokça kaparız Fenbedir tazın adı Karadır haspanın gözü Fal bakmakdır işi Şarkı söyler yokduı- işi
7. Şamran'm Suzinak Kantosu:
Kurulur çergeler Davul zurna köçekler Oynayor hep gacolar Kız Nayile oynayor Ellerinde zilleri Şık şık şık şık şıkır şık
Abe İbo'yu seviyor. Pek çok sevda çekiyor.
8. Feruz'un Beyatî
Kantosu :
Çingene gibi sefâkâr Cihanda yok misli şîve kâr
Çayırlarda yan yatarlar
Şarkı mani atarlar Darbuka zilli maşalar Çalınca çerge bağılar
9. Küçük Virjini'
nin- Hüzzam Kantosu:
Çeribaşı demir döver
Çaçaları körük çeker
Çocukları sepet örer
Haydi Penbem haydi
Penbem
Kerizde kusur etmem Çal zurnayı Güler oyna* cefâ çekmem
10. Küçük Virjini' nin Hicaz Kantosu: Çingenelik şandır bize Iskara yakışır elimize Eahat ederiz biz bize Haydin kızlar haydin -tozlar çergemize
11. Küçük Eleni' nin Kantosu: Çingeneler gam kasavet aslaa. bilme' Gezerler seyreder bJç sıkılmazla.!-
Söyler şarkı çalar oynarlar
Kederiniz kalmasın def
edin beyler
İşte kuklalar karşında
ÇİNGENE KANTOLARI
— 4004
istanbul
ANSİKLOPEDİSİ
— 4005
ÇİNGENELER
Peruz Hanım Karakaş Penbe Kantosunda (Resim: S. Bozcah)
16. Peruz'un Kantosu: '
Adım Peruz Penbe de-
yi' Sepetçi İboya oldum
meyil
E ara gezlü boyu fidan Siyah çerde civan oğ-
lan
İfoom Penbeye vurgun Ç erge önü çayır çemen İbom giyer potur ceb-. ken
Salla da poturun ağını salla
Penbeyi besle şekerle balla
17. Küçük Virjini nin Mahur Kantosu:
Todilerden çengi çıkar
Oynatırım genç yaşında Beyler seyrediniz
12. Büyük Amalya'nm Kantosu:
Çingene derler bize Meylimiz! var kerize Çalarız göbek atarız Baklayla fala bakam
13. Küçük, Eleni'nin Suzinak Kantosu:
Zibo aynalı zuma çalar
İbo eergede funda bağlar Yesillendikçe yüce dağlar Kızlar çayırda, oynar Şmgîl şıngıl şıngılda.m.
14. Peruz ile Şamran'ın hicaz duettosu:
Ş — Sana derler çengi Penbe
Fal bakarsın her yerde
Çeribaşıya çatarsın
Mangizleri uçlarsın P. — Abe Beyaz çatma bana
Hazırım ben çıngara Ş. — Iskara maşa yaparım
Sokakda gezer satarım
Bana derler güzel Beyaz
Sana derler tepeli kaz P. — Laba&a mantar toplarım
Şunu da kafana atarım Ş. — Hayda şuradan zomkinos
Aman sombolos kiros P. — Kadife cebken giyerim
Peşimde küçük beylerim
15. Peruz'un Segah Kantosu:
Todilerde çok dilber var
Fal bakmakda hüner var Kerizi çok mangizi yok Çingenede sefa çok Haydi İbo çalsana Göbek atayım sana
q. ta»
Hu vm ola la*. ya*ı- y* iğ*
Ali Selâhi Beyin «Itirizciler» Kantosu
Nâzik dilber hem şîvekâr Çalgı düğün nerde olsa Koşar gider güler oynar Babınızı açın saçınızı saçın Haydi haydi a tozlar Sizi gidi arsızlar.
18. Peruz'un Neva Kantosu:
Kara kaşlı Penbe geldi kerize
Gerdanında sünbüller ile
Yanağında güller ile
Parmağında zilleri ile
Yeni yeni kantolar Yeni yeni nağmeler Eski püskü câmeler Güzel oynar todîler
-
Peruz'un Kantosu:
Aman İbo aman civan
Siyah çerde yaman oğlan
Penbe naz ederse sana
Ben olayım senin glacan
Sen sepet ör ben satayım
Fal bakıp göbek atayım
Mangizler hep senin olsun
Tek ben koynunda yatayım.
-
Rozika'nm Hicaz Kantosu:
Kara kızım ben raks iderim
Süzülür büzülür naz iderim
Oynaşıma keriz atarım
Oynaşıma gerdan tararım
Atalım çakalım matiz olalım
-
Luçika ile Virjini'nin Rast Duettosu:
L. — Güzel fala bakarım bakîa atarım
Kocanın koynuna girer yatarım V, — Sulukule çergesi
Çingeneler çingenesi L. — Rastık kaşında
Saç yok başmda
Bak ben tazeyim
Hem bir taneyim V. — Yüzü boyalı bebek
Saçları dolmuş kepek. L. — Kocan İbo beni sever
Hiddetinden sen geber V. — Abe kocam sana bakmaz
Tırnağını bile atmaz L. — Bayılmışım kel kocana
Bayılmasını kart koçana V. — Abe kocam sana bakmaz
Sıska, kandan hoşlanmaz.
22. Şamram'm Rast Kantosu:
Çalsın tısta basılar
Darbuka zurna zilli maşalar Kıvırıp kıvırıp keriz atalım BaMa atub fala bakalım Kız fıkır fıkır fıkırda Şıkır şıkır şıkırda Dallı güllü şalvar Aîh morîu şalvar Düş ayağa yalvar
23. Peruz'un Rast Kantosu:
Nayilem Kara Nayilem
Ben sana çokdan mayilem
Bana derler Kara Çolak Taze civan kayışbacak Kız Nayile geç karşıma İşte körük işte ocak Iskara maşa satalım Gelip çergede yatalım Oğlan perçemi ile faz saçını Cünbiişde birbirine katalım Kız beylere körlük gel yatalım Sepet dolu gelincik Çerge bekler gelincik
24. Şamram'm nihâvend Kantosu: Hasrdin de sazlar çalınsın Bu todi kız oynasın İlkbaharı bekleriz Kâhtaneye gideriz Ataca bahşişi bîe Fıtar fıkır da kaynarız Şıkır şıkır da oynarız Yeni yeni kantolar Okusun bu yosmanın Çal zurnayı be karanfil oğlan Çal zurnayı be esmer civan Zerrin sünbül takarız Kaşları şöyle çatarız Baygın baygın bakarız Beyleri bir pula satarız Karanfille yatarız
• 25. Hicaz Kanto: Kerizci'er keriz atar Çengiler göbek atar Hovardalar mangiz atar Hovardalar askına yâ hey Sevdalılar aşkına yâ hey Ala bir daha aîa bir daha
26. Todori ile Küçük Amalya'nm Karciğar Duettosu:
T. — Kız Penbe beni seversin
Ne bura.larda gezersin
Kahtana cayırında
Şarkı söyler raks edersin A. — Aman çolak çatma bana
Benim gönlüm olmaz sana T. — Sea de şıllık bakma bana
Ben de gönlümü vermem sana A. — Çolak oğlan halim yaman
Bacağımda paçalı duman T. — Ağlama kız ağlama
Başına kara bağlama
Paçalı oğlan senindir
Çolak civan senindir.
«ÇİNGENELER» — Osman Cemal Kay-gılı'nın çok güzel bir romanı; istanbul civarının oba çingeneleri ile Sulukule ve Ay-vansaray çingenelerinin hayatı üzerine çok kıymetli tetkik ve müşahedeleri ihtiva etmektedir, ki o kısımlardan bazı parçalar bu ansiklopediye nakil edilmişdir (B.: Ayvan-' sarayda Lonca; Çingene, Çingeneler; Sulukule).
n ı
ÇİNGENELER
— 4006 —
İSTANBUL
ANSİKLOPEDİSİ
_ 4007 —
ÇİNİ HAZİNESİ
Romanın kahramanı İrfan adında hassas ve musikişinas, zengin bir dul kadının oğludur; toy, saf, samimî bir gençdir; bir yaz gecesi Topçularda oba çingenelerinin çergeleri civarında Nazlı adında genç, güzel ve dul bir çingene karısından dinlediği çingenece bir ninni üzerine, o ninniyi armonize etmek hevesiyle kendini garib bir maceraya kapdırır, bir yol oba çingeneleri arasında dolaşır, bu ara da Nigâr yahud Güli-zar adında bir oba çingenesi güzel bir kızla maceraları olur; sonra, Ayvansaray ve Sulukule çingeneleri ile haşrolan Reha Bey adında yaşlı ve ahlâksız bir hovarda ile tanışır, onun etrafına topladığı uygunsuz, bıçkın gençlerle beraber, korkunç bir sefahat hayatına dalar, Ayvansaray ve Sulukule çingenelerinin katıldığı bu curcu-nalı hayat içinde güzel çingene kızı Çakır Emineyi sever, aynı kıza Reha Beyin bıçkınlarından Feridun da tutkundur, bu yüzden irfanın Reha Bey takımı ile arası açılır, bir gece Galata'da Feridu'un tecavüzüne uğrayan îrfan nefis müdafaası yolunda kaatil olur; on iki seneye hüküm yer. Mahbushâneden çıktığı zaman kendisini dostsuz ve düşmansız yapa yalnız bulur, Mutlak bir sefalet içinde Sulukulede bir kovuk içine yerleşir. Roman şu satırlarla biter: «Aksaraylı Nâzım, onun bir gece polisler tarafından sokakda ölü olarak bulunmuş olduğunu söyledi.»
Romanda bütün tipler çok güzel işlen-mişdir, bu arada «înce uzun, tirşe gözlü» oba çingenesi Gülizar (Nigâr) ile eniştesi Gâvur Edhem romanın başlıca simaları olmuşlardır.
((Çingeneler);, bir kısmı Aksaraylı Nâzımın ağzından, bir kısmı da îrfanın hâtıra defterinden yapraklar şeklinde kaleme alınmışdır. içinde yer yer İstanbul ve civarının bazı semtlreinin tasvir edildiği bu güzel roman Semih Lütfi Kitabevi tarafından ((Yeni Türk Romanları Serisi» nin 3. kitabı olarak basılmış ve neşredilmişdir ve kitabın 1943 yılında ikinci baskısı yapıl-
mısdir.
, Hüsnü KINAtLI
ÇİNGENELER, OBA CÎNGENELEBt-NtN DEVLET NÜFUS KÜTÜĞÜNE KAYDI — Türkiyede Cumhuriyet devrinin ilk yıllarına gelinciye kadar, memleket içinde nereden gelip nereye gittikleri bilinmiyen konar göçer oba çingeneleri asırlar boyunca teb'a
— Yürü Kocaoğlan, biz de nüfusa kaydolunacağız!... (Karikatür: Münif Fehim, Akbaba, 1923)
olarak devletçe benimsenmişlerdir; kendi âlemlerine terkedilmiş, mutlak fakrü zaruret ve sefalet içinde bir parya sınıf olarak yaşamışlardır; oba çingenelerine karşı Tanzimat adını verdiğimiz uyanık mutlakıyet, onu tâkib eden meşrûtiyet devirlerinde de ayni kayıdsızlık gösterilmiş, devlet nüfus kütüğüne kaydedilmemişler, onlara ((nüfus kâğıdı», «kafa kâğıdı» denilen nüfus hüviyet cüzdanı verilmemiş, doğum tarihleri, ölüm tarihleri, mikdarları meçhul kalmış, dolayısı ile takvimsiz yaşamışlar, dört mevsim ile gündüzü ve geceyi bilmişlerdir; ve askere alınmamışlardır.
Oba çingenelerinin Türkiye nüfusuna kaydı hicrî 1341, milâdî 1923 yılında yapıl-mışdır. Devrin mizah gazetelerine de fıkra ve karikatür konusu olmuşdür.
Hüsnü KINAYLI
ÇİNGENE MÜSELLÎM — Keçen asır sonlarında Balatda kale kapusu dışında meşhur bir meyhane; ki sahibinin adı ile anılırdı; Çingene Müsellimin hayatı hakkında bilgi edinilemedi.
Bibi.: MehmedJTevfik, Meyhane.
.ÇİNGENE PALAMUTU — İstanbul halkı ağzında palamut balığının bir boyu-
na takılmış isim; bu balığın çifti 375 - 400 gram kadar olanlarına «Kestane Palamu-tu», çifti 625-650 gram gelenlerine de «Çingene Palamutu». denilir; fakat bu deyimler sâdece halk ağzında kalmış olup Balıkhane satışlarında kullanılmamıştır. Zamanımızda ise halk ağzında unutulmuş gibidir, hâlen İstanbul halkının geniş çoğunluğu için sadece bir çeşit palamut balığı, bunun ufağı, irisi vardır.
A. Câbir Vada: «Boğaziçi Konuşuyor» isimli eserinde Boğaz balıkçılığından bahsederken: «Palamut balığının en küçüğüne Gaco (Çingene Palamutu) denilir» diyor; bu suretle Çingene Palamutunu Kestane Palamudu ile karışdırmış oluyor (B.: Palamut Balığı).
Bibi.: Karakin Bey Deveciyan, Balık ve Balıkçılık; A. Câbir Vada, Boğaziçi Konuşuyor.
ÇİNGENE PAVURYASI — Halk -ağzında pavurya yengeç ad altında toplanan deniz mahlûkunun bir cinsi ki, vücudu Ayı Pavuryası büyüklüğünde (B.: Ayı Pavuryası), bâzan ondan daha küçük; bedeni kö-
Çingene Pavuryası
seli ve kıskaçları ufakdır. Sudan çıkınca daima süratle yürür, tutulacağını hissettiği zamanlar kıskaçlarını yukarı kaldırarak nefsini müdafaa eder, bulursa kayaların altına kaçıp gizlenir, yahud kuma girer.
Bibi.: K. Deveciyan, Balık ve Balıkçılık.
ÇİNİ — Türk sanat tarihinde çinicilik pek parlak ve zengin bir fasıldır, ve bu ansiklopedinin konusu dışında kalır. Büyük şehir îstanbulda çini imal edilmemiş, fakat İstanbul, asırlar boyunca türk çiniciliğinin en büyük pazarlarından biri oldukdan başka, cami, türbe, kasır ve saraylarında tezyin unsuru olarak kullanılan en güzel, na-dîde çinilerle hâlen türk çiniciliğinin en muhteşem kolleksiyonuna sahiptir.
Şaheser türk çinileri ile tezyin edilmik
Dostları ilə paylaş: