“Çalınmış Nesil”
Baskın Oran
Sydney olimpiyatları gelecek hafta başlıyor. Ben size haber vermiş olayım, müthiş şenlik olacak. Ama, “Mübalağa cenk olunacak” türünden. Avustralyalılar, korkunç bir insan hakları ihlalini en şiddetli biçimde kınamak için olimpiyatları bekliyorlar.
İlginç olan husus, kendi olimpiyatlarında gümbürtüyle ilan edecekleri bu korkunç ihlalin, kendi ülkelerinde yapılmış olması.
Bizim medya bîhaber. Avustralya devlet radyosu Türkçe yayınlarına on beş günde bir yaptığım yorumları dinleyen Ümit adlı bir arkadaşın yolladığı belgelerden size özetleyeyim:
1885 yılından tâ 1970 yılına kadar yani tam 85 yıl boyunca Avustralya makamları, Kilise’nin aktif işbirliğiyle, ülkedeki Yerlilerin (“Aborijinler”) çocuklarına zorla el koyuyorlar. On binlercesini Beyaz ailelerin yanına veriyorlar. Amaç, Beyazların âdetlerini öğretmek ve bu yolla Aborijinleri yok etmek, yani “Aborijin sorunu”nu halletmek.
Analar sorduğu zaman “Çocuğun öldü!” diyorlar, çocuklar biraz büyüyüp sorunca da, bu çalınmış çocuklardan Avis Gale’in dediği gibi: “Annen seni doğururken öldü. Hem, çocuklar görülmeli ama işitilmemeli. Kes bakayım!” diye susturuyorlar.
Tam 112 yıl boyunca kimse kalkıp da “Bu yapmış olduğumuz ne rezalettir!” demiyor. İlk defa 1997’de İnsan Hakları ve Eşit Fırsat Komitesi bir rapor hazırlıyor ve hükümete veriyor. Olay bundan sonra başlıyor. Raporda şu öneriler var:
1) Bu çocukların aileleri bulunmalıdır; 2) Sorumlu hükümet, polis ve Kilise yetkililerinin özür dilemesi sağlanmalıdır; 3) Bu çocuklara tazminat ödenmelidir; 4) Bir “Ulusal Özür Günü” ilan edilmelidir.
Az vatan haini Komite değil ha, Avustralya’nınki.
Ama hükümet hiç oralı olmuyor. Bunun üzerine sivil toplum örgütleri (STÖ) harekete geçiyor. İlk Özür Günü’nü 25 Mayıs 1998’de kutluyorlar. İnternette site açıyorlar; vatandaşlardan ilk elde 7500 özür iletisi geliyor. Kampanyayı düzenleyenler amaçlarını şöyle açıklıyorlar: Yapılmış olanın büyük hata olduğunu belirtmek ve bir daha yapılmamasını sağlamak.
Öğretmenlere okul için programlar hazırlanıyor, “Avustralyalı çocuk uluslararası telefonda yabancı arkadaşına Özür Günü’nü tanıtıyor olsun” diye senaryolar öneriliyor. Ülke çapında imza kampanyası için 4 tane “Özür Defteri” açılıyor. Öğrencilere öneriler götürülüyor: “Bu olaya ilişkin duygularınızı bir şiirle, bir şarkıyla, bir dans parçasıyla ifade edin” deniyor.
Hükümet yine oralı değil. Bu dünyanın en zengin ve uygar devletlerinden biri olan Avustralya’nın başbakanı şöyle diyor: “Bunları yapanlar, doğru yaptıklarına inandıkları için yapmışlardır. Bugünün insanları başkalarının geçmişte yaptıkları için özür dileyemez”.
Birçok eyalet parlamentosu ve kilise grubu özür diliyor. Ama “Dövlet” direniyor. Bn. Lorna Cubillo ve Bay Peter Gunner adlı iki kişi, ailelerinden kopartılmışlıkları konusunda tazminat davası açıyorlar, reddediliyor. Federal hükümet bu konuyu soruşturmak için ülkeyi ziyaret etmek isteyen Birleşmiş Milletler (BM) insan hakları komisyonlarının gelişini yasaklıyor. Adalet Bakanı Daryl Williams’ın dedikleri şöyle: “BM soruşturma komisyonları neye öncelik vereceklerini bilmiyorlar. Demokratik hükümetlere karşı STÖ’leri fazla dinliyorlar. Gitsinler, demokratik olmayan ülkelerdeki büyük insan hakları ihlallerini araştırsınlar!”.
Kişilikli ve ilkeli bir devlet, Avustralya’nınki.
Hükümetin bu tutumu muhalefet partilerinden ve insan hakları gruplarından büyük tepki görüyor. Senatör Bourne “Bu karar, Avustralya hükümetinin dünyanın en kötü ve baskıcı rejimlerinin tutumunu paylaştığını göstermektedir” diyor. Avustralya Demokratları lideri Senatör Meg Lees “Öyle tehlikeli bir emsal yarattık ki, şimdi birtakım ülkeler bunu BM antlaşmalarını ihlal için kullanacaklardır” uyarısını yapıyor.
Geçenlerde, ünlü Financial Times gazetesi bu konuda sert bir yazı yayınladı. Şu anda bir “İktidara Huzur Yok” kampanyası başlatılmış bulunuyor. En büyük gösteriler, olimpiyatlar açılınca başlayacak. Bizim medya yazar ve gösterirse, okuruz ve seyrederiz. Bu arada, Başbakan John Howard’ın inadı inat. Ümit Bey’in biraz önce gönderdiği 6 Eylül tarihli The Sydney Morning Herald gazetesinin haberine göre, (bizim Cumhurbaşkanı Sezer’in de katıldığı) 3 günlük “BM Milenyum Doruğu”nda o da BM soruşturma komiteleri sisteminin değişmesini isteyecek!
Kişilikli ve ilkeli bir başbakan, Avustralya’nınki.
Ama, Avustralya devletinde o kadar kişilikli ve ilkeli olmayan insanlar da var. O iki kişinin tazminat talebinde ret kararını veren federal yargıç Maurice O’Laughlin: “Gerek duruşmanın kanıtları, gerekse kararın gerekçeleri Çalınmış Nesil olayının varlığını inkar etmemektedir” diyor. 85 yıl sürmüş bu rezaletin adı Avustralya’da böyle anılıyor: “Stolen Generation”.
Özetle, Avustralyalı insan hakları savunucuları, kendi ülkelerini, hem de olimpiyat oyunlarının açılışı sırasında tüm dünyaya ihbar etmek gibi bir “vatan hainliği” yapıyorlar.
“Yapılmış olanın büyük hata olduğunu belirtmek ve bir daha yapılmamasını sağlamak” için. Ben bir yorum yapmıyorum; biraz banal kaçar.
Dostları ilə paylaş: |