GİRİŞ
Bu çalışmada, çağdaş batılı değerleri, piyasa ekonomisini ve demokratik parlamenter sistemi benimseyen, ülkesini dünyanın gelişmiş batılı ülkeleri arasına sokmak için çalışmış, ufku, vizyonu, ekonomi ve planlama bilgisi, statükoya karşı değişimciliği ve yenilikçiliği, teknolojiye düşkünlüğü, bazen maceracılığı ile eleştirilen risk alan karar alma yöntemi, pratik ve parlak zekası, kural ve statü tanımayan, amacına ulaşmak için sonuna kadar mücadele eden ben merkezci ve renkli kişiliği, Türkiyeyi dünyaya ve batıya yaklaştıran iktidar ve yönetim tarzıyla Turgut Özal’ın hayatı ve faaliyetlerine konu “Özal dönemi”, konunun genişliğide dikkate alınarak ana hatlarıyla anlatılmaya çalışılacaktır.
Çalışma üç bölümden oluşmaktadır. Çalışmanın birinci Bölümünde, Turgut ÖZAL’ın kısa ve ana hatlarıyla biyografi bilgisi verilmiştir.
Çalışmanın İkinci Bölümünde, Türkiye’nin 1983-1989 yılları arası siyasi hayatının tarihi gelişimini anlattık. Bu dönemi anlatırken bu döneme damgasını vuran Anavatan Partisi ve parti lideri Cumhurbaşkanı ve Başbakan Turgut ÖZAL’a değindik. Faaliyetleri 12 Eylül Askeri Darbesi ve Anavatan Partisi (ANAP)’nin kuruluşu, başbakan Özal ve birinci ANAP hükümeti, 1987 milletvekili genel seçimleri, ikinci ANAP hükümeti başlıkları altında kısaca ve ana hatlarıyla sergilemeye çalıştık.
Üçüncü bölümde Turgut ÖZAL’ın vizyonunu, siyasi ve ekonomik felsefesini ele aldık. Bunu yaparken Türkiye Cumhuriyeti’nin yönetim tarihinde görüşleri, kararları, projeleri, icraatları, yönetim tarzıyla, öngörüp/planlayıp da yaptıkları ve yapamadıkları ve yaşadıklarıyla sıra dışı, çizgi dışı, reformcu mühendis ve sivil bir lider olarak yer edinen Turgut ÖZAL’ın teknisyen, bürokrat, politikacı ve devlet adamı yönlerini inceledik.
Yine bu bölümde Türk akademi, siyaset ve bürokrasi çevrelerinden ve medyadan da genel kabul gören, kendinden öncesi ve sonrasında vizyonu, kararları, programı, projeleri, yönetim tarzı, değişim ve reformlarıyla farklı bir dönem olan “Özal Dönemi”nin temel özelliklerini ve ayırt edici vasıflarını göstermeye gayret ettik.
BİRİNCİ BÖLÜM
I- TURGUT ÖZAL’IN HAYATI1
1- AİLESİ
Turgut Özal, banka memuru Mehmed Sıddık ve ilkokul öğretmeni Hafize Hanım’ın çocukları olarak 13 Ekim 1927’de Malatya’da dünyaya geldi.
2- ÖĞRENİM HAYATI
Babasının görevi nedeniyle sık sık il değiştiren Özal, ilköğrenim hayatına Bilecik’in Söğüt ilçesinde başlar. Silifke’de başladığı ortaokulu, Mardin’de bitirir. Mardin’de lise olmaması nedeniyle, Konya Lisesi’nde eğitimine devam eder. Aynı dönemde kardeşi Korkut Özal da ortaokulu bitirmiştir. Her iki çocuğunu da paralı yatılı okulda okutmaya gücü yetmeyen Özal Ailesi, buna da bir çözüm yolu bulur. İki kardeş de dayıları Süleyman Doğan’ın Malatya’daki evlerine belli bir kira karşılığında yerleştirilir. Üniversite zamanı geldiğinde Turgut Özal girdiği üç fakültenin de imtihanlarını başarır. Fakat bunların arasından, burslu olarak kazandığı İTÜ Elektrik Mühendisliği bölümünü seçer. Başarılı bir üniversite öğrencisi olan Turgut Özal, 1950 yılında elektrik mühendisi olarak üniversiteden mezun olur.
3- GÖREVLERİ
Özal, üniversiteden mezun olduğu yıl Ankara Elektrik İşleri Etüd İdaresi’nde mühendis olarak çalışmaya başlar. Bu arada evlenir; fakat bu evlilik kısa sürer. 1952 yılında ilk evliliğini noktalayan Özal, EİEİ’deki çalışma arkadaşı, kurumda daktilocu olarak görev yapan Semra Hanım ile evlenir. Özal’ın bu evlilikten 3 çocuğu olur.
Özal, evliliğinden hemen sonra mesleğinde ihtisas yapması amacıyla Amerika’ya gönderilir. Dönüşünde Elektrik İşleri Etüd İdaresi’nde Genel Direktör, Teknik Müşaviri olarak görev alır. 1958 yılında zamanın hükümetince kurulan Planlama Komisyonu’nun sekretarya görevini de yapan Özal, bu arada askerlik görevini de yapmak üzere 1959 yılında Ankara Ordonat Okulu’nda yedek subay olur. Devlet Su İşleri Genel Müdürü Süleyman Demirel de, usta asker Turgut Özal’ın yanına yedek subay öğrencisi olarak gelir ve Özal ona hem komutanlık, hem de öğretmenlik yapar. 1960 yılındaki askeri darbe sırasında Özal askerdir. Askerlik görevinin hemen ardından Elektrik İşleri Etüd İdaresi’ndeki görevine tekrar dönen Özal, Devlet Planlama Teşkilatı’nın kuruluş çalışmalarına da katılır.
1965 seçimlerinden sonra Başbakan olan Süleyman Demirel’in yanında, önce danışmanı olarak görev alan Özal, daha sonra da 1967 yılında DPT Müsteşarlığı’na getirilir. DPT’de görev yaptığı dönemde, planlamada özel girişime ağırlık verilmesi gerektiğini ısrarla savunur. 12 Mart 1971 Askeri Darbesi’nden sonra DPT’deki görevinden ayrılır ve Amerika’ya gider. Burada 1973 yılına kadar kalan ve Dünya Bankası Sanayi Dairesi’nde sanayi ve maden konularında özel danışmanlık görevi yapan Özal, yurda dönüşünde özel sektörde bankacılık, demir-çelik, otomotiv sanayi, tekstil, gıda, dövme ve döküm alanlarında yönetici olarak çalışır. 1977 Genel Seçimlerinde MSP’den İzmir Milletvekili adayı olur ve seçimi az bir farkla kaybeder. Daha sonra MESS’de (Madeni Eşya Sanayicileri Sendikası) Sendika Başkanı olarak görev yapar. Kasım 1979 yılında Süleyman Demirel Başkanlığında kurulan azınlık hükümet ile tekrar devlet memurluğuna dönen Özal’a, Başbakanlık Müsteşarı ve DPT Müsteşar Vekilliği görevi verilir. Türk ekonomisinin liberalleşmesini hedefleyen 24 Ocak kararlarının hazırlanmasında aktif görev alır.
12 Ocak 1980 askeri darbesinden sonra kurulan Bülend Ulusu Hükümeti’nde ekonomik işlerden sorumlu Başbakan Yardımcılığı görevine getirilir. Bu görevi 22 ay sürdürür ve 14 Temmuz 1982 yılında istifa eder. 20 Mayıs 1983’te Anavatan Partisi’ni kurar. Özal, 12 Eylül sonrası yapılan ilk serbest genel seçimlerde 6 Kasım 1983’te 211 milletvekili çıkarır, toplam 400 kişiden oluşan Parlamentoda çoğunluğu sağlar ve Anavatan Partisi iktidar olur. Birinci Özal Hükümeti, Aralık 1983’te kurulur. Özal, bu dönemde idari ve mali alanda devrim sayılacak kararlara imzasını atar. 1984 yılı Martında yapılan yerel seçimlerde de ezici bir üstünlük sağlar. Partinin 13 Nisan 1985’te yapılan ilk büyük kongresinde tekrar genel başkanlığa seçilen Özal, 1987 yılında yapılan genel seçimlerde de 292 milletvekili çıkararak TBMM’de çoğunluğu sağlar. Türkiye Cumhuriyeti’nin 47. Hükümeti olan İkinci Özal Hükümeti Aralık 1987 kurulur.
18 Haziran 1988’de yapılan Anavatan Partisi 2. Olağan Kongresi sırasında Özal’a suikast girişiminde bulunulur ve elinden yaralanır. Özal aynı gün tekrar oy birliğiyle genel başkanlığa seçilir.
31 Ekim 1989’da Kenan Evren’den boşalan Cumhurbaşkanlığı makamına seçilir ve Türkiye Cumhuriyeti’nin 8. Cumhurbaşkanı olarak 9 Kasım 1989’da göreve başlar.
4- VEFATI
Türkiye’nin bölgesinde etkin rol oynamasını isteyen Özal, Balkanlara ve hemen peşinden Orta Asya’ya yaptığı uzun ve yorucu seyahatlerden sonra 17 Nisan 1993’te vefat eder.
İKİNCİ BÖLÜM
II- TURGUT ÖZAL’IN SİYASİ FAALİYETLERİ
1- 12 EYLÜL ASKERİ DARBE DÖNEMİ VE ANAVATAN PARTİSİNİN KURULUŞU
1978 ve 1979 yılları, Türkiye’de siyasî ve ekonomik krizin derinleştiği ve had safhaya vardığı yıllardır. Ülkede kardeş kavgası almış başını gitmiştir. Asayiş, huzur ve sükun kalmamıştır. Siyasi olarak istikrar yoktur. Demokratik sistemin vazgeçilmez kural ve enstrümanı olan seçimler de, ülkeyi güçlü bir şekilde yönetecek, sağlam bir parlamento desteği olan hükümetleri üretemez hale gelmiştir. Kardeş kavgası, halkın bölünmüşlüğü, seçimlere de yansımıştır. Ülke, ya birbiriyle anlaşamayan partilerin kurduğu zoraki ve güçsüz koalisyonlarla, ya da Demirel Azınlık Hükümeti gibi, arkasında parlamento desteği olmayan zayıf azınlık iktidarlarıyla yönetilir olmuştur. Siyasî uzlaşma kaybolmuş, artık en korkulan şey olan sosyal uzlaşma da, derin yaralar almaya başlamıştır. Kriz derindir.
Ülke ekonomisi de, gün geçtikçe kan kaybetmektedir. 1978 – 79 yılları, Türk ekonomisinin yaşadığı belki de en zor yıllardır. İthal ikamesine dayalı bir sanayi modeline sahip olan ekonomide, ithalatın karşılanması için kafi miktarda dış kaynağın temin edilememesi, 1979’daki petrol fiyatlarının artışının zaten kırılgan bir yapıya sahip olan ekonomiye verdiği yük ve tahribat, kaynakların kıt ve yetersiz olması gibi sebepler; tüketim mallarındaki kıtlıklara, kuyruklara, karaborsaya, yokluklara, zaten dar olan döviz rezervinin erimesine ve telafi edilmesi güç kamu açıklarına yol açar2.
1979’da ekonomi çarkı adeta işlemez hale gelmiştir. Yokluk, kıtlık, kuyruklar ve karaborsa, artık tüm ülkede yaygın bir hal almıştır. Akaryakıt, kömür, yağ, tüpgaz, sigara vb. birçok tüketim malzemesi ya yoktur, ya da artık o da bulunabilirse karaborsadan temin edilmektedir. İşsizlik ve enflasyon, almış başını gitmiş, umumî manzara, gerçekten vahimdir. Zamanın azınlık Hükümetinin Başbakanı Demirel durumun vahametini o tarihe mal olmuş ünlü “ülke olarak yetmiş sente muhtaç durumdayız” sözüyle ifade etmiştir3.
İşte bu ortamda Başbakanlık Müsteşarı ve DPT Müsteşar Vekili Turgut ÖZAL’ın sevk ve idaresinde bir ekip, ekonomiyi bu durumdan kurtarmak için harıl harıl çalışmaktadır. Turgut ÖZAL ve teknisyenlerden kurulu ufak grubu, dış ve iç konjonktürü dikkate alarak, yaşanan ekonomik durgunluğun, kuyrukların, karaborsanın, döviz yokluğunun, kamu açıklarının ve ödemeler dengesi açıklarının sebeplerini dikkatli, ayrıntılı ve titiz tespitlerle ortaya koyarak, dış malî çevrelerin ve uluslararası kuruluşların (IMF gibi) görüşlerini de dikkate alarak ‘reçete’yi hazırlar. Bu reçetenin adı, “24 Ocak Kararları”dır. Türk ekonomisinde bugüne kadar pek görülmemiş radikal değişiklikleri içermiştir. Başbakan Demirel’in bilgisi ve onayıyla, Müsteşar Turgut ÖZAL ve dar teknisyen grubu tarafından hazırlanmıştır4.
Yapılan, Hükümetin ekonomiyi bu krizden ve darboğazdan kurtarmak için Turgut ÖZAL’a ve teknik ekibine bir iktisat programı hazırlatmasıdır. Bu iktisat programı, oldukça radikal önlemleri içeren bir programdır. Türkiye için, tarihinde bugüne kadar pek örneğine rastlanmayan özellikte önemli ve radikal değişiklikler içermiştir5.
Birçok ayrıntılı düzenlemeyi içeren 24 Ocak İstikrar Tedbirlerinin genel ifadelerle özet olarak amaçları: a) Ekonomiye istikrar ve denge getirmek, b) Enflasyonun düşürülmesi, c) Dış Ticaret açığının ve kamu açıklarının giderilmesi, dengenin sağlanması, d) Ekonominin arz – talebe göre şekillendirilerek Serbest Piyasa Ekonomisine işlerlik kazandırılması ve ekonomiye devlet müdahalesinin asgariye indirilmesi, e) Ve çok önemli bir amaç olarak da, ithal ikamesine dayalı bir sanayi yapısına sahip olan ve kapalı devre çalışan Türk ekonomisinin dışa açılmasını sağlamaktır6.
24 Ocak Kararlarının mimarı ve hazırlayıcısı Özal, açık ekonomi politikalarını benimseyen, kapalı ve yasağa dayalı model ve uygulamaları reddeden bir vizyon ve felsefeye sahiptir. Özal, Demirel’in onayıyla bu kararları hazırlar ve dizayn ederken amacı, hem Türk ekonomisini içinde bulunduğu darboğaz ve krizden kurtarmak ve hem de ekonomiye uzun vadede dışa açık, liberal, ihracata önem veren, yabancı sermaye yatırımlarını teşvik eden, dış pazarlara ve dünya piyasalarına açılan bir yapı ve hüviyet kazandırmaktır. Çünkü içe kapalı bir ekonominin kalkınması ve büyümesi olanaksızdır. Büyümek ve gelişmek için mutlaka dış dünyayı dikkate almak, yasakları kaldırarak cesaretle girişimciyi teşvik etmek, ihracat yapmak, dış ticari ilişkileri de geliştirmek ve serbest piyasa ekonomisini tüm kurum ve kurallarıyla inşa etmek gerekiyordu7
12 Eylül 1980 günü Türk Silahlı Kuvvetleri, Milli Güvenlik Konseyi’nce yayınlanan ilk bildiride açıklandığı üzere “Ülke bütünlüğünü korumak, kardeş kavgasını ve olabilecek bir iç savaşı önlemek, devlet otoritesini yeniden kurmak” amacıyla iktidara el koydu. Parlamento lağvedildi8
Askeri Darbe’nin hemen ilk günlerinde, 20 Eylül 1980 tarihinde emekli Deniz Kuvvetli Komutanı Bülent ULUSU’nun başkanlığında bir Hükümet kuruldu. Bu hükümette Turgut ÖZAL Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanlığı ve Başbakan Yardımcılığı görevine getirildi. Özal’ın bu göreve getirilmiş olması, 24 Ocak Kararlarının uygulanmaya devam edileceğinin bir işaretiydi9.
Bülent Ulusu, ekonomiye yabancı olduğu için bu alanı dolduracak isim olarak Turgut Özal düşünülmüştür. Özal, askerlere hazırladığı ekonomik programın uygulanmaması halinde, Türk ekonomisinin çok büyük zarar göreceğini anlatmıştır. Bu politikaların uygulanması için generaller Özal'ı ekonomiden sorumlu kişi olarak atamışlardır. 12 Eylül sabahı Turgut Özal Genel Kurmaydan aranarak, Maliye Bakanlığı teklif edildiğinde Özal, Başbakan Yardımcılığı, Ticaret Bakanlığı, ve Maliye Bakanlığının hepsinin yetkilerinin kendinde toplanmasını istemiştir. Özal, 24 Ocak Kararları'nı ancak bu şekilde uygulanabileceğini düşünmüştür10.
Özal, 24 Ocak Kararları ile ilgili istikrar önlemlerini bu dönemde askeri rejimin desteğiyle yürütmüştür. Parlamentoda ve basında hiçbir muhalefetin olmadığı koşullarda MGK'nın olağanüstü yasama yetkilerini arkasına alan hükümet, istediği her önlemi uygulamıştır11.
Milli Güvenlik Kurulu'nun Siyasi Partiler Kanunu'nu çıkartarak yasalar çerçevesinde siyasi partilerin kurulmasına izin verilmiştir. Yeni partiler yasası 24 Nisan'da yürürlüğe girmiştir. Bundan sonra MGK siyaset yapma yasağını kaldırarak ülkenin siyasal hayatında yeni bir sayfa açmıştır. Partiler Yasası, partilerin en az otuz kişi tarafından kurulmasını (723 eski politikacı dışında) öngörmüştür ve hiçbir gerekçe göstermeden MGK'ya, kurulacak partilerin kurucu üyelerini veto etme yetkisini vermiştir12.
MGK ve Devlet Başkanı Kenan EVREN’in demokrasiye geçiş takvimini açıklaması, 1982 Anayasası’nın hazırlanması ve halk tarafından büyük bir çoğunlukla kabul edilmesi ve Askeri Yönetim tarafından Genel Seçimlerin 6 Kasım1983 tarihinde yapılmasına karar verilmesi, artık rejim açısından normalleşmenin ve askeri rejimden demokratik yaşama geçişin çok önemli dönüm noktaları olmuştur.
Özal parti kurma çalışmalarına girmeden önce, Ulusu Hükümeti'nin hem Başbakan Yardımcılığı'ndan hem de Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanlığı'ndan istifa etmiş, daha sonra da kendi partisini kurmak için çalışmalara başlamıştır. 20 Mayıs 1983 tarihinde başta Özal ve 37 arkadaşı tarafından Anavatan Partisi (ANAP) kurulmuştur. Partinin kurucuları arasında Hüsnü Doğan, Adnan Kahveci, Veysel Atasoy, Erol Aksoy, Bedrettin Dalan, Cemil Çiçek, Cavit Kavak gibi isimler vardır. Genel Başkan yardımcılıklarına Veysel Atasoy, Mesut Yılmaz, Halil Şıvgın, Mehmet Altınsoy, Genel Sekreterliğe de Mustafa Taşar seçilmiştir.
6 Kasım 1983’de yapılan Genel Seçimlere sadece 3 parti katılmış, seçimleri Turgut ÖZAL’ın Anavatan Partisi (ANAP), açık farkla kazanmış ve tek başına iktidara gelmiştir.
Özal'ın partisi kendi deyişiyle sağın üç eğilimini birleştirmiş ve bu durum partiye felsefi bir nitelik kazandırmıştır. Özal'ın partisi, kapatılan partilerin en nitelikli unsurlarını bir araya getirmekle birlikte, bunların hiçbirinin devamı değildir. Anavatan Partisi, tıpkı Adalet Partisi gibi muhafazakar , Milli Selamet Partisi gibi geleneklere bağlı, Milliyetçi Hareket Partisi gibi milliyetçiydi ve hatta sosyal demokratlar gibi sosyal adalete inanıyordu13
Özal'ın Dünya Bankası'nda çalışmış olması, ABD'de eğitim görmesi, bürokrat olarak çalışması ve 24 Ocak Kararları'nı alarak iş dünyası ve batı dünyası ile ilişkilerini sağlamlaştırmış olması, kurduğu partinin MGK tarafından kapatılmasını engellemiştir.
Özal her ne kadar kendini demokrasiden yana çoğunluğun fikirlerini benimseyen biri olarak görmüşse de iktidarı yıllarında her zaman kararları kendisi vermiştir. Söz sahibi sadece kendisi olmasını istediği için bundan sonra başka partilerde veya kendi çalışma grubu hariç kimseyle çalışmamıştır14.
1983 seçim sonuçlarına göre oyların %45,14’ünü alan ANAP 211 milletvekili ile tek başına iktidar olmuş ve Özal tek başına iktidara gelmiştir. Böyle bir sonuç herkes için süpriz olmuştur.
2- BAŞBAKAN ÖZAL VE BİRİNCİ ANAP HÜKÜMETİ
Özal, ANAP’ı kurduktan 5,5 ay sonra iktidara gelmiştir. Birinci ANAP hükümetinde bakanlıklar herkes için süpriz olmuş, çoğu bakan beklediği bakanlıktan farklı bir bakanlık almıştır. Turgut ÖZAL Bakanlar Kurulu listesini hazırlarken hiçbir bakanla ön temasta bulunmadan bakanlıkları dağıtmıştır15.
Birinci ANAP hükümeti TBMM’den 115 red ve 65 çekimser oya karşılık 213 oyla güvenoyu almıştır. ANAP, TBMM’de ezici çoğunluğun verdiği rahatlıkla hızla kendi politikalarını uygulamaya koymuştur.
Mesut Yılmaz ilk hükümetin acemiler hükümeti olduğunu, kimsenin ÖZAL’ın haricinde bakanlık ve milletvekili deneyimi olmadığını, ÖZAL ne yapacağını, nasıl ve kimin yapacağını kendi kafasından tasarladığını ve ilk hükümetin tipik bir Özal hükümeti olduğunu belirtmiştir16.
Özal hükümeti ve parti üzerinde mutlak bir denetime sahip olmuştur. ÖZAL parti içi atamaları yapmadan önce partiye nadiren danışırdı. Makam ve mevkiler yakın dost ve ahbaplara verilmiş olup, bazı bakanlar bakanlık görevine getirildiklerini basından öğrenmişlerdir. Bir bakanın en önemli niteliği Başbakana sadakati olmuştur17.
Bu arada 25 Martta 1984 yerel seçimleri yapılmış , seçimlere 6 siyasi parti katılmış, yapılan yerel seçimler ile ANAP'ın önü tamamen açılmıştır. ANAP'ın aldığı oyla 54 il ve 328 ilçe belediye başkanlığı kazanmıştır. İstanbul, Ankara ve İzmir belediye başkanları ANAP'ın olmuştur.
3- 1987 MİLLETVEKİLİ GENEL SEÇİMLERİ
1986 yılında yaşanan siyasi yasaklar ve siyasi yasaklıların referandum sonucu siyasi yasaklarının kalkması ve temel sorunlarda yaşanan sıkıntılar Özal’ı erken seçim kararı almaya itmiş ve hemen seçim öncesinde öncelikle partisi lehine seçim yasasında değişikliğe gitmiştir. Yeni seçim yasası ile üst baraj (kontenjan) öngörülmüştür. Seçime 7 parti ve 72 bağımsız aday katılmıştır.
Yapılan seçimlerde Anavatan Partisi oyların %36.3’ünü alarak, meclisteki sandalyelerin %69,4’ünü (292 sandalye) kazanmıştır. Seçim yasasında yapılan değişiklik ile getirilen baraj nedeniyle Demirel, Özal hükümetini seçim yasası hükümeti olarak ifade etmiştir18.
ANAP’ın kazandığı seçim zaferi sonrası ANAP büyük kongresi yapılmış, Özal kongreye katılan delegelerin 1127’sinin oyunu alarak yeniden genel başkan seçilmiştir.
4- İKİNCİ ANAP HÜKÜMETİ
1988 yılında Özal siyasi sorunlardan uzak durmaya çalıştıysa da bu mümkün olmamıştır. Özal ekonomide vaat ettiği iyileştirmeleri yapamamış, enflasyonu bir türlü aşağıya çekememiştir. Muhalefetin baskısı giderek artmıştır. Her ne kadar Özal'ın partisi Mecliste büyük çoğunlukta olup istediğini yapma yetkisi de olsa parti içinde sağ kanadın baskısı hakim olmuştur. Özal yıl içerisinde ekonomide vaat ettiği iyileştirmeleri yapamamış, enflasyonla mücadelede başarısız olmuştur.
ANAP'ın birinci hükümetinde askerin baskısı üzerlerinde devam ettiğinden askeri hükümetten devralınan antidemokratik yasaların değiştirilmesi için hiçbir girişimde bulunulmamıştı. İkinci ANAP hükümetinde de bu konuyla ilgili olarak harekette bulunulmamıştır. Sendikalar Yasası, Yükseköğretim Yasası, Seçim Yasası, Siyasal Partiler Yasası, Ceza Yasası ve Türkiye Radyo Televizyon Kurumu'nun yönetimiyle ilgili yasa değişmemiştir. Bunlar Anavatan Partisi'nin oy kaybetmesine neden olmuştur19.
1989 yılında Özal, yerel seçimlere gitmeye karar vermiştir. Bu seçim kararı, Anayasa değişikliği gerektirdiği için referanduma gidilmiştir. Muhalefet ve basın referandumu, Özal için güven oylamasına dönüştürmüştür. Yapılan referandum önerisinin %65’e %35 reddedilmesi Özal’ın prestijini kaybetmesine neden olmuştur20.
Referandumda hayır çıkması halkın artık ANAP iktidarına karşı tepkisini göstermiştir. ANAP'ın, politik yaklaşımları tutucu ve baskıcı bir yapıda olmuştur. ANAP İktidarı döneminde Güneydoğudaki silahlı mücadele daha da genişlemiş, hatta Kuzey Irak'a yönelik birkaç sınır ötesi hareket düzenlenmiştir. Aynı dönemde terörle mücadele yasası altında çıkarılmış, yasanın 8. maddesi uyarınca yüzlerce düşünce adamı yargılanarak cezalandırılmıştır. Aynı paralelde baskıcı tedbirler devam etmiştir. ANAP iktidarına ilk somut tepki, 26 Mart 1989'da yapılan yerel seçimler olmuştur21
26 Mart 1989'da yapılan yerel yönetim seçimlerinde, iktidar partisi olan ANAP büyük bir oy kaybına uğramış, aldığı %21,8 oy oranı ile üçüncü parti olmuştur.
Mart 1989 yılı Mart ayı Özal iktidarı için siyasal açıdan olduğu kadar iktisadi açıdan da oldukça talihsiz bir ay olmuştur. İşçi sınıfı sokağa inmiş, anayasal haklarını kullanarak işverenlerin karşısına dikilmiştir. Bunun sonunda işçilere yarattığı artı değerin daha fazlası verilmiştir22.
Seçim başarısızlığının ardından Özal Bakanlar Kurulu'nda geniş çaplı değişikliğe gitmiştir.
1989 yılı yazında Türkiye görev süresi dolan Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in yerine kimin geçeceği yani Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kilitlenmiştir. Özal Meclis tarafından sekizinci Cumhurbaşkanı olarak seçilmiştir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
III- TURGUT ÖZAL’IN VİZYONU VE FELSEFESİ
Bu bölümde Özal’ın çok tartışılan devlet, toplum, Laiklik ve Muhafazakarlık, liberalizm, dış politika anlayışları üzerinde durulacaktır.
1- ÖZAL’IN DEVLET ANLAYIŞI
1983 genel seçimleri ve demokrasiye geçişin ilk adımlarıyla beraber "devletin küçültülmesi" gerektiği sesleri yükselmeye başlamıştır.
Özal başbakanlığı döneminde bu kutsal devlet anlayışına karşıt bir siyasi söylem geliştirmiştir. Özal sürekli olarak devletin insanlar için varolan bir cihaz, araç olduğunu belirtmiştir. Ona göre devletin esas görevi “bireylerin önündeki engelleri kaldırmak, bireylerin önünü açmaktır”23.
Özal kendi devlet felsefesiyle ilgili olarak sık sık seçilmişlerin atanmışlara olan önceliğinden bahsederek, askeri bürokrasiyi sivil siyasetin denetimi altına alma girişimlerinde bulunurdu. Özal’ın siyaset anlayışı farklılıklar taşımakla birlikte özünde Cumhuriyet Türkiye’sinin bürokratik yönetim geleneğiyle bağdaşır. Tanzimat’ta başlayan bürokratik modernleşme, Osmanlı ve Cumhuriyet iktidar seçkinlerinin devleti bir modernleştirme aygıtı görmeleri yüzünden, nitelik olarak değişikliğe uğrayarak bir tür bürokratik diktatörlüğe dönüşmüştür. Bunda modernleşme süreciyle birlikte, bürokratik kadroların “rasyonalist modernleşmeciliği” bir devlet misyonu olarak görmelerinin ve ayrıca toplumu bütünüyle sekülerleştirmeyi amaç edinmelerinin önemli etkisi olmuştur. Özal ise her ne kadar bürokratik gelenek içinden gelmiş olsa da, bürokrasinin bu baskıcı rasyonalist projesini benimsemiyordu. Geleneksel bürokrasiden uzaklaştığı ölçüde halka yaklaşıyordu. Bu tavır da Özal’ı demokratik bir konuma itiyordu24.
Özal her şeyden önce Devlet ile vatandaş arasındaki mesafeyi önemli ölçüde azaltmış, bu iki farklı siyasal düzeyi eşitleme yönünde önemli adımlar atmıştır. Ayrıca o Türk siyaset geleneğinin hikmeti efsanesi ve devletin vatandaşa önceliği anlayışını yıkmaya çalışmış ve Türk vatandaşına siyasal toplumun asil ve öncelikli biriminin kendisi olduğunu ve devletin onun için var olduğunu anlatmaya çalışan siyaset adamıdır25.
Özal devletle ilgili yeniden yapılanma çalışmalarını yetersiz bulmuş daha radikal düzenlemeler istemişti. Özal bunu gerçekleştirmek için öncelikle kendi kurmuş olduğu partide yeterli desteği bulmamış ve oylarla da halkın desteğini alamamıştır26.
Özal İzmir Ticaret Odası Meclis Salonu'nda yaptığı konuşmada devletçilikle ilgili görüşlerini; "Ekonomik kalkınmada devletin esas rolü, tanzim edici ve gelişmeyi teşvik edici olması, fertlerin ve kuruluşların ekonomik münasebetlerini düzenleyici, ihtilafların halli, ekonominin rahat çalışması için sık sık değişmeyen kaideler koyması ve engellerin kaldırılarak randımanın yükseltilmesidir. Devleti küçültmek mecburiyetindeyiz. Devletin küçülmesi demek, devletin bir şey yapmaması değil, tam tersine devlet küçük ama güçlü olmalıdır." şeklinde dile getirmiştir27.
Özal'ın devlet felsefesi de esasen devletçilik karşıtı bir ekonomik düzene dayalı olmuştur.
Özal'ın liderliğindeki ANAP'ın devlet anlayışı da geleneksel yapıdan farklılık göstermiş olup ANAP Parti Programı devletin yeniden yapılanması açısından önem taşımıştır ve parti programının 2. maddesinde devlet "Devlet başta vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünün korunması olmak üzere, yurdun savunması, emniyet ve asayişin sağlanması, adaletin temini, sosyal ve iktisadi faaliyet ve hizmetlerin en verimli şekilde yapılabilmesi maksadıyla yine millet tarafından kurulu müesseselerden meydana gelir. Devlet millet için vardır. Devletin millet ile bütünleşmesi esastır. Sosyal adalet, sosyal güvenlik ve sosyal yapının düzenlenmesi devletin başlıca görevleri arasındadır. İktisadi faaliyetlerde devlet genel olarak bütün millete hitap edecek altyapı mahiyetindeki hizmetlere yönelmelidir. Asıl olan devletin zenginliği sonucu milletin zenginliği değil, milletin zenginliği müessir, sürekli ve verimli bir şekilde yürütülmesidir. Bunun için açık, basit ve kolayca anlaşılır olmalıdır. Devlet ve faziletin hakim kılınması verimin geliştirilmesi hedefimizdir" şeklinde tanımlanmıştır.
Özal, Prens Sabahattin'in Adem-i merkeziyetçi düşüncesini benimsemiştir. Dünyadaki gelişmeler de yerel yönetimlerin güçlendirilmesi yönünde olmuştur. Yeni sağ politika, kamu gücünün özel sektöre devri, kamusal mekanizmaların tasfiyesini öngörmüştür. Bu amaç doğrultusunda yerel yönetim maliye sistemi ile yerel yönetim yapısı üzerinde köklü değişiklikler yapılmıştır. Yerel yönetim maliyesinde yerel yönetimlerin merkezi kamu kaynakları ile ilişkisi mümkün olduğunca en aza indirilirken, yerli- yabancı özel sermaye kaynakları ile ilişkilendirilmesi sağlanmıştır. Yeni sağ yaklaşımda öngörülen model; yerel yönetimler merkezi yönetim ilişkilerinin en aza indirilmesidir. Yerel yönetimin merkezi yönetim ile kesilen bağlarının yerini mali piyasalar ile özel sektörle kurulan bağlar almaktadır. Bunun sonucunda yerel yönetimlerin sermaye birikimine katkı işlevi genişlemiştir28.
ANAP Parti Programındaki devlet anlayışı klasik liberalizmin devlete vermiş olduğu; devletin iktisadi faaliyet alanlarından çekilip, iç ve dış güvenliği sağlaması gibi sınırlı devlet anlayışı ile aynı doğrultuda olmuştur. Ancak uygulamada bir paradoks yaşanmıştır. ANAP döneminde merkezi yapının gücü ve otoritesi devam etmiştir. Devlet iktisadi faaliyetlerde, özel sektörü kollamıştır. Teşvik ve fon uygulamalarıyla ekonomiye büyük ölçüde müdahalede bulunmuştur.
Özal, bürokrasiden gelmiş olmasına rağmen bürokrasiye karşı tavır almıştır. Bürokrasiyi kontrol etmeye çalışmış ve bürokratların, siyasal iktidarın denetim ve kontrolü altına alınması yönünde çalışmalarda bulunmuştur. Özal'ın bürokrasiye karşı ilk icraatı bakanlık sayılarını azaltmak olmuştur. Ayrıca bürokrasinin gücünü kırmak için KİT'leri özelleştirilmeye çalışmıştır; fakat bu dönemde yapılan özelleştirmeler istenilen düzeyde gerçekleşmemiştir.
Özal, kendine düşen alanda bürokratik geleneği tasfiye ederek otoriter bir mekanizma kurmaya çalışmış, kanun hükmünde kararnameleri de kullanarak başbakanlığı bir hizmet bakanlığına dönüştürmüştür.
ANAP, liberal bir ekonomik politika, serbest piyasa ekonomisi, teşebbüs özgürlüğü, devletçiliğin terk edilmesi yerel yönetimlere inisiyatif verilmesi, bürokrasinin azaltılması gibi görüşleri, muhafazakar bir görüntüyle savunarak iş başına gelmiş ve iktidarını sürmüştür29.
Dostları ilə paylaş: |