Çanakkale Savaşı’nda Yaşanmış Bir Hikaye Koca dere köyünde büyük bi sargı yeri kuruluyor


Tam şu anda ne oldu biliyor musun



Yüklə 382,23 Kb.
səhifə2/7
tarix03.01.2019
ölçüsü382,23 Kb.
#89290
1   2   3   4   5   6   7

Tam şu anda ne oldu biliyor musun


Amerikan International Herald Tribune gazetesi çok kısa aralıklarla yaşanan ancak farkında bile olmadığımız olayları sıraladı. İşte ilginç istatistikler:..

Her 2 saniyede
ABD'de birinin kana ihtiyacı oluyor. (Amerikan Kızılhaçı)

Her 6 saniyede


Dünyada biri sigaradan kaynaklanan hastalıklardan ölüyor. (Dünya Sağlık Örgütü)
Avustralya'da bir kişi Ebay alışveriş sitesinden bir şey alıyor. (The Age)
Dünyada biri trafik kazasında yaralanıyor veya ölüyor. (Make Road Safe)

Her 15 saniyede


Şili'deki dünyanın en büyük teleskoplarından biri gece gökyüzünü kareler halinde fotoğraflıyor. Genel panoramik görüntü 3 günde tamamlanıyor. (The Guardian)

Her 25 saniyede


ABD'de bir evde yangın çıkıyor ya da bir kişi haşlanıyor. (Health News Digest)

Her 26 saniyede


Amerikan devlet liselerinden bir kişi okuldan kaydını sildiriyor. (America's promise Alliance)

Her 30 saniyede


Dünyada biri intihara teşebbüs ediyor. (Dünya Sağlık Örgütü)
Çin'de sakat doğum gerçekleşiyor. (China Daily)
Diyabet hastası birinin bacağı kesiliyor. (U.S. News &World Report)

Her 35 saniyede


ABD'de bir çocuğun kaçırıldığı ve tacize uğradığı polis kayıtlarına geçiyor. (KansasCity.com)

Her 45 saniyede


Londra'nın Heatrow Havaalanı'nda bir uçak kalkıyor veya iniyor. (The Economist)

Her dakika


Dünyada bin kişi cep telefonu sahibi oluyor. (Thestar.com)
235 çocuk dünyaya geliyor. ( U.S Census Bureau)

Her 6 dakikada


Prime time saatlerinde televizyonda şiddet veya seks öğeleri içeren görüntüler gösteriliyor. (Parents Television Council)

Her 8 dakikada


Gelişmiş ülkelerde bir kadın yasadışı kürtaj sırasında hayatını kaybediyor. (Dünya Sağlık Örgütü)

Her 15 dakikada


İskoçya'da bir kişi kalp krizi geçiriyor. (İngiliz Kalp Sağlığı Vakfı)

Her 1 saat 44 dakikada


Hindistan'da bir kadın eşi tarafından işkenceye uğruyor.(The Guardian)

Her 2 saatte


Yeni Zelanda'da bir kişi kalça kemiğini kırıyor. (Osteoporosis New Zeland)

Her 10 saatte


ABD'nin Maine eyaletinde ehliyeti elinden alınan bir şoför kaza geçiriyor. (The Morning Sentinel)

Her gün
1.6 milyon yeni internet günlüğü (blog) oluşturuluyor. (Technorati)


6800 insana H.I.V virüsü bulaşıyor. (Birleşmiş Milletler)

Her ay
300 uzman hemşire Güney Afrika'dan ayrılıyor. (Dünya Sağlık Örgütü)


New York Metrosu'nda 130 milyon sefer düzenleniyor. (M.T.A)

Her yıl
Amerikalılar kişi başı 90 kilo sığır, tavuk ve balık eti yiyor. (The New York Times)



AĞLAYAN SECCADE...
Yorgunluğun verdiği ağırlıkla hemen uykuya dalmıştı.Bir iniltiyle uyandı adam.Etraf halen karanlıktı. İniltiyi rüya gördüğüne yordu. Dudakları susuzluktan çatlıyordu, öyle susamıştı. Işıkları yakmadan mutfağa gidip suyunu içti ve yatağına döndü. Tam uyumak üzereyken, aynı inleme sesi tekrar kulaklarını tırmalamaya başladı. Ama rüyamıydı uyanık mıydı farkında değildi. Sesin geldiği yöne doğruldu. O an rüyada olduğuna iyice emin oldu. Çünkü duyduğu sesin sahibi evin tek seccadesiydi.
Adam şaşırdı ve korkulu bir sesle
-İnleyen sen miydin?
-Evet dedi seccade
-Niçin ağlıyorsun?
Seccade yine içe işleyen bir sesle:
- Seni uykundan uyandıran susuzluğunu, doyuncaya kadar, su içerek giderdin. Oysa benim susuzluğumu giderecek kimsem yok!
- Nasıl susarsın, sen canlı bile değilsin dedi adam.
Seccade:
- Benim ihtiyacımda bir nevi sudur ama içtiğin değil. Benim susuzluğumu ancak tövbekar kulların gözyaşları giderir.
- Anlamadım dedi adam meraklı gözlerle seccadeye
- Ağlarım çünkü Allah'ın kulları; kabrinin aydınlığa ulaşmasını, karanlıklarda kalmamayı, o kutlu günde aydın olmayı isterler. İsterler de bu vakitte kalkıp iki rekat teheccüt namazı kılmazlar. Hep bakarım sana, bir günde kalkıp şükür için iki rekat namaz kılmazsın.
-Beni rahat bırak deyip döndü adam.

Seccade devam etti.
- Ey Allah'ın kulu; bak işte sabah namazının vakti geldi. Ezanlar; namaz uykudan hayırlıdır diye sesleniyor. Ah sabah namazı , ah bu sabah namazı ! Namazlar arasında müstesnadır. Hem kalbe hem de ruha hayat veren bir iksirdir o . Yetmiyor mu ? gece gündüz dünya için koşuşturduğun , Aziz ve Kahhar olan Allah'ın çağrısına neden icabet etmezsin!!!
Adam iyice sıkılarak:
-Ey seccadem, beni rahat bırak . Gündüz yeterince yoruluyorum, biraz daha uyuyayım deyip yatağın sıcaklığına bıraktı kendini.
- Seccade yılmadan adamı uyarmaya ve uyutmamaya uğraşıyordu.
- Demek ki sen dünyaya ahretten daha çok önem veriyorsun.
Adam iyice öfkelendi:
-Yeter artık lütfen konuşma diye bağırdı.

Seccade bu çıkışın karşısında önce sustu. Daha sonra sesini iyice alçaltarak ;
-Ah o fecir vaktindeki adamlar, ah o fecir vaktindeki adamlar dedi. Sen O nurlu peygamberin bu vakit için neler söylediğini bilmez misin. "Her kim ki güneş doğmadan ve batmadan evvel namazlarını eda ederse ateşe girmeyecek", " Ve yine O güzel insan "Kim şu iki namazı (sabah - ikindi veya sabah - yatsı) kılarsa cennete gider." Ve nihayet "Münafıklara en ağır gelen namaz sabah ve yatsı namazıdır. Onlar ki o iki namazdaki ecri bilselerdi sürüne sürüne giderlerdi…"
Bunun üzerine adam yatağından doğrulup;
-Haklısın sabah namazı gerçekten önemli dedi..
Seccade:
-Öyleyse kalk ve namaz kıl dedi.-Yarın inşallah , mutlaka kalkacağım ama bugün çok yorgunum dedi adam.

Seccade son bir ümitle ;
-Kişi Salih amellerin ne kadar büyük ecri olduğunu idrak edemezse tüm zamanlarda bu ameller zor gelir. Sorun uyumaksa, kabir de uykudan çok ne var! Gel sözümü dinle Ey Allah'ın Kulu!
Bu andan sonra adamda tek kelime duyulmadı. Seccade de bir süre sessiz kaldı. Adam uykuya devam etti.

Ama heyhat! Adam ömründeki en uzun uykuyu dalmıştı bile. Seccadenin son sözlerini duyamadı. O an seccade adamın öldüğünü anlayınca kısık bir sesle şunları söylüyordu.
-Ey tövbesini yarına erteleyen, bilir misin yarına çıkabileceğini !!!
Ölüm pusuda hep, biz dünya için günah işlerken. Süresi de kısıtlı. Gün gelip atar, farkında olmadan.

VE KİM BİLİR BUGÜN DE SENİN SON GÜNÜNDÜR!!!!
*****************
Kırmızı bisiklet

      Afacan çocuğun doğum günüdür ve annesinden bir kırmızı bisiklet ister.


 Annesi de ona bisikleti hak etmediğini ve hazreti İsa'ya günahlarını
 itiraf ettiği bir mektup yazmasını söyler.
 
     Çocuk odasına gider ve başlar yazmaya...
 'Mukaddes isa hazretleri, hep yalan söylediğim için affedin. Söz
 veriyorum bir daha olmayacak. Bugün benim doğum günüm ve sizden bir
 kırmızı bisiklet istiyorum'.
  
     Çocuk yazmayı bırakır ve sonra mektubu yırtar atar. Çünkü günahları o
 kadarcık değildir. ikinci mektubu yazmaya karar verir.
 'Mukaddes İsa hep yalan söylediğim ve annemi dinlemediğim için beni
 affedin. Bu bir daha olmayacak. Söz veriyorum. Bu gün benim doğum
 günüm. Sizden bir kırmızı bisiklet istiyorum.'
  
     Ve bu mektubu da yırtar, çünkü bunlarda işlediği bütün günahlar
 değildir. Ve başlar üçüncü mektuba. Yine olmaz ve afacan çocuk başka
 bir yol denemek için annesinden izin alır ve kiliseye gider.
  
    Bunu gören annesi çok sevinir ve yaramaz oğlunun akıllandığını
 sanar. Küçük çocuk kilisede küçük Meryem Ana heykelinin yanına gider
 ve sağa sola baktıktan sonra onu çantasına koyar ve eve götürür.
 Evde yine odasına çıkar ve İsa'ya son mektubunu yazar,
 
 
 
 

 'Bana kırmızı bisikleti al. Anan elimde rehin.'




Huzur Reçetesi

DR. HALUK NURBAKİ

Abdest ve namaz.
Binbir türlü sırla dolu olan mucizevi hediyeler.
Hiç abartmasız iddia ediyorum ki, bir gün gelecek inanmayanlar da abdest alacaklar.
Zaten gusül, bir bakıma bütün dünyada yaygınlaşmıştır.
Bu yazının ilk bölümünde, sizlere abdest ve gusûl sırasında ortaya çıkan 3 tıbbî mucizeyi açıklayacak, sonra da 5. sûrenin 6. âyetini inceleyeceğiz.
Abdest veya gusül vasıtasıyla:
1- Vücutta biriken elektronlar atılır ve bunun verdiği gerginlikler yok edilir.
2- Genel dolaşımdaki aksaklıklar giderilir ve "ihtiyarlama" hâdisesi yavaşlar.
3- Vücuda âit koruma sisteminin temeli olan lenf dolaşımı, en yüksek seviyede çalışır.Şimdi bunları tek tek ele alacağız.
STATİK ELEKTRİK DENGESİ:
Sağlıklı bir vücudun temel yapısı, statik elektrik dengesiyle çok yakından âlakalıdır. Havanın elektriğinden plastik giyim eşyalarına ve mobilyalara kadar birçok faktör, vücuddaki statik elektrik dengesini bozarak ciddi meselelere yol açar. Otomobilden inince veya bir koltuktan kalkınca, âdeta canlı bir kondansatör gibi fazla elektronlarla dolarsınız. Bu durum sizde sinirlilikten tutun da, yüzünüzün kırışmasına kadar birçok rahatsızlığa ve bunların yanısıra pek çok psikosomatik hastalıklara yol açar. Bu saydıklarımızın tek çaresi ise, abdest ve gusüldür. Bu yollarda fazla elektronlarını atan birçok kimsenin bir bebek yüzü gibi taze ve nurlu bir çehreye sahip olduğunu, bu gün hiç bir kimse inkâr edemiyor. Suyun bulunmadığı hallerde toprakla yapılan teyemmüm de abdest'in sağlık açısından sağlamış olduğu faydaları temin etmeye yeterlidir.
Bugün abdest'in mucizevî tesirlerinden habersiz olanlar, vücutlarındaki elektrostatik denge bozukluklarını gidermek için, akupunktur yoluyla kendilerini delik deşik ediyorlar.
GENEL DOLAŞIM:
Dolaşım kalbden dokulara, dokulardan da kalbe olmak üzere iki yönlü bir akış sistemidir. Bu akış, özellikle dokularda kıldan ince borular vasıtasıyla cereyan eder. İşte bu ince damar sistemi, iç çevresinde yakılamayan besin artıkları ve çeşitli sebeplerle daralır ve dokular beslenemez hâle gelir. Oysaki sağlıklı bir vücudda, bu damarların lastik gibi esnek ve daralmamış olması gerekir.
Peki abdest bunu nasıl sağlayacaktır?
Abdest veya gusûl sırasında derimize değen farklı ısıdaki su, kılcal damarların bir dalgalanmayla açılıp kapanmasını ve eğer varsa, tıkanmaya başlayan damarların açılmasını sağlar. Vücud dokularında biriken artık maddeler. genel dolaşıma geçer ve böylece dokularda büyük bir zindelik vücuda gelir.
Artık madde birikmeleri, vücudun en çok el, ayak ve yüz dolaşımında meydana gelmektedir. Bilindiği gibi abdest'te, bu noktaları hedef almıştır.
LENF DOLAŞIMI:
İnsan vücudunun temel korunma sistemi, beyaz kan dolaşımıyla olur. Bu dolaşımda vazifeli olan kılcal damarlar, Lenfosit dediğimiz beyaz kan hücrelerini, dokuların en ücra köşelerine kadar götürürler. Vücudun herhangi bir yerinde mikrop, yabancı madde ve özellikle kanser hücresi varsa, bu minik savaşçılar taşıdıkları kuvvetli zehirlerle onları öldürürler.
Kansere veya mikroplu hastalıklara yakalanmak, bu savunma sisteminin bir yerde teklediğine işarettir.
Çok yönlü ve karışık bir sistem olan lenf dolaşımında, kılcal damarların çok iyi çalışması ön şartlarındandır. Abdest ve gusûl, bu hususta akıl almaz nimetler sağlar.
Abdest sırasında el ve ayakların yıkanması, vücud merkezine uzak olan bu noktalardaki kılcal damarların dolaşım hızlarını arttırır. Ayrıcı lenf sisteminin en önemli bölgeleri olan yüz, boğaz ve burun yıkanması, bu sisteme bir masaj ve güçlendirme tesiri yapar.
Bu gün insan biyoloji konusunda söz sahibi olan bir uzmana, "lenf sistemimize nasıl canlılık kazandırırsınız?" diye sorsanız, ister Müslüman ister inkârcı olsun, size abdest almayı tarif edecektir.
5. Sûrenin abdest'i emreden 6. âyetinde:
"Ey iman edenler, namaz kılmaya kalktığınız zaman yüzünüzü, dirseklerinize kadar ellerinizi, -başınıza mesh edip- topuklarınıza kadar ayaklarınızı yıkayın. Cünüp iseniz, boy abdest'i alın…" buyurmaktadır.
Âyet, bundan sonra teyemmümü anlatır ve son bölümünde de abdest'in niçin farz kılındığını şu şekilde açıklar:
"Allah size bir güçlük çıkarmak istemiyor. Fakat sizi temiz kılmak ve size olan nimetlerinin tamamlamak istiyor. Umulur ki şükredersiniz."
Bu âyette geçen "nimetlerin tamamlanması" şeklindeki ifadeyi, modern tıp yeni anlamaya başlamış bulunuyor. Evet abdest almakla buraya kadar belirtmiş olduğumuz tıp harikaları gerçekleşmekte ve Cenab-ı Hakkın vermiş olduğu sağlık nimeti tamamlanmış olmaktadır.
VE NAMAZ:"Dinin direği" şeklinde belirtilen ibadet şekli.
İbadet ise, yine Kur'an'da belirtildiği gibi "yaratılışımızın sebebi".
Ancak dış görünüşünden mâhiyeti belli olmayan namazda, Allah'ı zikretme sırrının birbirinden farkı dereceleri tecelli eder ve namaz, "taklid namaz"dan "gerçek namaz"a, ondan da miraç hükmünde olan namaza kadar farklılık gösterir. Ve bu dereceye ulaşan kimse, "Allahüekber" diyerek namaza durunca, artık derisini yüzseniz farketmez. Nitekim Hz. Ali (R.A) efendimizin değişik harplerde aldığı 2 ayrı yara, onun namaza durmasından sonra ateşle dağlanmış ve kendileri acı duymak bir yana, namazdan sonra dağlama'nın yapılıp yapılmadığını sormuşlardır.
Namaz, sadece şekillerden ibaret kalmış olsa da, insana madde ve mânâda sayısız nimetler kazandırır.
NAMAZIN MADDÎ YAPIMIZDAKİ TESİRLERİ:
a- Göz merceklerinin kasılmadan görebildiği ve böylelikle rahatlayıp dinlendiği mesafe 1,5 metre civarındadır. Bu mesafe ise, namaz kılan kişinin secde yaptığı yere olan uzaklığıdır. Bilindiği gibi namazda, secde yapılan yere bakılır ve böylelikle farkında olmadan göz mercekleri dinlendirilir. Günde 40 rekat hesabı ile bu dinlenme takriben 1 saat tutar ki, bu nimet göz için bulunmaz bir sağlık reçetesidir.
b- Vücudun en zahmet çeken yerleri, eklemlerdir. Ve bütün eklemler, namaz motifi içinde yıpranmışlıklarını gidererek sağlıklarına kavuşurlar. Şunu açıkça belirtiyorum ki, namaz dışında hiçbir hareket rejimi, böyle bir fayda sağlayamaz. Ayrıca namazın bir ibadet disiplini içinde devamlılığı, eklemlerdeki bu huzuru ömrün sonuna kadar götürtür.
c- Kalbin çalışmasında ve hissî sistemlerle olan alâkasında, elektromanyetik eksenler, fevkalâde önemlidir. Namaz hareketleri sırasında bu eksenler, en ideal çizgilere gelir. Özellikle sağlıklı kişilerin günlük elektromanyetik tesirlerle, göğüs nahiyelerinde hissettikleri huzursuzluklara, namaz kılanlarda hemen hemen hiç rastlanmamaktadır.
RUHÎ TESİRLERİ:
a- Günde bir sâat kadar da olsa, dünya telâşesinden kurtulur ve namazın penceresiyle nefes alırız.
b- Namazlarımızı devam ettirmek için, âyet-i kerime'nin de emrettiği gibi aşırılıklardan ve dolayısıyla birçok günahtan uzak kalır, ihtiras ve buna bağlı streslerden büyük ölçüde kurtuluruz.
c- Namaz kılanlarda tevekkül duygusu, otomatik olarak gelişir. Ruh hastalıklarında önemli bir rolü olan vesveseler de (evhâm'lar) böylece giderilmiş olur.
NAMAZIN AHLÂKİ YAPIMIZDAKİ TESİRLERİ:
a- Namaz kılan insan, Cenab-ı Hakkın huzurunda okuduğu Fatiha'da verdiği "Yalnız sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz" andını, şuur altında yavaş yavaş geliştirerek ahlâkî yapılarını analiz ederler. Bu supanaliz hadisesi, başlangıçta kişiyi zorlamakta, fakat daha sonradan yerleşerek ahlâkı yüceltmektedir.
b- Namazı şeklen de olsa edâ edenler, secdeye kapandıkları için gururlarını kırarlar. Ahlâk açısından en tehlikeli hastalık gururdur ve bütün kavgaların, nefretlerin temelinde, nefsin bu zâlim hastalığı yatar. Namazı, bir ibadet ciddiyeti içinde devam ettirenlerin gururları, secdeye her vardıklarında mânevî bir hikmetle törpülenir. Sırf bu açıdan bile namaz, ahlâka temel olan bir ibâdettir.
c- Namaz, imanı kontrol eden titiz bir bekçidir. İmânda ortaya çıkabilecek aşınmalar ve zaaf, namaz kılanlarda görülmez. Bu yüzden imanın hastalıkları ve İslâmiyet'in temel yasakları olan riyâ ve yalan, karakter çizgimizden silinmeye başlar. Böylelikle Efendimizin "Müslüman yalan söylemez" hükmü, tecelli etmiş olur.

KUŞUN NASİHATI
Adamın biri bir gün tuzak kurarak küçük bir kuş yakalamış.Adam tam
kuşu kesip yemek üzereyken kuş konuşmaya başlamış.

"Bu kadar zamandır pek cok koyun,inek yedin doymadın.Şimdi 50 gramlık


bir kuşu yiyip de mi doyacak mısın sanki? Beni bırakırsan sana üç
nasihatte bulunurum,her zaman işine yarar.Birincisini elinde iken
söylerim,begenirsen bırakırsın ikincisini şu damın üzerinde ve
üçüncüsünü de şu ağcın tepesindeyken sölylerim,ne dersin?"

    Adam kuşun teklifini kabul etmiş ve birincisini söylemesini


istemiş.
Kuş:
  "Sana her söylenene inanma!"demiş. Adam, bu nasihatı begenmiş ve
kuşu bırakmış.Kuş damın üzerine cıkınca adam"ikincisini söyle bakalım!
demiş.
Kuş:
"Elinden kaçıp giden ve kaybettiğin şeyin arkasından boş yere şikayet
etme!"demiş.Adam bu nasihati de beğenmiş ve bu sırada  kuş ağacın
tepesine konup:

 "Hey adam ,benim karnımda tam 300 gram ağırlığında bir elmas parcası


vardı,onu kaçırdın!"deyince adam kendini yerden yere atıp kaçırdıgı
fırsat için dövünmeye başlamış.
Kuş:
Sana her söylenene inanma demiştim,ama nasihatımı tutmadın.Ben 50
gramlık bir kuş iken nasıl karnımda 300 gramlık elmas taşıyabilirim?
Ayrıca elinden kaçan fırsatların arkasından dövünme demiştim"
Bunun üzerine adam "hadi üçüncüsünü söyle "deyince  Kuş:

Sanki ilk iki ögüdümü tutmuş gibi üçüncüsünü istiyorsun.Corak topraga


atılan tohum yeşerir mi? Cehalet va ahmaklık yırtıgını hiçbir yama
kapatmaz " diye cevap cerip uçup gitmiş.

*********************

HALİL İBRAHİM BEREKETİ
Vaktiyle birbirini çok seven iki kardeş varmış....

Büyüğü Halil....



Küçüğü ise İbrâhim...

Halil, evli çocuklu.

İbrahim ise bekârmış...

Ortak bir tarlaları varmış iki kardeşin...

Ne mahsul çıkarsa, iki pay ederlermiş..

Bununla geçinip giderlermiş...

Bir yıl, yine harman yapmışlar buğdayı.

İkiye ayırmışlar....

İş kalmış taşımaya....

Halil, bir teklif yapmış :

İbrahim kardeşim ; Ben gidip çuvalları getireyim. Sen buğdayı bekle.

Peki abi demiş İbrahim...

Ve Halil gitmiş çuval getirmeye... .

O gidince, düşünmüş İbrahim:

Abim evli, çocuklu. Daha çok buğday lazım onun evine

Böyle demiş ve,

Kendi payından bir miktar atmış onunkine...

Az sonra Halil çıkagelmiş.

Haydi İbrahim...! Demiş, önce sen doldur da taşı ambara.

Peki abi...!

İbrahim, kendi yığınından bir çuval doldurup düşer yola..

O gidince, Halil düşünür bu defa:

Der ki:

Çok şükür, ben evliyim, kurulu bir düzenim de var.

Ama kardeşim bekâr.

O daha çalışıp, para biriktirecek. Ev kurup evlenecek.

Böyle düşünerek,

Kendi payından atar onunkine birkaç kürek.....

Velhasıl , biri gittiğinde, öbürü, kendi payından atar onunkine.

Bu, böyle sürüp gider.....

Ama birbirlerinden habersizdirler.

Nihayet akşam olur.

Karanlık basar.

Görürler ki, bitmiyor buğdaylar.

Hatta azalmıyor bile....

Hak teala bu hali çok beğenir.

Buğdaylarına bir bereket verir, bir bereket verir ki ...

Günlerce taşır iki kardeş , bitiremezler.

Şaşarlar bu işe...

Aksine çoğalır buğdayları.

Dolar taşar ambarları.

Bugün 'Bereket' denilince, bu kardeşler akla gelir.
bu bereketin ad:
halil ibrahim bereketidir....
*************

Ey ahiret kardeşlerim ve ey hizmet-i Kur'âniye de arkadaşlarım!

 

Bilirsiniz ve biliniz:




 Bu dünyada, hususan uhrevî hizmetlerde en mühim bir esas, en büyük bir kuvvet, en makbul bir şefaatçi, en metin bir nokta-i istinad, en kısa bir tarik-i hakikat, en makbul bir duâ-i mânevî, en kerametli bir vesile-i makasıd, en yüksek bir haslet, en sâfi bir ubudiyet, ihlâstır.

 

Ey kardeşlerim!



 

Mühim ve büyük bir umur-u hayriyenin çok muzır mânileri olur. Şeytanlar o hizmetin hâdimleriyle çok uğraşır. Bu mânilere ve bu şeytanlara karşı ihlâs kuvvetine dayanmak gerektir. İhlâsı kıracak esbabdan yılandan, akrepten çekindiğiniz gibi çekininiz. Hazret-i Yusuf Aleyhisselâm demesiyle, nefs-i emmâreye itimad edilmez. Enâniyet ve nefs-i emmâre sizi aldatmasın. İhlâsı kazanmak ve muhafaza etmek ve mânileri def etmek için, gelecek düsturlar rehberiniz olsun.

Yüklə 382,23 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin