Can/Can't Örneklerle İngilizce Ders Notları / Konu AnlatımıAdd a word Bir kelime ekleyin
Preposition nedir? Türkçe’de ki karşılığı ilgeçtir(edat). İlgeç, tek başına anlamı olmayan, sonuna geldiği sözle cümledeki diğer kelimeler arasında ilişki kuran kelime türüdür. Ancak ingilizce durum farklıdır. İngilizcede kelimeden önce kullanılır. Ki bu nedenle “presposition” ismi verilmiştir: Pre (ön) + position (konum). İngilizcede sıkça kullanılan preposition lar sayfa sonunda, türkçe karşılıkları ile verilmiştir. Öncesinde aşağıdaki grafiği inceleyebilir,preposition (ilgeç) hakkında fikir sahibi olabilirsiniz.
Resmin büyük halini görmek için üstüne tıklayınız. A preposition links nouns, pronouns and phrases to other words in a sentence. Edatlar isimleri, zamirleri ve öbekleri cümlenin diğer öğelerine bağlarlar. You can sit before (önünde) the desk (or in front of (önünde) the desk). The professor can sit on (üzerinde) the desk (when he's being informal) or behind (arkasında) the desk, and then his feet are under (altında) the desk or beneath (altında) the desk. He can stand beside (yanında) the desk (meaning next to (yanında) the desk), before (önünde) the desk, between (arasında) the desk and you, or even on (üzerinde) the desk (if he's really strange). If he's clumsy, he can bumpinto (içine doğru) the desk or try to walk through (içinden) the desk (and stuff would fall off (aşağı) the desk). Passing his hands over (üstünde) the desk or resting his elbows upon (üzerinde) the desk, he often looks across (karşıya) the desk and speaks of the desk or concerning (ilgili olarak) the desk as if there were nothing elselike (gibi) the desk. Because he thinks of nothing except (dışında) the desk, sometimes you wonder about (hakkında) the desk, what's in (içinde) the desk, what he paid for (için) the desk, and if he could live without (olmaksızın) the desk. You can walk toward (-e doğru) the desk, to (-e, -a) the desk, around (çevresinde) the desk, by (boyunca) the desk, and even past (geride bırakmak) the desk while he sits at (-de, -da) the desk or leans against (-e, -a) the desk. All of this happens, of course, in time: during (esnasında) the class, before (önce)the class, until (-e kadar) the class, throughout (boyunca) the class, after (sonra)the class, etc. and the professor can sit there in a bad mood [another adverbial construction]. Çekimsiz Fiiller Ders Notu DİKKAT : Çekimsiz fiiller daima temel fiilden önce yer alır. 1. Çekimsiz fiilden sonra gelen temel fiil her zaman YALIN durumundadır. 2. Çekimsiz fiiller mastar olarak yani to’ dan sonra kullanılmaz. 3. Olumsuz ya da soru cümlesi kurarken çekimsiz fiilden yararlanılır. 4. Olumsuz cümlede not ile birleşir, soru cümlesinde öznenin önüne gelir.
Can I go? (Gidebilir miyim?) 5. Çekimsiz fiiller de diğer yardımcı fiiller gibi not ile kaynaşırlar (can't, won't, mustn't vb.). Yalnızca may, had berter, would, rather, would sooner not ile kaynaşmaz. 6. Çekimsiz fiillerden bazılarının geçmiş zaman biçimi yoktur. Modern İngilizce’de kullanılan başlıca çekimsiz fiiller şunlardır:
MUST ve HAVE TO 1. ZORUNLULUK: Genellikle Türkçe’ye -meli, -malı, bazan da -mesi gerek biçiminde çevrilir. I must go. (Gitmeliyim - gitmem gerek, çünkü öyle istiyorum.) He must go. (Gitmeli, çünkü ben öyle istiyorum.) You must come early. (Erken gelmelisin, ben öyle istiyorum.) Must çekimsiz fiili şimdiki zamanda kullanılır ve geleceğe dönük bir zorunluluğu anlatır. Geçmiş zamanda kullanılan bir temel cümleye bağlıysa ve eğer söz konusu zorunluluk hâlâ devam ediyorsa, biçimi değişmeksizin kullanılabilir. I said he must be here before dinner. (Yemekten önce burada olmasını söylemiştim.) Ama eğer zorunluluk devam etmiyorsa, geçmiş zamanda MUST kullanılmaz. Yine zorunluluk belirten have to, must yerine kullanılır. Have to çekimli fiildir ve kuralsız fiil olarak (had-had) biçimleriyle her tense ile kullanılabilir. Anlam bakımından must'a benzerse de, küçük farklılıklar vardır. MUST: Konuşan kimsenin koyduğu zorunluluktur. HAVE TO: Dışardan gelen belli bir zorunluluk belirtir. You must go. (Gitmelisin, ben öyle istiyorum.) You have to go. (Gitmen gerekiyor, çünkü öyle gerekiyor, senden gitmen bekleniyor.) Have to ifadesinde, son sözcük olan to'dan sonra gelecek fiillerin de mastar durumda olmalarını gerektirir. Olumsuz ve soru cümlelerinde normal bir çekimli fiil gibi kullanıldığı tense'in yardımcı fiiliyle birleşir. I don't have to go. Do you have to go? He doesn’t have to go. Must ve have to olumsuz olarak kullanıldıklarında aralarındaki anlam farkı çeviride ortaya çıkar. I mustn’t go. (Gitmemeliyim. Gitmemem gerek.) I don't have to go. (Gitmek zorunda değilim.)
You must be tired. (Yorgun olmalısın.) That book must be interesting. (O kitap ilginç olmalı.) Tahmin bildirdiği zaman must, have to ile değiştirilemez. Olumsuz kullanıldığı zaman not ile KAYNAŞMAZ. You must not be tired. (Yorgun olamazsın, yorgun değilsin herhalde.) Soru cümlelerinde must yerine have to kullanılması daha yaygındır. Do you have to go? (Gitmen gerekiyor mu?) Yes, I da / Yes, I must.
Will çekimsiz fiili temel olarak gelecek zamanda yapılacak bir eylemi ve geleceğe dönük bir istekliliği anlatır. Konuşulan İngilizce’de yukarıdaki anlamda tüm şahıslar için will kullanılır. 1. Will gelecek zaman anlamında kullanıldığında daha çok değişen bir durum üzerine verilen kararı anlatır. it has started to rain, so I'll stay at home and read a book. (Yağmur başladı, o halde evde oturup bir kitap okurum.) 2. Won’t olarak kullanıldığında geleceğe dönük isteksizlik anlatır. He wo,ı't lend me any money. (Bana hiç borç para vermeyecek [vermek istemiyor]). 3. Will çekimsiz fiili soru cümlesinde hem gelecek zaman, hem de rica anlamı ifade eder. (Gelecek) Will he come with us tonight? (Bu gece bizimle gelecek mi?) (Rica) Will you öpen the window, please.(Lütfen pencereyi açar mısın?)
Yüklə 0,69 Mb. Dostları ilə paylaş: |