Canlılar varlıklarını sürdürebilmek için iletişim kurmak zorundadırlar. İnsanlar ilişkilerini iletişim ile sağlar. Hangi ortamda hangi yöneticiye sorarsanız sorun
Canlılar varlıklarını sürdürebilmek için iletişim kurmak zorundadırlar. İnsanlar ilişkilerini iletişim ile sağlar. Hangi ortamda hangi yöneticiye sorarsanız sorun ,insanların yaşadığı en büyük sıkıntının iletişimle ilgili nedenlerden kaynaklandığını göreceksiniz. İletişimin iyi olmaması nedeniyle, yöneticilerin çalışanlarıyla ve çalışanların kendi aralarında kurduğu ilişkilerde hayal kırıklığı ve gerginliğin yaşanması sık rastlanılan durumlardır.
Canlılar varlıklarını sürdürebilmek için iletişim kurmak zorundadırlar. İnsanlar ilişkilerini iletişim ile sağlar. Hangi ortamda hangi yöneticiye sorarsanız sorun ,insanların yaşadığı en büyük sıkıntının iletişimle ilgili nedenlerden kaynaklandığını göreceksiniz. İletişimin iyi olmaması nedeniyle, yöneticilerin çalışanlarıyla ve çalışanların kendi aralarında kurduğu ilişkilerde hayal kırıklığı ve gerginliğin yaşanması sık rastlanılan durumlardır.
İnsan, bireysel varlığını ve toplumsal ilişkilerini iletişim yoluyla sürdüren bir varlıktır. Bu açıdan iletişimin tarihi insanlık tarihi ile başlar. İlkel insanın tüm ihtiyaçlarını karşılamakta kullanılan ilkel yöntemler, iletişim gereksinimini gidermek içinde kullanılmıştır.
İnsan, bireysel varlığını ve toplumsal ilişkilerini iletişim yoluyla sürdüren bir varlıktır. Bu açıdan iletişimin tarihi insanlık tarihi ile başlar. İlkel insanın tüm ihtiyaçlarını karşılamakta kullanılan ilkel yöntemler, iletişim gereksinimini gidermek içinde kullanılmıştır.
İlk insanların mağara duvarlarına çizmiş olduğu resimler, Afrika yerlilerinin tamtamla iletişim kurmaya ve haberleşmeye çalışmaları hep bu iletişim gereksinimini gidermek içindir.
İletişim söz konusu olunca aşağıdaki soruları kendimize sormalıyız (Rowntree,2000):
İletişim söz konusu olunca aşağıdaki soruları kendimize sormalıyız (Rowntree,2000):
Neden iletişim kurmaya ihtiyacım var?
Kiminle /kimlerle iletişim içinde olmalıyım?
Hangi tür iletişim biçimini kullanmam daha uygun olur?
İletişime geçmemi engelleyen faktörler nelerdir?
İletişim kurma becerimi nasıl geliştirebilirim?
İletişimin tanımları İngilizce ve Fransızca da karşılığı olan “communication”, Latince de “communis” yani “ortak” kelimesinden gelmektedir.
İletişimin tanımları İngilizce ve Fransızca da karşılığı olan “communication”, Latince de “communis” yani “ortak” kelimesinden gelmektedir.
İLETİŞİM: İnsanların, toplu halde yaşamaya başlamalarından itibaren, toplumsal etkileşimlerde rol oynayan, sembolik mesajların karşılıklı ulaştırılmasıyla bazı anlamları aralarında paylaşmaları sürecidir.
Masterson ve Watson’a göre; ”İletişim, sayesinde dünyayı anlamlı kıldığımız ve bu anlamı başkalarıyla paylaştığımız insani bir süreçtir.”
Masterson ve Watson’a göre; ”İletişim, sayesinde dünyayı anlamlı kıldığımız ve bu anlamı başkalarıyla paylaştığımız insani bir süreçtir.”
İletişim, katılanların, bilgi/sembol üreterek birbirlerine ilettikleri ve bu iletileri anlamaya, yorumlamaya çalıştıkları bir süreçtir (Dökmen,1994,321).
İletişim, en kısa ve yalın haliyle haberin, bilginin yada en genel anlamıyla kültürün insan topluluklarına dağıtım olgusu olarak tanımlanır(Kaya,1985,1).
İletişimin çeşitli özellikleri vardır. Bu özellikler aşağıda özetlenmiştir (Turan,1994,44).
İletişimin çeşitli özellikleri vardır. Bu özellikler aşağıda özetlenmiştir (Turan,1994,44).
İletişim aynen tekrar edilmez, çünkü sürekli olarak değiştirilir.
İletişim dinamiktir, çünkü kendi kendine karmaşık bir düzen içinde oluşan mesajlardan çok aktif bir kişinin kasıtlı hareketlerinden oluşur.
İletişim daireseldir, çünkü kişiden diğerine olan anlam zincirini düz bir çizgi oluşturmaz, başladığı noktaya dönebilir veya daha önceki bölümleriyle yeniden kesişebilir.
İletişim devamlıdır. Çünkü, çok zaman kendi başına tek hareketten ziyade devam eden bir zincir oluşturmaya yöneliktir.
İletişim geri alınamaz, çünkü bir kere verilmiş bir mesajın etkilerinin alıcının dimağından hiç gelmemiş gibi silinmesi mümkün değildir.
İletişim karmaşıktır. Çünkü, değişik seviyelerde değişik kişisel kurumsal, sosyal ve kültürel anlamlar içerir.
İletişimin kurulmasında birkaç unsur rol oynar. Bunlar; kaynak(verici), kodlama,
İletişimin kurulmasında birkaç unsur rol oynar. Bunlar; kaynak(verici), kodlama,
mesaj, kanal(araç), alıcı , alıcının eşik değeri,alıcının şablonları, kod çözme ve geribildirimdir.
1- KAYNAK:
Kaynak (Verici) iletişimi başlatandır. Kaynak, mesajı iletilmek üzere veren, iletiler zinciri üreten, bir insan veya bir makine olabilir.
Kaynak, bir konuşmada konuşmacıyı, bir tebliğde sunanı, eserde yazarı, şiirde şairi, kitle iletişim sürecinde ise yayının veya mesajın üretimine katkıda bulunan kişi veya gurubu kapsar. İkna olayının olabilmesi için kaynağın bir takım özellikleri taşıması gerekmektedir. Bunlar; güvenirlilik, sosyo-demografik özellikler, empati gibi özellikler sayılabilir.
2-KODLAMA:
2-KODLAMA:
Kaynak iletmek istediği bilgileri bir dizi sembole çevirerek, sinyaller halinde kodlar. Kodlama olmadan, bilgilerin bir insandan diğerine nakledilmesi mümkün değildir.
Örnek: Duman ateşin göstergesidir.
Gazetenin kullanmış olduğu kod yazı, radyonun ki ses, televizyondaki ise ses ve görüntüdür.
3-MESAJ:
3-MESAJ:
Mesaj; ”Konuşmacı ile dinleyici veya kaynak ile hedef arasındaki ilişkiyi sağlayan unsurdur’’ (Gökçe,1993,52).
Harf, rakam, renk, ses, ses tonu, yüz ifadesi,(jest ve mimik) her türlü görsel ve işitsel işaretler, her türlü sözlü ve yazılı ifadeler kaynağın alıcıya ulaştırmak istediği duygu, düşünce ve davranışların kodlanmış halidir.
Bir mesajın istenilen amaca ulaşabilmesi ya da hedef kitle tarafından verilmek istenilen şekilde anlaşılabilmesi için şu özellikleri taşıması gerekir(Rigel,1995,142).
Mesaj, hedef kitlenin dikkatini çekecek şekilde kurgulanmalı ve sunulup dağıtılmalıdır.
Mesaj, hedef kitlenin dikkatini çekecek şekilde kurgulanmalı ve sunulup dağıtılmalıdır.
Mesaj; anlamı bozmadan aktarabilecek şekilde hem kaynağı, hem hedef kitlenin ortaklaşa sahip oldukları yaşam deneyimlerini ifade eden işaretlerle verilmelidir.
Mesaj, hedefte ihtiyaç uyandırmalı ve bu ihtiyaçların karşılanıp giderilmesi için bir şeyler önermeli ve yol gösterici olmalıdır.
İhtiyaçların giderilmesinde ileti ile önerilen yol bireyin içinde bulunduğu grup normuna uygun düşmelidir.
4-KANAL:
4-KANAL:
Kanal; kaynakla alıcı arasındaki mesajın aktarılmasını, geçmesini sağlayan yoldur.
Bu kavramın içine ışık ve ses dalgalarından iletişim araçlarına kadar mesajı aktaran tüm yollar girer ( Köknel,1986,51). İletişimde kanal, önemli işlevi olan unsurlardan biridir. Kanal olmadan iletişimin olması mümkün değildir. Yüz yüze iletişimde kişinin bedeni, yüzü, giysileri ve sesi kanal olarak nitelendirilirken, kitle iletişiminde ise gazete, radyo ve televizyon birer kanaldır.
5-HEDEF (ALICI):
5-HEDEF (ALICI):
Vericinin mesajını algılayan kişi alıcıdır. Alıcının işlevi vericinin karşıtıdır.
Alıcının gelen mesajı alabilmesi için, mesajı almaya hazır olması gerekir. Alıcının örneğin; yüz yüze iletişimde dinlemesi, telefonu veya faksı açması, televizyon veya radyonun düğmesini çevirerek mesajı almaya hazır olması gerekir.
Mesajın algılanmasında alıcının içinde bulunduğu psikolojik durumun, vericiye ait ön yargılarının, eşik değerlerinin ve şablonlarının da rolü vardır.
6-GERİBİLDİRİM (FEEDBACK)
6-GERİBİLDİRİM (FEEDBACK)
Geri besleme ya da yansıma olarak da ifade edilebilen feedback iletişim sürecinin son aşamasıdır. Feedback, kaynağın gönderildiği mesaja karşılık hedef kitlenin verdiği cevap mesaj olarak tanımlanabilir (Cüceloğlu,1995,78).
Geribildirimler birkaç şekilde olabilir.
Karşıdakine bakış şekli
Kişinin beden hareketleri
Kişinin sözlü olarak söyledikleri
Bütün bunların hepsinin beraber ortaya konması
Sessiz kalma
İLETİŞİMDE ALGININ ROLÜ:
İLETİŞİMDE ALGININ ROLÜ:
Algılarımız bize dış dünyadaki olaylar, nesneler ve insanlarla ilgili bilgi sağlar. İnsan organizması dış dünyadan gelen mesajları duyu organlarıyla alır ve beynin ilgili bölgesine iletir. Farklı algılamalar insanların birbirleri ile ilişkilerini belirler.
Örneğin: ”Dikkatli ol” mesajının algılanması kimden geldiğine göre (annesinden, doktorundan, amirinden, rakibinden) değişir.
Alıcı, kendisine ulaşan sözcükleri, gördüğü hareketleri ve olayları kendi değer yargılarının ve çevre baskılarının etkisi altında kalır. Aynı mesaj, bir aile toplantısında başka, cenazede başka algılanabilir.
ÖRNEK: İşine aksatmadan erken gelen bir memurun yöneticisi tarafından takdir edilmesi onun gururlanmasına, mutlu olmasına sebep olurken, çevresi bu davranışı “müdüre yaranma” diye değerlendirilebilir. Burada erken gelme davranışını bırakarak grup dayanışmasına geçebilir.
İnsanların algılama sürecine etkisi olan bir diğer süreç onlara ilişkin yaptığımız kategorizasyonlardır. Diğer insanları onların algıladığımız çeşitli özelliklerine bağlı olarak (yaş, cinsiyet, giyim tarzı, duruşu, konuşması)belli sınıflara sokarız. İletişim kurarken sahip olunan bu önyargılar iletişime yön verir. Çoğu zaman kontrol edilmesi daha güç olan beden dilinde algılanır ve böylece iletişimi olumsuz etkileyebilir.
İnsanların algılama sürecine etkisi olan bir diğer süreç onlara ilişkin yaptığımız kategorizasyonlardır. Diğer insanları onların algıladığımız çeşitli özelliklerine bağlı olarak (yaş, cinsiyet, giyim tarzı, duruşu, konuşması)belli sınıflara sokarız. İletişim kurarken sahip olunan bu önyargılar iletişime yön verir. Çoğu zaman kontrol edilmesi daha güç olan beden dilinde algılanır ve böylece iletişimi olumsuz etkileyebilir.
Algılama ile ilgili olarak sözü edilmesi gereken bir diğer faktör hale etkisidir. Hale etkisi bir kişinin diğer bir kişi veya olayı tek bir olumlu özelliğinden dolayı tümden olumlu veya tek bir olumsuz özelliğinden dolayı tümden olumsuz değerlendirilebilmesidir.
ÖRNEK: Bir çalışanı veya öğretmeni düşünelim, tam zamanında geliyor ve çok düzenli, insanlarla ilişkilerinde kendi fikirlerinde ısrar eden sivrilikler yapmıyor. Bireyin sadece bu konulardaki dakikliği, başka konularda başarılı olmasa da algılanmada pozitif yönde etki edebilir.
İLETİŞİMDE DUYGULARIN ROLÜ:
İLETİŞİMDE DUYGULARIN ROLÜ:
Duygular yaşamımızda büyük yer tutar. Çünkü dış dünyayı algılama biçimimizi ve ona nasıl tepkide bulunacağımızı belirler.
ÖRNEK: Depresyon da olan biri etrafında olan bitene olumsuz yönden bakar ve ortamdaki işaretleri yanlış değerlendirebilir. Sevinçli olduğumuz bir günde başımıza gelen tersliklere daha hoşgörülü bakabiliriz. Çok sevdiğimiz birinin hatalarını görmeyebiliriz. Mutluysak mutlu olmanın işaretlerini sergileriz, örneğin, gülümseriz, sosyal etkileşime girmek isteriz.
Verici ve alıcının içinde bulunduğu duygusal durum mesajın verilmesini etkilediği gibi yorumlanmasını da etkiler. Özelikle korku ve kızgınlık duyguları vericinin ses tonu ve beden dilini kullanmada farklı vurgulara neden olacağı gibi, alıcının da mesajları gereksiz yere tehdit edici mahiyette algılayıp yorumlanmasına sebep olabilir.
İLETİŞİMDE KÜLTÜRÜN ROLÜ:
İLETİŞİMDE KÜLTÜRÜN ROLÜ:
İletişim söz konusu olduğu zaman, kültürler arasında büyük farklılıklar oluşur. Bu nedenle vericinin mesajları farklı anlamlara ve yorumlara yol açabilir.
Anlamla ilgili engeller: Sözcükler farklı kültürdeki insanlara farklı anlamlar ifade edebilir. Örneğin Türkçede birbirine yakın iki insanın karşılıklı konuşmayı başlattığı ‘’Ne var ne yok” cümleciğinin karşılığı İngilizce de yoktur.
Algılama farklılıklarıyla ilgili engeller: Farklı dillerde konuşan insanların dünyayı algılaması da farklı olur. Bir ülke insanı, kullandığı çevre ile ilgili bir çok farklı sözcükler üretir ki bu sözcüklerin diğer kültürlerde yeri yoktur.
İLETİŞİMDE ÇEVRESEL FAKTÖRLERİN ROLÜ:
Bir ortam içinde mobilyaların düzenlenişi, oturma düzeni gibi fiziksel çevre unsurları da iletişimi etkiler. Örneğin; yumuşak koltukların, güzel halıfılekslerin olduğu odalar öğretmenleri rahatlatır. Bunun yanında bir ortamdaki insanların oturma düzenleri de kimin kiminle daha fazla etkileşime gireceğini belirlemede önemli olabileceği gibi, etkileşimin nasıl olacağını belirleyebilir.
İLETİŞİMDE KİŞİSEL ÖZELLİKLERİN ROLÜ:
İLETİŞİMDE KİŞİSEL ÖZELLİKLERİN ROLÜ:
1-CİNSİYET:
Sosyal etkileşimlerde karşımızdaki kişinin kadın veya erkek oluşuna bağlı olarak onlara farklı biçimlerde tepkide bulunabilir veya onlardan farklı davranış beklentileri içinde olabiliriz.
Kadınların beden diline yönelik olarak, örneğin daha fazla gülümsedikleri, daha az kişisel alan kullandıkları, daha fazla göz teması kurdukları saptanmıştır. Ayrıca kadınlar daha açık, ifade edici ve yakın davranmaktadır. (Depaulo&Friedman,1998).
2-FİZİKSEL GÖRÜNÜM:
2-FİZİKSEL GÖRÜNÜM:
Diğer insanların fiziksel görünümü onlara karşı davranışlarımızı ve iletişim kurma biçimlerimizi etkileyebilir.
Genel kanı fiziksel yönden çekici olmanın ilişkiler üzerinde olumlu etkisi olduğudur.
Kısacası, fiziksel görünüm birbirini hiç tanımayan kişilere olan ilk tutumları olumlu yönde etkileme özelliği olsa bile, diğer özeliklere kıyasla (bilgi düzeyi, kişilik, sosyal beceriler vb.)uzun vadeli ilişkileri olumlu yönde etkileme özelliği sınırlı görünmektedir.
3-KİŞİLİK YAPILARI:
3-KİŞİLİK YAPILARI:
Kişilik yapıları üzerinde sürdürülen çalışmalarda kişilerarası iletişimi etkileyebilecek önemli boyutlar arasında nevrotiklik ve içe dönüklük alınabilir. Her insan nevrotik olma ve olmama uçları arasında kalan bir çizgi üzerinde belli bir yerde bulunur.
Önceden gördüğümüz üzere algı, iletişimi etkileyen önemli faktörlerden birisidir. Nevrotik bireylerin insanlarla olan etkileşimlerinde olumsuzluklara odaklanmaları olasıdır. Yüksek düzeyde nevrotik bireylerin daha fazla kişisel çatışma yaşadıkları gözlenmiştir.
Kişilerarası iletişimde etkisi olabilecek diğer bir kişilik özelliği dışa dönüklük/içe dönüklüktür. İçe dönükler iz bırakabilecek olayları (bir araba kazası, bir arkadaş toplantısında yaşanan utandırıcı bir durum,sarhoş olma gibi)daha fazla hatırlar ve etkisinden kurtulayamayabilirler. Dışa dönükler ise bu tür olayları daha çabuk unutup, kolayca yaşamlarına devam edebilirler.
Bazı insanlar bir şey sorulmadıkça konuşmayı başlatmaz veya olabildiğince kısa keserler. Bazıları ise sadece belli ortamlar da konuşurlar. Kişi ne derece içe dönükse iletişim kurmak için o derece az ihtiyaç duyarlar veya iletişime az önem verirler.
Bazı insanlar bir şey sorulmadıkça konuşmayı başlatmaz veya olabildiğince kısa keserler. Bazıları ise sadece belli ortamlar da konuşurlar. Kişi ne derece içe dönükse iletişim kurmak için o derece az ihtiyaç duyarlar veya iletişime az önem verirler.
4- GEÇMİŞ DENEYİMLER:
4- GEÇMİŞ DENEYİMLER:
Kişiler duymak istedikleri şeyleri duyarlar. Geçmişteki tecrübeleri yüzünden, benzer durumlarda aynı mesajları duymayı veya mesajı veren kişi olarak verdikleri aynı mesajın daha önceki gibi algılanmasını beklerler. Örneğin, yaptığı iş sürekli olarak tenkit edilen bir insan bir defasında yaptığı iş karşısında, samimi bir övgü bile alsa bile inanmakta güçlük çeker, alay edildiğini sanabilir.
5-DAVRANIŞ BİÇİMLERİ:
5-DAVRANIŞ BİÇİMLERİ:
Kişiler birbirleri ile iletişim kurmada farklı davranış şekillerini benimserler. İletişim kurma sürecinde insanlarda üç çeşit davranış ayırt edebiliyoruz.
Güvenli (assertive)
Saldırgan (agresif)
Pasif (nonassertive)
GÜVENLİ DAVRANIŞ BİÇİMİ:
Güvenli davranan kişi aktiftir. Hareketleri dolaysız ve dürüsttür. Kendine ve başkasına karşı saygılıdır. Güvenli davranan kişi istekler, ihtiyaçlar ve doğruluk konusunda diğer insanlarla her zaman eşit olmayı teşvik eder. Dinleyerek, müzakere ederek, ilişkiler kurarak daima “kazan-kazan ” ilişkisini benimser.
GÜVENLİ DAVRANAN KİŞİNİN BEDEN DİLİNİN İFADESİ AŞAĞIDA VERİLMİŞTİR:
GÜVENLİ DAVRANAN KİŞİNİN BEDEN DİLİNİN İFADESİ AŞAĞIDA VERİLMİŞTİR:
Bedeni diktir, rahat bir duruş sergiler.
Omuzlar diktir fakat az hareketlidir.
Oturuşta bacaklar bitişiktir.
Eller açık ve az hareketlidir.
Başla tasdik gerektiğinde yapar.
Düşünceli bir duruşu vardır.
Bakışları karşısındakini önemser niteliktedir.
Ses akıcıdır, rahattır, alçalmalar ve yükselmeler yoktur.
Komik olaylarda yerinde güler.
PASİF DAVRANIŞ BİÇİMİ:
PASİF DAVRANIŞ BİÇİMİ:
Pasif davranışın verdiği mesaj aşağılık duygusudur. Güvenli olmayanlar başkalarının istek, ihtiyaç ve doğrularının kendininkinden daha önemli olduğu görüşünü benimser. Bu tarz davranış çıkar ilişkisi açısından ”kaybet-kazan” olarak açıklayabiliriz. Anne ve çocuk arasındaki ilişki buna örnek gösterilebilir.
Hem pasif hem de dolaylı davranır.
Başkalarının istek ve duygularını ön plana alır.
Vücudu yığılmış gibi durur.
Yüz hatları uzamış gibi ve çene sarkıktır.
Bacaklar rasgele bırakılmıştır.
Eller devamlı hareketlidir.
Omuzlar çekmiş gibidir.
Ses tonunda huzursuzluk vardır.
Sinirli bir gülüş sergiler.
Genelde vurguyu cümlenin sonuna koyar.
Soru sorar gibi konuşular.
Alt dudağını ısırırlar.
SALDIRGAN DAVRANIŞ BİÇİMİ:
SALDIRGAN DAVRANIŞ BİÇİMİ:
Saldırgan davranış oldukça karmaşık bir tablo gösterir. Bu kişiler aktif veya pasif yolla saldırgan olabilirler. Bu davranışın üstünlük duygusu veya saygın olmayan bir ifadesi vardır. Uyumlu davranamazlar. Diğer insanların doğrularını(yararlarını) ön plana çıkarmaz, ”kazan-kaybet” ilişkisini hedeflerler.
Beden duruşu dik ve gergindir.
Omuzlar arkaya çekik ve hareketlidir.
Dudaklar gergindir.
Oturuş, gergin, öne doğru eşik ve hareketlidir.
Başla tasdik etme keskin ve hızlı olur.
Kaşlar çatıktır.
Bakışlar öfkeyi ifade eder.
Yüz aşırı kızarır.
Ses tonu emir verir gibidir.
6-İLETİŞİMDE EĞİTİMİN ROLÜ:
6-İLETİŞİMDE EĞİTİMİN ROLÜ:
Eğitim sözcüğüyle burada kastedilen sadece okullarda verilen eğitim değildir. İnsan doğduğundan itibaren önce çevresi ondan sonra da o çevresiyle iletişim kurar. Bu iletişim süreci içinde yaşamla ilgili birçok konuda eğitilir. İçinde bulunduğu toplumun kurallarını, değer yargılarını çevre ile kurduğu iletişim içinde öğrenir.
İletişim eğitimle elde edilmiş dil ve terminolojiyle sürdürülür. Bireyin ait olduğu ortam ve toplumun geçerli dili, konuşma tarzı, şakaları, takdim tarzı, beden dili tamamen içinde yaşanan toplum tarafından öğretilmiş veya bireyin yaşarken öğrendiği nitelikler olup iletişim kurmada önem kazanır.
İnsanlar arasındaki iletişim sözlü ve sözsüz olmak üzere iki şekilde yürütülür.
İnsanlar arasındaki iletişim sözlü ve sözsüz olmak üzere iki şekilde yürütülür.
SÖZLÜ İLETİŞİM:
A-KONUŞMA: Uyuduğumuz zamanın dışında kalan süreç içinde konuşmanın, yaşamımızda önemli bir yer işgal ettiğini görüyoruz.
Konuşma insanlar için günlük gereksinimdir. Konuşmanın etkili olmasında birçok faktör vardır. Bunlar; ses tonu, sözcüklerin seçimi, vurgu, içerik, simgesel dil ve mizahın kullanımı, hız telaffuz, ses perdesi, hedefe yönelik konuşma, üslup-tarz, anlamlılık, zihinsel etkinlik ve kalıplardır. Bunların birkaçına sırayla bakalım.
1- SES TONU:
1- SES TONU:
Konuşmanın temelinde doğal olarak ses bulunur. Çünkü vericiden alıcıya mesajı ulaştıracak olan sestir. Konuşmada sesin yüksek veya alçak oluşu, tonlama, vurgulama, akıcılık, işitilebilirlik, tınlama gibi farklılıklar mesajın anlaşılmasında olumlu veya olumsuz rol oynar.
Ses tonu konuşmanın içeriğine de işaret eder, kızgınlık, sevinç gibi duyguları dinleyene aktarır.
İletişim alanında çalışan uzmanlar, sesin yüksek ve alçak tonlarda beraber kullanılmasıyla daha etkili olacağının altını çizerler. Çünkü monoton bir ses makine gibidir, yaşamı aksettirecek duyguları içermez. Cümlelerin sonuna doğru yapılan vurgular bu konuda daha çok yardımcı olur.
Konuşma sırasında, solunum sistemi gerektiği gibi kullanılmalıdır. Bunun için doğru soluk almasını öğrenmek gerekir.
2-SÖZCÜKLERİN SEÇİMİ:
2-SÖZCÜKLERİN SEÇİMİ:
Sözcükler, insanın içinde doğduğu kültürün (aile kültürü, sokak kültürü vb.) sahip olduğu dilin tekrar tekrar duyulmasıyla öğrenilir. iki insanın iletişim kurmaları için aynı sözcük kalıplarına sahip olmaları gerekir. Bu da aynı dili konuşmayan kişilerin iletişim kurmalarını engeller ve ortak olan beden dili kalıplarına başvurmalarına neden olur.
Etkili sözlü iletişimde kullanılan sözcüklerin anlamlarının açık olmasına dikkat edilmelidir.
Konuşmalarda teknik sözcükler veya jargon kullanılması farklı mesleklerden veya alanlardan olan kişilerin konuyu anlamamalarına sebep olabilir.
Türkiye’de sık rastlanılan durumlardan biri batı kaynaklı sözcükleri Türkçeye uyarlayarak kullanmaktır. Bu tür sözcüklerle oluşturulan tümceler özellikle bu yabancı dili kullanmayan kişilerin verilen mesajı anlamalarında zorluk yaşamalarına neden olabilir.
3- VURGU:
3- VURGU:
Konuşurken veya sesli okurken bazı sözcüklerin veya sözcüklerdeki bazı hecelerin daha baskılı ve şiddetli olmasına vurgu denir(Önen,1998).
Örneğin, yer adlarında vurgu genellikle ilk hecelerde bulunur. Vurgu sayesinde mesaj belirginleşir.
4-KONUŞMANIN İÇERİĞİ:
Etkili sözel iletişim için, daima açık sözcükler kullanılmalıdır. Fazla teknik veya farklı cümleler kullanılmamalıdır. Dinleyicinin yaş, eğitim, kültür seviyesine mutlaka dikkat edilmeli ve uygun konuşma içeriği hazırlanmalıdır. Eğer dinleyiciler konuya yabancı iseler, örnek olay ve detaylar verilerek anlamaları sağlanabilir.
5-SİMGESEL DİLİN KULLANILMASI:
5-SİMGESEL DİLİN KULLANILMASI:
Mecaz, teşbih (benzetme), abartma, alay ve buna benzer simgeler konuşmaya renk katar ve anlamı kuvvetlendirir. Mecaz, bir sözcüğü gerçek anlamı dışında kullanmaktır. Kültürle yakından ilişkilidir. Örneğin, Türk kültüründe kızılan bir insana “domuz” demek bir başka kültürde aynı değerlendirmeyi vurgulamaz.
6-KONUŞMADA MİZAHIN KULLANILMASI:
Konuşmadaki espriler dinleyenlerin dikkatlerini toplayabilir ve konuşmaya renk katar. Ama zorla yapılmış, dinleyenlere uymayan veya onların anlamadığı bir mizah konuşmanın tüm etkisini yok edebilir. Bu nedenle mizah kullanılacağı zaman dinleyicilerin durumu, konuşmanın içeriği dikkate alınmalıdır.
7-KONUŞMA HIZI:
7-KONUŞMA HIZI:
Konuşmada farklı hız kullanılarak dinleyenlerin dikkatlerini sürdürmeleri sağlanabilir.
Etkili bir konuşmada, konuşma hızının dakikada 120-150 kelimeyi geçmemesi gerekir.
Bundan daha hızlı konuşmada, insanlar söyleneni anlamak yerine konuşmacının ne kadar hızlı konuştuğuna yoğunlaşırlar. Ancak etkili bir konuşma biçiminde ana mesajın verilmesine doğru, hız biraz artırılır. Ana mesaj verilir verilmez, hız kesilerek birkaç saniye bu mesajın sindirilmesine izin verilir. Konuşmada, çok hızlı konuşmak kadar, çok yavaş konuşmak da etkililiği azaltacaktır.
Ayrıca ”eeeee ” gibi sesler çıkararak veya hiç ses çıkarmadan donup kalmak gibi aralıkları doldurmayı sağlayan duraksamanın da olması dinleyiciyi sıkacaktır.
B- ETKİLİ DİNLEME:
B- ETKİLİ DİNLEME:
Dinleme sözel mesajlardan bilgi ve fikirleri alma ve özümleme sürecidir(Smith,1986).
Karşımızdakini anlamak için dinlemeyi bilmek gerekir. Dinlerken bir sorun, zihnimizin konuşmacının konuşmasından daha hızlı çalışmasıdır.
Burada ne kadar iyi dinleyici olduğumuzu kontrol edelim.
Dinlerken aynı zamanda ne söyleyeceğinizi düşünür müsünüz?
Karşınızdakinin söylediklerini kendi bildiğinizi esas alarak mı dinlersiniz?
Dinlerken çevre faktörleri konsantrasyonunuzun dağılmasına neden olur mu?
Dinlerken sıkıldığınız zaman vücut diliniz bunu belli eder mi?
Karşınızdakinin sözünü bitirmesine izin vermeyip onun yerine cümleyi tamamlar mısınız?
Bu sorulara genellikle ”evet” cevabı veriyorsanız dinleme ile ilgili problemler yaşamanız olasıdır.
Etkili dinlemenin dört temel noktası vardır:
Etkili dinlemenin dört temel noktası vardır:
1- Bütün bedeniyle dinlemek:
Etkili dinleme insanın sadece kulakla dinlemesi değil bütün bedeniyle dinlemesidir. Böyle bir dinlemede konuşmacının sözlü olarak ifade ettiklerinin ötesinde bedenin verdiği mesajı da algılamak mümkün olur.
2- Gerektiğinde soru sormak üzere dinlemek:
Konuşmacının konuşmasını dikkatle dinleyerek anlaşılmayan tarafların aydınlanması için gerekli soruları sorarak, dinlerken anlamayı sağlamaktır.
3- Geribildirim vererek dinlemek:
Dinlerken konuşmacıyla göz teması kurmak ve konuşmacıya beden diliyle geribildirim vermektir. Yani dikkat ettiğinizi ve olaya onun açısından bakmaya çalıştığınızı bilmesini sağlamalısınız.
Konuşmacının söylediğini kendi sözcüklerinizle tekrarlayabilirsiniz.
Konuşmacının söylediğini kendi sözcüklerinizle tekrarlayabilirsiniz.
Konuşanın söylediğini özetleyebilirsiniz.
Anlamadığınız noktalarda daha fazla şey anlatmasını isteyebilirsiniz.
Konuşmacının konuşmasına uygun eklemeler yapabilirsiniz.
Çeşitli sesler kullanarak (mmm,hıhı,gibi)dinlediğinizi gösterebilirsiniz.
Söylenenleri hatırladığınızı gösterebilirsiniz.
4- Önemli olan kısımları not almak :
Etkili dinlemenin bir göstergesi de bireyin elindeki kağıda gerekli notları almak veya dağıtılmış olan konuşma metninin gerekli yerlerine işaret koymaktır.
Dinlemeye zihnen ve bedenen hazırlanın:
Dinlemeye zihnen ve bedenen hazırlanın:
Eğer başkalarına da açık bir konuşma dinleyeceksiniz konuşma başlamadan önce yerinizi bulun ve belirleyin. Konuyla ilgili bildiklerinizi hatırlamaya çalışın.
Dikkatinizi konuya vererek konsantre olun:
Aynı anda birden fazla şeye konsantre olamazsınız. Başarılı dinlemenin temel şartı dikkati konu üzerinde toplamaktır.
Duygularınızı kontrol edin:
Konuşan hakkında önyargılarımızı bir tarafa bırakmalısınız. Olası duygusal tepkilerinizi kontrol altına almaya çalışın. Konuşmacının giyim ve konuşma tarzı, kullandığı sözcükler, davranış biçimi gibi detaylara takılmadan anlatılanı dinleme ve anlamaya çalışmalısınız.
Konuşmacının vereceği mesajı sonuna kadar dinleme sabrını göstermelisiniz:
Konuşmacının mesaj verme tarzına göre bazen söylenilenler konuşmanın sonunda bağlanır. Bazen de konuşmacı söylediklerinin bir özetini yapar. Duygularının anlaşılması için konuşmanın sonunu beklemek gerekir.
“Bir kişinin, kendisini karşısındaki kişinin yerine koyarak olaylara onun bakış açısıyla bakması, o kişinin duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlaması, hissetmesi ve bu durumu ona iletmesi sürecine empati adı verilir (Dökmen,1994).
“Bir kişinin, kendisini karşısındaki kişinin yerine koyarak olaylara onun bakış açısıyla bakması, o kişinin duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlaması, hissetmesi ve bu durumu ona iletmesi sürecine empati adı verilir (Dökmen,1994).
Bir insanın karşısında empatik bir dinleyici bulması onu psikolojik sağlığı açısından çok yararlıdır.
Empati yabancılaşmayı ortadan kaldırır.
Empatik iletişim verici ve alıcının birbirlerine değer verdikleri düşüncesini pekiştirir.
Empatik dinleme önyargı ve değerlendirmeden uzak bir dinlemedir.
Empatik bir dinleyici olmak için konuşan kişiyle göz teması kurmak, beden duruşunu o kişiye göre ayarlamak, konuşan kişiyi sözlü ve sözsüz iletişim yoluyla onaylamak, konuşulan konuları açıklığa kavuşturmak gerekir.
SÖZSÜZ İLETİŞİM:
SÖZSÜZ İLETİŞİM:
Sözsüz iletişim sözcüklerle değil, hareket ve davranışlarla gerçekleşen bir iletişim sürecidir. Gündelik yaşamda çok sayıda uyaranın etkisinde olan insan, bilinçli ya da bilinçsiz olarak beden diline sık sık başvurulur.
Sözsüz iletişimde mesaj ileti olarak kabul edilebilen unsurlardan birisi yüz ifadeleridir. İnsan vücudunun en dikkat çeken yeri yüzdür.(Cüceloğlu,1995,42).
Yüz ifadelerinin karmaşık ve çok farklı şekillerde yorumlanabilmesinin başlıca nedeni yüz ifadelerinin değişken olmasıdır. Yüzde dikkat çeken başka önemli bir nokta da gözlerdir.
Konuşma ve dinleme esnasında karşıdaki kişinin gözlerine bakmak veya bakışlarını kaçırmak farklı anlamlara gelebilmektedir. Kişinin konuşur veya dinlerken karşısındaki kimsenin gözünün içine bakması iletişimin etkisini artırmakta; bireyin konu ya da kişiye ilgi duyduğunu göstermektedir. Gözü kaçırmak ise isteksizlik veya bilgisizlik söz konusu olduğunda sıkça başvurulan bir yol olmaktadır.
Konuşma ve dinleme esnasında karşıdaki kişinin gözlerine bakmak veya bakışlarını kaçırmak farklı anlamlara gelebilmektedir. Kişinin konuşur veya dinlerken karşısındaki kimsenin gözünün içine bakması iletişimin etkisini artırmakta; bireyin konu ya da kişiye ilgi duyduğunu göstermektedir. Gözü kaçırmak ise isteksizlik veya bilgisizlik söz konusu olduğunda sıkça başvurulan bir yol olmaktadır.
Eller, insanın kendini ifade etmesinde en etkili ve duyarlı organdır. El hareketleri, konuşma ritim ve vurgu katarak düşüncenin duygusal tonunu ortaya koyar. El ve kol hareketlerine bakarak kişinin içinde bulunduğu ruhsal ve psikolojik durumu ile ilgili ipuçları elde etmek mümkündür.
Ellerin havaya kaldırılıp yumruk yapılması, gücü başarıyı ve mücadeleyi, ellerin açılması kişinin çevre ile ilişki kurmak için harekete hazır olduğunu, elin kenarı ile yapılan jest, hareket keskin ve seri anlamlar kattığını, konuşma esnasında kişinin parmaklarını masaya vurması sıkıldığını ifade etmektedir.
Başın öne eğik oluşu dış dünya ile ilgilenmeme ve içe dönme durumunu, başın belli bir kişiye yönelik olması onunla ilgilendiğimizi gösterir. Baş örneğin yukarıya doğru biraz fazla kalkıksa bir duruma karşı çıkış, meydan okuma veya üstünlük duygusuna sahip olma gibi yorumlanabilir.
Başın öne eğik oluşu dış dünya ile ilgilenmeme ve içe dönme durumunu, başın belli bir kişiye yönelik olması onunla ilgilendiğimizi gösterir. Baş örneğin yukarıya doğru biraz fazla kalkıksa bir duruma karşı çıkış, meydan okuma veya üstünlük duygusuna sahip olma gibi yorumlanabilir.
Giysiler, kişiler arası iletişimde özellikle mesajların algılanması ve hedeflerin ikna edilmesi ve hedef kitle üzerinde olumlu bir imaj yaratılmasında önem taşımaktadır. Ortama göre seçilmiş güzel ve intizamlı kıyafet kaynağın kendisine duyduğu güvenin ve hedef kitleyi oluşturan bireylere karşı duyduğu saygının göstergesidir.
Bakışlar söz konusu olduğunda gözler önem kazanır. Gözbebeklerinin büyüklüğü konusunda yapılmış araştırmalar bulunmaktadır. İletişimde gözbebeğinin büyümesi ilgiyi gösterir.
Uzmanlara göre birbirlerine çok yakın ilişki içinde olan insanlar birbirlerinin 0 ile 45 cm’lik uzağında bulunabilirler. Bu alan mahrem mesafe olarak bilinir. Kişinin mahrem alanına girilmesi sıkıntı, tedirginlik ve saldırganlık eğilimlerinde artışa yol açar. Asansörlerde veya toplu taşıma araçlarında bu tür sıkıntılar yaşarız.
Uzmanlara göre birbirlerine çok yakın ilişki içinde olan insanlar birbirlerinin 0 ile 45 cm’lik uzağında bulunabilirler. Bu alan mahrem mesafe olarak bilinir. Kişinin mahrem alanına girilmesi sıkıntı, tedirginlik ve saldırganlık eğilimlerinde artışa yol açar. Asansörlerde veya toplu taşıma araçlarında bu tür sıkıntılar yaşarız.
Karşılıklı konuşma durumundaki iki arkadaş arasındaki mesafe genellikle 45cm ile 1.20 cm arasında değişir. İşyerlerinde ve okullarda arkadaş olan insanlar, birbirlerini tanıyan insanlar çalışmalarda, birbirlerine bu mesafede dururlar. (Kişisel alan)
Sosyal mesafe 1.20cm ile 3 m arasında değişir. Çok iyi tanımadığımız yabancılarla bu mesafeden etkileşim içine gireriz.
Mesaj karşıdaki kişinin nasıl algılayacağı düşünülerek verilmelidir. Bu, mesajı alacak kişinin varlığının kabul edilmesi gerektirir. Kullanılan sembollerin alıcı tarafından bilinip bilinmediği bilgisi, süslemesiz, dolaysız ve yalın dil kullanımı iletişimi kolaylaştırır.
Mesaj karşıdaki kişinin nasıl algılayacağı düşünülerek verilmelidir. Bu, mesajı alacak kişinin varlığının kabul edilmesi gerektirir. Kullanılan sembollerin alıcı tarafından bilinip bilinmediği bilgisi, süslemesiz, dolaysız ve yalın dil kullanımı iletişimi kolaylaştırır.
İletişim sürecinde olayların sadece görünen değil başka yüzlerini de görmeye çalışmak gerekir.
İletişim sürecinde insanın sahip olduğu zihinsel kalıpların iletişimi etkileyebileceği bilinmelidir. Bu bilinirse mesaj yorumlanırken veya karşılık verilirken önyargılardan uzak davranılması ve gerçeğin algılanması kolaylaşır.
İletişim sürecinde insanın sahip olduğu zihinsel kalıpların iletişimi etkileyebileceği bilinmelidir. Bu bilinirse mesaj yorumlanırken veya karşılık verilirken önyargılardan uzak davranılması ve gerçeğin algılanması kolaylaşır.
İletişime girişmeden önce iletilmek istenen husus zihinde belirgin hale getirilmelidir. Bu iletişimi amacının da belirgin hale getirilmesini gerekli kılar.
İletişi kurulacak ortam planlanmalıdır. Mesajın ne zaman ve nasıl verileceğinin düşünülmesi gerekebilir. İletişim planlanırken gerektiğinde de başkalarından fikir veya destek almakta fayda vardır.
İletişim mümkün olduğunca taraflar arasında pozitif bir atmosfer kurulmasını sağlamalıdır. Bunun için taraflar kendi görüşlerinden farklı bir görüş karşısında birden parlamamalıdır. İletişim konusunda ne olursa olsun herkesin aynı görüşte olması beklenemez. İyi iletişimde önemli kural hem alıcının hem de vericinin birbirlerine karşı dikkatli ve saygılı olmalarıdır.
İletişim mümkün olduğunca taraflar arasında pozitif bir atmosfer kurulmasını sağlamalıdır. Bunun için taraflar kendi görüşlerinden farklı bir görüş karşısında birden parlamamalıdır. İletişim konusunda ne olursa olsun herkesin aynı görüşte olması beklenemez. İyi iletişimde önemli kural hem alıcının hem de vericinin birbirlerine karşı dikkatli ve saygılı olmalarıdır.
En iyi iletişim yolu karşıdakini sabırlı ve soğukkanlı biçimde dinleyip onu anladığını ifade etmektir. Daha çok yanlış anlamayı düzeltmek, ikna etmek veya başka boyutları da gösterme yolu seçilmelidir.
Ayrıca unutmamak gerekir ki davranışlar davranışları doğurur; Kırıcı davranma kırıcı davranmayı teşvik eder.
İletişimde pozitif bir atmosferi sağlamak için diğer bir yol da karşıdaki kişi üzerinde baskı kurmamaktır. Baskıcı iletişim, çatışmalara yol açabilir ve mesajın etkisi azalabilir.
İletişimde pozitif bir atmosferi sağlamak için diğer bir yol da karşıdaki kişi üzerinde baskı kurmamaktır. Baskıcı iletişim, çatışmalara yol açabilir ve mesajın etkisi azalabilir.
Konuşurken sadece kullanılan sözcükler değil beraberindeki beden dili de önem taşır. Ses tonu, konuşma hızı, nefes alıp verme, yüz ifadesi ,göz teması……vb.
Çoğu zaman beden dili söylenen sözcüklerden daha etkili olabilir. Örneğin bir insana takdir edici söz söylerken dudakları bükmek veya omuz silkmek uygun düşmez.
İyi iletişim kurabilmek için dinlemek şarttır. Dinlemek her zaman kolay olmayabilir. İyi bir dinleyici olmak için engellerin üstesinden gelinmelidir.
İletişim süreci içinde geribildirimden yararlanılarak mesajın planlandığı şekilde algılanıp algılanmadığından emin olunmalıdır. Örneğin; konuşurken karşımızdaki kişinin yüz ifadesi anlattığımız konunun anlaşılıp anlaşılmadığı konusunda geribildirim verebilir.
İletişim süreci içinde geribildirimden yararlanılarak mesajın planlandığı şekilde algılanıp algılanmadığından emin olunmalıdır. Örneğin; konuşurken karşımızdaki kişinin yüz ifadesi anlattığımız konunun anlaşılıp anlaşılmadığı konusunda geribildirim verebilir.
Mesajda alıcının yararına olacak hususlar da olmalıdır. Bunlara gerek sözcükler gerekse beden diliyle dikkat çekilmelidir.
İyi iletişim kurmak için tutarlı olmak gerekir. Mesaj hazırlanırken geçmişte söylenenler anımsanmalıdır. Verilecek mesajlar uzun vadedeki amaçlara uygun olmalıdır.
İletişimde hep anlaşılma beklenmemeli, anlamaya da çalışılmalıdır. Sadece mesajın ifade edildiği sözcüklere değil anlatım tarzı, sözlerin arkasındaki gizli anlam ve davranışlara da duyarlı olmak gerekir.
Yönetsel iletişim, yönetimin işleyişini sağlamak ve amacını gerçekleştirmek amacıyla örgütü meydana getiren birimler ve öğeler ile örgüt ve çevresi arsında gerçekleştirilen sürekli bilgi ve düşünce alışverişi ya da birimler arasında gerekli ilişkilerin kurulmasına imkan sağlayan toplumsal bir süreçtir(Dicle,1990,20).
Yönetsel iletişim, yönetimin işleyişini sağlamak ve amacını gerçekleştirmek amacıyla örgütü meydana getiren birimler ve öğeler ile örgüt ve çevresi arsında gerçekleştirilen sürekli bilgi ve düşünce alışverişi ya da birimler arasında gerekli ilişkilerin kurulmasına imkan sağlayan toplumsal bir süreçtir(Dicle,1990,20).
Çalışanların yönetimi benimseyebilmeleri, örgüttün amaçlarına ulaşabilmeleri ve motive olabilmeleri için yönetim hakkında yeterli bilgiye sahip olmaları da yönetsel iletişim yoluyla gerçekleştirilebilir. Çalışanlara yönetimin ilkeler, kuralları ve amaçları hakkında ne kadar fazla bilgi verilirse ve yönetim ile yönetilen arasında sağlıklı işleyen bir iletişim düzeni kurulursa o kadar başarılı olur.
Çalışanların yönetimi benimseyebilmeleri, örgüttün amaçlarına ulaşabilmeleri ve motive olabilmeleri için yönetim hakkında yeterli bilgiye sahip olmaları da yönetsel iletişim yoluyla gerçekleştirilebilir. Çalışanlara yönetimin ilkeler, kuralları ve amaçları hakkında ne kadar fazla bilgi verilirse ve yönetim ile yönetilen arasında sağlıklı işleyen bir iletişim düzeni kurulursa o kadar başarılı olur.
Yönetimde iletişim, birimleri ve çalışanları birbirlerine bağlayan anlaşma ve uyuşmalarını sağlayan temel bir alt sistemdir.
Yönetsel iletişim, çalışanların oluşturdukları küçük grupların birbirine karşı ve yönetime bağlılık duygularının geliştirilmesini sağlar.
Yönetsel iletişim, çalışanların oluşturdukları küçük grupların birbirine karşı ve yönetime bağlılık duygularının geliştirilmesini sağlar.
İyi bir iletişimci olarak değerlendirilmek isteyen okul yöneticilerin yönetim ve iletişim konularında hüner sahibi olmaları gerekir. Böyle bir yönetici, yönetim alanını iyi bilmeli, insan ilişkilerinde bilgili ve yetenekli olmalı, örgüt operasyonlarını anlayabilecek düzeyde olmalıdır.
Örgüt içi iletişim, bireysel bireyler arası ve gruplar arası iletişim boyutlarının yanı sıra örgütün dış çevre ile olan iletişim boyutunu kapsar.
Yönetimin işleyebilmesi için, okulda nelerin nasıl yapıldığının, nelerin nasıl yapılacağının doğru olarak bilmesi gerekir. Okulda yapılana ve yapılacağa ilişkin bilginin dolaşması örgütün işlemesi için gereklidir.
Yönetimin işleyebilmesi için, okulda nelerin nasıl yapıldığının, nelerin nasıl yapılacağının doğru olarak bilmesi gerekir. Okulda yapılana ve yapılacağa ilişkin bilginin dolaşması örgütün işlemesi için gereklidir.
Bir yönetimde görevler ne denli iyi düzenlenmiş olursa olsun, görev tanımları ne kadar açık olursa olsun, görevleri yapacak iş görenler arasında iletişim olmadan eşgüdüm ve amaçlara yönelik etkileşim olmaz.
Yönetsel iletişim yöneticinin gönderdiği mesajın anlamını, iş görene anlatmasını, benimsetilmesini, onu eyleme geçirmesini de kapsar.
Yönetimin her seviyesinde varlığını ve önemini kabul ettiren iletişim düzeni, aynı zamanda örgütsel düzenin başarısını da yansıtır.
Yönetimin her seviyesinde varlığını ve önemini kabul ettiren iletişim düzeni, aynı zamanda örgütsel düzenin başarısını da yansıtır.
Nitekim bir yönetimde etkili ve sürekli işleyen iletişim düzeni varsa o yönetimin başarılı çalıştığı söylenebilir.
İyi bir iletişimcide bulunması gereken beş özellik Redding tarafından tanımlanmıştır (Redding,1984,63).
İyi bir iletişimcide bulunması gereken beş özellik Redding tarafından tanımlanmıştır (Redding,1984,63).
Kişiye değer vermek
Dürüstlük
Zeka
Kredibilite
Duyarlılık
KİŞİYE DEĞER VERME:
KİŞİYE DEĞER VERME:
Kişinin kendisine olan sevgisine, kendine verdiği değere, kendini değerli bulma dercesine ve başkalarının hayatlarına katkıda bulunma yeteneğine işaret eder.
Glauser’in 1981 yılında karar verme işlemleri üzerindeki deneysel çalışmalarının sonucunda, sözel yeteneğin ve kişiye değer verme boyutu yüksek olan kişilerin partnerleri ile etkileşimlerinde daha açık,r ahat, daha az gergin, sosyal ve görevsel olarak daha katılımcı oldukları görülmüştür.
DÜRÜSTLÜK:
DÜRÜSTLÜK:
Bir yöneticinin, onu izleyenlerin gözünde ahlaki ve geleneksel standartlara ne kadar uygun davrandığını gösteren derecedir. Bir yönetici bir başkasının kuralları ile çelişen bir davranışı göstermişse yönetici o kişi ile etkin olmayan iletişim ilişkisini yaşamak zorunda olduğu gerçeği ile karşı karşıyadır.
Hiçbir yönetilen ahlaki olmayan davranışlara göz yuman, dürüst olmayan bir yöneticiye güven beslemez.
Yönetim içinde yöneticinin kısa süreli oluşturacağı sahte bir güvenilir imajı uzun süre içerisinde telafisi mümkün olmayan bir sonuç doğurabilir.
KREDİBİLİTE:
KREDİBİLİTE:
Kredibilite “inanılır olma” demektir. Ve kuşkusuz ki kredibilite ,iletişimcinin etkinliğini artırır. Kişinin kredibilitesi kişiden kişiye konudan konuya ve durumdan duruma değişiklik gösterebilir. Sabit olmakla birlikte otoritenin kesin bir çıktısı da değildir.
Yöneticinin bilgisi, deneyimi, yetenekleri, hitabeti, sözü ve davranışı arasındaki uyumu, dürüstlüğü, samimiyeti inanabilirliğini artırır.
DUYARLILIK:
DUYARLILIK:
Duyarlılık, iletişimcinin etkileşimde bulunduğu kişiyi anlama dercesine işaret eder. Yönetici için sadece çalışanların geçmişlerini bilmek değil, işlerinde algıladıklarını bilmek de önemlidir. Yöneticinin kendine ve tüm iletişim şartlarına duyarlı olmalıdır.
Yönetici ile iletişim konusunda tüm söylenenlerin haklı bir payı olsa da gözden kaçırılmaması gereken gerçek; yöneticinin örgütte ki pozisyonu ve örgütün iç ve dış çevresindeki faktörlerin, yöneticinin konuşma, dinleme, yazma ve okuma şekli üzerinde daima belirleyici olur.
Duyarlı bir iletişimci başkalarına karşı destekleyici, problemlerini cevaplayıcı ve ilgilidir, kendine güven duyar, kendini ifade eder, durumu ve şartlarını algılamaya çalışır.
Duyarlı bir iletişimci başkalarına karşı destekleyici, problemlerini cevaplayıcı ve ilgilidir, kendine güven duyar, kendini ifade eder, durumu ve şartlarını algılamaya çalışır.
Kişileri eleştirmez, yapıcı önerilerde bulunur,fikir alır, sıcak ve bireysel ifadeler kullanır, gücünü çok fazla vurgulamaz, yeni fikirleri duymaya istekli davranır, kişilerle formel ve informel iyi ilişkiler kurar, pozisyonu ne olursa olsun yüz yüze görüşmeler için çalışanlarına fırsat yaratmaya çalışır.
Kendisini iyi tanımalı
Kendisini iyi tanımalı
İletişimin anlam ve işlevini iyi bilmelidir,
İletişimin yönetimde her düzeydeki çalışanları kapsaması gerektiğini ve onlar için iletişimin temel bir ihtiyaç olduğunu bilmelidir.
Çalışanlar arasında bireysel farklılıkları değerlendirebilmelidir.
Yönetici kendini ve düşüncelerini kabul ettirebildiği sürece liderdir ve iletişim yöneticinin ortak bir amaç için faaliyetleri ortak bir amaç için koordine etmesi ve üyelerin isteyerek amaca yönelik çalışmaları için motive edilmeleri, iletişim becerilerinin kullanımına bağlıdır. Ayrıca yöneticiler, etkin iletişim becerilerinin gelişme, yükselme ve ödüllendirmelerinin de önemli olduğunu bilirler.
Yönetici kendini ve düşüncelerini kabul ettirebildiği sürece liderdir ve iletişim yöneticinin ortak bir amaç için faaliyetleri ortak bir amaç için koordine etmesi ve üyelerin isteyerek amaca yönelik çalışmaları için motive edilmeleri, iletişim becerilerinin kullanımına bağlıdır. Ayrıca yöneticiler, etkin iletişim becerilerinin gelişme, yükselme ve ödüllendirmelerinin de önemli olduğunu bilirler.