ÇED İle İlgili Bilgiler ÇED İle İlgili Bilgiler - Temel Kavramlar
- ÇED’in Aşamaları
- Ülkemizdeki ÇED Mevzuatı
- CBS ve UA’nın ÇED Kapsamında Kullanımı
Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED), çevreyi doğrudan ya da dolaylı olarak, olumlu ya da olumsuz yönde etkileyebilecek bir ya da birden fazla faaliyete ait bir proje için alınacak kararda esas alınmak üzere, proje konuşu faaliyet(ler)in bütün çevresel etkilerinin bilimsel yöntemler ve tekniklerle irdelenmesi, bu irdelemelere göre olumsuz etkileri önlemek ya da çevreye zarar vermeyecek ölçülerde en aza indirmek için alternatif çözümlerin belirlenmesi, sözkonusu proje hakkında ÇED çalışmaları sonuçlanma göre yatırım karan alınarak faaliyet(ler)in gerçekleştirilmesi halinde, inşaat ve işletme aşamalannda ve işletmenin kapatılmasından sonra çevresel etkiler için ÇED çalışması ile belirlenen önlemlerin izlenip denetlenmesi sürecidir. Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED), çevreyi doğrudan ya da dolaylı olarak, olumlu ya da olumsuz yönde etkileyebilecek bir ya da birden fazla faaliyete ait bir proje için alınacak kararda esas alınmak üzere, proje konuşu faaliyet(ler)in bütün çevresel etkilerinin bilimsel yöntemler ve tekniklerle irdelenmesi, bu irdelemelere göre olumsuz etkileri önlemek ya da çevreye zarar vermeyecek ölçülerde en aza indirmek için alternatif çözümlerin belirlenmesi, sözkonusu proje hakkında ÇED çalışmaları sonuçlanma göre yatırım karan alınarak faaliyet(ler)in gerçekleştirilmesi halinde, inşaat ve işletme aşamalannda ve işletmenin kapatılmasından sonra çevresel etkiler için ÇED çalışması ile belirlenen önlemlerin izlenip denetlenmesi sürecidir.
1950 ve 1960’lı yıllarda öne çıkmaya başlayan çevre koruma bilincinin sonucu olarak çevreyi etkilemesi muhtemel olan çeşitli faaliyetlerin irdelenmesi ve ekonomik karar süreçlerine çevre bileşenlerinin dahil edilmesi istenmeye başlanmıştır. Konu üzerinde yapılan ilk çalışmalar fayda maliyet analizlerinden oluşan kaba yaklaşımları içermektedir. 1950 ve 1960’lı yıllarda öne çıkmaya başlayan çevre koruma bilincinin sonucu olarak çevreyi etkilemesi muhtemel olan çeşitli faaliyetlerin irdelenmesi ve ekonomik karar süreçlerine çevre bileşenlerinin dahil edilmesi istenmeye başlanmıştır. Konu üzerinde yapılan ilk çalışmalar fayda maliyet analizlerinden oluşan kaba yaklaşımları içermektedir. Bu yaklaşım üçüncü Londra havaalanı gibi önemli projelerin değerlendirilmesinde kullanılmıştır. İlk kez ABD 1970 tarihinde NEPA (National Environmental Policy Act) dahilinde ÇED’i federal projeler için bir zorunluluk haline getirmiştir. 1973 yılında ise Kanada’da da buna benzer ama zorunlu olmayan ÇED girişimleri başlamıştır.
1972’deki Insan ve Çevre Konferansının sonrasında oluşturulan UNEP çerçevesinde birinci derecede önem verilen çalışma alanlarından biri özellikle gelişmekte olan ülkelerde ÇED uygulamaları için etkili yöntemlerin geliştirilmesi olmuştur. 1972’deki Insan ve Çevre Konferansının sonrasında oluşturulan UNEP çerçevesinde birinci derecede önem verilen çalışma alanlarından biri özellikle gelişmekte olan ülkelerde ÇED uygulamaları için etkili yöntemlerin geliştirilmesi olmuştur. UNEP’in konuya yaklaşımı ekonomik kalkınmayı engellemeden çevre sorunlarına çözüm getirecek pratik yaklaşımların oluşturulması esasına dayanmaktadır. Gün geçtikçe çevre sorunlarının hissedilir biçimde artması sonucunda 1980’li yıllarda, basit fayda maliyet analizlerinin artık yeterli olmadığı ve ekolojik çerçeveler dahilinde yeni yaklaşımların geliştirilmesi gerekliliği anlaşılmıştır. İlki 1973 yılında yürülüğe konan AET Çevre Eylem Programları , 1976, 1982 ve 1986’da üç kere gözden geçirilerek yenilenmiştir. Bu programlarda çevre sorunlarına değinilerek çevre politikasında ÇED uygulamnaları istenmiştir. 1987’deki Ortak Geleceğimiz raporunda ise ÇED, sürdürülebilir kalkınma hedefine ulaşılmasında izlenen tahmin-önleme stratejisine uygun olarak kullanılan en önemli çevre yönetim aracı özelliğini kazanmıştır.
Bugün ÇED, Sürdürülebilir Kalkınmanın temel bileşeni olarak görülmektedir ve son yıllarda çok popüler olan çevre yönetimi hizmetinin temel bileşenlerinden biridir. Uygulamada teknoloji, kalkınma ve gelişme iki kollu terazinin bir ucunda, çevre ve çevre koruma gibi kavramlar diğer ucundadır. Terazide bir taraf ağır bastığında, diğer taraf aşağıya doğru inmektedir. Belki de sürdürülebilirliği bu iki kollu terazinin denge konumu gibi ele almak olasıdır. Burada şöyle bir soruyu ya da savı ortaya koymak olasıdır:“İnsanın yaşam kalitesini yükseltmeye yönelik olarak ortaya çıkan kalkınma ve teknolojinin, yol açtığı çevre sorunları ile insan yaşam kalitesini düşürmesi nedeniyle, teknolojinin ve kalkınmanın ne derecede yaşam kalitemizini yükselttiği ya da yaşam kalitemizi yükseltmek için kalkınmaya ve teknolojiye gerçekte ne düzeyde gereksinim duyduğumuz”. Bugün ÇED, Sürdürülebilir Kalkınmanın temel bileşeni olarak görülmektedir ve son yıllarda çok popüler olan çevre yönetimi hizmetinin temel bileşenlerinden biridir. Uygulamada teknoloji, kalkınma ve gelişme iki kollu terazinin bir ucunda, çevre ve çevre koruma gibi kavramlar diğer ucundadır. Terazide bir taraf ağır bastığında, diğer taraf aşağıya doğru inmektedir. Belki de sürdürülebilirliği bu iki kollu terazinin denge konumu gibi ele almak olasıdır. Burada şöyle bir soruyu ya da savı ortaya koymak olasıdır:“İnsanın yaşam kalitesini yükseltmeye yönelik olarak ortaya çıkan kalkınma ve teknolojinin, yol açtığı çevre sorunları ile insan yaşam kalitesini düşürmesi nedeniyle, teknolojinin ve kalkınmanın ne derecede yaşam kalitemizini yükselttiği ya da yaşam kalitemizi yükseltmek için kalkınmaya ve teknolojiye gerçekte ne düzeyde gereksinim duyduğumuz”. Sürdürülebilirlik kavramı artık yavaş yavaş içerdiği anlamı yitirmekte ve güven vermemektedir. Bu güvensizlikteki haklılığı da, uygulamadaki başarılı örneklerin azlığı ispatlamaktadır. İşte bu noktada ÇED anlayışının, ortaya koyduğu “koruma-kullanma dengesi” ve doğaya verilen zararın onarılması eylemi daha işler gibi gözükmektedir. ÇED bu anlamda kalkınmanın tam ortasında, en kritik noktada yer almaktadır. “Kaçınılmaz olan kalkınmanın ve kalkınma için kaçınılmaz olan tüketimin, çevreye verdiği zararın minimize edilmesi ve verilen zararın onarılması”.
Genel anlamda ÇED’in aşamaları, hazırlık ve eleme, kapsam ve etkilerin belirlenmesi, mevcut çevrenin özellikleri, etkilerin sayısallaştırılması ve değerlendirilmesi, alınacak önlemlerin belirlenmesi, alternatiflerin değerlendirilmesi, ÇED raporunun hazırlanması, karar verilmesi, proje sonrası izleme denetleme ve analiz şeklinde sıralanmaktadır. Bu aşamalardan da anlaşılacağı gibi coğrafi bilgi sistemleri ve uzaktan algılama desteği, aslında bu aşamaların büyük çoğunda yer alması kaçınılmazdır. Özellikle ÇED’de kullanılan değerlendirme yöntemleri büyük oranda, coğrafi bilgi sistemleri desteğine gereksinim duymaktadır. Genel anlamda ÇED’in aşamaları, hazırlık ve eleme, kapsam ve etkilerin belirlenmesi, mevcut çevrenin özellikleri, etkilerin sayısallaştırılması ve değerlendirilmesi, alınacak önlemlerin belirlenmesi, alternatiflerin değerlendirilmesi, ÇED raporunun hazırlanması, karar verilmesi, proje sonrası izleme denetleme ve analiz şeklinde sıralanmaktadır. Bu aşamalardan da anlaşılacağı gibi coğrafi bilgi sistemleri ve uzaktan algılama desteği, aslında bu aşamaların büyük çoğunda yer alması kaçınılmazdır. Özellikle ÇED’de kullanılan değerlendirme yöntemleri büyük oranda, coğrafi bilgi sistemleri desteğine gereksinim duymaktadır.
ÇED'nin NE ZAMAN uygulanacağı en önemli konulardandır. Bu zamanın mutlaka, çevresel etkilerinin önemli olacağı bilinen bir veya birden fazla faaliyetle ilgili bir proje hakkında UYGULAMA KARARI ALINMADAN ÖNCE olması gerekir. Diğer bir deyişle, ÇED, kesinlikle böyle bir kararda esas alınmak üzere gerçekleştirilmelidir; aksi takdirde, uygulanmasının bir anlamı kalmaz, yalnızca yararlı bir belge niteliği taşır. Oysa sonuçta, ABD'de Kasım 1978'de yürürlüğe konan NEPA'nın uygulanması ile ilgili Yönetmeliğin (Regulations) 1500.1 (c) maddesinde açıkça belirtildiği gibi, "pek tabiidir ki, önemli olan iyi bir belge değil fakat iyi bir karar üretmektir." ÇED'nin NE ZAMAN uygulanacağı en önemli konulardandır. Bu zamanın mutlaka, çevresel etkilerinin önemli olacağı bilinen bir veya birden fazla faaliyetle ilgili bir proje hakkında UYGULAMA KARARI ALINMADAN ÖNCE olması gerekir. Diğer bir deyişle, ÇED, kesinlikle böyle bir kararda esas alınmak üzere gerçekleştirilmelidir; aksi takdirde, uygulanmasının bir anlamı kalmaz, yalnızca yararlı bir belge niteliği taşır. Oysa sonuçta, ABD'de Kasım 1978'de yürürlüğe konan NEPA'nın uygulanması ile ilgili Yönetmeliğin (Regulations) 1500.1 (c) maddesinde açıkça belirtildiği gibi, "pek tabiidir ki, önemli olan iyi bir belge değil fakat iyi bir karar üretmektir."
ÇED'de yanıtlanması gereken ilk soru, HANGİ FAALİYETLER ile ilgili projeler için uygulanacağıdır. Böyle bir belirleme için kabul edilen temel kıstas, etkinin ÖNEMLİ (significant) olup olmayacağıdır. Bazı faaliyetler özellikleri ve/veya büyüklükleri nedeniyle çevre üzerinde "önemli" etkilerde bulunurlar. ÇED, bu tip faaliyetlerle ilgili projelere uygulanır. Bu konuda açıklığa kavuşturulması gereken husus, çevresel etkilerin "önemli" olup olmayacaklarının nasıl belirleneceğidir. Bunun için, ÖNEMLİ ETKİ’nin ayrıntılı bir tanımını yapmak gerekmektedir. Kimi faaliyetler de vardır ki, bulundukları bölgeler nedeniyle zaten ÇED raporu yapılmadan, yapılmalarına izin verilmeleridir. Örneğin turizm ve doğal değerleri açısından önemli olan bir bölgede bir termik santral yapılması gerektiği, ÇED raporu yapılmadan da anlaşılabilir. ÇED'de yanıtlanması gereken ilk soru, HANGİ FAALİYETLER ile ilgili projeler için uygulanacağıdır. Böyle bir belirleme için kabul edilen temel kıstas, etkinin ÖNEMLİ (significant) olup olmayacağıdır. Bazı faaliyetler özellikleri ve/veya büyüklükleri nedeniyle çevre üzerinde "önemli" etkilerde bulunurlar. ÇED, bu tip faaliyetlerle ilgili projelere uygulanır. Bu konuda açıklığa kavuşturulması gereken husus, çevresel etkilerin "önemli" olup olmayacaklarının nasıl belirleneceğidir. Bunun için, ÖNEMLİ ETKİ’nin ayrıntılı bir tanımını yapmak gerekmektedir. Kimi faaliyetler de vardır ki, bulundukları bölgeler nedeniyle zaten ÇED raporu yapılmadan, yapılmalarına izin verilmeleridir. Örneğin turizm ve doğal değerleri açısından önemli olan bir bölgede bir termik santral yapılması gerektiği, ÇED raporu yapılmadan da anlaşılabilir.
Farklı faaliyet tipleri bir kase içindeki toplara benzetilecek olursa, ÇED uygulanacakların bu toplardan hangileri olacağını belirlemek gerekecektir. Tıpkı bir kase içindeki topların farklı renkler ve büyüklüklerde olması gibi, değişik tiplerdeki faaliyetler de farklı özelliklere ve hüyüklüklere sahiptirler ve çevre üzerinde farklı etkilerde bulunurlar. Bu farkın belirlenmesi etkilerin ÖNEMLİ olup olmayacağı ölçülerek yapılır.İşte burada yanıtlanması gereken soru ÖNEMLİ ETKİnin nasıl ölçüleceğidir.Etkinin ÖNEMLİ (significant) olması kavramı ilk defa ABD'nin Ulusal Çevre Politikası Yasasi'nda (NEPA) yeralmıştır. Daha sonra hu kavramın açılımı, ABD'de Kasım 1978'de yürürlüğe konan "NEPA'nın Şartı Olan işlemlerin Uygulanması Hakkında Yönetmelik"in (Regulations) 1508.27 no'lu maddesinde içerik (context) ve ŞİDDET (intensity) olarak yapılmıştır. Böylece, ÖNEMLİ ETKİ kavramı iki kıstasa bağlanmış, "içerik" ve "şiddef'in nasıl ölçüleceği bu maddede ayrıntılı olarak açıklanmıştır. ÇED'nin diğer ülkelerde de yaygınlık kazanmasıyla birlikte, birçok bilim adamı tarafından "önemli etki"nin saptanmasında kullanılan çeşitli ÇED yöntemleri geliştirilmiştir; bu yöntemler daha sonra ÇED yöntemleri ile ilgili bölümde açıklanmaktadır. "Önemli etki"nin "içerik" ve "şiddet" olarak ölçülmesi konusudaki bu gelişmeler kase içindeki toplar benzetmesine dönülerek açıklanacak olursa, kase içinden seçilecek topların hangi renklerde (siyah, kırmızı, mor, kahverengi, sarı gibi) ve büyüklüklerde (3 cm çapında ve daha büyük gibi) olacağı belirlenmiş olmaktadır. Diğer bir deyişle, ÇED uygulanacak projeler için faaliyet tiplerinin nasıl seçileceği artık bilinmektedir. Bundan sonra yapılacak iş, bu seçimin yapılmasıdır. Farklı faaliyet tipleri bir kase içindeki toplara benzetilecek olursa, ÇED uygulanacakların bu toplardan hangileri olacağını belirlemek gerekecektir. Tıpkı bir kase içindeki topların farklı renkler ve büyüklüklerde olması gibi, değişik tiplerdeki faaliyetler de farklı özelliklere ve hüyüklüklere sahiptirler ve çevre üzerinde farklı etkilerde bulunurlar. Bu farkın belirlenmesi etkilerin ÖNEMLİ olup olmayacağı ölçülerek yapılır.İşte burada yanıtlanması gereken soru ÖNEMLİ ETKİnin nasıl ölçüleceğidir.Etkinin ÖNEMLİ (significant) olması kavramı ilk defa ABD'nin Ulusal Çevre Politikası Yasasi'nda (NEPA) yeralmıştır. Daha sonra hu kavramın açılımı, ABD'de Kasım 1978'de yürürlüğe konan "NEPA'nın Şartı Olan işlemlerin Uygulanması Hakkında Yönetmelik"in (Regulations) 1508.27 no'lu maddesinde içerik (context) ve ŞİDDET (intensity) olarak yapılmıştır. Böylece, ÖNEMLİ ETKİ kavramı iki kıstasa bağlanmış, "içerik" ve "şiddef'in nasıl ölçüleceği bu maddede ayrıntılı olarak açıklanmıştır. ÇED'nin diğer ülkelerde de yaygınlık kazanmasıyla birlikte, birçok bilim adamı tarafından "önemli etki"nin saptanmasında kullanılan çeşitli ÇED yöntemleri geliştirilmiştir; bu yöntemler daha sonra ÇED yöntemleri ile ilgili bölümde açıklanmaktadır. "Önemli etki"nin "içerik" ve "şiddet" olarak ölçülmesi konusudaki bu gelişmeler kase içindeki toplar benzetmesine dönülerek açıklanacak olursa, kase içinden seçilecek topların hangi renklerde (siyah, kırmızı, mor, kahverengi, sarı gibi) ve büyüklüklerde (3 cm çapında ve daha büyük gibi) olacağı belirlenmiş olmaktadır. Diğer bir deyişle, ÇED uygulanacak projeler için faaliyet tiplerinin nasıl seçileceği artık bilinmektedir. Bundan sonra yapılacak iş, bu seçimin yapılmasıdır.
ÇED'nin farklı ülkelerdeki gelişim süreci içinde, bir projeye ÇED'nin uygulanmasının gerekip gerekmeyeceğini belirlemek için faaliyet tipleri seçiminde üç farklı yaklaşım izlenmiştir. Bu yaklaşımlar şunlardır (EIA in The Netherlands): (1) Her proje için tek tek belirleme, (2) Genel saptamalara göre belirleme (3) ÇED'nin uygulanacağı projeler için faaliyet tiplerinin sıralandığı bir liste düzenleme. Birinci yaklaşım ile, hazırlanan her proje için ÇED uygulamanın gerekip gerekmeyeceği, yukarıda açıklanan önemli etki kıstasına göre tek tek belirlenir, ikinci yaklaşımla, önce, ÇED uygulanacak projelerin belirlenmesinde önemli etki kıstasına göre dikkate alınacak genel özellikler belirlenir, daha sonra, hazırlanan her proje için ÇED uygulanıp uygulanmayacagina hu genel özelliklere uyup uymadığı saptanarak karar verilir. Bu iki yaklaşımın en önemli zorluğu, zaman alıcı olmaları, dolayısıyla da pratik olmamalarıdır. Üçüncü yaklaşım, uygulamada en pratik olanıdır. Bu yaklaşım ile, ÇED uygulanacak projelerin hangi tiplerdeki faaliyetler hakkında olacağı önceden düzenlenen bir faaliyetler listesiyle belirlenir; böylece, hazırlanan projeler için ÇED uygulanıp uygulanmayacagının her seferinde tek tek helirlenmesi gerekmez. Halen ÇED uygulayan ülkeler tarafından ve uluslararası kuruluşların helgelerinde en fazla hu yaklaşım tercih edilmektedir. Ülkemiz ÇED Yönetmeliği de bu yaklaşımla hazırlanmıştır.Yukarıda açıklanan her üç yaklaşımda da hedef, ÇEVRESEL ETKİ değerlendirme RAPORUnun hazırlanması gerekli olan projelerin belirlenmesidir. ÇED'nin farklı ülkelerdeki gelişim süreci içinde, bir projeye ÇED'nin uygulanmasının gerekip gerekmeyeceğini belirlemek için faaliyet tipleri seçiminde üç farklı yaklaşım izlenmiştir. Bu yaklaşımlar şunlardır (EIA in The Netherlands): (1) Her proje için tek tek belirleme, (2) Genel saptamalara göre belirleme (3) ÇED'nin uygulanacağı projeler için faaliyet tiplerinin sıralandığı bir liste düzenleme. Birinci yaklaşım ile, hazırlanan her proje için ÇED uygulamanın gerekip gerekmeyeceği, yukarıda açıklanan önemli etki kıstasına göre tek tek belirlenir, ikinci yaklaşımla, önce, ÇED uygulanacak projelerin belirlenmesinde önemli etki kıstasına göre dikkate alınacak genel özellikler belirlenir, daha sonra, hazırlanan her proje için ÇED uygulanıp uygulanmayacagina hu genel özelliklere uyup uymadığı saptanarak karar verilir. Bu iki yaklaşımın en önemli zorluğu, zaman alıcı olmaları, dolayısıyla da pratik olmamalarıdır. Üçüncü yaklaşım, uygulamada en pratik olanıdır. Bu yaklaşım ile, ÇED uygulanacak projelerin hangi tiplerdeki faaliyetler hakkında olacağı önceden düzenlenen bir faaliyetler listesiyle belirlenir; böylece, hazırlanan projeler için ÇED uygulanıp uygulanmayacagının her seferinde tek tek helirlenmesi gerekmez. Halen ÇED uygulayan ülkeler tarafından ve uluslararası kuruluşların helgelerinde en fazla hu yaklaşım tercih edilmektedir. Ülkemiz ÇED Yönetmeliği de bu yaklaşımla hazırlanmıştır.Yukarıda açıklanan her üç yaklaşımda da hedef, ÇEVRESEL ETKİ değerlendirme RAPORUnun hazırlanması gerekli olan projelerin belirlenmesidir.
ÇED Raporu, tıpkı bir fabrikadan en son pazarlanan nihai ürün gibidir; ÇED sürecinin daha önceki bütün işlemleri bu nihai ürünün ortaya çıkarılması içindir. Bir ÇED RAPORU ile, bir projenin doğrudan ve dolaylı, uzun ve kısa süreli, olumlu ve olumsuz tüm çevresel etkileri, farklı bilim dallarından uzmanlar tarafından bilimsel yöntemler ve teknikler kullanılarak irdelenir, olumsuz olacakları bu irdemelerle belirlenen çevresel etkiler için alternatif önlemler belirlenir. Amaç, sözkonusu projenin gerçekleştirilip gerçekleştirilmeyeceği hakkında karar alacaklara, olası çevresel etkiler hakkında bilimsel inceleme ve irdelemelere dayalı bir belgenin sunulması ve böylece yatırımlarla ilgili olarak alınacak kararlarda kalkınma ile çevre arasında denge kurucu bir yaklaşım izlenmesidir. Diğer bir deyişle, ÇED Raporu, "Sürdürülebilir Kalkınma" hedefi yönünde "tahmin-ve-önleme" stratejisinin karar vericiler tarafından izlenmesinde kullanılan bilimsel bir uygulama aracıdır. ÇED Raporu kapsamındaki çalışmaların en özgün bölümü, projenin olası çevresel etkilerinin irdelenmesi ve olumsuz olacağı saptananlar için alternatif önlemlerin belirlenmesidir. Bunun için, yerinde yapılan incelemelerle elde edilen bütün bulgulara dayanılarak, ÇED için geliştirilmiş özgün bilimsel yöntem ve teknikler kullanılır; örneğin, hava ve su kirliliklerinin yaratılılıp yaratılmayacagmın tahmini için çevre mühendislerince dağılım modelleri, nüfus, kentleşme ve istihdama etkilerinin nasıl olacağı hakkında sosyal bilimciler ve şehir plancıları tarafından projeksiyon yöntemleri kullanılır. Kısaca ÇED raporu hazırlama işi farklı meslek disiplinlerini ve bunların mesleki yöntemlerini içerir. - ÇED Raporu, tıpkı bir fabrikadan en son pazarlanan nihai ürün gibidir; ÇED sürecinin daha önceki bütün işlemleri bu nihai ürünün ortaya çıkarılması içindir. Bir ÇED RAPORU ile, bir projenin doğrudan ve dolaylı, uzun ve kısa süreli, olumlu ve olumsuz tüm çevresel etkileri, farklı bilim dallarından uzmanlar tarafından bilimsel yöntemler ve teknikler kullanılarak irdelenir, olumsuz olacakları bu irdemelerle belirlenen çevresel etkiler için alternatif önlemler belirlenir. Amaç, sözkonusu projenin gerçekleştirilip gerçekleştirilmeyeceği hakkında karar alacaklara, olası çevresel etkiler hakkında bilimsel inceleme ve irdelemelere dayalı bir belgenin sunulması ve böylece yatırımlarla ilgili olarak alınacak kararlarda kalkınma ile çevre arasında denge kurucu bir yaklaşım izlenmesidir. Diğer bir deyişle, ÇED Raporu, "Sürdürülebilir Kalkınma" hedefi yönünde "tahmin-ve-önleme" stratejisinin karar vericiler tarafından izlenmesinde kullanılan bilimsel bir uygulama aracıdır. ÇED Raporu kapsamındaki çalışmaların en özgün bölümü, projenin olası çevresel etkilerinin irdelenmesi ve olumsuz olacağı saptananlar için alternatif önlemlerin belirlenmesidir. Bunun için, yerinde yapılan incelemelerle elde edilen bütün bulgulara dayanılarak, ÇED için geliştirilmiş özgün bilimsel yöntem ve teknikler kullanılır; örneğin, hava ve su kirliliklerinin yaratılılıp yaratılmayacagmın tahmini için çevre mühendislerince dağılım modelleri, nüfus, kentleşme ve istihdama etkilerinin nasıl olacağı hakkında sosyal bilimciler ve şehir plancıları tarafından projeksiyon yöntemleri kullanılır. Kısaca ÇED raporu hazırlama işi farklı meslek disiplinlerini ve bunların mesleki yöntemlerini içerir.
ÇED Raporları "önemli çevresel etkileri" olacak projelere uygulanır, digerlerine uygulanmaz. Bazı faaliyet tiplerinin çevresel etkilerinin "önemli" olacağı önceden bilinmektedir; örneğin, termik santrallar, otoyollar, demir çelik sanayii tesisleri, petrokimya kompleksleri, çimento fabrikaları, ve diğer benzeri büyük tesisler gibi. Bunlar, ÇED Raporu uygulanacak projeler için hazırlanan faaliyetler listesinde toplanırlar. Ancak, bazı faaliyetlerin çevresel etkilerinin "önemli" olup olmayacağı önceden kesin olarak bilinememektedir. Bu durumda proje konusu faaliyetle ilgili tesisin büyüklügüne ve/veya yeralacagı çevrenin bu tesisin yapacağı etkilere karşı hassasiyetine göre, yaratılacak çevresel etkiler "önemli" olabilir' ya da olmayabilir. Çevresel etkileri projeden projeye değişebilen ve dolayısıyla hu etkilerin "önemli" olup olmayacağı projeleri hazırlanmadan önce bilinemeyen tarımsal sulama faaliyetleri, hayvancılık tesisleri, ağaç sanayii, gıda sanayii, bazı madencilik faaliyetleri, turistik tesisler, kentsel altyapı ile ilgili inşaatlar, ve daha burada sıralanamayan pek çok faaliyet,ÇED kapsamında ikinci grup faaliyetler olarak ele alınırlar. Üçüncü bir grup daha vardır ki, bunlar çevresel etkilerinin önemli olmayacağı önceden bilinen, dolayısıyla da ÇED Raporu dışında bırakılanlardır. ÇED Raporları "önemli çevresel etkileri" olacak projelere uygulanır, digerlerine uygulanmaz. Bazı faaliyet tiplerinin çevresel etkilerinin "önemli" olacağı önceden bilinmektedir; örneğin, termik santrallar, otoyollar, demir çelik sanayii tesisleri, petrokimya kompleksleri, çimento fabrikaları, ve diğer benzeri büyük tesisler gibi. Bunlar, ÇED Raporu uygulanacak projeler için hazırlanan faaliyetler listesinde toplanırlar. Ancak, bazı faaliyetlerin çevresel etkilerinin "önemli" olup olmayacağı önceden kesin olarak bilinememektedir. Bu durumda proje konusu faaliyetle ilgili tesisin büyüklügüne ve/veya yeralacagı çevrenin bu tesisin yapacağı etkilere karşı hassasiyetine göre, yaratılacak çevresel etkiler "önemli" olabilir' ya da olmayabilir. Çevresel etkileri projeden projeye değişebilen ve dolayısıyla hu etkilerin "önemli" olup olmayacağı projeleri hazırlanmadan önce bilinemeyen tarımsal sulama faaliyetleri, hayvancılık tesisleri, ağaç sanayii, gıda sanayii, bazı madencilik faaliyetleri, turistik tesisler, kentsel altyapı ile ilgili inşaatlar, ve daha burada sıralanamayan pek çok faaliyet,ÇED kapsamında ikinci grup faaliyetler olarak ele alınırlar. Üçüncü bir grup daha vardır ki, bunlar çevresel etkilerinin önemli olmayacağı önceden bilinen, dolayısıyla da ÇED Raporu dışında bırakılanlardır.
ÇED sürecinde ELEME ("screening"), yukarıda belirtildiği gibi, ÇED Raporu hazırlanacak projeler ile hazırlanmayacakları ayrıştırmak için yapılan bir içtir. Bu eleme isinden amaç, bir proje konuşu faaliyetin ya da faaliyetlerin çevresel etkilerinin "önemli" olup olmayacağım saptamaktır.Yukarıda, "ÇED Uygulanacak Projelerin Faaliyet Tipi Seçiminde Hangi Yaklaşım izlenmelidir?" başlıklı bölümde, üç farklı yaklaşım açıklanmakta bunlardan üçüncüsünün pratik olması nedeniyle en fazla tercih edileni olduğu belirtilmektedir. Bu eleme yaklaşımı ile, kolaylıkla listelenebilen ÇED uygulanacağı kesin belli olan birinci grup faaliyetleri (yukarıdaki birinci kasedekiler) ve ikinci grup olan ÇED uygulanıp uygulanmayacağı belli olmayanlar (yukarıdaki ikinci kasedekiler) için birer liste hazırlamak olanaklıdır. Böyle iki grup halinde listeleme yaklaşımı, ülkemiz ÇED Yönetmeligi'nde de izlenmiştir, ikinci gruptaki faaliyetlerle ilgili projelerden hangileri hakkında ÇED Raporu hazırlanacağım belirlemek için bir eleme aşamasına daha gerek vardır, işte bu eleme aşamasında, yukarıdaki "ÇED Uygulanacak Projelerin yeraldıkları ortamın çevresel özellikleri nasıl olursa olsun, etkileri daima "önemli"olur. Ancak bazı durumlarda, "çevre" dış etkilere karsı öylesine hassastır ki, buralara tavuk kümesi dahi yapılsa "önemli" etkiler yaratabilir. Bu nedenle, ÇED'ne "çevre" yönünden de yaklaşılması, ÇED Raporu hazırlanmasına gerek olup olmayacagmın, çevresel etkilere karşı HASSAS YÖRELER için ayrıca saptanması gerekli görülmüştür. Ülkemiz ÇED Yönetmeligi'nde de böyle bir uygulamaya yer verilmektedir. ÇED sürecinde ELEME ("screening"), yukarıda belirtildiği gibi, ÇED Raporu hazırlanacak projeler ile hazırlanmayacakları ayrıştırmak için yapılan bir içtir. Bu eleme isinden amaç, bir proje konuşu faaliyetin ya da faaliyetlerin çevresel etkilerinin "önemli" olup olmayacağım saptamaktır.Yukarıda, "ÇED Uygulanacak Projelerin Faaliyet Tipi Seçiminde Hangi Yaklaşım izlenmelidir?" başlıklı bölümde, üç farklı yaklaşım açıklanmakta bunlardan üçüncüsünün pratik olması nedeniyle en fazla tercih edileni olduğu belirtilmektedir. Bu eleme yaklaşımı ile, kolaylıkla listelenebilen ÇED uygulanacağı kesin belli olan birinci grup faaliyetleri (yukarıdaki birinci kasedekiler) ve ikinci grup olan ÇED uygulanıp uygulanmayacağı belli olmayanlar (yukarıdaki ikinci kasedekiler) için birer liste hazırlamak olanaklıdır. Böyle iki grup halinde listeleme yaklaşımı, ülkemiz ÇED Yönetmeligi'nde de izlenmiştir, ikinci gruptaki faaliyetlerle ilgili projelerden hangileri hakkında ÇED Raporu hazırlanacağım belirlemek için bir eleme aşamasına daha gerek vardır, işte bu eleme aşamasında, yukarıdaki "ÇED Uygulanacak Projelerin yeraldıkları ortamın çevresel özellikleri nasıl olursa olsun, etkileri daima "önemli"olur. Ancak bazı durumlarda, "çevre" dış etkilere karsı öylesine hassastır ki, buralara tavuk kümesi dahi yapılsa "önemli" etkiler yaratabilir. Bu nedenle, ÇED'ne "çevre" yönünden de yaklaşılması, ÇED Raporu hazırlanmasına gerek olup olmayacagmın, çevresel etkilere karşı HASSAS YÖRELER için ayrıca saptanması gerekli görülmüştür. Ülkemiz ÇED Yönetmeligi'nde de böyle bir uygulamaya yer verilmektedir.
ÇED’in aşamalarını şu şekilde sıralayabiliriz: - ÇED’in aşamalarını şu şekilde sıralayabiliriz:
- Hazırlık Çalışmaları ve Eleme
- Kapsam ve Etkilerin Belirlemesi
- Mevcut çevrenin özelliklerinin belirlenmesi ve projenin ve alanın tanımlanması
- Etkilerin sayısallaştırılması ve tanımlanması, ölçülmesi, değerlendirilmesi
- Alınacak önlemlerin belirlenmesi
- Alternatiflerin, çözüm önerilerinin değerlendirilmesi
- ÇED raporun hazırlanması ve sunumu
- Karar verme süreci
- ÇED sonrası, izleme ve denetleme faaliyetleri
- Proje sonrası analiz
Kapsamlaştırma ya da kapsam belirleme evresi ÇED’in en önemli aşamalarından birisidir ve bu aşamada halkın katılımı da söz konusu olabilmektedir
Halkın katılım hem kapsamlaştırma sürecinde projeden etkilecek kişilere görüş sorma şeklinde olduğu gibi, hem de etkilerin değerlendirilmesinde kullanılan bazı yöntemlerde halka yönelik anket çalışmaları yapılabilir. Halkın katılım hem kapsamlaştırma sürecinde projeden etkilecek kişilere görüş sorma şeklinde olduğu gibi, hem de etkilerin değerlendirilmesinde kullanılan bazı yöntemlerde halka yönelik anket çalışmaları yapılabilir.
Ülkemizdeki mevzuata göre Ülkemizdeki mevzuata göre En az lisans seviyesinde eğitim görmüş bir kişi kurucu En az üç yıl deneyimli bir çevre mühendisi Mühendislik Mimarlık Fakültelerinin herhangibir bölümünden mezun olan en az üç yıl deneyimlibir kişi ya da üniversitelerin fizik, kimya, biyoloji, arkeoloji, kamu yönetimi, işletme, iktisat, maliye, veya sosyoloji bölümleirnden birinden mezun en az üç yıl deneyimli bir personel. Projeye göre en az bir uzman. Yandaki şekilde projeye göre yer alabilecek uzmanlar örneklenmiştir.
1983 Çevre Kanununda önemli bir konu ortaya atılmıştır. Kanunun 3.maddesi uyarınca kirleten öder ilkesi kanuna girmiştir. Yine aynı kanunun 10. Maddesinde ÇED kavramı uygulamaya girmiştir. TC Anayasası ‘’Çevreyi ekonomik kalkınma hedeflerine olumsuz etki yapmaması koşuluyla kesaba katsa da, Anayasımıza göre herkesin temiz ve sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı vardır’’ilkesi ÇED çalışmalarına altyapı oluşturmaktadır. Altıncı, Yedinci, Sekizinci Kalkınma Planlarımızda Sürdürülebilir Kalkınma Kavramı bulunmaktadır. Bu da ÇED’in diğer bir dayanağıdır. Ayrıca ülkemizde Kıyı Kanunu, Turizmi Teşvik Kanunu, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu gibi kanunlarda çevresel konulara ilişkin mevzuatta önemli yer tutmaktadır. 1993 yılında Çevre Kanunun 10. Maddesi uyarınca ÇED Yönetmeliği çıkarılmış ve bu yönetmelik 1997, 2002, 2003 yıllarında revize edilmiştir. Şu an yürürlükte olan yönetmelik 16.12.2003 tarih ve 25318 sayılı resmi gazetede yayımlanan yönetmeliktir. ÇED Yönetmeliği sayesinde ülkemizde mevzuatta yer alan hava ve su kirliğinin önlenmesi, kıyılarımızın korunması, tarım alanlarının, meraların korunması gibi çevre ile ilgili pekçok yönetmelik etkin şekilde kullanılabilmektedir. 1983 Çevre Kanununda önemli bir konu ortaya atılmıştır. Kanunun 3.maddesi uyarınca kirleten öder ilkesi kanuna girmiştir. Yine aynı kanunun 10. Maddesinde ÇED kavramı uygulamaya girmiştir. TC Anayasası ‘’Çevreyi ekonomik kalkınma hedeflerine olumsuz etki yapmaması koşuluyla kesaba katsa da, Anayasımıza göre herkesin temiz ve sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı vardır’’ilkesi ÇED çalışmalarına altyapı oluşturmaktadır. Altıncı, Yedinci, Sekizinci Kalkınma Planlarımızda Sürdürülebilir Kalkınma Kavramı bulunmaktadır. Bu da ÇED’in diğer bir dayanağıdır. Ayrıca ülkemizde Kıyı Kanunu, Turizmi Teşvik Kanunu, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu gibi kanunlarda çevresel konulara ilişkin mevzuatta önemli yer tutmaktadır. 1993 yılında Çevre Kanunun 10. Maddesi uyarınca ÇED Yönetmeliği çıkarılmış ve bu yönetmelik 1997, 2002, 2003 yıllarında revize edilmiştir. Şu an yürürlükte olan yönetmelik 16.12.2003 tarih ve 25318 sayılı resmi gazetede yayımlanan yönetmeliktir. ÇED Yönetmeliği sayesinde ülkemizde mevzuatta yer alan hava ve su kirliğinin önlenmesi, kıyılarımızın korunması, tarım alanlarının, meraların korunması gibi çevre ile ilgili pekçok yönetmelik etkin şekilde kullanılabilmektedir.
CBS’nin ÇED kapsamında kullanılabileceği aşamalar şu şekilde sıralanabilir CBS’nin ÇED kapsamında kullanılabileceği aşamalar şu şekilde sıralanabilir - Hazırlık Çalışmaları ve Eleme
- Kapsam ve Etkilerin Belirlemesi
- Mevcut çevrenin özelliklerinin belirlenmesi ve projenin ve alanın tanımlanması
- Etkilerin sayısallaştırılması ve tanımlanması, ölçülmesi, değerlendirilmesi
- Alınacak önlemlerin belirlenmesi
- Alternatiflerin, çözüm önerilerinin değerlendirilmesi
- ÇED raporun hazırlanması ve sunumu
- Karar verme süreci
- ÇED sonrası, izleme ve denetleme faaliyetleri
- Proje sonrası analiz
-
Genel anlamda CBS Sistemleri ÇED kapsamında; Genel anlamda CBS Sistemleri ÇED kapsamında; Harita, tablo, rapor, grafik ve görüntü entegrasyonunda Çalışmada kullanılan tüm verilerin depolanması, analiz ve entegrasyonunda Karar verme sürecinde sorgulama ve analiz yapma özellikleriyle doğru kararların verilmesinde Gelişmiş etiketleme ve yüksek kalitede harita kompozisyonu ile ÇED raporunun hazırlanmasında Coğrafi verilere resim, video ya da web sayfası linkleyebilme özelliği, buffer, merge, dissolve, union, clip gibi özellikleri ile gelişmiş mekansal analizler yapmada Toplanan verinin gerektiği durumda güncellenerek güncel tutulmasında ÇED kapsamında kullanılacak verilerin üretilmesinde 3 boyutlu analiz özellikleri ve görselleştirme araçlarıyla mevcut durumun ve etkilerin görselleştirilemesinde kullanılabilir.
Tüm dünyada inşaat ve konut yapma amacıyla kullanılan arazi miktarı, olumsuz nüfus artışları ve ekonomik durgunluğun baş gösterdiği zamanlarda bile artmaya devam etmiş ve hızlı kentleşmenin bir göstergesi olmuştur (Meinel ve Winkler 2002). Ülkemizde de hızı hiç azalmayan nüfus artışı ve hızlı kentleşme, özellikle büyük kentlerde, konut sorununu 1940’lı yıllardan bu yana hep gündemde tutmuştur. “Yap-sat” düzeni ve gecekondu yoluyla konut üretmenin soruna çözüm olamayacağı düşüncesiyle, 1960’lı yıllardan sonra kooperatifleşme ve toplu konut yolları denenmiştir. Özel sektör ve yerel yönetimler tarafından başlatılan konut uygulamaları, 1980’li yıllarda çıkarılan yasalarla kurumsallaştırılmıştır (İmamoğlu ve İmamoğlu 1996). Tüm dünyada inşaat ve konut yapma amacıyla kullanılan arazi miktarı, olumsuz nüfus artışları ve ekonomik durgunluğun baş gösterdiği zamanlarda bile artmaya devam etmiş ve hızlı kentleşmenin bir göstergesi olmuştur (Meinel ve Winkler 2002). Ülkemizde de hızı hiç azalmayan nüfus artışı ve hızlı kentleşme, özellikle büyük kentlerde, konut sorununu 1940’lı yıllardan bu yana hep gündemde tutmuştur. “Yap-sat” düzeni ve gecekondu yoluyla konut üretmenin soruna çözüm olamayacağı düşüncesiyle, 1960’lı yıllardan sonra kooperatifleşme ve toplu konut yolları denenmiştir. Özel sektör ve yerel yönetimler tarafından başlatılan konut uygulamaları, 1980’li yıllarda çıkarılan yasalarla kurumsallaştırılmıştır (İmamoğlu ve İmamoğlu 1996).
Toplu konutlar, kent içinde, fiziksel gelişmelerin neden olduğu çevresel baskıları yaratırlar. Ancak, toplu konutların çoğunlukla kent içinde mevcut yapıların yerine değil, farklı amaçlarla kullanılan (tarım alanı, büyük boş arsalar vb.) alanlarda konumlandırılmaları nedeniyle, önceden fiziksel bir yapının getireceği yüklere (nüfus yoğunlaşması, altyapı, hava kirliliği vb.) maruz kalmamış bir bölgenin, hem daha önceki kullanım özelliğini yitirmesi, hem de çevresel özelliklerinin etkilenmesi söz konusudur. Toplu konutlar, kent içinde, fiziksel gelişmelerin neden olduğu çevresel baskıları yaratırlar. Ancak, toplu konutların çoğunlukla kent içinde mevcut yapıların yerine değil, farklı amaçlarla kullanılan (tarım alanı, büyük boş arsalar vb.) alanlarda konumlandırılmaları nedeniyle, önceden fiziksel bir yapının getireceği yüklere (nüfus yoğunlaşması, altyapı, hava kirliliği vb.) maruz kalmamış bir bölgenin, hem daha önceki kullanım özelliğini yitirmesi, hem de çevresel özelliklerinin etkilenmesi söz konusudur.
Toplu konutların meydana getireceği olumsuz etkileri tamamen ortadan kaldırmak mümkün olmasa bile, bu etkileri hem çevrenin, hem de insanın geleceği için azaltmak mümkündür. Sonuçta etkinin yönü iki türlüdür. Çevrenin olumsuz etkilenmesi, ya da toplu konutların çevresel faktörler açısından uygun olmayan yerlerde konumlandırılması, insanların sağlık, ekonomik, sosyal durumlarını etkileyebilir; hatta can ve mal kaybına neden olabilir. Örneğin, verimli tarım topraklarının yerleşim alanı olarak seçilmesi hem ekolojik hem de ekonomik bir kayıptır. Toplu konutların meydana getireceği olumsuz etkileri tamamen ortadan kaldırmak mümkün olmasa bile, bu etkileri hem çevrenin, hem de insanın geleceği için azaltmak mümkündür. Sonuçta etkinin yönü iki türlüdür. Çevrenin olumsuz etkilenmesi, ya da toplu konutların çevresel faktörler açısından uygun olmayan yerlerde konumlandırılması, insanların sağlık, ekonomik, sosyal durumlarını etkileyebilir; hatta can ve mal kaybına neden olabilir. Örneğin, verimli tarım topraklarının yerleşim alanı olarak seçilmesi hem ekolojik hem de ekonomik bir kayıptır.
ÇED in etkin kullanımı ÇED in etkin kullanımı sürdürülebilir kalkınmanın sağlanmasının yani doğaki tüm renklerin gelecek kuşaklara kalmasının en etkin ve sağlıklı yoludur
Dostları ilə paylaş: |