Günlük hayatında Müslüman nelere dikkat edecektir: TELEVİZYON SEYRETMEK: Televizyon programları dine, Şeriata, ahlâka, fazilete, bilgeliğe uygunsa, aşırı kaçmamak şartıyla bir miktar seyredebilir. Bu dediğim, sıradan insanlar içindir... Müslüman, İslâm dininin kesin olarak yasakladığı, haram kıldığı açık saçık, şehvetli karıları, içki sofralarını, fuhşiyyat sahnelerini, kumar eğlencelerini, bin türlü azgınlığı asla seyredemez. “Bunları seyretmek caizdir, bunları seyretmek, bu seyirle eğlenmek, keyiflenmek sakıncalı değildir, caizdir” diyenlerin imanları tehlikeye girer.
İHTİYAÇLARIN GİDERİLMESİ: Müslüman asla israfa, lükse, aşırı tüketime, gösterişe kapılmaz. Bunları dinimiz haram kılmıştır. Din ve iman kardeşlerinin milyonlarcası sefalet, sıkıntı, açlık, perişanlık içindeyken kendisi Nemrud, Firavun, Neron, Şeddad gibi lüks yemekler yiyen, lüks bir hayat süren kimseler fâsık, fâcir, gafil, vicdansız insanlardır. Müslümana yakışan mütevâzı olmak, orta halli bir hayat sürmektir. Bu dediğim avam içindir, mânevî derecesi yüksek olan Müslümanların bu konuda daha sıkı olmaları gerekir...Müslüman hiçbir zaman meskenleri, mobilyaları, evdeki cihazları, otomobilleri; kendisine değer ve üstünlük kazandıran şeyler olarak görmez. Vicdanlı, akıllı, namuslu, şuurlu, insaflı bir Müslüman 20-30 bin dolarlık bir otomobilden daha pahalısını almaz. “Benim param var, canımın istediği pahalı otomobili alırım” mı diyorsun? Unutma ki, Allah’a hesap vereceksin.
LİSANINI KÖTÜLÜKLERDEN KORUMAK: Müslüman mutlak bir hürriyete sahip değildir. Müslüman, hürriyet var, canımın istediğini söylerim, yazarım diyemez. Lisan afetleri vardır, bunlar İmam-ı Birgivî Hazretlerinin “Tarikat-i Muhammediye” adlı çok önemli, çok mübarek, çok kurtarıcı kitabında yazılıdır. Okur öğrenirsiniz. Müslüman lüzumsuz, faydasız lâf etmez. Gevezelikten, zevzeklikten, mâlâyâni söz etmekten kaçınır. Söylerse hayır söyler, yoksa susar.
GÖZLERİNİ GAYR-İ MEŞRU BAKIŞLARDAN KORUMAK: Müslüman gözlerinden, baktığı şeylerden sorumludur. Kendi annesinin, karısının, kız kardeşinin iffetini, namusunu, şerefini, haysiyetini nasıl koruyorsa, başka kadınlarınkini de korumakla yükümlüdür.
KULAKLARIN KORUNMASI: Zamanımızda müzik, son derece bayağılaşmış ve yaygın hale gelmiştir. Siz çalmazsanız, başkalarının çaldığını dinlemek zorunda kalıyorsunuz. Müslüman, elinden geldiği derecede kötü müzikten uzak durur. Kötü müzik ne demektir? İnsanın kafasını şişiren, kişiyi azdıran, şehvete ve ahlâksızlığa teşvik eden, kalitesiz musikidir. Bir çiftlikte tavuklara rock müziği dinletmişler, hayvancağızlar önce yumurtayı azaltmış, sonra durgunlaşmış, hastalanmış, sonunda ölmüşler... Kötü müzik dinletilen ineklerin sütü azalıyormuş. Aklı olanlara bu örnekler yeter.
HİÇ HATIRDAN ÇIKARTILMAYACAK İSLÂMÎ BİR PRENSİP: Resulûllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimiz “İki günü birbirine eşit olan ziyandadır” buyurmuştur. Müslüman her gününün, bir önceki günden daha hayırlı olması için çalışacaktır. Daha fazla ibadet edecek, daha fazla hayır hasenat yapacak, daha fazla sadaka verecek, ilmini, kültürünü arttıracak, nefsiyle yaptığı cihatta ileriye gidecektir.
MÜSLÜMAN, İSLÂM’A UYAN KİMSEDİR: Evinde, işinde, yeme ve içmesinde, kılık kıyafetinde, konuşmasında İslâm’ın emirlerini, yasaklarını, tavsiyelerini göz önünde bulundurmak gerekir. Yaptığın her iş için “Yüce Allah bundan razı olur mu?”, “Bundan dolayı bana gücenir ve gazap eder mi; Sevgili Peygamberimiz benim bu yaptığım işi beğenir mi, yoksa beğenmez mi?..” diye düşünmek gerekir.
MERHAMETLİ OLMAK: İslâm bilgeliğinin temel kurallarından biri, “Merhamet etmeyene merhamet edilmez”dir. O halde, Müslüman insanlara, hayvanlara, bitkilere, hatta topraklara, taşlara, sulara bile merhametli olacaktır.
DİNÎ KONULARDA TÂVİZ (ÖDÜN) VERMEMEK: İslâm dinini insanlar ortaya koymamıştır, din Allah’ındır. Binaenaleyh dinin kesin kurallarında, hükümlerinde, müesseselerinde bizim değişiklik yapmaya, bunlardan ödün vermeye hakkımız yoktur. Bunları elimizden geldiği, gücümüzün yettiği kadar hayatımıza ve hayata uygulamaya çalışırız. Yapamıyorsak, eksikliğimizi biliriz. Müslüman, asla dini kendisine, hayata uydurmaya çalışmaz. Asıl olan, kendisini ve hayatını dine uydurmaktır.
YASAKLARDAN, GÜNAHLARDAN, İSYANLARDAN, AZGINLIKLARDAN KESİNLİKLE UZAK DURMAK: İslâm dini ribayı mutlak surette yasak ve haram kılmıştır.Binaenaleyh ribadan ve ribaya benzeyen ticarî, iktisadî muamelelerden uzak durmak gerekir. Yine dinimiz bazı alışverişleri bâtıl saymıştır, bunlardan da uzak olmamız gerekir.
TARTIŞMAMAK: İmam-ı Gazalî Hazretleri, bir şık dışında tartışmayı uygun görmemektedir. Cahillerle, azgınlarla, aşırılarla, beyni yıkanmışlarla tartışmak boştur, faydasızdır.Müslüman tartışmak yerine, iyi bir örnek ve model olmayı tercih etmelidir. Ona bakan, onda İslâmiyet’in güzelliklerini ve üstünlüğünü görsün. Kal (dil) ile değil, hal ile propaganda yapmalıdır.
FİTNE VE FESADA SEBEBİYET VERECEK HER ŞEYDEN UZAK DURMAK: Peygamberimiz “Fitne uykudadır, uyandırana lanet olsun” buyurmuşlardır. Din konusunda aptalca çıkışlardan, geri zekâlıca nümayişlerden, lüzumsuz gösterilerden kaçınılmalıdır.
EN BÜYÜK DÜŞMAN: Müslüman, en büyük düşmanının kendi nefs-i emmaresi olduğunu, bir an bile hatırından çıkartmamalıdır. Düşmanını görmek isteyen aynaya baksın.
Âhir zamanda yaşıyoruz, Peygamberimiz âhir zamanda İslâm Şeriatını yaşamanın, Sünnet’e uymanın “avucunda kor tutmak” kadar zor olduğunu haber vermiştir. Müslüman, İslâm’a ve Şeriat’a uyarken, dinini yaşarken birtakım sıkıntılar çekecektir, bunlar Allah’ın bir imtihanıdır, sabrederse, doğru yoldan ayrılmazsa çok büyük mükâfatlara nail olacak, ebedî mutluluk kazanacaktır.
Çok dikkat edilmesi gereken bir husus: Vicdanlı, şuurlu, vasıflı, haysiyetli, namuslu, şerefli, hikmetli bir Müslüman, kendisi asla din sömürüsü yapmadığı gibi, din sömürüsü yapan alçak ve rezillerden uzak duracaktır ve onları asla desteklemeyecektir. Din sömürüsü yapanları desteklemek, dinin yıkılması için çalışmak demektir.Böyle bir gaflete ve felâkete düşmekten Allah’a sığınırız.
(Evde oturan Müslüman hanımların ne yapacakları konusunda ayrı bir yazı kaleme alacağım.)