ÇELİk ahmet çELİK


HD.28.11.1989, E. 1989/10192 - K. 1989/10368



Yüklə 2,88 Mb.
səhifə17/44
tarix25.11.2017
ölçüsü2,88 Mb.
#32856
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   ...   44

9.HD.28.11.1989, E. 1989/10192 - K. 1989/10368



S.S.Kurumu’nun “ölüm sigortası”ndan bağladığı gelirler tazminattan indirilmez. İş kazası, meslek hastalığı ve işgöremezlik dallarından yapılan ödemeler için SSK’nun rücu hakkı varsa da, ölüm sigortasından bağlanan gelirler için Kurum’a rücu hakkı tanınmamıştır. Bu nedenle “ölüm sigortası”ndan bağladığı gelirler tazminattan indirilmez. 506 sayılı Yasa’da iş kazası, meslek hastalığı ve işgöremezlik dallarından sigortalıya ve haksahiplerine sağladığı sağladığı yardımlardan dolayı haksız eylem sorumlularına Kurumun rücu hakkı bulunduğu kabul edilmekte; ölüm sigortasından yapılan yardımlarda ise Kuruma rücu hakkı tanınmamış bulunmaktadır.

Dosya içerisinde mevcut S.S.Kurumu’nun yazılarında, davacılara yardımın “ölüm sigortası” dalından yapıldığı bildirilmiştir. Yukarda belirtilen Yargıtay ilke kararında dayanakları açıklandığı gibi, ölüm sigortasından yapılan yardımların zarardan indirilmesi mümkün değildir.

4.HD.23.12.1982, E.1982/10399 - K.1982/11656

Ölüm sigortası kolundan haksahiplerine bağlanan dul ve yetim aylıkları tazminattan indirilmez.

Sigortalı işçi olan davacıların desteğinin ölümünün iş kazası sonucu olmadığı ve Sosyal Sigortalar Kurumu’nca davacılara “ölüm sigortası” kolundan aylık bağlandığı dosyadaki belgelerden anlaşılmaktadır. Dairemizce istikrarla uygulandığı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 28.11.1979 gün ve E.1977/4-1110 - K.1979/1395 sayılı kararında benimsendiği gibi iş kazasına bağlı olmayan haksız eylem sonucu ölen sigortalının haksahipleri tarafından açılan destekten yoksun kalma tazminatının kapsamının belirlenmesinde, S.S.Kurumunca 506 sayılı Yasa’nın 65 ve sonraki maddeleri uyarınca “ölüm sigortası” kolundan haksahiplerine bağlanan dul ve yetim aylıklarının zarardan düşülmesi mümkün değildir. O nedenle, mahkemenin belirtilen ilkeye aykırı uygulaması bozmayı gerektirir.

4.HD.20.01.1986, E.1986/8651 - K.1986/248
Trafik kazasına uğrayarak ölen eden kişinin dul ve yetimlerine Emekli Sandığınca bağlanan maaşlar trafik tazminatının hesabında nazara alınmaz ve indirime tâbi tutulmaz. (BK.55, 5434/m.129)

Davacılar vekili, müvekkillerinin miras bırakanı Abdullah Şener’in trafik kazasında öldüğünü ileri sürerek maddi ve manevi tazminat istemiştir.

Yapılan yargılama sonunda: Olay ceza dosyası ile sabit olduğundan bilirkişi raporu ile tesbit edilen tazminatın faizi ile birlikte davalılardan ortaklaşa ve zincirleme yolu ile alınarak ilâmda gösterilen miktarlarda davacılara ödenmesine ve fazla isteğin reddine karar verilmiştir.

Temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşuldu :

1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir yolsuzluk görülmemesine göre davacıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları ile davalının bütün temyiz itirazlarının reddi gerektir.

2- T.C.Emekli Sandığı Yasasının 129. maddesi hükmü ile Emekli Sandığının davacılar adına alacağı tazminattan bir bölümünü kendisine alıkoyduktan sonra geri kalanını tazminat davacılarına vereceği esasının kabul edilmiş olmasından, kanun koyucunun tazminat davacılarına Emekli Sandığına yapılmış ödemelerin zarardan sorumlu olan kişilerin ödeyecekleri tazminattan düşülmeyeceği ilkesini benimsemiş bulunduğu­nu göstermektedir.

Bu nedenle bilirkişi raporuna göre gerçekleşen zarar­dan Emekli Sandığınca bağlanmış bulunan dul aylığının indirilmemesi gerekirken, aksinin kabulü ile indirilip geri kalanın hüküm altına alınması usul ve yasaya aykırıdır.

Sonuç: Temyiz olunan kararın davacılar yararına bozulmasına oybirliğiyle karar verildi.

4.HD.26.03.1974, E.2300 - K.1531

KÜÇÜK ÇOCUKLARIN ANA BABALARINA DESTEKLİĞİ
1) Küçük yaşta ölen çocukların ana ve babalarına destekliğine öğretide “varsayımsal desteklik” denilmekte; uygulamada, (çocukların çok küçük yaşlardan başlayarak bedensel varlıklarıyla ana ve babalarına "yardım ve hizmet" ederek destek oldukları, hatta bazı işlerde çalışıp aile bütçesine katkı sağladıkları gerçeği gözardı edilerek) tazminat hesapları (18) yaşından başlatılmakta; gerçeklere göre değil, "varsayımsal" olarak hesaplanan tazminat tutarından, çocuğun (18) yaşına gelinceye kadar anne ve babanın ona harcadıkları ve ölümle "tasarruf" ettikleri (varsayılan) "yetiştirme giderleri" indirilmekte, ayrıca anne ve baba bu tazminatı yıllar öncesinden alacaklarından bir de "iskonto" uygulanmakta; çıkan sonuç son derece az olduğu gibi, bazı bilirkişiler tarafından (hangi anlayış ve mantıkla yapılıyorsa) yetiştirme giderleri, destek tazminatından daha yüksek hesaplanarak, davacı anne ve babaların, tazminat almak şöyle dursun, borçlu bile çıkarıldıkları görülmektedir.

Küçük yaşta ölen çocuklar için yapılan bu biçim hesaplamalar, birkaç kez görsel ve yazılı yayın organlarında (Medyada) yer almış, yoğun tepkilere neden olmuş, çok ağır eleştiriler yapılmış ve bu raporları veren bilirkişiler onur kırıcı bir biçimde teşhir edilmişlerdir.

2) Toplumdaki tepkileri ve halkımızın “en büyük acı evlât acısıdır” duyarlığını dikkate almayan bu uygulama, yargıya ve adalete güveni sarstığı gibi, aşağıda açıklayacağımız nedenlerle, yaşam gerçeklerine de aykırı, haksız ve acımasız bir uygulamadır.

3) Yaşam gerçekleri, çocukların çok küçük yaşlardan başlayarak anne ve babalarına “yardım ve hizmet etmek” suretiyle destek oldukları biçimindedir. Başta yasalar böyledir, ama kimse bundan söz etmemektedir. 4721 sayılı Medeni Yasa’mızın “karşılıklı yükümlülükler” başlıklı 322’nci maddesinde: “Ana, baba ve çocuk, ailenin huzur ve bütünlüğünün gerektirdiği şekilde birbirlerine yardım etmekle yükümlüdürler” denilmiştir. Önceki Medeni Yasa’mızın 260.maddesi de aynı biçimde olduğu içindir ki, Yargıtay 4.Hukuk Dairesi 1977 yılında verdiği bir kararında, çocukların küçük yaşlardan başlayarak beden güçleriyle “yardım ve hizmet ederek” ailelerine maddi destek sağladıkları, köy okuluna giden sekiz yaşındaki çocuğun tatilde ve okul saatleri dışında babasına yardım ederek kendisine yapılan masrafların karşılığını ödediği, bu nedenle “bakım ve yetiştirme giderleri” adı altında tazminattan bir indirim gerekmeyeceği sonucuna varılmıştır. (4.HD.27.01. 1977,906) (Kaynak:Ahmet Necdet Sezer, Destekten Yoksun Kalma Tazminatının Hesaplanmasında Gözönünde Tutulacak Esaslar, Yasa Hukuk Dergisi,1980/Eylül,sf.1259)

4) Yargıtay’ın son otuz yılda yerleşik hale gelen kararlarında, destekliğin yalnız “parasal” olmayacağı, özellikle çocukların anne ve babalarına destekliğinin daha çok “yardım ve hizmet ederek” gerçekleşeceği kabul olunmaktadır. Bu konuda Yargıtay’ın pek çok kararı vardır. (Birkaç örnek: Desteklik mutlaka para veya maddi katkı şeklinde olmaz. Yardım ve hizmet ederek de destek olunabilir.(4.HD.29.11.2007, E.2007/13191-K.2007/15103) - Destekten yoksun kalma yalnız parasal yardım olarak düşünülemez. Evlâdın evde ailesine yardımcı olması, her türlü hastalık ve sair sıkıntılarında yardıma koşması maddi desteklik kapsamında değerlendirilmelidir. (11.HD.11.10.2005, E.2004/10735 - K.2005/9566) -Çeşitli hizmet ve yardımlarla da destek olunabilir. (4.HD.01.04.2003, E.2002/13497 - K.2003/3904)

5) Konuyu ülkemizdeki toplum yapısı ve yaşam gerçekleri yönünden ele aldığımızda da, çocukların (kız veya erkek) çok küçük yaşlardan başlayıp bedensel güçleriyle “yardım ve hizmet ederek” ailelerine destek sağladıkları bilinmektedir. Özellikle kırsal kesimde yapılan incelemelerde çocukların 9 yaşından başlayarak tarım ve hayvancılık işlerinde çalıştırıldıkları saptanmıştır. (Sosyolog Aygül Fazlıoğlu ile Ekonomist Nilüfer Dersan’ın GAB Bölgesinde yaptıkları araştırma ile ilgili rapor, Cumhuriyet Gazetesi, 15.08.2005, sf. 17)

6) Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ile İLO Türkiye Ofisinin birlikte yaptıkları 2006 yılı çocuk işgücü araştırma sonuçlarına göre, çocukların "ev işlerinde" çalışmaları altı yaşından başlamaktadır. Raporda, 6-17 yaş grubundaki bütün kız çocukların %53'ünün ve erkek çocukların %33'ünün yemek yapma, çamaşır yıkama, temizlik, alışveriş ve küçük kardeşlere bakma gibi ev işleri yaptıkları; 15 -17 yaş grubundaki kız çocukların hemen hemen dörtte üçünün gerek kırsal, gerekse kentsel yerleşimlerde ev işleri yaparak ailelerine yardımcı oldukları açıklanmıştır. Daha önce 1994 ve 1999 yıllarında yapılan araştırmalarda da aynı sonuçlar alınmıştır.

DİSK-AR'ın araştırmasına göre de, "ev işlerinde" çalışan çocukların sayısı 1999 yılında 4 milyon civarında iken, 2006 yılında bu sayının 7 milyona ulaştığı saptanmıştır.

7) Yukardan beri yaptığımız açıklamalara ve en son TÜİK ve İLO ile DİSKAR’ın araştırma sonuçlarına göre, kim nasıl bir hesaplama yaparsa yapsın, kim nasıl bir hesaplama isterse istesin, artık bugüne kadar sürdürülen yanlış uygulamayı terketmek; yaşam ve ülke gerçeklerine, yasalardaki hükümlere ve Türk toplumunun aile yapısına uygun bir değerlendirme yapmak gerekmektedir.
YETİŞKİN ÇOCUKLARIN ANA VE BABALARINA DESTEKLİĞİ

KONUSUNDA YARGITAY KARARLARI

(1) Ana babanın parasal durumları iyi olsa bile, ilerde birgün yardıma muhtaç olmayacaklarını önceden kestirmek olanaksız bulunmasına göre, ana ve baba için ölen çocukları bakımından destekten yoksun kalma tazminatına karar vermek gerekir.

Davacılar, trafik kazasında ölen oğullarının farazi desteğinden yoksun kaldıklarından bahisle, BK’nun 45/2 maddesi uyarınca maddi tazminat isteminde bulunmuşlardır. Mahkemece, anne ve babanın maddi durumlarının iyi olması nedeniyle ölen çocuklarının desteğine muhtaç olmayacakları düşüncesiyle bu istek reddedilmiştir. Ancak, destekten yoksun kalma nedeniyle tazminat isteyen anne ve babanın maddi durumları ne derece iyi olursa olsun, bir gün zarurete düşmeyeceklerini ve ölenin yardımına muhtaç olmayacaklarını önceden kestirmek ve bu konuda kesin yargıya varmak mümkün değildir. Ölenin farazi desteğinden yoksun kaldıklarını iddia eden davacıların, ilerde ölenin maddi desteğine muhtaç olabileceklerinin kabulü hayatın olağan akışına, Türk örf, âdet ve geleneklerine uygun düştüğünün kabulü gerekir. Nitekim, bilirkişi de bu olguları düşünerek farazi destekliğin ne miktar olabileceğinin hesaplamasını yapmıştır.

O halde, mahkemenin yukarıda açıklanan ilkeleri gözönünde tutarak, da­vacıların farazi destek isteklerinin, bilirkişi raporunda hesap edildiği miktarda ve HUMK. nun 74 üncü maddesi gözönünde tutularak hüküm altına alınması ge­rekirken, aksine düşüncelerle yazılı biçimde karar oluşturulması usul ve yasaya aykırıdır. 19.HD.22.12.1995, E. 1995/7680 - K.1995/11614)


Yüklə 2,88 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   ...   44




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin