ÇEVİrmeniN ÖNSÖZÜ



Yüklə 0,99 Mb.
səhifə18/34
tarix28.07.2018
ölçüsü0,99 Mb.
#60709
1   ...   14   15   16   17   18   19   20   21   ...   34

MEKTUP 57


Tarih: 5 muharrem 1330

1-Gadir Hadis'inin te'vili.

2-Bunun üzerine "Karlne.”

1-Gadir Hadisi'nin sahâbelerce doğrulandığım kabul etmek -mütevâtir olsun veya olmasın -hadisin te'vilini icâb ettirir.

Bundan dolayıdır ki Ehl-i Sünnet, "Mevlâ' kelimesi Kur'an-ı Kerim'de çeşıtli manalar da vârid olduğunu ileri sürmüşlerdir.

Örneğin bazen "Evlâ" mana'sına gelir ki Kâfrlere şöyle hitap etmektedir: "Sığınacağınız yer ateştir; O sizin mevlânızdır”

Yani, sizinle daha evlâdır, size daha çok yaraşır... Bâzen yardım eden manasına gelir, şu âyette olduğu gibi: "Cenab-ı Allah iman edenlerin yardımcısıdır, Kâfirlerin ise mevlâsı yardımcısı yoktur." Vârıs manasına da gelir. Örneğin şu ayette olduğu gibi: "Herbirinize ebeveyn ve akrabasının ölümünden sonra geriye bıraktığı maldan "mevâli" (miras) tahsis ettik." Şu âyette ise "Dost manasını taşıyor: "O gün hiç bir mevlâ (dost), mevlâsından (dostundan) bır azâbı engelleyemez." Keza, "Veli" kelimesi, daha evla daha yetkili manâsına da gelir...

Yâni Ehl-i Sünnet dedi ki: Bu hadısten, ben kimin yardımcısı ve dostu isem Ali'de öyledir manasında olabilirki böylece Belefi-Salih'in onur'u zedelenmez ve üç halife'nin imamlığına da gölge düşmez: Allah hepsinden razı olsun....

2-Bu hadiste demek istediğine "Karine" olarak şu olayı ileri sürerler; Hz. Ali'nin hakkında, kendisiyle Yemen'de beraber bulunanlar tarafından, onun şeriat hükümlerinde çok sert davrandığına dair şikayetler olmuştu. Bu nedenden dolayı peygamber (s.a.a) Gadır Günü Hz. Ali'yi övmeye lüıum görmüş ve onun makamının çok büyük olduğuna dikkatlerini çekmek istemiştir. Hitabının devamındaki: "Size iki değeri biçilmez nefis, masun şey bırakıyorum; Allah'ın kitabı ve Ehili Beyıiın" demekteki maksadı da, vasiyet mahiyetindedir.

Yâni Ali'nin bilhassa Kuraxi ı Hâfız olduğunu, bundan dolayı da bütün Ehl-i Beyt'in ona hâfız olabileceğini kasdetmektedir.

Onlara göre, bu hadis, ne Hilâfetle ilgili bir vasiyet, nc de imamlığa bir delâlet mânası taşımaktadır. Vesselam.

MEKTUP 58 Tarih: 27 Muhaırcm 1330


_1-Gadir hadisini te'vil etmek mümkün değil, 2-Te'vil karinesi, şaşırtmacadır.

1-Ben de iyi biliyorum ki, söyledikleıinizin sizi taunin etmediğini içinızi rahatlatamadığını..... Zira Resûlüllah'ın, belâgatli hikmetini vâcip olan ismetini sonuncu olan peygamberlığini sizin de takdir ettiğiniz muhakkaktır. Hükemânın en büyüğü, peygamberlerin sonuncusu o değil midir? "Hevâdan (nefsi nin istediği gibi) konuşmaz. Onun söylediklerı sadece vahiydir ancak vahy olunur. Size, yabancı âlimler sorsa ve deseler ki, "Gadir günü" Muhammed neden binlerce insanı o yakıcı sıcağın altında durdurup, seyirden menetti? Neden ileri gidenlerı geri Fevirtip, geri de kalanların vamıasını bekleyerek hepsinin bir arada toplanmasına bu kadar önem verdi? Ve neden onlara. çeşitli bölgelere dağılacaklan bir yerde Allah'ın emıini tebliğ ctme ihtıyacını duydu? Neden. daha konuşmaya başlarken yakında aralanndan ayrılacağının haberini vererek dedi ki: ' Rabbinıin elçisi benı dâvet etti, icabet etmem yaklaşmaktadır. Ben de mesulum, siz de mesulsunuz, ...”

Peygamber'in (s.a.a), tebliğinden kendini son.ımlu bulduğunu, ve ümmetin ona itaat etmesi lazım gelen bu emir nedir? Ve niçin onlara soruyor: "Allahın birliğine ve Muhammed'in onun resûlü olduğuna ve Cennet'inin hak ateş'inin hak, ölümün hak ve hesap günü ölümden sonra dirilmenin hak olduğuna, kıyametın şüphesiz bir gün kopacağına, şahâdet etmez misiniz?

Hepsi bir ağızdan: "Evet şahâdet ederiz" deyince, neden hemen Hz. Alı'nin elini alıp koltuğunun beyazlığı görününceye kadar yukarı kaldırdı ve dedi'kı: "Ey halk! Cenâb-ı Allah benim mevlâmdır; ben de müminlerin mevlâsıyım" (neden bende müminlerın mevlâsıyım sözlerini ve ben onların nefisleri üzerinde daha evlâyım (daha yetki sahibiyim)" diyerek tefsir eıme ihtiyacını duymuştur? Ve bu tefsirden sonra neden:

"Ben kimin mevlâsı isem bu da onun mevlâsıdır" ya da: "Ben kimin velisi isem, bu da onun velisidir, Allahım ona dost olana dost ol düşman olana düşman ol; ona yardım edene yardm et, onu terk edeni terk et." Neden ona, ancak hak imamlarına ve gerçek halifelere layık duaları sıralıyor? Ve neden Allah'ın kitabına karine olarak Ehl-i Beyt-i gösterıp, her ikisini "hesap gününe kadar, her aklı başında müslümanın "rehberi" olması gerektiğini tavsiye ediyor?.. Bu hikmet sahibi peygamberin, bu kadar önemle ihtimam gösterdiği mes'ele neydi acaba?...

Cenab-ı Allah'ın kendisine tebliğ etmesi gerektiği şey ne olabilir di? Ki, Cenâbı-ı Allah şöyle buyuruyordu: "Yâ Resül! Sana rabbinden tenıil edileni tebliğ et!... Eğer bunu yapmazsan Allah'ın emrini tebliğ etmemiş olursun... Çekinme, Allah seni insanlardan korur!..." Neydi Cenab-ı Allah tarafından bu kadar tetkik icabettiren tebliğini tehdit'e benzer bir lehçeyle ısrarla tavsiye etmek ve tebliği esnasında, münafıkların ıâsından Allah'ın korumasına ihtiyaç duyulacak mühim şay?.. -Bütün bunları size sorsalar ne cevap vereceksiniz? "Cenab-ı Allah Hz. Ali'nin sadece müslümanlara büyük yardımı dokunduğunu beyan etmek isledi" mi diyeceksiniz?...

Bu şekilde cevap vermeğe gönlünüzün razı olacağını sanmadığım gibi, bu cevabın içeriğini ulu Allah'a ve Hükemânın efendisi Nebilerin sonuncusuna câiz göreceğinizi tasavvur etmiyorum... Siz elbette ki, onun bütün ihtimam ve azmini sadece, beyan edilmiş bir şeyi beyan etmeye ve gayet açık bir meseleyi açıklamaya seferber edeceğini tecviz etmeyecek kadar münezzeh ve akıllısınız.

Gayet iyi biliyorsunuz ki, o yakıcı sıcakta kendilerinin makamına uyacak fül ve kavillerine yakışacak, ancak bir şey olabilirdi, o da vasiyetini tebliğ ve makamını kendisinden sonra işgal edecek şahsı tayin etmek... Kaldı ki, söz karineleri ve akli deliller kesin bir şekilde ispat ediyor ki, Peygamber (s.a.a) O gün, Hz. Ali'yi veli-ahdi Iayin etmekten başka hiç bir maksadı yoktu... Hadis bir çok karinelerle çevrilmiş olmakla beraber, Hz. Ali'nin hilafetine dair apaçık, te'vil kabul etmeyen bir nas'tır. Ve bu nas'ı hiç bir kuvvet, bu manâdan ayıramaz.

2-lddia ettikleri karineye gelince, o da tahmini ve şaşırtmacadır. Aynı zamanda karıştırmak ve renklendirmek marifetidir. Zira Peygamber (s.a.a) Hz. Ali yi yemen'e iki kere gönderir. Birincisi, hicretin sekizinci yılında ve bazı kişilerin, hakkında dedikodu yapıp, Medine'ye döndüklerinde onu Peygambeı'e (s.a.a) şikayet etmeleri bunda olmuştu.(1)

Peygamber (s.a.a) onları öyle terslemişti ki, sinirlendiğini yüzünden anla-mışlardr zira bir daha tekranna cesaret edememişlerdi.... İkin-eisi, hicretin onuncu ydındadır. Bunda Peygambeı (s.a.a) mubârek eliyle bayrağını bağlar, sarığını sarar ve "Arkana bakmadan yoluna revân ol" der. Râşid ve mehdi olarak gider ve peygamberin harfiyyen emirlerini yerine getirdikten sonra, vedâ Haccında peygamber'e yetişir:

Peygamber (s.a.a) onu kurbanlarına ortak eder... Bu sefer hiç bir dedikoducu hak-kında bulunma cesaretini gösteremez. Şu halde nasıl bu hadis"in nedeni muârızlann dedikleri gibi, Hz.

Ali yi korumak veya Onun hakkında bulunanlara cevap mâhiyetinde olabilir?. Nitekim bazı kişiler tarafından Hz.

Aliı'ye yüklenmek peygamberin (s.a.a) Gadiru Humm da ki gibi apayrı bir ûslupla ona senâ ctmesine sebep olması mümkün değil... Bu ancak-Allah korusun -Onun sözleri ve füllerinde, himmet ve azimetleıinde, tahminci ve pazarlıkçı olmasını gerektirir. Hâşâ, onun beliğ hikmetinin kutsiliği elbetteki alelâde insanlara yaraşır davranışından münezzeh ve masundur. Cenab-ı Allah buyurur ki; "O, kerim olan bir Resûlün kavlidir. Bir şâirin kavli değildir. Ancak siz az imân edersiniz. O bir Kâhinin kavli de değildir. Ancak siz az hatırlarsınız... O, Alemin Rabbinden tenzil olunmuştur.”

Eğer sadece onun faziletini beyan etmek ve ona yüklenenleri cevaplandırmak isteseydi, şöyle diyebilirdi: "Bu benim falancanın oğlu, Damadım, çocuklarımın-yâni torunlarımın ve Ehl-i Beytimin reisi'dir; onu incitip bana eziyet etmeyin." Buna benzer fazilet ve üstünlüğe delâlet eden sözler söyleyebilirdi.

Oysa hadisin sözlerinde önceki söylediklerimizden başka akla hiç bir anlam gelmemektedir. (2)

Gadir Hadisi'nde Ehl-i Beyti’nin zikri ise, bahsettiğimiz mânayı teyit etmektedir ki, onları Allah'ın kitabına karine olarak gösteriyor; diyor ki: "Size, onlara sarıldığınız takdirde dalâlete düşmeyeceğiniz şeyler bırakıyorum; bunlar: Allah'ın kitabı ve Ehl-i Beytimdir." Böyle davranmıştır ki, Ümmet, kendisinden sonra, bunlardan başka başlarını vuracak hiçbir mercilerinin kalmayacağını bilsin. Tâhir olan Ehli Beyt imamlarının peşinden gitmenin vâcip olduğunu size ispatlamak için onları Allah'ın kitabı ile eşdeğer göstermek yeterlidir herhalde.

Nasıl ki, hükümleri mûcibince Allah’ın kitabıma muhâlif başka bir kitaba uymak câiz değilse keza hükümler mucibince Ehli Beyt imamlarına muhalif başka bir imama uymak câiz değildir.

Zira peygamberin (s.a.a):" Onların ikisi havuz başında bana gelene kadar birbirinden ayrılmayacaklardır" demesi, kendisinden sonra dünya, onların soyundan gelen bir imamdan oksun kalmayacağına işarettir.... Öyle ki, bu hadisi iyice tetkik eden, hilafetin Ehl-i Beyt'te münhasır kalmasını kastetmekte olduğunu anlar. Bu dediğimizi, İmam Ahmet "Mesnedinde”

Zeyd Bin sabitten ihraç ettiği şu hadisi teyit eder: der ki:

"Resulullah (s.a.a) dedi ki: Size İki "Halife' bırakıyorum.

Gökten yere uzanmış bir sicim olan Allah'ın kitabı ve Ehl-i Beyt’im; Bunların ikisi, havuz başında bana kavuşuncaya kadar birbirinden ayrılmazlar." Bu da Ehli Beyt imamlarının hilafetine dair bir "nas"tır. Siz de biliyorsunuz Ehli-Beyt'in peşinden gitmenin icab ettiğine dair herhangi bir "Nas .Hz. Ali nin peşinden gitmenin vâcip olduğunu içeren bir "nâs" demektir.

Çünkü kendisi Ehli Beyt'in reisidir ve bunun aksini kimse iddia edemez... Demek ki Resulullah (s.a.a) kimin velisi ise, Hz. Ali de onun velisidir. Vesselam.

DİPNOT 1-Bu hadisi

MEKTUP 36'da zikredip üzerinde durmuştuk:

2-(C.S;S.122')y'e müracaat edin.


Yüklə 0,99 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   14   15   16   17   18   19   20   21   ...   34




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin