MEKTUP 11 Tarih 20 Zil-kâ’de
1-Pâhit olarak getirdiğimiz sünen ve hadislere hayranlık duymak.
2-Bu Sünen'in Cumhur'un tutumları ile karşılaştırılmasından duyulan dehşet.
3-Kur'an'dan deliller ortaya koyarak bu şâhitleri perçinleştirmemizi arzu etmek.
1-Kadri büyük mektubunuzla şereflenmiş bulunuyorum.
Doğru yönlü, açık anlamlıdır... Bu mektubunuzda, kovayı ağzına kadar doldurduğunuz gibi, dağların başından aşağıya doğru akan selleı misâli akıp yürümüşsünüz. iyice inceleyip tctkik ettikten sonra gördüm ki: münâzaranız kuvvetli, mücâdeleniz şiddetli, lisanınız gayet keskindir.
2-Hüccetinizi araşhrmaya kendimi verıp delillerinir.i inceleyince'baktım ki, karışık bir durum içerısindeyim. Pöyle ki:
Delilleıinize bakıyorum, hepsini vazgeçilmez göri.iyorum. Göı lerimi Ehl-i Beyt imamlarına çevirıyorum, görizyorum ki, Allah ve Resülünün yanında öyle bir makama sahipler ki, heybet ve celâli karşısında herkesin boyun eğmesi gerekir. Sonra da bu milletin temsikilerinden en büyük bölüme sahip olan Cumhur'a bakıyorum, bir de ne göreyim; Ehl-i Beyte karşı olan davranışları, bu delillerin gerektirdiğinin tam aksinc...
Sonunda kendimi iki nefisle mücadele halinde buluyorum... Biıincisi beni bu delillerin peşinden (*) givneye sorluyor; ikincisi ise, Eh1-i Kıble'nin çoğunlukta olan kısmının tarafına çekip oraya sığınmamı emrediyor. Birincisi hiç bir zorluk göstermeden dizginlerini elinize vermiş fakat ikincisi inatla yüzünü sizden çevirerek hala isyan ediyor.
3-Acaba "Kitap"tan kesin deliller getirip onun yolunu kesmeniz ve kamuoyu ile arasına girmeniz mümkünmüdür? Vesselam.
DİPNOT (*) Arapga "Ellisan" lügat'ı yazıyor: 'Araplar insanın iki nefıs'i olduğunu söyler; biri bir işi yapmayı, öbürü ise yapmamayı emreder.
MEKTUP 12 Tarih: 22 Zilkâde 1329
Kitaptan deliller - Allah'a çok şükür-Siz Kitab'a vâkıf açık ve gizli mânalarından haberdar olan zatlardansınız.. Acaba Ehl-i Beyt hakkında inen âyetler, onlardan başka herhangi bir kimseye nasip olmuş mudur? Cenabı Allah kendilerinden her türlü necâseti uzaklaştırmak istediğini ilan eden âyeti kendilerinden başka kimin hakkında indirmiştir. (1) Onlan (Tahir) pak olarak vasıflandıran âyet, onlardan başka âlemde hiçbir kimseye kısmet olmuş mudur? Muhkem âyetler, onlardan başka kimın sevgisinin farzolduğuna hükmetmiştir? (2) Cebrâil aleyhisselam, "mübâhale" ayet'ini tebliğ etmek maksadiyla onlardan başkası için gökten inmiş midir?...(3) Cenab-ı Allah'ın "Hep beraber Allah'ın ipine sarılın, dağılmayın..." buyururken, Allah’ın ipi olarak kasdettiği onlar değil mi? (4)
Ve "Sadıklarla beraber olun" (5) dıyen âyet onları kasdetmiyor mu? Ve "Budur benim doğru yolum, onu tâkip edin" ve "Türlü yollara S,apmayın, Allah-ın yolunu şaşınrsınız" diyen âyetler onlar'ın yolundan başkasını mı gösteriyor? Ve "Ey inananlar! Allah it"Resülüne ve sizden emir sahibi olanlara itâat edin." (7) diye buyurduğu âyet yine onların hakkında değil midir? Kezâ onlan "Ehl-i zikr" olarak tanımlayan bu âyet:
"Eğer bilmiyorsanız Ehl-i zikr'e sorun." (8) İine onlar ıçin "Müminler" dediği bu âyet: "Hüdâ yolu göründükten sonra, herkim Resülüllaha muhâlefet eder ve müminlerin yolundan saparsa onu ceherınem ateşi ile yakanz." (9) Ve "Hâdiler" doğru yola götürenler-dediği şu âyet, ineâli:
"Sen bir münzirsin (öğüt verici) fakat her kavmin bir de Hâdi'si vardır. (10) İâ onlan işaret eden Fâtihadaki şu âyet, meâli: "Bizi, nimet'ini kendilerinden esirgemediğin kişilerin doğnı yoluna irşâd et." (11) Ve onlar "Allah'ın kendilerine nimetini lutfcttiği Peygabmerler, Sıddıklar, Pehitler ve Sâlihlerle heraher olan kimselerdir." (12) Bu nyetle umumi velayeti, Peygamberden sonra onlara vermiş olmuyormu`?
Okuyun lütfen: "Sizin veliniz ancak Allah"la onun Resûl'ü ve iman cdenlerdir ki, onlar namaza devam edenler ve rek'at ctmişken dahi zekât verenlerdir. Kim Allahı, Resûlünü ve mü'minleri kendine veli cdinirsc, şüphesiz ki gâlip gelecek olanlar Allah’ın taraftarlarıdır." (13)
Cenab-ı Allah, tevbe eden, iman edip sâlih amel işleyene "Mağfiret"i onların yolundan gitmeyi bu âyetle şart koşmamış mıdır? "Ben, Şüphe yok ki, Levbe eden kimse için Gaffârım,
. (Çok bağışlayıcıyım) .(14)"Allah-ü Teâlanın kiıabında zikretıiği "Emânet" onların velâyeti değil midir? Buyuruyor ki: "Biz emâneti göklere, arza ve dağlara arzettik, hepsi yüklemekten korkup reddettiler fakaL onu insan yüklendi; zira o çok.zalim, çok cahildir." (15) İine, tavsiye ettiği "Barış" onların velâyeti değil midir? Ayetin meali: "Ey insanlar hepiniz barış'a girin;
şeytanın adımlarını takip etmeyin..."(16) Ve Allahü Teâlâ'nın nimet diye isimlendirdiği; yine velayetleri değil midir? Ayet'in meâli: "O gün (Kıyamet günü) Allah’ın size ihsan ettiği nimctten sorulacaksınız" (17) Ayrıca Resûlüllah (s.a.vy tebliğ etmek için Cenab-ı Allah tarafından tazyik hatta tehdit mahiyelinde "Bildir" diye şu âyetle emrolunmadı mı? "Ey Resül: Rabbintarafından sana indirileni tamameh tebliğ et. Eğer tehliği tam yapmazsan, Allah’ın risaletini yerine getirmiş olmazsın. Oysa Allah seni insanlardan koruyacaktır." (18) (Nihayet Resûlüllah (s.a.a) o tebliği "Gadir günü" emre itâat ederek, yüzbin kişinin huzurunda yapmadı mı? İaptıktan sonra da şu âyet'i kerime nâzil olmadı mı? "İşte bugün dininizi kemâle erdirdim, nimetimi üzerinizde tamamladım ve size din olarak islamı kabul ettim"(19)
Görmüyor musunuz? Allah onların velâyetini açıkça inkâx etmeğe kalkışıp Resûlüllah'ın (s.a.a) yüzüne karşı bağırarak:
"Allahım, eğer bu doğru ise üzerimize taş yağdır..." diyen şahsın başına nasıl taş düşüp ânında nasıl geberir... Ve bu olay hakkında mûcize kabilinden inen şu âyete bakın: "Vuku bulmuş bir azâbın tekranm istedi (20) birisi; Kâfirler için olan bu azâbı kimse engelleyemez., Ahirette onların velâyetinden herkes sorulacaktır; aynen şu âyetin içerdiği mâna gibi: "Durdurun onlan (o insanlan) çünkü onlar sorguya çekileceklerdir" yani onların (Ehl-i Beyt'in)
velâyetinden sorulacaklardır...(21) Burada hiçbir gariplik yoktur, zira Cenab-ı Allah'ın Peygamberi göndermesiııin içerdiği sebeplerden biri de onların velayetidir. Bakın, bu mealdeki âyet ne diyor: "Senden evvel gönderdiğimiz Peygamberlerden sor". Hatta o öyle velâyet ki Cenab-ı Allah Kâlû Belâ Gününden beri insanlardan, onun üzerine söz (ahd) almıştır; aynen şu âyetin tefsirinde söylendiği gibi: "Hatırla ki, Rabbin Adem oğullarının bellerinden zürriyetlerini çıkanp, onlan nefıslerine karşı şâhit tutarak:
"Ben sizın Rabbiniz değil miyim?" diye buyurduğu zaman onlar da; "Belâ (Evet) Rabbimizsin, şâhit olduk" (23) dediler.,
"Ve Adem, Rabbinden tevessül kelimelerine nâil olduktan sonra, Allah onun tevbesini kabul etti." (24) Keza: "Allah onlara azâb verecek değil yâ' (25) diye buyuran âyet'i kerime... Kıskanılan insanlar da onlardır. Bu manadaki ayette şöyle: "Yoksa Allah'ın fazlına şâyan olmuş insaılları mı kıskanıyorlar?" (26) İlmin derinliğıne inenler de onlardır. Ayet:
"O Kur'aıı ın te'vilini ancak Allah: bilir. İlimde kökleşmiş kimseler ise: "Biz ona inandık, iman ettik" derler..." (27)
"A'raf Adamlan" diye isimlendirilenler de onlardır. Allah-ü teâla buyuruyor ki: "Araf (Cerınetle Ceherınem arasmdaki engel) üzerinde bir kısım adamlar var ki bunlar, cerınetlik ve cehenerınemliklerden hgr birini simasından tanırlar." (28) Ve "Sıdk adamlan" diye Cenab-ı Allah'ııı tanımladığı kimseler. Ayet şöyle: "Müminlerden öyle adamlar vardır ki, Allah'a vemıiş olduklan sözlerde sâdık çıktılar. kimi "Şehid oluncaya kadar dövüşüp" adağını ödedi. Kimi ise "Şehid olmayi' beklıyor. Onlar asla verdikleri sözü değiştirnıediler." (29) Ve "Tesbih adamlan", Cenab-ı Allah'ın Pöyle buyurduğu: "Allah yüceltilmesine ve kendi isminin, içinde anılmasına izin verdiği evler vardır. Bu evlerde kendisine sabah akşam tesbih edip namaz kılan adamlar vardır ki, Allahı anmaktan, naınaz kılmaktan ve zekât vermekten, ne bir ticaret ne de bir alış veriş onları alıkoymaz. Onlar, kalplerin ve gözlerin halden hale dönüp kıvrandığı günden (Kıyâmet gününden) korkarlar.,
(30) Onların evleri ise, Cenab-ı Allah'ın şu zikrettiği evlerdir, işte: "Allah, yüceltilmesine ve içlerinde kendi isminin anılmasına izin verdiği evler vardır...." (31) Allah-u Teâlâ onları, evin duvarına yerleştirilmiş bir kandile benzeLmiş ve o kandil'in ışığııiı kendi nunııı a misal olarak göstermiştir. (32)
"Sâbık'lar (ileri geçenler-önde bulunanlary Derecelerı en yüksek olanlar" yine onlardır. (33) "Çok doğru (Pek sâdık) ve Allah’ın varlığına şehâdet'te bulunanlar" da onlar. (34) Ayrıca onlar ve onlan sevenler için Allah-ü Teâlâ şöyle buyuruyor:
"Bizim yarathğımız insanlardan bir ümmet vardır ki, rehberlik ederler ve hak ile hüküm verirler." Ve onların hizbi ile düşmanların hizbi için der ki Cenab-ı Allah: "Ceherınemlik olanlarla Cerınetlik olanlar bir olamaz. Kurtulacak olanlar Cerınct ehlidir." (36)
Yine her iki hizip için buyunıyor ki: "Yoksa biz, iman edip salih aıneller işliyenleıi, o yeryüzünde fesadla uğraşanlarla bir mi tutacağız? İahut takva sahiplerini, fücur ve fuhuş ehli gibi mi kabul edeceğiz?" (37) Gene iki hizip için şöyle buyuruyor:
"Yoksa o günah kazananlar, kendileıinı iman edip s âlıh ameller işleyenler gihi sayacağımızı, hayal ve ölümlerıni bir tutacağımızı mı sanıyorlar? Ne de fena hüküm veriyorlar." (38)
Yine onlar ve onların şiası için buyuruyor ki: "İman edip salih ameller işleyenler; işte onlar yaratıkların en hayırlısıdırlar.,
(39) Ve onlarla hasımlan için: "Bunlar iki hasım olarak (Mümin ve kâfir) Rablerinin dini hakkında husümete girdiler.
İşte; o kâfır olanlar için ateşten elbiseler biçilmiş, baştarlnın üstünden kaynar su dökülecektir." (40) Ve onlarla düşmanları için: "Hiç mü'min olanla iâssık olan bir olur mu? İman edipte salih ameller işleyenlere, amellerine karşılık, kendileıine konukluk edecek cerınetler vardır.F âsık olanların barınacaklan yer ise ateştir. Oradan her çıkmak istediklerinde tekrar içine döndürürler; ve onlara: "İalanlayıp durduğunuz o ateşin azâbından böylece çekin!.." denir." (41) Onlar ve onlara karşı, fazilette üstünlük iddiasında bulunanlar için Cenab-ı Allah şu ayeti indirmiştir: "Siz hacılara su dağıtma işi ile Mescid-i Haram'ın onanmını, Allah'a ve ;âhiret gününe iman ederek Allah yolunda cihad eden kimsenin işi gibi mi tutuyorsunuz? Bunlar Allah katında bir olamazlar. Allah, zalim olanlara hidâyet ihsan etmez." (42) Ve üstün fedakârlıkları hakkında buyurmuştur ki: "Bir kısım insanlar da vardır ki Allah'ın nzası uğruna, canını satar (feda) eder. Allah ise kullarınâ çok merhamet edicidir." (43) Ve buyurur ki: "Mallarını gece ve gündüz, gizli ve aleııi hayra harcayanlar vardır ki onların rableri karında ecirleri mahfuzdur. Onlar için hiç bir korku yoktur; ve onlar hiç bir zaman mahzun.olmayacaklardır." (44)
Ve "doğnı ile gelen (Peygamber AS.) ve onu tasdik edenler, işte onlar takva sahibı kimselerdir." (45) Ayrıca onlar Peygamberin en yakınlan, aşireti ve yüce Allah'ın riâyet ve inâyetine layık görerek Peygabmer'e (s.a.a) bilhassa şöyle tavsiyede buyurduğu: "Herkesten önce en yakm akrabalarını islam'a davet ederek uyar...." Ve neseple yakın olarak târif ettiği ve şöyle buyurduğu: "Nesepte yakın olanlar, Allah’ın kitabında, bırbirlerıne diğer mü minlerden daha evlâdırlar." Ve kıyamet günü en yüksek makamda bulunan Peygamberin yanına çıkacak olanlar yine kendileridir. Bunun delili Yüce Allah’ın şöyle buyurmasıdır: "İman edenlere, iman edip kendileıine tâbi olan zürriyetleıini de-âhiret günü-peşlerinden yanlarına göndererek kendilere kavuştururoz. Bununla bareber amellerinden hiç bir şey eksiltmeyiz..." (46) ,
Ve Kur'an-ı Kerim in, akrabalık hakkına sahip olduklarını, açıkça vurguladığı kimseler yine onlardır: "Akrabaya hakkını ver...." Ve her müslümanın ödemek mecburiyetinde olduğu, ödemediği takdirde tebriye-i zimmet edemeyeceği beşte bir hakkın sahiplerinden olanlar; "Biliniz ki kâfırlerden ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin muhakkak beşte bıri Allah içindir. O da, Peygambere ve onun akrabalarına, yetimlere, miskinlere ve yolda ; kalmışlara aittir..." Ve İine kafirlerin, memleketlerinden gönüllü olarak verdikleri mallarda hakları olanlar: "Allah'ın, Peygabmerinekâfır memleketler ahalisinden verdiği ganimet-veya vergi-Allah ve Peygamber için ve ona yakın olan akraba içındir". Ayrıca "Ehl-i Beyt" olarak Cenab-ı Allah'ın hitâbına mazhar olanlar da onlardır: "Ey Ehl-i Beyt (Peygamber ailesi!) Allah sizden her türlü günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor." Ve yüce Allah'ın, Kur'an-ı Kerim de (A1-i yâsin diye) selamladığı: (47) "Selam olsun "A1i İâsiıi e" buyurduğu ve üzerine salat ve selamı şu âyetle farz kıldığı: "Allah ve melekleri, Peygambere salavât getirirler, Ey iman edenler siz de ona sâlat ve selam edin." Resülüllah'a sorarlar: (48) "İa Resûlellah! Sana selam okumayı biliyoruz, fakat nasıl salavât getireceğiz, onu bilmiyonız".. Pöyle buyurur: "Deyin ki: Allahumma salli alâ Muhammed ve alâ âl-i muhammed....' Böylece, onlara salavât getirmenin namazın bir parçası olduğu anlaşılmış oldu: ve onun için âlimler, bu âyeti onların hakkında inen âyetlerin biri saydılar. Hatta ibn Hacer onların âyetlerinden olduğunu kabul ederek Savâkinde yazmıştır. Allah’ın selamı onların üzerine olsun; "Tûba (ne mutlu) onlara! Ahirette en güzel barınak da onlarındır."(49)
Cerınet'in kapıları, onlara elbetteki açıktır...
Evet, seçkin kişiler, Allah'ın izniyle hayırlar yapmakta ileri geçenler ve Allah'ın kitabının vârisleri de onlardır ki, Cenab-ı Allah bu hususta onlan şöyle tanımlamıştır: "Sonra biz Kitab-ı (Kur'an-ı) seçtiğimiz kimselere miras olarak bıraktık. Bunların kimi nefislerine zulüm edicidir. (imamları tanımamakla) kimi muktasid, (imamlan severler) kimi de Allah’ın izniyle hayır yapmakta ileri geçendir. (O da imamın kendisidir) işte bu çok büyük ihsandır." (50)
Faziletlerini içeren âyetlerden bu kadan yeterlidir sanınz... Ashnda İbn Abbas'ın dediğine göre sırf Hz. Ali hakkında üç yüz ayet nâzil olmuştur. Başkaları da der ki: onların hakkında inen ayetler. Kur'anın dörtte birini (51) teşkil eder. Bunu da yadırgamamak lazım, zira onlar Kur'anla kardeştirler.
Şimdilik Kitabın muhkem âyetlerinden derleyip tilâvet ettiğimiz bu şâhitlerle iktifa edin... Buyurun, bunlan sabahın nurundan kopmuş ışıklar olarak sükûnet ve huzurla alın...
Hoşnutlukla muhabbetle, susuz toprağın yağmunı karşıladığı gibi karşılayın.... Alın şu rastlamış olduğunuz bilginden alın;
size bunlan ancak bir bilgin sunabilir. V esselam.
edenlerden daha doğru bir yoldadır" diyorlar. ) (Yoksa onların, mülkten imâmet ve hilâfetten bir hissesi mi var? Öle olsa, insanlara bir çekirdeğin zerresini bile vermezlerdi.)
(Yoksa Allah fazlından insanlara verdiği nimetlere hased mi ediyorlar? GerÇekten biz İbrahim sülâlesine kitap hikmet ve büyük bir mülk verdik". Ve şu ilaveyi yaptı: 'Bize tahsis edilen nimetten imâmetten dolayı hased edilenler biziz. Hz.
İbrahim ve sülâlesine ihsan edilenlere, (ki bunlar, Nübüvvet, imameı ve mülktür) inanıyzorlar da, Muhammed'in sülâlesine ihsanedilenlerenedeninanmıyorlar.
8-(Nisa 117) Sa'lebi, tefsirinde Cabir'den naklettiği bir haberde, Hz. Ali'nin "Ehl-i zikir btziz" dediğini tahric eder. Allâme Bahrini ise, kitabın 35inci habında bu hususta yirmiden fazlRhadisgetirir.
9-(Nisa 115) ibn Merdeveyh, bu âyet için "Tefsirinde: Burada Peygabmere muhaIefetin manası Hz. Ali içindir. Yani rsn onun hakkında dedıklerıne onem vermıyıp edenler...
Ie Tefsirinde aynı manayı verir.. Eh1-i Beyt yolunhaberlerde ise müminlerin yolıı'nun, anların yolıı 1Ö-(Ra'd 7) Salebi, "Tefsir"inde İbn Abbas'a isnâden diyor ki: Bu âyet indiği zaman, Resûlüllah (s.a.a) elini göğsüne koyup dedi ki: "Münzir benim, Hâdi ise Ali'dir. Bu hadisi aynı ;sekilde tahric eden müfessir ve Süneh sahfpleri çoktur. Ayrıca Muhamined bin Muslım iten şu haber varittir: ' Cafer Sadık'a bu ayetin mânasını sorunca bana şu cevabı verdi: Her imam kendi asrının hâdisidir. ,
11- (Fâtiha Sj Sa'Iebi, Büyük Tefsir'inde Fâtihayı tefsir ederken, Ebû Bureyde'den naklederek diyor ki: Doğru yol, Hz. Muhammed ve Ehl-i Beyt'inin yoludur... Sulebi ayrıca Vaki bin Cerrâh, Sevri, Sediyy, Asbât ve Mücahit'ten İbni Abbas'a daanarak şu hadisi tahric etmektedir: "Bizi doğru yola irşat et" demek "bizi Muhammed ve Ehl-i Beyt'inin sevgisine irşâd et" demektir.
12-(Nisa 69) Ehl-i Beyt imamlarının, sıddık ve şühedâların haştagelenleridir, şüphesiz.
13-(Maide 55) Bu âyetin Hz. Ali hakkında indiğini müfessirlerin çoğu itiraf etmişir, hunlardan "Eş'ari" fmamlarının biri olan Kuşçu, bu Ayet'in Hz Ali'nın );üzüğünü "Tasadduk" etmesi sebebiyle indiğini kaydetıiği gibi, NESAİ "Sahih "inde Salebi'de "Kebir'inde açıkça yazmışlardır. _ 14) (Tâhû; 82) İbn Hacer (Savâik)inın 11. Babındaki birinei;
fasılda aynen şöyle yazıı or Sait El-benâni dedi ki: "Ben tevbe edip hidayette sebat edenlere mağfiret ederim " Ayet'inin manası ResûLüllah'ın (S) Ehl-i Beyt'ını seçip onlara inananlar _ demektir. İbn Hacer, bu tefsirin ayrıca imam Bâkır tarafından _dayapıldığınıyazmaktadır.
15-Birçok müfessir gibi Sünni olan Allâme (Bahrini) de bıı Emânet'in Ehl-i Beyt'in velâyeti olduğunu beyan edi)'or.
(Gayet'ül-meram 115. Babta)
16-(Bakara: 208) İine Allâme Bahrini (Gâyetül-merâm)
kitabının 224. Bab'ında bu âyetin Ehl-i Bet hakktnda indiğine dair 12 hadis getirir.
17-(Tekâsür; 8)Bahrini a);nı kitabın 48. Babında buâyetteki "NİMET"in peygamher (Sy Hz. A1i re Ehl-i Be);tin velâyeti olduğunu, Eh1-i Sürınetten üç hadisle tastik etmiP bizim Sihahlardan ise 12 h aadisgetiımiştir.
18-Bcı ayeti, Sünen sahiplerinin birkaçı Hz. Ali hakkında indiğini te'yid eder Bıınlardan imam Vahidi (Esbâb'ün-nüztil)
kitabında "Mâide" süresi'nin tefsirinde, Ebıı-Said Hidri');e isnâden di);or ki: "Bu âyet (Gadfr-u Humm) günü Hz. Ali için nâzil oldu" Imam Salebi'de, bu hadisi iki senetle tahric ettıği gibi Pâfıi ölan Hamvini de (Feraidüs-sımtayn) kitabındeı muhtelif)'ollarrdan Ebu-Hureyreye dayandirarakdoğruluyor. A);rıca (Gayeİül-merâm) kitabında Ehl-i Sürınet tarafından dokuz, Şia tarafıntlan ise sekiz hadis vardır ki, hepsıde aynı mânayı iç;ernıektedir.
19-(Mâide; 3) İmam Bakır ve İmam Sâdık'ın bu mevzuda "nas"ları vardır. Ayrıca Ehl-i Sürınet-te bu mâna da altı hadis tahric etmi,rlerdir. Bu hadtsler (Gayetül-merâm kitabının 39. ve 40. bablarında meveuttur).
20-(Mearic) Bu ayet bövle bir olayın daha önce vukıı bıılduğuna işaret etmektedir; oda "Ebraha fıllerle Mekke);e hücum ettiği zaman; imam Sa'Iebi bu meseleyi Büyük Tefsir'inde tafsilatlı olarak tahric etmiştir. Ayrıca Allâme Peblenci, (Nurul-ab'sâr) kitabının S. 1yde Hâkim ise (Müstedrik) inin (C. 2;S. 502) de,tahric etmiPlerdir.
21- (Saffât; 24) Deylemi ve İbn Hacer Ebu-Said ElHidri'den tahric ettikleri hadiste bu âyetin Hz. Ali hakkında indiğini yazarlar . Vâhidi diyor ki: "Onları durdıırun onlar sorgulanacaklardir" ın manası: Hz. Ali ve Ehl-i Beyti'n velâyetinden sorulacaklardir. Çünkü Cenab-ı Allah Resûlüne, Risaletine karşilik, akrabalarina sevgi göstermekten başka hiçbir şey istemediğini, Halka bildirmesini emretmişti. Buradaki mâna ise, "Bu halk âhirette Peygamberin tavsiyesine uyup Ehl-i Beyte velâyet edip etmedikleri sorulaeaktir. ,
Sıze göre yeterli sayilacak olan şu ki: İbn Hacer bu âyeti anlarin hakkında inen âyetlerden sayarak (Savâik) kitabının 11 Babindakaydetmiştir 22- (Zuhruf/ 45) Bu âyet'in tefsirinde, Hafız Ebu Nuam'in tahric ettiklerı, sizi tatmin edecek mahiyettedir. Ayrica Sdlebi, Nisabûri ve Berki'nin, tefsirlerinde tahric ettikleri, Hamvini ve Ehl-i Sürınet'ten daha da başkalarının yazdıklari yeterlidir. Bilhassa Tabarsi'nin Bu ayetin tefsirinde (MecıneulBeyarıında Hz Ali'den yazdıklari... (Gâet'ül-Merâm'ın Bab, 44-45) teki sünen'ler ise, yüreklere su serpecek ınahipettedir..
23) (Araf/172)Å9yet'in tefsirinde Ehl-i Beyt hakkında hadisimiz sizi bu yönde aydınlatmaya kâfıdir.
24) Bakara 37) Pâfü olan İbn Mağâzili, İbn Abbas'tan şu tahrici yapıyor: "Peygamber'e (s.a.a) Adem'e telkin edilen kelimeler nedir? Sordukları zaman şöyle dedi: Allah'u Teâlâ ona Muhammed, Ali, Fâtima, Hasan ve Hüseyin'in sevgisini sordu; müsbet cevap altnca tövbesini kabul etti"Bizde de nesilden nesile süregelen tefsir budur.
25) (Enfâl/33) İbn Hacer'in (Savaik)ine bakin, Bâb 11'de bu âyet'in tefsirinde ne diyor... Bakıncci bizim dediğimizi nasıl teyid ettığini göreceksiniz.
26) (Nisa 54) İbn Hacer, bu âyetinde onlar hakkında indiğini itiraf etmiş ve altıncı âyet olarak (Bab.l1 )de ziyrât etmiştir. Keza İbn Meğazili İmam Bâkir'in: "Kiskanılan insanlar hiziz" dediğini tahric eımiş... Ayrica (Gâyet'ülmeram) kitabınin 60-61, bâb'larinda bu hususta 30 tane sahih ve sarih hadis vardır, 27) (Ali imranl7) Sikat'ül İslam Muhammed hin İa'kuh, sahih bir senetle tahric ettiği bir haberde imam Sâdik'in: "İlmin derinliğine inenler ve kiskanılan insanlar biziz, bize itâat edilmesini Cenab-t Allah farz ktlmiştir"dediğini yaziyor.
28) (Araf/ 46) Sa'lebi tefsir'inde İbn Abbas'a dayanan şu tahrici yapıyor: 'A'raf, Sırat'in ytlksek bir yeridir. Orada, Abbas, Hamza, Ali ve Cafer Tayyar duracak. Kendilermi sevenLeri yüzlerinin bıa)zazliğtndan, sevmeyenleri ise yüzlerinin kara oluşundan tanı)zacaklardir... " Hâkim de Hz. Ali'ye isnâden a)nı mârında bir hadis tahric eder. Ve Selman Fârisi di)or ki: "Resûlüllahi dudum, dedi ki: İâ Alf sen ve çocuklarından Vasi olanlar, A'rafin üzerinde duracakstniz... ' Hadis... Bu hadisi teyid edecek bir hadisi de Dâr kitni - Aynen (Savik)tn 9. Bab'ında, ikinci. faslın sonunda ka);dedildiği gibi - Pöyle lahric eder: "Ali, Omer'in kendisinden sonra halifeliğe laik gördüğü, kendisinin dışındaki beş kişiye der ki: "Allah aşkına size soru)'orum! İçiniZde, Pegamber'in, kendfsine şöyle hitap ettiği bir kimse var nıı? "İâ Ali, sen kıyamet günü, Cerınetliklerle ceherınemlikler'in a);rıcısı olacdksin" Onlar:
'Allah iç;in hayır" derLer. İbn Hacer diyor ki: "Bunun manasi, imam All Rıza'dan nakledilen şu mânaya uygundur: Yani kıyamet günü, sen yâ Ali, ceherınem ateşine diyeceksln ki:
'I_ te bu senin ve bu benim." İbn Hacer, a)'rtca şöyle diyor:
"Ibn semmâk şöyIe rivayet eder: Hz. Ebu bekir, Hz. Ali j'e der ki: Resûlüllah'ın şöyle dediğini duydum: Ali'den, yazilı bir vesika alamadiktan sonra, sırat köprüsünden kimse geçemez ,
29- (Ahzap 23) İbn Hacer (Savaik; Fasıl. 5; Bab. 9) da, Hz. Ali iıin vefat'ından bahsederken şu olayi zikrediyor: "Ali birgün Kûfe Camü minberinde hutbe okurkenkendisine adt geçen ayetin mânasını sorarlar, der ki: "Allahim gufran eyle; Bu âyet benim ve amcam Hamza ile amcamın oğlu Ubeyde bin E1-Hares bin El-Muttalib için indi. Ube)'de (Bedir) vak asında şehid oIarak nezrini ödedi. Hamza da (Uhud) vak'asında şehid oldu ve adağını ödedi. Ben ise. halaba,şını ve sakalını işareı ederek-o ,Saki'nin bunu, bunun kanından bovayacağı günü bekliyorum; bana bu haberi Habibim Ebul-Kasim (s.a.a)
vermişti... ,
30- (Nur - 36-37) Mücâhid ve İakub bin Süfyan, tefsirle:
rinde, İbn Abbas'a da7anan şu olaya yer veriyorlar: "Dahiyye E1-Kelbi, bir Cuma günü Pam'dan hir ticaret kafılesiyIe dönmüştü, geldiğini bildirmek için "tef ' çaldırmışıı. Tef sesi duyuLunca, Peygamber (s.a.a) minber'in üzerinde hutbe cıkı
'Allah-ü Teâla, mescidimin Cuma günü maruz kaldığı ı,aziyeti gördü. O içinde kalanlar olmasaydı, eıniniın ki Medine ateşlerle kavrulup üzerine Lût kavmine yağdığı gibi tıış yağardı. " İşte bunun üzerine Cenab-ı Allah şu âyeti keriıneyi indirir "... O evlerde sabah ve akşam Allah't tesbih edip namaz kılan adamlar var ki, onları ne bir ticaret, ne de bir alış-veriş, Allah'ı anmaktan a1ı koymaz...,
31-Sa'lebi Büyük Tefsir'inde, Enes Bin Mâlik ve de dayanan şu tahrici yapıyor: "Resûlüllah (s.a.a) Bu ayeti okuduğu zaııicın, Ebu-Bekir kalkıp yanına gelir ve Ali i1e Fatıma'nın evini gösıererek: "Bu ev o ev,lerden biri ınidir?,
diye sorar. Pe7gamber.; "Evet, en faziletlilerinden"diye cevap verir. Ayrıca "Gâyet'ül-merârn" kitabı Bah, 12 ite bu hadisi tastik eden dokuz doğru hadis vardır ki, gün ışığı gibi;açık.
32-Burada Nur süresinin 35. âyetindeki, "Dııvarda yerleştirilmiş bir kandil gibi" tabirine işaret edilınektedir. ,Safü olaın ibn Meğazili, "Menâkıb"isimli kitabinda, A1i bin Cafer'e dayananşutahriciyapmaktadır: "İmam (Kazım)a Allah-u Teala'nın buyurduğu, "Duvardaki kandil"in ırırınasını sordııın. şöyle cevap verdi: "Duvardaki yer Fatima, kandil ise Hasan ve Hüsiyndir. "O zücace (Camdan mahfaza) sanki parlak bir yıldız" deı'inıinin manasi da şu: "Fatıma, dünya kadınlarının urasında purlak bir ıldız idi. "Mübarek bir zeylin ağacının yuğından tutuşturulur" );ani Hz. İBrahim'in şeceresindendir.;
"Ne dnğuya ne de hatıya âittir" yani, ne yahûdi ne de Hiristiyandır. "O ağacın yağı öyle hir yağdır ki, nerdeyse ateş deıkunmasa da u)'dınlık verecek" yani, neredeyse ilim siıçacak.
"Nûr üstüne nûr" yani her imamın urdından yine bir imam.
'ılllah, dilediği kimseyi nuruna kavuşturur" ııiıınası: Allah bizim velayetimize, istediğini kavuşturur." Bu te'vil, Eh1-i Beyttarufıiıdan oldukç;a )aygın birşekilde intikal etmiştir.
33) (Vakia /10) Deyleml ve ibn Hacer, Aişe'ye; Tabarâni ve ibn medreveyh, Ibn Abbas'a dayanan şu hadisi tahric ederler:
"Peygamber (s.a.a) dedi ki: Sâbıkdar üçtür. Birincisi, Müsa')a ilk inunan "İüşa" bin Nûn", ikincisi, İsaya herkesten önce imcın eden "İasin sahibi Habibü'n-Neccâr", üçüncüsü ise, Muhammed'e herkesten önce inunan Ali bin Ebi-Talib'tir" Bu hadisi arrıca Muvaffak bin Ahmed ve İbn Meğazili,);ine ibn Abbas,adayanaruktahricederler.
34) (Hadid ll9) İbn Hacer'in (Savaik) ında yazdığı gibi, İbn en-Neccar'da şu tahrici )apıyor: "Sıddıklar üçtür: Firavıcn Kavmi'nin mü'min'i Hizkîl, İâsin sahibi Habibün-Neccâr ve Ali bin-Ebî-Tâlib'tir." Ayrıca Ebu-Nuaym ve İbn Asâkir'inSavâik)in 31. hadisinde olduğu gibi-İbn Ehi-Le);la'dan tahric ettiklerine ğöre Resûlülah (s.a.a) şöy1e buyurdu: "Sıddık'lar üçtür: "Ey kavmim, Resüllerin peşinden gidin..." diyen yasin kuvminin mümlni habibti'n-Neccar, benim Rabbim Allahıir,
diyen, Firavun kavminin mü'mini Hizkil ve Ali bin ebi-Talibtir ki, en faziletlisi de budur. " Kaldı ki, sıddik'ların en büyüğü, Fâruk'ların en azametlisi olduğu bütün sahîhlerde mütevâtir'dir.
35) (A'raf/18l) Muvaffak bin Ahmed, Ebu-Bekir bin Merdeveyh'ten naklettiği bir haberde Hz. Ali ııin şöyle dediğini yazıyor: "Bu ümmet otuz üç fırkaya ayrılacaktır, biri hnriç hepsi ceherınem ateşinde yanacaktır; o tek firka Cenab-ı Allah'ın haklarında şöyle buyurduğu fırkadır: "İarattığımız insanlardan btr ümmet vardır ki, rehberlik ederler ve hak ile hüküm verirler"işte onlar ben ı,e benim taraftarlarımdır... ,
36-(Haşr/20ySe);h Tûsi (Emali) kitabında Hz. Ali, e dayanan şu hadisi tahric ediyor: "Resûllüllah (s.a.a) bu ayeti okuduğunda şöyle huyıerdu: Cerınetlikolanlar, hana itâat edip benden sonra da Ali je teslim olup ona velâyette ikrâr edendir...
Ya Ceherınemlik alanlar, diye sorulunca dedi ki: Benden sonra onun velâyetini inkâr ederek onunla savaşrınlardır., Ayrıca Muraffak bin Ahmet. Câbire istinaden, bu hadisi tahrie etmektedir: Resûlüllâh (s.a.a) dedi ki: Nefsim elinde odan Allah'a yemin ederim ki, kıyâmet günü kurtulacak olanlar, Ali’ye oırcı seveınlerdir.
37-(Sâıd/28) bu âyet'in nıâııa.sı fgin, isterseniz A1i bin İbr-ahim'in "Tefsir"ine veya "Gâyet'ü1-meranr Bâh. 81-82"ye hakın...
38-(Calsiye/21) Bu âıret. Hamzıa, Ali ve Ubeyde'nin. Utbe, Seylıe ve Velid'e kcıışr ç;arpışmıaları dolayısn;le nazil olmuştur.
Iııvrırı edenfer, Hamzcı, Ali ve Ubeydedir. Glinah kazaınanlar i.re, Uthe, Peıhe ıe Velid'tir.
39-(Beyyine/7) Bıı âı'et'in de onlar iç;in iııdiğini. İbn Hacer'in itiraf edip oıılarrn fazl'ı hakkında inen âyetlerin 11'incisi sayması, sizi tatmin etmeye yeterlidir sanırım.
(Savâik. Fasıl.1; Bab.11'e bakın.
40-(Haccll9) Buhari, -Sahih'inin, C. 3;S.10yde-Hacc süresi'nin tefsirini yaparken Hz. Ali je dayanaıı şıı tahrici yapmıştır: "Kıyamet günü, Allah'ın huzurunda, hasıınlarırla dâvası ilk görülecek olan benim. " Ve Buhari aı'rıca Kays'ın, "Bu âyet. onlar iç;in indi" söylediğini ve şu ilaveyi yaptığinı yazıyor: "Bunlar iki hasımdır" yâni Bedirvak'asında, Ali ve iki arkadaşı Hamza ve Ubeyde ile çarpışan Peybe ve iki arkadaşı, bıı iki taraf birbirlerine hasımdır.. Aynı Sayfada Ebu-Zeı-r'den raptığı bir tahricte, "Ebu-Zerr, bu ayetin bıı hııssııta indiğine, âyet'in üzerine yemin ederdi ", diye yazıyor.
41-(Secde/18-l9-20) Bıı âyet'in Hz. Ali ile velid bin Ukbe arasında geçen bir tartışma sesebiyle indiği, bütün müfessirlerce kabul edilmiştir. Vahidi (Esbâblirınlizül) kitabında âyetin manasrnı açıklarken, Said bin Clibepr'e dayandırdığı ve ibn Abbastan alınınış olan şu hadisi tahric etmekxedir:
"Velid bin ııkbe bin Ehu-Maix. Ali bin Ebi-Talih'e: "Beniıı kılıcıın seniııkinden daha keskin. lisanım dnha yatkrn. ben de harpte seııdeıı daiıcı ııstcrı'ıııı" deı. Ali ona şıı cevabı ıerir:
"SusISen fâsıksın..." Bunun üzerine: "Mü'rnin alanla fâsık olaıı bir alur; rnıı... "areti ııaz.i! olırıırştur. ,
42-(Tevbe/19) Bıı îıyet, Ali, cıırıc;ası Abbas ve Talha bin Şeybe hakkında nâzil cılınııştırr; Sebebi ise şöpledir: üstünlük iddiasında bulunarak Talha: "Beyt'ül-Haram'ın idarec;isi benim, anahtar;ı benirn elirııdedir" der. Abbas ise: "Sıı dağıtına işi bendeıt sorıılur, onıı ben idare eder-im" der. Bıınları dııran Ali onlara dönüp şu sözleri söyler;: "Siz ne deınek istiyor.sı
en büyük cihadı yyapan benim..." Bunun üzerine Allah-u Teâla bıı âyeti indirir. Bu yazdıklarrmrzı imam Vâhıdi, "Esbabü'nNüzül" kitabında, Hasan El-Basri, Şâ’bi ve Kıırazi'deıı ııakletmektedir.
43-(Bakaı-a 207) Hâkiın, (Müstedrik) kitrılırııııı (C. 3:.S 4'te İbn Abbas'tan rapmış olduyutur: "Ali canım fedeı etıııe lırılrcısııııı. pergumberin (SAJ elbisesiııi giyip rcıtcığıııcı yattı"Hadis;... Hâkiırı bıı hadis'in, iki şeyhin (Bııhari ve Müsliın) tahric etmenıelerine rağmeıı doğru oldıığıınıı açıklamaktadır. Ayrıca (Müstedrik'in telhisinde) Zehebide doğru otduğunu itiraf eder. Hâkim, uz önce zikrettiğimiz sayfada Ali bin Hüseyindten şu tahrici de yapryor.; ';9llah rızası uğruna, canını ilk feda eden Ali bin Ebi-Talib'tir,
44- (Bakara /274j Mcıhaddis ve müJessirlerin ve âyetlerin iniş sebebini yazan yazarların, ibin Ahbas'a dayandırarak tahric ettikleri bütün hadislerde, buâyetin Ali bin Ebi-Talib için indiğini kaydetmekxedirler.. Hz, Ali iıin dört dirhemi vardr birini gece, birini gündüz birini gizli birini de âşikar olarak ihsan eder; ve bıı olayın ardindan, adı geçen âyetnazil olur.
45-(Zümerl33) İmam Bâkır, Sâdrk, Kâzım, Rıza, İbn Abbas, İbn Hanefıyye zeyd Biıı A1i Bin, Hüseyn ve Ali Biın Cafer Es-Sâdık'ın koymuş oldııkları nass'a göre, dağru ile gelen, peygaınberdir; onu tasdik eden de Ali'dir;. Ayrıca İbn Meğazili (menakıb)ında Mücahid'den şu tahrici yapmaktadır:
Sıdk ile gelen Mııhammed'tir; onu tasdik eden ise Ali'dir. Bu hadisi aynı zamanda İbn Merdeveyh ve ebu Nüaym de tahı-ic etmişlerdir.
Dostları ilə paylaş: |