c) İdari İşlemlere Bağlılık: Çevre ceza hukuku düzenlemelerinin, idare hukukuna bağlılığının bu şeklinde cezai normların uygulanmasında, idari işlemlerin etkisi görülmektedir. Yasakoyucunun çevre ceza hukuku normlarını düzenlerken, cezalandırılabilirliği bir iznin yokluğuna yahut bir yasağın ihlaline bağlı kıldığı hallerde ceza normunun uygulanırlığı idarenin işlemlerine bağlı kılınmış olur. Nitekim TCK’da çevreye ilişkin suç tiplerinde de idari işlemlere bu yönde yer verilen düzenlemelere rastlamak mümkündür. Buradan olmak üzere örneğin TCK mad. 181/2’ de yer alan suç bakımından failin cezalandırılabilirliği ancak atıkları “izinsiz” olarak ülke sınırları içerisine sokması halinde kabul edilmektedir. Buradaki izin unsuru, bu neviden izni vermeye yetkili olan idari organların (Çevre Kanunun 12 ve 13’üncü maddelerine göre yetkilendirilmiş idari birimler) yapacağı idari işleme yollama yapmaktadır. Benzer bir biçimde TCK mad. 184’de yer alan imar kirliliğine neden olma suçu bakımından da “yapı ruhsatiyesi olmaksızın” yahut “ yapı ruhsatiyesine aykırı olarak” bina yapma faaliyeti cezai tehdit altına alınmıştır.
Ne kadar açık düzenlenmiş olursa olsun çevreye ilişkin normların somut olaylara uygulanmasında, idarenin ruhsat-onay-izin gibi işlemleri gereklidir. Bu gerekliliğin bir sonucu olarak idarenin personeline, ilgili işlem süreçlerinde bir takdir yetkisi alanı tanınmaktadır. Bu takdir yetkisinin içerisine yukarıda zikredilen idari işlemlere karar vermek de girmektedir. Kamu görevlilerine bu neviden bir takdir yetkisinin tanınmasının arka planında ise bilhassa çevreye ilişkin önemli faaliyetlerin kompleks yapısı ve uzun yıllara dayanan tecrübe nedeniyle, faaliyete ilişkin adil bir kararın ancak ilgili yöredeki kamu görevlileri tarafından alınabilecek olmasına dair kabul yatmaktadır. İdari işlemlere bağlılık bakımından temel sorun bu yetki alanı içinde kalan kamu görevlisinin, vermiş olduğu kararın her ne kadar şekli hukuka uygun olsa da; maddi hukuka uygun olmaması halinde karşımıza çıkmaktadır.
Yukarıda sorun olarak ortaya konulan mesele Türk ceza hukuku öğretisinde yeterince irdelenmemiş olup; genel kabul hukuka aykırı bir idari işleme ceza hukuku kuralları bakımından geçerlilik tanınmaması şeklindedir. Dolayısıyla çevreye ilişkin faaliyette bulunan kişi ya da kuruluş, meşru bir biçimde elde ettiği idari izin-onay-ruhsat içerik olarak maddi hukuka aykırıysa artık buradan kaynaklı bir hakkın varlığını iddia edemeyecek ve eylemi hukuka uygun hale gelmeyecektir.
Dostları ilə paylaş: |