KAST VE TAKSİR SORUNU
KAST:
YTCK Madde 21, kastı "suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi" olarak tanımlar.
Kastın unsurları:
(a) Bilmek (Düşünmek ve Öngörmek):
Failin kasten hareket etmiş sayılabilmesi için yasal tanımda yer alan tüm unsurları bilmesi gerekir.
(b) İstemek (İrade):
Bir şeyin bilinmesi, onun istenmesi anlamına gelmez. Bu nedenle, kastın gerçekleşmesi için bilme yanında isteme de aranır. İsteme, kişinin özgür iradesine dayanmalıdır. Her bilinen istenmiş değildir. İstenmiş olan şey ise bilinir.
Kastın çeşitleri:
(a) Genel kast / Özel kast:
Genel kast, kural olarak tüm suçlardaki temel kusurluluk şeklidir ve iradenin hem hareket hem de neticeye yönelmesi, hareket ve neticenin bilinmesi ve istenmesidir. Örneğin, kasten adam öldürme eylemi.
Örneğin, töre saikiyle ya da bir suçu gizlemek, delilleri ortadan kaldırmak veya işlenmesi kolaylaştırmak amacıyla kasten adam öldürme ya da siyasal, felsefi, ırksal veya dini saiklerle işlenen kasten adam öldürme suçlarında özel kastın varlığı kabul edilir.
(b) Ani kast / Tasarlama (Taammüd):
Suç ani bir kararla işlenmişse, yani suç kararının alınmasıyla icra hareketinin başlaması arasında kayda değer bir süre geçmemişse ani kasttan bahsedilir. Tasarlama (taammüd) ise bir suçu önceden iyice düşünüp taşınarak işleme kastıdır.
(c) Doğrudan kast / Dolaylı kast:
Olası kast, failin neticeyi öngörmüş olmasına rağmen aldırmaması, yani neticeyi göze almasıdır. Örneğin, A ve B, C'nin parasını zorla almayı tasarlarlar. Ellerindeki sopayı C'ye vururlar, fakat sopa kırılır. Bunun üzerine, B, C'yi etkisiz hale getirmek amacıyla kemeriyle C'nin boğazını sıkar. C kendinden geçtiğinde parasını alırlar. Fakat kemer uzun süre sıkılı kaldığı için C ölür. Burada ölüm neticesi, failin istediği neticeye zorunlu olarak bağlı değildir. Ancak fail ölüm neticesini öngörmüş olsa da aldırmamış ve hareketinden vazgeçmemiştir. Olası kastta da fail kasttan sorumlu tutulur.
TAKSİR:
YTCK madde 22 taksiri "dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesini öngörmemeye rağmen gerçekleştirmek" olarak tanımlar.
Taksirin unsurları:
(a) Fiilin taksirle işlenebilen bir suç olması:
Taksirle işlenen fiiller ancak kanunda açıkça gösterilen hallerde cezalandırılır.
(b) Özen yükümlülüğünün yerine getirilmemesi:
Hukuk düzeni, kişilere belli durumlarda belli kurallara uyma, özen gösterme ve dikkat etme görevlerini yüklemiştir. Bu görevi yerine getirmeyerek zararlı sonuca sebep olan kişi bundan sorumludur. Fail iki durumda taksirden sorumlu olmaz: (1) Gerekli dikkat ve özen yükümlülüğünü yerine getirmişse ve (2) Gerekli dikkat ve özeni göstermiş olsaydı bile neticenin meydana gelmesi kaçınılmaz ise. Bu durumda, kaza ve tesadüften bahsedilebilir.
(c) Hareketin iradi olması, ancak neticenin iradi olmaması:
Fail, neticeyi oluşturan hareketi bilerek ve isteyerek yapmış olmalıdır. İradi hareket icrai olabileceği gibi ihmali de olabilir. Kaza ve tesadüf durumunda ve mücbir sebeplerde hareket iradi olmadığından taksir de bulunmaz. Hareket iradi olmakla birlikte netice istenmemiş olmalıdır. Fail istemişse, kast vardır.
(d) Neticenin öngörülebilir olması:
Netice öngörülebilir değilse, failin de özen ve dikkat gösterme yükümlülüğü yoktur.
(e) Hareket ile netice arasında nedensellik bağının varlığı:
-
Üçüncü şahsın kusursuz hareketi: Bu durumda, failin taksirli hareketi ile netice arasında nedensellik bağı kesilmez. Örneğin, doktorun penisiline duyarlı hastaya yazdığı ilacın eczacı tarafından verilmiş olması halinde, eczacı neticeden sorumlu tutulmaz; tek sorumlu doktordur.
-
Üçüncü şahsın kusurlu hareketi: Bu durumda, her hareket ile netice arasında nedensellik bağı varsa, tüm şahıslar kendi kusurlu hareketlerinden sorumludur. Örneğin, iki aracın çarpıştığı kazada takside bulunan yolcunun ölmesi halinde her iki şoför de taksirden dolayı sorumludur.
-
Mağdurun kusursuz hareketi: Sonuca etki etmez.
-
Mağdurun kusurlu hareketi: Mağdurun hareketi yeni bir nedensel seri başlatmış ise, failin hareketi ile netice arasındaki nedensellik bağı ortadan kalkmış demektir. Örneğin, hareket halindeki trenden inerken düşen mağdurun ölümünden makinist sorumlu tutulmaz.
Bazen mağdurun kusurlu hareketi failin kusurlu hareketine eklenmiş olabilir. Örneğin, A'nın aşırı hızla geldiği yaya geçidinde, kırmızı ışıkta geçmeye çalışan B'ye çarpması.
Taksir şekilleri:
a) Tedbirsizlik: Ortak tecrübenin yüklediği tedbir görevini ihlal ederek belli bir neticenin gerçekleşmesine engel olabilecek tedbirleri almamak tedbirsizliktir. Tedbirsizlik ihmali bir harekettir. Örneğin, tren yaklaşırken geçidi kapatmayan tren yolu bekçisinin eylemi.
b) Dikkatsizlik: Ortak tecrübenin yüklediği dikkat ve özen görevine aykırı olarak icrai bir hareketle ortaya çıkan davranış şekli. Örneğin, hızını hava ve yol durumuna göre ayarlamayan sürücünün eylemi.
c) Meslek ve sanatta acemilik: Belirli bir meslek grubunun yasa, nizam, örf ve adet kurallarına göre icra ettiği meslek ve sanatla ilgili sahip olması gereken bilgilere sahip olmaması. Örneğin, doktorun yanlış ilaç vererek hastanın ölümüne sebep olması.
Mesleki cüret de meslek ve sanatta acemilik kavramına dahildir. Örneğin, operatörün hiç mutat olmayan yeni bir ameliyat yöntemini denemesi, eczacının reçetede yazan ilaçla aynı etkiye sahip olduğunu söyleyerek başka bir ilaç vermesi ve hastanın ölmesi gibi.
d) Nizam ve talimatlara uymamak: Bu eylem, bireysel veya sosyal bir faaliyeti düzene sokmak amacıyla yetkililerin koyduğu kurallara aykırılık anlamına gelir. Örneğin, sürücü ehliyeti olmayan kişinin yol açtığı trafik kazası.
Bunun dışında, ihtiyatsızlık, basiretsizlik (neticeyi görmeye çalışmamak) ve üşengeçlik (işin gereğini yapmamak) eylemleri de taksirin biçimleridir.
YENİ TÜRK CEZA KANUNU'NDA KUSURU KALDIRAN YA DA AZALTAN SEBEPLER
1. Cebir, Şiddet, Tehdit:
Karşı koyamayacağı veya kurtulamayacağı maddi bir zorlama sonucu suç işlemek mecburiyetinde bırakılan kişinin içinde bulunduğu duruma cebir (şiddet) denilir. Kendisinin bilerek sebebiyet vermediği ve başka türlü karşı koyamayacağı veya kurtulamayacağı, halen var olan ağır ve muhakkak bir zarardan kendisini veya başkasını korumak amacıyla bir suç işleyen kişinin içinde bulunduğu duruma korkutma (ikrah) denilir. Kendisinin bilerek sebebiyet vermediği ve başka türlü karşı koyamayacağı veya kurtulamayacağı, halen var olmayıp ileride meydana gelebilecek ağır ve muhakkak bir zarardan kendisini veya başkasını korumak amacıyla bir suç işleyen kişinin içinde bulunduğu duruma tehdit denilir. Cebir, ikrah ve tehdit durumunda, işlenen suç ile korunan yarar arasında makul bir oranın bulunması gerekir. Aksi halde, fail cezadan kurtulamaz.
2. Haksız Tahrik:
Haksız tahrik, bir haksız fiilin oluşturduğu dışarıdan gelen bir etkiyle kişiyi kızgınlık ve üzüntü etkisi altında suç işlemeye yönelten sebeptir. Ancak fail kendi haksız eylemiyle olaya sebep olmuşsa haksız tahrikin varlığından söz edilemez. Haksız eylemle daha sonra işlenen suç arasında mutlaka bir nedensellik ilişkisi bulunmalıdır. Aradan zaman geçmesi önemli değildir. Önemli olan etkinin devam ediyor olmasıdır.
3. Hata:
Ceza hukukunda hata iki şekilde olabilir: hukuki hata, fiili hata.
Fiili hata, suçun unsurlarında yanılmadır. Hukuki hata ise, hukuku bilmeme ya da bir normun varlığında veya normun yorumlanmasında hatadır.
TEŞEBBÜS
İcra hareketlerine başlanmakla birlikte failin elinde olmayan sebeplerle tamamlanamayan suçlara "teşebbüs halinde kalmış suçlar" denilir.
Bir suçun işlenmesinde dört aşama vardır:
-
Suç fikrinin ortaya çıkması
-
Hazırlık hareketleri
-
İcra hareketleri
-
Suçun tamamlanması (gönüllü vazgeçme)
Şartları:
1) Suç işleme kastının varlığı: Suç kararı, suç tipinde yer alan tüm objektif unsurları içermelidir. Fail, neticenin gerçekleşmesini, yani suçun tamamlanmasını istemiş olmalıdır.
2) Suçun icrasına doğrudan doğruya başlamak: İcra hareketine doğrudan doğruya başlanmış olması teşebbüsün objektif unsurudur.
3) Failin işlemeyi düşündüğü suçu elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaması:
Suç tipinde belirtilen objektif unsurların herhangi birisi gerçekleşmemiş ise, suç tamamlanmamıştır. Yani neticenin, nedensellik bağının ya da objektif isnadiyetin gerçekleşmemesi halinde suç tamamlanmamış sayılır.
Gönüllü vazgeçme, failin kendisinin suçun tamamlanmasını veya neticenin gerçekleşmesini önlemesi anlamına gelir.
İŞTİRAK
Tek bir fail tarafından işlenmesi mümkün iken birden fazla kişinin birlikte işlediği suçlarda iştirakten söz edilir. Bazı suç tipleri ise tek kişi tarafından işlenemez. Birden fazla kişinin fail olarak bu suça katılması hallerinde "çok failli suçlardan" söz edebiliriz. Örneğin, zina, kavga, rüşvet.
Suça katılanların sorumluluğunu düzenleyen 3 sistem vardır:
(1) Eşitlik sistemi: Bu sistemde, suçun işlenmesine katkıda bulunan her fail, o suç için öngörülen aynı cezayla cezalandırılır.
(2) İkilik sistemi: Bu sistemde, suça katılanların suçun oluşmasındaki katkılarına göre cezalandırılır. Suça birinci derecede katılanlar (asli fail) suçun tam cezasıyla, ikinci derecede katılanlar (feri fail) ise daha az cezalandırılır.
(3) Cezanın faile göre belirlenmesi sistemi: Failin suçun oluşmasına katkısı göze alınmaz. Her faile kendi kötü hareketi oranında ceza verilir.
YTCK, ikilik ile cezanın faile göre belirlenmesi arasında karma bir yöntem benimsemiştir.
Suça iştirakin koşulları:
(1) Birden çok kişi (fail) tarafından yapılan ve aralarında nedensellik bağı bulunan birden çok hareketin varlığı (objektif koşul). Bu katılma maddi ya da maneva olabilir. Buradaki ölçü, suça katılanın katkısı olmadan netice meydana gelmeyecek ya da gerçekleştiği şekilde meydana gelmeyecek idi ise, nedensellik bağı var demektir.
(2) Suça katılma kastı (iştirak iradesi) (sübjektif koşul).
Faillerin her biri suça katılma bilinciyle hareket etmelidir. Örneğin, altınları alması için F'ye evin kapı anahtarını veren hizmetçi H, ev sahibinin direnmesi üzerine F'nin ev sahibini bıçaklaması fiiline de katılmış sayılamaz.
(3) Karar verilen suçun işlenmesi (bağlılık kuralı). İştirakin varlığı için, icra hareketlerine başlanan suçun tüm şerikler için aynı olması gerekir, yani fail tüm suça katılanlar bakımından aynı olan bir suçu işlemiş olmalıdır. Buna iştirakte bağlılık kuralı denilir.
CEZA HUKUKUNDA YAPTIRIMLAR
Ceza, suç karşılığında uygulanan yaptırımdır.
Cezanın amaçları:
-
Ödetme (Kısas)
-
Önleme
Ba) Genel önleme (Korkutma)
Bb) Özel önleme (Topluma yeniden kazandırma, korkutma
ve toplum dışına itme)
Cezanın nitelikleri:
-
Ceza mutlaka kanunla düzenlenmiş olmalıdır: kanunilik ilkesi.
-
Ceza bireyselleştirilebilir olmalıdır.
-
Ceza sadece suçu işleyen kişiye uygulanmalıdır: cezaların şahsiliği ilkesi.
-
Ceza insan onuru ile bağdaşabilir olmalıdır.
-
Ceza geri alınabilir ve düzeltilebilir olmalıdır.
-
Ceza devlete az yük getirmelidir.
YTCK'nda öngörülen yaptırımlar:
A) Cezalar
Aa) Hapis cezası
-
Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası
-
Müebbet hapis cezası
-
Süreli hapis cezası
Ab) Adli para cezası
B) Güvenlik tedbirleri
Ba) Belli haklardan yoksunluk
1) Sürekli, süreli veya geçici bir kamu görevinden men
2) Seçme ve seçilme ehliyetinden ve diğer siyasi hakları kullanmaktan men
3) Velayet hakkından, vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan men
4) Vakıf, dernek, sendika, şirket, kooperatif ve siyasi partilerin yöneticisi veya denetçisi olmaktan men
5) İzne tâbi bir meslek veya sanatı icra etmekten men
Bb) Müsadere
-
Eşya müsaderesi
-
Kazanç müsaderesi
Bc) Çocuklara özgü tedbirler
Bd) Akıl hastalarına özgü tedbirler
Be) Tekerrür ve özel tehlikeli suçlular
Bf) Sınırdışı edilme
Bg) Tüzel kişiler hakkında tedbirler
-
Müsadere
-
İznin iptali
Hapis Cezaları:
Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, ölüm cezası yerine konulmuştur ve hükümlünün hayatı boyunca devam eder ve hükümlüler sıkı güvenlik rejimine tâbi tutulur. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum olanlar, cezanın ancak otuz yılını çektikten sonra koşullu salıvermeden yararlanabilirler.
Müebbet hapis cezası da kural olarak hükümlünün yaşamı boyunca devam eder, ancak bu cezaya mahkum olanlar cezanın yirmidört yılını çektin sonra diğer şartlar da varsa koşullu salıvermeden yararlanabilirler.
Süreli hapis cezası, 1 aydan az 20 yıldan fazla olamaz. Bir yıl ve daha az süreli hapis cezasına "kısa süreli hapis cezası" denir. Kısa süreli hapis cezaları para cezasına ve bazı başka yaptırımlara çevrilebilir.
Adli para cezası:
Adli para cezası, beş günden az ve kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde yediyüzotuz günden fazla olmamak üzere belirlenen tam gün sayısının, bir gün karşılığı takdir edilen para tutarı ile çarpılması suretiyle hesaplanır. Bir gün karşılığı takdir edilen para en az yirmi en fazla yüz Türk Lirası olabilir.
Dostları ilə paylaş: |