Çağrıya uymayan tanıklar ( 1412 S. CMUK m 46)
MADDE 44. - (1) Usulüne uygun olarak çağrılıp da mazeretini bildirmeksizin gelmeyen tanıklar zorla getirilir ve gelmemelerinin sebep olduğu giderler takdir edilerek, kamu alacaklarının tahsili usulüne göre ödettirilir. Zorla getirilen tanık evvelce gelmemesini haklı gösterecek sebepleri sonradan bildirirse aleyhine hükmedilen giderler kaldırılır.
(2) Fiilî hizmette bulunan askerler hakkındaki zorla getirme kararı askerî makamlar aracılığıyla infaz olunur.
AÇIKLAMA: (1)Ceza muhakemesi faaliyeti süreklilik arz ettiği ve en kısa sürede bitirilmesi gerektiğinden tanığın duruşmaya gelmemesi, hedefe ulaşılmasını engelleyecektir. Bu nedenle, bu durumda tanığa, gelmemenin sebep olduğu giderlerinin yüklenmesi âdil ve etkili bir yaptırımdır. Mazeretsiz gelmemenin büyük ölçüde önünün alınması böylece söz konusu olabilecektir.
Mazeretini bildirmeyen tanık, zorla getirilmesi dışında, gelmemesinin neden olduğu giderlere mahkûm edilecektir.
Gelmemesini haklı gösterecek nedenleri derhâl açıklar ve bunları ispat ederse, hükmedilen gider ve cezalar kaldırılacaktır.
Mahkemenin verdiği karara itiraz olunabilir.
Bu hükümleri istinabe olunan mahkeme, naip hâkim ve soruşturma sırasında sulh ceza hâkimleri de uygulamak yetkisine sahiptirler.
Maddenin kaleme alınış biçiminden masrafa hükmedilmesinin hakimin takdirine yer bırakılmadığı ve bunun zorunlu olarak ödettirilmesi gerektiği anlaşılmaktadır.
Tanıklıktan çekinme ( 1412 S. CMUK m 47 )
MADDE 45. - (1) Aşağıdaki kimseler tanıklıktan çekinebilir:
a) Şüpheli veya sanığın nişanlısı.
b) Evlilik bağı kalmasa bile şüpheli veya sanığın eşi.
c) Şüpheli veya sanığın kan hısımlığından veya kayın hısımlığından üstsoy veya altsoyu.
d) Şüpheli veya sanığın üçüncü derece dahil kan veya ikinci derece dahil kayın hısımları.
e) Şüpheli veya sanıkla aralarında evlâtlık bağı bulunanlar.
(2) Yaş küçüklüğü, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı nedeniyle tanıklıktan çekinmenin önemini anlayabilecek durumda olmayanlar, kanunî temsilcilerinin rızalarıyla tanık olarak dinlenebilirler. Kanunî temsilci şüpheli veya sanık ise, bu kişilerin çekinmeleri konusunda karar veremez.
(3) Tanıklıktan çekinebilecek olan kimselere, dinlenmeden önce tanıklıktan çekinebilecekleri bildirilir. Bu kimseler, dinlenirken de her zaman tanıklıktan çekinebilirler.
AÇIKLAMA: Tanık, bildiklerini söylemek zorundadır. Ancak, bazı hâllerde bu zorunluluk biyolojik gerçeklere veya sosyo psikolojik ilişkilere ters düşmektedir.
Bir kimsenin yakınlarını suçlayıcı beyanda bulunmaya zorlanması insan haysiyetine aykırıdır. Anayasamıza göre,” hiç kimse... kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz”.
Oysa, tanıklık gerçeğin öğrenilmesi için bir araçtır. Bunun en iyi şekilde elde edilmesi, samimi, doğru tanıklıkla gerçeğe ulaşılması gerekmektedir. Bunun için tanığa yemin verdirilir; tarafsızlığını sağlamaya çalışılır. Tarafsız olmayacağını bile bile kişiyi tanıklığa mecbur tutmak bu gerçeklerle bağdaşmayacağı için bu madde ile, belirtilen kimselere tanıklıktan çekinme olanağı tanınmıştır.
(2) Yaş küçüklüğü,akıl hastalığı ve zayıflığı hallerinde tanıklık ayrı düzenlenmiştir.Bu kişiler tanıklıktan çekinmenin önemini anlayacak durumda değilse, kanuni temsilcinin izni gerekecektir. Kanuni temsilci davada taraf ise bu izin aranmaz.
Tanık biraz konuştuktan sonra da tanıklıktan çekinebilir.
Meslek ve sürekli uğraşıları sebebiyle tanıklıktan çekinme ( 1412 S. CMUK m 48 )
MADDE 46. - (1) Meslekleri ve sürekli uğraşıları sebebiyle tanıklıktan çekinebilecekler ile çekinme konu ve koşulları şunlardır:
a) Avukatlar veya stajyerleri veya yardımcılarının, bu sıfatları dolayısıyla veya yüklendikleri yargı görevi sebebiyle öğrendikleri bilgiler.
b) Hekimler, diş hekimleri, eczacılar, ebeler ve bunların yardımcıları ve diğer bütün tıp meslek veya sanatları mensuplarının, bu sıfatları dolayısıyla hastaları ve bunların yakınları hakkında öğrendikleri bilgiler.
c) Malî işlerde görevlendirilmiş müşavirler ve noterlerin bu sıfatları dolayısıyla hizmet verdikleri kişiler hakkında öğrendikleri bilgiler.
(2) Yukarıdaki fıkranın (a) bendinde belirtilenler dışında kalan kişiler, ilgilinin rızasının varlığı halinde, tanıklıktan çekinemez.
AÇIKLAMA: Tanıklıktan çekinme, hizmet sunulan kişilere güven verdikleri takdirde hizmet verebilecek meslek grupları bakımından kabul edilmiştir Bu hususta göz önünde tutulan ölçüt, “güven ilişkisi”dir; “orantılılık” ilkesi gereğince maddî gerçeğin ortaya çıkarılması hedefi ile güven ilişkisinin korunmasından doğan yarar tartılmış ve maddede kabul edilen hâllerde güven ilişkisinin daha ağır bastığı kabul edilmiştir.
(1-b)Yürürlükteki kanunda müdafiiler ,hekimler ve ebeler söz konusu idi. Yeni yasada hekimler yanında bazı eczacılar,dış hekimleri ve tıp meslek sanat ve meslek mensupları diyerek çözümlemiştir.
Tıp meslek veya sanat mensuplarının hastalarının yakınları ile ilgili konularda da çekinme hakkı tanımıştır.Bu farklı ve yeni hükümdür.
(c) Bu bentte sayılanların yanlarında çalışanlar ve yardımcılarının sayılmaması eksikliktir.
Devlet sırrı niteliğindeki bilgilerle ilgili tanıklık ( 1412 S. CMUK m 49 )
MADDE 47. - (1) Bir suç olgusuna ilişkin bilgiler, Devlet sırrı olarak mahkemeye karşı gizli tutulamaz. Açıklanması, Devletin dış ilişkilerine, milli savunmasına ve milli güvenliğine zarar verebilecek; anayasal düzeni ve dış ilişkilerinde tehlike yaratabilecek nitelikteki bilgiler, Devlet sırrı sayılır.
(2) Tanıklık konusu bilgilerin Devlet sırrı niteliğini taşıması halinde; tanık, sadece mahkeme hâkimi veya heyeti tarafından zâbıt kâtibi dahi olmaksızın dinlenir. Hâkim veya mahkeme başkanı, daha sonra, bu tanık açıklamalarından, sadece yüklenen suçu açıklığa kavuşturabilecek nitelikte olan bilgileri tutanağa kaydettirir.
(3) Bu madde hükmü, hapis cezasının alt sınırı beş yıl veya daha fazla olan suçlarla ilgili olarak uygulanır.
(4) Cumhurbaşkanının tanıklığı söz konusu olduğunda sırrın niteliğini ve mahkemeye bildirilmesi hususunu kendisi takdir eder.
AÇIKLAMA : (1) Tamamen yenilenmiş bir hükümdür. Birincisi suç olgusuna ilişkin bilgiler artık devlet sırrı olarak ileri sürülemez.
49.maddede tanıklık yapma izinleri olmayan şahısların tanıklığından artık kaçınamayacakları ilkesi getirilmiştir.Devletin suça ilişkin sırrının olamayacağı,yöneticilerin bunun arkasına sığınarak suç işlemelerinin önlenmesi amaçlanmıştır.
Yeni TCK nun 326 329 uncu maddesindeki sırları içeren bir düzenleme ve Devlet Sırrı kavramının tanımı yapılmış ancak, CMK ile tam örtüştüğü söylenemez
(2) Bu halde tanık sadece hakim veya mahkeme başkanı tarafından dinlenecektir.Tanığın dinlenmesi sırasında isnat edilen suçla ilgili bilgiler varsa hakim ,bu bilgileri tutanağa kaydedecektir.(Hakim dışındaki kişiler bu tutanağa bakarak bilgileri öğrenecekler.)
Ancak bu bilgilerle ilgili tanığın sorguya çekilmesi ile ilgili bir düzenleme yapılmamıştır.
Silahların eşitliği ilkesi gereği Cumhuriyet savcısı da hazır bulunamayacaktır.
(3) Beş yılın altında ise ne olacak… amirin izniyle tanık olacak mı bu kişi…? Bu sadece devlet sırrı ile ilgilidir…
“TBMM gündemindeki Devlet Sırları Kanun Tasarısı bu madde kapsamını oldukça sınırlandırmaktadır.Bu şekilde kanunlaştığı takdirde bu maddenin uygulanması tamamen istisna haline gelecektir.”
Kendisi veya yakınları aleyhine tanıklıktan çekinme ( 1412 S. CMUK m 50 )
MADDE 48. - (1) Tanık, kendisini veya 45 inci maddenin birinci fıkrasında gösterilen kişileri ceza kovuşturmasına uğratabilecek nitelikte olan sorulara cevap vermekten çekinebilir. Tanığa cevap vermekten çekinebileceği önceden bildirilir.
AÇIKLAMA: Kişiye, haklarının yargı mercii tarafından hatırlatılması, adil yargılama yönünden çok esaslı bir güvencedir.
“Kimsenin kendisini ve yakınlarını suçlandırıcı beyanlarda bulunmaya zorlanamayacağı ilkesi”, TC anayasası’nın 38. maddesinde de yer alan evrensel bir kuraldır.
Tanıklıktan çekinme sebebinin bildirilmesi ( 1412 S. CMUK m 51)
MADDE 49. - (1) Mahkeme başkanı veya hâkim veya Cumhuriyet savcısı tarafından gerekli görüldüğünde 45, 46 ve 48 inci maddelerde gösterilen hâllerde tanık, tanıklıktan çekinmesinin dayanağını oluşturan olguları bildirir ve bu hususta gerektiğinde kendisine yemin verdirilir.
AÇIKLAMA: Mahkeme başkanı, hâkim veya Cumhuriyet savcısı, gerekli gördüğünde tanığı çekinmesinin nedenlerini bildirmeye davet edecek ve nedenler hakkında yemin de verilebilecektir.
Madde, istem üzerine bildirmeyi öngörmüştür. Böyle bir istemi sadece ifadeyi alan (hâkim veya Cumhuriyet Savcısı) kişiler yapabilir. Bir başka deyişle diğer süjeler, bunu uygulayamazlar. Esas dava hâkimi, tanığın yaptığı bazı açıklamaları, tanıklıktan çekinmeyi gerektirici nitelikte olup olmadığını bizzat kendisi değerlendirebilir. Ancak, bu konuda şüpheye düştüğü takdirde tanığı yemine davet edecektir.
Tanık, vereceği ifadelerin kendisini veya yakınlarını suçlayıcı sonuçlar doğuracağını düşünürse, bu konuda hâkim kendisinden neden göstermesini istememelidir
Yemin verilmeyen tanıklar ( 1412 S. CMUK m 52 )
MADDE 50. - (1) Aşağıdaki kimseler yeminsiz dinlenir:
a) Dinlenme sırasında onbeş yaşını doldurmamış olanlar.
b) Ayırt etme gücüne sahip olmamaları nedeniyle yeminin niteliği ve önemini kavrayamayanlar.
c) Soruşturma veya kovuşturma konusu suçlara iştirakten veya bu suçlar nedeniyle suçluyu kayırmaktan ya da suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirmekten şüpheli, sanık veya hükümlü olanlar.
AÇIKLAMA: . Yeminden ayrık tutulmuş bulunan bu kişilerin bir kısmı hakkında psikolojik noksanlık veya zaaf karinesi vardır; maddenin (1) ve (2) numaralı bentlerinde gösterilmiş bulunanlar gibi.
(1) Tanığın olay sırasındaki değil ve fakat beyanda bulunduğu sıradaki yaşı on beşi aşmamış bulunacaktır.
(2)Bunlar “ayırt etme gücüne sahip olmamaları nedeniyle yeminin niteliği ve önemini kavrayamayanlar” olarak belirlenmiştir.
(3) Bu kişilerin taraf tutabilme olasılığı göz önünde tutulmuştur.
Tanıklıktan çekinebilecek kimsenin çekinmemesi ( 1412 S. CMUK m 53 )
MADDE 51. - (1) 45 inci madde gereğince tanıklıktan çekinebileceklere yemin verip vermemek hâkim veya mahkemenin takdirine bağlıdır. Ancak, tanık yemin etmekten çekinebilir. Bu hususun kendisine bildirilmesi gereklidir.
AÇIKLAMA: Tanıklıktan çekinebileceklere yemin verilip verilmemesini hâkim veya mahkemenin takdirine bırakmıştır. Ancak tanığa yemin etmekten çekinme olanağı da verilmiş ve bu hususun hâkim veya mahkeme tarafından bildirilmesi zorunlu hâle getirilmiştir. Bu hatırlatma yapılmadan yemin ettirilen ve yalan beyanda bulunan kişi suçlu sayılamaz.
Tanıkların dinlenmesi ( 1412 S. CMUK m 54)
MADDE 52. - (1) Her tanık, ayrı ayrı ve sonraki tanıklar yanında bulunmaksızın dinlenir.
(2) Tanıklar, kovuşturma evresine kadar ancak gecikmesinde sakınca bulunan veya kimliğin belirlenmesine ilişkin hâllerde birbirleri ile ve şüpheli ile yüzleştirilebilirler.
(3) Tanıkların dinlenmesi sırasındaki görüntü veya sesler kayda alınabilir. Ancak;
a) Mağdur çocukların,
b) Duruşmaya getirilmesi mümkün olmayan ve tanıklığı maddî gerçeğin ortaya çıkarılması açısından zorunlu olan kişilerin,
Tanıklığında bu kayıt zorunludur.
(4) Üçüncü fıkra hükmünün uygulanması suretiyle elde edilen ses ve görüntü kayıtları, sadece ceza muhakemesinde kullanılır.
AÇIKLAMA : (1)Tanıklar, dava konusu olay hakkında bildiklerini doğru ve eksiksiz anlatmakla yükümlü olduklarından, birbirlerini etkilememeleri ve yönlendirmemeleri gerekir.
(2)Soruşturma evresi, delillerin toplandığı ve esasta gizliliğin egemen olduğu, kovuşturma ise, açıklık ilkesinin ışığında tarafların yüzlerine karşı delillerin tartışılıp değerlendirilmesinin yapıldığı bir evredir. Bu kapsamda; mahkemeye tanık anlatımlarını ayrıntılı olarak ve serbestçe değerlendirme olanağını sağlamak üzere, tanıkların birbirleri veya sanıkla yüzleştirilmeleri kovuşturma evresinde yapılabilir. Soruşturma evresinde tanıklar ancak gecikmesinde sakınca bulunan veya kimlik belirleme zorunluluğu doğan hâllerde yüzleştirilebilirler.
(4) 236.madde uygulaması ile paralellik sağlanmıştır .
Tanığa görevinin önemini anlatma ( 1412 S. CMUK m 55 )
MADDE 53. - (1) Tanığa;
a) Dinlenmeden önce, gerçeği söylemesinin önemi,
b) Gerçeği söylememesi halinde yalan tanıklık suçundan dolayı cezalandırılacağı,
c) Doğruyu söyleyeceği hususunda yemin edeceği,
d) Duruşmada mahkeme başkanı veya hâkimin açık izni olmadan mahkeme salonunu terk edemeyeceği,
Anlatılır.
AÇIKLAMA: (1)Tanık içtenlikle beyanda bulunmak yasal yükümü altındadır bu nedenle, gerçekçi davranarak, tanığın doğruyu söylemesini sağlayacak tedbirlerin alınmasının daha uygun olacağı belirtmiştir.
Bu madde söz konusu tedbirlerden birisini içermektedir.
Yetkili, uyarmanın içeriğini belirler ve bu arada yalan tanıklığın cezalandırılacağını belirtebilir.
Tanıklara yemin verilmesi ( 1412 S. CMUK m 56, 59 )
MADDE 54. - (1) Tanıklar, tanıklıktan önce ayrı ayrı yemin ederler. Gerektiğinde veya bir kimsenin tanık sıfatıyla dinlenilmesinin uygun olup olmadığında tereddüt varsa yemin, tanıklığından sonraya bırakılabilir.
(2) Soruşturma evresinde Cumhuriyet savcıları da tanıklara yemin verirler.
AÇIKLAMA: Yeminin esas itibarıyla tanıklıktan önce verileceğini kabul etmiştir; yeminin, cezaî sonuçları önceden bilinirse doğrunun daha büyük bir olasılıkla söyleneceği düşünülmüştür.
Yeminin önemini, anlamını kavraması için, hâkim yemin edecek olanlara, dinlemeden önce yeminin önemini anlatmalıdır.
Biçimi 55 madde de gösterilmiştir.
Yeminin biçimi ( 1412 S. CMUK m 57 )
MADDE 55. - (1) Tanığa verilecek yemin, tanıklıktan önce "Bildiğimi dosdoğru söyleyeceğime namusum ve vicdanım üzerine yemin ederim." ve 54 üncü maddeye göre tanıklıktan sonra verilmesi hâlinde "Bildiğimi dosdoğru söylediğime namusum ve vicdanım üzerine yemin ederim." biçiminde olur.
(2) Yemin edilirken herkes ayağa kalkar.
AÇIKLAMA: Yeminin duyurması gerekli duyguları ifade edebilmesi ve mahkemenin görkemliliği korunarak ruhsal etki yapabilmesinin bu suretle kolaylaşacağı düşünülmüştür.
Yemin, toplumbilim yönünden bir tür sosyal tören olduğundan eda edilirken herkesin ayağa kalkması uygun görülmüştür.
Yeminin yerine getirilmesi, sağır veya dilsizin yemini ( 1412 S. CMUK m 58)
MADDE 56. - (1) Tanık, yüksek sesle tekrar ederek veya okuyarak yemin eder.
(2) Okuma ve yazma bilen sağır veya dilsizler yemin biçimini yazarak ve imzalarını koyarak yemin ederler. Okuma ve yazma bilmeyen sağır veya dilsizler işaretlerinden anlayan bir tercüman aracılığıyla ve işaretle yemin ederler.
AÇIKLAMA: Yeminin nasıl yerine getirileceğini göstermektedir.
Sağır ve dilsizler, yemin şeklini yazıp imzalarını koyunca yemini yerine getirmiş sayılırlar, okuma yazma bilmiyorlarsa, işaretle yemin ederler. Bu takdirde işaretlerden anlayan bir kimsenin aracılığına başvurulur.
Geçici olarak konuşma yeteneğini kaybetmiş olanlar hakkında da aynı usule başvurulur.
Kişi, sağır ve dilsiz olmadığı hâlde, sağır ve dilsiz gibi hareket ederek yemin etmiş ise ettiği yemin geçerli sayılmalıdır.
Tanığın tekrar dinlenmesi (CMUK m 60 )
MADDE 57. - (1) Yemin ile dinlenen tanığın aynı soruşturma veya kovuşturma evresinde tekrar dinlenmesi gerektiğinde, yeniden yemin verilmeyip önceki yemini hatırlatılmakla yetinilebilir.
AÇIKLAMA: Yeminin aynı kişiye tekrarlatılmasının, ruhsal etkisini azaltacağı düşünülmüş, aynı gün içinde birkaç kez yemin ettirilmesi önlenmek istenmiştir. Ancak ,soruşturma evresinde yemin verilen tanığa, kovuşturma evresine geçildiğinde tekrar yemin verilmesi zorunludur.
Tanığa ilk önce sorulacak hususlar ve tanığın korunması ( 1412 S. CMUK m 61 )
MADDE 58. - (1) Tanığa, ilk önce adı, soyadı, yaşı, işi ve yerleşim yeri, işyerinin veya geçici olarak oturduğu yerin adresi, varsa telefon numaraları sorulur. Gerekirse tanıklığına ne dereceye kadar güvenilebileceği hakkında hâkimi aydınlatacak durumlara, özellikle şüpheli, sanık veya mağdur ile ilişkilerine dair sorular yöneltilir.
(2) Tanık olarak dinlenecek kişilerin kimliklerinin ortaya çıkması kendileri veya yakınları açısından ağır bir tehlike oluşturacaksa; kimliklerinin saklı tutulması için gerekli önlemler alınır. Kimliği saklı tutulan tanık, tanıklık ettiği olayları hangi sebep ve vesile ile öğrenmiş olduğunu açıklamakla yükümlüdür. Kimliğinin saklı tutulması için, tanığa ait kişisel bilgiler, Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından muhafaza edilir.
(3) Hazır bulunanların huzurunda dinlenmesi, tanık için ağır bir tehlike teşkil edecek ve bu tehlike başka türlü önlenemeyecekse ya da maddî gerçeğin ortaya çıkarılması açısından tehlike oluşturacaksa; hâkim, hazır bulunma hakkına sahip bulunanlar olmadan da tanığı dinleyebilir. Tanığın dinlenmesi sırasında ses ve görüntülü aktarma yapılır. Soru sorma hakkı saklıdır.
(4) Tanıklık görevinin yapılmasından sonra, kişinin kimliğinin saklı tutulması veya güvenliğinin sağlanması hususunda alınacak önlemler, ilgili kanunda düzenlenir.
(5) İkinci, üçüncü ve dördüncü fıkra hükümleri, ancak bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak uygulanabilir.
AÇIKLAMA: Gerçeğin ortaya çıkarılmasında beyanı ile katkıda bulunan tanığın Devletçe korunması, hem Anayasa, hem evrensel insan hakları normlarının gereğidir. Bu nedenle tanık güvenliği hüküm altına alınmıştır.
(1) Her tanığa özellikle sorulacak hususlar yer almaktadır: Bu sorularla tanığın beyanına ne dereceye kadar güvenilebileceğinin belirlenmesine çalışılacaktır.
(2) Çok önemli yeni düzenlemelerdir. Hem tanıklık yaparken hem de tanıklıktan sonra korunması düzenlenmiştir.
Ceza yargılaması süreçlerinde kanıtlanmış olan ve bu nedenle göz ardı edilmeyecek gerçeklerden biri de kişilerin tanıklık etmekte gösterdikleri çekingenliktir. Özellikle son zamanlarda suç işlemek amacı ile artan örgütlenmeler, giderek büyüyen kent rantlarını paylaştırmak için oluşturulan çeteler, suçun ve suçlunun izlenmesinde yeterince özenli ve etkili davranılmadığı yolundaki bir kısım medyadaki beyanlar, tanıklığın bir işe yaramayacağı doğrultusundaki olumsuz değerlendirmeler, “mafya” denilen suç şebekelerine ilişkin günlük haberler ve bunlara eklenebilecek diğer psikolojik etkenlerle kişiler tanıklık yapmada çekingenlik göstermekte ve hatta korkmaktadırlar. Bu olumsuz etkilerin giderilmesi yolu, tanıkların güvenliklerinin eksiksiz sağlanmasıdır. Bu nedenle gerek kendi gerek bir başka kişi örneğin, ailesi yönünden sakınca görülmesi hâlinde, tanığın kimliğini açıklamadan kaçınabilmesine, adreslerini gizleyebilmesi için Cumhuriyet savcısı, mahkeme başkanı veya hâkimin kendisine davetiyenin ulaşabileceği bir başka adresi göstermesine izin verebilmesi kabul edilmiştir.
Ancak tanığın, tanıklık ettiği olayları hangi neden ve vesile ile öğrenmiş bulunduğunu açıklaması zorunludur.
(3) Tanığın kimliğini açıklaması, kendisinin veya başka bir kişinin beden bütünlüğünü veya özgürlüğünü tehlikeye düşüreceği yolunda bir kuşkuya yol açıyorsa hazır bulunma hakkı olanlar olmadan dinlenebilecektir.Bu durumda ‘silahların eşitliği’ ilkesi gereği,kovuşturma aşamasında Cumhuriyet savcısı da hazır bulunmaz.
Tarafların soru sorma hakkı bulunduğundan ,ses ve görüntülü aktarma yapılabilecektir..
(4)Tanık hakkında hâkim kararıyla 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 20 nci maddesinde gösterilen “koruma tedbirleri” uygulanabilecektir. Bu tedbirlere ancak tanığın kimliğinin açıklanmasının kendisi veya başkaları için ciddî bir tehlike oluşturması hâlinde başvurulabilecektir.
(5) Tanık korunma halleri yani, 2-3-4 .fıkraların ancak örgütlü suçlarda uygulanacağı belirtilmektedir.
“Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de bu hususta aynı yolu izlemektedir.. Bu uygulama göz önünde bulundurularak 58/3 hükmü getirilmiştir.”
“Tanıklıktan sonraki koruma için özel bir düzenleme gerekir,bu konuda 4422 sayılı kanunda,terörle mücadele kanununda hükümler vardır.Yürürlük yasası ile 3713 ve 4422 kaldırılacağına göre,bu konuda yeni düzenleme gerekmektedir.”
Tanığa söylenecek şeyler ve sorulacak sorular ( 1412 S. CMUK m 62 )
MADDE 59. - (1) Tanık, dinlenmeden önce hakkında tanıklık yapacağı olayla ilgili olarak mahkeme başkanı veya hâkim tarafından, kendisine bilgi verilir; hazır olan sanık, tanığa gösterilir. Sanık hazır değilse kimliği açıklanır. Tanıktan, tanıklık edeceği konulara ilişkin bildiklerini söylemesi istenir ve tanıklık ederken sözü kesilmez.
(2) Tanıklık edilen konuları aydınlatmak, tamamlamak ve bilgilerinin dayandığı durumları gereğince değerlendirebilmek için tanığa ayrıca soru yöneltilebilir.
AÇIKLAMA: (1)Tanığa, kovuşturmanın konusunu ve sanık kişinin kim olduğunu açıklanmalıdır. Bu kural, gerek mahkemece yapılan ifade almalarda, gerek istinabe yolu ile alınan ifadelerde ve savcının ifade almaya yetkili olduğu hâllerde geçerlidir. Ancak, polisin aldığı ifadelerde bu kural uygulanmaz.
Tanığa, dinlenmesinden önce davanın anlatılması, sanık hazır ise, onun gösterilmesi, düzenleyici bir kuraldır, ihlâl edilmesi kanun yolu nedeni olmaz.
(2) Tanıklık edilen konuları aydınlatmak, tamamlamak ve adı geçenin bilgilerinin dayandığı durumları gereğince değerlendirebilmek için tanığa ayrıca sorular da yöneltilebilir. Amaç gerçeği bulmak, ortaya çıkarmaktır
Tanıklıktan ve yeminden sebepsiz çekinme ( 1412 S. CMUK m 63)
MADDE 60. - (1) Yasal bir sebep olmaksızın tanıklıktan veya yeminden çekinen tanık hakkında, bundan doğan giderlere hükmedilmekle beraber, yemininin veya tanıklığının gerçekleştirilmesi için dava hakkında hüküm verilinceye kadar ve her hâlde üç ayı geçmemek üzere disiplin hapsi verilebilir. Kişi, tanıklığa ilişkin yükümlülüğüne uygun davranması halinde, derhâl serbest bırakılır.
(2) Bu tedbirleri almaya naip hâkim ve istinabe olunan mahkeme ile soruşturma evresinde sulh ceza hâkimi yetkilidir.
(3) Davanın görüldüğü sırada bu tedbirler alındıktan ve yukarıdaki süreler suçun türüne göre tümüyle uygulandıktan sonra o dava veya aynı işe ilişkin diğer davada tekrar edilmez.
(4) Disiplin hapsi kararına itiraz edilebilir.
AÇIKLAMA: (1)Ceza muhakemesi faaliyeti süreklilik arz ettiği ve en kısa sürede bitirilmesi gerektiğinden tanığın gelmemesi, hedefe ulaşılmasını engelleyecektir. Bu nedenle, gelmeyen tanığa, gelmemesinden doğan yüklenmesi etkili bir yaptırımdır. Mazeretsiz gelmemenin büyük ölçüde önünün alınması böylece söz konusu olabilecektir.
Bununla birlikte yemininin veya tanıklığının gerçekleştirilmesi için dava hakkında hüküm verilinceye kadar üç ayı geçmemek üzere disiplin hapsi verilebilecektir
Tanımlar maddesine uygun olarak “hapis yolu ile tazyik” yerine “disiplin hapsi” kelimesi kullanılmıştır.
Disiplin hapsine karşı itiraz yolu açıktır.
Tanığa verilecek tazminat ve giderler ( 1412 S. CMUK m 64 )
MADDE 61. - (1) Cumhuriyet savcısı veya mahkeme başkanı veya hâkim tarafından çağrılan tanığa, her yıl Adalet Bakanlığınca hazırlanan tarifeye göre kaybettiği zaman ile orantılı bir tazminat verilir. Tanık hazır olmak için seyahat etmek zorunda kalmışsa, yol giderleriyle tanıklığa çağrıldığı yerdeki ikamet ve beslenme giderleri de karşılanır.
(2) Birinci fıkra hükmüne istinaden ödenmesi gereken tazminat ve giderler, hiçbir vergi, resim ve harç alınmaksızın, ödenir.
AÇIKLAMA: (1) Tanıklık bir külfettir. Tanığın yaptığı masraf ve kaybettiği zamanın telafi edilmesi Hukuk Devletinin gereğidir.
Kişinin tanıklık nedeniyle uğradığı zararın mahkeme tarafından takdir edilmesi gerekir. Tazminatın belirlenmesinde mahrum kalınan kâr, zorunlu yol masrafları, beslenme giderleri, duruşmaya gelmek için olağandışı giderler göz önünde tutulmakla beraber esas, Adalet Bakanlığınca hazırlanan tarifedir.
(2)Diğer yandan ceza yargılamasında tanıklığın önemi dikkate alınarak bu görevin herhangi bir parasal kaygı duyulmaksızın yapılmasını sağlamak için tanığa ödenecek tazminat ve giderlerin her türlü vergi, resim ve harçtan muaf olduğu hususuna ikinci fıkrada yer verilmiştir.
İKİNCİ BÖLÜM
Bilirkişi İncelemesi
Bilirkişilere uygulanacak hükümler ( 1412 S. CMUK m 65 )
MADDE 62. - (1) Tanıklara ilişkin hükümlerden aşağıdaki maddelere aykırı olmayanlar bilirkişiler hakkında da uygulanır.
Bilirkişinin atanması ( 1412 S. CMUK m 66)
MADDE 63. - (1) Çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına re'sen, Cumhuriyet savcısının, katılanın, vekilinin, şüphelinin veya sanığın, müdafiinin veya kanunî temsilcinin istemi üzerine karar verilebilir. Ancak hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukukî bilgi ile çözülmesi olanaklı konularda bilirkişi dinlenemez.
(2) Bilirkişi atanması ve gerekçe gösterilerek sayısının birden çok olarak saptanması, hâkim veya mahkemeye aittir. Birden çok bilirkişi atanmasına ilişkin istemler reddedildiğinde de aynı biçimde karar verilir.
(3) Soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı da bu maddede gösterilen yetkileri kullanabilir.
AÇIKLAMA: (1)Bilirkişilik konusunda çok önemli değişiklikler getirilmiştir.
Hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel (yani herkese ortak toplumsal kültür verileri) ve hukukî bilgilerle çözülmesi olanaklı konularda bilirkişi atanamayacak ve dinlenemeyecektir. Böylece, uygulamada bazen görüldüğü üzere, örneğin “fiilin hangi suçu oluşturduğunu” belirlemek amacı ile bilirkişi atanması söz konusu olamayacaktır.
(3) Soruşturma evresinde Cumhuriyet Savcısına bilirkişi incelemesi yaptırma hakkı tanınmıştır.
Bilirkişiliğin kendisi bir delil olmamakla birlikte, bilirkişi incelemesi sonucu elde edilen delil, iz, eser ve emare delildir. Başka bir deyişle bilirkişilik, delillere ulaşmak için bir araçtır. Bu hususlar göz önüne alınarak bilirkişi incelemesi ile ilgili hükümler ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
Bilirkişi olarak atanabilecekler ( 1412 S. CMUK m 66)
MADDE 64. - (1) Bilirkişiler, il adlî yargı adalet komisyonları tarafından her yıl düzenlenen bir listede yer alan gerçek veya tüzel kişiler arasından seçilirler. Cumhuriyet savcıları ve hâkimler, yalnız bulundukları il bakımından yapılmış listelerden değil, diğer illerde oluşturulmuş listelerden de bilirkişi seçebilirler. Bu listelerin düzenlenmesine veya listelerde yer verilenlerin çıkarılmalarına ilişkin esas ve usuller, yönetmelikte gösterilir.
(2) Atama kararında, gerekçesi de gösterilmek suretiyle, birinci fıkrada belirtilen listelere girmeyenler arasından da bilirkişi seçilebilir.
(3) Kanunların belirli konularda görevlendirdiği resmî bilirkişiler öncelikle atanırlar. Ancak kamu görevlileri, bağlı bulundukları kurumla ilgili davalarda bilirkişi olarak atanamazlar.
(4) Bilirkişi olarak atanan bir tüzel kişi ise, kendisi adına incelemeyi yapacak gerçek kişi veya kişilerin isimlerini, bilirkişi atayacak yargı merciinin onayına sunar.
(5) Listelere kaydedilen bilirkişiler, il adlî yargı adalet komisyonu huzurunda "Görevimi adalete bağlı kalarak, bilim ve fenne uygun olarak, tarafsızlıkla yerine getireceğime namusum ve vicdanım üzerine yemin ederim." sözlerini tekrarlayarak yemin ederler. Bu bilirkişilere görevlendirildikleri her işte yeniden yemin verilmez.
(6) Listelerde yer almamış bilirkişiler, görevlendirildiklerinde kendilerini atamış olan merci huzurunda yukarıdaki fıkrada öngörülen biçimde yemin ederler. Yeminin yapıldığına ilişkin tutanak hâkim veya Cumhuriyet savcısı, zabıt kâtibi ve bilirkişi tarafından imzalanır.
(7) Engel bulunan hâllerde yemin yazılı olarak verilebilir ve metni dosyaya konulur. Ancak bu hâle ilişkin gerekçenin kararda gösterilmesi zorunludur.
AÇIKLAMA: Bilirkişi bir sanat adamı, bir uzmandır, ne gibi hâllerde bilirkişi atanacağını gösterirken dolayısıyla bilirkişinin niteliği de gösterilmiştir: Bilirkişi, bir bilgi ve teknik alanında belirli bir deney sahibi olmuş kişilerden seçilmesi ve bu bakımdan adlî otoritenin, bir tür tasvibini elde etmiş bulunması gerekir.
Bilirkişi listelerinin nasıl hazırlanacağı ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
Bilirkişiliği kabul yükümlülüğü ( 1412 S. CMUK m 68)
MADDE 65. - (1) Aşağıda belirtilen kişi veya kurumlar, bilirkişilik görevini kabul etmekle yükümlüdürler
a) Resmî bilirkişilikle görevlendirilmiş olanlar ve 64 üncü maddede belirtilen listelerde yer almış bulunanlar.
b) İncelemenin yapılması için bilinmesi gerekli fen ve sanatları meslek edinenler.
c) İncelemenin yapılması için gerekli mesleği yapmaya resmen yetkili olanlar.
AÇIKLAMA: bilirkişilikten çekinme hakkı olmayan kişi ve kurumlar belirtilmiştir.
Atama kararı ve incelemelerin yürütülmesi ( 1412 S. CMUK m 71,73,75,76 )
MADDE 66. - (1) Bilirkişi incelemesi yaptırılmasına ilişkin kararda, cevaplandırılması uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren sorularla inceleme konusu ve görevin yerine getirileceği süre belirtilir. Bu süre, işin niteliğine göre üç ayı geçemez. Özel sebepler zorunlu kıldığında bu süre, bilirkişinin istemi üzerine, kendisini atayan merciin gerekçeli kararıyla en çok üç ay daha uzatılabilir.
(2) Belirlenen süre içinde raporunu vermeyen bilirkişi hemen değiştirilebilir. Bu durumda bilirkişi, o ana kadar yaptığı işlemleri açıklayan bir rapor sunar ve görevi sebebiyle kendisine teslim edilmiş olan eşya ve belgeleri hemen geri verir. Bu bilirkişi, 64 üncü maddede öngörülen listelerden çıkarılabileceği gibi; gecikme dolayısıyla uğranılmış zararları ödemesine de karar verilebilir.
(3) Bilirkişi, görevini, kendisini atamış olan merci ile ilişki içinde yerine getirir, gerektiğinde bu mercie incelemelerindeki gelişmeler hakkında bilgi verir, yararlı görülecek tedbirlerin alınmasını isteyebilir.
(4) Bilirkişi, görevini yerine getirmek amacıyla bilgi edinmek için şüpheli veya sanık dışındaki kimselerin de bilgilerine başvurabilir. Bilirkişi, uzmanlık alanına girmeyen bir sorun bakımından aydınlatılmasını isteyecek olursa; hâkim, mahkeme veya Cumhuriyet savcısı, nitelikli ve konusunda bilgisiyle tanınmış kişilerle bir araya gelmesine izin verebilir. Bu şekilde çağrılan kişiler yemin eder ve verecekleri raporlar, bilirkişi raporunun tamamlayıcı bir bölümü olarak dosyaya konulur.
(5) İlgililer de merciinden, incelemeler yapılırken bilirkişiye teknik nitelikte bilgiler verebilecek olan ve ismen belirleyecekleri kişileri dinlemeleri veya bazı araştırmaların yapılması hususlarında karar verilmesini isteyebilir.
(6) Gerekli olması halinde, bilirkişi, mağdur, şüpheli veya sanığa mahkeme başkanı, hâkim veya Cumhuriyet savcısı aracılığı ile soru sorabilir. Ancak, mahkeme başkanı, hâkim veya Cumhuriyet savcısı, bilirkişinin doğrudan soru sormasına da izin verebilir. Muayene ile görevlendirilen hekim bilirkişi, görevini yerine getirirken zorunlu saydığı soruları, hâkim, Cumhuriyet savcısı ve müdafi bulunmadan da mağdur, şüpheli veya sanığa doğrudan doğruya yöneltebilir.
(7) Bilirkişiye inceleyeceği şeyler mühür altında verilmeden önce bunların listesi ve sayımı yapılır. Bu hususlar bir tutanakla belirlenir. Bilirkişi, mühürlerin açılmasını ve yeniden konulmasını yine tutanakla belirtmek ve bir liste düzenlemekle yükümlüdür.
AÇIKLAMA: Bilirkişilikle ilgili önemli sorunlara çözüm yolları getirilmiştir.
(1) (a) İnceleme konusu belirtilecek ve bu konu teknik nitelikte veya özel bilgilerle çözülebilecek nitelikte olacaktır. Bunlar dışındaki sorunlar için bilirkişi incelemesi kararı verilemeyecektir.
b) Bilirkişinin görevini yerine getireceği süre belirtilecektir yani bilirkişiye belirli bir süre verilecektir. Özel nedenler zorunlu kılmadıkça bilirkişi görevini bu süre içinde bitirmekle yükümlüdür.
(2) Bilirkişi, belirlenen süre içinde raporunu vermemiş ve süre de uzatılmamış ise yine de merciine bir rapor vermek ve bunda o ana kadar giriştiği işlemleri açıklamak ve görevi nedeniyle kendisine teslim edilmiş olan eşya ve belgeleri derhâl geri vermekle yükümlüdür. Bu bilirkişi, bilirkişiler listesinden çıkarılabilir. Görevlerini zamanında yerine getirmemiş bulunan bilirkişinin bu yüzden uğranılan zararları tazmine mahkûm edilip edilmemeleri, kendilerini atayan merciin takdirine bırakılmıştır.
3.Görev atayan merci ile ilişki kurularak yerine getirilecektir.Bazı konularda hâkim veya Cumhuriyet savcısından ek bilgi istenebilir, bilirkişi gerektiğinde incelemelerinin gelişmeleri hakkında merciine bilgi verecektir; böylece bilirkişinin görevini ihmal etmesi önlenmek istenilmektedir.
(4) Bilirkişi görevin yerine getirilmesi için gerekiyorsa şüpheli veya sanık dışındaki kişilerin bilgisine de başvurabileceği uzmanlığına girmeyen bir hususta aydınlanma gereksinimi duyduğu hâllerde, hâkime veya mahkemeye veya Cumhuriyet savcısına başvurması ve gereksinimi bildirmesi hâlinde adı geçenlerin, nitelikli ve konusunda bilgisiyle tanınmış kişilerle bir araya gelmelerine izin verilecektir.
Cumhuriyet savcısı veya taraflar, bilirkişiye sorularını hâkim aracılığı ile sorarlar; ancak hâkim adı geçenlere doğrudan soru yöneltmek yetkisini verebilir. Hekim bilirkişiler muayene yaparken, zorunlu saydıkları soruları, hâkim, Cumhuriyet savcısı ve avukat bulunmadan da doğrudan şüpheli veya sanığa yöneltebilirler.
(7) Bilirkişilere, incelemek üzere şeyler mühür altında verilmeden önce sayım yapılır ve bir liste meydana getirilir. Bütün bu hususlar tutanağa bağlanır; mühürlerin açılması ve yeniden konulması yine bir tutanağa bağlanır ve bir liste düzenlenir. Bu ikinci liste ve tutanak bilirkişilerce düzenlenecektir.
Bilirkişi raporu, uzman mütalaası ( 1412 S. CMUK m 75)
MADDE 67. - (1) İncelemeleri sona erdiğinde bilirkişi yaptığı işlemleri ve vardığı sonuçları açıklayan bir raporu, kendisinden istenen incelemeleri yaptığını ayrıca belirterek, imzalayıp ilgili mercie verir veya gönderir. Mühür altındaki şeyler de ilgili mercie verilir veya gönderilir ve bu husus bir tutanağa bağlanır
(2) Birden çok atanmış bilirkişiler değişik görüşleri yansıtmışlarsa veya bunların ortak sonuçlar üzerinde ayrık görüşleri varsa, bu durumu gerekçeleri ile birlikte rapora yazarlar.
(3) Bilirkişi raporunda, hâkim tarafından yapılması gereken hukukî değerlendirmelerde bulunulamaz.
(4) Bilirkişi tarafından düzenlenen rapor örnekleri, duruşma sırasında Cumhuriyet savcısına, katılana, vekiline, şüpheliye veya sanığa, müdafiine veya kanunî temsilciye doğrudan verilebileceği gibi; kendilerine iadeli taahhütlü mektupla da gönderilebilir.
(5) Bilirkişi incelemeleri tamamlandığında, yeni bilirkişi incelemesi yapılması veya itirazların bildirilmesi için istemde bulunabilmelerini sağlamak üzere Cumhuriyet savcısına, katılana, vekiline, şüpheliye veya sanığa, müdafiine veya kanunî temsilciye süre verilir. Bu kişilerin istemleri reddedildiğinde, üç gün içinde bu hususta gerekçeli bir karar verilir.
(6) Cumhuriyet savcısı, katılan, vekili, şüpheli veya sanık, müdafii veya kanunî temsilci, yargılama konusu olayla ilgili olarak veya bilirkişi raporunun hazırlanmasında değerlendirilmek üzere ya da bilirkişi raporu hakkında, uzmanından bilimsel mütalaa alabilirler. Sadece bu nedenle ayrıca süre istenemez.
AÇIKLAMA: (1) Rapor, bilirkişilerin yaptıkları işlemleri, vardıkları sonuçları içerecek, incelemelerin bizzat bilirkişilerce yapıldığını ifade edecektir.
(2) Birden çok bilirkişi atanmış ve değişik görüşler yansıtılmış ise bu görüşler, ortak sonuçlar üzerinde ayrık görüşler varsa bunlar da gerekçeleri ile birlikte rapora geçirilecektir. Sonra rapor ve mühür altındaki şeyler kaleme verilecek ve bu hususu belirten bir tutanağa bağlanacaktır.
(4)Rapor örnekleri duruşma aşamasında Cumhuriyet savcısına, taraflara ve avukatlara verilebileceği gibi adı geçenlere iadeli taahhütlü bir mektup ile de gönderilebilecektir.
Bu işlem yerine getirilmekle beraber Cumhuriyet savcısı ve taraflara itirazlarını veya yeni bir bilirkişi incelemesi isteyip istemediklerini bildirmek üzere bir süre verilecek, bunu hâkim veya mahkeme belirleyecektir.
(5)Mahkeme veya hâkim bu istemleri inceleyecek ve reddi hâlinde üç gün içinde gerekçeli bir karar verecektir.
Duruşmada bilirkişinin açıklaması ( 1412 S. CMUK’ nunda yoktur)
MADDE 68. - (1) Mahkeme, her zaman bilirkişinin duruşmada dinlenmesine karar verebileceği gibi, ilgililerden birinin istemesi halinde de açıklamalarda bulunmak üzere duruşmaya çağırabilir.
(2) Yaptıkları açıklamalardan sonra mahkeme başkanı veya hâkim, çekilmelerine izin vermedikçe, bilirkişiler duruşma salonunda kalırlar; ancak salona teker teker alınıp birbirinden ayrı olarak dinlenmeleri zorunlu değildir.
(3) Cumhuriyet savcısının, katılanın, vekilinin, şüphelinin veya sanığın, müdafiin veya kanunî temsilcinin istemi üzerine bilimsel mütalaa hazırlayan uzmanın duruşmada dinlenmesi hususunda da yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanır.
AÇIKLAMA: Hem savunmayı pekiştirmek,hem gerçeğe ulaşmak için bilirkişinin gereğinde dinlenmesi usulü yanında uzman görüşü alınması esası getirilmiştir.
Bilirkişinin reddi ( 1412 S. CMUK m 67)
MADDE 69. - (1) Hâkimin reddini gerektiren sebepler, bilirkişi hakkında da geçerlidir.
(2) Cumhuriyet savcısı, katılan, vekili, şüpheli veya sanık, müdafii veya kanunî temsilci, ret hakkını kullanabilirler. Hâkim veya mahkeme tarafından atanan bilirkişinin adı ve soyadı, engel sebepler olmadıkça ret hakkına sahip olanlara bildirilir.
(3) Ret istemini davayı görmekte olan hâkim veya mahkeme inceler. Soruşturma evresinde, Cumhuriyet savcısınca kabul edilmeyen ret istemi sulh ceza hâkimince incelenir. Reddi isteyen kişi, bunun nedenini, dayandığı olguları göstererek açıklamakla yükümlüdür.
AÇIKLAMA: . Ret nedenleri, hâkimler bakımından söz konusu olanların aynıdır. Bu hususta 23 üncü ve izleyen maddelerin gerekçelerine bakılmalıdır.
Bilirkişilikten çekinme, bilirkişi olarak dinlenemeyenler ( 1412 S. CMUK m 69)
MADDE 70. - (1) Tanıklıktan çekinmeyi gerektirecek sebepler bilirkişiler hakkında da geçerlidir. Bilirkişi, geçerli diğer sebeplerle de görüş bildirmekten çekinebilir.
AÇIKLAMA: Tanıklıktan çekinmeyi gerektiren nedenler, bilirkişiler için de geçerlidir.
Ancak bilirkişi geçerli diğer nedenlerle de, söz gelimi ideolojik yapısı veya sanığa karşı duyduğu şefkat derecesi gibi nedenlerle de çekinebilir.
Memur veya diğer kamu görevlileri de, mensup bulundukları dairece bilirkişiliklerinin memuriyetin yarar ve gereklerine zarar vereceği bildirildiğinde, bilirkişi olarak dinlenemezler.
Görevini yapmayan bilirkişi hakkındaki işlem ( 1412 S. CMUK m 70)
MADDE 71. - (1) Usulünce çağrıldığı hâlde gelmeyen veya gelip de yeminden, oy ve görüş bildirmekten çekinen bilirkişiler hakkında 60 ıncı maddenin birinci fıkrası hükmü uygulanır.
AÇIKLAMA: Usulünce çağrıldığı hâlde gelmeyen veya yemin etmekten veya görüş bildirmekten çekinen bilirkişiler hakkında, tanıklar hakkında uygulanan zorlama tedbirlerinin uygulanmasını gerektirir.
Bilirkişi gider ve ücreti ( 1412 S. CMUK m77 )
MADDE 72.- (1) Bilirkişiye, inceleme ve seyahat gideri ile çalışmasıyla orantılı bir ücret ödenir.
AÇIKLAMA: Sağlıklı bir yargılama ve doğru bir hüküm tesisi için çaba gösteren ehliyetli kişilere bu görevlerinin karşılığı olarak yapılacak ödemeler düzenlenmektedir.
Sahte para ve değerler üzerinde yapılacak incelemeler ( 1412 S. CMUK m84 )
MADDE 73. - (1) Para ve Devlet tarafından çıkarılan tahvil ve Hazine bonosu gibi değerler üzerinde işlenen sahtecilik suçlarında, elkonulan para ve değerlerin hepsi, bunların asıllarını tedavüle çıkaran kurumların merkez veya taşra birimlerine incelettirilir.
(2) Yabancı devletlerin paraları ve değerleri hakkında da, yetkili Türk makamlarının görüşlerinin alınmasına karar verilir.
AÇIKLAMA: (1) Bu şeylerin, asıllarını tedavüle çıkaran makamlara incelettirilmesi öngörülmektedir.
Taklit veya sahteciliğin neden ibaret bulunduğu ve ne suretle gerçekleştirildiği ve eserlerinin neden ibaret bulunduğu görüşte yer alacaktır.
(2)Yabancı devletlerin paraları ve değerlerinin her türü için de yetkili Türk makamlarının görüşleri mutlaka alınacaktır.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Gözlem Altına Alınma, Muayene, Keşif ve Otopsi
Gözlem altına alınma ( 1412 S. CMUK 74 )
MADDE 74. - (1) Fiili işlediği yolunda kuvvetli şüpheler bulunan şüpheli veya sanığın akıl hastası olup olmadığını, akıl hastası ise ne zamandan beri hasta olduğunu ve bunun, kişinin davranışları üzerindeki etkilerini saptamak için; uzman hekimin önerisi üzerine, Cumhuriyet savcısının ve müdafiin dinlenmesinden sonra resmî bir sağlık kurumunda gözlem altına alınmasına, soruşturma evresinde sulh ceza hâkimi, kovuşturma evresinde mahkeme tarafından karar verilebilir.
(2) Şüpheli veya sanığın müdafii yoksa hâkim veya mahkemenin istemi üzerine, baro tarafından bir müdafi görevlendirilir.
(3) Gözlem süresi üç haftayı geçemez. Bu sürenin yetmeyeceği anlaşılırsa resmî sağlık kurumunun istemi üzerine, her seferinde üç haftayı geçmemek üzere ek süreler verilebilir; ancak sürelerin toplamı üç ayı geçemez.
(4) Gözlem altına alınma kararına karşı itiraz yoluna gidilebilir; itiraz, kararın yerine getirilmesini durdurur.
(5) Bu madde hükmü, 223 üncü maddenin sekizinci fıkrası gereğince yargılamanın durması kararı verilmesi gereken hâllerde de uygulanır.
AÇIKLAMA: (1) Anayasa’nın 19 uncu maddesinde belirtilen gözlem altına alma, kişi hürriyeti ve güvenliğini ,kişi dokunulmazlığını çok yakından ilgilendiren ağır bir işlemin ancak kuvvetli şüphelerin bulunması hâlinde söz konusu olabilmesi uygun sayılmıştır.
Ayrıca çağdaş ceza muhakemesinin evrensel ilkelerinden biri olan orantılılık ilkesine de gereken önem verilmiştir.
(2)Bu tedbirin kişi haklarını, adeta tutuklama gibi ihlâl edici nitelikte bulunması nedeniyle zorunlu avukat atanması esasını getirilmiştir.
“Fiili işlediği zaman şuur ve hareket serbestliği yerinde olan sanığın, sonradan bilincini veya hareket serbestliğini kaldıracak veya önemli derecede azaltacak surette aklî malûliyet hâli ortaya çıkarsa, hakkında kovuşturma yapılamayacağından, bu madde hükmü gereğince işlem yapılması ve sonucuna göre yargılamanın durması kararının verilmesi gerekir. “
“AİHM’ nde görülen bir davada; Bir memur suçu çerçevesinde soruşturmacılar olayın oluş şekline göre kişinin adli durumundan şüphelenerek kuruma bağlı bir hastanenin psikiyatri servisine ifadeleri gönderirler.Uzman da bu ifadelere göre şüphelinin bir üniversite hastanesinde gözlem altına alınıp akli melekelerinin tespit edilmesi gerekli görülürse, evrak savcılık tarafından sulh ceza mahkemesine gönderir. Bu mahkeme kişi bulunamadığı- kaçtığı için- hekimin raporunu esas alarak bir gözlem altına alma kararı verir.
Bu karara itiraz edilir. Çünkü hekim kişiyi görmemiştir . Bulgulara göre gözlem altına alınması yönünde görüş bildirmiştir. Bu karara karşı yazılı emre gidilmiş,bu da reddedilmiş, 5 yıl geçmiştir. Bu arada kişi bir başka hastaneden emlak satışı yapacağım diyerek psikiyatri kliniğinden sağlam raporu almıştır. AİHM ,Bu olay sonrasında mahkemenin eski kararında ısrar edip etmediğini sormuş, mahkeme kesin hüküm olduğu için yapılacak bir şey olmadığını belirtmiştir.”
Şüpheli veya sanığın beden muayenesi ve vücudundan örnek alınması ( 1412 S. CMUK’ nunda yoktur )
MADDE 75. (25.5.2005 gün 5353 sayılı Kanunla Değişik) - (1) Bir suça ilişkin delil elde etmek için şüpheli veya sanık üzerinde iç beden muayenesi yapılabilmesine ya da vücuttan kan veya benzeri biyolojik örneklerle saç, tükürük, tırnak gibi örnekler alınabilmesine; Cumhuriyet savcısı veya mağdurun istemiyle ya da re'sen hâkim veya mahkeme, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı tarafından karar verilebilir. Cumhuriyet savcısının kararı, yirmidört saat içinde hâkim veya mahkemenin onayına sunulur. Hâkim veya mahkeme, yirmidört saat içinde kararını verir. Onaylanmayan kararlar hükümsüz kalır ve elde edilen deliller kullanılamaz.
(2) İç beden muayenesi yapılabilmesi veya vücuttan kan veya benzeri biyolojik örnekler alınabilmesi için müdahalenin, kişinin sağlığına zarar verme tehlikesinin bulunmaması gerekir.
(3) İç beden muayenesi veya vücuttan kan veya benzeri biyolojik örnekler alınması, ancak tabip veya sağlık mesleği mensubu diğer bir kişi tarafından yapılabilir.
(4) Cinsel organlar veya anüs bölgesinde yapılan muayene de iç beden muayenesi sayılır.
(5) Üst sınırı iki yıldan daha az hapis cezasını gerektiren suçlarda, kişi üzerinde iç beden muayenesi yapılamaz; kişiden kan veya benzeri biyolojik örneklerle saç, tükürük, tırnak gibi örnekler alınamaz.
(6) Bu madde gereğince alınacak hâkim veya mahkeme kararlarına itiraz edilebilir.
(7) Özel kanunlardaki alkol muayenesine ve kan örneği alınmasına ilişkin hükümler saklıdır.
AÇIKLAMA: (1) (1) Delilden sanığa gidilmesi sisteminde işkenceye, fena muameleye yer yoktur. “Hiç kimse kendi aleyhinde delil vermeye zorlanamaz” şeklindeki Anayasa hükmü göz önünde tutulmuştur.
Kişinin tutuklanmasından ve yakalanmasından daha ağır bir şey yoktur.Ancak kriminalistik bilimi verileri zor kullanmadan elde edebiliyorsa, önce o yol kullanılmalıdır.
5353 sayılı kanunla yapılan düzenleme yeterli değildir.Madde başlığı “şüpheli veya sanığın beden muayenesi ve vücudundan örnek alınması” olduğu halde, maddede iç beden muayenesi düzenlenmiştir. İç ve dış beden muayenesi tanımlanmadığı gibi, şüpheli veya sanığın rızası halinde nasıl işlem yapılacağı hüküm altına alınmayarak bu hususlar yönetmeliğe bırakılmıştır.
Bize göre,maddenin dayandığı Anayasa kuralı kişilerin kendi aleyhine delil vermeye zorlanamayacağı şeklinde olduğuna göre, bedeninin muayenesine veya vücudundan kan veya benzeri biyolojik örneklerle saç, tükürük, tırnak gibi örnekler alınmasına rıza göstermeleri halinde sağlığına zarar verme tehlikesi yoksa ,işlemlerin yapılabilmesi için hakim,mahkeme veya Cumhuriyet Savcısı kararı aranmasına gerek yoktur.
Yönetmelikle şüpheli ve sanığın dış beden muayenesi için karar alınmasına gerek duyulmazken,iç beden muayenesi ve örnek alınması için karar zorunluluğu öngörülmüştür.
Şüpheli, sanık ve diğer kişilerin rıza göstermeleri hâlinde ise, soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısının istemi, kovuşturma aşamasında ise hâkim veya mahkeme kararıyla tıbbî muayeneleri yapılabilecek ya da vücutlarından örnek alınabilecektir.
Sanık veya şüpheli rızaları olmadığı takdirde, bir takım salgı veya örnekler alınmasına genital organların muayenesi ve iç muayeneye hakim veya mahkeme karar verecektir.Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde ,Cumhuriyet savcısı da karar verebilecek ancak, Cumhuriyet Savcısının kararı ,24 saat içinde hakim onayına sunulacaktır.Onay verilmezse bu deliller kullanılamayacaktır. “DELİL YASAĞI..”
(3)Bir hukuk devletinde, maddî gerçeğin "her ne pahasına olursa olsun" araştırılması kabul edilmemekte; delil yasakları ve bunların sonucu olarak ortaya çıkan yasak deliller ile, oranlılık (ölçülülük) ilkesi gereği bazı sınırlar getirilmektedir.
(YÖNETMELİK- “Şüpheli veya sanığın iç beden muayenesi” başlıklı,
4 maddesi - Bir suça ilişkin delil elde etmek için, şüpheli veya sanık üzerinde iç beden muayenesi yapılabilmesine Cumhuriyet savcısı veya mağdurun istemiyle ya da re’sen hâkim veya mahkeme, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı tarafından karar verilebilir. Cumhuriyet savcısının kararı, yirmidört saat içinde hâkim veya mahkeme onayına sunulur. Hâkim veya mahkeme, yirmidört saat içinde kararını verir. Onaylanmayan kararlar hükümsüz kalır ve elde edilen deliller kullanılamaz.
Şüpheli veya sanığın iç beden muayenesi ancak tabip tarafından yapılır.
Muayenenin yapılabilmesi için; müdahalenin, kişinin sağlığına açıkça ve öngörülebilir zarar verme tehlikesinin bulunmaması gerekir.
Cinsel organlar veya anüs bölgesinde yapılan muayene de iç beden muayenesi sayılır.
Üst sınırı iki yıldan daha az hapis cezasını gerektiren suçlarda kişi üzerinde iç beden muayenesi yapılamaz.
“Şüpheli veya sanığın dış beden muayenesi” başlıklı
5. maddesi - Bir suça ilişkin delil elde etmek için, şüpheli veya sanık üzerinde dış beden muayenesi Cumhuriyet savcısı ile, emrindeki adlî kolluk görevlileri veya kovuşturma makamlarının talebiyle yapılabilir.
Şüpheli veya sanığın dış beden muayenesi ancak tabip tarafından yapılır.
Muayenenin yapılabilmesi için; müdahalenin, kişinin sağlığına açıkça ve öngörülebilir zarar verme tehlikesinin bulunmaması gerekir.
Girişimsel olmayan tıbbî görüntüleme yöntemleri de bedenin dış muayenesi sayılır. Bu tür incelemeler tabip tarafından veya tabip gözetiminde sağlık mesleği mensubu diğer bir kişi tarafından yapılabilir.
Dostları ilə paylaş: |