ÇİN “EJDER” YÜKSELEN GLOBAL GÜÇ
Çin’in tarihsel olarak içe dönük ve köylü-tarım toplumu olan yapısı, Komünist yönetiminin devam etmesine rağmen ekonomisini dışarıya açarak ve uluslararası ticaret sistemine dahil olarak gelişmesinin önünü açtı. Çin Devlet Başkanı Deng Xiaoping Çin stratejisinin genel prensiplerini şu şekilde açıklamaktadır; “Sakince izle, reaksiyon için hazırlıklı ol, sıkı dur, kabiliyetlerini sakla, zamanı iyi kullan, asla lider olmayı deneme ve başarmak için yeterli ol.” 1
Çin’in Sermaye ve Kapitalizm Süreci
Devlet güdümünde ve demokrasinin denetiminde gerçekleşen yeni sermaye modeline geçişle beraber, Çin burjuvazisinin bazı katmanları sermayelerini yurtdışına çıkardılar. Birçok devletleştirme zor yoluyla değil, ödemeler yoluyla yapıldı. Yani sermayesine karşılık belli bir faiz alan burjuvazi bu devletleştirmeler yoluyla bizzat devletten ayrıcalıklar edindi ve ‘’ Kızıl Kapitalistler ‘’ efsanesi böyle ortaya çıktı. Bürokrasi ile yakın ilişki içinde olanlara ve ülkeden kaçmayanlara müdürlükler, üst düzey yöneticilik görevleri verildi. Tüm bunlar kadar önemlisi, işçi sınıfı devletleştirmeler boyunca hiç rol almadı. Bürokrasi mutlak hakimiyetini sağlamlaştırdı, toplumsal hayatın tüm süreçlerinde baskıcı bir otorite olarak Asya toplumlarının baskıcı devlet geleneklerinin yeni bir sürdürücüsü oldu ve ulusal kalkınma sürecine zarar verebilecek her türlü işçi hareketini zorbalıkla bastırdı. Yeni sermaye modeliyle birlikte Maocu ulusal kalkınmacı perspektif gereğince ‘’ Büyük İleri Atılım ‘’ ilan edildi. Yeni atılımın amacı, ülkenin tüm ekonomik kaynaklarını üretimi arttıracak bir şekilde örgütleyip endüstriyel kalkınmayı sağlayarak ileri kapitalist ülkeleri yakalamaktı. Bu ise işçilerin üretkenliğinin arttırılması, sömürünün derinleşmesi demekti. ‘’ Büyük İleri Atılım ‘’ sonucu yıkım oldu. 1958 – 1959 yılları arasında kıtlık sonucu 40 milyon kişi can verdi. 2
Çin kapitalizmi 1970’le beraber Marx’ın ilkel sermaye olarak adlandırdığı bir süreçle gelişmeye başladı. 1979 yılında toplanan 3. Plenum’da alınan karara göre Çin artık bir ‘’ Sosyalist Piyasa Ekonomisi‘’ oldu. Bu terim, Neo-konfüçyanizmin ‘’Zenginleşin‘’ seslenişiyle beraber tek bir gerçeğe işaret ediyordu. Yabancı yatırımlara açılan ülke, teknoloji ithalatıyla beraber sanayisini geliştirecek, devrim sonrası süreç için bürokrasinin egemenliğini sürdürmesinde zorunlu olan planlı ekonomi ve arızalı devlet mülkiyeti tasfiye edilerek sermayenin dilediği gibi at koşturmasına izin verilecek, tarımda kapitalizm inşa edilecek ve bürokrasi sahip olduğu siyasal iktidar sayesinde, polis devleti uygulamalarıyla işçi sınıfını baskı altında tutacak. Deng’e göre Çin’in sahip olduğu geri koşullar onun sosyalizme geçişini imkansız kılıyordu. Dolayısıyla kapitalizmin gelişmesi öncelikli amaçtı ve sosyalizmin inşası on yıllar belki de yüzyıllar alabilecek bir süreçti. Stalinizmin aşamalı devrim teorisi Deng Xiaoping’in yaptığı gibi mantıksal sonuçlarına varıncaya kadar götürüldüğün de işte böyle bir tablo ortaya çıkar.
Çin ve ABD’nin Savunma Rekabeti
Çin askeri gücünü modernize ederek ‘küresel güç’ olma yolunda hızla ilerlemektedir. Çin, güç projeksiyonu enerji güzergahlarını kontrol eden Hazar-Orta Doğu ve Tayvan-Mançurya-Malakka Boğazı-Hint Okyanusu ekseninde askeri güç kullanma kabiliyetlerini geliştirmeyi hedeflemektedir. Çin, bu bölgede rakip olarak gördüğü ABD’nin deniz ve hava gücünün teknolojik üstünlük avantajını kısa sürede kapatabilecek arayışlar içindedir. 2007 yılı Çin’in uzay çalışmalarında patlama yılı oldu; uzaya insan gönderen 3’ncü ülke olmayı başardı ve ay’a ilk gezgin aracını gönderdi. Çin, ABD’den bağımsız bir GPS oluşturma ve devreye sokma aşamasındadır. Çin, ABD’nin füze kalkanı projesine Tayvan’nın dahil edilmesi ile caydırıcılık döneminin biteceğinden endişe etmektedir. Çin, reaksiyon olarak yeni nesil, katı yakıtlı, çok başlıklı mobil füzeler geliştirmeye başlamıştır. Rusya’nın da füze savunmasına benzer tepkisi sonuçta ABD ile diğerleri arasındaki taarruz ve savunmaya yönelik yeni nükleer yarışı başlattı ve nükleer silahlar artık caydırıcılık değil savaş stratejilerinin bir parçası oldu. Çin’in anti-uydu silahı olarak yakın bölgeleri felç eden ‘Asalak Mikro-Uydular’ peşinde olduğu gözlenmektedir.
ABD – Çin rekabeti anlatılırken, Amerikan Kartalı Çin Ejderhası’na karşı…
2006 yılında Yayınlanan Çin Ulusal Savunma Beyaz Kitabı üç aşamalı bir strateji ile silahlı kuvvetlerin bilgiye dayalı hale getirilmesini ve 21. yüzyılın ortasına kadar olan süreçte bilgiye dayalı savaşları kazanmasını öngörmekte. Bu sürecin ara aşamaları ise 2010 ve 2020 yılları olarak tasarlandı. Çin, dünyada savunma harcamalarını önemli ölçüde artıran yegane büyük güçtür. Çin savunma bütçesi ile ilgili bilgiler tartışmalıdır. 2007 için savunma bütçesi bir önceki yıla göre % 17.6 artarak 57.2 milyar dolara ulaşmışken, Amerikan kaynakları bu bütçenin 98-139 milyar dolar civarında olduğunu tahmin etmektedir. Çin savunma planlayıcılarının en büyük endişesi ABD’nin çok uzak mesafelerden oldukça isabetli bir şekilde hedeflerini vurmasıdır. Çin bir yandan silahlı kuvvetlerini modernize etme ve ABD füze savunma sistemi planına karşılık nükleer caydırıcılığını artırma gayreti içindedir. Çin’in geleneksel nükleer stratejisi ABD’den gelecek bir nükleer tehdide karşı minimum caydırıcılığı sağlayacak füze kabiliyetlerine sahip olmayı öngörmektedir. Yapılan değerlendirmelere göre Çin, nükleer kapasitesini MIRV teknolojisi ile geliştirmek ve 2015 yılına kadar ABD’yi vuracak termonükleer başlıklı 1.000 ICBM üretmek peşindedir. Kıtalararası balistik füze miktarının 2010’a kadar 100’ü geçmesi beklenmektedir.
Çin ve ABD’nin Kıtalararası Rekabetinde Ortadoğu – Orta Asya
Çin, Ortadoğu da üs kurma hazırlıklarına girişiyor. Orta Doğu’ya ve Afrika’ya yatırımlar yapıyor, ulaşım, enerji gibi kilit sektörlerde yurtdışına açılıyor, ekonomik gelişmesine paralel olarak da yayılmacı siyasetine uygun düşecek çapta bir askeri kuvvet oluşturmak için askeri bütçesini yılda % 20 oranında artırıyor. ABD ise Pakistan’a yaydığı Afganistan savaşı ile Hindistan gibi stratejik müttefikleriyle, Ortadoğu’da elinde tuttuğu kilit noktalarıyla Çin’i çembere almaya çalışıyor ve kendisiyle hareket etmesi için onun üzerinde baskı kuruyor. Çin ise bu dönemde ABD’yi karşısına almayı hiç istemedi. Çin’in gelecekte Orta Doğu’nun ve Orta Asya’nın kilit bölgelerini ele almak için planlar yaptığını ve ekonomik gelişimi ABD’yi kıskaca alacak ölçüye ulaştığında, buna mukabil olarak da tüm dünyaya kollarını uzatabilecek modern bir savaş gücünü tesis ettiğinde ABD’ye karşı güçlü bir konuma gelebileceğini söyleyebiliriz. Şu an içinse ABD’nin dünya emperyalist hiyerarşisinde birinci konumu, dünya ekonomisi üzerindeki ağırlığı, sahip olduğu muazzam kaynaklar, devasa savunma bütçesi siyasette belirli bir denge koşulunu yaratmış durumdadır. Şu aşamada ABD’nin yerini dolduracak bir odak bulunmadığı için gerek Çin gerekse Rusya, ABD’nin Pakistan ve Afganistan müdahalelerine seslerini çıkaramıyor; ancak kendi aralarında ittifak yapmaktan da geri durmuyorlar. Büyük dolar rezervlerine sahip Çin de birçok bakımdan ABD ekonomisine bağımlı durumda. Dolayısıyla ABD Orta Asya planlarında Çin’i kendi istekleri doğrultusunda hareket etmeye çağırırken bu nesnel koşulların etkisiyle doğrudan planlarını yapıyor, onu işbirliğine zorluyor.
Çin’in Global Sonucu
Çin’in 25 yıldan beri geçirmekte olduğu sosyo-ekonomik değişim sürecinin son 15 yılı, bu değişimin dünya ile bütünleşmesini sağlamaktır. DTÖ’ne üyeliğinin kabul edilmesi. ASEAN ve Shangai İşbirliği örgütü çeşitli bölgesel örgütlerde önemli roller üstlenmesi ile bütünleşmeyi kısmen gerçekleştirmiştir. Dünyanın en büyük nüfuslu ve altıncı büyük ekonomisi olan Çin’in geçirmekte olduğu dönüşüm süreci ‘’ Küresel – Global ‘’ ekonomiyi etkilemiştir. Diğer bir ifadeyle bu süreç, gelişmiş Çin, için fırsatı ifade ederken, dünyanın geri kalanı için tehdit olarak nitelendirilmektedir. Bununla birlikte kapitalizmin kurumları açısından Çin’in dönüşüm sürecinde kat edeceği mesafe henüz kat ettiğinden fazladır. Çin’in yönetme yaklaşımının temel unsurları; zayıflama numarası yapmak, enerjisini saklamak, rekabette öne çıkmamak, muhalefette aşırı olmamak, diğerlerinin dikkatlerini başka alternatiflere yöneltmek ve başkalarının yutamayacağı kadar büyük ve karmaşık olduğu imajı vermektir. 3 Özetle Çin, Sun-Tzu’nun sözlerini yaklaşımının temeline koymaktadır; “Yenilmemek, kendi gücüne; yenmek, düşmanın gücüne bağlıdır. Başarı; kendi kapasiteni korurken, düşmanı yenilebilir hale getirmektedir.
Güney Ferhat BATI / Erzurum Atatürk Üniversitesi – SBE –
İşletme Yüksek Lisans
_____________________________________________________________________________
(1) US Government Accounting Office: “FY04 Report to Congress, Annual Report”, Government
Printing Office, (Washington D.C., 200), p.58 – 60
(2) Martin Hart – Landsberg, Paul Burkett, Küresel Çatışmanın Yeni Aktörü : Çin ve Sosyalizm Sf:6
(3) Sun-Tzu: “Art of War”, Denma Translation Group, Shambhala Publications, (Boston, 2001), p.48-49
KAYNAKÇA
Bradley Perrett: “Qian Xuesen Laid Foundation For Space Rise in China”, Aviation Week. (Jan 6, 2008 )
Wendell Mihnick: “US Questions China’s Budget Transparency”, Defense News, (September 22, 2008 ) p.16
John J. Lampkin: “China Lauches New Class of Nuclear Sub”, Associated Press, (Dec 4, 2004)
Komünistlerle Görüşme : Adenauer, Churchill ve Eisenhower, Diplomasi – Henry Kıssınger Sf. 473
Gelişen Çin Ekonomisi Türk Dış Ticaretine Etkileri Prof.Dr. Atilla SANDIKLI ( TASAM ) S.61
Yükselen Güç Çin Doç.Dr. Selçuk Çolakoğlu S.4
BRZEZİNSKİ , Zbigniew (2000), The Geostrategic Triad: Living with China, Europe, and Russia, Center for Strategic & Intl Studies.
“Çin’in Yükselişi ABD için Bir Tehdit Mi?”, Münazara: Zbigniew Brzezinski ve John J. Mearsheimer (Türkçesi Ertuğrul Aydın), DÜBAM, Erişim Tarihi: 16.04.2012, Erişim Adresi: http://www.dunyabulteni.net/file/2010/munazara-cinin-yukselisi-abd-icin-bir-tehdit-mi.pdf.
Dostları ilə paylaş: |