Cinlerin, Hz. Süleyman (a.s.)’ın Emri Altında Çalışmaları
Yüce Allah, cinleri, Hz. Süleyman (a.s.)’ın emrine altına vermiştir. Cinleri emri altına alma işi başkasına nasip olmamıştır. Yüce Allah bu konu ile İlgili olarak şöyle buyurmaktadır:
“Bunun üzerine Biz de, istediği yere onun buyruğu ile kolayca giden rüzgarı, bina kuran ve dalgıçlık yapan şeytanları, demir halkalarla bağlı diğerlerini Süleyman’ın emri altına verdik. İşte bu, bizim insanımızdır. Artık dilersen başkasına ver, dilersen verme. Bundan hesaba çekilmeyeceksin dedik.”169
“Rabbinin izniyle cinlerden bir kısmı, Süleyman’ın önünde çalışırdı. Onlardan kim emrimizden sapsa, ona alevli azabı tattırırdık. Onlar, Süleyman’a; kalelerden, heykellerden, havuzlar kadar (geniş) leğenlerden, sabit kazanlardan ne dilerse yaparlardı.”170
Hz. Süleyman (a.s.), yanındakilerden birinin Belkıs’ın tahtını kendisine getirmesini isteyerek şöyle dedi:
“(Daha sonra Süleyman, müşavirlerine:) “Ey ulular! Onlar teslimiyet gösterip bana gelmeden önce, hanginiz
o kraliçenin tahtını bana getirebilir?” dedi. Cinlerden bir ifrit171: “Sen makamından kalkmadan ben onu sana getiririm. Gerçekten bu işe gücüm yeter ve bana güvenebilirsiniz’ dedi.”172
Ebu Hureyre (r.a)’tan rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır:
“Cinlerden bir ifrit, dün akşam namazımı bozmak için kaçıp gelmiş. Allah onu ele geçirmeme yardım etti. Ben de onu yakaladım. Hepinizin onu görmesi için mescidin sütunlarından birine bağlamak istedim. O anda kardeşim Süleyman (peygamber)in:
“Allah’ım! Bana, benden sonra hiçbir kimsenin sahip olamayacağı bir mülk ver” şeklindeki duası aklıma geldi.
Daha sonra bu ifriti, mahcup olmuş bir vaziyette salıverdim.”173
İblîs Ve Şeytanlar
“İblis” kelimesi, yabancı bir kelime olup Arapça kökenli değildir ve gayri munsarıftır.174
Bir görüşe göre de; “İblîs” kelimesi, Arapça olup Allah’ın rahmetinden ümitsiz olmak, hayrdan mahrum kılmak
anlamındaki “İblâs” kökünden türemiştir. Gayri munsarıf olması da, özel bir isim olduğu veya Arapça kökenli olmayan isimlere benzediği içindir.
İblis, şeytanların babası175 ve ilk soylarıdır. 176
Şeytanlar, cinlerden isyan edenlerdir.
Melekler; Allah’ın hayrı, salahı ve kurtuluşu temsil eden askerleri kabul edilirse, İblis ve maiyetindeki şeytanlar da Allah’ın kötülük ve fesadı temsil eden düşmanlarıdır. Çünkü melekler ile şeytanların amelleri, tamamen birbirine zıt ve değişiktir. Zira meleklerin çalışmaları, ilk planda Allah’a, kulluğa, hayatı geliştirmeye, dünya işlerini düzenlemeye ve kainat düzeni ile ilgili işleri yerine getirmeye yöneliktir. Devamlı ahenk, uyum ve birleştirme için insanın hidayeti için, onu bağışlaması ve kötülüklerden koruması için Allah’a dua ederek çalışırlar.
Şeytanların çalışmaları ise daima Allah’a karşı isyana, tahribe, dağıtma ve yıkmaya, Allah’ın birleştirmesini emrettiği şeyleri kesmeye ve kesilmesini istediği şeyleri de birleştirmeye yöneliktir. Yeryüzünde ve alemde meydana gelen her kötülük ve fesatta mutlaka şeytanların ilgisi ve parmağı vardır.
Şeytan, geçmiş ümmetlere kötü amelleri süslü göstermiş, küfrü ve isyanı güzel kabul ettirmiş, Allah’a isyan etmeye ve peygamberlerini yalanlamaya davet etmişlerdir. Bugün de çalışmaları bundan başka bir şey değildir. Nitekim yüce Allah bu konuda şöyle buyurmaktadır:
“Allah’a andolsun ki, senden önceki ümmetlere de (peygamberler) göndermişizdir. Fakat şeytan onlara işlerini süslü gösterdi de (iman etmediler). İşte o, bugün onların velisîdir. Ve onlar için elem verici bir azap vardır.”177
İyâd el-Mucâşiî (r.a)’ın rivayet ettiğine göre, Resulullah (s.a.v.) hutbe konuşmasında bir gün şöyle buyurmuştu:
“Haberiniz olsun ki, Rabbim bugün bana öğrettiklerinden bilmediklerinizi size öğretmemi emretti (ve şöyle buyurdu):
“Kuluma verdiğim her şey, helaldir.178 Kullarımın hepsini, hanif179 (Müslüman) olarak yarattım. Sonra onlara şeytanlar geldi ve onları dinlerinden uzaklaştırıp batıla çekti. Kendilerine helal ettiğim şeyleri, onlara haram etti. Yetki vermediğim şeyleri bana ortak koşmayı emrettiler”
Şüphesiz ki Allah yeryüzüne bakıp ehli kitaptan bazı kalıntılar dışında180 Arap olan ve Arap olmayan herkese buğz etti.
Bana da: “Seni de181 ancak imtihan edeyim ve (iman edip etmeyecekleri konusunda) seninle başkalarını imtihan edeyim diye gönderdim. Sana suyun silemeyeceği182 bir kitap indirdim. Onu uyurken ya da uyanıkken okursun” buyurdu.”183
Dinin tahrif edilmesine, çiğnenmesine, Allah’a ortak koşulmasına, helal ve haramların değiştirilmesine halkı teşvik eden şeytanların ta kendileridir. Bugün de şeytanlar insanı Allah’a götüren bütün yollardan alıkoymak ve hayırlı amellerden uzaklaştırmak için çalışıp durmaktadırlar.
Sebre b. Ebi Fâkih’în rivayet ettiği bir hadiste, Resulullah (s.a.v.)’in şöyle buyurmuştur:
“Şeytan Adem oğlunun her yerde önüne çıkar. İslam yolunda da önüne çıkar. Ona:
“Müslüman olup senin ve atalarının dinini mi bırakıyorsun” der.
Ademoğlu, şeytanı dinlemez ve Müslüman olur.
Sonra (Müslüman olan kişi) hicret ederken şeytan yine onun yolunu keser ve:
“Kendi memleketini terk edip nasıl hicret edersin?” der. O kişi, şeytanı dinlemeyip hicret eder.
Sonra o kişi cihada giderken, şeytan yine yolunu keser ve:
“Cihad edip canını ve malını telef mi edeceksin? Savaşa gidecek ve öldürülecek misin? Hanımın başkalarıyla nikahlanacak ve malını başkalarına mı terk edeceksin?” der.
Adem oğlu, şeytanı dinlemez ve cihada gider.
Daha sonra Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Kim böyle yaparken ölürse, yüce Allah, o kimseyi Cennete koymayı vaat etmiştir.”184
Düşmanla ilk karşılaşmada İslâm davetini yok etmek için en büyük rolü yine şeytan oynanmıştı:
“Hani şeytan, onlara yaptıklarını güzel gösterdi de: ‘Bugün insanlardan size galip gelecek kimse yoktur. Şüphesiz ben de sizin yardımcınızım” dedi. Fakat iki ordu birbirini görünce ardına döndü ve: “Ben sizden uzağım, ben sizin göremediklerinizi (melekleri) görüyorum. Ben Allah’tan korkuyorum. Allah’ın azabı şiddetlidir” dedi.”185
Kadınlara meyletmek, mala düşkünlük, makam ve mevki için can atmak, zorbalığı ve zulmü onaylamak, azgınlığa yönelmek gibi nefsin meyledeceği ne kadar kötü duygu ve davranış varsa onu insana süslü gösteren şeytanın ta kendisidir. Hatta bizzat dindar kişilere, dini, arzularına uydurmak ve arzularına alet etmek için dini hükümleri eksiltmek veya artırmak suretiyle bozmaya zorlamakta ve musallat olmaktadır.
İnsanlar arasında düşmanlığı ve öfkeyi yayan, kardeşleri, eşleri ve ümmetin cemaatleri arasında tefrika çıkaran ve birbirine düşman eden odur. Topluluklar arasında savaş ateşini tutuşturan ve ekin ile nesli yok etmek, yaş ile kuru ne varsa hepsini imha etmek için alevini körükleyen odur.
Şeytan insana ne kadar çok tuzak kurabilirse reisi olan lanetli İblis’in yanında değeri ve yakınlığı daha fazla olmaktadır.
Câbir’den rivayet edildiğine, Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“İblis, tahtını suyun üstüne kurar. Sonra adamlarını etrafa yayar. Bunların mevki yönünden İblis’e en yakın olanı, en büyük fitne çıkaranıdır. Bunlardan biri gelip: “Şöyle şöyle yaptım” der. İblis, ona:
“Hiç bir şey yapmamışsın” der. Sonra diğerleri gelip ona:
“Kişi ile eşini birbirinden ayırmadıkça onların yakasını bırakmadım” der. İblis, onu en yakın adamlarından yapıp ona:
“Sen çok iyi yapmışsın” der.”186
Şüphesiz ki cinsel, sosyal, ahlaki, siyasi ve iktisadi bütün bozukluklar ve insanın acısını çektiği ne kadar fitne ve musibet varsa hepsi iblisin ve belalı askerlerinin ürünüdür.
Dostları ilə paylaş: |